top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1063 sonuç bulundu

  • Çocuğunuz Okula Başlamaya Hazır Mı?

    Okulların açılma süreci pek çok çocuk için kaygıya sebep olabilir. Belli bir düzen ve kuralın var olduğu okul dönemi, yaz tatilinin rahatlığına alışan çocuklar için zorlayıcı gelebilir. Ayrıca okula yeni başlayacak çocuklarda ayrılma kaygısı çok sık görülür. Kendi konfor alanının dışında, bakım veren kişilerden uzakta farklı bir ortamda, farklı insanlarla olma hissi çocuğu belirsizliğe, bu belirsizlik hissi de kaygıya sürükler. Her çocuk için bu kaygının dışa vurumu farklı seyredebilir. Örneğin bazıları öfkeyle yansıtırken, bazıları ağlayabilir, bazı çocuklar ise karın ağrısı, baş ağrısı gibi fizyolojik tepkiler gösterebilir. Okula uyum sürecindeki kaygıyı hafifletmek için ebeveynlerin yapabileceği birtakım şeyler vardır. Öncelikle ebeveynlerin kendi kaygılarıyla başa çıkması bu süreç için oldukça önemlidir. Özellikle çocukları okula yeni başlayacak ebeveynlerin sık sık çocuklarından ayrılma konusunda problem yaşadıkları görülür. Ayrılma kaygısı yaşayan anne ve babalar bunu çocuklarına yansıttıklarında çocuğun stresi artar. Bu sebeple anne ve baba tutumu çok önemlidir. Çocukla iletişim halinde olmak bir başka önem teşkil eden konu. Anne ve babanın çocukla etkili iletişim kurması, onun nelerden korkup kaygılandığını anlamak için çok önemlidir. Ayrıca çocuğun okulda yaşadığı geçmiş deneyimleri hakkında konuşmasının dikkatle dinlenmesi, çocuğun kendini önemli ve okul konusunda işe yarıyor hissetmesi için etkili bir adım olacaktır. Böylece daha önce okulda yaşadığı güzel bir olay ebeveynler tarafından paylaşılıp desteklenebilir ya da ebeveynler,çocuğun kendini huzursuz hissettiği konulara kolayca müdahale edebilir. Bakım veren kişilerin destekleyici ve pozitif olması çocuğun kaygısı üzerinde büyük bir rol oynar. Ebeveynlerin çocuğun başarılarını desteklemesi çocuğun özgüvenini arttırır. Ayrıca okul konusunda çocuğun hoşuna gidecek olumlu şeyleri çocuğa hatırlatmak kaygıyı azaltmada etkili rol oynayacaktır. Örneğin, “en yakın arkadaşınla özlem gidereceksin, onu uzun zaman sonra tekrar göreceksin” gibi. Çocukla birlikte okul öncesi ihtiyaç listesi çıkarmak ve alışverişe çıkmak okula hazırlık sürecini çocukla birlikte yönetmek ve çocuğun okula hazırlanmasını sağlamak açısından önemlidir. Diğer önemli noktalardan biri ise uyku düzeni kontrolünü sağlamak. Öğrenci için tatil dönemi, okul süreci kadar belli bir düzen içinde geçmeyebilir. Özellikle uyku düzeni tatil sürecinde çok fazla etkilenir. Okula başlama aşamasında çocuklar uyku konusunda problem yaşayabilir. Uykusuzluk kaygıyı arttırabilir. Dolayısıyla tatil sürecinin sonuna yaklaşırken okul rutinine uygun olarak uyku düzeni oluşturmak öğrencilerin okula dönüş adaptasyonunu hızlandıracaktır. Çocuk günün büyük bir kısmını okulda geçirir. Özellikle ilk hafta çocuk için oldukça yorucu geçebilir. Çocuğun okul sonrası yorgunluğunun dinmesi ve enerjisini toplaması için ona zaman tanımak gerekir. Bu sürede ebeveynler çocuklarıyla ortak keyif aldıkları aktivitelerle zaman geçirebilir. Yalnızca kısa bir sohbet içinde bulunmak bile çocuğu rahatlatmaya yeterli olabilir. Öğretmenle iletişim halinde olmak çocuğun okul sürecini sağlıklı yönetebilmek için diğer bir etkili yoldur. Çocuğun nelerden hoşlandığını, nelerden rahatsızlık duyduğunu en iyi ebeveynleri gözlemleyebilir. Okul kaygısını azaltmak ve okula uyumu desteklemek için öğretmen ve velinin iletişim halinde olması gerekmektedir. Böylelikle sınıf ortamında çocuğun kaygısı aza indirilebilir.

  • Özel Öğrenme Güçlüğü - Disleksi

    Zekası normal ya da normalin üstünde olan bireylerin, standart testlere göre yaş, zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma, matematik ve yazılı anlatım düzeyinin beklenenin önemli ölçüde altında olmasıyla tanısı konulan bir bozukluktur ( APA 2001 ). En geniş anlamıyla öğrenme güçlüğü, akıcı okuma ve okuduğunu anlama, matematiksel ifadeleri algılamada güçlük ve muhakeme becerisi gereken konularda yetersiz kalma gibi durumlarla kendisini gösteren nörolojik temelli bir bozukluktur. Nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte bu konuyla ilgili ileri sürülen pek çok fikir vardır. Bu fikirler içerisinde en çok duyduğumuz; çocukların gelişimlerinin herhangi bir döneminde ancak özellikle de erken çocukluk dönemlerinde beyin fonksiyonlarını etkileyebilecek olumsuz bir sürecin yaşanmasıdır. Peki disleksi nasıl fark edilir? Disleksinin belirtileri okul öncesi dönem ve okul döneminde farklılıklar gösterir. Özellikle okul öncesi dönemi çocukları için dikkat edilmesi gerekenler; kavram öğretimi esnasında öğretilmiş olan kavramları (şekiller, sayılar…) hatırlamakta güçlük çekmek, verilen yönergeleri sırayla alıp o sıra doğrultusunda uygulamakta güçlük çekmek, benzer şekilleri ayırt edemeyip karıştırmak, kopya etmekte güçlük çekmek, uzun süreli hafızada bilgi tutmakta güçlük çekmek, aktivite esnasında beklenenden daha yavaş bir tepkiyle aktiviteleri uygulamak ve ailede disleksi tanısı almış bireylerin bulunmasıdır. Okul Hayatında Disleksi Okul yıllarında görülen belirtiler; harfleri, sesleri, heceleri ve kelimeleri öğrenmede zorluk ve okuyup yazarken karıştırmalar görülmesi (d-b, m-n, a-e, s-z…) , kelimeleri hecelere ayırmakta güçlük çekmek, harfleri sıralamakta güçlük çekmek, harf atlayarak okumak, daha önce sıklıkla duymadığı kelimeleri telaffuz etmekte güçlük çekmek, satır takip etmekte güçlük çekmektir. Tüm bu sebeplerden dolayı da disleksili çocukların okula olan bağlılıkları azalmakta ve dolayısıyla da okulla olan ilişkileri giderek son bulma noktasına gelmektedir. Özellikle okul çağındaki çocuklarda; ödevlerin çok uzun ve sancılı süreçlerle tamamlanması, organize olamama, zamanı yetiştirememek, yaşadığı zorluklardan dolayı özgüven problemleri ya da öfke kontrol problemleri ve zamanla okula gitmek istememe gibi problemler sıklıkla görülmektedir. Aileler ve Öğretmenler Dikkat! Bu durumlarda ailelerin ve öğretmenlerin dikkat etmesi gerekenler; disleksili bireylerin güçlü ve zayıf yönleri fark edilmeli ve güçlü yönlerinden destek alınarak zayıf yönleri üzerinde çalışmalar yapılmalıdır. Zaman kullanımı konusunda planlama yapabilmeleri için desteklenmelidirler. Yaşadıkları problemlerin doğası anlatılmalıdır. Çünkü disleksili bireyler kendilerinde bulunan farklılığın farkındadır ancak nedenlendirme konusunda bilgileri yetersizdir. İstenmeyen olumsuz tutum ve davranışlardan onları korumak için çevrelerindeki bireyler disleksi konusunda bilinçlendirilmelidir. Hayatlarında başarı kavramının sadece akademik başarıyla gerçekleşmediğini görebilmeleri ve sosyal hayatlarını destekleyebilmek için, çocuğun beceri ve özelliklerine uygun sanata ya da spora yönlendirilmelidir. Disleksili bireylerle konuşurken olumlu noktalarına odaklanıp onları yüreklendirmek gerekir. Çocuğun gelişimi kendi içinde karşılaştırılarak ve mutlaka öğretmen veli işbirliğinde yakından takip edilmelidir. Bunlara ek olarak disleksi tanısı almış bütün çocukların devlet tarafından verilen yasal hakları bulunmaktadır. Bu haklar; zihinsel yetersizlikleri olmadığı için güçlük çektiği alanlara yönelik okul tarafından eğitim programları (BEP) hazırlanması, öğrencinin sınav esnasında ihtiyaç halinde okutman/yazman desteği alınması, fazladan süre verilmesi ya da bireysel sınav yapılmasıdır.

  • Diz kireçlenmeleri (Osteoartrit)

    Diz eklemi vücudumuzun en hareketli ve en fazla yük taşıyan eklemidir. Merdiven inip çıkma, oturup kalkma, yürüme, koşma sırasında dizin bükülmesi binen yükü arttırmakta ve sürekli binen yük eklemde harabiyete yol açmaktadır. Yaş ile birlikte eklem kayganlığının azalması, kıkırdak yapımının azalması, kemik yapıdaki bozulmalar da diz eklemlerinde ağrı, hareket kısıtlılığına yol açmaktadır. Diz ağrıları, erken dönemde kolay bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Dizdeki problem ilerlediğinde ise yük binen, en hareketli eklem olması ve menisküs,bağ gibi dokulardaki bozulmaların da eklenmesiyle tedavi güçleşmekte ve çoğu zaman da cerrahi işlemler ,protez takılmasıyla sonuçlanmaktadır. Bu sebeple; Dizlerde çömelme veya ayağa kalkmada sorun var ise, Dizlerde bazı hareketlerle tutulma, kilitlenme oluyor ise, Diz ekleminde yürümeyle, merdiven inme ve çıkmayla artan ağrılar varsa, Dizleri kıvırarak oturmakta sorun yaşanıyorsa, Zaman zaman dizlerde şişlik oluyorsa, Bu belirtilerden bir veya daha fazlası var ise; mutlaka uzman hekime başvurulmalıdır. Kadınlarda, menopoz sonrası kalça bağlarındaki zayıflamalar ve kıkırdak yapısının yumuşamasıyla birlikte diz eklemine binen yük artmakta, dizlerdeki açılanmayla birlikte dizlerin iç kısmına daha fazla yük binmektedir. Bu da eklem yüzlerindeki aşınma, eklemde kıkırdakların yumuşaması ve kemikteki deformasyonların gelişmesiyle sonuçlanmaktadır. Tedavide hastanın eğitimi çok önemlidir. Kişi öncelikle hastalığı konusunda bilinçlendirilmelidir. Hasarlanmış eklemin aşırı kullanılmasından sakınılmalıdır. Kilo verilmesi ile aşırı yük taşıyan diz eklemlerinde kireçlenmelere bağlı şikâyetler azalır. Ağrılı dönemlerde istirahat önerilir. Diz kireçlenmelerinde ilaçlar sadece ağrı kesici olup, kireçlenmeyi tedavi etmemektedir. Sadece dizde ısı artışı ve şişlik olan akut dönemde enflamasyonu baskılamak için kullanılmalıdır. Diz eklemi kireçlenmelerinde; egzersiz kişiye özgü verilmeli, fazla aktivite ağrının artmasına neden olabilir. Bu nedenle egzersizin dozu iyi ayarlanmalıdır. Teknolojik gelişmelerin hızlanmasıyla birlikte, eskiden doku ısıtma amaçlı yapılan fizik tedavilerin yerini, doku iyileştirme amaçlı fizik tedaviler almıştır. Diz eklemindeki hem kemik hem yumuşak dokulara yönelik etkili fizik tedavi cihazlarıyla dokulardaki hasarlanmalar erken dönemde tedavi edilebilmektedir. Diz eklemine binen yükü azaltmak ve mukavemeti arttırmak için kalça ve bacak üst kısmındaki(uyluk) kaslarının güçlendirilmesinde de fizik tedavi cihazları etkin şekilde kullanılmaktadır. Son yıllarda, doğal tedavi yöntemlerinin etkisinin, kimyasal ilaçlardan daha üstün olduğunun saptanması ile vücudun kendi kendini tamir mekanizmaları da önem kazanmıştır. Bilimsel araştırmalar sonucunda; kas-iskelet sistemi hastalıklarında PRP yönteminin dokuların tamirine olanak sağladığı tespit edilmiştir. PRP İngilizce “Platelet Rich Plasma” ifadesinin baş harflerinden türetilmiş olup, trombositten zengin plazma anlamına gelmektedir. Bu yöntemde ilaç hastanın kendi kanından hazırlanmaktadır. Yani doğal bir tedavi yöntemidir. PRP tedavisi: bir ağrı kesici tedavisi olmayıp, hastalığı tedavi etmeye yönelik bir tedavidir. PRP nasıl elde edilir? Hastadan damar yolu ile yaklaşık 7-8 ml kan bu iş için özel olarak hazırlanmış tüplere alınır. Bu tüplerin çok değişik çeşitleri vardır. Önemli olan tüpün içindeki maddelerin, kan hücrelerinin yapısının bozulmamasını ve ayrıştırmanın sağlıklı olmasını temin edebilmesidir. Piyasada ticari amaçla kullanılan etkin olmayan kitler bulunmaktadır. Alınan kan tüp ile özel santrifüj işleminden geçirilir. Bu işlem yaklaşık 15 dakika sürer. Santrifüj işleminden sonra kanın trombosit dışındaki hücreleri tüpün dibine çöker. Üzerinde trombositten zengin sarı renkli bir plazma sıvısı kalır. Bu üstte kalan sıvının dip kısmında trombositlerin daha da yoğun olduğu yaklaşık 2 cc lik bir bölüm vardır. Özel sistem sayesinde her milimetre küpünde yaklaşık 1-2 milyon trombosit hücresi olan plazma enjeksiyonun uygulanacağı enjektöre çekilir. PRP artık hazırdır ve bu aşamadan sonra bekletilmeden uygun teknikle istenilen bölgeye uygulanır. PRP tedavisi Trombosit temelde kanın pıhtılaşmayı sağlayan elemanı olup içerisinde büyüme faktörü (Growth Factor) ve bazı doğal koruyucu maddeler içerir. PRP yöntemi ile trombositten zengin plazma elde edilir ve eklenen ilaçla trombositler aktive edilir. Böylece trombositlerin içerdikleri büyüme faktörlerinin açığa çıkması sağlanır. Trombositten zenginleştirilmiş plazma sıvısı doğal bir ilaç gibi etki gösterir. Hasarlanmanın olduğu kemik, kıkırdak gibi yapıların hücrelerini uyararak o bölgedeki iyileşmeyi hızlandırırlar. PRP ‘nin özellikle diz kireçlenmelerinde görülen kıkırdak zedelenmeleri ve aşınmaları üzerine iyileştirici etkisi gösterilmiştir. PRP uygulamalarında; tüpteki kit yani doğal koruyucu maddeler ve büyüme faktörünün kalitesi tedavinin etkinliğinde anahtar noktadır. Piyasada,ticari amaçlı yapılan ,etkin olmayan kitlerin kullanıldığı PRP uygulamalarını duyuyor ve ‘’PRP hastalığımda etkin olmadı’’ diyen hastalar olacak diye endişeleniyoruz. Doğru, güvenilir bir tedavi etkinlikte temeldir. Diz kireçlenmelerinde, diz eklemi içine 2-4 ml kadar, birer ay arayla üç kez uygulanır. Enjeksiyonu takiben birkaç hafta içinde iyileşme başlar ve iyileşme süreci, dokudaki harabiyete göre 3 ay _ 12 ay arasında devam eder. prp-tedavisi-igneler-uygulamasiPRP enjeksiyonları sonrası kortizon enjeksiyonlarında olduğu gibi hızlı bir ağrı azalması olmaz. Kortizon ağrıyı kesmesi için yapılır ve tekrarlanan kortizon enjeksiyonlarınıj kemik ve yumuşak doku yoğunluğunu azalttığı saptanmıştır. PRP uygulamalrında,ağrı yavaş yavaş azalır ve aylar içinde geçer. Kortizon uygulamalarında görülen şikâyetlerin tekrarlaması, PRP tedavisi sonrası gözlenen bir durum değildir. PRP yavaş yavaş ortaya çıkan ama kalıcı tedavi sağlayabilmektedir PRP tedavisi, yaş ortalaması yükselen toplum ile birlikte çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen diz kireçlenmelerinin tedavisinde geleneksel yöntemlere güçlü bir alternatif olmaktadır.*#aktıp#*#bartın#*#aktıpmerkezi#

  • YAŞLANMAYA SON

    PRP ile GENÇ KALIN, GEÇ KALMAYIN. PRP UYGULAMASI AKTIP MERKEZİNDE ORTOPEDİ DOKTORU TARAFINDAN YAPILMAKTADIR. ☘️ PRP (Platelet Rich Plasma) Tedavisi nedir? İnsanin kendi kanından hazırlanan bir sıvının tekrar belirli noktalara enjekte edilmesiyle yapılan bir tedavi türüdür. PRP, genelde Kök Hücre (Stem Cell) tedavisi olarak bilinmektedir. Hangi alanlarda uygulanır: 🔹PRP tedavisi özellikle 🔹Eklem Ağrılarında 🔹Eklem Aşınmalarında

  • AMELIYATSIZ BEL FITIĞI TEDAVİSİ

    30 sene önce bel fıtığı ameliyatı olan ve bel ağrısı nedeniyle yürümesi oldukça güçleşen hastamızın, bel bölgesine uyguladığımız lokal anestezi ve radyofrekans uygulaması sonrası kontrolü. Radyofrekans yöntemi ameliyatsız bel ağrısı tedavisinda kullanılan en etkili yöntemlerden bir tanesidir. Lokal anestezi ile hasta uyutulmadan, genel anestezi almadan yapılır. Hasta işlem esnasında ağrı duymaz. İşlem 15-20 dk sürer, aynı gün taburcu olabilir. Bu işlem ameliyat olamayacak derecede ek hastalıkları olan ( ileri derecede kalp yetmezliği, ileri derecede şeker hastalığı, kalp pili bulunan hastalar, kanser hastaları gibi) hastalara güvenli şekilde yapılabilir. Daha önce bel fıtığı ameliyatı olmuş ve halen ağrısı devam eden hastalar da yuksek oranda fayda görmektedir. Bu tedavideki amacımız uygun hastalarda bel ağrılarının azaltılması ve yaşam kalitesinin artmasıdır.

  • Kalça Protezi

    Kalça Protezi Kalça eklem hastalıklarında cerrahi müdahale ile uygulanan bir tedavi yöntemidir. Kalça eklemi insan vücudundaki en güçlü ve en büyük eklemdir. Bu özelliğinin yanı sıra vğcut ağrılığının büyük bir bölümünü taşıması nedeni ile ve insana hareket kabiliyeti (oturma, yürüme, kalkma, eğilme) kazandırması nedeni ile de büyük önem taşımaktadır. Kalça eklemi çeşitli nedenler ile birtakım sorunlara yaşanabilmektedir ve bu sorunların tedavisinde son dönemlerde kalça protezi uygulamasına başvurulabilmektedir. Kalça Protezi Nedir? Kalça ekleminde oluşan problemlerin tedavisinde uygulanan cerrahi bir uygulamadır. Kişiye özel hazırlanan protezin kalça eklemi içerisinde uygun alana yerleştirilmesi disiplinine dayanmaktadır. Bu uygulama öncesi ve sonrasında hastanın dikkat etmesi gereken birtakım noktalar bulunmaktadır. Neden İhtiyaç Duyulur? Kalça protezi ameliyatına ihtiyaç duyulan durumlar aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir; Kalça ağrısı hastanın tüm yaşamını engelliyorsa İstirahat sırasında da kalça ağrısı hissediliyorsa Kullanılan ilaçlar kalça ağrısını dindirmiyorsa Kalçada hissedilen sertlik oturup kalkmaya ya da yürümeye engel oluyorsa. Kalça Protezi Tipleri Kalça protezleri çimentolu kalça kemiği protezleri ve çimentosuz kalça kemiği protezleri olmak üzere 2 temel cinste uygulanmaktadır. Çimentosuz Kalça Protezleri Günümüz koşullarında gelişen tedavi koşulları doğrultusunda, kalça protezi uygulamalarının çoğunluğunda çimentosuz kalça protezleri uygulanmaktadır. Çimentosuz kalça protezleri pütürlü bir yüzeye sahiptir ve kemik bu yüzeyin içerisinde büyüme gösterebilmektedir. Leğen kemiği yuvası ve uyluk kemiği içerisine sıkıştırılarak çakılan çimentosuz kalça protezi, protez ile kemiğin birbirine daha kolay şekilde kaynamasını sağlamakta ve vücudun bir parçası gibi işleyiş göstermesine imkan vermektedir. Bu bakımdan, uygulanan protezlerin hareket eden baş-yuva kısımlarının hangi maddeler kullanılarak yapıldığı önem taşımaktadır. Günümüzde uygulanan çimentosuz kalça protezi kombinasyonlarını şu şekilde sıralayabilmekteyiz; Metal baş-plastik yuva protezler Seramik baş- seramik yuva protezler Metal baş-metal yuva Çimentolu Kalça Protezleri Kalça protezinin kemiğe tutturulması amacıyla, ‘kemik çimentosu’ adı verilen yapıştırıcı nitelikte maddenin uygulandığı işlemlerdir. Kimyasal olarak polimetil metakrilat yapıdaki kemik çimentosu uygulanarak gerçekleştirilen çimentolu kalça protezleri, basit ve ucuz uygulamalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çimentolu kalça protezleri, ileri derece uyum sağlayan ve 25 yıla kadar dayanıklılık gösterebilen yapıdadır. Yüzey Kaplama Kalça Protezleri Gelişen ve değişen yaşam koşulları doğrultusunda, son yıllarda geliştirilen yeni bir kalça protezi tipi olarak karşımıza yüzey kaplama kalça protezleri çıkmaktadır. Yüzey kaplama kalça protezleri, genç ve aktif yapıdaki hastalarda önemli başarılar sağlamıştır. Yüzey kaplama kalça protezleri, klasik kalça protezlerinden farklı olarak, uyluk kemiğinin baş kısmı kesilmeden uygulanmakta ve protezin alt kısmı ile baş bölgesi kemik çimentosuyla yapıştırılmaktadır. Yüzey kaplama kalça protezlerinin çıkma riski oldukça düşüktür. Kalça Protezi Ameliyatı Genel anestezi altında uygulanan kalça protezi ameliyatı yaklaşık 1 ila 2 saat sürmektedir. Ameliyat açık cerrahi yöntemi ile uygulanmaktadır. Hastanın ameliyat sonrasında kendini toparlayıncaya kadar hastanede yatması gerekebilmektedir. Bununla birlikte ameliyat sonrasında hasta en kısa sürede ayağa kalıdırılarak yürümesi sağlanmaktadır. Bunun nedeni yerleştirilen protezin çok daha hızlı bir şekilde çevre dokular ile kaynaması ve hareketsizlik sebebi ile damarlarda pıhtı oluşumunun engellenmesidir. Hangi Durumlarda Yapılır? Kalça protezinin uygulanması için temel olarak ele alınan 2 durum söz konusudur. Bunlar; Hastanın ağrı yaşamadan yürüyebildiği mesafenin 300 metrenin altına düşmesi Ağrı ve hareket kısıtlılığı sebebiyle, her gün ağrı kesici kullanmanın zorunlu hale gelmesi Bununla beraber, kalça protezi uygulamaları kalça kırığı durumlarında zorunlu olarak ve acilen uygulanmalıdır. Kalça kırığı durumlarında kalça protezi, hastanın hayatının kurtarılabileceği en önemli yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Kalça Protezi Ameliyatı Öncesi Kalça protezi ameliyatı öncesinde kalça ekleminde yaşanan problemin kesin tanısının konulması gerekmektedir. Bu süreçte fizik muayene ve manyetik rezonans, tomografi, ultrason, röntgen gibi çeşitli radyolojik görüntülemelerden faydalanılmaktadır. Kesin tanı süreci sonrasında ameliyat planlamasına karar verilmektedir. Bu süreçte hastanın genel sağlık durumunun ve kullandığı ilaçların nitelikli bir şekilde değerlendirilmesi gerekemektedir. Kalça protezi ameliyatı öncesinde hastanın şeker hastalığı ya da iltihabik bir hastalığı olup olmadığı değerlendirilmektedir. Bununla birlikte vücutta herhangi bir iltihabik durumun söz konusu olması durumunda öncelikle bu problemin tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ağız ve diş kontrollerinin ameliyat öncesinde mutlaka uygulanması gerekmektedir. Kalça protezi ameliyatı öncesinde ideal kilonun üzerinde olan hastaların kilo vermesi beklenmektedir. Bununla birlikte kan sulandırıcı ilaç kullanılıyorsa mutlaka doktora bu durum bildirilmelidir. Kalça Protezi Ameliyatı Sonrası Dönem Kalça protezi ameliyatın sonrasında dikkat edilmesi gereken birtakım noktalar bulunmaktadır; Erken evre iyileşme sürecinde refakatçiye ihtiyaç duyulmaktadır. Ağrı kontrolünün sağlanması için doktorun önerdiği ilaçlar kullanılmalıdır. Evde herhangi bir kaza yaşanmaması için yeniden düzenleme yapılması gerekebilmektedir. Hastanın yüksek ve sert koltuklarda oturması gerekemektedir. Bağışıklık sistemi güçlü tutulmalıdır. Kalça protezi yaklaşık 20 yıl kullanılabilmektedir. Bu nedenle günümüzde genellikle 60 yaş üstü hastalarda tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Bununla birlikte doğumsal kalça çıkıklığı ya da travmatik olaylar sebebi ile kalça eklemini oluşturan kemiklerin kırılması sonucunda da da kalça protezi ameliyatına başvurulabilmektedir. Faydaları Nelerdir? Kalça protezi, ağrılı ve hareketsiz bir sürecin sonunda hastaya yeni ve yapay bir eklem yapısının oluşturulmasıdır. Kalça protezi uygulamasının faydalarını şu şekilde sıralayabilmekteyiz; -Sürekli ve şiddetli seyir gösteren ağrılar kesilmekte ya da büyük oranda azalmaktadır. -Şiddetli ağrıların sebep olduğu hareket kısıtlılığı durumu ortadan kalkmakta ve kişi gündelik yaşantısında yeniden bir hareket alanına sahip olmaktadır. -Ağır aktiviteler gerçekleştirilmediği sürece gündelik hayata devam edilebilmektedir. -Hareket kayıpları ortadan kaldırılarak, ameliyat öncesine göre ciddi anlamda hareket kolaylığı sağlanmaktadır. -Hasarlı eklem dokusu değiştirilerek, sağlam bir eklem yapısı oluşturulmaktadır. Kalça Protezi Ameliyatı Fiyatları 2019 Kalça protezi ameliyatları, kemik operasyonu gibi değerlendirilse de aslında bir o kadar da yumuşak doku operasyonudur. Hasar görmüş kemik ve hareket alanı sağlayan yumuşak doku, kalça protezi ameliyatlarıyla yenilenmektedir. Bu noktada, ilgili bölgedeki kalça kaslarında dengenin ayarlanması, hareket kısıtlılığını beraberinde getiren kapsül kaslarda gevşeme sağlanması ve kalça yüksekliğinin dengeli şekilde ayarlanması oldukça önemlidir. Kalça protezi ameliyatları, kemik operasyonu olduğu kadar yumuşak doku operasyonu olmasıyla, alanında uzmanlık gerektiren kişilerce gerçekleştirilmesi gereken operasyonlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

  • Kök Hücre Ve PRP

    PRP nedir? PRP, “Platelet Rich Plasma” ifadesinin baş harflerinin kısaltması olup, “trombositten zengin plazma” anlamına gelmektedir. PRP kesinlikle bir ilaç değildir. Tamamen kişinin kendi kanından hazırlanır ve bir başkasına uygulanamaz. Uzun süreli bir tedavi sağlayamaz. PRP işlemi zararlı mıdır? İlaç olmaması ve kişinin kendi kanından elde edildiğinden yan etkisi veya zararı yoktur. Ancak yapılmasının gereksiz veya faydasız olduğu bir çok durum söz konusudur. PRP’nin etki mekanizması nasıldır? Kaliteli bir PRP kiti ile ihtiyaç duyulan faktörlerin tamamına yakını sağlanmış olur. Yaralanmanın ve zedelenmenin olduğu tendon ve kıkırdak gibi yapıların hücrelerini uyararak o bölgedeki iyileşmeyi hızlandırırlar. PRP’nin özellikle diz kireçlenmelerinde görülen kıkırdak zedelenmeleri ve aşınmaları üzerine iyileştirici etkisi görülmektedir. Bu gibi durumlarda PRP yavaş ortaya çıkan ama kalıcı tedavi sağlayabilmektedir. PRP işlemi nasıl hazırlanır ve uygulanır? PRP uygulama yapılacak kişiden steril PRP kitine alınan 20 cc kan alınır. Özel santrifüj cihazıyla 15 dakika içinde hazırlanır. Kit içerisinde bulunan trombositten zengin kısım enjektör yardımıyla steril bir şekilde alınır ve kişinin hasarlı bölgesine enjeksiyon yöntemiyle uygulanır. PRP kesinlikle doktor tarafından yapılması gereken medikal bir uygulamadır. PRP tedavisinde bulaşıcı hastalık riski var mıdır? PRP ile elde edilen bütün bu içerik tamamen kişinin kendisine ait olduğu için, allerji riski ve bulaşıcı hastalık riski taşımaz. Ayrıca kanın alınması, trombositlerin ayrıştırılması gibi işlemler steril ve kapalı bir kit yardımıyla yapılmaktadır, yani dışarıdan da bir bulaşma riski yoktur. Bunların dışında, PRP’ye eklenen hiçbir şey mevcut değildir. Bu nedenlerle bu uygulama güvenilir olarak değerlendirilebilir. PRP vücudumuzun hangi bölgelerine uygulanır? Diz Kireçlenmesinin dışında menisküs yırtıklarının tedavisinde, ayak bileği-omuz-el bileği gibi diğer eklemlerdeki kıkırdak sorunlarında, topuk dikeni, tenisçi dirseği , tendinit gibi kas iskelet zorlanmalarında da uzman hekimin muayenesi sonrasında uygulanabilmektedir. PRP işlemi esnasında ve sonrası ağrı olur mu? PRP işleminin normal iğne vurulması gibi çok az ağrılı bir işlem olup, sonrasında hemen yürüyebilirsiniz. İlk birkaç gün ağrınız olabilir, beklenen bir durum olup ağrı kesici alınmasını önermiyoruz. Buz tedavisi ve istirahat önermekteyiz. PRP işlemi kimlere uygulanmaz? Gebelik, kanser hastaları, trombosit seviyesi düşük hastalar, kan hastalıkları olanlar, aktif enfeksiyonu olan hastalara uygulanmaz. Kök hücre tedavisi nedir? Kök hücreler vücudun tamir hücreleridir. Erişkin kök hücre olarak mezanşimal kök hücreler doku tamir hücresi olarak bilinmekte ve yağ dokusu ile kemik iliğinde bulunmaktadır. Kök hücre tedavisi nerede yapılır? Kök hücre tedavisi geçmişte ayaktan tedavi yöntemi olarak yapılması hem çok zor hem de çok pahalı bir işlemdi. Ancak şimdi sahip olduğumuz ileri yeni teknolojiler ve gelişmiş cihazlar sayesinde muayenehane ortamında bu işlemleri rahatlıkla yapabiliyoruz. Kök hücre tedavisi nasıl yapılır? Muayenehane ortamında steril koşullarda lokal anestezi ile göbek veya kalça bölgesi yağından alınan ve santrifüj edilen yağ dokusu süspansiyonu fraksiyonlarına ayrılır. Alınan yağ miktarı az olduğundan hastada kozmetik bir sorun yaratmamaktadır. İşlem esnasında hasta uyanık olup ağrı duymadan rahatça işlemin bitmesini beklemektedir Kök hücre nasıl etki eder? Yaralanmış ya da hasar görmüş bölgeye enjekte edildikten sonra doğal görevi olan hasar onarma ve iyileştirme için bölünerek hangi tip hücreye ihtiyaç varsa (Kemik, kıkırdak vs) dönüşür ve vücudu onarım için uyarır. Kök Hücre elde edilmesinde ve uygulanmasında farklılıklar var mıdır? Elbetteki farklı kök hücre elde edilme yöntemleri vardır. Mekanik ve enzimatik yöntemlerle yağ dokusundan mezenşimal kök hücre elde edilebilmektedir. Mekanik yöntem daha kolay olsa da hücre harabiyeti çok olduğu için kullanılmamasında fayda var. Birçok doktor veya klinik tarafından bu yöntem uygulanmaktadır. Enzimatik yöntem ile yağ dokusundan mezenşimal kök hücre elde etmek biraz zahmetli olsa da hücreler hiç bir zarar görmeden elde edilmektedir. Bir kaç büyük hastane dışında zorluklarından bu yöntem uygulanmamaktadır. Kök hücre elde edilmesinde Mekanik mi, Enzimatik mi tercih etmeliyiz? Mekanik yöntem hücre harabiyetine neden olduğundan bu yöntem kolay olsa da maalesef çoğu zaman beklenen etkiyi göstermemektedir. Enizmatik Yöntemle kök hücre elde etmede herhangi bir hücre harabiyeti olmadığından, istenen etki bu yöntemle elde edilmektedir. Ancak bu yöntemin tecrübeli ve bu konuda uzman kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Bu konuda ihtisas yapmış genetik uzmanlarının yapması elbetteki güvenirlik açısından soru işaretlerini ortadan kaldıracaktır.

  • 3 Kollu Doğan Bebeğin Tedavisi

    Şanlıurfa'da 5 çocuklu inşaat işçisi İbrahim ve ev hanımı Meryem E. çiftinin 4 yıl önce Hülya adını verdikleri bir kızları dünyaya geldi. Boynunda 3'üncü bir kol bulunan bebek, herkesi şaşkına çevirdi. Aile, Şanlıurfa'daki doktorların yönlendirmesiyle çocuğu, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı'nda görevli Prof. Dr. Cenk Özkan'a getirdi. Çocuğu muayene eden Prof. Dr. Cenk Özkan, belirli aralıklarla tıbbi takibini sürdürdü. Boynunda çıkan 3'üncü kolun Hülya E.'nin sağlığını tehdit etmeye başlamasının ardından ameliyat kararı verildi. Yaklaşık 3 ay önce kız, ameliyatla fazla koldan kurtuldu. Özkan, Hülya'nın 3 kollu olma şikayetiyle hastanelerine getirildiğini belirterek: "Literatüre baktığımızda bu çok çok nadir görülen bir şey. Bu normalde ikiz bebeklerden birisinin gelişiminin durması sonucu diğer kardeşinde diğer organın kalmış olmasından oluyor. 'Fetus içerisinde fetus' olarak adlandırılıyor tıp dilinde. Bu şekilde hastanın sırtı, karnı farklı yerlerinde çok çok nadiren görülebiliyor. Hülya'nın da ikiz kardeşleri var kendisinden büyük. Yani ailede aslında sürekli olarak ikiz doğum var. Hülya da ikiz olarak olacakmış ama tek dünyaya gelmiş. Sırtında bu şekilde bir kol çıkıntısı olduğunu fark etmişler. Kol çıkıntısı omur iliklere de bağlantılı olduğu için 4 yaşına kadar kimse bir şekilde müdahale etmek istememiş ve olay buraya kadar gelmiş" dedi. Özkan, şöyle devam etti, "Biz bu fazla kolun çocuğa yük olmak dışında bir faydası olmadığından oradan uzaklaştırdık. Normal kendi kolundan biraz daha küçük ama bariz bir şekilde içerisinde fonksiyonu bulunmayan parmakları ve eli de olan o kolu cerrahi bir operasyonla çıkarttık. Biraz güç bir operasyon oldu ama başardık. Hastanın sağlık durumu gayet iyi şimdi. Koşuyor, keyfi yerinde, herhangi bir problemimiz de olmadı. Bu çok çok nadir görülen olaylardan biri. Hülya'ya benzer, tıp literatüründe sırt bölgesinde çok fazla hasta yok, dünya üzerinde bile sayılı vaka bildirimleri mevcut."

  • Radyofrekans İle Topuk Dikeni Tedavisi

    Ayak kemiğinin aşırı zorlanmasıyla topukta kalsiyum birikintisine bağlı kemiksi çıkıntının oluşmasına topuk dikeni denir. Yavaş yavaş ortaya çıkan ve her yaş aralığında görülebilen topuk dikeninin meydana gelme nedeni temel olarak ayaktaki kasların ve bağların zorlanmasıdır. Topuk dikeni özellikle koşma ve sıçrama hareketlerinin bolca olduğu spor faaliyetleriyle ilgilenen kişilerde çok sık görülür. Yine en sık görüldüğü yaş grubu da orta yaş grubudur. Ancak sadece sporcularda ve orta yaştaki kişilerde görülmez. Yukarıda da belirttiğimiz gibi herkeste görülebilir. Topuk dikeni tedavisinde cerrahiye çok nadir başvurulur. Bazen hasta bu sorunu kendisi de tedavi edebilir. Yaşam alışkanlıklarının düzenlenmesiyle tedaviye başlanır. Evde rahatlıkla yapılabilecek topuk dikeni egzersizleri oldukça faydalıdır. Ayağın altına tenis topu veya konserve kutusu gibi top ya da silindir şeklindeki araçlarla ileri-geri hareket ettirmek bir egzersiz yöntemidir. Dinlenmek de topuk dikenine faydalı olacaktır. Ayağınızın altına buz uygulaması yapabilirsiniz. Bezle sarılmış buz torbasına ayağınızı basın ve 20 dakika bekleyin. Bu işlemi 20 dakikalık aralarla 1-2 saat tekrarlayın. Bu tarz basit yöntemlerle geçmeyen vakalarda kortizon veya PRP uygulanabilir. Direkt topuğa enjeksiyonla uygulanan bu yöntemler ile başarı sağlanabilir. Radyofrekans ve Topuk Dikeni Topuk dikeni tedavisinde kullandığımız radyofrekans yöntemiyle oldukça başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. Bu işlemde direkt topuğa uygulanan radyofrekansla topuk dikeninin dağıtılması hedefleniyor. Ameliyathane ortamına gerek duyulmuyor, poliklinik ortamında da uygulanabiliyor. Topuk dikeni tedavisi olan hasta yorulmadan, zorlanmadan, herhangi bir yan etkiye maruz kalmadan; işlemden hemen sonra evine gidebiliyor. Radyofrekans Nedir? Radyofrekans elektrik enerjisinin kontrollü bir şekilde uygulanarak dokuda sıcaklığa veya lezyona maruz bırakılmasıdır. Gövdesi yalıtımlı, ucu yalıtımsız olan elektrotlar (özel iğne) problemli bölgeye yerleştirilir. Radyofrekans cihazına bağlı olan elektrotlarla dokunun içine akım gönderilir. Hangi Hastalıklarda Uygulanır? • Diz ağrısı, diz kireçlenmesi • Omuz ağrısı, donuk omuz • Bel, boyun, sırt ağrısı ve fıtıkları • Topuk dikeni • Trigeminal nevralji • Sakroiliak eklem sorunları • Duruş kaynaklı mekanik ağrılar Radyofrekansın Avantajları Nelerdir? Birçok olumlu farkı bulunan radyofrekans uygulamasının en önemli avantajı ameliyatsız yöntem olmasıdır. Minimal girişim olarak tanımlanan radyofrekansta genel anesteziye gerek duyulmaz, ameliyathane şartları aranmaz. Steril bir poliklinik ortamı yeterlidir. Bir başka olumlu tarafı ağrısız bir işlem olmasıdır. Hasta işlemden hemen sonra evine gidebilir. Radyofrekans ile topuk dikeni tedavisi yapılırken, işlem yapılacak bölge monitörden izlenir. Kontrollü ve hassas bir cihazla yapıldığı için son derece güvenlidir.

  • Boy Uzatma Ameliyatı

    Sağlık sorunları nedeniyle ya da estetik kaygılarla bacak uzunluğunu artırmak için boy uzatma ameliyatı yapılabilir. Boy uzatma ameliyatı ortopedik cerrahi bir işlemdir. Bacakların yanı sıra kollar için de uygulanabilir. Ameliyatta, kemiğin kesilerek ikiye ayrılan uçlarının arasındaki boşluğu artırmak amacıyla eksternal fiksatör kullanılır. Gün gün az oranda genişleyen boşlukta kemik gerilir ve yeni kemik üretimi gerçekleşir. Kemiklerin birbirinden uzaklaşarak yeniden kemik oluşması işlemine distraksiyon osteogenezi denir. Boy uzatma ameliyatında vücudun başka bir yerinden kemik alınmaz. Vücudun yeni kemik oluşturma kapasitesinden faydalanılır. Eğer 8 cm’den az bir uzatma planlanıyorsa uyluk veya kaval kemiğinin birine cerrahi işlem uygulamak yeterlidir. 8 cm’den fazla bir uzama olacaksa her iki kemiğe de işlem yapılmalıdır. Boy uzatma işlemi aşamalı olarak yapılır. Bu nedenle fizyoterapi desteğiyle süreç daha kolay hale getirilebilir. Aynı zamanda kas, bağ, sinir, damar ve diğer yumuşak dokular kemiklere yapışık olduğu için otomatik olarak uzamaya uyum sağlayacaklardır. Fizyoterapi, bu uyum sürecini de kolaylaştırır. Boy Uzatma Neden Yapılır? Boy uzatma ameliyatı, genetik nedenlerle ya da çocukluk çağında geçirilen birtakım hastalıklar sonucunda boyu kısa kalan herkese yapılabilir. Cücelik olarak bilinen akondroplazi, genetik kökenli bir sorundur. Tek çözümü boy uzatma ameliyatıdır. Öte yandan bazı çocukluk çağı hastalıkları, beslenmeye bağlı ve hormonal bozukluklar, erken yaşta geçirilen böbrek problemleri de boyun kısa kalmasına neden olabilir. Boy Uzatma Ameliyatı Kaç Yaşında Yapılmalıdır? Boy uzatma ameliyatları 3-4 yaşından itibaren yapılabilir. Çocuklar için, hesaplanan kısalığa göre kaç ameliyat yapılacağı belirlenir. Eğer kısalık çok fazla çıkarsa tedavi iki aşamalı planlanır. Boy Uzatma Ameliyatının Çeşitleri Boy uzatma ameliyatını 3 farklı tekniğe ayırabiliriz: Eksternal fiksasyon (İlizarov tekniği) İnternal fiksasyon (Motorlu çivi) Kombin Eskiden kullanılan ve bacağa dışarıdan uygulama yapılan ilizarov tekniği, artık yerini vücudun içine yerleştirilen ve dışarıdan kumanda edilen internal fiksatörlere bıraktı. Motorlu çivi de denilen bu teknikte küçük kesi yapılır. Sadece Eksternal (dışardan uygulama) cihazlarla da boy uzatma yapılabilir. Kombin yöntemde ise intramedüller çivi üzerinden eksternal fiksatör ile uzatma yapılabilir. Boy Uzatma Ameliyatı Nasıl Yapılır? Öncelikle boy uzatma ameliyatını bu alanda deneyimli olan bir ortopedi uzmanı yapmalıdır. Ameliyat genellikle genel anestezi altında gerçekleştirilse de bazı yetişkinlerde epidural anestezi kullanılabilir. Ameliyatta öncelikle uzatılacak kemik enine şeklinde ikiye kesilir. Kesme işleminden sonra bacak sabitleme cihazlarıyla stabilize edilir. Önce kesilen kemik yerleştirilen cihaz vasıtasıyla yavaşça ayrılır. Kemiğin büyümesini sağlayan bu ayırma işleminden sonra, yeni kemik dokusunun sürekli büyümesi için cihazdaki pimlerin günde dört kez, her ayarlamada çeyrek milimetre olacak şekilde uzatılması sağlanır. Günde toplam 1 milimetre uzama olacaktır. Kemiğin uçları arasındaki boşluk açıldıkça, vücut istenen uzunlukta kemik oluşana kadar boşlukta yeni doku üretmeye devam eder. Hasta ameliyat sonrası birinci gün üzerine basarak yürüyebilir. Tedavinin ikinci aşamasına kemik sertleşip iyileştikten sonra geçilir. Bu aşamaya konsolidasyon aşaması denir. Artık hasta koltuk değneklerini bırakabilir. İyileşme tamamen sağlandıktan sonra oluşan yeni kemik dokusu, diğer kemikler kadar kuvvetli olacaktır. Boy Uzatma Ameliyatı Sonrası Ameliyattan ortalama 2 gün sonra hasta taburcu edilir. Çok ciddi ağrı sorunları yaşanmaz, basit ağrı kesicilerle kolaylıkla kontrol altına alınabilir. Küçük kesiler yapıldığı için ameliyat izi minimaldir. İyileşme süresi her hastaya göre farklıdır. Özellikle ikinci tedavi aşaması bazı yetişkinlerde uzun sürebilir. Çocukların iyileşme süreci yarı yarıya daha kısadır. Bu süreçte fizik tedavi desteği alınabilir. Hastanın eklemlerini esnek tutmak ve kaslarının gücünü artırmak iyileşme sürecine destek sağlar. Öte yandan iyi bir diyet ve kalsiyum takviyesi de faydalıdır.

  • ŞEKER HASTALIĞINDA AYAK BAKIMI ÇOK ÖNEMLİ

    Diyabet, birtakım sorun ve sorumlulukları beraberinde getiren ve yaşam boyu süren bir hastalıktır. Şeker hastalığı doğası gereği sistemik bir hastalık olup özellikle göz, böbrek, sinir ve damarları etkiler ve zaman içinde geri dönüşümsüz bir takım hasarlara neden olur. Ayak ve bacaklardaki damarların hasarlanması sonucu yeterli kan ayağa ulaşmaz. Benzer şekilde sinir hasarı sonucu hasta ayağını yeterince hissedemediği için kolayca yaralanmalara sebep olur. Örneğin ayakkabısı içindeki küçük bir taşı ya da bir böcek sokmasını hissedemeyebilir. Ayakta kolayca oluşan yaralanmalar, zaten yetersiz kanlanma yüzünden iyileşemez ve hızlı bir şekilde ilerler. Bu sebeple en iyisi, şeker hastasının ayakta yara oluşumuna hiç maruz kalmadan gerekli tedbirleri en baştan almasıdır; Hasta, damar düşmanı sigarayı bırakmalıdır Ayaklar her gün ılık su ve sabunla yıkanmalı, sonrasında iyice kurulanmalı Ayaklarda kuruluk ve çatlaklık oluşmaması için nemlendirici kremler kullanılmalıdır ancak parmak arasına sürülmemeli Evde daima terlik giyilmeli Ayakkabılar giyilmeden önce mutlaka içi kontrol edilmedi (taş vs) ve pamuklu çorap tercih edilmeli. Ayakkabı rahat ve kapalı olmalı. Açık ayakkabılar tercih edilmemeli Ayaklarınızdaki nasır ve sertleşmiş deri kısımları için asla kesici alet kullanmamalı Ayak tırnaklarınız banyodan sonra yumuşak iken kesmeli, çok kısa ve köşeleri derin kesilmemeli, sonrasında tırnak törpüsü ile törpülenmeli Ayak soba ya da sıcak cisimlere yaklaştırılmamalı Her gün ayak tabanını, parmak aralarını mutlaka gözlemlemeli. Göremediğiniz yerlere ayna ile bakmalı ve eğer gözleriniz iyi görmüyorsa bunu bir yakınınızın yapmasını istemelisiniz

  • BELİNİZDE KANAL DARALMASI VAR MI?

    Omurga kemiklerinin oluşturduğu kanalın içinde kol, gövde ve bacağa giden sinirlerin köken aldığı omurilik denilen ana sinir seyretmektedir. Bu sinir, omurga kemiklerinden köken alan kemik çıkıntıları, fıtıklaşmış disk veya omurga etrafında seyreden bağların aşırı büyümesi sonrası bası altında kalıp ezilebilir. Dar kanal bel dışında, sırt veya boyun bölgesinde de oluşabilir. Bu durum sıklıkla omurgada kireçlenmenin başladığı ileri yaşlarda ortaya çıkar. Hastalar doktora özellikle yürümekle artan bacak ağrısı şikâyeti ile başvurur. Yürüme mesafesinde azalma mevcuttur. Hasta eskiden yürüdüğü mesafeyi artık yürüyememekte ya da bir süre dinlenerek yürümek zorunda kalırlar. Beraberinde çoğunlukla eşlik eden bel ağrısı olmaktadır. İlerlemiş vakalarda, kısa mesafede bile yürüme güçlüğü, bacaklarda güçsüzlük, his kaybı, barsak ve mesane kontrolü ile ilgili sorunlarla da karşılaşılabilir. Bazen dar kanal şikâyetleri ile bacaklara giden atardamarlardaki tıkanıklığa ait şikâyetler karışabilir. Damar şikâyeti olan hastalarda da, yürümekle artan bacak ağrıları olabilir. Hastada güç kaybı, idrar ve gayta problemi belirmemiş ise ve şikayetleri hafif ise ilaç tedavisi, fizik tedavi veya epidural enjeksiyon (bel bölgesine) tedavisi uygulanabilir. Günlük aktiviteleri kısıtlanmış, yürüme zorluğu ileri derecede olan hastalarda, idrar ve gayta problemi olanlarda cerrahi olarak daralmış kanal genişletilerek omurilik rahatlatılmalıdır. Hekimin gerekli gördüğü durumlarda daralan kanalın genişletilmesine ilaveten, omurga vida ve çubuklar yardımıyla sabit hale getirilmelidir.

  • Google Places
  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2022 DrSistem

bottom of page