Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- SKOLYOZ
ERGENLİK ÇAĞI SEBEBİ BİLİNMEYEN SKOLYOZ=ADÖLESAN İDİOPATİK SKOLYOZ Skolyoz; omurganın önden bakıldığında olması gereken orta hat aksından çıkarak yana doğru yer değiştirmesidir. Ergenlik çağı sebebi bilinmeyen skolyozu; 10 ile 18 yaşları arasında görülen ve adı üstünde sebebi bugün itibari ile tam olarak bilinmeyen skolyozdur. Kız çocuklarında daha sık görülür. Ergenlik çağı sebebi bilinmeyen skolyoz tipi en sık rastlanan skolyoz tipidir. Skolyoza sebep olabilecek nedenler arasında hormonal bozuklar, asimetrik büyüme ve kas imbalansı gibi teoriler mevcuttur. Skolyozlu hastaların %30’unda aile öyküsü mevcut olması nedeniyle genetik bir bağlantısı olduğu düşünülmektedir. Ergenlik çağı sebebi bilinmeyen skolyozu dışında; doğuştan omurga gelişim bozukluğuna, sinir/kas hastalıklarına bağlı ya da ilerleyen yaşta omurgadaki kireçlenme ile beraber skolyoz ortaya çıkabilir. Bugün için skolyozun sebebini tam bilememekle beraber hastalığın seyri ve tadavisi hakkında belirgin bir bilgi birikimine sahibiz. Şikayet: Ergenlik çağı sebebi bilinmeyen skolyozlu hastada çoğunlukla ağrı, güç veya his kaybına neden olan şikayetler oluşmaz. Oluşan eğriliğe bağlı iç organlarda bası örneğin bir nefes darlığı gibi şikayet oluşmaz. Nadiren bazı hastalarda alt bel bölgesinde ağrı olabilir. Eğer skolyozlu bir hastada ağrı ve nörolojik bulgular ön plandaysa, altta yatan bir omurilik problemi açısından ileri tetkik (MR) ve inceleme yapılmalıdır. Muayene Bulguları: Ergenlik çağı sebebi bilinmeyen skolyozlu hastaların birçoğunda ağrı olmadığı için çoğunlukla hastalığın ilk fark edilmesi, hastanın kendisi ya da yakınları tarafından fark edilen bir takım asimetrik vücut görünümleri sayesinde olur. Bu gözle görülebilen semptomlar arasında en sık rastlanılanı omuz asimetrisidir, yani bir omuz diğerine göre daha yukarıdadır. Bazen gövde leğen kemiği üzerinde yana doğru yerdeğiştirmiş olarak gözlenir. Yani gövde baş tam orta hatta değilde yana doğru yerdeğiştirmiş gibi gözlenir. Benzer şekilde skolyoz eğriliğine bağlı olarak leğen kemiği bir tarafta daha yukarda görülür ve sanki bir bacak diğerine göre daha kısaymış izlenimi verir. Skolyozda omurga yana yerdeğiştirirken kendi etrafında da döndüğü için hasta öne eğildeğinde daha da belirginleşen bir kamburluk ortaya çıkar. Kollar yanlara sarkıtıldığında, bir tarafta kolla gövde arasında daha fazla boşluk olabilir. Yandan bakıldığında çoğu zaman normal dışı bir görünüm gözlenmez. Ergenlik çağı sebebi bilinmeyen skolyozda bacaklarda-kollarda güç kaybı veyahut hissizlik gibi bir problem saptanmaz. Tedavi: Tedavi yöntemi seçilirken hastanın yaşı, skolyoz eğriliğinin büyüklüğü ve eğriliğin ilerleme riski göz önüne alınarak planlama yapılır. Hasta yaşı ne kadar küçükse ve eğrilik ne kadar büyükse ilerleme riski o kadar yüksektir. Kız çocukları adet gördükten sonraki iki yıl içinde çok hızlı büyüdükleri için eğriliğin ilerleme riski bu dönemde daha yüksektir Ergenlik çağı sebebi bilinmeyen skolyoz, omurga cerrahı tarafından 3 şekilde değerlendirilir. 1. Skolyozun eğriliğinin tedavisiz takibi 2. Korse tedavisi 3. Cerrahi tedavi Bu 3 yöntem dışında fizik tedavi, yoga veya ilaç tedavisinin faydasını gösteren bilimsel veri yoktur. 25 derecenin altındaki eğriliklerde doktorunuz belli aralıklarla eğriliğinizin ilerlemesini değerlendirmek için kontrole çağıracaktır. Kemik büyümesi tamamlanmamış hastalarda 25 ile 40 derece arasındaki eğrilikler ise korse ile tedavi edilir. Korsenin amacı eğriliğin daha da ilerlemesine engel olmaktır. Korse tedavisi eğriliği tam olarak tedavi etmez sadece ilerlemesine engel olur ya da ilerleme hızını azaltır. Korse tedavisi eğrilik ilerlese bile 45 dereceye kadar devam ettirilir. Çeşitli tipte korseler mevcut olup hepsi benzer prensiplerle çalışır. Korse genellikle günde 20-22 saat kullanılırsa başarılı olur. Banyo esnasında veya spor amaçlı korse çıkarılabilir. Kemik olgunlaşması tamamlanıncaya kadar korse tedavisine devam edilir. Kız çocuklarında bu süre genellikle adet görmeden sonraki 2 yıllık süredir. Erkeklerde ise kemik gelişimi 15-16 yaşına kadar sürebilir. Bu dönemden sonra korse kullanmanın bir faydası yoktur. Cerrahi tedavi, 45 dereceden büyük eğriliği olan hastalarda tercih edilir. Cerrahi tedavide amaç; eğriliğin ilerlemesinin durdurulması ve eğriliğin dengeli bir şekilde düzeltilmesidir. Yani amaç her zaman eğriliği ‘0’ derece yapmaktan ziyade, omuz asimetrisi ve gövde aks kaymasının düzeltildiği dengeli bir omurga elde etmektir. Sonuçta bu cerrahi kozmetik beklentinin ön planda olduğu bir işlemdir. Bu amaçla omurgaya bir takım metalik vida ve çubuklar uygulanarak eğrilik düzeltilir ve bu şekilde kalması sağlanır 2/resim8-küçükboy.jpg’ image=’http://www.alihanderincek.com/wp-content/uploads/2013/12/resim8.jpg’] lightbox Cerrahi tedavi sonrası korse ya da alçı gerekmez. Ortalama 3-6 gün hastanede kalış gerektirir. Hasta 1 ay sonra okula başlayabilir ve 2. haftadan sonra çoğu kez hastanın ağrı kesici ihtiyacı kalmaz. Skolyoz hastalığı çoğu zaman idiopatik olarak adlandırılan, sebebi bilinmeyen, ergenlik döneminde ortaya çıkan bir hastalıktır. Bununla beraber doğuştan veya erken çocukluk döneminde ya da ileri yaşlarda da ortaya çıkabilen skolyoz tipleri vardır. Skolyoz hastalığının tedavisi, nedenine göre değişiklik gösterir. İdiopatik tipte eğriliğin derecesi ve hastanın yaşı göz önüne alınarak; sadece takip, korse veya cerrahi tedavi yöntemlerinden biri seçilir. Bu tedavinin kararını deneyimli bir omurga cerrahı vermelidir.
- ÖN ÇAPRAZ BAĞ TAMİRİ YAPILDI
Op. Dr. Mustafa EROĞLU’ndan alınan bilgiye göre, futbol müsabakası sırasında dizine darbe alan Ramazan KALE, dizde ağrı ve güvensizlik hissi olması nedeni ile futbol oynamakta güçlük çekmesi üzerine Ortopedi ve Travmatoloji polikliniğimize başvurdu. Poliklinikte ileri tetkik ve MR sonucu ile değerlendirilen hastaya ön çapraz bağ rüptürü tanısı konuldu. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr Mustafa EROĞLU yönetimindeki cerrahi ekip tarafından ameliyata alınan hastaya yine kendisinden alınan 2 adet bağ (hamstring greft) kullanılarak artroskopik yöntemle ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu ameliyatı gerçekleştirildi. Bu yöntemde hastanın kendi bağları, diz eklemi açılmadan kamera sistemi ile girilerek eklemde hazırlanan iki adet tünele yerleştirilmekte özel implantlarla tespit edilmekte. Ameliyat sonrası birinci günde yürümeye başlayan hasta rehabilitasyon ve egzersiz programına alındı. Op.Dr. Mustafa EROĞLU “ bu ameliyatların gelişmiş merkezlerde zaten yapılmakta olduğunu ve hastanemizin imkanlarının bu tip ameliyatlar için yeterli olduğunu belirttiler. Ayrıca bu ameliyatların sadece sporcular için değil ön çapraz bağı kopuk olup günlük hayatlarında sıkıntı yaşayan hastalar için de yapılması gerektiğini kaydettiler. Kaynak: Gündemgazetesi.net
- Esnaf Hastanesinde İlk Kıkırdak Nakli Yapıldı!
Fethiye’de Özel Lokman Hekim Esnaf Hastanesinde ilk kez kıkırdak nakli gerçekleştirildi. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Mustafa Eroğlu tarafından hastanın ayak bileğindeki aşık (Talus) kemiğine kıkırdak nakledildi. Özel Lokman Hekim Esnaf Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Mustafa Eroğlu tarafından Asuman isimli hastanın ayak bileğindeki aşık kemiğine kıkırdak nakledildi. Oldukça başarılı geçen ameliyatın ardından bilgi veren Eroğlu, “Hastamıza yapılan tetkikler sonucunda ayak bilek ekleminde hem kıkırdak, hem de altındaki kemikte hasar vardı. Bu nedenle 2-3 yıldır aksayarak yürümekte ve sürekli ağrı çekmekteydi. Yaklaşık 45 dakika süren operasyonla hastamızın aynı taraf diz ekleminden aldığımız kıkırdağı ve kemiği, ayak bilek eklemindeki hasarlı alana nakil yaptık. Hastamız 3 hafta ayağına basmadan koltuk değnekleri ile yürüdükten sonra, ayağına eskisi gibi basabilecek ve normal yürüyebilecektir.” dedi. Eroğlu, “Eklemlerimizdeki kıkırdaklar, hasar gördüklerinde kendilerini yenileyememekte ya da çok yetersiz yenileyebilmektedir. Ağırlık taşıyan iki eklemimiz olan ayak bileği ve diz, bu tip hasarlanmalara sıkça maruz kalmaktadır. Kıkırdakta oluşan bu hasarlar hızla eklem artrozuna ( Kireçlenme ) neden olmakta ve kendisini ağrı ile belli etmektedir” ifadelerini kullandı. “Mozaikplasti, eklemlerde meydana gelen sınırlı kıkırdak kayıplarının tedavisinde kullanılan oldukça güncel bir cerrahi yöntemdir. Bu teknik özellikle diz ekleminde ve ayak bileği ekleminde meydana gelen kıkırdak hasarlarında kullanılmaktadır” diyen Eroğlu şunları söyledi: “En basit anlatımla, eklemlerdeki kıkırdak hasarlı alana, aynı eklemden ya da başka bir eklemden alınan kıkırdağın nakledilmesidir. Bu teknikte hastanın kendi dokuları kullanıldığı için bir uyumsuzluk, nakil reddi, ya da hastalık bulaşması söz konusu olmamaktadır. Bu yönü ile teknik olarak oldukça risksiz bir yöntemdir. Kıkırdak kaybının yerine ve büyüklüğüne uygun olarak ameliyat süresi 30 ila 45 dakika arasında sürmektedir. Ameliyattan sonra hastalar 1 ya da 2 gün hastanede kalmaktadır. Çok küçük kıkırdak hasarlarında Artrkopik yani kapalı olarak da Mozaikplasti yapılabilmektedir.” Ameliyat sonrası sağlığına kavuşan ve eskisi gibi ayaklarının üzerinde durabilecek olmanın mutluluğunu yaşayan Asuman Hanım; “Yıllardır bu rahatsızlığım nedeniyle başvurmadığım yer kalmadı. Yaklaşık 3 yıldır ciddi ağrılarım vardı. Artık yürüyemez kendi işlerimi bile göremez hale gelmiştim. Sayın doktorumun, ismini ve başarılarını daha önce duymuştum. Milas’dan Fethiye Esnaf Hastanesi’ne bir umut için gelmiştim. Umutlarım gerçekleşti. Ağrılarımdan kurtulmuş ve sonrasında yürüyebilecek olmanın mutluluğunu sizlere anlatamam. Bölgemizde Esnaf Hastanesinin varlığı bizim için bir şanstı. Doktorum Mustafa Eroğlu’na ne kadar teşekkür etsem azdır. Ayrıca hastanede kaldığım süre içerisinde güzler yüzlerini eksik etmeyen işlerini titizlikle yapan tüm personele teşekkür ediyorum.” Diye konuştu. Kaynak: gerçekfethiye.com
- Çocuklarınızın düşmelerini önemseyin!
Düşme Sonrası Çocuk Vakit Kaybetmeden Doktora Götürülmeli! Çocuklarda dirsek üzerine düşme ve çarpmalar sonucu görülebilecek kırıklar :Dirsek kırıkları genellikle 8 yaş altındaki çocuklarda, özellikle de yaz döneminde sık görülen kırıkların başında gelir. Dirsek kırıkları ciddiye alınması gereken kırıklardır. Çünkü bu kırıklar damar sinir hasarına neden olabilmektedir. Acil müdahale edilmezse, kalıcı sinir hasarına hatta dolaşım bozukluğu nedeniyle gangrene sebebiyet vererek kolun kaybına yol açabilmektedir. Dirsek Kırıkları Zamanla Kalıcı Sakatlıklara Yol Açabilir! Çocukların özellikle yaz aylarında başlarına gelebilecek olası dirsek kırıkları sonrası ebeveynlerin süreci en az hasarla atlatmaları için yapılması gerekenler : Özellikle çocuklarda düşmeden ya da çarpmadan etkilenen bölgede lokal hassasiyet, şişlik, morarma ve hareket kısıtlılığı varsa mutlaka ortopedi uzmanına başvurulmalıdır. Çocuklarda bu tür kazalar sonrası oluşan kırıklarda, kemik zarının kalın olması nedeniyle kırık parçalar ayrışmaz ve bazen röntgenlerde dahi fark edilmeyebilir. Yine çocuk kemiği büyüme kıkırdakları içerdiği için, görüntüleme yöntemleri ile bu kıkırdakların değerlendirilmesi, yetişkin kemiğinin değerlenmesine göre daha zordur. Bu nedenle el veya dirseğinin üzerine düşme yaşayan çocukların vakit kaybedilmeden alanında uzman hekimler tarafından muayenesinin yapılması gerekir. Dirsek kırığının durumuna ve çocuğun yaşına göre tedavi planı belirlenip uygulanmakta, böylelikle kalıcı sakatlıkların önüne geçilebilmektedir. “Tüm tedavilere rağmen büyüme plağını içine alan dirsek kırıklarında, büyüme plağının tam veya kısmi hasar görmesine bağlı olarak zamanla kolda kısalık veya dirsekte eğrilik gelişebilmektedir. Bu açıdan dirsek kırığı geçiren çocuklar büyümeleri tamamlanana kadar bir ortopedist takibinde kalmalıdır.”
- Masa Başında Çalışıyorsanız Dikkat!
Özellikle masa başında çalışanlar sıklıkla bel, boyun, sırt ağrısı gibi problemler, postür sorunları yaşıyor. Birkaç basit önlem ve egzersizle bu soruların önüne geçmenin mümkün olduğunu söylüyor. Gün boyu oturarak çalışmak başta bel-boyun ve sırt ağrıları olmak üzere bağ dokusu, kas ve eklem hastalıkları, kireçlenme gibi insan hayatını olumsuz etkileyen önemli hastalıklara davetiye çıkarıyor. Sekreterler, çağrı merkezi çalışanları, memurlar gibi ofis çalışanları uzun süre sabit pozisyonlarda çalışmak durumunda kaldığından bu anlamda ciddi sıkıntılara maruz kalıyor. Aslında güvenli gibi görünen ofis hizmetlerindeki ofis çalışanları; insan hayatını olumsuz etkileyen önemli rahatsızlıklara açık :“Özellikle, masa başında çalışanlar ve bilgisayar kullananlarda boyun ağrısı sıkça görülüyor. Boyun ağrısına yol açan hastalıklarda ağrı bazı kişilerde sadece ensede görülürken; enseden başa, sırta, kollara ve hatta göğse doğru yayılabiliyor” Ofis çalışanlarının en sık yaşadığı postür sorunlarını ise şöyle sıralıyor: Üst çapraz sendrom (Upper Cross Syndrome): Özellikle bilgisayar ve masa başında çalışanların maruz kaldığı problemlerin başında üst çapraz sendrom geliyor. Bu sendromda baş öne doğru çıkar, dolayısıyla boyun düzleşir, omuriliğin içinden geçtiği kanal daralır, boyun ve omuz kuşağı kaslarında spazm ve ağrı gelişir. Kola ve parmaklara yayılan uyuşmalar oluşabilir. Kifoz: Ofis çalışanlarında oldukça sık görülen bir duruş bozukluğudur. Başın öne tilti omuzların yuvarlaklaşması ve omurganın sırt bölgesinin öne doğru eğilmesidir. İlgili kasların olması gerekenden fazla boyunun uzaması kuvvetsizlilerine neden olur, sıklıkla sırt ağrısı oluşturur ve fibromiyaljiye (inatçı/ yaygın kas ağrısı) kadar giden kısır döngü oluşturabilir. Skolyoz: Fonksiyonel olarak aynı pozisyonda özellikle de tek yöne rotasyonda oturmanın ya da çalışmanın omurgaya oluşturduğu yük ile yana doğru bir eğilme-eğri oluşturabilir. Bu eğriyi oluşturan omurlarda dejenarasyonlar gelişebilir. Etrafındaki yumuşak dokular spazma girip ağrı şikayeti oluşturabilir. Lordoz: Bel doğal kavisinin olması gerektiğinden fazla artmasıdır. Bel bölgesinde ağrı şikayeti yapar. Özellikle karın ve sırt kaslarının zayıflamasına neden olur. Dolayısıyla kaldırma, çekme, itme gibi aktivitelerde bel problemleri yaşayabilir. Sürekli oturulmamalı, molalarda yürüyüş yapılmalı Bu sorunların önlemenin yolunun sağlıklı bir işyeri ortamından geçtiğini hatırlatıyor. Sağlıklı bir işyeri ortamı için işveren tarafından çalışma molalarında egzersiz ve rahatlama amaçlı uygun ortamların ayrılması gerektiğini söyleyen Altınel, mümkünse güne başlamadan önce germe ve rahatlama egzersizleri yapılmasının faydalı olacağını anlatıyor. Masada yapılacak bazı basit düzenlemelerin bile postürü düzeltme konusunda fayda sağlayacaktır. Bilgisayar ekranı yüzün tam karşınızda olacak şekilde yerleştirilmeli ve bilgisayar kullanırken sürekli sağa ya da sola dönmeye gerek kalmamalıdır. Bilgisayar ekranı çok aşağıda ya da yukarıda olmamalıdır. Boyun olabildiğince öne eğilmeden yani düz tutulmalıdır. Otururken sırtınızı yaslanmalı ve dik durulmalıdır. Bunun için sandalye yüksekliği iyi ayarlanmalıdır. Gün içinde masa başında da kısa molalar yaratmak ve kendinize zaman ayırarak egzersiz yapmak gerekiyor. Çünkü sabit bir şekilde bilgisayar karşısında oturup çalışıldığında bel ve boyun kaslarının zamanla tembelleşiyor. Bu da sonuçta boyunda düzleşme, boyun ve bel fıtıklarına zemin hazırlıyor. Bu nedenle gün boyunca oturmamalı, fırsat buldukça ayakta durmalı hatta daha ziyade yürümeye gayret etmeliyiz. Ayrıca havaların uygun olduğu zamanlarda öğle aralarında yürüyüş yapmak kasların hareketi ve vücudun oksijen alımı için çok faydalıdır. Geçmeyen ağrılarınız varsa vakit kaybetmeden doktora başvurun Tüm bu koruyucu tedbirler ve yapılan egzersizlere rağmen sırt ve boyun ağrılarınız geçmiyorsa, fark edilebilir postür bozuklukları gelişmeye başladıysa mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini belirtiyor. Altınel, “Belden bacağa yayılan ağrıların bel fıtığı, boyundan kola ve ele yayılan ağrıların ise boyun fıtığı olabileceğini akılda tutulmalıdır. Bu durumlarda hastalığın şiddetine göre ilaç tedavisi, fizik tedavi ya da cerrahi tedavi uygulanarak rahatlama sağlanmaktadır” diyor. Ofis çalışanları için 10 önemli egzersiz Pektoral Germe: Ellerinizi başınızın arkasında kenetleyin. Kalçanızı hafifçe öne eğip, göğsünüzü ileri doğru itin. Bu pozisyonda dirsekleriniz geriye çekerek göğsünüzü gerin. 20 saniye boyunca gerip bırakın. İki kez yapıp, her saatte bir kez tekrar edin. Tripceps (kol kası) kuvvetlendirme: Sandalyenizin kollarından tutarak, öne doğru çömelip kalkın. 15 saniye bekleyin. Hareketi beş kez tekrarlayın. Omuz Kuvvetlendirme: Ağırlığı 1.5 kilodan fazla olmayan dosya, kitap ya da su şişesi ile kolunuzu dirsek düzken baş üzerine indirip kaldırın. Hareketi 10 kez tekrarlayın. Kalça Germe: Oturken ayaklarınızı üst üste koyup uzatın. Ellerinizi kenetleyip ileriye doğru uzanın. 20 saniye bekleyip, gevşeyin. Her saat için 2-3 tekrar yapın. Core Gücü: Core (karın-bel merkez kas gurubu) kuvvetlendirmek için sandalyenizin ön kısmında oturun. Bacaklarınızı sırasıyla kaldırın. Bel ve kalçada öne arkaya eğilme olmamasına dikkat edin. Her bacak için 8 kez yapın ve günde iki kez tekrarlayın. El bileği: El bileğinizi saat yönünde ve tersi yönde 10 kez çevirin. Karpal tünel sendromu gibi rahatsızlıklara önlem alın. Latissimus( kanat kası) germe: Avuç içi yukarıyı gösterecek şekilde, ellerinizi başınızın üzerinde birleştirin. Sağ tarafınıza eğilip 20 saniye kadar bekleyin. Diğer taraf içinde tekrar edin. 30 dakikada bir yapabilirsiniz. Sırt-bel germe: Ellerinizi çapraz omuzlarda tutun. Derin bir nefes alarak sandalyeden kalkmadan başınızdan yukarıya uzanmaya çalışın. Nefesinizi verirken gevşeyin. Hareketi beş kez tekrarlayın. Üst kol kası kuvvetlendirme: Ofiste bulacağınız bir ağırlık ile( su şisesi gibi) çalışırken, ya da telefonla konuşurken diğer kolunuzu büküp açın. Her kol için 20 tekrar yapın. Boyun hareketleri: Boynunuzun hafifçe gerildiğini hissedecek kadar; saga, sola, aşağıya ve yukarıya doğru çevirin her yön için 5 saniye bekleyip diğer yöne geçin. Hareketi günde iki kez tekrarlayın.
- Diz Kireçlenmesinde Ameliyatsız Tedavi
Diz ağrısı ve diz kireçlenmesi, bugün insanlığın en çok yaşadığı eklem problemlerinin başında gelmektedir. Eklem kireçlenmesi eklem kıkırdağını yavaş yavaş yıpratan ilerleyici bir durumdur. Yaşla birlikte doğru oranda artan diz kireçlenmesi, daha çok orta, ileri yaş ve kadınlarda sık görülen bir nevi yaşlılık hastalığıdır. Peki kireçlenme ve diz ağırlarından nasıl kurtulabiliriz? Cerrahi tedavilerde ciddi başarılar alınmakla birlikte ameliyatsız yöntemlerle de kireçlenmeden kurtulmak veya ameliyatı geciktirmek mümkün müdür? Kireçlenme (tıbbi adıyla osteoartrit), eklemlerde ortaya çıkan ilerleyici kıkırdak yıpranması ile kendini gösteren, orta ileri yaşta ve kadınlarda sıklıklıkla görülen bir hastalıktır. Diz ekleminin osteoartriti başka bir hastalığa bağlı olmadan yaşlanma süreci ile beraber görülebileceği gibi çeşitli romatizmal hastalıklar, kan hastalıkları, ilaçlara bağlı ve travma sonrasında eklem kıkırdağının bozulması gibi sebeplerden de oluşabilir. Zaman zaman sinsi ağrılar, sabah tutulmaları, hareket ettikçe duyulan sürtünme sesi gibi şikayetler ile başlayıp zamanla kişiyi, oturup kalkma, merdiven çıkma gibi basit eylemleri bile yapamaz hale getirir. Sevindirici olan ise erken dönemde tedaviye başlanarak hastalığın ilerlemesinin durdurulabilmesi mümkündür. Günümüzde diz kireçlenmesinde ameliyatsız tedavi yöntemleri gittikçe artmakta ve daha fazla tercih edilir olmaktadır. Dizin iç yapısının tamiri ve diz bağlarının güçlenmesi sağlanarak diz ağrılarına çözüm getirmek mümkündür. Bu tedavileri hafiften ileri tedavilere göre sıralarsak; Bütüncül Yaklaşım, Egzersiz ve Kilo Kontrolü Şart… Diz kireçlenmesinin tedavisinde, bütüncül yaklaşımla hastayı beslenme programından yaşam ve beslenme tarzına kadar ele alıp değerlendirmek gerekir. Bu konuda diyetisyen, spor eğitmeni, fizyoterapi ve gerekirse bariatrik cerrahiden faydalanılabilir. Fazla kilo diz eklemine yükü arttırdığından, kişiye özel düzenlenen beslenme programının ana hedefi, normal vücut kilosunun sağlanmasıdır. Fizik tedavinin, diz çevresi kasların güçlenmesi ve ağrının geçici olarak kesilmesinde faydası vardır. Vitamin ve mineral eksikliklerinin tespiti yapılması ve eğer gerekli ise D vitamini, C vitamini, E vitamini, B6 vitamini, pantotenik asit, çinko gibi osteoartrit tedavisinde önemli olan vitamin ve minerallerin beslenme takviyesi olarak kullanılması önemlidir. Ayrıca kantaron yağı, Çınar yaprağı gibi özler de , kıkırdak sentezine yardımcı olarak ağrı, tutukluk gibi belirtileri hafifletir ve hasar gören eklemin onarımı sırasında vücuda yardımcı olur. Fakat kıkırdak hasarı meydana gelmişse daha etkili yöntemlerin tedaviye eklenmesi gerekir. Dizlik veya tabanlık kullanımı Ekleme gelen yüklenmeyi bir miktar azaltarak ağrıları azaltabilseler de, kireçlenmeyi önleyemezler ve sürekli kullanımları pratik değildir. Glikozaminler, kollajen ve bitkisel kaynaklı ilaçlar : Bu maddeler piyasada besin katkı maddesi olarak satılmaktadır. Kıkırdak yıpranmasını yavaşlatma ve bazı hasarları onarma etkileri vardır. Hafif kireçlenmelerde etkindirler. Viskosuplemantasyon ( Yapay eklem sıvısı enjeksiyonu): Eklem içine yapılan iğneler, kıkırdağı aşınmış eklem yüzeyinde adeta bir tür yağlanma sağlayarak sürtünmeyi ve aşınmayı azaltırlar. 4-6 ay gibi rahatlama sağlayabilirler. PRP ve Kök Hücre (biyolojik tedaviler) PRP; kendi kanımızdan pıhtılaşma hücrelerini ayrıştırılarak elde edilen, içinde tamir edici, yenileyici ve ağrıyı azaltıcı proteinler bulunan kısmıdır. Bu kısım eklem içine enjekte edilerek kollajen matriksin onarımını ve bağ doku hücrelerinin yenilenmesini sağlamaktadır. Bu sayede doku yenilenmesi ve tamiri sağlanır. Kıkırdak aşınmaları daha ileri boyutta ise, ağrı ve hareket etme sıkıntısı mevcutsa hekiminiz kök hücre tedavisi tercih edilebilir. Bilinmesi gereken PRP uygulamasının kök hücre olmadığıdır. Kök Hücre Tedavisi ise; son yıllarda güncel olmaya başlayan bir tedavidir. Protez yaptırmak istemeyen hastalar için bir anlamda umut olmuştur. Dizdeki kıkırdak aşınmaları ileri boyuttaysa, hastanın yaşı gençse ve ağrı, hareket etme sıkıntısı mevcutsa tercih edilir. Diz kireçlenmesi yanında diz ağrısına sebep olan menisküs yırtıkları, ameliyat sonrası geçmeyen ağrılar, spor sakatlanmaları, kas ve tendon yaralanmalarında tedaviye yardımcı olarak kullanılabilmektedir. Kök hücreler, insanlardaki bütün dokularda , damarların çevresinde yerleşmiş ana hücrelerdir. Doku hasarı meydana geldiğinde bu hücreler aktif hale gelirler. Bir taraftan dokunun tamiri için gerekli büyüme faktörlerini salgılarken, diğer taraftan iyileşme için gerek duyulan kas, kemik, eklem kıkırdağı ve yağ gibi farklı dokulara dönüşebilirler. Vücudun iyileşme ve tamir cevabının bir parçası olarak görev yaparlar. Eklem kıkırdağında kan damarları ve sinir olmadığı için kendi kendine onarımı imkansızdır. Kireçlenme tedavisi için kök hücreler vücudumuzdan göbek yağ dokusu yada leğen kemiğinden kemik iliği alınması ile elde edilir. Ancak kök hücrelerin insanın yağ dokusunda; kemik iliğinden bile 50 kat daha fazla olduğu keşfedildi , böylece artık günümüzde 200 cc (bir su bardağı ) yağdan eklemleri onarabilecek kadar kök hücre elde edilebiliyor. Bu işlem için hastaya sedasyon yada kısa süreli anestezi uygulamak yeterlidir. Karın bölgesinden bir enjektör ve uygun iğnelerle aspire edilen yağ hücreleri özel bir filtreden geçirilerek kök hücrelerden yoğun bir sıvı elde edilir. Kök hücre süspansiyonu SVF ( Stromal Vasküler Fraksiyon ) olarak adlandırılmaktadır. İçerdiği kompleks hücre birleşimi sayesinde vücudumuzdaki 200 farklı dokuya dönüşebilir. SVF eklem içine verildiğinde iki yöntemle etkili olur. Hasarlı olan kıkırdak bölgesinin tamirini uyarır, ayrıca sıvı içindeki yağ hücreleri sayesinde sürtünmesi artan eklem yüzeyinde kayganlık sağlayarak kireçlenmiş eklemde rahatlamayı temin eder. Yöntem sayesinde çoğu zaman ağrılarda ciddi azalma ve eklem hareketlerinde düzelme gibi yararlı geri dönüşler alınır. Kök hücre tedavisi ameliyatsız yöntemlerin denenmesine rağmen sonuç alınamamış hafif veya orta dereceli kıkırdak aşınması olan kireçlenme durumunda alternatif bir tedavi olarak başvurulabilir. Protez ameliyatı gerektirecek kadar ileri yıpranması olan hastalarda istendiği kadar fayda sağlanmasada ancak belirli süre ameliyatı geciktirebilmektedir.
- Ağrısız ve daha konforlu diz protezi ameliyatı
“Kemik Ameliyatı Ağrılarından Korkmayın” Ameliyat kadar ameliyat ağrısı da kaçınılmaz bir gerçek. Çünkü ameliyat ve sonrası ağrılar hastaların kâbusu arasında geliyor. Özellikle ortopedi ameliyatları sonrası kemik ağrıları dayanılmaz bir hal alabiliyor. Ancak modern tıpta artık bunun da bir çözümü var. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Altınel, ağrı kontrolü uygulaması sayesinde “Daha konforlu ve ağrısız diz protezi ameliyatları artık mümkün” diyor. Ağrı tarifi zordur ve ağrıyı sadece hastanın kendisi hisseder. Hissedilen ağrının şiddetinin ifadesi kişiden kişiye farklılık gösterdiği gibi, hastanın ağrısını ifade ettiği sağlık personelinin de bunu anlaması, empati kurması zordur. İşte bu sebeplerden dolayı özellikle ameliyat sonrası ağrıları anlamanın ve önlemenin bir nevi sanat olduğunu söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Altınel, günümüzde ağrının iyi takibi ve ağrı kontrolünü sağlayacak yöntem ve cihazların kullanılması sayesinde, rahat bir ameliyat geçirilmesi ve sonrasında da hızlı bir iyileşmenin mümkün olduğunu söylüyor. Ağrı Cetvelleri ile Ölçümleme… Yapılan herhangi bir cerrahi uygulamanın daima ağrı verici ve rahatsız edici olduğunu belirten Levent Altınel, özellikle ameliyat sonrası hastanın ağrısının olup olmadığı varsa derecesinin saptanmasında ağrı cetvellerini kullandıklarını belirtti. Bu cetvelde ağrı, hiç ağrının olmaması 0 puan ile çok şiddetli olması 10 puan arasında olmak üzere derecelendirilir. Hastadan ağrısını sayı olarak ifade etmesi istenir. Hafif ağrılarda basit ağrı kesiciler yapılırken şiddetli ağrılarda daha güçlü morfin türevi ağrı kesiciler kullanılır. Ağrı zaman zaman artıp azalır, bu değişkenlik hastaya ağrısı aralıklı olarak sorularak ağrı şiddeti belirlenir. Böylece ağrı şiddeti düzenli ve doğru olarak tespit edilmiş olur. Bu tespit sayesinde hafif ağrılarda basit ağrı kesiciler yapılarak, sürekli morfin gurubu ilaçların kullanımı azaltılır.” Ağrı Korkusuna Son… En can sıkan, en şiddetli ve en dayanılmaz ağırlar sıralamasında başı çeken kemik ağrısıyla özellikle ameliyat sonrası baş etmenin ameliyat kadar önemli olduğuna ve iyi bir hekimin sadece doğru bir ameliyat değil ameliyat öncesi ve sonrasında hastanın ağrı kontrolünü de sağlaması gerektiğini belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Altınel, “Özellikle diz protezi ameliyatları öncesinde hastalarımda karşılaştığım en büyük sorunların başında ‘ağrı korkusu’ geliyor. Çünkü insanlar yaşayacağı ağırlardan dolayı ciddi bir kaygı içinde oluyor, hatta bu durum psikolojik sorunlara kadar da gidebiliyor. Ameliyattan değil ameliyat sonrası yaşayacağı ağrıdan korkan, sırf bu yüzden ameliyat olmaktan kaçınan hastalarım oldu. Ameliyatın başarısı kadar ağrı konusunda hastaya olan yaklaşım da çok önemli. Ben ağrı konusuna çok önem veriyorum ve hastalarımla korkularını yenmeleri için daha olayın başında ağrıyı nasıl alt edeceğimiz konusunda detaylı bilgi vererek onları rahatlatıyorum. Ameliyat için yattıklarında da gerekli tüm uygulamaları ameliyat öncesinde ve sonrasında uygulayarak daha konforlu ve daha az ağrısız bir ameliyat geçirmelerini sağlıyorum” diyor. Ağrıları gidermek için birçok ilaç ve farklı uygulamaların da olduğunu belirten Levent Altınel, maksimum fayda ve minimum yan etki oluşturmayı amaçladıkları ağrı tedavisinde özellikle ameliyat öncesi ağrı başlamadan uygulamanın yapılması gerektiğini belirtiyor. Levent Altınel, ağrıyla baş etmede kullandıkları yöntem ve uygulamalar hakkında şu önemli bilgileri de veriyor, “Ağrı başladığında durdurmak zordur. Ameliyatın ağrılı bir işlem olduğu aşikardır. Dolayısıyla ağrı tedavisi daha ağrıyı hissetmeden başlanmalıdır. Ameliyat öncesi damardan yapılan parasetamol gurubu ilaçlar ağrıyı başlamadan hafifletmek içindir. Ameliyat sonunda ağrı kaynağı olacak diz içinin farklı bölgelerine morfin bulunan bir karışım enjekte edilerek ameliyat sonrası 24 saat ağrı düzeyinin hafiflemesi sağlanabilir. Ayrıca Epidural anestezi uygulaması ve bu sırada hastanın beline epidural katater konması hem ameliyatta hem de ameliyat sonrası ağrının ortadan kaldırılmasında etkin olmaktadır. Bele yerleştirilen kataterden morfin uygulaması sayesinde ameliyat sonrası hastalar günü rahat geçirebilirler.” Ağrı Butonu İle Kontrol… Ağrıyla baş etmek için artık çok fazla uygulamanın olduğunun altını çizen Levent Altınel, özellikle diz protezi ameliyatlarında ağrı kaygısı, ağrı korkusu yaşayan hastalarında uyguladıkları ve ciddi bir başarı aldıkları ‘ağrı butonu’ hakkında şunları söylüyor: “Yine ameliyat sonrası epidural katater veya damar yoluna takılan hasta kontrollü ağrı (PCA) cihazları ile özellikle ilk günleri çok ağrılı olan diz protezi ameliyatları hafif ağrılarla atlatılabilmektedir. PCA cihazı hastaya düzenli olarak belli miktarda ağrı kesici verir. Ağrı düzeyinin yükselmesine müsaade etmez. Hastanın hareketleri sonrasında ağrı artışı olması durumunda cihaza bağlı olan ve hastaya verilen bir buton sayesinde hasta ağrı hissettiğinde butona basarak kendisine ek dozda ağrı kesici verir. Böylece adeta kendi ağrısını kendisi keser. Bu yöntemde, zaman zaman ağrı kesici yapılarak ağrının kesilmeye çalışılmasından farklı olarak ağrının hiç artmasına fırsat verilmediği için şiddetli ağrılar oluşmaz. Oluşan ağrıyı hisseden hasta hemşireye haber verip ağrı kesici istemek yerine butona basarak ağrısını kendisi kontrol altına alır.”
- Diz kireçlenmesine PRP ile çözüm mümkün!
PRP tedavisi günümüzde tıbbın birçok alanında uygulandığı gibi ortopedi ve travmatolojide de sıklıkla kullanılmaktadır. PRP uygulaması kolay, faydası da oldukça yüksek bir operasyondur ve bir ilaç değildir. Çünkü uygulamada kişinin kendi kanı dışında başka bir madde yoktur. Etkisi sadece uygulandığı bölge ile sınırlıdır. Hastanın kendi kanı söz konusu olduğu için böbrek, karaciğer gibi organlarda yan etkilere yol açma olasılığı nerdeyse hiç yoktur. NASIL TESPİT EDİLİR? Oturup kalkma, merdiven inip çıkma, yürüme gibi gündelik hareketler zaman zaman dize fazla yük binmesine neden olur ve bir süre sonra diz eklemlerinde hasar ortaya çıkmaya başlar. Özellikle yaşın ilerlemesi ile beraber eklem kayganlığı zamanla azalır. Bir süre sonra da diz eklemlerinde ağrı ve buna bağlı olarak da hareket kısıtlılığı başlar. Bu aşamada mutlaka müdahale edilmesi gerekir. Çünkü diz ağrılarında tedaviye ne kadar erken başlanırsa etki o kadar başarılı olacaktır. Tedaviye geç başlanması halinde ağrılar artacak ve ardından bağ doku bozulması ya da menüsküs gibi rahatsızlıklar ortaya çıkacaktır. Bu şekilde de tedavi zorlaşacak, belki de ameliyat söz konusu olacaktır. Bu nedenle diz ağrısı başlangıcında doktora danışılmalı ve tedaviye başlanmalıdır. PRP uygulaması ile diz ağrılarından kısa sürede kurtulmak mümkün. Çünkü PRP, dizlerdeki kireçlenmeyi tedavi edebilen bir işlemdir. Bu tedavide de hastadan alınan kan, kısa bir sürede santrifüj işleminden geçirilir. Bu şekilde trombositten zengin özel bir plazma elde edilir. Elde edilen plazma bekletilmeden kireçlenmenin olduğu bölgeye enjekte edilir. İşlemi takip eden birkaç hafta içerisinde iyileşme başlar. Uygulamanın kaç kez yapılması gerektiğine dair kesin kanıtlar elde edilmemiştir. Rahatsızlığın boyutuna göre bazı durumlarda bir uygulama yeterli iken, bazen birkaç hafta ara ile tekrarlanması söz konusu olabilir. Bunun yanında PRP’nin mutlaka steril ortamlarda yapılması gerekiyor. Aksi takdirde mikrop kapma durumu ortaya çıkabilir. NASIL UYGULANIR! Bu yöntemde hastadan kan alınır ve cihazda işleme konur. Ayrıştırıldıktan sonra kalan plazma, uygulama yapılacak bölgeye enjekte edilir. Uygulama eklem ağrısı olan yerler, dizler, omuz, diz bağı yaralanmaları, kireçlenme, kas yaralanmaları ve diğer rahatsızlıklar için kullanılabilir. Kan hazırlandıktan sonra birkaç dakika içinde uygulamaya geçilmesi gerekir. Aksi halde kanın etkisi belirgin olarak azalacaktır. Bu nedenle ne kadar hızlı bir şekilde enjekte edilirse, o kadar iyi sonuç ortaya çıkacağı unutulmamalı. En çok diz içi uygulamalarda kullanılan PRP, bu alanda oldukça büyük etkiye sahiptir. Tedavinin ardından, düşük oranda enfeksiyon bölgesinde hafif şişlik ya da ağrı olabilir. Basit ağrı kesiciler ve buz uygulaması ile bu sorun ortadan kaldırılabilir. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Bangin Bekir Candan
- Kış Aylarında Artan Ortopedik Rahatsızlıklar Nelerdir?
Kış aylarında artan ortopedik hastalıkları kas ağrılarında artış ve travmatik kırıklar olarak ikiye ayırmak mümkün; soğuk da bir stres kaynağıdır, özellikle boyun ve sırt kaslarımız bizi koruyan kaslardır, kas ağrılarının sebebi ani soğuk ile temas eden kasların kasılmasıdır. Mutlaka bir hekime danışarak gerçek anlamda mekanik bir kas ağrısı mı yoksa sebebi farklı bir rahatsızlık mı tesbiti önemlidir, soğuk ve yorgunluk ile ağrı artıyorsa buna karşılık sıcak uygulama ve dinlenme tavsiye edilebilir. Kış aylarında ağır kırıklarda artış olur, buzlanmaya bağlı trafik kazalarında ve düşmelerdeki artışın neticesidir, her kırık ameliyat edilmez ama doktorunuz ameliyat edilmeli diyorsa başka bir yol da yoktur, özellikle yaşlılarda düşmeye bağlı el bileği , omurga ve kalça kırıkları en tehlikeli kırıklardır, hatta ölümcül bile olabilir. Çocuklarda kırıklar çok nadir ameliyat edilir, çünkü iyileşme hızları ve yenilenme kapasiteleri çok yüksektir, erişkinler de ise kaynama oranı ve kırığın kendini düzeltme kapasitesi daha düşük olacağı için daha fazla oranda ameliyata gidilir.
- Yaz Aylarında Spora Olan İlgiyle Spor Yaralanmaları Oranı Artıyor
Merhaba, Her yıl yaz aylarında, güzel havalarla birlikte spora olan ilginin de bir hayli arttığını görüyoruz. Bunda kuşkusuz, her yaşta insanın hekimler tarafından spora yönlendirilmesinin payı da büyüktür. Ayrıca yazın fit görünme isteği de bu oranı iyice yükseliyor. Ancak spora olan ilginin artmasının yanında, bilinçsiz yapılan spor aktiviteleri, yaralanmaları da beraberinde getirebiliyor. Bu yüzden, doğru ve bilinçli spor yapmak çok önemli. Spor yaparken sakatlıkların önüne geçebilmek ya da en aza indirebilmek adına, spora başlanmadan önce sağlık taraması ile spora engel bir durumun olup olmadığı belirlenmelidir. Daha önceden bilinen sağlık problemi olanlar ise, spor yapmaya karar vermeden önce doktoruyla görüşmeli, riskli sporlardan uzak durmalıdır. Bunun yanında, ısınma hareketleri de sporcu sağlığı açısından çok önem taşıyor. Nitekim ısınma hareketleri, çalışan kaslardaki kan akışını hızlandırıp kas gerilmesini azaltarak, sakatlanma riskinizi azaltır ve performansı geliştirir. Isınmanın bir de psikolojik faydası vardır. Yoğun harekete hazırlanma evresi olan ısınma hareketleri, motivasyonu yükselterek, kişiyi havaya sokar ve böylece başarı şansı da artmış olur. En sık görülen spor yaralanmaları nelerdir? Spor yaralanmalarında en sık kas zorlanmaları, yırtılmaları, menüsküs ve kıkırdak yaralanmalarının eşlik ettiği çapraz bağ yaralanmaları, ayak bileği bağ yaralanmaları ve tendon yaralanmaları görülmektedir. Bu yaralanmalar ilerleyen yaş, antrenman disiplini ve cinsiyetten etkileniyor. Spor yaralanması gerçekleşmesi durumunda, yapılan spor hemen bırakılmalıdır. Sonra sakatlanan bölgeye kompresyon bandajı ve üstünden buz kompresi uygulanmalıdır. Eğer alt ekstremitede sorun varsa, asla üzerine ağırlık verilmemelidir. Ardından mutlaka bir doktora görünmeli ve daha sonra, ciddi problem yaratabilecek zedelenmelerin acilen ve kısa sürede tedavisi yapılmalıdır. Keyifli haftalar diliyorum, Op. Dr. Bangin Bekir Candan Özel Esentepe Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü
- Rotator Cuff (Omuz manşeti- omuzu sabitleyen ve hareket ettiren kas tendon yapıları)
Rotator Cuff (Omuz manşeti- omuzu sabitleyen ve hareket ettiren kas tendon yapıları) Rotator cuff; omuzu sabitlemek için birlikte çalışan kas ve tendon grubuna verilen isimdir. Bu tendon yapıları, omuzu yerinde sabitler ve tendonların devamı olan kaslarla birlikte omuz hareketinden sorumludurlar. Omuz bölgesindeki ağrıların birçok sebebi, rotator cuff yaralanmaları nedeniyle olur. Omuzumda hareket kısıtlılığı var endişelenmeli miyim? Omuzda ağrı, ortopedik pratiğinde sık olan bir şikâyet sebebidir. Ağrı, genellikle omuzdaki bağ zedelenmesi, ödem, kas zedelenmesi gibi basit travmalarla olabileceği gibi rotator cuff yırtığı, donuk omuz, romatizmal hastalıklar gibi ciddi hastalıklarda da olur. Ağrıyla beraber hareket kaybının olması ise şikâyetin daha ciddiye alınmasını gerektirir. Bu nedenle, omuzda hareket kaybı daha ciddiye alınması gereken bir şikayettir. Rotator cuff neden yırtılır? Genellikle akut olarak ani hareketler; ağır yük kaldırma, zorlayıcı fiziksel aktiviteler veya büyük travmalar gibi sebeplerle olabileceği gibi kronik safhada yaşlılık, yıpranma veya omuz sıkışması sendromları ile ilgili de olabilir. Tedavisi Rotator cuff yırtıklarının tedavisinde; fizik tedavi, çeşitli ilaç tedavileri, omuz içi enjeksiyonlar (kök hücre, PRP) yırtığın açık ameliyatla onarılması ve günümüzde en popüler tedavisi olan yırtığın kapalı ameliyatla onarılması (omuz artroskopisi) gibi tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Sağlıklı günler dilerim, Op. Dr. Bangin Bekir CANDAN Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
- PRP (Platelet Rich Plasma) (Trombositten zengin plazma)
PRP, trombosit hücrelerinden zengin plazma demektir. Hastanın kendi kanından hazırlanır. Tıbbın birçok alanında iyileşmeyi uyarmak ve düzenlemek için kullanılır. Hastadan 10-70 cc arasında kan alınır. Alınan bu kan santrifüj cihazları ve özel filitreler ile , tek kullanımlık olarak, kanın istenmeyen kısımları ayrıştırılır. Ayrıştırılan 2-6 cc lik kısım, trombositten zengin plazmayı içerir. Bu trombositten zengin plazma; iyileşmeyen yaralarda, dermatoloji ve kozmetik alanda , ortopedik bir kısım hastalıklarda kullanılır. Trombositlerin asıl görevi, bir yaralanma olduğu anda meydana gelen kanamayı durduran pıhtıyı oluşturmaktır. Bunun yanında dokunun tamiri ve iyileşmesine katkıda bulunan onlarca büyüme faktörü içerir. Bu büyüme faktörleri ilgili alana verildiğinde, vücüdun kendi iyileşme mekanizmalarına destek olarak hasarlı dokulardaki tamire yardımcı olur. PRP kortizon içermez. PRP bir ilaç değildir. Mide, böbrek ve karaciğer yan etkileri ve zararları yoktur. Etkisi uygulandığı bölge ile sınırlıdır. PRP nin içinde , vücudun iyileşme cevabındaki hücrelerin bölgeye ulaşmasını ve çoğalmasını sağlayan büyüme faktörleri yer alır. PRP içinde çok az sayıda kök hücre bulunur. Kök hücreler kas, kemik iliği, yağ dokusu, sinovya gibi dokularda bulunur. PRP sadece kişinin kendisine uygulanabilir, başka bir hastaya uygulanamaz. Bu sayede AİDS, hepatit gibi kan yoluyla bulaşan hastalıkların taşınma ve bulaşma riski ortadan kaldırılmış olur. PRP hazırlandıktan sonra bir kaç dakika içinde uygulanmalıdır. Onuncu dakikadan sonra etkisi belirgin olarak azalır. PRP uygulaması bazı hastalıklarda tek uygulama yeterli olurken, bazan 2-3 hafta ara ile 2-4 kez tekrarlamak gerekebilir. PRP uygulaması mutlaka çok steril şartlarda yapılmalıdır. PRP nin en sık uygulama şekli, bir enjektörle PRP sıvısının hastalıklı bölgeye enjekte edilmesidir. PRP Ortopedi alanında kullanımları; 1) Kıkırdak onarımına destek amaçlı kullanılır. Özellikle genç hastalardaki kıkırdak yaralanmalarının tedavisinde, diğer yöntemlere yardımcı olarak kullanılabilir. 2) Kireçlenme( Osteoarhritis) , eklem kireçlenmelerinin erken evrelerinde ağrıları azalttığı ve fonksionlarda düzelme sağladığı tespit edilmiştir. Yapılan karşılaştırmalı araştırmalarda PRP enjeksionlarının , hyalüronik asid enjeksionlarına göre bir miktar daha üstün olduğu gözlenmiştir. 3) Aşil tendon hastalıkları, kronik patellar tendon yaralanmaları ve planter faciitis gibi kronik tendinopatilerde, PRP uygulamalarında, yüksek başarı oranlı tedavi sonuçları elde edilmiştir. Tenisçi dirseği hastalığında PRP uygulamalarının sonuçları oldukça iyidir. Kronik tendinopatilerde , istirahat non-steroid ilaç tedavisi ve fizik tedavi yöntemleri ile sonuç alınamadığı durumlarda PRP tercih edilmelidir. 4) Sporcularda görülen , kas içi kanamalar ve kas yaralanmalarında PRP enjeksionları ile başarılı sonuçlar alınmıştır. 5) Diz eklemi bağ yaralanmalarında, PRP enjeksionları ile hızlı iyileşmenin meydana geldiği tespit edilmiştir. PRP uygulamaları sonrası non-steroid antienflamatuar ilaçları kullanmamak gerekir. PRP uygulamasının etkisini bu ilaçlar azaltır. Uygulamadan sonra uygulama alanında hafif ağrı , kızarıklık , ısı artımı olabilir. Bu gibi durumlarda bir veya iki tablet parasetamol ilaç, ve buz uygulaması yapılmalıdır. PRP uygulaması sonrası istirahat etmek çok önemlidir. Aktif spora 3-6 hafta sonra başlanabilir. PRP uygulamasının, kişinin kendi kanı kullanıldığı için , alerjik reaksiyon yapma riski yoktur.
















