Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- MEME KANSERİ
Cilt kanserinden sonra, kadınlarda en yaygın olarak görülen kanser tipi meme kanseri olmaktadır. Erkeklerde de kadınlara göre çok daha nadir olarak görülebilir. Meme kanserlerinin %1’i erkeklerde görülmektedir. Ancak erkeklerde daha agresif seyreder. Her 8 kadından 1’i ve erkeklerde ise 1000 erkekten 1’i yaşamı boyunca meme kanserine yakalanmaktadır. MEME KANSERİ SIKLIĞI Yazı Başlıkları Meme Kanseri Sıklığı Meme kanseri belirti ve semptomları: Meme Kanseri Etkenleri Meme kanserinde risk faktörleri şunlardır : Meme Kanserinden Koruyucu Faktörler : Meme Kanserinde Tedavi Yöntemleri : Cerrahi yöntemler Meme Kanseri Ameliyatı Sonrası Rekonstrüksiyon Radyoterapi Meme RT’si Sonrası Yan Etkiler Meme Kanserinde Kullanılan Sistemik Tedaviler Kemoterapi Hormon Tedavisi Tamoksifen: Aromataz İnhibitörleri: Over Ablasyonu (Baskılanması) Meme Kanserinde Hedefe Yönelik Tedaviler Meme Kanserinde İmmunoterapi Meme kanserinde tanı ve tedavisindeki ilerlemeler sonucunda sağ kalım oranları artmıştır. Meme kanserine bağlı ölümler, erken teşhis, tedavideki gelişmeler gibi faktörler nedeniyle giderek azalmaktadır. Dünyada 2018 yılında yaklaşık 2,1 milyon yeni meme kanseri hastası ve 630.000 meme kanseri nedeniyle ölüm gerçekleşti. Türkiye’deki kadınlarda, 100.000’de 22 oranında görülmektedir. (TÜİK 2007) ABD’de 2019 yılı için 268.600 yeni meme kanseri vakası ve 41.760 meme kanserine bağlı ölüm beklenmektedir. (American Kancer Derneği, 2019) MEME KANSERİ BELİRTİ VE SEMPTOMLARI: Genellikle memede veya koltukaltında ele gelen kitle Memenin büyüklüğü, şekli veya görünümünde değişiklik, asimetri olması Meme cildinde veya başında çukurlaşma Tek taraflı seröz (şeffaf) akıntı olması Meme ucunu (areola) veya göğüs derisini saran ciltte soyulma, pullanma, kabuklanma Meme cildinde kızarıklık veya yara oluşması Meme cildinde ödem ve portakal kabuğu manzarası oluşması MEME KANSERİ ETKENLERİ Meme kanseri en sık süt üreten kanallardaki hücreler (invaziv duktal karsinom) ile başlar. Ayrıca, lobüller (invaziv lobüler karsinom) olarak adlandırılan glandüler dokuda veya memedeki diğer hücrelerde veya dokuda da başlayabilir. % 5-10’unun bir ailesel kaynaklı gen mutasyonlarına bağlı gelişmektedir. En çok bilinenleri BRCA1 ve BRCA2 olup, bunların ikisi de hem meme hem de yumurtalık (over) kanseri riskini önemli ölçüde arttırmaktadır. MEME KANSERİNDE RİSK FAKTÖRLERİ ŞUNLARDIR : Kadın olmak. Kadınlar, erkeklerin meme kanseri olma ihtimalinden çok daha fazladır. Yaş. Meme kanserinde riskiniz yaşlandıkça artar. En sık 50 yaş üstü bayanlarda görülür. Geçirilmiş meme biyopsisi. Kişisel bir meme rahatsızlığı öyküsü. (Hiperplaziler ya da in situ lobüler karsinom) meme kanseri riskiniz artar. Kişisel meme kanseri öyküsü. Bir göğüste meme kanseri varsa, diğer göğüste kanser gelişme riski artar. Ailede meme kanseri öyküsü. Annenize, kız kardeşinize veya kızınıza meme kanseri teşhisi konulursa, özellikle küçük yaşta, meme kanseri riskiniz artar. Yine de, meme kanseri teşhisi konan kişilerin çoğunun ailede hastalık öyküsü yoktur. Miras alınan kanser riskini artıran genler. Meme kanseri riskini artıran belirli gen mutasyonları ebeveynlerden çocuklara geçebilir. En iyi bilinen gen mutasyonları, BRCA1 ve BRCA2’dir. Radyasyona maruz kalma. Göğsünüze bir çocuk veya genç yetişkin olarak radyasyon tedavisi uygulandıysanız, meme kanseri riskiniz artar. Aşırı kilolu olmak meme kanseri riskini arttırır. Beslenme şekli ve çevresel faktörler. Yağdan zengin diyet riski arttırır. İlk adet yaşı. 12 yaşından önce adetlerin başlaması meme kanseri riskini arttırır. Menopoza daha ileri bir yaşta başlanması. İlk çocuğunuzun daha büyük yaşta olması. İlk çocuklarını 30 yaşından sonra doğuran kadınların meme kanseri riski artabilir. Hiç doğum yapmamak. Hiç hamile kalmamış kadınlar, bir veya daha fazla hamileliği olan kadınlardan daha fazla meme kanseri riski taşır. Menopoz sonrası hormon tedavisi kullanmak. Menopozun belirti ve semptomlarını tedavi etmek için hormon tedavisi ilaçları kullanan kadınların meme kanseri riski artar. Kadınlar bu ilaçları almayı bıraktıklarında meme kanseri riski azalır. Alkol içmek. Günde 1 kadehten fazla alkol içmek meme kanseri riskini %35 arttırır. Uzun süreli yoğun sigara içmek de riski arttırır. MEME KANSERİNDEN KORUYUCU FAKTÖRLER : Birden fazla hamilelik ve genç yaşta hamile kalan kadınlarda, meme kanseri riski azalır. Uzun süreli emzirmek riski azaltmaktadır İlk doğumunu 25 yaşından önce yapmak Doğum kontrol hapları kullanmamak Menopozda hormon tedavisi yapmamak veya çok düşük dozda tutmak Düzenli egzersiz yapmak ve kilo almaktan kaçınmak Diyetteki yağ oranını azaltmak Akdeniz diyeti, (çoğunlukla meyve ve sebzeler, kepekli tahıllar, baklagiller) ile beslenmek. Radyasyona ve çevre kirliliğine maruz kalmaktan kaçının. Gereksiz tomografi ve radyasyon içeren tetkiklerden kaçınmak. Alkol alımını sınırlamak ya da kesmek. Yüksek riskli kadınlarda koruyucu girişimler yapılabilir. (Koruyucu mastektomi) MEME KANSERİNDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ : Lokal Tedaviler: Cerrahi ve Radyoterapi gibi sadece meme bölgesi ve lenfatik alanları içeren tedavilerdir. Sistemik Tedaviler: Kemoterapi, Hormonoterapi, İmmunoterapi ve Hedefe Yönelik Tedaviler Tamamlayıcı ve Destek Tedaviler: Fitoterapi, Ozonterapi, Akupunktur, Beslenmenin Düzenlenmesi, Egzersiz, Müzik Terapi, Yoga. CERRAHİ YÖNTEMLER Meme kanserinde başlıca cerrahi yöntemler; memedeki malign kitlenin etrafındaki bir miktar emniyet marjıyla çıkarıldığı ama memenin tam olarak alınmadığı meme koruyucu teknikler ya da memenin tamamının alındığı mastektomi denilen cerrahi yöntemlerdir. Bu cerrahi girişimler yapılırken koltukaltı(aksilla) da değerlendirilir ve eğer bu bölgede lenf bezi metastazı varsa aksiller diseksiyon ile buradaki lenf bezleri de çıkarılır. Ancak cerrahi öncesinde lenf nodülü saptanmazsa ameliyat sırasında tümör çevresindeki dokuya mavi boya verilerek en yakındaki tutulum olan lenf nodu/nodları bulunur ve çıkarılarak değerlendirilir. Eğer bunlarda tutulum yoksa aksiller diseksiyon yapılmaz. MEME KANSERİ AMELİYATI SONRASI REKONSTRÜKSİYON Ameliyat sonrasında yapılan patolojik inceleme sonucu ile birlikte hormon reseptörleri ve hedefe yönelik tedavi için gerekli parametreler de değerlendirilir ve tam olarak evreleme tamamlanır. Bunun sonucunda hasta ileri tedavi yöntemleri için tedavi ve takip protokolüne alınır. Bazı hastalarda kemoterapi ve radyoterapi tamamlandıktan sonra rekonstrüksiyon ameliyatları(flep uygulamaları) ve silikon uygulamaları yapılabilir. RADYOTERAPİ İnvaziv karsinom saptanan ve meme koruyucu cerrahi girişim uygulanan hastaların hepsine kalan meme dokusu ve göğüs duvarını içeren radyoterapi yapılır. Eğer lenf bezlerinde tutulum varsa bu hastaların lenfatik alanları da radyoterapi sahasına dahil edilir. Mastektomi yapılan (tüm göğsü alınan) hastalarda ise patolojik değerlendirme sonucuna göre genel olarak büyük tümör veya lenf bezi metastazları varsa radyoterapi yapılır. Radyoterapi genel olarak kemoterapi tedavisinden sonra uygulanmaktadır. Ancak ameliyattan itibaren ilk 6 aylık süre radyoterapi uygulanması için önemlidir. MEME RT’Sİ SONRASI YAN ETKİLER Radyoterapi, yorgunluk, memede kalınlaşma (ödem), kızarıklık ve/veya meme cildinde renk değişikliği veya hiperpigmentasyon olabilir. Ayrıca radyoterapi ciltte ağrı, yanma gibi bazen de kabarma, soyulma gibi yan etkilere neden olabilir. Doktorunuz tarafından bu yan etkilerin bazılarını tedavi etmek için topikal ilaçlar önerilebilir. Son yıllarda gelişen radyoterapi teknileri ile yoğunluk ayarlı radyoterapi ya da konformal radyoterapi gibi teknikler kullanılması ile bu yan etkilerde ciddi azalma vardır. Radyoterapi genel olarak 5-6 hafta kadar hafta içi her gün şeklinde uygulanır. MEME KANSERİNDE KULLANILAN SİSTEMİK TEDAVİLER Sistemik tedavi yöntemleri şunlardır. Sistemik tedaviler ayrıca oral ya da deri altına (subkutan) olarak uygulanabilir. Kemoterapi Hormonoterapi Hedefe Yönelik Tedaviler İmmunoterapi
- BİR TÜP KAN İLE KANSERİN ERKEN TEŞHİSİ MÜMKÜN OLABİLİR
Likid biyopsi denilen tetkikle kandaki minik DNA parçacıkları ve tümör proteinleri tespit edilebiliyor. Likid biyopsi tekniği ile ABD‘de bulunan Johns Hopkins Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi tarafından yönetilen devrim niteliğindeki bir çalışmada, vücudun geri kalanına yayılmadan önceki dönemde sekiz kanser tipini tanımlayabilecek bir test geliştirildiği bildirildi. Evre 1-3 arasında olduğu tespit edilen 1005 kanserli hasta çalışmaya dahil edildi. Metastaz gelişmeyen hastalarda bile dolaşımda kanser hücre parçacıklarının tespit edilebileceği gösterildi. Bu testin erken evrede yakalayabileceği kanser türleri yumurtalık, karaciğer, mide, pankreas, özofagus, kolorektal, akciğer ve meme kanseri. Bu kanserler Dünyada en sık görülen kanser türleri arasında yer alıyorlar. Araştırmacılar, CancerSEEK olarak adlandırılan testin, "metastaz başlamadan önce kanseri saptamak için önemli bir fırsat“ niteliğinde olduğunu vurguladılar. Test, tüm erken evre kanserleri belirleyemese de, yüzde 70 oranında başarı ve yüzde 1'den daha düşük bir yanılma oranına sahip. Bu testin, bazı kanser türlerinin erken teşhisinde devrim yaratacağı ve potansiyel olarak binlerce hayat kurtaracağı belirtiliyor. Test geliştirilme aşamasında olduğu için rutin kullanıma henüz açık değildir. Ticari olarak satışa sunulması için daha ayrıntılı çalışmaların sonuçlanması beklenmektedir. Bundan sonraki aşamalarda sağlıklı insanlar üzerinde kanser taraması için kullanılıp kullanılamayacağına bakılması planlanmaktadır. Bu amaçla 10,000 kişi üzerinde denenmeye başlanmıştır. Likid biyopsi yönteminin gelecekte kanser tarama yöntemlerini tamamen değiştireceği öngörülmektedir. İleri evre hastalarda mutasyonları tespit etmek için yaygın olarak kullanılan test ülkemizde geri ödeme kapsamında bulunmuyor.
- UZUN ARALIKLI BESLENME: KİMLER DİKKATLİ OLMALI?
Aralıklı beslenmenin en önemli yan etkisi açlıktır. Kendinizi zayıf hissedebilirsiniz, beyniniz yeteri kadar çalışmayabilir. Bu durum geçicidir, yeni yemek rutininize alıştıktan sonra kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Vücudumuz açlığa karşı kendini korumak üzere programlanmıştır. Bu nedenle yemek yediğimizde besinlerin bir kısmı ilerde kullanılmak üzere depolanır. Açlık durumunda hücrelerde biriken depolar yakılarak enerji sağlanır. Bu süreç çok uzun sürmediği sürece negatif etkilerini hissetmezsiniz. Vücut aldığı kaloriden fazlasını yaktığı için bu tür beslenme alışkanlığının ilk görülen etkisi kilo kaybıdır. Uzun süreli açlıkta vücudun dengesi bozulabilir. Hayatta kalma dürtüsü ile metabolizmanız ve hareketleriniz yavaşlar. Bu durum genellikle 3 günlük sürekli açlık sonrası ortaya çıkar. İlk 3 günde vücut yakıt depolarını idareli kullandığından kilo kaybı hemen ortaya çıkmaz. Ancak, aralıklı beslenme herkes için uygun değildir. 1. Diyabet veya kan şekeri düzensizliğiniz varsa, 2. Kan basıncınız düşükse, 3. Zayıfsanız, 4. Kronik bir hastalıktan ötürü kullandığınız ilaçlarınız varsa, 5. Zaten bilinen beslenme bozukluğunuz varsa, 6. Menstruasyon düzensizliği olan bir kadınsanız, 7. Gebelik planlıyorsanız, 8. Gebe iseniz veya emziriyorsanız, aralıklı beslenme size göre değildir, zararlı olabilir. Aralıklı beslenme kadınlarda çok faydalı olmayabilir. Çalışmalar erkeklerde daha faydalı olduğu yönündedir. Kadınlarda kan şekeri kontrolünü bozabildiğine dair çalışmalar da mevcuttur. Ayrıca, uzun süreli açlık mens düzensizliğine, erken menopoza ve kısırlığa sebep olabilir. Bu yüzden kadınların dikkatli olmasında fayda vardır. Kadınların yavaş başlayıp bir problem olursa hemen bırakmaları önerilir. Genel olarak sağlıklıysanız, beslenme probleminiz yoksa, çok zayıf değilseniz bir süre aç kalmanın ve aralıklı beslenmenin bir zararı yoktur. Bilinen kronik bir hastalığınız varsa, aralıklı beslenmeyi denemeden önce doktorunuza danışınız.
- Brakiterapi
Brakiterapi, Yunanca yakın anlamına gelen “braki” kelimesinden türetilmiş olup yakın mesafeden tedavi anlamına gelir. Radyasyon kaynakları, tedavi bölgesinin hemen yakınına ya da içine yerleştirilir. Başarılı bir sonuç için bazı tümörlerde çok yüksek bir doz vermek gerekebilir. Ancak, normal dokulara çok fazla zarar verebileceği için bu dozu tedavi cihazlarında dışardan vermek mümkün olmayabilir. Bu sebeple radyaoaktif kaynaklar bazı silindir, iğne vb aparatlarla tümörün içine veya yakınına yerleştirilir. Radyasyon sınırlı mesafeye yayılır ve tümöral doku yüksek doz alırken tümörün ardındaki normal dokunun üzerinde doz çok hızlı düşer ve böylece zarar minimize edilir. İşlem sonrası bu aparatlar çıkartılır. Brakiterapi Brakiterapiyi değişik kanser türlerinde uygulayabilmekteyiz. Rahim kanserlerinde ameliyat sonrası tek başına veya dışardan (external) tedaviye ek olarak vajen güdüğüne, ileri evre rahim ağzı kanserlerinde ameliyat olmadan direk dışardan radyoterapi tedavisi sonrası çeşitli aplikatörlerle tümörün içine ve/veya yakınına uygulamaktayız. Özellikle yemek borusu (ozefagus) kanserleri veya bronş (akciğer borusu) kanserlerinde boşluğun (lümenin) içine, prostatta, göz tümörlerinde plaklarla yada nükseden baş boyun kanserleri, bazı yumuşak doku kanserlerinde yada erken evre meme kanserlerinde olduğu gibi ameliyat sırasında iğnelerle direk tümörün içine uygulamak mümkün. Ameliyathanede doku içerisine iğneler yerleştirilerek yapılan brakiterapi haricinde hastaya basit sakinleştiriciler yaparak işlem yapmak mümkün. Özellikle jinekolojik kanserlerde hastanın ağrı eşiği düzeyine bağlı olarak anesteziye ihtiyaç duyulmayabilir. Brakiterapi, genellikle uygulandığı yere ve daha önce aldığı tedavilere göre 1-5 seans arasında uygulanır. Steril şartlarda uygulanması gerekmektedir. Yan etkiler ise uygulandığı yere göre değişir. Okumalısın : 27 Temmuz Baş Boyun Kanseri Günü Brakiterapiyi en çok kadın kanser kanserlerinde uyguluyoruz. Kadın kanserlerinde uygulandığında oluşabilecek yan etkiler: İdrar yollarında tahriş ve enfeksiyona bağlı sık idrar çıkma, idrar yaparken yanma, nadiren kanama Özellike basür hikayesi olanlarda dışkılamada zorlanma, ağrı, kanama Vajinada darlık, kuruluk Nadiren tedaviye bağlı ikinci kanser olasılığı (en erken tedaviden 10-15 yıl sonra ortaya çıkar) İşlemden sonra hasta radyasyon taşımaz, bedensel temasında sakınca yoktur. İdrar yollarında şikayeti olduğunda bol su içme, antibiyotik yada üriner antiseptikler tavsiye edilebilir. Cinsel yaşamına tedaviden 4-6 hafta sonrasında dönebilir, hatta vajinal darlık oluşmaması için cinsel ilişki tavsiye edilmektedir. Vajinada kuruluk hissedilirse özellikle hormon içermeyen basit jellerin kullanılmasında bir sakınca yoktur. Şikayetlerinizin iletilmesi durumunda Radyasyon Onkoloğunuz ve Hemşireniz size gerekli tavsiyelerde bulunacaktır.
- Kemoterapi Nedir? Kimlere, Nasıl Verilir?
Kemoterapi, tüm hastalık sürecinde kanser hücrelerine en fazla zarar veren ve hastalığın en çok yıpratıldığı sürecin adıdır. Maalesef halkın anlayışına göre ise amiyane tabirle, kel ve kaşsız kalmaktır. Tedavi sürecinde hastanın saçları dökülse de kemoterapi sonrasında hayata saçsız devam eden kimse yoktur. Kemoterapinin uygulandığı süreçte hissettiğiniz birçok rahatsızlık kalıcı değildir. Birçok hasta ve yakını, kemoterapi sonrası hissedilen tüm rahatsızlıkları, kendisine kanserin yaptığı yanılgısına kapılabilir. “Hastalık beni bu hale getirdi” algısı yaygın, yanlış ve bazı durumlarda gereksiz bir yenilgi duygusu yaratabilir. Oysa söz konusu bütün handikaplar, çok çetin bir mücadelenin vücutta yarattığı yorgunluk ve izlerinden ibarettir. Kemoterapi, kanserin vücuda değil sizin ve tedavinin kansere saldırdığı ve son derece yıprattığı bir mücadeledir. Tedavi süresince hastaya bu durumu izah edersek hasta, psikolojik ve dolayısıyla fizyolojik direncini daha sağlam idame ettirecektir. Kemoterapi, kanserli hücrelerin üreme performanslarına duyarlı çok güçlü ilaçlarla kanserli hücrelerin öldürülmesidir. Kanserli hücrelerin karakteristik performansı, hızlı bölünmesi ve çoğalması olduğu için kemoterapi de çok hızlı bölünen ve çoğalan hücreleri hedefler. Sadece uygulandığı yeri etkileyen cerrahi müdahale veya radyoterapinin aksine, ilaçlar vücuda alındıktan sonra kan dolaşımıyla vücudun her yerine ulaşır. Alternatif yöntemlerin kemoterapiye etkisi konusunda dile getirdiğimiz kuşkular, geleneksel tıp ilaçları için de geçerlidir. Bazı ilaçlar, kemoterapi ilaçları ile etkileşerek birbirlerinin etkinliğini artırabilir veya azaltabilir. Diğer doktorların verdiği ilaçlar ya da sosyal medyada, televizyonda önerilen ilaçların ve otların, tedaviyi veren medikal onkoloğa mutlaka danışılması gerekmektedir. Okumalısın : Brakiterapi Kemoterapi Kimlere, Nasıl Verilir? Tedavide tek bir ilaç ya da birkaç ilaç kombinasyonuuygulanabilir. Kombinasyon ilaçlar, hücre bölünmesi döngüsünün farklı aşamalarına etki edecektir ve bu şekilde etkin olma ihtimali artacaktır. Tedavide hangi ilaçların kullanılacağına; tümörün cinsi, yerleşimi, yaygınlık durumu ve hastanın yaşı ve genel durumu, başka hastalıklarının olup olmadığı gibi faktörlere bağlı olarak karar verilir. İlaçları uygulama süresi ve sıklığı ise yine hastanın ve hastalığın durumuna göre medikal onkolog tarafından belirlenir. Eğer tek başına kemoterapi veriliyorsa genel olarak 3-4 haftada bir verilir. Radyoterapi ile birlikte eş zamanlı uygulanıyorsa haftalık veya günlük uygulama yapılabilir. Bu aralık, hastanın kaldıramayacağı ve yan etki oluşabilecek bir sıklıkta olmamalıdır. Uzun aralıklar ise tümöre toparlanacak zaman bırakabilir. Kemoterapi, mutlak suretle konunun uzmanı eğitimli doktor, hemşire ve sağlık personeli tarafından hijyenik bir ortamda, tıbbi hassasiyetlere son derece dikkat edilerek verilmelidir. Kemoterapi şunları hedefler: • Tek başına kanseri tedavi etmek, • Cerrahiden veya radyoterapiden önce tümörü küçültmek, • Cerrahiden veya radyoterapiden sonra tümörün toparlanmasını ve yayılımını engellemek, Radyoterapi ile birlikte eş zamanlı olarak “radyo duyarlılaştırıcı” etki dediğimiz radyoterapinin etkisini artırmak, • Hastanın şikâyetlerini azaltmak, • Bir süreliğine de olsa kanseri kontrol altında tutarak hastanın yaşamını uzatmak.
- İmmünoterapi Nedir , Nasıl Etki Eder ?
Bağışıklık sistemi, vücudun doğal savunma sistemidir; hastalıklara karşı koruma sağlar, aynı zamanda istilacı mikroorganizmaları ve dokularda oluşan tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eder. Bağışıklık sistemini inceleyen bilime immünoloji denilmektedir. Kanser immünoterapisinin amacı, tümöre karşı kişinin kendi bağışıklık sistemini uyarmayı sağlamaktır. Kanser hücreleri, vücudun normal hücrelerinden farklı oldukları için bağışıklık sistemi tarafından tanınıp yok edilebilirler. Ancak kendini normal hücre gibi gösterebilme potansiyeline sahip kanser hücreleri, bağışıklık sisteminden kaçabilir ya da oluşan etki, kanser hücrelerinden tamamen kurtulmak için yeterli olmayabilir. Böyle bir durumda immünoterapi, bağışıklık sistemimizi aktif hale getirerek,kanser hücrelerinin tanınıp yok edilmesini sağlamaktadır. Bu, etkiyi yaratacak antijenlerin dışardan verilmesi yoluyla olabildiği gibi aşılar veya onkolotik virüslerle de gerçekleştirilebilir. immünoterapiler son 10 yıldır, kanser tedavisindeki en önemli gelişmelerdendir. Kemoterapilere kıyasla daha az yan etkisi olmasının yanı sıra, kemoterapilere daha fazla cevap vermeyen bazı hastalarda olumlu sonuçlar vermesi de dikkat çekicidir. Geleneksel immünoterapiler, bir çeşit savunma proteinleri olan monoklonal antikorlardır. Daha sonra, kontrol noktası baskılayıcıları (checkpoint inhibitors), gen tedavileri ve aşılar kullanılmaya başlanmıştır. immünoterapiler kişilere özel tedavilerdir ve hem kullanılan ilaçlar hem de tedaviye olan cevapları bir kanser türünden diğerine ve kişiden kişiye değişmektedir. Akciğer ve bir çeşit deri kanseri olan malign melanom, immünoterapinin en çok kullanıldığı alanlardır. Ancak prostat, mesane, böbrek, meme tümörleri, baş-boyun kanserleri, beyin tümörleri, bir çeşit deri kanseri olan Merkel hücreli karsinom ve mide tümörleri için de ümit vadediyor; bu alanlarda çalışmalar devam ediyor. Bir diğer cevaplanması gereken soru da immünoterapinin, radyoterapi ya da kemoterapi ile birlikte kullanıldığında tedavide başarı oranını artırmanın mümkün olup olmadığıdır. Ancak immünoterapi ile yapılan çalışmaların çoğunun, metastatik hastalıklarda olduğu unutulmamalıdır. Halihazırda sorularımıza cevap arayan çalışmalar sürmektedir. Bu çalışmaların sonuçlarının alınmasıyla klinikte, radyoterapi ve immünoterapinin daha çok kullanılması mümkün olabilir. Okumalısın : Tedavi Seansı, Tedavi Nasıl Verilir? İmmünoterapi Yöntemleri: Monoklonal antikorlar: Bir canlının vücuduna giren yabancı proteinlere antijen, bağışıklık sisteminin bu antijenleri etkisiz hale getirmek için ürettiği savunma proteinlerine ise antikor denir. Antijenlerde epitop adı verilen antikorların bağlandığı bölgeler bulunur. Monoklonal antikor tek bir epitopa özgü üretilen antikora denir. Tümöral hücrelere bağlanan bu monoklonal antikorlara bağışıklık sisteminin sevmediği toksinler de eklenir ve tümör böylelikle işaretlenmiş olur ve bağışıklık sistemi hücrelerinin tümörü bulması kolaylaşır. İnterlökin/interferon tedavisi: Hücrelerin yabancı antijenlere karşı ürettiği özel savunma maddesidir. Hücrenin bazı özelliklerini değiştirerek bağışıklık sistemini düzenler ve güçlendirir. Vücut bir virüs vücuda girdiğinde belli sayıda ve artık kullanılamayacak duruma gelen bir grup hücreyi tutar. Ama bu hücreler sağlam hücreleri koruyabilecek interferonu üretirler. Kontrol noktası baskılayıcıları: Bağışıklık sistemindeki bazı hücrelerde bulunurlar ve aktive edildiklerinde yada aktivasyonları baskılandığında bağışıklık sisteminde bir cevap oluşmasına sebep olan küçük moleküllerdir. Çok etkin olmalarına rağmen sadece belli bir grup hastada işe yararlar. Son yıllarda özellikle PDL-1, PD-1 de yapılan çalışmalarda başarılı sonuçlar alınmaya başlamıştır ve kontrol noktası baskılayıcılarını şuan immünoterapilerin starı olarak kabul edebiliriz. İmmünoterapi Nedir, Nasıl Etki Eder_ Ne Kadar Etkindir_ Onkolitik virüsler: Genlerideğiştirilmiş virüsler bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşıkışkırtırlar. Sağlıklı hücrelere dokunmadan viral enfeksiyon tümörüparçalayabilir. Kanser tedavisinde ilk FDA onayı alan genetiği değiştirilmişherpes (uçuk) virüsüdür ve malign melanom tedavisinde kullanılıyor. Onkolitikvirüsler üzerine çalışmlara devam etmektedir. Kanser aşıları: Kanseraşıları HPV veya HBV, HCV virüslerine karşı olduğu gibi koruyucu yada tedaviedici olabilirler. Tedavi edici aşılar, bağışıklık sisteminin kanserhücrelerine saldırıdabulunmasını sağlamaya çalışır. Bu konuda FDA onayı alan ilk aşı metastatikkastrasyona dirençli prostat kanserli hastalarda kullanılan Sipuleucel-Taşısıdır. İmmünoterapiler hangi kanserlerde etkili: Bir tümör türüne karşı aşı geliştirilebilmesi için o tümörün çok sayıda mutasyon içermesi, neoantijenden zengin olması gerekmektedir. En mutajenik tümörler akciğer kanserleri, bir deri kanseri türü olan malign melanom, mesane tümörleri ve meme kanseridir. Aşı üzerindeki çalışmalar dolayısyla bu kanserler üzerine yapılmaktadır. Ancak prostat, böbrek, baş boyun kanserleri, bir çeşit deri kanseri olan Merkel hücreli karsinoma, ve mide tümörleri için de ümit vadediyor ve çalışmalar devam ediyor. Okumalısın : TVnet Sağlık Raporu Yan etkiler nelerdir: Bağışıklık sisteminin aşırı aktifleşmesine bağlı yan etkiler yapabilir ve hemen her organı etkileyebilir. En sık etkilediği organlar; deri, sindirim sistemi ve endokrin sistemdir (tiroid ve böbrek üstü bezi) ve bu organlara ait deri reaksiyonları, ağız yaraları, ishal, bulantı ve kusma gibi yan etkiler görülebilir.Radyoterapininimmünolojik etkisi:Radyoterapilocal (bölgesel) bir tedavi şeklidir, uygulandığı yerdeki hücrelerde DNA hasarıyapar ve bu nedenle de etkisini uygulandığı yerde göstermesi beklenir. Ancak,tanımlanan “abskopal etki” radyoterapinin uygulandığı yere uzakbölgelerde de etkisini gösterebileceğini ifade etmektedir. Bu etki ilk olarak1953 yılında Mole tarafından tanımlanmıştır. Kökeni latince olan bu kelimede“ab” uzaktaki yerleşim, “scopus” ise hedef anlamına gelmektedir. Abskopal etkinin tanımlandığı ilk kanser türleri; renal hücreli karsinom, lenfoma, lösemi, nöroblastoma, meme ve melanomadır. Bu etkinin mekanizması tam olarak anlaşılamamakla birlikte immünolojik mekanizmalarla olabileceği öne sürülmüştür. Etkin dozda uygulandığı takdirde radyoterapi tümor aşısı gibi davranabilmekte (Tümör spesifik antijen salınması, MHC-I ekspresyonunu artırması, FasL ekspresyonunun artması yollarıyla) veya immünolojik hücre ölümlerine sebep olabilmektedir. Uygun radyoterapi dozu ve tekniği ise henüz araştırma halindedir. Bir diğer cevaplanması gereken soru da özellikle immün düzenleyici ajanlarla yada kemoterapi ile birlikte kullanıldığında bu etkiyi artırmanın mümkün olup olmadığıdır. Ancak immünoterapi ile yapılan çalışmaların çoğunun metastatik hastalıklarda olduğu unutulmamalıdır. Halihazırda sorularımıza cevap arayan çalışmalar yürümektedir. Bu çalışmaların sonuçlarının alınmasıyla klinikte radyoterapi ve immünoterapinin daha çok kullanılması mümkün olacak gibi görünmektedir.
- Tomoterapi
En Sık Kullanıldığı Endikasyonlar: Beyin tümörleri Baş boyun tümörleri Meme tümörleri Jinekolojik tümörler Thoraks ve akciğer tümörleri Prostat ve diğer genitoüriner sistem tümörleri Rektal ve anal tümörler Bazı iyi huylu tümör ve hastalıklar Ve daha birçok tümör TomoTerapi ile tedavi edilebilir. · Pediatrik tümörler · Deri tümörleri · Çok sayıda metastazın birlikte ışınlanması TomoTerapi · Lenfoma ve lösemiler · Tüm vucüt ve kemik iliği ışınlamaları · Kraniyospinal tedaviler TomoTerapi Teknolojisi Nedir? Hekimlerin bir zamanlar sadece hayal ettikleri yollarla kanserle mücadele eden devrimci bir teknolojidir. Bir bilgisayarlı tomografi temeli üzerine tasarlanmış tek radyoterapi sistemidir. Böylelikle günlük 3- boyutlu görüntüleme ve 3- boyutlu tedavi dahil olmak üzere tüm tedavinin tamamı tek bir sistemde tamamlanabilmektedir. Her seansta tedaviye başlamadan önce tedavi edilecek bölgenin tomografi görüntülemesi alınır; böylelikle tedavi süresince hastanın anatomisinde veya tümöründe oluşabilecek en ufak değişikliğe göre tedavi güncellenerek hasta için en uygun “kişiselleştirilmiş” tedavinin uygulanması sağlanır. Hastanın etrafında 360 derece dönebilen yapısı sayesinde, verilen doz en hassas şekilde tümöre ulaştırılır—bu hastalıklı bölgenin iyileştirilmesini sağlarken, tedavi edilen bölgenin çevresindeki dokulara ve organlara verilen zararı minimuma indirir. TomoTerapi sistemi, 3- boyutlu konformal radyoterapi yanında yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT), ark tedavisi, stereotaktik beyin (SRS) ve vücut cerrahisi (SBRT), görüntü eşliğinde radyoterapinin (IGRT) uygulanabildiği en gelişmiş radyoterapi sistemidir. Helikal TomoTerapi Sisteminin Avantajları Geleneksel radyoterapi cihazları, geniş bir radyasyon ışınını sadece bir kaç açıdan verebilme olanağına ve teknolojisine sahiptir. TomoTerapi tedavi teknolojisinde ise, tedavi ışınları bütün açılardan optimize edilerek ön görülen dozda ışın tedavisi verilmesine olanak sağlamaktadır. Tek bir radyasyon ışını yerine, TomoTerapi teknolojisi bir ışını binlerce küçük, dar “ışıncıklara” bölmektedir. Her bir ışıncık, farklı bir tedavi dozu verebilmektedir. Böylelikle farklı dozlar, sağlıklı çevre dokulara mümkün olduğunca zarar vermeyecek şekilde tümörün farklı kısımlarına giderek maksimum oranda sağlıklı dokuların korunmasına olanak sağlamaktadır. Helikal TomoTerapi Sisteminin Avantajları Sağlıklı dokuların daha iyi korunması ile de tedavi sırasındaki ve sonrasındaki yan etkiler azalmakta ve hastanın hayat kalitesi artmaktadır. Kanser hastalarının artık uzun bir yaşam süreleri var ve tedavi süreçleri tamamlandıktan sonra hayatlarına normal bir şekilde devam etmeleri de en az tedavi edilip bu hastalıktan iyileşmeleri kadar önemlidir. Okumalısın : Küba Aşısı Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar Yeni TomoDirect™ seçeneği ise kanserle mücadelede bizlere yeni bir kapı daha açmaktadır. Türkiye’de bu teknolojinin bulunduğu sayılı hastanelerden biri de Medical Park Bahçelievler Hastanesi’dir. “Sarmal” ya da sürekli hasta ve tümör etrafında dönebilen TomoTerapi tedavisinin 360 derece verme düzenine ek olarak, TomoDirect metodu, daha tipik tümörleri kesin olarak hedeflemek için sabit radyasyon ışınlarını da kullanmaktadır. TomoDirect, tedavi ekibine daha geniş çapta kanser türlerini tedavi etmek için daha çok seçenek sunmaktadır. Ayrıca, bu iki tedavi modu tek bir tedavi planı içinde birleştirilebilir. Bu şekilde gerçekleştirilen “Hibrid” tedaviler de “kişiye özel tedavilerin” en doğru şekilde uygulanmasına olanak sağlamaktadır. Vücudun hemen her bölgesinde oluşan bir tümör varolan radyoterapi cihazlarına göre çok daha iyi tedavi edilebilmekle birlikte, sıradan linak cihazlarında daha komplike hale gelen tüm vücut ve kemik iliği ışınlamaları, kraniyospinal radyoterapi, mezotelyoma tedavisinde olduğu gibi hemitoraks radyoterapisi ve tekrar ışınlamalar TomoTerapi sistemi ile çok daha kolay uygulanabilmektedir. Ayrıca aynı tedavi seansında ya da tüm tedavi süresince —vücudun birden fazla alanındaki— küçük, büyük ve çoklu tümörler anlık veya tek bir tedavide durmadan tedavi edilebilir. Tomoterapi Tedavisinde Sizi Neler Bekliyor? Tam Entegre Sistem: Tam entegre yapısı ile tek bir ekipman ile hastanın hem teşhis hem de tedavisine olanak verir, bu da hızlı, doğru ve optimum tedaviyi sağlamaktadır. Bu sistem ile zor ve kompleks tümörlerin daha etkin ve kolay tedavisi mümkün olmaktadır. Sağlıklı Doku Koruması: TomoTerapi sistemi ile ışınların mümkün olduğunca hastalıklı dokuya yönlendirilmesi, diğer alanların en az doza maruz kalması sağlanmaktadır. Helikal yapısı ve teknolojisi sayesinde yan etkiler diğer radyasyon tedavilerine göre çok daha azdır. Okumalısın : Doç. Dr. Berrin Pehlivan İle Kanser Hastalıkları Ve Tedavi Yöntemleri Hakkında Söyleşi Yapılıyor Kişiselleştirilmiş Tedavi: Hastalar için tedavi sırasında bile adapte edilebilen kişiselleştirilmiş bir tedavi yapılmasını sağlar. Hiç bir kanser türü birbirine benzemez—ama geleneksel radyoterapi cihazları genellikle tüm kanser türlerini aynı şekilde tedavi eder. TomoTerapi sistemi ise radyasyon onkoloji ekibinin hastaya özel bir tedavi planı tasarlamasına ve tedavi boyunca herhangi bir zamanda tedavi sırasındaki gelişmelere ve anlık duruma göre değişiklik yapılmasına olanak vermektedir. Tekrar Tedavi İmkanı: Nükseden kanserleri, daha önce radyoterapi görmüş olsanız bile çok rahatlıkla tedavi edebilmektedir. Diğer sistemlerde radyasyon tedavisine aday olmadığı söylenmiş hastalarda TomoTerapi sistemi bir tedavi seçeneği olabilmektedir. Kombine ve Multi-Disipliner Bir Tedaviye Olanak Sağlar: Daha az akut yan etki sebebiyle tedaviye ara verilme ihtimalinin azalması ve radyoterapi ile eş zamanlı kemoterapi/immünoterapi kullanımına olanak vermesi artmış radyoterapi etkinliğ ile sonuçlanmaktadır. Dünya çapında kliniklerde Tomoterapi kullanımı üzerine binlerce bilimsel makale yazılmıştır. Birçoğu benzersiz tasarımının nasıl üstün tedavi planları ile sonuçlandığını ve klinik sonuçları geleneksel radyoterapiye göre nasıl iyileştirdiğini göstermektedir. Bugüne kadar tedavi ettiğimiz hastalarda sonuçlar yüz güldürücü olmakla birlikte radyocerrahi ve tüm vücut ışınlamalarına da başlayarak hemen tüm radyoterapi tekniklerini dünya standartlarındaki kalite ile Medical Park Bahçelievler Radyasyon Onkolojisi Bölümü’nde artık uygulayabilmekteyiz. Bölümümüzde teknolojik yeniliklere hakim ve uluslararası deneyime sahip bir ekip, dünyadaki gelişmiş merkezlerle entegre sistemi ile hastaya sevgi dolu yaklaşımla hizmet vermektedir. Cerrahi ve tıbbi tedavide olduğu gibi radyoterapide de disiplinler arası iletişim ve hasta tedavi kararının ortak bir platformda alınması önemlidir. Hastanın özelliklerinin ve tümör verilerinin tartışılarak, tedavi kararlarının tüm doktorların katıldığı multidisipliner onkoloji konseyinde alınması, en iyi teknoloji ve konforun hasta ile buluşturulması, tedavinin başarısı açısından son derece önemlidir. Merkezimizde; alanında uzman doktor ve radyofizik uzmanları ve teknikerleri tarafından, bu modern TomoTerapi cihazı ile gerçekleştirilen tedaviler, memnuniyet verici sonuçlarla hastalara konforlu bir yaşam sağlamaktadır. #berrinpehlivan#tomoterapi#radyasyon onkolojisi
- Kaz Ayakları Estetiği
İlerleyen yaşla birlikte, uzun yıllar kısılıp açılarak mimik yapma suretiyle hareket ettirilen kaslarla, sigara ve alkol kullanımına bağlı olarak özellikle göz çevresinde meydana gelen ince çizgiler yaygın adıyla kaz ayakları olarak isimlendirilir. Kaz ayakları, kişiyi olduğundan daha yorgun, daha yaşlı gösterebileceği gibi, yapılan makyajın estetikten uzak durması, gündelik hayatta özgüven sorunları yaratması sebebi ile kişilerin tedaviye başvurmasını gerekli kılar. TEMEL OLARAK KAZ AYAKLARI NEDEN OLUŞUR? İlerleyen yaşla birlikte cildin gergin,genç görünümünü kaybetmesi Uzun yıllar makyaj yapılması, ağır kozmetik ürünlerinin kullanımı Strese bağlı olarak düzensiz uyku ve beslenme alışkanlıkları Sigara ve alkol tüketimi Yetersiz su tüketimi ile birlikte cildin nemden mahrum bırakılması Şekerli yiyeceklerin, aşırı yağlı besinlerin fazlaca tüketilmesi gibi faktörler cilt dengemizle oynar ve ince çizgilerin oluşumuna sebebiyet verir. KAZ AYAKLARININ GİDERİLMESİ VE ESTETİK UYGULAMALARI Kişiel önlenmlerin ve kozmetik ürünlerin yetersiz geldiği noktada artık kaz ayakları için estetik müdahalelerin zamanı gelir ve alanında uzman hekimler tarafından kişi için en uygun tedavi yöntemleri belirlenerek sorun kalıcı olarak çözülür. Kaz ayakları tedavisinde farklı yöntemler mevcuttur. Botulunium Toksin Uygulaması Halk arasında botoks olarak bilinen botulunium toksin, özünde, labaratuar ortamında üretilen bir bakteri türüdür. Bu bakteri türü, uygulandığı bölgede kısmi olarak felce neden olur ve kasların kırışıklık yaratan etkisini ortadan kaldırır. Botulunium toksin tedavisinde, kaz ayaklarının çevresi belirlenerek hekiminiz tarafından işlemin uygulanacağu bölge ortaya çıkarılır ve botulunium enjekte edilerek buradaki kırışıklıkların önüne geçilir. Kişinin bilinci tamamen açıktır. Kişi aynı gün evine ve gündelik hayatına dönüş yapabilir. Yaşlanma etkileri devam edeceği için, botoks tedavisine ilerleyen yıllarda tekrar ihtiyaç duyulur. Hyluronik Asit Dolgu Hyluronik asit, hayvansal olmayan, cildin kendisinde bulunan hyuloronik asidin tıbbi işlemlerden geçirilirilerek, cilde hacim ve dolgunluk kazandırması amacıyla yeniden enjekte edilmesi işlemidir. Hyluronik asit işleminde, kaz ayaklarına enjekte edilen sıvı, ciltte çizgilerin içini doldurarak bir orantı oluşturur ve böylece kırışıklıklar ortadan kalkar. Anestezi kullanılmaz. Yüzü uyuşturan krem sürülür. Etkisi 6 ay-1 seneye kadar sürer, istenilirse tekrar yapılabilir. Hamilelik ve emzirme dönemindeki kadınların hekim görüşü alması gerekir. Mezoterapi Kaz ayaklarında ameliyatsız çözümlerde oldukça tercih edilen yöntemlerden biri de mezoterapi uygulamasıdır. Mezoterapi, herhangi bir kesi olmadan, cerrahi işlemlere gerek kalmadan, cilt altına, vitamin, mikro elementler ve besleyici enzimlerin özel ince iğnelerle enjekte edildiği işlemdir. Mezoterapi ile, cilde genç,gergin bir görünüm kazandırılır, cildin elastikiyet özelliğini sağlayan kolajen özelliği dersteklenir ve yaşlanma belirtilerinin önüne geçilir. Alerjik riskler mezoterapide gözlemlenmemiştir. Anesteziye gerek duyulmaz, kişinin konforu açısında uyuşturucu kremler kullanılabilir. Kişi, işlemin yapıldığı gün eve dönebilir. Cilde genç, dinamik bir görünüm kazandırılır. Kaz Ayakları Estetiği İçin En Uygun Zaman Yaşlanma belirtilerini genel olarak 30lu yaşların başlarında göstermeye başlarız. Bu yaşlarda, cilt artık yeni hücre oluşumunu azaltır, bununla birlikte elastik özelliğini kaybetmeye ve sarkmaya, kırışmaya başlar. Bu aşamada yapılan estetik işlemler geç kalınmadan kusursuz sonuçlar verir. Aynı zamanda, kaza ayakları tedavisi için bir yaş aralığı yoktur, sadece bir işlemle birlikte destekleyici uygulamalarla başarılı sonuçlar elde edilir. Kişinin yaşı ilerledikçe, çizgileri derinleştikçe, örneğin botoksla birlikte dolgu işlemi de yapılır ki, sorun tamamen çözülsün. Aynı zamanda göz çevresi lazer işlemleri, yanak estetiği de kaz ayakları uygulamaları ile birlikte yapılarak bütünlük elde edilebilir.
- Plexr Plazma Tedavisi
Plexr Plazma Tedavisi Nasıldır? Tedavisi Nasıl Uygulanır? Plexr plazma, yumuşak cerrahi sistemi olarak adlandırılır. Plexr, invaziv cerrahi kozmetik prosedürlere alternatif sunuyor. İyileşme süresini ve ameliyat öncesi ve sonrası komplikasyonları azaltıyor. Sistem çok hassas ve çevredeki bölgelere ısı dağıtmıyor; yani radyofrekans temalı işlemler veya lazerler gibi diğer cihazlar için gerçekten uygun olmayan alanlarda (göz kapakları gibi) çalışmak mümkün oluyor. Plexr’in akne, sarkık veya düşük göz kapağı ve ağız çevresinde kırışıklıkların tedavisinde pozitif sonuçlar verdiğini gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Plexr yönteminin kozmetik cerrahiye kıyasla pek çok avantajı vardır ve bu da giderek yaygınlaşan tedavi yöntemidir. Cildin kesilmesi gerekmez; bu, hiçbir dikiş gerekmediği anlamına gelir ve çoğu kişi aynı gün iş hayatına geri dönebilir. Hiçbir enjektabl anestetik gerekmediğinden ameliyattan daha hızlıdır. Plexr makinesi tamamen eğitmli, profesyonel ve alanında deneyimli almış bir uzman tarafından kullanıldığında çok oldukça güvenilir. Plexr plazma hangi durumlarda kullanılır? Plexr, cildin gerçekte kesilmesine gerek duymadan çeşitli kusurları tedavi edebilen geniş bir terapötik kullanım alanına sahiptir. Aşağıdakiler için kullanılabilir: Göz kapaklarının yeniden yapılandırılması (cerrahi olmayan blefaroplasti), şişkin gözkapakları ve üst göz kapağı derisinin giderilmesi de dahildir. Dövme silme. Cilt kusurları ve benign lezyonlar, siğiller, fibromalar, pigmentasyon ve güneş lekeleri. Cerrahi sonrası skarlar, sivilce izleri ve gerginlik işaretleri de dahil olmak üzere yara izi görünümünde iyileşme. Ağız çevresinde çizgi ve kırışıklıklar. Facelift ve boyun kaldırma. Aktif akne. Plexr plazma tedavisi ne kadar sürer? Tüm cerrahi ve kozmetik prosedürler gibi, Plexr tedavisinin etkileri tamamen kalıcı değildir, çünkü yaşlanmayı tamamen durduran bir yöntem mevcut değildir. Ancak, olumlu sonuçlar uzun süre mevcudiyetini korur. Buna ek olarak, sigara içimi, alkol tüketimi ve güneşe maruz kalma gibi faktörler, etki süresinin kısalmasına yol açabilir. Plexr plazma tedavisinin yan etkileri nelerdir? Plexr’in invaziv olmayan doğası nedeniyle, güvenli bir tedavi olduğu gösterilmiştir. Hastaların çoğunluğunun tedaviden sonraki 7 gün içinde bir miktar küçük yan etkiler yaşayabilir. Küçük kabuklanma görünümüne sahip bazı kahverengi izler meydana gelebilir ancak yaklaşık 5 gün sonra bunlar düşecek ve altında yeni pembe cilt açığa çıkaracaktır. Şişkinlikler oluşabilir (özellikle göz kapağının tedavisinde), ancak en fazla 3-5 gün sonra kendiliğinden geçecektir. Bu yan etkiler tamamen normal ve beklenen etkilerdir. Plexr plazma tedavisi kimlere uygulanamaz? Kozmetik işlemlerin çoğunda olduğu gibi, Plexr hamile veya emziren kadınlarda kullanılmamalıdır. Yumuşak cerrahi prosedürü için daha koyu cilt türleri de uygundur, ancak çok koyu ciltli olanlar için tavsiye edilmez. Tedaviye hazırlık süreci: Tedavi gününde tedavi alanına hiç makyaj yapılmaması önerilir, bu da alanın daha çabuk temizlenmesini sağlayacaktır. Bir anestetik krem uygulanır ve yaklaşık 30 dakika etkisini göstermesi için beklenir. Tedavi alanı yeterince uyuştuğunda, oturum, plazma ucunun birbirine çok yakın mesafedeki birden çok atışıyla başlar. Tedavi alanında rahatsızlık duyulabilir. Tedavi süresi genellikle bölgenin büyüklüğüne bağlı olarak 10-40 dakika arasındadır. Tedavi sonrasında yanma hissi yaşayabilirsiniz, ancak birkaç saat sonra bu his tamamen geçecektir ve uygulayıcı tedavi alanına bir soğutma jeli uygulayacaktır. Tedaviyi takiben, pratisyen size en iyi sonuçları görmenizi sağlamak için eksiksiz bakım sonrası talimatlar verecektir. Tedaviyi takip eden haftada (veya tedavi alanı tam iyileşene kadar) bir peeling veya temizleyici kullanılmamalıdır. Plexr tedavisi deride bir dizi dakika nokta oluşturarak cilt liflerinin hızla daralmasını ve sıkışmasını tetikleyerek bir kaldırma, tadilat ve canlandırıcı etki yaratır. Plexr geniş bir yelpazede yaşlanma ve deri endişeleri için kullanılabilir. Çok güvenli bir tedavidir ve hemen hemen tüm cilt tipleri için uygundur.
- Çocuklarda Gelişim
Gelişim; anne karnındaki ilk dakikalardan başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden belli koşulları olan en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden dinamik bir süreçtir. Gelişmenin çocuklarda sağlıklı olarak ilerlemesi, kalıtsal faktörler yanında uygun çevresel faktörlerin sağlanması ile mümkündür. Büyüme, olgunlaşma ve öğrenme gelişimin birbirinden farklı evreleridir. Büyüme kilo alma, boy uzaması gibi hacimsel genişlemeyi ifade ederken öğrenme, tekrar ve yaşantı sonucu davranışta gözlenen kalıcı değişiklikleri kapsar. Olgunlaşma genetik bozukluklar ve belirgin çevresel uyaran yoksunluğu yoksa kendiliğinden ilerler, örneğin kas, kemik ve koordinasyon yeteneği yeterli olgunluğa gelince çocuk yürümeye, kalem tutmaya, bisiklet sürmeye başlar. Büyüme normal şartlarda uygun ve yeterli gıda alımının sağlanması ile sağlıklı bir şekilde gerçekleşir. Günümüzde, genetik temeli olmayan gelişim geriliklere giderek daha sık rastlanılmaktadır. İnsan vücudunda gelişimini en geç tamamlayan sistemin sinir sistemidir ve bun nedenle dış faktörlerin olumlu/olumsuz etkilerine açıktır. Köy hayatının ve şehirlerdeki mahalle kültürünün kaybolması ile çocuklar, sitelere ve apartman dairelerine mahkum hale geldi. Çocukların sağlıklı gelişim için gerekli uyaranlardan yoksun hale gelmesi yanında şehir yaşantısının zararlı uyaranlarına da yoğun şekilde maruz bırakılması sonucunda gelişimsel gerilikler(özellikle otizm spektrum bozuklukları, dikkat eksikliği) giderek arttı. Olumsuz dış faktörler içerisinde ilk bahsetmemiz gereken kuşkusuz ekran maruziyetidir. Akıllı telefon, tablet, bilgisayar ve televizyonların çocuğun hayatına girme yaşı 12 ay altına inmiş durumda. Özellikle üç yaşından önce bu yanlış uyaranlara maruz kalan çocuklarda görülen olumsuz etkileri özetlersek; fiziksel: baş ağrısı, göz yanması, halsizlik, baş dönmesi, uyku ve beslenme bozuklukları, Sosyal-Duygusal: iletişim problemleri, çevreye ilgisizlik özgüven eksikliği, davranış bozuklukları, emosyonel dengesizlik, Bilişsel: konuşma, anlamlı jest ve mimikler, heceleme, ses çıkarma ve cümle kurma, algılama, bellek, yaratıcılık, hafıza problemleri ve akademik başarısızlık. Kendi deneyimlerimden gördüğüm, genellikle yemek yedirebilmek, ağlamasına engel olabilmek ve eve yorgun dönmek gibi nedenlerle çocuklarımızı ekranlarla baş başa bırakıyoruz. Ancak konuşma bozukluğundan otistik spektrum bozukluklarına kadar neden olduğumuz bozuklarla belki de ömür boyu uğraşıyoruz. Özellikle ilk üç yaş içerisinde yaptığımız müdahalelerle tam düzelme sağlayabiliyoruz, ancak daha ileri yaşlarda bazı problemler kalıcı hale gelebiliyor. Günümüzde sıklığı giderek artan otistik bozukluklar, kalıtsal faktörlere de bağlı gelişebiliyor, ancak genetik zemini olmayan otistik bozukluklara köyde yetişen çocuklarda rastlamıyoruz. Şehir yaşantısından belki kaçamıyoruz ancak çocukları, özellikle ilk üç yaşta ekranlardan uzak tutmak bizim elimizde. Beynin gelişmesi için farklı nitelikte, uygun uyaranlar gerekiyor. En güzel uyaran, insan ilişkisi, doğa, oyun ve doğru eğitim. Özetle, özellikle ilk 3 yılda eğitici/öğretici programlar dahil hiçbir görsel programın çocuklarımıza yararı yok.
- Alzheimer’ı 20 sene önceden bilmek mümkün
Yaşam süresinin uzamasıyla daha sık karşılaşılan ve bir beyin hastalığı olan Alzheimer, halk arasında herkeste zaman zaman görülebilen basit unutkanlıkla karıştırılabiliyor. Çağın en korkutucu hastalıklarından olan, yavaş başlayıp zamanla kötü hale gelen Alzheimer'ın erken tanısının önemine değinen Eskişehir Alzheimer Derneği Başkanı ve Acıbadem Eskişehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Demet Özbabalık Adapınar, hastalığın beynin bellek, düşünce ve konuşmadan sorumlu bölgelerini etkilediğine değindi. 21 Eylül'ün 1994 yılından bu yana toplum farkındalığını artırma günü olarak belirlendiğini ifade eden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Adapınar, “Yaşlı populasyonunun neredeyse kendi alanında en çok görülen hastalıklarından birisi. Uzun yaşamın da bir bedeli gibi duruyor. Özellikle 60-65 yaşın üzerinde toplumda sağlıklı yaşlanmaya çalışan bireyler artık Alzheimer ile ilgili bir korku ve endişe duymaya başladı. Beyni etkileyen, uzun süreli, harap edici, çok da kesin bir tedavisi olmayan bir hastalık. Ne yapıyor beyinde? Özellikle hücreler arasında ve hücrenin içinde bir takım değişiklikler yaparak o bölgeyle ilgili fonksiyon kaybına yol açıyor. Bunlar daha çok bellek bölgeleri, yani hatırlama bölgeleri. Hastalığın en önemli belirtisi unutkanlık. Unutkanlık hastalığın ilk dönemlerinde kısa unutkanlık halinde yani biraz önce ya da akşam yaptığını unutmak, bununla ilgili bilgi verememek şeklinde başlıyor. Ama daha sonraki dönemlerde unutkanlıkla ilgili durum biraz daha sıkıntılı oluyor. Hasta artık geriye dönük hayatıyla ilgili çok büyük belirsizlik ve bilgisizlikle yaşamaya başlıyor. İkinci en önemli bulgu da artık sıradan yapılan birçok işlemi yapamıyor. Yani günlük yaşam aktivitesiyle ilgili bir bozukluğu var. Hepimizin çok kolay olduğunu düşündüğümüz bazı durumlar; kapıyı açmak, ev süpürmek, çekiçle çiviyi çakmak, müzik söylemek, çay içmek ya da tuvalete gitmek bunların hepsi birer belirsiz durum halini taşıyor” dedi. 20 YIL ÖNCEDEN TESPİT EDİLEBİLİYOR Bunamaya yol açan Alzheimer hastalığında erken teşhisin önemli olduğunu aktaran Acıbadem Eskişehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Demet Özbabalık Adapınar, şunları dile getirdi: “Bugün yeni bir sınıflama var Alzheimer ile ilgili. Yani biz her ne kadar 65 yaşın üzerindeki bir hastalık olarak bahsetsek de şunu biliyoruz ki beyinde bu hastalığı yapan her ne ise tüm bulgular 20 sene öncesinden başlıyor. Artık elimizde bu hastalıkla ilgili kanıtlarımız, yani 20 yıl öncesinde de tanıyla ilgili bilgilerimiz, bulgularımız var. Kişilerin beyin omurilik sıvılarını, bel sıvılarını test ederek o bulguları biliyoruz. Yani kişinin daha sonra Alzheimer hastalığına yakalanıp yakalanmayacağı hakkında fikir yürütebiliyoruz. Tedavisi olmayan bir hastalığı bu kadar erken bilmek ne işimize yarar? Aileyi bilgilendirmeye yarar. Ailedeki diğer bireyleri hastalıkla ilgili hazır hale getirmek. Böyle bir hastalıkla mağdur olmuş, ailelerinde Alzheimer hastası olan, en azından şüpheleri olan kişilerin bununla ilgili ilgili kurumlara, bu konuyla uğraşan kişilere başvurarak erken tanı için mutlaka bilgi almaları onlar için iyi bir gelecek vaat eder.”
- Mental - Motor Gelişim
Mental-motor gelişim yapısal ve çevresel faktörler arasındaki etkileşimin sonucu olarak çocuğun işlevlerinin değişmesi ve artmasıdır. Normal çocuklarda gelişme hep aynı sırayı izler. Genetik özellikler, sosyokültürel düzey, çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri, aile içindeki sırası, yatırıldığı veya oturtulduğu pozisyon gibi çeşitli faktörlerden etkilenir. Çocuğun deneyim edinebilmesi için araştırıcı davranışı teşvik edilmelidir. Çevresel uyaranların arttırılması erken yaştaki bazı olumsuz koşulların etkilerini giderebilmektedir. Gelişen organizmanın bazı dönemlerde uyaranlarla karşılaşması, bazı işlevlerin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Çalışmalarda bu tür işlevsel eksikliklerin belirli bir yaştan sonra geri döndürülemediği, Belirli yaştan sonra beyinde kompansatuar bir düzenlenmenin olamadığı görülmüştür. Her çocukta yaşıtları ile karşılaştırma yapılarak mental ve motor gelişim basamakları değerlendirilmelidir. 0-1 Ay Yüze/ışığa bakar. Gözüne parlak ışık gelince gözünü kırpıştırır. Zil sesine tepki verir.Emzirirken, altını değiştirirken konuşursanız yüzünü size doğru çevirir. Yüzükoyun yatırılınca başını yana çevirerek yanağını yatağa dayayabilir.Yenidoğan refleksleri aktiftir. Yanağına dokunduğunuzda refleks olarak başını o tarafa çevirir ve emmek için arayıcı hareketler yapar (emme refleksi) Avucunun içine parmağınızı koyduğunuzda kavrar (yakalama refleksi) Yüksek ve ani seslerde irkilir, kollarını geri doğru aniden açabilir (moro refleksi) Dört extremite eşit hareketlidir. 2. Ay Karşılıklı gülümser. Bakışlarını bir nesne üzerinde odaklayabilir. Yarım metre mesafede renkli bir halkayı sağa sola salladığınızda izleyebilir. Yüzünüze bakar ve yüzünüzü izler. Baş kontrolü yoktur. Yüzükoyun yatınca başını 1-2 santimetre kaldırabilir. Zil sesine tepki verir. Ani seslerle irkilir. Tabanlarına destek yaptığınızda elinizi güçlüce itebilir. Elini ağzına götürmeye başlayabilir. 3. Ay Konuşunca size güler. Ellerini incelemeye başlar, kol-bacak hareketleri artar. Agu benzeri sesler çıkarır. Kırmızı bir nesneyi sağa-sola gezdirdiğinizde izler. Yüzükoyun yatırılınca başını kaldırıp bir dakika yukarıda tutabilir. 4. Ay Yüzükoyun yatınca başını kaldırabilir. Traksiyonda baş kontrolü vardır. Renkleri ve uzağı görebilir. “Aa-uuu” gibi sesleri sık sık çıkarır. Bastırılmak istendiğinde basmayıp bacaklarını karnına doğru çeker. Nesnelere uzanmaya başlar. Yakalama refleksi kaybolur. 5. Ay Erişemediği oyuncağa uzanabilir. Yüzükoyun yatınca başını kaldırıp dik tutabilir. Sese döner. Sesli gülebilir. Bu dönemde basmayabilir. Sırtüstü yattığında ayaklarını yakalayıp ağzına götürebilir. 6. Ay Destekle oturabilir. İnsan sesine döner. Oyuncaklara uzanır. Eline aldığı her şeyi ağzına götürür. Bu dönemde henüz basmaması normaldir. Yüzükoyun yatınca kolların desteği ile baş ve göğsünü kaldırabilir. Dönebilir. 7. Ay Tek heceler söyleyebilir. Önüne konan ya da uzatılan oyuncakları alır; kendisi de uzanabilir. Kağıt parçası gibi küçük cisimleri avuçlayarak almaya çalışır. Yüzükoyundan sırt üstüne veya tersine dönebilir.Desteksiz oturmaya başlayabilir (5 sn kadar). Görüş alanından çıkan nesneleri, kaybolduğu noktada aramaya başlar. Elindeki nesneleri vurarak ses çıkartmaya çalışır. 8. Ay İsmi seslenilince dönüp bakar. Eline verilen bisküvi, ekmek gibi yiyecekleri yer. Uzaktaki oyuncaklara ve cisimlere uzanarak almaya çalışır. Başparmak işlev görmeye başlar. Leblebi, fıstık gibi küçük nesneleri parmaklarıyla alabilir. 9. Ay Heceleri birleştirir: “bababa-dadada” gibi. Özgül olmayan anne-baba der. Bastırdığınızda bacaklarına ağırlığını verir. Oturur duruma geçebilir. Tutunarak ayakta durabilir. İki eline birer oyuncak alıp tutabilir. 10 Ay El çırpma, bay bay yapma gibi oyunlar oynar. İsteklerini ağlamadan belirtebilir. Küpleri elden ele geçirebilir ve birbirine vurabilir. Konuşma seslerini taklit edebilir.Yatar pozisyondan oturur duruma geçebilir. Bazı bebekler bu yaşta emekler, hatta sıralayabilir. Ağzını, burnunu, ayağını vb. gösterebilir. Tutunarak ayakta durabilir 11. Ay İsteklerini işaretle veya sesle, ağlamadan belirtebilir. Topu karşılıklı yuvarlayarak oynayabilir. Bazı resimleri, eşyaları tanır, sorulduğunda eliyle gösterebilir. Etrafı incelemeye meraklıdır. Müzik duyunca hareket eder. Anne-babanın bazı davranışlarını taklit edebilir; telefonla konuşma, bardaktan su içme,.. gibi. Ayakta durabilir, yürüyebilir. 12. Ay Konuşma seslerini taklit edebilir Bilinçli olarak anne-baba gibi bir kelime söyleyebilir. İki oyuncağı birbirine vurarak oynayabilir. Yardımsız ayakta durabilir. Tutunarak ayağa kalkabilir ve 10 sn ayakta durabilir Bazı bebekler yürüyebilirler. 13-18. Ay Evde basit işlere yardım edebilir. Kendiliğinden karalama yapabilir. İki küpten kule yapabilir. Anne-babadan başka 2-4 kelime söyleyebilir. Düzgün yürüyebilir ve topa vurabilir. Emekleyerek merdiven çıkabilir.Hayvan seslerini taklit edebilir. Sağ ve sol elini eşit derecede kullanır, henüz bir tercihi yoktur. Bir nesneyi eğilip yerden alıp doğrulabilir. Bardağı tutup su içebilir. Karşılıklı top atma, yuvarlama gibi oyunlar oynayabilir. Günlük kullanılan nesnelerin işlevlerini bilmeye başlar. 18-24. Ay İki kelimeyi yan yana getirerek kullanabilir; “anne gel” gibi. Getir-götür işlerine yardım edebilir. Kaşık-çatalla, kendini doyuracak kadar yiyebilir. Merdiven çıkar. Bu dönemde tuvaletini, bazen yaptıktan sonra, haber verebilir. 3 Yaş Üç-dört kelimeli cümle kurabilir. Dik çizgiyi kopyalayabilir. Bazı giysilerini kendisi çıkarabilir. Ellerini yıkayıp kurulayabilir. Yedi küpten kule yapabilir. Bildiği nesnelerin resimlerini tanır, adını söyleyebilir. Tuvalet eğitimi bu yaşta tamamlanmıştır. Yerinde zıplayabilir, ancak zıplaması biraz beceriksiz olabilir. Tek ayak üzerinde 1-2 sn durabilir. Uzağa atlayabilir. Her adımda bir basamak olmak üzere merdiven çıkabilir. 4 Yaş Düzgün konuşur. Elini yıkar-kurular. Kağıda düz çizgiler çizebilir. Tek ayak üzerinde 3-4 saniye durabilir. Her adımda bir basamak olmak üzere merdiven inebilir.Sözcük tanımlama başlamıştır. Sekiz küpten kule yapabilir. Cisimlerin kullanımını tanımlayabilir. Cinsel kimliği belirgindir. Büyük-küçük, ağır hafif gibi zıt kavramları bilir. Büyük düğmeleri ilikleyebilir. Kol ve bacakların kafadan çıktığı şekilde ilkel insan çizimi yapabilir. 5 Yaş Kısa bir öyküyü, ya da o gün olan bir olayı anlatabilir. Basit bir çöp adam çizebilir. Üçgen ve kareyi kopya edebilir. En az beş renk bilebilir. Yardımsız bazı giysilerini giyebilir. Zıt kavramlar ve sözcük tanımlama daha gelişmiştir. Tek ayakta 7-8 saniye durabilir. Zıplayan topu yakalayabilir. Her rakam bir nesneye karşılık gelmek koşuluyla beşe kadar sayabilir. 6 Yaş Sabah-öğleden sonra gibi zaman kavramlarını bilir. Yardımsız kendisi giyinebilir. Çok sıkı olmayan düğmelerini ilikleyebilir. Ayakkabılarını bağlayabilir. Elişi makasıyla kağıt kesebilir. Tek ayak üzerinde 1-2 kez sıçrayabilir. Altı kısımlı adam yapabilir. Geri adımlama yapabilir. Doğadaki olayları merak edebilir: “gece nasıl oluyor?” “yağmur nasıl yağıyor?”, gibi. 7 Yaş Yardımsız giyinebilir. Ayrıntılı bir çöp adam çizebilir. Bazı cisimlerin ne olduğunu tanımlayabilir, ne işe yaradıklarını söyleyebilir. Örneğin: elma meyvadır, yenir; araba ve tren, insanları taşımaya yarar, gibi. Özellikle kendi cinsinden arkadaşlarla oynar.
















