top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1063 sonuç bulundu

  • Alzheimer Hastalığı Riski

    Yaşlanma ve ailede Alzheimer hastalığı bulunması en önemli risk faktörlerindendir. Stres, depresyon, düşük eğitim düzeyi, kronik alkolizm ve kafa travması risk faktörü olarak bildirilmiştir. Ayrıca damar sertliği ile zihinsel işlev arasında ilişki vardır. Diyabet, hipertansiyon, kolestrol yüksekliği, sigara, şişmanlık, beyin damar hastalığı gibi damarsal risk faktörleri bunama ve Alzheimer hastalığı için risk faktörleridir. Bu nedenle korunmada orta yaşta olan damar sertliği, inme, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, diyabet, şişmanlık ve sigara gibi damarsal risk faktörlerinin ortadan kaldırılması ile Alzheimer hastalığının riski azaltılabilir. Eğitim beyinde sağladığı yedek zihinsel kapasite ile hastalık başlangıcını bir kaç sene geciktirebilir. Zihinsel ve fiziksel aktiviteler Alzheimer hastalığının riskini azaltmaktadır. Geniş sosyal ilişkiler bunama başlangıcını geciktirebilir. Depresyonun tedavi edilmesi Alzheimer hastalığı riskini azaltabilir. Diyetle alınan doymamış yağlar Alzheimer hastalığı riskini azaltır. Haftada bir veya daha fazla kez balık yiyen kişilerde Alzheimer hastalığı riski daha az bulunmuştur. Orta yaşlardan itibaren diyetin düzenlenmesi, fazla kilolardan kurtulma ileri yaşlarda demans gelişmesi yönünden koruyucu olacaktır."

  • Parkinson'a Dikkat!

    Parkinsonun gizli başlayan ve giderek yavaşça ilerleme gösteren bir hastalık olduğunu ifade eden Koyuncuoğlu, şu bilgileri verdi; İnsanın hareket kapasitesini etkileyen hastalıklardan biri de Parkinson Hastalığıdır. Başlıca özellikleri hareketlerde yavaşlama, yanı sıra kaslarda katılık, titreme ve daha sonraları buna eklenebilen ayakta durmada denge bozukluğudur. Bu belirtilerin hepsinin bulunması şart değildir. Hareketlerdeki yavaşlığa ek olarak diğer sayılanlardan birinin olması Parkinson hastalığını düşündürür. Bu özellikler parkinson hastalığı benzeri hastalıklar denen durumlarda da aynen görülebilir. Ancak parkinson benzeri hastalıklarda kiminde bakışta bozukluklar, kiminde anlık kasılmalar (irkilme gibi), kiminde beceri kaybı gibi sinir sisteminin farklı yerlerinin etkilendiğini gösteren belirtirler de olur. HASTALIĞIN BELİRTİLERİ En sık rastlanan başlangıç belirtisi ve hekime başvuru nedeni istirahat titremesidir. Bu belirti en sık ellerde ve kollarda olur. Çenede, dudaklarda ve bacaklarda da olabilir. İstirahat sırasında ortaya çıkar, harekete geçmekle kaybolur veya azalır. Hareketlerdeki yavaşlık ve hastalığın orta ve ileri evrelerinde, sonradan eklenen denge bozukluğu günlük yaşam aktivitelerini (kıyafet değiştirme, temizlik, yeme içme, gezip dolaşma, tuvaletine gidip gelme vb) olumsuz yönde etkileyebilir. Bazı hastalar hareketlerindeki yavaşlığı güçsüzlük olarak ifade ederler. Parkinson hastalığındaki motor belirtiler esas olarak asimetriktir. Yani önce bir vücut tarafından başlar. Sonra yıllar geçtikçe diğer tarafa yayılır. Sonraki yıllarda da ilk tutulan tarafta belirtiler daha ağır olur. Ayrıca yüzde mimiklerin azalmasına bağlı donuk görünüm (maske yüz), yürürken adımların küçülmesi, ayakların yeterince kaldırılmadan hatta bazen sürüyerek yürüme, yürürken kolların yürüyüşe uygun hareketlerin yapılamaması, el yazısının giderek küçülmesi, konuşma sırasında sesin gücünün giderek azalması, seste ifadeye uygun ton değişikliklerinin olmaması şeklinde belirtiler de görülebilir. Bazı hastalarda uyku bozuklukları, ayağa kalkmakla ortaya çıkan baş dönmesi, bayılma, öne eğik yürüme, kamburlaşma gelişebilir. Zaman zaman bel, boyun gibi farklı bölgelerde ağrılar olabilir. Bunların hepsi bir hastada çıkacağı anlaşılmamalıdır. Bazı hastalarda unutkanlık görülebilir. Bu mutlak demans (bunama) anlamına gelmez. Demans görülenlerde ayrı bir hastalık olan Alzheimer Hastalığı olabileceği gibi, Parkinson Hastalığı ile ilişkili bir demans da olabilir. Bunlar farklı özellikler gösterir. GİZLİ BAŞLAR, GİDEREK YAVAŞÇA İLERLEME GÖSTERİR Parkinson hastalığı bilinmeyen bir nedenle beyindeki sinir hücrelerinden hareketin düzenlenmesinde görev alanlardan bir grubunda giderek hücre kaybı ile ortaya çıkmaktadır. Burada hücre sayısı kritik seviyenin altına düşerse yukarda sayılan motor belirtiler denilen özellikler (yavaşlama, kas katılığı, titreme, dik duruş dengesinin bozulması gibi) yavaş yavaş fark edilmeye başlar. Yani parkinson hastalığının gizli başlayan, giderek yavaşça ilerleme gösteren bir seyri olur. İlerleme hızı hastadan hastaya değişiklik gösterir. Yıllar geçtikçe dalgalanma denen gün içinde açık ve kapalı dönemler görülmeye başlar. “Açık dönem” hastalık belirtilerinin azalmış olduğu saatleri, “kapalı dönem” ise arttığı saatleri ifade eder. Bu dalgalanmalar ilaç düzenlemeleri ile kısmen tedavi edilebilir. Parkinson hastalığında bu motor belirtiler başlamadan çok önce bazen kronik özellikli başka nedenlere bağlanamayan koku alma bozuklukları, kabızlık gibi erken belirtiler olabilir. Ancak her koku alma bozukluğu olanda veya müzmin kabızlık sorunu olanda parkinson hastalığı gelişeceği düşünülmemelidir. Bazı Parkinson benzeri durumların altında; bazı ilaçların uzun süreli kullanılması, beyinde su birikmesi (hidrosefali), beyin iltihabı (ansefalit), beyin damarlarının etkilenmesi, zehirlenme ve tümör gibi nedene yönelik tedavi yapılabilecek hastalıklar yatabilir. Böyle durumda altta yatan hastalığın tedavisi ile bazen sürekli ilaç tedavisine gerek kalmadan parkinson hastalığı belirtileri düzelebilir. Parkinson hastalığında ise tedavi belirtileri söndürmek amaçlıdır ve süreklidir. Yıllar içerisinde hastanın ve hastalığın değişimi izlenerek kullanılmakta olan ilaç ve ilaç dışı tedavilerin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Neden ortadan kaldırılamadığı için parkinson hastalığını kökten (yani hiç hastalık kalmayacak şekilde) tedavi etme yolu bu gün için yoktur. Bu nedenle tedavisinin sürekli olması gerekir. Tedavide amaç hastanın rahatsızlıklarını olabildiğince gidermek ve günlük yaşam kapasitesi ve gerekirse mesleki kapasitesini en iyi düzeye gelmesini sağlamaktır. Bazı tarım ilaçlarının (pestisid, insektisit vb) Parkinson Hastalığı riskini artıran faktörlerden olduğuna ilişkin bazı veriler vardır. Bu nedenle bu tür ilaçlara maruz kalmaya karşı önlemler alınmalıdır. EGZERSİZ VE GÜNLÜK AKTİVİTELERE DEVAM EDİLMELİ Tedavisinde ilaçlar kadar yaşam biçiminin düzenlenmesi, egzersiz ve günlük aktivitelere olabildiğince devam edilmesi, toplum içine katılımın sürdürülmesi de yararlıdır. İlaçların alış düzeni, kullanılan bazı ilaçların alındığı saatlerde proteinli gıdaların alınmaması ve aç iken alınması tedavi edici etkilerini artırır. Kimi hastalarda uygun ilaçların, ince bağırsağın ilk bölümlerine yerleştirilen özel bir hortumcukla verilmesi tercih edilebilir. Bu yöntem mide boşalmasında gecikme olan ve bu nedenle ilaç etkinliği azalan parkinson hastaları için de yararlı olabilir. Bazı ilaçlar ise cilt altına iğne (enjeksiyon) yolu ile verilir. Hatta bunlar uygun hastalarda özel cihazlarla gün boyu yavaş yavaş verilmesi şeklide uygulanır. Bazı durumlarda parkinson hastalığının titreme gibi bazı belirtileri için cerrahi yöntemlere ihtiyaç duyulabilir. Cerrahi tedavi olarak “belirtilerle neden olan aşırı aktive olmuş sinir hücreleri bölgesinde minik hasar oluşturulması” veya “aynı sinir hücreleri bölgesine bir elektrod aracılığıyla minik elektrik uyarımları verilmesi (beyin pili olarak bilinen derin beyin stimülasyonu)” yöntemlerinden oldukça iyi sonuçlar alınabilmektedir. Ülkemizde de birkaç merkezde bunlar başarıyla uygulanmaktadır. Parkinson hastalarının tedavisinde rehabiltasyon uygulamaları ve özellikle ev egzersizleri de oldukça yararlı etkiler gösterir. Bu nedenle bu uygulamalar ihmal edilmemeli ve sabırla devam edilmelidir. Yutma zorlukları olan hastalarda gıdanın hava yoluna kaçma riski nedeniyle bir lokma yutulmadan diğerinin alınmamasına dikkat edilmelidir. Yine bu hastalar yutmadaki zorlanmaları nedeniyle yemek miktarlarını azaltabilirler ve bu nedenle beslenme bozuklukları da gelişebilir. Düşme riski olan hastalar için önlem olarak evde zeminin düz olmasının sağlanması, ortalıkta sehpa gibi engellerin kaldırılması vb yararlı olur. Gerekirse baston, yürüteç gibi yardımcı aletlerden de yararlanılabilir. Parkinson hastalığında “kök hücre tedavisi” ve “gen tedavisi” gibi yöntemler günümüzde araştırma düzeyindedir. Elimizde günlük uygulamalara geçilecek kadar güvenilir veriler henüz yoktur.”

  • PARKINSON HASTALIĞI HAKKINDA BİLMEDİĞİMİZ 9 ŞEY

    1. Bu hastalıkla ilgili olarak ilk kez James Parkinson 1817 yılında “Titrek Felç” isminde bir kitap yazdı. 2. Belirtiler genelde vücudun bir yarısındadır. 3. Ses azalır, monotonlaşır ve mimikler kaybolabilir. 4. İlerleme kişiden kişiye değişir; bu yavaş olabilir ve bazı durumlarda hızlı ilerleme olabilir. 5. Hastalığın kesin teşhisi için herhangi bir laboratuvar veya kan testi yoktur. 6. Depresyon, ilgisizlik, anksiyete ve umursamazlık nadir değildir. 7. Her zaman olduğu gibi hastalık değil hasta vardır. 8. Bazı toksik maddeler risk oluşturabilir. 9. Koku duyusunun kaybı erken belirtilerden biridir.

  • PARKİNSON HASTALIĞINDA BİLMEDİĞİMİZ GERÇEKLER

    1. Hastalık ırk, mezhep, kazanç durumu veya cinsiyet ayrımı yapmaz. 2. Hastalığın kesin teşhisi için herhangi bir laboratuvar veya kan testi yoktur. 3. Çocuklar veya gençlerde bu hastalık görülebilir. Eğer bir öğrencide titreme fark ederseniz beklemeden doktora başvurunuz. 4. Parkinson nedeni şimdiye dek bulunmamıştır. 5. Erkeklerde kadınlara göre 2 kat daha fazla tanı konulmaktadır. 6. Tedavisinde tilki üzümü denilen patlıcangillerden olan zehirli bir bitki özü kullanılmaktadır. 7. İlginç bir şekilde Guam adasında hastalık daha fazladır. 8. Çok kahve içenlerde Parkinson gelişme olasılığı daha az görünmektedir. 9. Özellikle beyin pili, enjeksiyon ve infüzyon tedavileri olmak üzere tedavisi oldukça maliyetlidir. 10. Adolf Hitler'in Parkinson hastası olduğu halktan gizlenmiştir. #parkinson#gerçekler#patlıcan#dopamin#tedavi

  • Tanıdığımız Parkinson hastaları kimlerdir?

    o Yaser Arafat – Filistinli politikacı o Mao Zedong – Çin Halk Cumhuriyetinin kurucusu o Muhammed Ali – Amerikalı dünya ağır sıklet boks şampiyonu o Salvador Dalí – İspanyol ressam o Deng Xiaoping – Çinli politikacı o Adolf Hitler – Alman diktatör o Pope John Paul II – Katoliklerin ruhani lideri o Michael J. Fox – Aktör

  • Parkinson hastalığı nedir?

    Parkinson hastalığı, temel olarak vücut hareketleri ile ilgili sorunlarla karakterize olan kronik nörolojik bir hastalıktır, ancak diğer belirtiler de mevcut olabilir. Alzheimer hastalığından sonra ikinci sırada görülen nörodejeneratif bozukluk ve en yaygın hareket hastalılarından biridir. Beynin sinir hücreleri (nöronlar olarak adlandırılır) dejenerasyona uğrar, sinirler arasında bağlantıyı sağlayan kimyasal bir madde olan ve vücut hareketlerini kontrol altına alan dopamin eksikliğine yol açar. Parkinson zamanla ilerledikçe, beyin tarafından üretilen dopamin miktarı azalır ve bir kişinin normal şekilde hareketi kontrol edememesini sağlar. Parkinson hastalığı yaşamı değiştirir ancak yaşamı tehdit edici değildir.

  • Karpal tünel sendromu nedır?

    Karpal Tünel Sendromu (KTS) , ellerde ağrı ve uyuşma ile karakterize, ileri dönemde güçsüzlüğün de eklendiği bir sendromdur; en sık görülen sinir sıkışması türlerinden biridir. Median sinirin el bileği düzeyinde çeşitli nedenlerle sıkışması ile oluşur. Hangi Yaşlarda Görülür? Genellikle 40 – 50 yaş arası hanımlarda daha sık görülür. Nedenleri Nelerdir ve Kimlerde Daha Çok Görülür? Uzun süreler tek tip el işi yapımı (temizlik, bulaşık yıkama, et doğrama, aşırı bilgisayar kullanımı vs.) Bilekte burkulmalar veya kırıklar gibi travmatik nedenler Hipotiroidi Obezlite Alkol kullanımı Şeker hastalığı ve bazı romatizmal hastalıklar Gebelik karpal tünelin içinde kist veya tümör gibi durumlar , karpal tünel sendromunun oluşumunda rastlanan sebeplerdir. Klinik Belirtiler Nelerdir? Hastalık ilk önemli özelliği, geceleri istirahat halinde iken kendini göstermesidir. . Hastalar gece uykuya daldıktan birkaç saat kadar sonra tüm elde şişme hissi ve uyuşma,karıncalanma hissi ile uyanırlar. Hasta ellerini şişmiş ve gerilmiş hisseder; fakat gerçekte objektif bir değişiklik gözlenmez. İkinci önemli özellik, bu uyuşma, karıncalanma hissinin elleri hareket ettirmekle azalması hatta geçmesidir. Hastalığın tanısı nasıl konur? Öykü ve fizik muayene ile tanı konur. Tanıyı kesinleştirmek ve sinir sıkışmasının derecesini öğrenmek için EMG yapmak gerekir. Tedavinin nasıl olacağına EMG sonrası karar verilmelidir. Hastalığın tedavi çeşitleri nelerdir? Konservatif Tedavi: İleri duyusal ve hiçbir motor bozukluğu olmayan hastalarda bileği nötral pozisyonda tutan fakat parmakların serbestleşmesine imkân veren gece istirahat bileklikleri çok faydalı olmaktadır. Bu bilekliklerl anti inflamatuar özellikteki ilaçlar veya jeller ile desteklenmelidir. Cerrahi Tedavi: İlaç tedavisi ile şikâyetleri geçmeyen hastalara daha fazla zaman geçirmeden yani sinir harabiyeti daha fazla artmadan cerrahi tedaviye alınmalıdır. Cerrahi olarak sinir üzerindeki bası ortadan kalktığında sinir üzerindeki harabiyette daha fazla ilerlemeden duracaktır .

  • Baş ağrısı ve kırmızı alarm durumları !

    Baş ağrısı günlük hekimlik pratiğinde en sık karşılaşılan semptomlardan birisidir. Epidemiyolojik verilere göre her insan yaşamının herhangi bir döneminde en az bir kez baş ağrısından yakınmaktadır. Baş ağrısının çok yaygın olmasının yanında diğer bir önemli özelliği de, birçok potansiyel sebebinin bulunmasıdır. Baş ağrıları genel olarak iki alt başlıkta incelenir. 1. Başka bir hastalıktan kaynaklanmayan baş ağrıları; primer ‘birincil 'baş ağrıları : Bu grupta gerilim tipi baş ağrısı ve migren en sıklıkla karşılaştığımız türlerdir. Hekim – hasta işbirliği ile düzenli takiplerle tedavi edilebilecek olan baş ağrısı grubu budur. 2. Beyindeki veya vücuttaki diğer başka bir hastalıktan kaynaklanan baş ağrıları; sekonder 'ikincil' baş ağrıları : Bu grup mutlaka farkedilir farkedilmez bir sağlık kuruluşuna başvuruyu gerektiren başağrısı grubudur, kırmızı alarm baş ağrıları bu grup içindedir. Eğer baş ağrınız - Çok şiddetli ve ani başladıysa , - Giderek şiddetleniyor ve geçmiyorsa, - Hapşırma, ıkınma, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkıyorsa, - Kafa travması sonrası ortaya çıktıysa, - Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomlar eşlik ediyorsa, - Tedaviye rağmen düzelmiyorsa, - Başınızın hep aynı bölgesinde lokalize ise, - Yüksek ateş ve uyku hali ile birliıkte ise, - İleri yaşta yeni başladıysa , kırmızı alarm durumuyla karşı karşıyasınız demektir. Bu bulguların beyin kanaması , beyin tümörü, sinir sistemi infeksiyonu gibi ciddi ve hayati tehlikesi olan hastalıkların habercisi olabileceğini göz ardı etmemeliyiz, ihmal etmemeli, kendi başımıza tedavi etmeye çalışmamalı, mutlaka bir nöroloji uzmanından destek istemeliyiz.

  • İlaçsız migren tedavisi (oksipital blokaj)

    OKSİPİTAL BLOKAJ YÖNTEMİ NEDİR? Oksipital blokaj başın ağrı duyusuyla ilgili sinirin anestezik maddelerle ağrı duyusunu algılamasını bloke etme yöntemidir. Bu yöntem sayesinde ağrıya neden olan sinir sistemindeki ağrı duyusu bloke edilir ve dolayısıyla ağrı kesilir. OKSİPİTAL BLOKAJ YÖNTEMİ NASIL UYGULANIR? Hasta oturur durumda iken başının arka kısmındaki büyük oksipital sinir alanına, çok ince bir iğne ile lokal anestezik madde enjekte edilir. Hastanemize başvuran hastalarda muayene, enjeksiyon ve sonrasında kısa bir gözlem yapılır. Uygulama 10 dk, tüm süreç 45 dk civarında sürmektedir. Çoğu hastamızda tek uygulama uzun süreli bir etkinlik sağlamakta, zaman zaman 2. ve 3. uygulamalara ihtiyaç duyulmaktadır. OKSİPİTAL BLOKAJ YÖNTEMİ YAN ETKİSİ VAR MIDIR? Lokal bir yöntem olan oksipital blokaj tedavisinde; ensede 4-5 saat süren uyuşma dışında bir sıkıntı yaşanmamakla beraber, nadir olarak baş dönmesi, enjeksiyon bölgelerinde hassasiyet ya da boyun ağrısı gelişebilir. OKSİPİTAL BLOKAJ YÖNTEMİ KİMLERE UYGULANIR? migren - migren hastalığı olup ilaç kullanmak istemeyen kişiler - ilaç kullanması sakıncalı olan kişiler - karaciğer ve/veya böbrek yetmezliği olanlar, - emzirenler, - hamileler, - sindirim sistemi rahatsızlığı nedeniyle ağrı kesici kullanamayan kişiler, - analjezik alerjisi olan kişiler. servikojenik baş ağrıları gerilim tipi baş ağrıları küme baş ağrısı, oksipital nevralji hastalarında da etkindir. OKSİPİTAL BLOKAJ YÖNTEMİ MİGREN İÇİN KESİN ÇÖZÜM MÜDÜR? Migren tedavisinde kullanılan ilaçlar ağrı sıklığı, şiddet ve süresini ortalama % 40-70 azaltmaktadır. Bu durumda en az 6 ay ilaç kullanmak gerekir. Oksipital blokaj yönteminde ise ilk uygulamada ortalama % 50-70 azalma sağlanmakta ve tekrarlayan blokaj uygulamaları ile uzun süreli fayda sağlanabilmektedir. Ayrıca migren ağrısının atak döneminde de ağrıyı dindirebileceği gözlenmiştir.

  • Anti-aging

    Antiaging Tedavisi Yaşlanma karşıtı antiaging ile cildiniz güvende! Antiaging kelime anlamı olarak “yaşlanmaya karşı olma” şeklinde ifade edilebilir. Cildimiz; yaşlanmanın yanında, güneş ışınlarına fazlaca maruz kalma, hava kirliliği, sigara ve stres gibi nedenlerle erken yıpranma durumlarıyla karşı karşıya kalabilir. Bu yaşlanmayı önlemek için antiaging tedavisi uygulanmaktadır. Antiaging bir tür koruyucu hekimlik sayılabilir. Antiaging Tedavisi Nasıl Yapılır? Antiaging tedavisinde kişiye özel program belirlenmesi gerekir. Kişinin ihtiyaç durumuna göre uzman yönlendirmesiyle bu sorun giderilir. İnce kırışıklıklar, ciltte solgunluk ya da renk tonu eşitsizliği, göz altı morlukları ve ciltte yaşlanma şikâyetleri olan herkese uygulanabilir. Cilt yapısında erken bozulmalar oluşan, bu ve benzeri nedenlerle kendini mutsuz ve yaşam enerjisinden yoksun hisseden tüm bireylere antiaging tedavisi uygulanmaktadır. Daha sağlıklı ve genç görünüme sahip olmak, cildin alt yapısını sağlamlaştırmak, gençleştirmek ve onarmak için antiaging tedavisini önermekteyiz. Uygulanan antiaging tedavisiyle yaşlanma süreci geciktirilir ve bireyin genç ve dinamik bir görünüme sahip olması sağlanır. Antiaging tedavisi için herhangi bir mevsim sınırlaması bulunmamaktadır. Her mevsimde bu tedavi şekli uygulanabilir. Tedavi sonrasında herhangi bir ağrı durumu söz konusu değildir.

  • Gençlik aşısı

    Gençlik aşısı (IAL-Sistem), zamanın etkisiyle kişilerin cildinde oluşan deformasyonların, sarkmaların ve kırışıklıkların giderilmesinde uygulanan medikal – kozmetik bir tedavidir. Tedavinin temelinde cilde uygulanan “hyalüronik asit” bulunmaktadır. En çok bebek cildinde bulunan “hyalüronik asit”, cilde nem, parlaklık, esneklik ve canlılık verir. Cildin zamanın etkisiyle yitirdiği kolajenin de yapı taşı olması itibariyle, cilde enjeksiyon yoluyla verildiğinde cildin nemli ve parlak kalmasını sağlamakta, diğer taraftan kolajen üretimini tetikleyerek cildin sağlıklı ve sıkı kalmasına etki etmektedir. Tedavi, ciltte meydana getirdiği “yenilenme” ve dokularda yarattığı “geri dönüşüm” sebebiyle “gençlik aşısı” olarak anılmaktadır. Tedavide Kullanılan Hyalüronik Asitin Özelliği Nedir? Gençlik aşısı (IAL-Sistem) tedavisinde enjeksiyon sırasında, hayvansal olmayan saf hyalüronik asit kullanılmaktadır. Doğal olarak ciltte var olan ancak zamanla dokularda azalan hyalüronik asit’e destek amaçlı yapılan enjeksiyon sonucunda anti-oksidan görevi gören asit, kişinin cildine yitirdiği nem, parlaklık, esneklik ve canlılığı tekrar kazandırır. Gençlik Aşısı (IAL-SİSTEM) Nasıl Uygulanır? Gençlik aşısı, enjeksiyon işleminin gerçekleştirileceği bölgeye yapılan lokal anestezi sonrasında, cildin altına çok ince iğneler ile uygulanarak 15 – 20 dakika gibi bir sürede gerçekleştirilir. Gençlik Aşısı (IAL-SİSTEM) Ne Zaman Etki Eder ve Ne Kadar Sürer? 30 – 35 yaşlarındaki kişilerde cilt deformasyonu daha az olduğu için, ilk uygulamanın ardından 15 gün arayla 2 seans daha uygulanması yeterli olmaktadır. Uygulamanın en etkili sonuçları ilk üç ay içerisinde alınır. Elde edilen yenilenme etkisini devam ettirmek için 3 – 6 ayda bir seanslar tekrarlanabilir. Daha ileriki yaşlarda ise ilk 2 seanstan 30 gün sonra hyalüronik asidin kalıcılığını arttırıp kırışıklıkları azaltma amacıyla IAL Sistem ACP uygulamasından faydalanılabilir. Gençlik Aşısı (IAL-SİSTEM) Hangi Bölgelere Uygulanabilir? – Alın – Kaş Ortası – Göz Çevresi – Ağız Çevresi – Yüz – Boyun – Dekolte – El Üzerleri Gençlik Aşısı (IAL-SİSTEM) Uygulamasının Avantajları Nelerdir? – Özellikle güneşin zararlı etkilerine maruz kalma, sigara ve alkol kullanımı gibi sebeplerden ötürü cilt dokusunda erkenden meydana gelen zararların giderilmesi ve önlenmesinde etkili bir yöntemdir. – 20 yaşından itibaren tüm cilt tipleri için uygun bir uygulamadır. – Muayene koşulları içerisinde, lokal anestezi ve uygulama dahil olmak üzere 1 saat içerisinde tamamlanabilen, pratik ve öğle molasında bile gerçekleştirilebilir bir yöntemdir. Gençlik Aşısı (IAL-SİSTEM) Yan Etkileri ve Riskleri Var mıdır? – Uygulama sonrası enjeksiyon yerlerinde sinek ısırığı benzeri morluklar oluşabilir, bunlar 2 – 3 gün içerisinde yok olur. – Morarmayı engellemek amaçlı, var ise aspirin kullanımı uygulamadan 2 – 3 gün öncesinden itibaren kesilmelidir. – Çok nadiren alerjik reaksiyonlar oluşabilir. – Hyalüronik asidin erken emilimini engelleme amaçlı, uygulama sonrası sauna, hamam gibi sıcak ortamlardan uzak durulmalıdır. – Hamileler gençlik aşısı uygulaması yaptıramamaktadır. – Genel anestezi gerektirmeyen bir işlem olduğu için anesteziye bağlı riskler ortadan kalkmaktadır. Risk oluşumunun önüne geçmek üzere, uzman ve tecrübeli hekimler uygulama öncesi risk oluşturabilecek etkenlerin (örneğin, alerjik hastalıklar vb.) tespitini yapmakta ve gerekli önlemleri sağlamaktadır.

  • Dermaroller

    Silindir şeklinde bir cihazın üzerinde en az 200-500 adet çok ince iğne olan bir el cihazıdır. Mikroiğneler sıra halinde dizilmiştir. 0,5-2 mm uzunlukta ve 0,1 mm çapındadır. Mikroiğneler paslanmaz özelliktedirler. Dermaroller nerelerde kullanılır? Küçük iğnelerle yapılan dermaroller tedavisi sarkma ve kırışıklık giderme, akne izleri, yara izi tedavisi, cilt çatlaklarında kullanılan bir yöntemdir. Dermarollerın avantajı nedir? Dermaroller her yerde uygulanabilecek, doktorun kolayca ulaşabileceği bir cihazdır. Ülkenin en ücra köşesinde bile kolayca iz ve cilt yenileme tedavileri yapılabilir. Dermaroller nasıl etkili olur? Tedavi sırasında, roller deride gezinirken iğneler üst deride yüzlerce minik kanallar açılır. Bir alanda 15-20 kez geçildiğinde, ortalama cm2 ‘de 250-500 delik açılır. Mikroiğnelerin oluşturduğu mikrokanallar, cilt tarafından yara gibi algılanır. Cildin doğal yara iyileşme sürecinde ortaya çıkan büyüme faktörleri, kollajen, elastin ve hyaluronik asit yapımı tetiklenir. Bunun sonucu olarak o bölgede cilt yenilenmesi meydana gelir. Yenilenen cilt nedeniyle, dermaroller yöntemi kırışıklık, sarkma, akne izleri, yara izleri ve çatlak gidermede etkili şekilde kullanılabilir. Dermaroller nasıl uygulanır? Cilt yenilemede dermarollerın ofis uygulamalarından önce anestezik etkili krem sürülebilir. Tedavi alanından yaklaşık 15-20 kez düz, dik ve oblik şekilde geçilir. Küçük noktavi kanamalar görülebilir. İşlem esnasında veya sonrasında cilt yenileyici losyon ve kremler sürülebilir. Mikroiğneler, cilde uygulanan krem, losyon, serum gibi ürünlerin derinin alt tabakalarına geçişini 200 kat arttırır. Büyüme faktörü, peptid, antioksidan ve vitaminler gibi cildin yenilenmesini uyaran ürünlerle kullanılarak, işlemin etkinliği arttırılabilir, Dermaroller ne sıklıkta ve kaç seans uygulanmalıdır? Dermaroller işlemi uygulama alanına göre ortalama 15-20 dk sürer. 2-6 hafta aralıklarla uygulanabilen yöntemin sonuçlarının iyi olabilmesi için en az 5-6 seans yapılması gerekmektedir. Dermaroller sonuçlarını gözlemlemek için en az 3 ay beklenmelidir. Dermaroller sonrası nelere dikkat edilmelidir? Dermaroller sonrası 2-3 gün sürebilen kızarıklık olabilir. İşlem sonrası birkaç gün cilt yenileyici krem kullanılabilir. Güneşten korunmalıdır. İşlemden sonra ertesi gün günlük yaşama dönülebilir. Dermaroller diğer cilt yenileme yöntemleri ile bir arada kullanılabilir mi? Dermaroller yöntemi diğer cilt yenileyici yöntemlerle kombine edilebilir. Kimyasal peeling, fraksiyonel lazerler, PRP ve mezolif ile birlikte tedavi etkinliği artırılabilir. Evde kullanılan dermarollerların özelliği nasıl olmalıdır? Evde kullanılan dermaroller 0,25 mm uzunluktaki cihazlardır. Haftada iki kez cilt yenileyici ürünlerle birlikte kullanılabilir. İşlem öncesi cihaz sıcak su ile temizlenilmelidir.

  • Google Places
  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2022 DrSistem

bottom of page