Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- FUE Saç Ekimi İle Doğal Saçlara Tekrar Kavuşun!
Dünyada ve türkiye'de en çok tercih edilen saç ekim yöntemi olan FUE saç ekim işlemi , sizlere konforlu bir tedavi süresi sunmaktadır.FUE yönteminin sağladığı avantaj tek seansta en yüksek greft sayısı na ulaşabilme imkanı sunmasıdır. Antalya Saç Ekimi olarak tek seansta 4000 grefte kadar saç ekimi işlemi yapabilmekteyiz. Bu süre kişinin seyrekleşmiş, saç kaybı oluşan bölgenin büyüklüğü ve greft yani ekilecek saç kökü sayısınına göre değişmektedir. FUE saç ekimi yöntemi ile ilk olarak ense bölgesinden saç köklerinin mikro motor yardımı sayesinde donör bölgeden saç kökü alımını gerçekleştiriyoruz. Bu süreçler esnasında saç ekiminin yapılacağı bölgeye ekilecek olan saç kökleri için kanallar açılmaktadır. Alınan greftler yani saç kökleri açılan kanallara tek tek yerleştirilmektedir. Saç ekimi işlem süreleri 2500 - 3000 greft ekim işlemi 5-6 saat sürerken 3500 - 4000 greft saç ekimi ise 7-9 saat arasında değişmektedir. Saç nakli operasyonunu başlamadan kafa bölgesine lokal anestezi uygulanır. Böylece saç ekimi işlemi sırasında kişi hiçbir ağrı ve sızı hissetmeden çok rahat bir operasyon geçirir. Fue tekniği saç ekimi işleminin dışında sakal ekimi, kaş ekimi işlemleri için de uygulanmaktadır. Saç Ekimi işlemi tamamlandıktan sonra kişi gün içinde taburcu olabilir. Saç köklerinin alındığı bölgede kesim işlemi yapılmadığı için yara izi kalmaz. FUE saç ekimi günümüzde en çok tercih edilen yöntemdir. Saç Ekimi Antalya merkezimizde, kişinin saç analizine göre doğru greft sayısı belirlenir ve alınan saç kökleri ile ekim işlemi ağrısız acısız bir operasyonla gerçekleşir. Bu operasyon işlemi tamamlandıktan sonra kişi günlük yaşamına aynı şekilde devam edebilmektedir. #Saç Ekimi Antalya, Antalya Saç Ekimi Fiyatları, Antalya Saç Ekimi Merkezi
- Fibrocell
FibroCell hastanın kendi hücrelerinden elde edilen, zamanın etkilerini geriye çeviren Otolog Fibroblast Hücresel Tedavi yöntemidir. Akıp giden zamana karşı Fibrocell Yaşla birlikte ortaya çıkan yüz kırışıklıkları, kadın erkek tüm insanların sıkıntısıdır. Yıpranan dokuda canlılığını kaybeden hücrelerle birlikte kollajen ve elastin üretimi azalır. Artık bu durum, doku mühendisliği teknikleriyle önlenebilmektedir. Bu bölgeye nakledilen fibroblast hücreleri dokunun eski canlılığını kazanmasını sağlar. Fibroblast - Bağ dokusunun ana hücreleridir. - Yassı uzun ya da ovalimsidirler. - Gövde kısımlarından sitoplazmik uzantılar çıkar, çekirdekleri oval olan hücrelerdir. - Bağ dokunun ana maddesi olan ve yaraların iyileşmesinde işlevi olan kollajen proteininin yapımından sorumlu hücrelerdendirler. Otolog Fibroblast Uygulaması Doğaldır. Etki süreci ve kalıcılığı diğer uygulamalara göre daha uzun sürer. Uygulama, yaşayan, dinamik bir protein tamir sistemi ile tedavi ardından 12-24 ay boyunca kademeli olarak düzeltme sağlar. Bu düzelme uzun sürelidir, araştırmacılara göre, dağılmadan 4,5 yıl boyunca sürer. Bu süreyi kişinin yaşam kalitesi (sigara kullanımı, stres altında olması, yaşı, cilt yapısı, su tüketimi, beslenme alışkanlıkları, cilt bakımı, genetik yapısı, mimik yapması) ve dış etkenlerin varlığı (UV ışınları) etkiler. Kişiye özgü olması sebebiyle allerjik bir reaksiyona sebep olmaz. Hücre Üretilmesi Hücreler bırakıldıkları yere dağılırken kendileri dolgu maddelerini üretir. Biyopsi materyalinden elde edilen hücreler ileride dondurularak tekrar biyopsi alınmadan kullanılabilir. Dondurulmuş hücreler sayılarına bağlı olarak yaklaşık 6-8 kez kullanılabilir. Fibrocell, FDA tarafından onaylanmış bir yöntem ile üretilmektedir. Dünyadaki Uygulama Alanları - Dermatoloji ve Dermokozmetik - Plastik ve Rekonstriktif Cerrahi - Kronik yara tedavisinde - Yüzdeki kırışıklıklar - Dudakların dolgunlaştırılması Otolog Fibrolast Uygulaması kullanım alanları Saç dökülmesi ve saçsızlık tedavisinde Cilt çatlakları (Strech mark) tedavisinde Mezoterapi ile yapılabilecek yüz yenileme (Facial rejuvenation) uygulamaları 'Akne' veya suçiçeği gibi rahatsızlıklar sonrası oluşan çukurların doldurulması Yanık, geçirilmiş cerrahi ya da travmaya bağlı oyukluk ve nedbelerin tedavisi Kapanmayan kronik yaraların tedavisinde FibroCell Uygulama öncesinde yapılması gerekenler Uygulama yapılacak hasta kan inceltici tedavisi ( Aspirin, Kumarin, Plavix ) görüyorsa bir gün önceden bu ilaçların kesilmesi gereklidir. Uygulanacak bölge öncelikle mekanik olarak ( gazlı bez veya pamuk ) ile temizlenmelidir. Özellikle bayanlarda yüzde yapılacak uygulamalarda makyaj varsa kişi bunu önceden çıkarmalı ya da doktor uygulama öncesi uygun temzileyicilerle ( cleasing milk & tonik) temizlenmeli ve cilt dezenfeksiyonu için piyasada mevcut muayenehanelerde kullanılan cilt dezenfeksiyon solüsyonları ile hasta uygulanmaya hazırlanmalıdır. #fibrocell#yaşlılık#gençkalma
- PRP - Anti-aging
PRP nedir ? Platelet Rich Plazma kelimelerinin baş harflerinden alınan PRP; günümüzde cilt gençleştirme yöntemlerinden hücresel tedavide gelinen en iyi noktalardan biridir. Platelettrombosit demek olup ; trombositler kanımızda var olan hücrelerdir. Sayıları ortalama 300 000 kadar ve ömürleri 4 gündür. 2-4 mm çaplı bu hücreler kanın pıhtılaşma veya akışkanlık özelliklerini ve yaraların iyileştirilmesinde yara yerinin temizlenmesi görevlerini yerine getirir. Ayrıca trombositlerden salınan büyüme faktörleri hücrelerin onarım mekanizmasını devreye sokarak yaraların iyileşmesini sağlamaktadır. Anti-aging ve PRP ilişkisi Cildin ışıklarla, lazerle veya kimyasal peelinglerle uyarılması aslında sınırlandırılmış hasarla ciltte onarımı ve gençleşmeyi tetiklemektir. Kısacası ciltte çok hafif hasar yaratır gibi yaparak cildi uyarıp; yara iyileşme mekanizmasını devreye sokmak aslında cildi gençleştirmek için bir tetiktir. Çünkü hücreler uyarı sonrası harekete geçer; yara iyileşmesini taklit edercesine üretim başlar, kollajen ve elastik lif üretir, dolaşım artar, dokunun uyarılan bölgesi temizlenir, arınır; dolayısıyla rengi açılır, damarları iyileşir, cildin sağlığı eskisinden daha iyi olacak şekilde geri kazanılır. Cilt uyarılmazsa yaşlanır; sloganım adeta, ancak burada vurgulamak istediğim şu, mekanik veya kimyasal, iğneli veya iğnesiz cilde uygun olan doğru yöntemleri kullanarak cildi uyarmakla yılları geriye çevirmiş, anti-aging yapmış olabilmekteyiz. PRP tek başına ne kadar etkilidir ? Sonuçları nelerdir ve etkisi ne kadar sürer ? Hücresel tedavi yöntemi ile kastedilen, hücrelerin çalışmasını teşvik etmek ve ihtiyacı olan malzemeleri vermektir. Bu yöntem hücrelerin çalışmasını tetikleyen büyüme faktörlerine ortam sağladığı için, anti-aging tedavide değişmeyecek bir yere oturmuş durumdadır. PRP tedavisinin tek başına yeterliliği, kişinin yaşına, yaşanmışlığına, cildin görünen ve analiz edilen sonucuna göre değişecektir. Cildi güneşten yıpranmış ve sarkmış da olsa yapılması faydalıdır, sadece cansız ve soluk görünüyorsa da yapılabilir. Tedavinin herhangi bir yan etkisi var mıdır ? Bu tedavi otolog yani kişinin kendi hücresinin tekrar kendisine verilmesiyle ilişkili olduğu için zararı yoktur, uygulanabilir ; ancak beklentileri açısından uygulayan hekimin hastasını doğru tedavilerle gerekirse desteklemesi uygundur. Her yaş grubunda ve cilt tipinde aynı etkiyi yaratması mümkün müdür ? PRP tedavisinin sonuçları, kişinin yaşı, cildini güneşten koruma şekli, sigara içip içmemesi, stres, beslenme, uyku durumları ile ilişkilidir. Her tedavide bu geçerlidir, insan hücrelerden oluşan canlı bir mekanizmadır. Tetiklenen hücreler 2-3 hafta içinde ürettikleri kollajen, elastik liflerin gerginleştirici etkinliklerini cilde yansıtmaya başlar, ciltte nemlenme etkisi ise daha erken fark edilebilir. Özellikle hangi yaşlanma sorunlarına çözüm getirebilir ? Güneşten etkilenen ciltlerdeki homojen olmayan renk sorununa çözüm getirebildiği gibi ciltteki savunmayı arttırarak kuruluk veya hasarla ya da cilt egzemasıyla ilgili sorunlara da iyi gelebilmektedir. 30 yaş üstü her cilde sağlık kazandırmak adına uygulama yapılabilir. #prp#antiaging#yaşlanma#gençlik
- HYPOXI METODU İLE SAĞLIKLI ZAYIFLAMAK MÜMKÜN!
Hypoxi sayesinde, kişiye özel beslenme, egzersiz ve teknoloji ile sağlıklı bir şekilde zayıflamak mümkün... HYPOXI, kan dolaşımının zayıf olduğu problem bölgelerinde dolaşımı arttırmak ve yapılan egzersiz ile enerji ihtiyacı artan çizgili kasların, bu enerjiyi, dolaşımın desteklendiği problem bölgelerindeki yağ asitlerinden almasını sağlamaktır . Bu amaçla Dr. Egger, vakum terapi ve egzersizi birleştirdi. HYPOXI YÖNTEMİ Vücut şekillendirmede yenilikçi ve doğal bir yol Basınç+Vakum+Vakum Terapi+Yağ Yakım Egzersizi Neden HYPOXI ? Çünkü, bireysel problemlerin bireysel çözümlere ihtiyacı vardır ! Sonuç Problem bölgelerinde santim kaybı Kilo kaybı Sıkı cilt Sağlıklı dengeli beslenme Metabolizmanın hızlanması
- Neden Zayıflamalıyız?
Çok az kişi biraz sporsal etkinlik ve “normal” beslenme alışkanlıklarıyla güzel bir vücuda sahip olma şansına sahiptir. Sadece yağ depolarının bulunduğu yerler değil, yağı nereden kaybettiğimiz de kişinin kendi yapısal özelliğinden kaynaklanmaktadır. “ideal tip” klasik egzersiz sırasında tüm vücut ısınır “armut tip” klasik egzersiz ile soğuk bölgeler daha da soğur “elma tipi” Karın bölgesi her zaman soğuktur Basit bir test size kişisel yapınızı gösterir: Değişik bölgelerde cilt yüzeyinin ısısını kontrol ediniz: Soğuk bölge, kan dolaşımının zayıf olduğu anlamına gelir – klasik egzersiz ve/veya diyet ile bu bölgelerde yağ kaybı zordur. Peki problem bölgelerinden kurtulmak için ne yaparsınız ? •Bol spor ? •Yemek alışkanlığınızı değiştirmek? Tebrikler kilo verdiniz ! Peki, problem bölgesinden mi? DEVRİMSEL BİR FİKİR: HYPOXI Dr. N orbert Egger, alanında 20 yılı aşkın süredir tecrübesi olan bir spor bilimcisidir. Kendi spor ve vücut şekillendirme stüdyosunda bir çok terapi yöntemini deneme fırsatı olmuştur. Müşterileri zayıflayabiliyor ancak istedikleri forma kavuşamıyorlardı. Müşterilerine tamda istedikleri şekli verebilmenin amacında olan Dr Egger, 1997’de vücut şekillendirmede tamamen yeni bir dönem açtı. Ortaya çıkan fikir şuydu; Terapi ve egzersizleri birleştirerek hedefli vücut şekillendirme yani HYPOXI yapmak! HYPOXI, kan dolaşımının zayıf olduğu problem bölgelerinde dolaşımı arttırmak ve yapılan egzersiz ile enerji ihtiyacı artan çizgili kasların, bu enerjiyi, dolaşımın desteklendiği problem bölgelerindeki yağ asitlerinden almasını sağlamaktır . Bu amaçla Dr. Egger, vakum terapi ve egzersizi birleştirdi. HYPOXI YÖNTEMİ Vücut şekillendirmede yenilikçi ve doğal bir yol Basınç+Vakum+Vakum Terapi+Yağ Yakım Egzersizi Neden HYPOXI ? Çünkü, bireysel problemlerin bireysel çözümlere ihtiyacı vardır ! Sonuç Problem bölgelerinde santim kaybı Kilo kaybı Sıkı cilt Sağlıklı dengeli beslenme Metabolizmanın hızlanması
- BLEFAROPLASTİ / GÖZ KAPAĞI ESTETİĞİ
Blefaroplasti, üst ve alt göz kapaklarına yapılan estetik işlemdir. Üst göz kapağı derisinin, yer çekimine bağlı olarak, zaman içerisinde aşağı ve yana doğru sarkmasını düzeltmek için yapılır. Üst göz kapağındaki aşağı doğru sarkma, hastanın sağa ve sola doğru olan yan görüşünü de azaltabilir. Alt göz kapağında da oluşan sarkmaları ve göz altı torbalarını düzeltmek için yapılır. Blefaroplasti ameliyatı ile üst ve alt göz kapaklarındaki sarkan deri bölümleri ve yağ dokusu çıkarılır. Bu işlem gözlerin dış kenarında bulunan “kaz ayağı” dediğimiz kırışıkları ve göz altı morlukları azaltır. Blefasroplasti, hem genel hem de lokal anestezi ile yapılabilir. Günübirlik bir işlemdir, yani hastanede kalmanız gerekmez. Sadece üst göz kapağı için olan işlem 1 saat kadar sürerken, hem alt hem de üst göz kapağı estetiği yapılacaksa 2 saat kadar sürebilir.
- BİŞEKTOMİ – YANAKTAN YAĞ ALINMASI
Yanağınızda, çiğneme kaslarının arasında bulunan yağ dokusu, zamanla aşağıya doğru sarkar. Bu sarkma siz de yorgun ve yaşlı bir yüz ifadesine neden olabilir. Bişektomi denilen yanaklardan yağ alma işlemi, daha keskin yüz hatlarına sahip olmanıza yardımcı olur ve elmacık kemiğinizin daha görünür olmasını sağlar. Yüzün genç görünmesi için, ters üçgen şeklinde olması gerekir, yani yüzün üst-yan kısımlarının daha dolgun olması gerekir. Özellikle yuvarlak yüz hatlarına sahip olanlara veya kare yüz yapısına sahip olanlara bişektomi yapılması, yüzün ters üçgen görünmesini sağlar. Bişektomi, Hollywood yıldızlarının sıklıkla yaptırdığı ameliyatlar arasındadır. Bu yüzden “Hollywood yanağı” ismi de verilir. İşlem hem lokal hem de genel anestezi altında yapılabilir. Ameliyat süresi yaklaşık bir saattir.
- OTOPLASTİ / KULAK ESTETİĞİ
Kulak estetiği – Kepçe kulak ameliyatı Otoplasti, kulak kıkırdağına daha anatomik ve daha doğal şekil vermeyi hedefleyen bir ameliyattır. Bu ameliyatla, kulak kepçesinin şekli, boyutu ve pozisyonu değişebilir. Toplumda kulak deformitesi görülme oranı %5 ‘tir. Birçok farklı nedenle bu ameliyat yapılsa da, kulak estetiğinin günümüzde en sık nedeni halk arasında “kepçe kulak” olarak tarif edilen protrüde kulaklardır. Kulak estetiği ameliyatı 6 yaşından itibaren yapılabilir. Kulak kıkırdağı gelişiminin %80’ini 6 yaşına kadar tamamlamış olur, kulak estetiğinde, burun estetiğinde olduğu gibi 18 yaşına kadar beklemeye gerek yoktur. Kulaklarında şekil bozukluğu olan çocuklarda, bu bozukluğun okul öncesi düzeltilmesini tavsiye ederiz. Çocuklar, yaşlarının gereği, daha saf duygularla hareket ederler, mecaz ve empati gibi duyguları tam olarak gelişmemiştir. Bu durum, kulaklarında şekil bozukluğu olan çocuk ile okluda alay edilmesine neden olabilir. Bu ameliyat, hem lokal hem de genel anestezi ile yapılabilir. Her iki kulağa uygulanabildiği gibi sadece tek kulağa da uygulanır. Ameliyat süresi, ameliyat tekniğine göre değişmekle birlikte, yaklaşık 1,5- 2 saattir. “Kepçe kulak” denilen kulak deformitesi, aslında, altında birkaç kulak kepçesi deformitesini birlikte barındırabilir, kulak memesinin şekil bozukluğu, kulak kepçesinin çukur kısmının aşırı büyük olması veya kulak kepçesinin yüze dik olacak şekilde bir yapı oluşturması gibi. Bu şekil bozukluklarının hepsine farklı ameliyat teknikleri ile müdahale edilebilir, nitekim 200 civarı kulak estetiği yöntemi tanımlanmıştır. Cerrahınız ile yapacağınız görüşme sonrasında size en uygun tekniğin hangisi olduğuna karar verilir.
- SES KISIKLIĞI
Normal ses kalitesindeki tüm değişimler genel olarak ses kısıklığı olarak tanımlanmaktadır. Konuşma sırasında ses telleri arasından hava kaçağı, ses frekansında değişme, sesin aralıklı kesilmesi gibi farklı patolojilerle farklı belirtiler oluşmaktadır. Ses kısıklığını tetikleyen en önemli etkenler nelerdir? Ses oluşumu akciğerlerden gelen havanın ses telleri arasından geçişi sırasında başlar. Gırtlak (larinks) kaslarının fonksiyonu ile birbirine yaklaşan ses telleri hava basıncının etkisi ile pasif olarak titreşirler. Bu titreşim yüzeyel dokuda (ses telini kaplayan mukoza ve mukozanın hemen altındaki gevşek doku) oluşur ve ortadan yanlara doğru hareket eden mukoza dalgası meydana gelir. Ses telleri seviyesinde oluşan ses boğaz, geniz, burun, sinüs ve ağız boşluklarından oluşan rezonans (tını) çemberinde biçimlendirilerek son şeklini alır. Ses bozuklukları gırtlak içindeki ya da normal ses oluşumunda fonksiyon gören gırtlak dışı organlardaki problemlere bağlı olarak meydana gelebilir. Normal ses oluşumu için ses tellerinin tüm uzunlukları boyunca simetrik olarak birbirlerine yaklaşabilmeleri gereklidir. Ses teli felci ya da ses teli serbest kenarında yer alan büyük kitleler yetersiz yaklaşma nedeni ile hava kaçağı ve nefesli sese neden olurlar. Ses tellerinin normal fonksiyonu için titreşim yapan iç serbest kenarlarının yüzeyi düzgün olmalıdır. Bu bölgedeki polip, nodül, tümör gibi patolojiler ya da yüzeyel düzensizlikler de ses karakterini bozarlar. Ses tellerinin şişmesine (ödem) neden olan ses teli iltihapları (larenjit), boğaz ve sinüslerdeki enfeksiyonlar, sigara kullanımı, mide asit kaçağı (reflü), sesin kötü kullanımı ve aşırı zorlanması gibi durumlar da ses kısıklığına neden olurlar. Aşırı zorlanma sonucunda ses teli içine kanama oluşarak ani ses kısıklığı yapabilir. Ayrıca sesin şekillendiği rezonatör çemberin herhangi bir yerindeki patoloji de sesi etkiler. Burun tıkanıklığında oluşan ses değişikliği hiponazal konuşma olarak, burun pasajının aşırı genişlediği hastalıklarda oluşan ses ise hipernazal konuşma olarak isimlendirilmektedir. Boğazın arka ve alt kısmındaki kitleler “sıcak patates sesi” olarak isimlendirilen karakteristik bir ses değişikliğine neden olurlar. Anatomi normalken gırtlak adalelerinin anormal fonksiyonuna bağlı ses bozuklukları oluşabilir. Ses kısıklığında tanı nasıl konulur? Ses kısıklığının tanısında öncelikle detaylı bir hikaye alınmalıdır. Problemin sürekli ya da ara ara olması, sabah ya da akşam saatlerinde belirginleşmesi, sigara kullanımı, sesin aşırı zorlanması gibi detaylar tanıya yardımcı olmaktadır. Asıl tanı ise ses tellerinin muayenesi ile konulmaktadır. Muayene için larinks muayene aynaları, sert endoskopik sistemler ya da burun yoluyla muayene imkanı sağlayan bükülebilir endoskoplar kullanılmaktadır. Bu şekilde tanı konulamayan hastalarda ses tellerinin titreşimini değerlendirmek için laringostroboskopi ve ses tellerini detaylı olarak incelemek için ameliyathane şartlarında mikroskop ile muayene yapılabilmektedir. Ses kısıklıkları, sigara kullanan hastalarda daha önemli olmak üzere, ses telinden köken alan ve tümöre dönüşme potansiyeli olan hastalıkların ve tümörlerin habercisi olabildiğinden şikayetlerin 4-5 günde düzelmeye başlamaması halinde vakit geçirmeden muayene yapılmalıdır. Ses kısıklığına bağlı olarak oluşan hastalıklar var mı? Ses kısıklığının nedeni ses teli felci olan hastalarda aynı zamanda yutkunma sırasında alt solunum yollarının girişini kapatma fonksiyonuna katılan ses tellerinin tam çalışmaması gıdaların ve tükürüğün akciğerlere kaçmasına bağlı hastalıklar oluşturabilmektedir. Yine ses teli felçleri ya da bu bölgeyi daraltan kitleler solunum yetmezliği ve buna bağlı efor kapasitesi kısıtlanması, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği hatta boğulmaya neden olabilmektedir. Ses kısıklığının tedavisi ve korunma yolları nelerdir? Tedavi nedene yönelik olarak yapılmaktadır. Hemen tüm tedavi yöntemlerinin içeriğinde ses kullanımının azaltılması (ya da bir süre tam ses istirahati), sigara kullanımının kesin olarak bırakılması, günlük sıvı alımının (özellikle ılık su) artırılması ve mide asit salgısının azaltılması bulunmaktadır. Tümoral hastalıklar dışındaki patolojilerde “düşük güçlü laser tedavisi” son zamanlarda giderek daha fazla oranda kullanılmaya başlanmış olup özellikle iyileşme süreçlerinin kısaltılmasına yönelik başarılı sonuçlar alınmaktadır. Ses teli iltihaplarının tedavisinde antibiyotikler ve ödem azaltan ilaçlar kullanılmaktadır. Ses teli nodülleri için öncelikle ses kullanma eğitimi uygulanırken polipler ve tümöral hastalıklar için cerrahi yöntemler gerekmektedir. Kötü huylu bazı hastalıkların tedavisinde erken dönemde cerrahi yerine ışın tedavisi de tercih edilebilmektedir. Ses teli felçlerinde yan pozisyonda hareketsiz kalmış ses telinin orta hatta yaklaştırılmasına yönelik cerrahiler ya da serbest kenara çeşitli enjeksiyonlar uygulanabilmektedir. Mide asit kaçağı (reflü) tanısı konulan hastalarda gastroenterolojik muayene yapılmalıdır. Ses teli kaslarının aşırı çalışması nedeni ile oluşan ses hastalıklarında konuşma tedavileri ve botox enjeksiyonu gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ne zaman doktora başvurulmalı? Nedeni belli olmayan ses kısıklığı oluşması durumunda özellikle sigara içen hastaların en kısa zamanda KBB uzmanına başvurmaları gerekir. Aşırı bağırma sonrasında ya da gribal enfeksiyonlarda oluşan kısıklıklarda 4-5 günden sonra düzelme başlamaması durumunda muayene olmak uygun olur. Ses kısıklığı konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Ses tellerini olumsuz etkileyen en önemli unsurlar mukozanın kuruması, sigara dumanı, mide asidi ve sesin aşırı ve zorlamalı kullanılmasıdır. Bu nedenle sigara içilmemesi, bol miktarda su içilmesi, mide asidi yüksek seviyede iken (yemek sonrası 2-3 saat) yatar pozisyona geçilmemesi, özellikle yatak odalarında hava kuruluğunun önlenmesi, burun tıkanıklığı, sinüzit gibi ses tellerini olumsuz etkileyen problemlerin çözülmesi ve yüksek sesle ve uzun konuşmalardan kaçınılması genel olarak ses kısıklığı riskini azaltacaktır. Ses kısıklığı önemli hastalıkların habercisi olabildiği için hastaların ses şikayetlerinin 4-5 gün içinde düzelmeye başlamaması durumunda bir KBB uzmanına muayene olmaları gereklidir.
- ÇOCUKLARDA UYKU APNESİ
"Apne" Yunanca bir kelimedir. "Nefessizlik" anlamına gelir. Tıkayıcı Uyku Apne Sendromunda, uykuda sık sık tekrarlayan nefes durmaları, şiddetli horlama ve bunların yol açtığı bazı belirtiler vardır. Her nefes durması sırasında kandaki oksijen miktarı azalır ve kalp kanı pompalamak için daha çok çalışmak zorunda kalır. Tansiyon yükselir ve nefes alma tekrar başladıktan sonra bile tansiyon bir süre yüksek kalır. Kalp bazen düzensiz çalışır hatta bir kaç saniye durabilir. Uykudaki ani ölümlerin bazılarından bu kalp durmaları sorumlu tutulmaktadır. Uykuda nefes durmaları (apne) gece içinde yüzlerce kez tekrarlayabilir. Öyle ki, bazı kişiler toplam uyku sürelerinin dörtte üçünü nefes almadan geçirir. Oysa apnelerin çok azı hastanın yakınları tarafından fark edilir. Her nefes durmasının ardından saniyeler süren kısa bir uyanıklık dönemi olur. Bu kısa uyanıklık dönemlerini hasta uyanıklık olarak algılamaz ama bunlar uykunun derinleşmesini ve dinlendirici bir uyku haline gelmesini engeller. Nefes almakta zorlanan hasta harcadığı çaba nedeniyle çok terler, yatakta sürekli dönerek yatış pozisyonunu değiştirir. Yine hastalık nedeniyle genellikle gecede bir iki kez tuvalete kalkma ihtiyacı duyulur. Bunların sonucunda uyku kalitesiz ve yüzeysel bir hale gelir. Böylece kalitesiz ve yüzeysel bir uyku uyunur. Çocuklarda Tıkayıcı Uyku Apne Sendromunun Nedeni Nedir? Çocuklarda en sık neden bademcik, geniz eti büyümeleri ve şişmanlıktır. Tıkayıcı Uyku Apne Sendromunun Sonuçları Nelerdir? Gece uykusunun dinlendirici olmaması nedeniyle hasta ne kadar uzun süre uyumuş olursa olsun sabah yataktan kalktığında kendisini yorgun ve uykulu hisseder. Baş ağrısı ve ağız kuruluğundan şikayet edebilir. Yorgunluk gün boyu devam ettiği için unutkanlık ve dikkat eksikliği nedeniyle işinde verimli olamaz, gergin ve sıkıntılıdır. Ayrıca davranış bozuklukları, okul performansında düşme, geceleri altını ıslatma problemleri görülebilir. Bu hastalık tedavi edilmediğinde sağ kalp yetersizliği ve nadirde olsa ani ölümler olabilir. Tanı Nasıl Konur? Sürekli ve şiddetli horlaması olanlar, uykuda nefes durmaları olduğu fark edilenler, yeterli süre uyuduğu halde sabahları yorgun ve uykusunu alamamış halde uyananlar hekime başvurmalıdır. Bu kişilere uyku laboratuvarında uyku incelemesi yapılmalıdır. Uyku incelemesinin sonucunda horlama ve uyku apne sendromunun derecesi belirlenir ve tedavi biçimine karar verilir. Tedavide Neler Yapılabilir? Nedene yönelik tedavi gerekir. Neden bademcik ve geniz eti büyüklüğü ise bademcik ve geniz etinin alınması gerekir. Şişman çocukların kilo vermesi sağlanmalıdır. Ağır olgularda ağız içi araç ve CPAP denilen üst hava yolunun açık kalmasını sağlayan cihazlar kullanılır.
- GENIZ ETI (ADENOID) NEDIR? GENIZ ETI AMELIYATI NASIL OLUR?
Geniz eti, üzüm salkımına benzer şekilli ve burun ile boğaz arasına yerleşmiş bir dokudur. Geniz eti, burundan giren bakteri ve virüs cinsi mikropları yakalar ve vücudun mikroplarla savaşmasına yardımcı maddeler olan antikorları üretir. Eğer çocuğunuzda sürekli ya da sık tekrarlayan geniz eti büyümesi veya iltihabı varsa, doktorunuz geniz eti ameliyatı önerebilir. Çocuklar geniz eti alındıktan sonra daha sık hastalanmazlar; çünkü, vücutta geniz eti gibi görev yapan başka dokular aynı fonksiyonları yeterince yapabilirler. geniz eti ameliyatı doktor estetikkbb muammer ozturk Geniz eti belirtileri nelerdir? Geniz etinin büyümesi halinde çeşitli belirtiler görülebilir. Çocuğunuzda aşağıdaki belirtilerinden biri veya birkaçı bulunabilir : Burundan nefes almakta güçlük Sürekli ağızdan nefes alma Burun tıkalı gibi genizden konuşma Nefes alırkan ses çıkması Uyku sırasında horlama Uyku sırasında birkaç saniye süreyle nefesini tutma (Uyku apnesi) Eğer çocuğunuzda geniz etinin büyüdüğünden veya iltihaplı olduğundan şüpheleniyorsanız doktorunuza başvurunuz. Geniz eti tedavisi nasıldır? Doktorunuz çocuğunuzun iltihaplı geniz etini ilk önce antibiyotiklerle tedavi etmeye çalışabilir. Eğer geniz eti iltihaplı değilse, doktorunuz bir süre beklemeyi önerebilir, çünkü çocuklarda geniz etinin bir miktar büyümesi normaldir. Zamanla çocuğunuzun geniz eti kendiliğinden küçülebilir. Geniz eti ameliyatına hangi durumlarda karar verilir? Doktorunuz, çocuğunuzda aşağıdaki durumlardan biri veya birkaçı varsa geniz eti ameliyatı önerebilir: Nefes alma güçlüğü Uyku apnesi Sık tekrarlayan geniz eti iltihabı Konuşma bozukluğu Geniz eti ameliyatı nasıl olur? Ne kadar basit görünüyor olursa olsun, her ameliyat çocuk ve ebeveynler için genellikle korkutucudur. Onu nelerin beklediğini anlatarak, çocuğunuzun kendini ameliyata hazırlamasına yardımcı olabilirsiniz. Geniz eti ameliyatında; Çocuğunuz, genel anestezi verilerek uyutulacaktır. Bu, ameliyatın bir ameliyathanede yapılacağı ve çocuğunuzun ameliyat sırasında bir anestezi uzmanı tarafından izleneceği anlamını taşır. Çocuğunuz yaklaşık 20 dakika süreyle uyuyacaktır Cerrah, geniz etini çocuğunuzun ağzının içinden alacaktır. Geniz eti ameliyatı için deride bir kesi yapılmasına gerek yoktur. Çocuğunuz uyanma odasında ayılacaktır. Solunum güçlüğü veya kanama belirtisi olması halinde tekrar ameliyathaneye alınması gerekebilir. Genellikle hastanede toplam kalış süresi 5-10 saat arasında olmaktadır.
- BOYUN GENÇLEŞTİRME
Boyun Gençleştirme Yaşlanan yüzle birlikte boyun dokuları da yaşlanma belirtileri göstermeye başlar. Ayrıca alınan fazla kilolar da çene altında ve boyunda yağ birikimlerine yol açarak kötü ve yaşlanmış bir görüntü yaratır. Boyun gençleştirme işlemleri ile bu bölgenin daha genç ve güzel görünmesi sağlanabilir. Boyun cildinde aşırı sarkma yoksa ve sorun sadece çene altı ve boyunda fazla yağ birikimi ise, bu durum çene altından bu bölgeye yapılacak liposuction denilen, yağların uzaklaştırılması işlemi ile düzeltilebilir. rinoplasti ameliyatlari estetigi doktor estetikkbb muammer ozturk Boyun Gençleştirme Ameliyatı Nedir? Yerçekimi; yüzde oluşan sarkmaların en önemli sebepleri arasındadır. Genetik etkenler ya da kilo alıp verme, stres, çevre kirliliği, yanlış beslenme alışkanlıkları gibi unsurlar; zamanla insan derisinde gevşemelere yol açar. Deride meydana gelen bu gevşemeler; alın ve orta yüz bölgesinde hatların aşağı doğru yer değiştirmesine sebep olur. Bundan dolayı da alt yüz ve boyun bölgesinde deri bollukları ortaya çıkarak, yüz şeklinde bozulmalar meydana gelir. Bu duruma genel itibari ile yüz ovalinin bozulması adı verilmektedir. Çene altı ve boyun arasında bulunan açı düzleşerek, özellikle profilden kişinin yaşlı görünmesine sebep olan bu durum, psikolojik olarak da ciddi sorunlara sebep olabilir. Boyunda yağ birikintileri, derinin gergin ve hastanın genç olduğu durumlarda vakumla yağ alma yani liposuction yöntemleri ile tedavi edilebilir. Bu aşamada en önemli ve dikkat edilmesi, titizlikle davranılması gereken konu; doğru hasta seçimi ile doğru yöntemleri belirleyebilecek bir doktor tercih edilmesidir. Boyun bölgesindeki deri oldukça ince olduğu için içerisinde bulunan yağlar boşaltıldığında, sarkabilir. Bu gibi durumlarda hasta en detaylı şekilde analiz edilmeli ve hasta için en uygun yönteme karar verilmelidir. Boyun Gençleştirme Ameliyatı Nasıl Yapılır? İşlem genel yada lokal anestezi ile yapılabilir. Üç dört günlük bir boyun sargısı ve oluşan morluk ve şişliklerin geçmesi için, 10 günlük bir iyileşme dönemi sonrasında tatminkar sonuçlar alınır. Ciltte sarkmalar mevcutsa liposuction işlemine ek olarak cildin gerginliğini sağlayan ince bir kas olan, platizmanın gerilmesi işlemi ile sorun halledilebilir. Bu işlemde çene altındaki cilt çizgileri içine gizlenebilen, sonradan iz bırakmayan, 3-4 cm’lik bir kesi yapılır. İyileşme sürecinde yine 3-4 günlük bir boyun sargısı yapılır ve morluk ve şişlikler 10 günde düzelir. Bu işlemler çok ciddi ağrı yaratmayan, sağlık açısından önemli riskleri olmayan, kişiye daha genç ve güzel bir görünümün kolaylıkla sağlanabileceği uygulamalardır. Boyun Gençleştirme Ameliyatında İz Kalır mı? Boyun germe operasyonlarında iyi bir planlama yapmak koşuluyla operasyon izlerinin en iyi saklanabildiği estetik ameliyatlardandır. Doğru yöntemlerle yapılan ameliyatlarda, operasyon izi dışarıdan belli olmayacak şekilde konumlandırılmaktadır. Ameliyattan önce sigara kullanımını sonlandırmak, kan sulandırıcılardan uzak durmak oldukça önemlidir. Operasyon genel anestezi altında uygulanmaktadır. Operasyondan sonra hissedilen ağrı minimaldir. Boyun germe operasyonundan bir hafta sonra iş ve sosyal hayata geri dönülebilir.
















