Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- KEPÇE KULAK TEDAVİSİ
Kepçe Kulak Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri Kepçe Kulak Estetiği (Aurikoplasti) ihtiyacı, kulaktaki bazı kıvrımların oluşmaması ya da kulak kepçesi kıkırdağının çok gelişmiş olması nedeni ile oluşur. Sosyal hayatta çok rahatsız edici olabilen bir problemdir. Özellikle çocukluk yaşlarında, okulda problemlere yol açar. Bu yüzden günümüzdeki yeni görüşe göre çocuklar okula başlamadan düzeltilmesi uygun olur. Çocuklarda genel, erişkinlerde ise genel ya da lokal anestezi altında kolayca düzeltilebilir. Kepçe Kulak Estetiği (Aurikoplasti), kulak arkasında sonradan iz bırakmayan ve dikiş alınmasını gerektirmeyen kesilerle yapılır. Ameliyattan sonraki 1 hafta kulak sargısı ve pansumanları yapılır. Daha sonraki 1 ay ise evde baş bantları kullanılması istenir. Kepçe Kulak Estetiği (Aurikoplasti), özellikle çocukları çok memnun eden ve önemli bir sosyal problemi halledilebilen bir cerrahidir ve çocuklar ve erişkinler tarafından çok rahatlıkla tolere edilir. Hastalar 1 hafta sonra günlük yaşamlarına dönebilirler. Kepçe Kulak, Ameliyatsız Şekilde Tedavi Edilir mi? Kulak yapısında en yaygın şekilde görülen bozukluk, kepçe kulak olmaktadır. Kepçe kulak çeşitli durumlarda genetik ve kalıtsal sebeplerden ayrı olarak ortaya çıkar. Genel olarak ailede kepçe kulak öyküsü olan kişilerde bu durumun görülme sıklığı %8 olmaktadır. Toplumda görülme oranı ise yüzde 20 civarındadır. Kız ve erkek çocuklarda eşit görülmektedir. Tek ya da çift taraflı olabilmektedir. Bu denli yaygın görülen bir sorun olması ve özellikle çocukluk döneminde ciddi psikolojik sorunlara sebep olması dolayısıyla aileler tarafından en merak edilen konuların başında; kepçe kulak sorununun ameliyatsız olarak düzeltilip düzeltilemeyeceği gelmektedir. Kepçe kulak, ameliyatsız şekilde düzeltilebilen bir yöntem değildir. Ameliyatsız olarak kulakların düzeltilebileceği tek dönem yenidoğan dönemidir. Anneden geçen östrojen hormonlarına bağlı olarak oldukça esnek olan kulaklar, bu dönemde çeşitli bandaj ve kalıplarla şekillendirilebilir. İlk üç günlük dönemde yapılabilecek bu uygulama; ergenlik döneminde eski haline dönebilir. Hormonlar sebebiyle kulaklar tekrar kepçe olmaya başlayabilir. Kepçe Kulak Ameliyatı Ne Zaman Yapılabilir? Kulak, 3 yaşında erişkin boyutlarının % 85’ine erişmektedir. Dolayısıyla da kepçe kulak deformitesinin onarımı için yapılacak olan tedaviler; 3 yaş ile okul çağı arasındaki dönemde yapılabilir. Bu sayede çocuğun psikolojik travması okul döneminden önce engellenmiş olur. Kulak ameliyatının 4 yaşlarında yapılmasıyla kulakta bir gelişim sorunu olmadığı gösterilmiş olsa da genellikle kepçe kulak ameliyatlarını okul öncesi dönemde 5-7 yaşlarında yapılmaktadır. Bu yaşlar, kepçe kulak ameliyatı için en uygun yaşlardır. Bu yaşlarda hem kulak gelişimi tamamlanmış hem de tedavi açısından kulak oldukça esnek ve dikişlerle şekillendirilebilir yapıda olmaktadır. Fakat genel olarak genel anestezi altında uygulanması gereken bu ameliyat için mutlaka deneyimli, uzman, alanında iyi eğitim görmüş kişiler tercih edilmelidir. Kişi, çocukluk döneminde bu operasyonu geçirmemişse yetişkinliğin her döneminde bu ameliyatı olabilir. Kepçe Kulak Ameliyatı Sonrası Genellikle işlem sonrasında aynı gün taburcu olunmaktadır. Şişme ve kan toplanmasını önlemek için cerraha göre değişmekle birlikte genellikle ıslatılmış pamuklar ile hafif baskılı bir pansuman uygulanır. Sargılar genellikle 2 veya 3 gün sonra açılır ve 2-3 hafta tenisçi bandı şeklinde bir elastik bant kulakların üzerine uygulanır. Kepçe kulak ameliyatlarında başarı oranları yaklaşık olarak yüzde 95 olarak karşımıza çıkar.
- Kepçe Kulak Ameliyatı
Kepçe kulak tanımında, sorun kulak büyüklüğü değil şekil bozukluğudur. Kulak kıvrımlarının oluşmaması sebebiyle kulağın öne doğru dönerek daha büyük ve kafayla olan açısının artmış görünmesidir. Kozmetik bir problem olup, okul çağlarından itibaren her yaş grubunda ameliyatı yapılabilmektedir. Hastanın yaş grubu ve isteği göz önünde bulundurularak genel ya da lokal anestezi ile yapılabilmektedir. Ameliyat süresi ortalama 1 saattir. Ameliyat kulak arkasından kesi ile iz görünmeyecek şekilde yapılmaktadır. Ameliyat sonrası tenisçi bandı takılması ve kulak bakımı önerilmektedir.
- Dolgu Uygulamaları
Yaşın ilerlemesiyle birlikte yüzdeki kemik yapının çökmesi, yağ ile bağ dokusunun azalması sonucu yüzümüzde volüm kaybı oluşur. Deride kırışıklık, sarkma ve katlantılar oluşmaya başlar. Bu sarkma ve katlantılar yüzü yaşlı gösterir. Günümüzde insan bağ dokusu ile uyumlu dolgular ile bu oluşumlar düzeltilebilmektedir. En yaygın olarak kullanılan dolgu maddesi FDA onaylı, hayvansal olmayan, insan bağ dokusu ile uyumlu ve son derece güvenilir hyalüronik asit dolgulardır. Hyalünorik asit insan bağ dokusu yapısında da bulunduğundan alerjik reaksiyon oluşturmamaktadır. Uygulandığı bölgede su tutulumu sağlayarak hacim artışını sağlamakta ve böylece kırışıklıklar azalmakta, volüm kaybı da giderilmektedir. Dolgu uygulamaları dudak hacim arttırılması ve kontur oluşturulmasında, gözaltı sarkıklık ve morluklarının giderilmesinde, yanak ve çene belirginleştirilmesinde, burun ucu düşüklüğü ve burun kemerinin düzeltilmesinde (sınırlı düzeltmeler için) sıkça kullanılmaktadır. Dolgu uygulamasında uygulanacak bölgeye uygun dolgu tipi seçildikten sonra uygulama öncesinde lokal anestezik kremler ile ağrı hissedilmemesi sağlanır. İşlem özel iğne uçları ya da kanüller ile yapılır. İşlem süresi ortalama 10-20 dakikadır. Etkisi hemen görülür ve sonuç uzun sürelidir. Kırışıklıkların dolgu maddesiyle düzeltilmesi yüzün görünümünde çok büyük farklılıklar yaratmakta, çok daha genç ve dinamik bir görünüm elde edilmesini sağlamaktadır. Dolgular seçilen dolgu tipi ve uygulanan bölgeye göre farklılık göstermekte olup kalıcılıkları 6-24 aydır.
- Rinoplasti Revizyon
Revizyon burun ameliyatı daha önce estetik burun ameliyatı olmuş ve sonuçtan memnun olmayan hastalara yapılan burnun şeklini ve işlevini düzeltmeye yönelik ameliyatlardır. Estetik anlamda istediği görüntüye kavuşamayan ya da fonksiyonel olarak rahat nefes alamama gibi problemler yaşayan hastalara uygulanır. Revizyon rinoplasti her zaman ilk burun estetiği ameliyatlarına göre daha zordur. Cerrah için yapacağı teknik operasyondan ziyade hasta psikolojisi daha zorlayıcı olabilir. Çünkü daha önce yapılan operasyondan tatmin olmayan, mutsuz bir hasta profili vardır. Buradaki en mühim nokta hasta ile şeffaf bir iletişim kurulması, problemin nerede olduğunun çok iyi tespit edilmesi, deformasyonların düzeltilme oranının açıklanması, hastanın beklentisinin öğrenilmesi ve bu beklentilerin ne kadar gerçekleştirilebileceği gibi tüm detayların konuşulması, hastaya net ve doğru bir şekilde bilgi aktarımı yapılmasıdır. Bu yaklaşım hastada güven duygusunu oluşturacaktır. Hasta açısından bakıldığında ise daha önce kötü bir tecrübe yaşamasından dolayı en çok dikkat etmesi gereken nokta işinde uzman, kendisiyle empati kurabilen, her türlü riski ve hastanın beklentilerinin karşılanıp karşılanamayacağı gibi her detayı tüm açıklığıyla konuşabilecekleri ve güvenebilecekleri bir hekimi tercih etmeleridir. Bu operasyon prosedürü kişiye göre deformasyon oranı ile doğru orantılı olarak değişkenlik göstermektedir. Süre olarak ise normal rinoplasti operasyonlarına kıyasla daha uzun sürmektedir. Revizyon burun ameliyatlarında kapalı ve açık olmak üzere her iki teknik de kullanılır. Operasyonda her ne kadar lokal anestezi uygulanabilir gerçeği söz konusu olsa da bu oran genel anesteziye göre çok çok düşüktür. Primer (birinci) rinoplastilerin revizyon oranı %5-15 arasındadır. Bunların çoğu minör yani küçük dokunuşlarla düzeltilebilir. Bir kısmında majör (ağır) deformite vardır. Ek kıkırdak ve/veya fasya gerekebilir. Bu kıkrdaklar kulaktan veya kaburgadan alınır.
- Vertigo Tedavisi
Vertigo (baş dönmesi) dönme illüzyonudur. Sağ veya sol vestibüler çekirdek arasındaki eşit olmayan nöral aktiviteye bağlı olarak ortaya çıkar. İpsilateral vestibüler çekirdeği inhibe eden vestibüler son organın, vestibüler sinirin veya çekirdeğin ya da vestibülo-serebellumun ani tek taraflı hasarı sonucu vertigo gelişebilir. Eş zamanlı bilateral gelişen vestibüler hasar denge bozukluğuna neden olur; vertigoya neden olmaz. Sersemlik Hissi Vertigo Mudur? Dizziness, Anglosakson kültüründe, hastalar tarafından vertigo yerine kullanılmaktadır; ancak sözcüğün Türkçe karşılığı yoktur. Dizziness -başta hafiflik, bayılma öncesi durum, dengesizlik, teknede sallanır gibi olma- gibi durumları tanımlamak için kullanılır. Bizim hastalarımız tarafından da vertigo, dizziness ve dengesizliği tanımlayan yakınmalar için de kullanılmaktadır. Bu nedenle, hastanın yakınmasına neden olanın vertigo mu, dizziness mı yoksa dengesizlik mi olduğunu anlamak için çok iyi öykü alınmalıdır. Hastanın yakınmasını anlatmasına izin vermek gerekir. Vertigo Sıklığı Nedir? Vertigo ve dizziness, baş ağrısından sonra hekime başvuruda en sık yakınmadır. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar vertigo ve dizzinessın nufüsun % 20-30’nunu etkilediğini göstermiştir. Bu yakınmalara, günlük pratikte çok sık karşılaşıldığı için böyle hastaların iyi değerlendirilerek yönlendirilmesi gerekir. Vertigo ve dizziness, farklı etiyoloji ve patogenezlerin neden olduğu disiplinler arası yaklaşımla aydınlatılabilecek multisensoriyel ve sensorimotor bir sendromdur.
- Kulak Çınlama Tedavisi
Kulak çınlaması, kulakta gürültü veya zil sesi algısıdır. Yaygın bir sorun olan kulak çınlaması yaklaşık 5 kişiden 1’ini etkiler. Kulak çınlaması bir durumun kendisi değildir. Yaşla ilgili işitme kaybı, kulak yaralanması veya dolaşım sistemi bozukluğu gibi bir durumun belirtisidir. Yaşla birlikte kötüleşmesine rağmen, kulak çınlaması tedavi ile düzelebilir. KULAK ÇINLAMASININ NEDENLERİ İBir dizi sağlık durumu kulak çınlamasına neden olabilir veya kötüleşebilir. Çoğu durumda, kesin bir sebep asla bulunmaz. Tinnitusun yaygın bir nedeni iç kulak hücresi hasarıdır. İç kulağınızdaki küçük, narin tüyler, ses dalgalarının basıncına göre hareket eder. Bu kulak hücrelerini kulağınızdan (işitsel sinir) beyninize bir sinyal göndermek için kulak hücrelerini tetikler. Beyniniz bu sinyalleri ses olarak yorumlar. Eğer iç kulağınızdaki tüylerde herhangi bir anormallik, beyninize rastgele elektriksel sinyalleri göndermesine ve bu kulak çınlamasına neden olabilir. Tinnitus’un diğer nedenleri arasında diğer kulak sorunları, kronik hastalıklar ve kulağınızdaki sinirleri veya beyninizdeki işitme merkezini etkileyen yaralanmalar veya durumlar yer alır.
- YAĞ ENJEKSİYONU
Yağ enjeksiyonu, yağ transferi, yağ dolgusu nedir ? Kişinin kendi yağ dokusunun (karından , baldırdan ya da gıdıktan özel yöntemlerle alınıp işlemden geçirilerek) baş boyun bölgesinde yüzde hacim vermek ve yeniden canlandırılma amaçlı işlemler bütünüdür Yağ dolgusunun kalıcılığı ne kadardır? Transfer edilen bölgesine bağlı olmakla birlikte yağın %50-60 kadarının kalıcılığı ortalama 4-5 yıldır. Yağ dolgusu nerelere kullanılabilir? Çene, yanak, kaş, şakak, alın, göz altı çökmelerinde, nazolabial (burun ağız köşesi çizgilenmelerine ) bölgelere hacim vermek amaçlı kullanılabilir. Yüz ve baş-boyun bölgesinde nevus ( benler) alınabilir mi , iz kalır mı? Her ne kadar halk arasında nevuslar alınmasına iyi bakılmasa da basit tip nevuslar ( ki çoğunluğunu bunlar oluşturur) lokal anestezi altnda estetik kesilerle minimum iz bırakılarak alınması mümkündür. Tüm alınan parçaların tahlile (patoloji) gönderilmesi rutin bir işlemdir.
- KEPÇE KULAK ONARIMI
Kepçe kulak onarımı kaç yaşından itibaren yapılabilir? 5 yaş itibariyle her yaşta yapılabilmektedir. Kepçe kulak onarımı hangi şekillerde yapılabilmektedir? Kesili ve kesisiz (sadece ameliyat ipliği ile) yapılabilmektedir. Kepçe kulak onarımında hangi anestezi kullanılmakta? Lokal (bölgesel) ya da genel anestezi ile gerçekleştirilebilmektedir. Kepçe kulak ameliyat süresi ne kadardır? Ortalama 45 dk süren bir işlemdir. Kepçe kulak onarım sonrası bakım nasıl olmaktadır? İlk 24 saat sıkı bandaj sonrasında bir hafta gece gündüz, 4-5 hafta sadece gece takılmak üzere tenisçi bandajı kullanılmaktadır. İşe-okula dönüş ne kadar sürmektedir? Çok ağır iş yapmamak şartıyla tenisçi bandajı ile 3-5 gün. KEPÇE KULAK DEFORMİTESİ Kepçe kulak deformitesi kulak kepçesinin kafaya olan uzaklğının artmasıyla beliren kulak şekil bozukluğudur. Genetik geçiş baskındır. Genellikle her iki kulakta görülmekle birlikte nadiren tek taraflı olabilmektedir. Sağlık açısından herhangi bir problem yaratmamakla birlikte psikolojik problemlere zemin hazırlayabilir.
- REVİZYON RİNOPLASTİ
Revizyon rinoplasti nedir? Daha önce operasyon geçirip, üzerine tekrar müdahale gerektiren durumlar için kullanılan terimdir. Revizyon cerrahisinin farkı nedir? Bu ameliyatlarda burun içinden alınan kıkırdak parçaları burnu şekillendirmede kullanılır. Eğer yeteri kadar kıkırdak bulunamazsa kulaktan ya da kaburganızın uç kısmından parça alınması gerekebilmektedir. Daha zor ve tecrübe gerektiren bir cerrahidir. Revizyon rinoplastide kulaktan ya da kaburga ucundan kıkırdak alınması herhangi bir şekil bozukluğu yaratır mı? Hayır, herhangi bir şekil bozukluğu yaratmaz. Kulaktan ya da kaburgadan kıkırdak alındığında iz kalır mı? Kulaktan kıkırdak alınacağı zaman kulak arkasından yaklaşık 2-3 cm'lik kesi, kaburgadan kıkırdak alınacağı zaman meme bitiş çizgisi civarından 3-4 cm'lik kesi ile işlem gerçekleştirilmekte ve iz kalma güzel yara bakımı sonucu minimuma indirilmektedir. Revizyon rinoplastide ne zaman kulak ne zaman kaburga kıkırdağına ihtiyaç duymaktayız? Tamamen hastanın ihtiyacına göre değişmekte, ağır vakalarda kaburga tercih edilmektedir.
- TIKAYICI UYKU APNESİ VE TEDAVİSİ
Tıkayıcı uyku apnesi (TUA) günümüzde özellikle ülkemizde üzerinde yeteri kadar durulmayan, hatta hastalık olduğu bile idrak edilmeyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Kırk yaşın üstündeki kişilerde, erkeklerde daha sık rastlanan bu hastalık hem günlük hayatta meydana getirdiği bozukluklar, hem de yol açtığı ikincil hastalıklar açısından ciddiye alınması gereken bir problemdir. Genellikle horlama ile birlikte görülür. Horlama, hava yolu üzerinde bulunan yumuşak damak, küçük dil, dil kökü ve yutak yapılarının; hava yolunun daralmasına bağlı olarak kaba titreşim sesi çıkarmasıdır. Apne (nefes durması) olmadan horlama varsa tek başına bir hastalık olarak kabul edilmez. Ancak, ileride TUA’ne dönüşebileceği göz önünde bulundurulmalı ve şiddetine göre tedavi gerekip gerektirmediği değerlendirilmelidir. TUA, gece uykusu sırasında saate 5 kereden daha sık apne olmasıdır. Yetişkinlerde apne diyebilmek için nefes durmasının 10 saniyeden uzun sürmesi veya 5 saniyeden uzun ve oksijen seviyesini düşüren durum olması gerekir. TUA belirtileri: Yeterli süre uyumasına rağmen sabahları zor uyanma. Yorgunluk hissi. Yeterli süre uyumalarına rağmen gün içinde uykulu hissetme. Horlamalarının diğer odalardan bile duyulabilecek kadar şiddetli olması. Gece içinde nefes alamama hissi ile uyanma. Uykuda nefesinin durduğunun izlenmesi. Gece içinde en az bir kez tuvalete gitme ihtiyacının olması. Geceleri baş, boyun veya göğsümde terleme Sabah ağız kuruluğu ile uyanma Sabah baş ağrısı ile uyanma. Toplantılarda, okurken veya TV seyrederken uyuyakalma. Uykululuk nedeniyle eskisi kadar uzun süre araba kullanamama. Gün içinde zaman zaman dayanılmaz uykululuk atakları yaşama. Horlama ve apnede burun, ağız, yutak ve gırtlak uzman bir KBB hekimi tarafından değerlendirilmelidir. İlk olarak burun boşluğunda veya genizde hava geçişine engel bir bozukluk olup olmadığı aranır. Burun içindeki polipler, septum deviyasyonu (burun orta bölmesini eğriliği), konka hipertrofisi (burun yan duvarındaki yapıların büyümesi), özellikle çocukluk çağında geniz eti büyümesi gibi faktörler araştırılır. Bunlar mevcutsa genellikle cerrahi olarak düzeltilmeleri ve burun hava akışının açılması gerekir. Bu işlemler apne olmadan oluşmuş horlamaların düzelmesini sağlayabilir, ancak APNENİN DÜZELMESİNİ SAĞLAMAZ. Burundan sonra yutak, bademcikler, damak, dil ve gırtlak değerlendirilir. Hastada tek başına horlama mı, TUA mi olduğuna doğru karar verebilmek için uyku testi (Polisomnografi=PSG) yapılmalıdır. Bu testte hasta bir gece hastanede kalır ve normal uykusunu uyur. Vücuda bağlanan bir cihazla solunum hareketleri, kan basıncı, nabız, oksijen seviyesi, pozisyon, uykunun derinliği gibi pek çok kriter kaydedilir. Sonuçta saatteki apne sayısı (Apne-hipopne indeksi=AHI) belirlenir. 0-5 arası normal, 6-20 hafif, 21-30 orta, 30’un üstü ağır TUA olarak değerlendirilir. Ayrıca ilk değerlendirmede vücut-kitle indeksi (VKİ= ağırlık/boy2)de kaydedilir. VKİ 30’un üzerinde olan hastalarda ağız-boğaz ve boyundan yapılacak ameliyatların sonucu iyi olmadığı için CPAP denilen pozitif basınçlı hava kompresörü ile tedavi tercih edilir. TEDAVİ: Hastanın muayenesi ve PSG sonucunda basit horlama veya hafif TUA belirlendiyse, ilk olarak varsa burun patolojileri giderilir. Böylece hastaların % 50-80’ninde tedavi mümkün olur. Burun hava geçişi düzeldiği halde horlama veya hafif apne devam ediyorsa hastanın ağız içi ve yutak bulgularına göre ”Ağız içi aparatı (dişlik)”, damağa radyofrekans, bademcik-yutak ameliyatı veya küçük dil ameliyatı uygulanır. Ayrıca bütün horlama ve apne hastalarında kilo verlimesinin ciddi faydası görülmüştür. Orta dereceli apnelerde ve VKİ 30’dan az ise, aynı zamanda problem damak-yutak-bademciklerle ilgili ise uvulo-palato-faringo-plasti operasyonu uygulanabilir. Bu işlemde bademcikler alınıp yutak yan duvarındaki dokular ve küçük dil küçültülür, dikişlerle dokular gerginleştirilerek düzeltilir. Daha az sıklıkla, dil kökü büyümesi varsa dil köküne de lazer, radyofrekans veya cerrahi olarak müdahale gerekebilir. Ağır TUA varsa veya VKİ 30’dab yüksekse ilk tercih CPAP (Pozitif basınçlı hava kompresörü) olmalıdır. Hasta geceleri yatarken burnu içine alan oksijen maskesine benzer bir maske takar; cihaz bu maske ile hafifçe basınçlı havayı hastaya üfler. Böylece birbirine yapışan dokuların arası açılır, hasta rahatça solur. Ancak cihaz sadece kullanıldığı sürece etkili olur; yani belli bir süre kullandıktan sonra hastalığın düzelerek cihazın terkedilmesi söz konusu değildir. Bunların dışında 20’den fazla ameliyat veya girişim TUA’de kullanılabilmektedir. Hangi metodun seçileceğine karar verebilmek için hastanın doğru ve tam olarak değerlendirilmesi uyku testi gerekir. Bütün bunlara rağmen çözüm bulunamıyorsa çok ileri derecedeki apnelerde yüz iskelet cerrahisi veya trakeotomi gerekebilir.
- SES HASTALIKLARINDA LAZER VE SES EĞİTİMİ KULLANIMI
Ses kısıklığı, ses tellerinin (ses kıvrımlarının) hastalıklarında ilk ortaya çıkan şikayettir. Başlıca 3 gurup hastalıkta görülür: Kitleler: polip, nodül, tümör. Hareket bozuklukları: ses kıvrımı felçleri, kapanma bozuklukları, psikojenik ses kısıklıkları, mutasyonel falsetto (erkek sesinin çocuk sesinde kalması), ses yorgunluğu. İltihabi durumlar. Bunların dışında da pek çok hastalık ses kısıklığına yol açabilirse de daha nadir sebeplerdir. Öncelikle kısılmaya yol açan hastalığın doğru olarak teşhis edilmesi gerekir. Bunu için hastanın ses kıvrımları özel endoskopla görüntülenir. Bununla hem yapısal hem de fonksiyonlar gözden geçirilmiş olur. Daha sonraki aşama tedavidir. İltihabi durumlarda antibiyotik tedavisi kullanılırken, kitlelerde kitlenin çıkarılması ve biyopsi işlemi yapılır. Bu işlem genel anestezi altında ve ağız içinden uygulanır. Klasik alet ve bıçaklar kullanılabileceği gibi, uygun hastalarda ve tecrübeli ellerde lazer de kullanılabilir. Hastalara işlem sonrasında birkaç gün ses istirahati tavsiye edilir. Hastadaki kitlenin büyüklüğü ve yerine göre, kötü huylu tümörler bile ağız içinden, lazerle, trakeotomiye (boyunda delik açılmasına) gerek kalmadan çıkarılabilir. Hastanemizde CO2 ve fiber olmak üzere iki değişik lazer bu işlemlerde kullanılmaktadır. Böylece hem maliyet düşmekte, hem hastanın çok daha rahat tolere edeceği bir işlem yapılmakta, hem de hastanede kalış süresi kısalmaktadır. Ses eğitimi ses kısıklığına yol açan hastalıkların pek çoğunda kullanılabilmektedir. Bazen tek başına, bazen de cerrahi işlemi takiben tamamlayıcı tedavi olarak kullanılır. Bu konuda iki olumsuz faktör mevcuttur. Birincisi, hastaların genellikle seslerindeki küçük bozuklukları önemsememesi, ikincisi de ses eğitiminin KBB doktorları tarafından benimsenmemiş olması ve bilinmemesidir. Ses hastalıklarının teşhisinde ve ses eğitiminin uygulanmasında hekimin kulağı çok önemlidir. Hekimin müzik eğitimi almış olması ve sesini müzikal olarak kullanabilmesi tedavi başarısını da yükseltir. Burada amaç kişinin gırtlak ve ses kıvrımını kontrol etmesini sağlamaktır. Nefes teknikleri, ses kıvrımı titreşim teknikleri, rezonans ve üfleme teknikleri kullanılabilir. Ortalama 6-10 seans sürer. Hastanın, öğretilenleri günlük hayatında uygulaması istenir. Ses eğitimi özellikle sesini meslek icabı çok kullananlarda (öğretmen, şarkıcı, doktor, avukat, satıcı, vb) önem kazanır. Ses eğitim ve tedavisinin en sık kullanıldığı hastalıklar ve durumlar ses yorgunluğu, ses teli nodülü, kanser cerrahisi sonrası sesin geri kazanımı, ses kıvrımı felçleri, psikojenik kökenli ses bozukluklarıdır.
- BAŞ-BOYUN TÜMÖRLERİNDE LAZER KULLANIMI
Kulak burun boğaz hastalıkları alanına giren baş-boyun kötü huylu tümörleri, vücuttaki diğer kanserler arasında önemli bir yer tutar. Çoğunlukla erken bulgu vermeleri ve küçükken görülebilir bölgelerde ortaya çıkmaları sebebiyle tedavilerinden iyi sonuç alınabilen tümörler arasında sayılırlar. En sık görüldükleri bölgeler dudak, ses telleri, dil, yutak, bademcik ve geniz bölgesi, yanak, tükürük bezleridir. Lazer cerrahisi, özellikle ses teli ve gırtlak kanserlerinde yaygın olarak kullanılabilirler. Ayrıca dil ve dil kökü ile ağız içindeki diğer bölgelerde de kullanılabilirler. Öncelikle tümörün (kitlenin) iyi veya kötü huylu olduğunun belirlenmesi gerekir. Çok küçük kitlelerde bu işlem kitlenin tamamının çıkarılması, daha büyük tümörlerde ise bir kısmının çıkarılması ve patolojik incelemeye tabi tutulması ile yapılır. Biyopsi denilen bu işlem klasik metodla veya lazerle yapılabilir. Teşhis konduktan sonra tedavi aşaması planlanır. İyi huylu tümörlerin çıkarılması daha kolay ve az riskli girişimlerdir. Kötü huylu olanlarda ise tümörün büyüklüğü yeri ve yaygınlığına bağlı olarak cerrahi, radyoterapi (ışın) ve kemoterapi seçeneklerinden bir veya bir kaçı tercih edilir. Lazer hem biyopsi hem de tümörün tam çıkarılması işlemlerinde kullanılabilir. Seçilmiş vak’alarda değişik lazerler kullanılabilir. Lazerin avantajları kansız bir cerrahiye imkan vermesi, hassas bir şekilde kesi veya işlem yapılabilmesi, cerrahinin kısa sürmesi, hastanede kalış süresinin kısa olması olarak sayılabilir. Aynı cerrahi lazer yerine klasik cerrahi teknikle yapıldığında meydana gelebilecek komplikasyonlardan da kaçınmak mümkün olabilmektedir. Klasik cerrahilerden sonra yaranın dikişle, greftle veya fleple kapatılması gerekirken, lazer uygulanan bazı bölgelerde bunlara ihtiyaç kalmamaktadır. Özellikle seçilmiş erken evre gırtlak kanserlerinde hem dışarıdan kesi yapılmadan, hem de boyunda nefes borusuna delik açılmadan tümörün çıkarılması mümkün olabilmektedir. Hastanemizde karbondioksit ve fiber iletimli olmak üzere iki çeşit lazer bu tip ameliyatlarda başarı ile kullanılmaktadır. Ancak bu tip cerrahileri yapacak kişilerin yeterli bilgi birikimine ve özellikle tecrübeye sahip olması tercih edilir.
















