Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Ritm Bozukluğu - Aritmi Nedir?
Ritm bozuklugu, çarpintili kalp atimlarinin kisi tarafindan rahatsizlik verecek sekilde hissedilmesi halidir. Kalp atimlari hizli, kuvvetli, düzensiz, tekleme seklinde olabilir. Çarpinti hissi anlik, uzun veya kisa süreli olabilir. Her çarpinti hastalik isareti degildir. Üzülsek, heyecanlansak, öfkelensek çarpinti hissedebiliriz. Yattigimiz yerde kalp atimlarimizi daha fazla hissedebiliriz; bu durum normaldir. Hipertansiyonu olan, kalp krizi geçirmis kisilerde, kalp-damar hastaligi olanlarda ve kronik akciger hastaligi olanlardaki çarpinti hissi önemli olabilir ve tibbi arastirma gerekir. Çarpinti yakinmasi olanlara bazen “aritmi” tanisi konabilir. Aritmi, kalpte görülen ritim bozukluklarinin genel adidir. Çok farkli aritmi çesitleri vardir; bunlarin bir çogu önemsizdir, ancak bazi aritmiler yasamsal önem tasiyabilir. Aritmiler, sürekli veya gelip geçici olabilir. Aritmiler birkaç saniye kadar kisa sürebilecegi gibi, saatler veya günler sürebilir. Bazi aritmilerse kroniktir; yasam boyu devam edebilir. Elektrik uyarisinin ortaya çikis sekline, kalp dokusuna yayilma özelliklerine ve kalp hizina göre çok çesitli aritmi tipleri vardir. Bunlarin ayrimi esas olarak elektrokardiyografi (EKG) ile yapilabilir. EKG kaydi elektrokardiyografi cihazi ile yapilir ve kalbin elektrik aktivitesini gösteren bir tetkiktir
- Kalp Yetmezliği Nedir?
Vücudumuz için gerekli oksijeni ve besini tasiyan kan, kalp sayesinde vücuda dagilir ve dokulara ulasir. Bunu da bir pompa vazifesi görerek yapar. Kalp yetmezliginde ise kalp çalismaya devam eder, ama yeterli miktarda kani dokulara ulastiramaz. Tedavi edilmesi gereken çok önemli bir hastaliktir. Kan akiminin azalmasi sonucu kalbin kasilma yetenegi kaybolur. Kasilamayan kalp, kani pompayalamaz. Kalbin, vücudun ihtiyacini karsilayacak düzeyde kani pompalayamamasina kalp yetmezligi denir. Bu sorun baska ciddi hastaliklara yol açabilir. Dokulara yeterli kan ulasmadigi için oksijen de ulastirilamaz. Kan akimindaki yetersizlik sonucu kan damarlarda birikir. Kalp kasi zayiflamaya baslar ve böbrek su ve tuz tutulumunu artirir. Kol, bacak ve akciger gibi organlarda sivi birikimi sonucu kalp yetmezligi ortaya çikar. Kalp Yetmezliginin Nedenleri Kalp yetmezligi kalbi etkileyen çesitli hastaliklara bagli olarak ortaya çikar. Kalp kasinda meydana gelen rahatsizliklar, kalbin kani pompalama güçlügü, kalp damar hastaliklari, tansiyon yüksekligi (hipertansiyon), kalbin kapaklarinda sorun olmasi, alkol kullanimi, kalp yetmezligine neden olurlar. Damar sertlesmesi sonucu damarin esnekligi kaybolur. Sertlesmis bir damara da kan pompalamak güçtür. Bu da kalbin yetersiz çalismasi demektir. Damar sertliginin bir baska etkisi de kalbe gelen kanin ve oksijenin azalmasina neden olmasidir. Kalp krizinde kalp damarinin tikanikligi söz konusudur. Sonuçta o damarin besledigi kas tabakasi ölür. Kalp krizi sonucu hasta yasayabilirse o yerde kasilmayan kas tabakasi meydana gelir. Bu da kalp yetmezligine yol açar.
- Kalp Pilleri
Erişkin bir insanın kalbi vücudun ihtiyaçlarını karşılaması için dakikada 60-100 atım gerçekleştirmelidir.Kalp hızı dakikada 40 atımın altına düştüğünde; hastanın baş dönmesi,halsizlik,yorgunluk,bayılma gibi semptomları olmaktadır.Kalp adelesinin kasılmasını sağlayan küçük bir elektrik devresi vardır.Kalpteki ilk elektrik uyarısını sinüs düğümü denilen mercimek büyüklüğünde bir yapı oluşturur.Uyarı kulakçıkları dolaştıktan sonra atrioventriküler düğüm denilen yapıya gelir.Burada ileti yavaşlatıldıktan sonra sağ ve sol karıncıklara yayılır,bu uyarı ile kalp adelesi kasılır ve nabız oluşturur.Bu iletim sisteminin herhangi bir yerindeki kesintiden veya anormal üretim sonucunda ritim problemleri oluşmaktadır. Kalp pilleri, kalbin normal ritminin sürdürülmesine yardımcı olan küçük bataryalardır.Hastaların ihtiyacına göre geçici ve kalıcı olabilirler.Kalp krizi,elektrolit bozuklukları,ilaç intoksikasyonları gibi durumlarda kalbin elektrik sistemi etkilenerek nabız düşebilir.Bu durumda tablo düzelinceye kadar geçici kalp pili takılır.İşlem lokal anestezi altında kasık,boyun veya göğüsteki kalbe giden büyük toplar damarların içinden elektrod denilen ince tellerin kalbe yerleştirilmesi ve bunun vücut dışındaki jeneratöre bağlanması şeklinde yapılır.Hastanın kendi ritmi düzeldiğinde tel çıkartılır.İşlem sırasında nadir de olsa kanama,hematom,fistül,akciğer zarına hava kaçması ve kanama,kalpte rüptür gibi komplikasyonlar gelişebilir. Kalıcı kalp pilleri kalbin elektrik sistemindeki kalıcı bozukluklara bağlı olarak,sürekli veya geçici olarak nabzın düştüğü durumlarda takılır.Kalp pilleri sürekli olarak kalp ritmini izler,nabız düştüğü an devreye girerek nabzı hızlandırırlar.Kalıcı kalp pilleri tek odacıklı veya çift odacıklı olabilir.Hastaya çift odacıklı veya tek odacıklı kalp pili takılmasına hastanın nabız düşüklüğünün temelinde yatan hastalığa göre karar verilir ki normal fizyolojiyi taklid etmeye çalışırlar.Hasta sinüs sendromu,atrioventriküler tam blok,düşük ventrükül hızlı atrial fibrilasyon,vasovagal senkop gibi hastalıklarda kalıcı kalp pili takılması gerekir.İşlem katater laboratuvarında 45-60 dk sürede yapılır.İşlemden bir gün sonra genellikle hastalar taburcu edilir.İşlem sırasında kanama,enfeksiyon akciğer zarına hava kaçması gibi komplikayonlar gelişebilir.Orta ve uzun vadade pil cebinde erozyon gelişebilir.Bu durumda pil cebinin yeri değiştirilerek problem çözülür.Pillerin genellikle 6-10 yıl ömrü vardır.Batarya bittiğinde tellere dokunulmadan sadece batarya değiştirilir. Elektroşok cıhazları(implantıble cardiac defibrillator) bir başka pil çeşididir.Kalp yetmezliği olan, kalbin kasılma gücü %30’un altına düşmüş hastaların ani ritim bozukluğu ile kaybedilme riskleri vardır.Bu tür hastalarda elektroşok cıhazları hayat kurtarmaktadır.Bu cıhaz takılmış olan hastalarda sürekli ritim takibi yapılır,ritim bozukluğu olduğunda cıhaz şok ile ritim bozukluğunu düzeltmektedir.
- Kalp Krizi
Kalbi besleyen damarların kan pıhtısı tarafından ani tıkanması ve kalp adelesinin yeterli oksijeni alamaması sonucunda oluşan klinik tablodur.Kalp krizlerinin %95 ‘i aterosklerotik plağın çatlaması ve bunun üzerinde pıhtı oluşması sonucunda oluşur.Geri kalan %5 kalp krizinden ise koroner emboli,diseksiyon,spazm vs sorumludur. Semtomlar: Sık görülen semptomlar: -Göğüs ağrısı,göğüste basınç hissi;ağrı boyun ,çene,sırt ve kollara yayılabilir -Bulantı,hazımsızlık,göğüste yanma,karın ağrısı -Nefes darlığı -Soğuk terleme -Baş dönmesi Nadir görülen semptomlar: -Kalp krizi geçiren tüm hastalar aynı semptomlara sahip değildir.Bazı hastalarda çok şiddetli ağrı olurken,bazı hastalarda ağrı hafif olabilir.Bazı hastalarda semptom olmazken bazı hastalarda ani ölüm ile kendi belli edebilir.Genellikle yaşlı hastalarda semptomlar çok siliktir.Bu semtomlardan birkaçınına sahipseniz kalp krizi geçiriyor olma olasılığınız vardır. -Bazı hastalarda kalp krizi aniden başlarken;çoğu hastada saatler, günler,haftalar öncesinden eforla oluşan,ıstırahatte kaybolan göğüs ağrısı yakınması vardır. Risk Faktörleri:Belli faktörler damarlarınızda yağ birikmesi(ateroskerozis) ve daralmaya sebeb olur.Siz bazı risk fatörlerini tamamen elimine ederek veya azaltarak ilk kalp krizi veya ikincil kalp krizi riskini azaltabilirisiniz. -Yaş:45 yaşından büyük erkekler ve 55 yaşından büyük kadınlarda kalp krizi riski gençlere göre yüksektir. -Sigara kullanımı veya uzun süre pasif içici durumunda kalmak kalp krizi riskini artırmaktadır. Hipertansiyon:Uzun süre damarlar yüksek kan basıncına maruz kalınca aterosklerozis ve kalp krizi riski artmaktadır.Hipertansiyon;obezite,diabetes mellitüs ve hiperlipidemi ile birlikte olduğunda risk daha da artmaktadır. -Hiperlipidemi:Yüksek LDL kolesterol(kötü kolesterol) kalp krizi riski artırmaktadır.Daha çok diet ile ilişkili olan yüksek trigliserit düzeyleri de aterosklerozu hızlandırmaktadır.Yüksek HDL(iyi kolesterol) kalp krizine karşı koruyucudur. -Diabet:İnsülin pankreastan salgılanan vücudun glukoz kullanmasını sağlayan hormondur.Yetersiz salgılanması veya insüline direnç olması sonucunda kanan şekeri yükselir.Diabet ,özellikle kontrolsüz diabet,uzun süre şekerin yüksek olması aterosklerozu hızlandırır. -Aile hikayesi:Birinci derecede erkek akrabalarında 55 yaşından,bayan akrabalarında 65 yaşından önce kalp krizi hikayesi var ise risk artmaktadır. -Fiziksel aktivite yokluğu:Fiziksel aktivite obezite,kan lipid düzeyi,kan basıncı ve şeker kontrolünde olumlu etki yapmaktadır.Aerobik egzersiz kalp krizi riskini azaltmaktadır. -Obezite:Obezite genel olarak yüksek kan basıncı,diabet,hiperlipidemi ile birliktedir.Vücut ağırlığının %10 kaybı kalp krizi riskini azaltmaktadır. -Stres -İllegal drug:Kokain,amfatamin kalp damarlarında spazm yaparak kalp krizine yol açmaktadır. -Otoimmüm hastalıklar:Sistemik lupus eritamatozis,romatoid artrit gibi otoimmüm hastalıklar kalp krizi riskini artırmaktadır. Komplikasyonlar: -Ritim bozukluğu:Kalp krizi sırasında elektriksel kısa devreye bağlı ritim bozuklukları gelişebilir,hatta ölümcül olabilir. -Kalp yetmezliği:Kalp krizinin büyüklüğüne bağlı olarak kalp adelesi zarar görür,kalan kalp dokusu yeterli kanı pompalayamaz ve bunun sonucunda kalp yetmezliği gelişir. -Kalp rüptürü:Kalp krizine bağlı olarak kalp adelesi yırtılabilir,çoğunlukla ölümcüldür. -Kapak yetmezliği:Kalp krizine bağlı olarak mitral kapakta fonksiyon bozukluğu ve/veya yırtılmaya bağlı olarak ciddi yetmezlik gelişebilir. Tanı:Göğüs ağrısı yakınması ile acil servise gelen her hasta mutlaka moniterize edilmeli;bu şekilde ani gelişen ritim bozuklukları hemen saptanıp,tedavi imkanı verir. -EKG(Elektrokardiyografi):Kalpte oluşan elektriksel aktiviteleri cilde yerleştirilen elektrodlar ile kayıtedilmesi sağlar.Kalp krizi sırasında elektriksek aktivasyon değişeceği için EKG de kalp krizi tanınır. -Kan testi:Kalp krizi şüphesi olan her hastadan acil serviste bakılması gereken kan testleri troponin ve kriatin fosfokinazdır.Genellikle ağrı başladıktan 2-4 saat sonra yükselir. -Akciğer filmi:Genellikle kalp krizi ile karışan pnomothraks,perikardit,plevral efüzyon gibi hastalıkları ekarte etmek için kullanılır. -Ekokardiyografi:Bir nevi kalbin ultrasonografisidir. Hem kalp krizi tanısı koymada,hemde komplikasyon tespitinde faydalıdır. Tedavi: -Pıhtılaşmayı engelleyen ilaçlar:Bu ilaçlar damarda pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin pıhtı üzerine gelmesini engelleyerek pıhtı oluşumunu engeller. -Pıhtı eritici ilaçlar:Bu ilaçlar kalp krizine sebeb olan pıhtıyı eritirler.Eğer hastada kanamaya sebeb olacak bir hastalık yok ise ve acil anjiyografiye alınamıyorsa bu ilaçlar verilmelidir. -Ağrı kesiciler:Morfin gibi ağrı kesiciler hastayı rahatlamak için kullanılır. -Nitrogliserin:Kalp damarlarını genişleterek hastanın ağrısını gideren ilaçlardır. -Beta bloker:Kalp hızı ve kan basıncını düşürerek kalp krizi sırasında hasarı azaltır,daha sonra gelişebilecek kalp krizine karşı koruyucudur. -ACE inhibitörleri:Kalp krizi sırasında kan basıncını ve kalp içi basıncı düşürerek kalpteki stresi azaltırlar. Primer perkutan koroner anjiyoplasti: Kalp krizinde amaç;krize sebeb olan damarın en kısa sürede açılması olmalıdır ki kalpte oluşan hasar minimumda kalmalıdır.Ağrı başladıktan ilk 4 saat ,mümkün ise ilk 2 saatte damar açılmalıdır.Acil servise girdikten sonra damar ilk 90 dakika içinde açılmalıdır.Anjiyografi işlemi kasık damarına kısa tüp koyulduktan sonra bunun içinden katater(kalp damarlarına kadar ulaşan uzun tüpler) vasıtası ile, kalp damarına boya verilerek yapılır.Krizden sorumlu damar saptandıktan sonra özel teller ile tıkalı olan bölge geçilir,balon dilatasyonundan(genişletme) sonra stent(metal tel örgü) yerleştirilir.Bazan kalp krizine damarda ateroskleroz olmadan sadece pıhtı sebeb olur.Bu hastalara balon dilatasyonu ve stent işlemi tehlikeli olabilir.Bu tür hastalara 1-2 gün özel pıhtı eritici ilaçlar verilmesi daha uygun olur.
- KALP DAMAR HASTALIKLARI İLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Kalp krizi yaşlılarda görülür. YANLIŞ Ülkemizde Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında kalp krizi 10 yaş erken görülmektedir. Eskiden 30'lu yaş grubunda bu kadar çok sık kalp krizine rastlanmıyordu. Son zamanlarda bu yaşlardaki insanlarda kalp krizi ve kalp hastalıkları görülme oranı yükseldi. Erken yaşta kalp krizini başlıca sebepleri: sigara içme alışkanlığının erken yaşta başlaması, kötü belenme, uzun mesai saatleri, düzenli doktor kontrolleri alışkanlığının olmaması, spor alışkanlığının daha genel olarak topluma yayılmamış olması ve ağır yaşam koşulları. Gençlerde kollateral damarlar gelişmediğinden (damarlar arası bağlantılar) kalp krizine bağlı hasar daha büyük olabiliyor. “Kalp damarlarımda darlık olsa bir belirti verirdi” YANLIŞ Araştırmalar, kalp krizi geçiren hastaların çoğunda daha önceden herhangi bir belirti olmadığını gösteriyor. Özellikle kadınlarda kalp krizi esnasında göğüs ağrısından daha sık mide ağrısı, nefes darlığı şikayetleri oluyor. Hastalık ortaya çıkmadan, herhangi bir belirti vermeden yapılan düzenli kardiyolojik check-up ile bu hastalığa zemin hazırlayan risk faktörleri belirlenebiliyor veya hastalık erken dönemde teşhis edilebiliyor. Kalp damar hastalığı erkeklerde daha sık görülür. YANLIŞ Genç yaşlarda kalp krizi erkeklerde daha sık iken, 65 yaşından sonra kadınlarda kalp krizi geçirme risk hızla artmakta ve erkeklerle eşitleniyor. Kadınlarda artan sigara kullanımı, şişmanlık ve diyabet başta olmak üzere risk faktörleri yeterince kontrol altına alınamadığı için kadınlarda kalp hastalıkları sıklığı düşme değil artış eğilimi gösteriyor. Ayrıca kalp krizleri kadınlarda erkeklere göre daha ölümcül seyrediyor. Kalp krizi geçirenler egzersiz yapmamalıdır. YANLIŞ Kalp krizinden belli bir zaman sonra (ortalama 1 ay) doktorun önerisi doğrultusunda egzersizlere başlanmalıdır. Düzenli fiziksel aktivite ve yaşam tarzınızda yapacağınız sağlıklı değişiklikler, kalp krizi sonrası yaşam süresini uzatıyor. Düzenli yapılan egzersizler kalbi kuvvetlendirir, iyi kolesterolü yükseltir, tansiyonu düşürür, kanın aşırı pıhtılaşmasını önler.
- KALİBİNİZ NE KADAR GENÇ?
Kalp-damar sağlığının korunması yaşamsal öneme sahiptir. Kalp-damar hastalıkları dünyada ve ülkemizde en başta gelen ölüm nedenidir. Ülkemizde ölümlerin %55’i kalp-damar hastalıklarına bağlıdır. Kalbimizin yaşı biyolojik yaştan farklı olabilir. Bunu öğrenmenin yollarından birisi kalp-damar hastalıklarına yönelik kardiyovasküler riskin hesaplanmasıdır. Hipertansiyon (yüksek tansiyon), yüksek kolesterol, sigara, şişmanlık ve hareketsiz yaşam tarzı kalp-damar hastalıkları açısından en önemli risk faktörleridir. Bu risk faktörlerinin önemli bir bölümünü ortadan kaldırmamız mümkündür. Kalp-damar sağlığını olumsuz etkileyen değiştirilebilir risklerin azaltılması ve sağlıklı bir yaşam tarzı izlenmesi kalbin yaşlanma sürecini yavaşlatmakta ve kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümleri azaltmaktadır. Kalp-damar hastalıklarından korunmada artık tek bir risk faktörünün değil, tüm risk faktörlerinin bir arada ele alınarak azaltılmasına ve tedavi edilmesine yönelik bir yaklaşım giderek önem kazanmaktadır. Kalbimizi genç tutmak için yeterli çabayı harcarsak, kalp-damar hastalıklarına bağlı erken ölümlerin sayısını çarpıcı biçimde azaltabiliriz.
- KALP HASTALARI YAZA GİRERKEN NELERE DİKKAT ETMELİ
Yaz mevsimi kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Sıcak ve nemli hava herkesi olumsuz etkilemekle birlikte özellikle kalp hastalığı olanlar için tehlikeli olabilir. Peki Kalp hastaları yaza girerken nelere dikkat etmeli. Vücudun ısı düzenleme sistemlerinden en önemlisi cildin kan dolaşımıdır. Sıcak ve nemli havalar bu sistemin çalışmasını zorlar. Terlemeyle vücudu serinletmek için cilde pompalanan kan akımında artış olur, bu da kalbe fazladan yük bindirmektedir. Sağlıklı bireylerde kalp bu yük artışını sorunsuz karşılayabilirken, kalp ve damar hastalığı olanlarda ciddi sağlık sorunlara neden olabilir. Bu nedenle sıcak ve nemli günlerde kalp krizi geçiren veya kalp-damar hastalığı nedeni ile yaşamını yitirenlerin sayısı artış görülmektedir. Kalp yetmezliği olan hastalarda sıcak havalarda cilde olan kan akışının artması ve sıvı kaybı, baş dönmesi ve bayılmaya neden olacak kadar kan basıncını düşürebilir. Bu durum, yeterli sıvı alınmadığı takdirde böbrek fonksiyonlarında bozulmaya yol açabilir. İLAÇ KULLANIMINA DİKKAT Kalp-damar hastalığı olanlar genellikle birden fazla ilaç kullanmaktadırlar ve bu ilaçlar ısı düzenlemene mekanizmasını etkileyebilir. İlaçlar, ısı düzenlemesine müdahale eder. Beta blokerler kalp atışını yavaşlatır, etkili ısı değişimi için kan dolaşım hızını düşürür. Diüretikler (idrar söktürücüler) idrar çıkışını tetikleyerek su kaybını daha da artırır. Bazı antidepresanlar (depresyon ilaçları) ve antihistaminikler (alerji ilaçları) terlemeyi etkileyebilir. Bu nedenle, yaz sezonu başında sürekli kullanılmakta olan ilaçların dozlarının ayarlanması ve gelişebilecek olası yan etkilere karşı bilgilendirme önem taşımaktadır. SICAK HALARDA KALP SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN ÖNERİLER Kalp hastaları yaza girerken nelere dikkat etmeli yazımızda sizlere bazı tavsiyelerimiz var · Özellikle güneş ışınlarını dik geldiği 11.00-15.00 arasındaki saatler arasında mümkün olduğunca dışarıda bulunulmamalıdır. · Sıcak havalarda açık renkli, rahat ve bol, ter emici özellikte giysiler tercih edilmelidir. · Yaz aylarında günlük sıvı ihtiyacı 2-3 litreye çıkmaktadır. Yazın günde 2-2.5 litre su tüketmeye özen gösterilmelidir. · Ağır ve yağlı yemekler tüketmek yerine az ve sık aralıklarla, hafif, lif içeriği yüksek yiyecekler tercih edilmelidir. · Su içeriği yüksek sebze ve meyve tüketilmelidir. · Alkollü ya da kafeinli içecekler tüketilmemelidir. Alkol, sıcağın olumsuz etkilerinin hissedilmesini engelleyebilir, kafeinli içecekler daha fazla sıvı kaybetmenize neden olabilir. · Sıcak havalarda ağır egzersizler yapılmamalıdır. Hafif ve orta düzeyde egzersizler akşam saatlerinde yapılabilir. Spor esnasında su tüketilmesi de çok önemlidir. · Sıcak havalarda uzun süre dış ortamda bulunup sonra aniden soğuk suya atlama (havuz, deniz vs.) sonucunda ölümcül ritim bozuklukları tetiklenebilir. Bu nedenle suya birden atlamak yerine alıştıra alıştıra suya girmek gerekir. · Su kaybının kanın daha çabuk pıhtılaşmasına neden olacağı da unutulmamalıdır. Kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalar daha dikkatli olmalıdırlar. · Baş ağrısı, soğuk terleme, aşırı yorgunluk, çarpıntı, sık soluk alma ihtiyacı, baş dönmesi, kendini kaybetme, bulantı, kusma gibi belirtilerle karşılaşıldığında mutlaka en yakın sağlık merkezine ulaşılmalıdır. · Hekime danışarak kalp ilaçlarınızın yaz mevsimine göre düzenlenmesi yerinde olacaktır.
- Sağlıklı yaşam için egzersiz
Sağlıklı bir kalp için düzenli olarak haftanın 3-4 günü ortalama 30-45 dk egzersiz (hareket içeren-aerobik) öneriyorum. *Tempolu yürüyüş *Bisiklete binmek *Yüzmek *Eliptik bisiklet kullanmak *Dans etmek Zorlayıcı, egzersiz düzeyini ayarlayamadığınız etkinliklerin (halı saha maçı vb) yarardan çok risk oluşturabileceğini unutmayın.
- Kalp Yetmezliği Nedenleri
KALP YETERSİZLİĞİNE YOL AÇAN NEDENLER: Kalp Damar Hastalığı (KAH): Kalbe kasını besleyen atardamarların (koroner arterler) damar sertliği nedeniyle daralması sonucu kalp kasının yeterli beslenememesi kasılma ve kanı pompalama fonksiyonunun bozulmasına neden olur. Bu durumda daralmış damarın balonla açılması veya Bypass operasyonu ile kalp kasının yeterli beslenmesi sağlanırsa kalp yetersizliğini önleyici tedbirler kalp yetersizliği gelişme oranını da azaltabilir. Kalp Krizi ( Myokard İnfarktüsü): Kalbi besleyen atardamarların aniden tıkanması ile o damarın beslediği tüm kas tabakasının ölümü meydana gelir. Hasta kalp krizinden kurtulursa ölen dokunun yerini kasılmayan doku alır. Hasar miktarı fazla ise erken veya geç dönemde kalp yetersizliği gelişebilir. Damar açılırsa kalp kasındaki hasar ve dolayısıyla kalp yetersizliği oluşma riski azalabilir. Hipertansiyon: Atardamarlardaki kan basıncının yüksek olması olarak tanımlanan hipertansiyon iki mekanizma ile kalp yetersizliğine neden olmaktadır. Öncelikle damar iç yüzeyinin devamlılığını bozup, damar sertliği (Ateroskleroz) gelişimini kolaylaştırır. Bunun sonucunda oluşan kalp damar hastalığı ve kalp krizi kalp yetersizliğine zemin hazırlar. Diğer yönden kan basıncındaki yüksekliği yenmek için kalp kası zamanla yorulur. Önce kalp kası kalınlaşıp (hipertrofi) basınca karşı kasılma gücünü artırmaya çalışır. Kalp kasının kalınlaşması gevşeme fonksiyonunu bozduğundan kalp kasılması normal iken kalp yetersizliği tablosu gelişir iken daha sonra kalp boşluklarının genişlemesi ve kalp kasının kasılma gücünün azalmasıyla karakterize kasılma da problem nedeni ile kalp yetersizliğine meydana gelir. Kalp Kası Hastalıkları(Kardiyomiyopatiler): Kalp damar hastalığı ve hipertansiyon olmaksızın kalp kasında kasılma veya gevşeme bozukluğu gözlenen kalp kası hastalıkları kardiyomiyopatil olarak adlandırılır. Bu hastalık sonucunda kalp kasında kasılma veya şekil bozukluğu görülür. Aşırı alkol kullanımı, kokain, bazı infeksiyonlar, guatr bezinin fonksiyonundaki bozukluklar ve bazı ilaçlar kalp kası hastalıklarına (kardiyomiyopati) neden olabilir. Birçok kardiyomiyopati denilen kalp kası hastalıklarında sebep saptanamayıp ve bu grup nedensiz kardiyomiyopati olarak sınıflanır. Bazı tipleri ailevi olabilir. Bu nedenle kardiyomiyopati tanısı konmuş kişilerin yakın aile fertlerinin de kontrolü önem kazanır. Kalp Kapak Hastalıkları: Kalpte bulunan 4 kapak, kalbin kasılma ve gevşeme periyotlarında kanın uygun istikamete gitmesini sağlar. Kalp kapaklarının uygun şeklide açılıp kapanmasını etkileyen hastalıklar kalbin kan pompalama işlevini bozar. Kapak hastalığının nedeni yaşlılarda sıklıkla kireçlenmeye (örneğin; dejeneratif aort kapak darlığı), gençlerde ise kalp romatizmasına (romatizmal kapak hastalığı, örneğin mitral kapak darlığı veya mitral kapak yetmezliği) bağlıdır. Doğumsal Kalp Hastalıkları: Kalp ve büyük damarlarda doğumsal yapı bozukluklarıyla seyreden bu hastalık grubunda da erken veya geç dönemde kalp yetersizliği görülebilir. Kalp Ritim Bozuklukları: Hızlı ve düzensiz kalp atımlarıyla seyreden kalp ritim bozuklukları, tedavi edilmezlerse kalp kasının yorup kalp yetersizliğine neden olabiliyor. Yine kalp ritminde aşırı yavaşlama vücudun ihtiyacı olan enerji ve oksijenin karşılanamaması nedeniyle kalp yetersizliği bulgularının ortaya çıkmasıyla sonuçlanıyor. Diğer Nedenler: Miyokardit dediğimiz kalp kasında iltihap oluşması ve tiroid bezinde fazla miktarda hormon salgılanması(hipertiroidi) kalp yetmezliğine yol açabilir.
- Çocukluk Çağında Kalpte “Masum Üfürüme” Dikkat
Üfürüm, çocukluk çağında yaygın bir şekilde ve çoğunlukla da kalp hastalığına bağlı olmadan gerçekleşiyor. “Masum üfürüm” ateşli hastalıklar sırasında veya hiç bir neden olmadan da ortaya çıkabiliyor. 2 ile 8 yaş arasındaki çocukların en az yüzde 50’si masum üfürüm sorunu yaşıyor ve ilk 6 ay içinde duyulan üfürümler genellikle masum olsa da mutlaka bir çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Üfürüm varlığı uzman tarafından değerlendirilmeli Üfürüm; kalpteki delikler, kalp kapaklarındaki ve ana damarlardaki darlıklar ile yetersizliklerin yol açtığı, kanın normal akımındaki bozulmaya bağlı oluşan ses titreşimlerinin göğüs duvarına yansımasıdır. Muayene esnasında duyulmaktadır. Masum üfürümlerin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Üfürüm ancak doktor muayenesinde stetoskopla duyulabildiği için aileler kendiliğinden üfürüm olup olmadığını anlayamaz. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı olarak gelişebilir Göğüs duvarının muayenesi sırasında normal kalp seslerine ek olarak duyulan uğultu yani üfürümün pek çok çeşidi vardır. Genellikle iki şekilde ortaya çıkar. Bunlar; kalp ve damar hastalıklarına bağlı gelişen “patolojik” olarak adlandırılan üfürümler ve sağlıklı çocuklarda da duyulabilen “masum” üfürümlerdir. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı gelişen patolojik üfürümler, altta yatan kalp hastalığı nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Ancak bazı kalp hastalıklarında üfürüm duyulmayabilir. En sık 3-4 yaşlarında duyuluyor Üfürümler her yaşta duyulabilir. Kalp delik ve darlıklarına bağlı üfürümler yenidoğan döneminden itibaren altta yatan hastalık tedavi edilmediği sürece devam eder. Masum üfürümler de her yaşta duyulabilse de, en sık duyulma yaşı 3-4 yaş civarıdır. Sağlıklı çocukların %80’inde hayatının bir döneminde üfürüm duyulabilir. Masum üfürümlerin şiddeti; ateş, tiroit bezinin fazla çalışması, kansızlık gibi kalp hızında artışa sebep olan durumlarda artabilir. Masum üfürüm çocuğun spor yapmasına engel değil Masum üfürümler için herhangi bir tedavi gerekmez. Patolojik üfürümlerde altta yatan kalp hastalığı tedavi edilir. Masum üfürümlü çocukların aktivitelerinin kısıtlanmasına gerek yoktur. Masum üfürüm tanısı alan hastaların kalp yönünden izlenmesi gerekmez. Bu hastalar her tür sporu yapabilir. Patolojik üfürümü olan çocuklar altta yatan kalp hastalığına göre değerlendirilir. Üfürüm bir kalp hastalığına bağlı ise bu hastalık yönünden hastanın izlenmesi şarttır. Hangi üfürüm olduğunun tespit edilmesi gerekiyor Bazen altta yatan kalp hastalığı olan çocuklar, masum üfürüm olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle kesin tanı için hastanın çocuk kalp doktoru tarafından değerlendirilmesi gerekir. Çekilen EKG ve ekokardiyografi ile kesin tanıya ulaşılır. Üfürümü organik ya da patolojik olan çocuklara gereken durumlarda anjiyo kardiyografi de uygulanır.
- İNSÜLİN DİRENCİ-METABOLİK SENDROM
Metabolik sendrom bir modern yaşam hastalığıdır. Hareketsiz ortamlarda çalışan bireyleri tehdit eden metabolik sendromun görülme sıklığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artış göstermektedir. İnsulin direnci sendromu ya da sendrom X adıyla da bilinen metabolik sendrom, vücutta şeker ve insülin dengesindeki bozukluk sonucu, kan yağlarında artış ve bel çevresinde yağlanma olarak ortaya çıkar. Kilo fazlalığı, tansiyon yüksekliği, düzensiz kan şekerleri değeri ve düşük HDL başta olmak üzere, aynı anda birçok organda çeşitli sorunlarla kendini gösteren metabolik sendrom, şu temel öğelerle karşımıza çıkıyor: – Bel çevresinin kalınlığı (Erkekte>94 cm, kadında>80 cm) ve aşağıda belirtilenlerden en az ikisi; – Trigliserid düzeyinin yüksekliği (Tg>150mg/dl) – HDL kolesterol düşüklüğü (Erkekte<40 mg/dl, kadında<50 mg/dl) - Tansiyon (kan basıncı) yüksekliği (>130/85 mmHg) – Açlık kan şekeri (>100 mg/dl) Bu sendromdan en çok etkilenen grup, masa başında oturan, beslenmesi düzensiz, yoğun stres altında çalışan kişilerdir. Metabolik sendrom, insanın yaş ilerledikçe kalp hastası veya şeker hastalığı yakalanma olasılığını arttıran bir durumdur. Hastalık ortaya çıkmadan, hastalığı ortaya çıkaran risk faktörlerini yok etmek gerekir. Gerald M Reaven, 1988 yılında hücre içine insülinle uyarılmış glukoz alımına direnç, glukoz kullanımında bozukluk, insülin artışı, artmış çok düşük yoğunluklu lipoprotein (VLDL) kolesterolü, azalmış yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) kolesterol düzeyleri ve hipertansiyondan oluşan, beraberinde koroner kalp hastalığı riskinin yükseldiği bulgular bütününe “Sendrom X” adını vermiştir. O dönemde bu tablo içine şişmanlık ve şişmanlık tipleri alınmamıştı. Bu tanımlamadan sonra değişik çalışmacılar koroner kalp hastalığına yol açan semptomlar serisini geliştirerek adeta bir salgına yol açmışlar ve bu ilişki değişik zamanlarda çeşitli yazarlar tarafından değişik isimler ile belirtilmiştir. Sendrom X tablosu içine sonraları üst vücut şişmanlığı eklenerek Sendrom X Plus adı verilmiştir. Vücut üst yarısı şişmanlığı, kan yağlarının yüksekliği, glukoz kullanımının bozulması ve hipertansiyon birlikteliği, kalp damar hastalığı riskini arttırması nedeniyle “deadly quartet” (ölümcül dörtlü) olarak adlandırılırken, insülin direnci buzdağının yüzeyde görünen kısmı olan şişmanlık, şeker hastalığı (diyabet), trigliserid (kan yağları) yüksekliği, HDL kolesterol düşüklüğü, hipertansiyon ve damar sertliği birlikteliği “deadly pentat” (ölümcül beşli); bunlara ilave olarak yine kalp damar hastalığı risk faktörü olması sebebiyle kırmızı kan hücrelerinin artışı ve ürik asit yüksekliğinin eklenmesi deadly sextet (ölümcül altılı) hatta deadly orchestra (ölümcül orkestra) olarak isimlendirilmiştir. Tanımlanan bu tablolar içinde insülin direnci ortak sorumlu olarak yer almaktadır. Çeşitli risk faktörleri içinde insülin direnci, bozulmuş glukoz kullanımı, hipertansiyon, kötü kolesterol (VLDL) artışı, iyi kolesterol (HDL) azalması ile birlikte karın çevresi şişmanlığının yanı sıra yemek sonrası kan yağlarının yüksekliği de sayılabilir. Bu tablolar günümüzde metabolik sendrom, insülin direnci sendromu, pluri-metabolik sendrom gibi isimler ile anılmaktadır. Aşikar şeker hastalığı olmaksızın, metabolik sendroma sahip kişilerde kalp damar hastalıklarının görülme sıklığı artmıştır . Metabolik sendrom sıklığı ilerleyen yaş ve vücut ağırlığı artışıyla artar, aynı zamanda incelenen toplumlara göre de değişkenlik göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 20 yaş ve üzeri kişilerde metabolik sendrom sıklığı % 27 bulunmuş, metabolik sendrom sıklığının kadınlarda daha hızlı olmak üzere artmakta olduğu saptanmıştır. Ülkemizde, 2004 yılında yapılan METSAR (Türkiye Metabolik Sendrom Araştırması) sonuçlarına göre 20 yaş ve üzerindeki erişkinlerde metabolik sendrom sıklığı % 35 olarak saptanmıştır. Bu araştırmada kadınlarımızda metabolik sendrom sıklığı erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur (kadınlarda % 41.1, erkeklerde % 28.8). Bu sonuçlar bel çevresi sınırları erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm olarak yapılan değerlendirmede elde edilen verilere dayanmaktadır. Bugün kabul edilen 94-88 cm sınırları alındığında oran daha da yükselmektedir. Metabolik sendromun en yaygın kabul gören tanımlama kriterleri şunlardır: Bel çevresi şişmanlığı: Bel çevresi erkeklerde >94 (veya >102) cm, kadınlarda >80 (veya >88) cm, Trigliserid yüksekliği: ≥150 mg/dl HDL kolesterol düşüklüğü: Erkeklerde<40 mg/dl, kadınlarda <50 mg/dl Kan şekeri yüksekliği: Açlık kan şekeri ≥100 mg/dl Kan basıncı yüksekliği: ≥135/80 mmHg Bu kriterlerden herhangi üçünün bir kişide bulunması metabolik sendrom olarak kabul edilir. Uluslararası Diyabet Federasyonunun(IDF) tanımlamasında bu üç kriterden birinin mutlaka bel çevresi şişmanlığı olması şartı vardır. Ülkemizde abdominal obezite için erkeklerde 94 cm kadınlarda 84 cm bel çevresi sınırları olarak alınması daha uygundur. Önce Yaşam Tarzı Değiştirilmeli Yaşam stiliyle çok yakın ilişkisi olan ve tüm dünya verilerine bakıldığında, %25-35 oranında rastlanan metabolik sendromda en çok dikkat çeken nokta, kadınlarda riskin daha fazla olduğudur. Türkiye genelinde %35 olan metabolik sendrom görülme sıklığı; erkeklerde % 28.8, kadınlarda ise % 41.1’dir. Yapılan çalışmalarda dikkati çeken sonuçlardan bir diğeri de, ilerleyen yaşla birlikte metabolik sendrom görülme sıklığının artmasıdır. 20-29 yaş grubunda % 10’lar civarında seyreden risk, 30-39 yaş grubuna gelince %30’lara çıkıyor. 40-49 yaş grubunda her iki kişiden biri metabolik sendrom tanımına uyarken, bu oran ilerleyen yaşlarda %60’a kadar yükseliyor. Yıllar geçtikçe risk faktörü her üst yaş diliminde daha da belirginleşerek, kadının aleyhine işliyor. Çocuklara ve gençlere gereksiniminden fazla enerji alımının bedenine ağırlık kazanımına neden olacağını ve sağlıklarını tehdit edeceğini anlatmak gerekiyor. Risk altındaki kişilere dengeli ve sağlıklı bir beslenme alışkanlığı yanında, düzenli bir fiziksel aktivite alışkanlığı kazandırmak çok basit, ancak çok yararlı yöntemlerden bazıları. Çocukların sağlığını etkileyecek bir klinik tablonun önüne geçmek en doğru yaklaşım. Ebeveynlerin farkına varmadan çocuklara sunduğu yaşam tarzı, onlara uygun değil. Harcanabileceğinden çok daha fazla kalori almasına zemin hazırlayan bir ortamda, çocuklarda ve gençlerde kilo fazlalığıyla başlayıp şeker hastalığı ile sonuçlanan bir tablo gelişiyor. Çevresel Faktörlere Dikkat! Metabolik sendrom gelişiminde, genetik eğilimi olan kişilerin ailesinde kilo fazlalığı, tansiyon yüksekliği, kan yağlarında dengesizlik gibi sorunlar varsa ve buna çevresel faktörler de eklendiyse rahatsızlığın gelişmesi kaçınılmazdır. Modern kent hayatının getirdiği hareketsiz yaşam ve yüksek kalorili beslenme, sendromun ortaya çıkmasını etkileyen en önemli noktalardır. Tedavisi Metabolik sendromun en etkili tedavi yöntemi, önlem almaktan geçer. Hastalığın hiçbir belirtisinin ortaya çıkmadığı kişilerde, erken evrede yapılan laboratuvar tetkikleri, bu kişilerin insüline karşı dirençli olduğunu gösterir. Bu evrede yapılacak işlemler; kilo kaybının sağlanması ve düzenli egzersiz için yaşam şekli değişikliğinin yapılması, sağlıklı beslenme ve sigaranın kesilmesidir. Düzenli fiziksel aktivite insülin direncini düzelterek kan şekeri, kan yağları ve kan basıncı kontrolünü sağlar. Egzersiz söz konusu olduğunda ayrıntılı ve karışık programlar yapmak zaman zaman zor, pahalı ve bir süre sonra terk edilecek yaklaşımlar olarak görülür. Buna karşılık, günde 30-45 dakika ara vermeksizin devam eden yürüyüşler, tüm gereksinimi karşılayacak kadar yeterlidir. En uygun tedavi yöntemi kilo vermek, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmedir.
- DOĞUMSAL KALP HASTALIKLARI
Doğumsal kalp hastalıkları nasıl ortaya çıkıyor? Kalbin odacıklarını birbirinden ayıran iç duvarların kısmi veya bütünüyle yokluğunda, kalp kapaklarının darlık veya yetmezliğinde, veya tamamen yokluğunda, kalp damarlarının yine daralması, genişlemesi veya tersten çıkması durumunda son olarak da kalbin sağ veya sol sisteminin az veya hiç gelişmemesi durumunda doğuştan gelen kalp hastalıkları ortaya çıkmaktadır. Doğumsal kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir? Kalp patolojileri ile doğan bebekler anomalinin çeşidine göre belirti verirler. Belirtilerin görülme zamanı ve derecesi, yapılması gereken müdahalenin aciliyetini ortaya koyar. Kalbin iki kulakçığı arasında delikle doğmuş bir bebek normal şartlarda, doğar doğmaz kalp yetmezliği bulguları göstermediği gibi hafif kalp büyümesi ve hafif kalp yetmezliği bulguları ile uzun yıllar yaşayabilmektedir. Bununla beraber kalpten akciğere giden damarı tam tıkalı olarak doğan bir bebek, gelişen morarma ve bayılma nöbetleriyle acil şartlarda ameliyata ihtiyaç duyar. Kalp hastalıklı çocuklarda görülen genel belirtiler; • Büyüme geriliği • Efor kapasitesinde kısıtlılık • Anneyi emiyorsa iyi emememe • Çabuk yorulma şeklindedir. Bazı anomalilerde ağlayınca veya efor yapınca morarma şeklinde de kendini gösterebilmektedir. Burada dikkat edilmesi ve yapılması gereken en önemli şey annenin ve ailenin bebeğin durumundan şüphelendikleri an vakit kaybetmeden çocuk kalp doktoruna başvurmalarıdır. Bu sayede zamana karşı yapılan bazı ameliyatlarla bebeklerin hayatlarını kurtarmaları mümkün olabilecektir. Doğumsal kalp hastalıklarında tanı nasıl konuyor? Konjenital kalp ameliyatlarında tanı pediatrik kardiyolog tarafından ekokardiyografi ve kardiyak kataterizasyon ile konur. Tanı konduktan sonra hastanın ameliyat ihtiyacı ve ameliyat zamanı pediatrik kardiyolog ve pediatrik kalp cerrahı tarafından beraber değerlendirilir. Sık görülen doğumsal kalp hastalıkları nelerdir? Atrial Septal Defekt (ASD) ASD kulakçıklar arasındaki septumun (iki boşluğu birbirinden ayıran duvar) iyi gelişmemesinden oluşan ve böylece iki boşluğun birbiri ile irtibatlı olduğu bir anomalidir. Sol sistemdeki basınç normal şartlarda daha yüksek olduğu için bu delik sayesinde sol sistemden sağ sisteme kan geçişi olur ve kalbin sağ tarafında normalde içinden geçen kandan daha fazlası geçmeye başlar. Bunun üzerine hastada sağ kalp yetmezliği bulguları gözlenir, efor kapasitesinde kısıtlanma olur. Cerrahi olarak bu deliğin açık kalp ameliyatı tekniği ile kapatılması genelde okul öncesi çağda yapılır. Ventriküler Septal Defekt (VSD) VSD karıncıklar arasındaki septumda oluşan bir açıklıktır. Bu anomalide de kan geçişi sol karıncıktan sağ karıncığa doğru olduğu için sağ sistemde akım fazlalığı oluşur. ASD’den daha ağır belirtiler verir, sağ kalp yetmezliği bulguları daha erken ortaya çıkar, akciğere fazla kan gittiği için ameliyatla kapatılmadığı takdirde akciğer damar yapısında patolojik değişiklikler oluşur. Erken çocukluk döneminde genellikle ameliyatla kapatılmaları gerekmektedir. Fallot Tetralojisi (TOF) Fallot Tetralojisinde kalpte birden fazla patoloji vardır. Hastanın belirtileri temelde iki patoloji ile belli olur, birincisi karıncıklar arasındaki septumdaki açıklık, ikincisi ise kalpten akciğere giden damarın dar olması. Bu anomalide akciğere giden damarın darlık derecesine göre hastanın morarması olur. Bazı hastalarda morarma eforla beraber olur, daha ağır anomalisi olan hastalarda ise morarma istirahatte bile olabilir. Durumu ağır seyreden hastalarda bayılma nöbetleri de sık sık görülür. TOF’lu hastaların genel olarak 1-2 yaşlarında ameliyat olmaları gerekmektedir, klinik durumu daha ağır olanların ise (sık sık bayılma nöbeti geçirenler) daha erken yaşta ameliyat olmaları gerekmektedir. Büyük damarların ters çıkışı (TGA) TGA’lı bebeklerde problem normalde vücuda temiz kan taşıyacak aort damarının kalbin sol karıncığı yerine sağ karıncığından, akciğere kirli kan taşıyacak pulmoner arter damarının kalbin sağ karıncığı yerine sol karıncığından çıkmasıdır. Böylece vücuda temiz yerine oksijenlenmemiş kirli kan gider, akciğerden gelen temiz kanda vücuda gidemeden tekrar akciğere gider. TGA’lı bebekler genelde doğduktan birkaç gün sonra görülen morarma ile kendilerini belli ederler, ideal olarak ilk 10 gün içinde ameliyata alınmaları gerekmektedir, ilk 15-20 günü geçiren bebekler ameliyatla anatomik olarak düzeltilme şansını kaybederler. Ameliyatta yapılan işlem tersten çıkan damarları keserek, koroner damarlarla beraber olması gereken yere taşımaktır, böylece ameliyat sonrası bu olgular tamamen normal insandaki kalbe sahip olurlar. Diğer ameliyat yöntemlerinde normal kalbi tekrar inşa etmek ihtimali yoktur, o yüzden bu ameliyatların ilk 10 gün içinde yapılması çok önemlidir. Atrioventriküler Septal Defekt (AVSD) AVSD’li çocuklarda hem kulakçıklar arasında hemde karıncıklar arasında açıklık vardır, kalbin içindeki kapak yapıları bozuktur, normalde sol ve sağ sistemde ayrı ayrı olması gereken iki kapak yerine tek büyük bir kapak vardır. Bu çocuklarda bozuk tek büyük kapağa bağlı kapak yetmezliğinin yanında birden fazla delik olmasından dolayı akciğere çok miktarda normalin 3-4 katı kadar kan gitmektedir. Bu çocukların ideal olarak ilk 6 ay içinde ameliyata alınmaları gerekmektedir. AVSD aynı zamanda mongol (DOWN sendromlu) çocuklarda en sık görülen kalp rahatsızlığıdır. Bu yüzden mongol çocukların mutlaka kontrol amaçlı çocuk kalp uzmanına gösterilmeleri gerekmektedir. Kalbin sağ veya sol sisteminin gelişmemesi Genel olarak akciğere giden damardaki darlık derecesine göre klinik semptomlar meydana gelir, darlık ileri düzeydeyse morarma artar, bayılma nöbetleri olabilir. Bu patolojide kalbin sağ veya sol sistemi az gelişmiş veya hiç gelişmemiştir, normalde akciğere ve vücuda kanı iki ayrı pompa gibi gönderen kalp bu anomalide tek bir pompa gibi işlev görür. Ameliyatta pompa işlevi gören iyi gelişen sistem sadece vücuda kan pompalama işlevi yapacak şekilde bırakılır, sağ sisteme gelen oksijeni az kirli kan ise kalp by-pass ederek direkt olarak akciğer damarına ilişkilendirilir. Ameliyat sonrası hastalar rekabetçi spor karşılaşmalarında yarışamamalarına rağmen normal hayatlarına devam ederler. Soğuk algınlıklarına dikkat etmeleri gerekmektedir, çünkü akciğer infeksiyonlarında çok çabuk kalp yetmezliğine girebilirler. Patent Duktus Arteriosus (PDA) PDA normalde embriyolojik hayatta kan geçişi olan ve embrionun kan dağıtımında etkili olan bir damardır, doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde kapanır. Kapanmadığı durumlarda akciğere normalden fazla kan gitmesine neden olur ve PDA’lı çocuklar kalp yetmezliği bulguları gösterirler. Ameliyatta PDA bağlanarak kapatılır, böylece akciğere giden fazla kan engellenir. Aort Koarktasyonu Aorta kalpten çıktıktan sonra baş ve kol damarlarını verir ve gögüs ve karın bölgesine doğru ilerler. Daralmalar genelde sol kol damarını verdikten sonra meydana gelir ve aort koarktasyonu denir. Darlığın derecesine göre klinik semptomlar meydana gelir. Darlık fazlaysa yenidoğan döneminde bile müdahale etmek gerekebilir, darlık derecesinin daha az olduğu durumlarda klinik bulgular daha geç yaşlarda ortaya çıkar, bu da genellikle yüksek tansiyon şeklinde görülür. Dar olan bölge kesilerek geniş bölgeler birbirlerine birleştirilerek darlık ortadan kaldırılır. Vasküler Ring Hırıltılı solunum yapan, katı gıdalar yedikten sonra rahatsızlık duyan, sık üst solunum infeksiyonu geçiren birçok çocuk hastada yapılan detaylı incelemeler sonucu vasküler ring patolojisi bulunmuştur. Bu anomalide vücuda ve kola giden büyük damarlar solunum ve yemek borusunu halka şeklinde sarar ve her iki sisteme de (yemek ve solunum) bası yapar. Ameliyatta halka yapan damar kesilerek solunum ve yemek borusuna bası ortadan kaldırılır, bununla beraber klinik semptomlar ameliyattan hemen sonra düzelmez, bası embriyolojik hayattan itibaren olduğu için bası altındaki organlar bu bölgede iyi gelişmemiş olabilir, bu yüzden bu bölgelerin tekrar gelişmesi aylar süren zaman alabilir. Aort Kapak Patolojileri: Aorta kapağı kalpten vücuda giden aort damarı ile kalp arasındaki kapaktır. Kanın kalpten ayrıldıktan sonra tekrar kalbe dönmesine engel olur. Bazı çocuklarda bu kapak yapısal olarak bozukluklar gösterebilir, darlık veya yetmezlik olabilir. Belirti olarak sol kalp yetmezliği bulguları, efor kapasitesinde azalma, çarpıntı, ileri safhada göğüs ağrısı bulguları olur ve ani ölüm ihtimali oluşur. Bu hastalarda genel olarak ilk olarak kapak tamiri ameliyatları yapılır, eğer mümkün olmazsa kapak değiştirme ameliyatı yapılır. Ameliyatta takılan kapaklar iki çeşittir: Mekanik Kalp Kapağı: Kapağın bozulmadan fonksiyon görme ömrü ömür boyudur, fakat metalik olduğu için tüm hayat boyunca kanı sulandırmak için hastanın coumadin adlı ilacı kullanması gerekmektedir. Bu ilacın fazla kullanımı vücutta kanamaya, az kullanımı ise kapak üzerine pıhtı birikmesine yol açar. Bu sebeplerden dolayı coumadin kullanan hastaların sık sık kan tetkiki yaptırmaları gerekmektedir. Biyolojik Kalp Kapağı: Genel olarak insandan veya başka bir canlıdan alınan kalp kapağıdır. Bu kapağın avantajı kanı sulandırmak için ilaç kullanma zorunluluğun olmamasıdır, bununla beraber yaklaşık 10-15 yıl içinde fonksiyon bozukluğu sebebi ile değiştirilmeleri gerekmektedir
















