Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Uyku Sorunları
Uykuda ne gibi sorunlar olur? Uykuda bir takım sorunlar ortaya çıkar. Bunlardan en sık görülen uyku problemi horlamadır. Bunun dışında uyku sırasında nefes durması ve morarma görülebilir. Horlama nedir? Uyku sırasında gürültülü ses çıkarmaya horlama denir Horlama hangi yaşlarda daha sık görülür? En sık 2 ile 6 yaş arasında görülür. Horlama nedenleri nelerdir? Çocuklarda horlamanın en sık nedeni bademcik ve geniz etindeki aşırı büyümedir. Bundan başka şişmanlık ve yüz ve çene bozukluklarında görülebilir. Horlama önemli midir? Evet önemlidir. Horlama uyku bozukluklarının en sık belirtisidir. Bu nedenden dolayı horlayan çocuklarda uyku testi yapılmalıdır. Uykuda özellikle nefesi duran sık nefes alan ve uyurken çok sık pozisyon değiştiren nçocuklar incelenmelidir. Uykuda sorunlarına sebep olan nedenler nelerdir? Çocuklarda en sık neden bademcik ve geniz etinin aşırı büyümesine bağlı gelişmektedir. Bunun dışında yüz ve dildeki bozukluklar, kas tonusunda bozukluklar ve şişmanlık gibi nedenlerle görülebilir. Uyku sorunlarının risk faktörleri nelerdir? · Bademcik ve geniz eti büyümesi · Kas ve sinir hastalıkları · Şişmanlık · Mongol çocuklar gibi genetik hastalıklar Uyku sorunlarının belirtileri nelerdir? Gece ve gündüz görülen belirtiler farklıdır. Gece görülen belirtiler · Ailelerin horlama ve zor nefes alma yakınması en sık yakınmadır ve çocukların çoğunda görülür. 1 yaşından küçüklerde horlama duyulmayabilir ve solunum güçlüğü görülür. Uykuda morarma görülebilir. · Uyku sırasında huzursuzdurlar, uyku sırasında çok hareketlidirler, anormal uyku pozisyonları olur · Gece terlemeleri görülür · Gece altını ıslatmalar görülebilir. Gündüz semptomları · Genellikle ağızları hep açıktır ve ağızlarından nefes alıp verirler. · Sık sık boğaz enfeksiyonu olur · Tekrarlayan kulak iltihabı olur. · Duyma ve konuşma sorunları olur · Yutma problemleri · Bulantı ve kusma · Hiperaktivite ve davranış bozukluğu, çekingenlik ve içine kapanma · Baş ağrısı (İntrakraniyal basıncı artırarak olur ve ilerleyen saatlerde düzelir) · Erişkinlerdekinin aksine gündüzleri uyku hali pek görülmez
- Kistik Fibrosiz
Kistik Fibrozis Nedir? Gendeki bir mutasyon sonucu gelişen ve akciğer, mide barsak, pankreas ve ter bezlerinde bozukluk oluşturması sonucunda akciğerlerde hasar, solunum yetmezliği, kilo alamama, büyüme gelişme geriliği gibi sorunlara neden olan bir hastalıktır. Bu bölümde kistik fibrozisle ilgili bilgileri görebileceksiniz. Yenidoğan dönemindeki belirtiler; mekonyum ileusu denilen ilk kakanın yapılamaması sonucu barsakta tıkanıklık, yenidoğan döneminde safra yollarının tıkanıklığına bağlı sarılık olması, büyüme geriliği, tekrarlayan zaturre/bronşiolit, rektal prolapsus, öpmeyle tuz tadı alınması. Çocukluk dönemindeki belirtiler; kronik veya yoğun öksürük, büyüme geriliği, fazla iştahla birlikte kötü kokulu bol miktarda kaka olması, yorgunluk, atipik astım, çomak parmak, bronşektazi (akciğerlerde harabiyet), burunda polip, rektal prolapsus, öpmeyle tuz tadı alınması. Büyük çocukluk döneminde belirtiler; gecikmiş ergenlik, sperm azlığı (erkekler), psödomonas aeruginosa denilen mikropla kronik bronşit, pansinüzit, kronik karın ağrısı, pankreasın hasarlanması, siroz, hemoptizi (Balgamda kan görülmesi), pnömotoraks. Kistik fibrozisli çocukların akciğerlerinde mikroplar daha kolay yerleşir. Bu mikroplar yerleşince bronşlarda iltihap gelişir. Mikropların temizlenememesi sonucunda akciğerlerde hasar gelişir. Hasar sonucu daha çok balgam birikir ve daha çok mikrobun yerleşmesiyle sonuçlanır. Bu kısır döngü akciğerlerin hasarının artmasıyla devam eder. En çok yerleşen mikroplar Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Haemophilus influenzae, Escherichia coli, ve Klibsiella’dır. Akciğerlerdeki hasar sonucu nefes darlığı, sık öksürük, sık zaturre gibi belirtiler ortaya çıkar. Kronik sinüzit ve burunda poliplere neden olur. Akciğerdeki harabiyetin daha da artmasıyla solunum yetmezliği artar.
- Çocuklarda İlaç Alerjisi
İlaç alerjisi belirtileri İlaç alerjisinde en sık görülen belirti deride kaşıntılı döküntü olmasıdır. Bu kaşıntılı döküntüye ürtiker de denilmektedir. Göz kapaklarında ve dudakta şişme görülebilir, eklemlerde ağrılı şişme görülebilmektedir. Damar iltihabı dediğimiz vaskülit ve serum hastalığı da ilaç alerjisinin belirtisi olabilir. Bazen deride ve ağız içinde ciddi döküntü ve soyulmalar ile gide Steven Johnson sendromu, toksik epidermal nekroliz gibi ciddi cilt döküntüleri yapabilir. İlaç yan etkisinin tek belirtisi ateş de olabilir. İlaca bağlı ateş genellikle ilacın kesilmesinden 48-72 saat sonar ateşin düzelmesi ile anlaşılmaktadır. Serum hastalığı ise ilaç alımınından 6 ile 21 gün sonra ateş, halsizlik, ciltte döküntüler, eklem ağrısı ve lenf bezlerinde büyüme şeklinde belirti vermektedir. Bazen de ciddi ilaç alerjilerinde nefes sıkışması, tansiyon düşüklüğü, kramp tarzında karın ağrısı şeklinde alerjik şoka neden olarak ölüme neden olabilir. Başlıca ilaç alerjisi yapan ilaçlar şunlardır: -Penisilin, sefalosporinler, sulfanamidler ve diğer antibiotikler Penisilin alerjisi sıklığı %1 ile %10 arasında değişmektedir. Hayatı tehdit eden alerjik reaksiyon sıklığı ise yüz binde bir ile beş arasında değişmektedir. -Radyokontrast maddeler Hem alerjik hem alerjik olmayan reaksiyonlara neden olurlar. Alerjik olmayan ilaç reaksiyonları radyokontrast madde vermeden önce bazı ilaç reaksiyonlarını önleyebilen ilaçların verilmesiyle önlenebilir. -Lokal anestezikler Lokal anesteziklere karşı gelişen alerjik reaksiyonlar nadirdir. Reaksiyonlar genelde ilacın içinde bulunan koruyucu maddelere ve epinefrine karşıdır. -Genel anestezikler Genel anestezi esnasında anaflaksi gelişmesi oldukça nadirdir. Anestezi sırasında gelişen reaksiyonların %60 ile %70’i nöromusküler ilaçlara, %15’i latekse karşı gelişmektedir. Daha az sıklıkta ise hipnotiklere, antibiotiklere, plazma ürünlerine ve morfin benzeri ilaçlara alerji gelişebilmektedir. Anesteziden hemen sonra gelişen reaksiyonlar daha çok anestezik maddelere bağlı reaksiyonlarken anesteziden 1 saat sonra gelişen reaksiyonlar daha çok latekse ve kullanılan kimyasal antiseptiklere bağlıdır. -Asetil salisilik asit ve diğer ağrı kesici ilaçlar, Asetil salisilik asit gibi non-steroid antiinflamatuar ilaçlar en sık görülen ikinci ilaç reaksiyonlarıdır. Astımı ve nazal polipi olan yetişkinlerde asetil salisilik asit duyarlılığı %25’e kadar ulaşmaktadır. İlaç alerjisi testi Deri prick testi (alerjenin derinin epidermis tabakasına lanset ile uygulanması) ve intradermal test (alerjenin derinin dermis tabakasına enjeksiyon yoluyla uygulanması) Tip 1 yani IgE aracılıklı alerjilerin tanısında kullanılmaktadır. Deri testi uygulanması penisilin, lokal anestezik maddeler, kas gevşeticiler ve insülin veya monoklonal antikorlar gibi yüksek molekül ağrırlıklı ilaçlar için standardize edilmiştir. Bu ilaçlar ile yapılan deri testlerinin pozitif olması antijene özgü ıgE varlığını doğrular ve tip 1 alerji reaksiyonu tanısını koydurmaktadır. Penisilin alerjisi için yapılan deri testinin negatif olması penisilin alerjisinin dışlanması için yeterlidir. Diğer ilaçlar ile yapılan deri testlerinin negatif olması tek başına kesin tanı koydurucu değildir. Penisilin dışındaki ilaçlar için deri testine ek olarak spesifik immunglobulin E değerlerine bakılabilir. Anca ilaçlara karşı spesifik immunglobulin E değerlerinin güvenli değer aralıkları henüz tam bilinmemektedir. Ayrıca maliyetlidir ve deri testlerine göre duyarlılığı düşüktür. İlaç yama testi alerjenlerin aluminyum disk içinde sırta yapıştırılması ve en az 48 saat süre cilde teması esasına dayanmaktadır. İlaç yama testi özellikle kontakt dermatit ve geç tip ilaç reaksiyonlarının tanısında kullanılmaktadır. İlaçlara karşı alerji testi için öncelikle test edilecek ilaçlar belirlenir. İlacın konantrasyonu en az riskliden normal doza kadar farklı konsantrasyonlarda hazırlanır. Önce normal cilt alerji testi yapılır ve arkasından cilt içine 20 dakika aralarla alerji testi uygulanır. Alerji testi bittikten sonra eğer alerji saptanmamışsa ilaç uygulanır ve reaksiyon verip vermediği test edilir. Bu testin sonucuna göre karar verilir. Test süresi 2 ile 3 saat arasında sürmektedir. Deri testleri, intradermal testlerin ve spesifik Ige testlerinin uygulamasında ve değerlendirilmesinde yapılabilecek hataların ciddi ilaç reaksiyonlarına ve hatta alerjik şok gibi ölümle sonuçlanabilen durumlarla karşı karşıya kalınma riski olmasından dolayı bu testlerin ancak ilaç alerjileri konusunda deneyimli alerji uzmanlarınca ve alerjik şok tedbirlerinin sağlandığı hastane ortamında yapılması çok önemlidir. Tanıda zorlanılan vakalarda ilaç provakasyon testi yapılabilir. EN ÇOK SORULAN BEŞ SORU 1- İlaç alerjisi testi kimlere yapılır? -İlaç alerjisi şüphesi olanlara yapılmaktadır. İlaç alımından hemen sonra veya saatler içinde vücutta döküntü, kaşıntı şeklinde tip 1 reaksiyonu düşündüren alerji belirtileri gelişmişse ilaç alerjisi şüphesi vardır. -İlk defa kullanılacak ilaçlara karşı alerji testi yapmaya gerek yoktur. Çünkü ilaç alerjisi gelişebilmesi için daha önceden bu ilacın alınmış olması gerekmektedir. 2- İlaç alerjisi testi ne zaman yapılır? İlaç alerjisi gelişen çocuklarda ilaç alerjisi düzeldikten 1-1.5 ay sonra alerji testi yapılmalıdır. Genellikle 1 yaşından sonra yapılmaktadır. 3- İlaç alerjisi testi yapmadan önce dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? İlaç alerjisi testinden 1 hafta önce testi etkileyebilecek soğuk algınlığı ilaçları, alerji ilaçları gibi bazı ilaçların kesilmesi gerekir. Bu nedenle mutlaka testten bir hafta önce doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. 4- Aspirin alerjisi nasıl anlaşılır? Cilt testleri ile teşhis konulmaz. İlacın çok küçük dozlardan başlanıp dozu artırılarak uygulanan yükleme testiyle teşhis konulur. 5- İlaç alerjisi tedavisi nedir? Öncelikle hayati önemi olmadıkça alerjisi olan ilaç kullanılmamalıdır İlac alerjisi ihtimali olmayan alternative ilaçların kullanılması tercih edilmelidir. İlacın kullanılması hayati önem taşıyorsa çocuk alerji uzmanı gözetiminde küçük dozlarla başlanarak vücudun alıştırılıp verilmesi (dezentizasyon) yöntemi ile kullanılır.
- Çocuklarda Polen Alerjisi
Polen alerjisi nedir? Bahar ayları olan mart, nisan ve mayısta polenlerin havaya yayılmasıyla birlikte burun kaşınması, hapşırma, nezle, burun tıkanması, gözlerde sulanma, kaşınma gibi alerjik nezle, göz alerjisi belirtilerinin görülmesine polen alerjisi veya bahar.alerjisi denir. Polen alerjisine bahar alerjisi olarak da bilinmektedir. Çünkü polen alerjisi bahar aylarında kendini göstermesi nedeniyledir. Polen alerjisinin belirtileri nelerdir? Polen alerjisi alerjik nezle, göz alerjisi ve astıma belirtilerine neden olur. Polenr alerjisi bahar aylarında sık nezle, burun tıkanması, peşpeşe hapşırma, burunda kaşınma, damakta kaşıntı, kulakta kaşıntı, sık burun kanaması gibi alerjik nezle belirtileri, gözlerde sulanma, kaşınma gibi göz alerjisi belirtileri, sık öksürük, nefes sıkışması gibi astım belirtileri polen alerjisinin en önemli belirtileridir. Bu belirtiler özellikle bahar aylarında oluyorsa polen alerjisi mutlaka akla gelmelidir. Polen alerjisi yorgunluk yapar ve okul başarısını etkiler. Polen alerjisi olan çocukların genellikle burunları tıkalı olduğu için uyku kaliteleri de bozulur. İyi bir uyku alamayan çocuklar ise gün boyu kendilerini yorgun ve halsiz hisseder. Bu da okul başarısını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Polen alerjisi belirtileri ne zaman başlar? Polen alerjisi belirtileri Mart ayında başlar. Mar ayında ilk ortaya çıkan polenler ağaç polenleridir. Nisan Mayıs ayında ise ot polenleri kendini gösterir. Temmuz ayından ekim ayına kadar ise yabani ot polenleri kendini gösterir. Hangi polenin alerji yaptığının öğrenilmesi ne zaman önlem alınacağının öğrenilmesi açısından çok önemlidir. çiçeksiz bitkiler mi yoksa çiçek açan bitkiler mi daha çok polen yayar? Bitkiler üremek için polen yayar. Çiçekli bitkilerin polenleri böcekler tarafından taşındığı için havada daha az bulunur. Bu sebepten polen alerjisine daha az neden olmaktadır. Çiçeksiz bitkilerin polenleşmesi ise rüzgarla olmaktadır. Bu sebepten polen mevsiminde havada çok fazla miktarda polen bulunmaktadır. Alerji testlerini kandan yaptırılabilir mi? Kandan alerji testleri çok doğru sonuç vermeyebilir. Ayrıca kandan yapılan testler çok pahalıdır. Bu sebepten en doğru sonucu ciltten yapılan alerji testleri verdiği için kan yerine ciltten yapılan alerji testleri tercih edlmektedir. Sadece ciltte problemi olan veya cilt testlerini etkileyen ilaç kullanan çocuklarda bu testi kandan yapmaya tercih etmekteyiz. Alerji testleri kaç yaşında yapılır? Alerji testleri yenidoğan döneminden itibaren yapılabilmekle birlikte polen alerjisi için alerji testi genellikle 1-2 yaşından sonra tercih edilmektedir. Bunun sebebi alerji gelişebilmesi için en az iki polen mevsimi ile karşı karşıya kalmak gerektiği içindir. Polen alerjisinin tedavisi? Doğru teşhis konulduktan sonra bazı ilaçlarla tedavi edilebilir. Tedavi başarısı %100’e yakındır. Polen alerjisi tedavisinde korunma, ilaç tedavisi ve aşı tedavisi uygulanmaktadır. Bahar ayalarında polenlerden korunmak için ne gibi önlemler alınmalıdır? Alerjik nezle, astım gibi polenlerin neden olduğu bir alerjik hastalığı olan çocuklar bazı önlemler almalıdır; -Evden çıkarken mutlaka güneş gözlüğü takılarak polenlere temas önlenmelidir. -Ağız yerine burundan nefes alıp verilerek burnun filtre görevi yerine getirilmelidir. -Polenlerin yoğun olduğu günlerde dışarıda fazla dolaşılmamalıdır. -Dışarıda kalındığı sürece her fırsatta yüzler ve burunlar suyla yıkanarak polenlerden temizlenilmelidir. -Dışarıda vakit geçirilmişse eve gelince kıyafetler değiştirilip duş alınmalıdır. -Polenler kıyafetlerimize de yapışmaktadır.
- Bebeğimi Kaç Yaşa Kadar Emzirmeliyim?
Emzirmeye başladığınız zaman bebeğinizi kaç ay veya kaç yıl emzireceğinizi merak etmeniz çok normaldir. Çünkü ülkemizde bu konu ile ilgili maalesef hemen herkesin değişik bir fikri vardır. Bu da sizin aklınızı karıştırır. Aile çevreniz ve arkadaşlarınız bebeklerin emzirilme süresi ile ilgili sürekli yorum yapar ve eleştiride bulunur.Bir yaşına kadar emzirmen yeterli veya 1 yaşından sonra emzirmenin faydası yok. Artık çok büyümüş yürüyor, konuşuyor, dişleri çıkmış emzirmen doğru değil gibi pek çok eleştiri duyarsınız. Hatta doktorların bile bebekleri emzirme süresi ile ilgili değişik görüşleri olduğunu görürsünüz. Ama bunlar aklınızı karıştırmasın. Siz ve bebeğiniz mutlu olduğunuz sürece bebeğinizi istediğiniz kadar emzirebilirsiniz. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Pediatri Akademisi bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü almasını 6 aydan sonra da ek gıdalar ile birlikte 2 yaş ve üzerinde emzirilmesini tavsiye eder. O nedenle ne kadar emzirmek istiyorsanız bebeğinizi emzirin. Bunun kararını yalnızca siz ve bebeğiniz verir. Ayrıca bebeklerin uzun süre emmesinin ne anneye ne de bebeğin psikolojik gelişimine asla negatif bir etkisi yoktur. Anneler Bebeklerini Kaç Yıl Emzirmeli? Hatta uzun süreli emzirmenin anneye ve bebeğe pek çok faydası vardır. Bu nedenle emzirmeyi ancak siz ve bebeğiniz hazır olduğu zaman kesmeniz en iyisidir. Eğer emzirmeyi kesmek istiyorsanız tabiî ki süreci hızlandırabilirsiniz. Bunu emzirme sıklığınızda değişiklikler yaparak sağlayabilirsiniz. Ama isterseniz de süreci kendi haline bırakabilirsiniz. Sakın ben memeyi bıraktırmazsam bebeğim asla bırakmaz diye düşünmeyin. Çünkü bütün bebekler büyüdükçe emmeyi azaltır ve bir süre sonra da bırakır. Bu beklenen doğal bir süreçtir. Ama bu süreç her anne bebek ikilisi için farklılık gösterir. Emzirmeyi hiçbir değişiklik yapmadan kendi haline bıraktığınızda bebeklerin sıklıkla 3 ile 4 yaş arasında emmeyi bıraktığı görülür. Yani emzirmeyi bırakma sürecinizi kendi haline bıraktığınızda bunun ne kadar süreceği siz ve bebeğinize bağlıdır. Sonuçta bir yaşından sonra anne sütünün faydası yoktur diyenlere kesinlikle inanmayın. Bebeğinizi uzun süreli emzirmeniz kesinlikle faydalıdır. Çevrenize, arkadaşlarınıza hatta sağlık çalışanlarına kulak asmadan istediğiniz kadar bebeğinizi emzirin. Sütünüz her zaman bebeğiniz için faydalıdır. Uzun Süreli Emzirmenin Faydaları Nelerdir? Anne sütü hala besin değeri olan değerli bir içecektir. Bebeğiniz büyüdükçe içeriği her geçen gün değişse de bebeğinizin ihtiyaçlarını her zaman karşılar. Hastalıklara karşı koruyucudur. Bebeğinizi emzirdiğiniz sürece anne sütü içerisindeki koruyucu hücreler ve antikorlar her zaman her yaşta bebeğinizi korur. Anne sütü ile beslenme bebeklerin ileri yaş sağlığını da korur. İleri yaş kalp hastalığı, kanser, obezite, şeker hastalığı, barsak hastalıkları ve bağışıklık sistemi hastalıkları anne sütü alanlarda daha az görülür. Bebeğinizin çene ve diş sağlığını korur. Diş bozukları daha az görülür. Bebeğinizin beyin gelişimini destekler. Emzirme aranızdaki duygusal bağı güçlendirir. Emzirme sırasında salınan oksitonin, prolaktin ve seratonin gibi hormonlar anne ve bebeklerin mutlu ve huzurlu olmasına yardımcı olur. Anneyi yumurtalık, meme kanseri, koroner kalp hastalığı, şeker hastalığı, obezite, depresyon gibi hastalıklardan korur. Annenin kontrollü kilo vermesine yardımcı olur. Anne sütünün özellikle 1 yaşından sonra besin değeri yok büyüme etkisi yok diye düşünmek yanlıştır. Çünkü bu dönmede de emzirme bebeğinizin günlük alması gereken enerji, protein, mineral ve vitamin ihtiyacının pek çoğunu karşılar. 1-2 yaş arasında bebeklerin 450 ml anne sütü alması günlük enerji ihtiyacının %29’ unu, proteinin %43’ünü, kalsiyumun %36’sını, A vitaminin %75’ini, folatın %76’sını, B12 vitaminin %94’ünü, C vitaminin %60’ını karşılar. Bebeğinizi uzun süre emzirmeniz belki çevrenizde sosyal bir baskıya neden olabilir. Çünkü toplumun çoğu daha büyük çocukların emzirilme görüntülerine pek alışık değildir. Bu da sizin çevreden eleştiri almanıza neden olur. Psikolojik olarak uygun olmadığı, size aşırı bağımlı bir kişilik geliştireceği şeklinde baskı ve yorumlar duyarsınız. Ama esas karar sizin ve bebeğinizindir. Anneler isterse hiç emzirmeyebilir isterse de 2 yaş ve daha sonrasına kadar bebeğini emzirebilir. Toplumun ve sağlık çalışanlarının esas olarak yapması gereken eleştiri yerine annelere destek olmaktır. Emzirmenin ilk aylarında annelere destek yapılmasına karşın biraz daha büyümüş olan bebeklerin emzirilmesine toplum ve hatta bazen sağlık çalışanları bile yeterli desteği göstermez. Ama esas olan anne hangi kararı verirse versin desteklemektir. Eğer çevrenizden çok eleştiri alıyorsanız bu kişilerin emzirme anlayışlarının farklı veya anne sütü ve emzirme konusunda yetersiz bilgiye sahip olduğunu bilin. Yapabileceğiniz en iyi şey eğer bebeğiniz ve siz emzirmekten mutluysanız bebeğinizi istediğiniz kadar emzirmeye devam edin. Çünkü anne bebek arasındaki emzirme ilişkisi her anne bebek için farklılık gösterir. Hatta aynı annenin çocukları arasında bile farklılıklar olabilir. Bir bebeğiniz 1 yaşa kadar emer diğer bebeğiniz 2-3 yaşa kadar emebilir. Bu durumu tek bir süre ile sınırlamak doğru değildir. O yüzden bebeğinizi istediğiniz kadar emzirin ve siz ve bebeğiniz emzirmeyi sonlandırmaya hazır olana kadar da emzirmeye devam edin. Çevrenizden gelen baskı ve eleştirileri de görmezden gelmeye çalışın.
- Bebeklerde Ek Gıdaya Geçiş
Bebeğinizi doğumundan itibaren ilk 6 ay sadece anne sütü ile besleyin. Çünkü anne sütü ilk 6 ay bebeğinizin bütün ihtiyaçlarını tek başına karşılamaktadır.Anne sütü ilk 6 ay bebeğinizin ihtiyacının %100’ünü, 6-9 ay arasında %70’sini ve 9-12. aydan sonra %30 ‘unu karşılar. 6. Aydan sonra anne sütü tek başına bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli olmaz. Bu nedenle ek gıdalar mutlaka başlanmalıdır. Bebeklerde Ek Gıdaya Geçiş Ne Zaman Olmalı? Ek gıdalar hiçbir zaman anne sütünün yerini almamalıdır. Sadece anne sütünün tamamlayıcısı olmalıdır. Bebeklerin sağlık olarak büyüme ve gelişmeye devam etmeleri için ek gıdalar mutlaka uygun zamanda başlanmalı, kaliteli, hijyenik ve yeterli miktarda olmalıdır. Bebekler ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmelidir. Bu dönemde anne sütü bebeğin bütün ihtiyaçlarını tek başına karşılar Ek gıdalar başlandığı zaman da bebekler yine her istedikçe emzirilmelidir. Emzirme ek gıdalar ile birlikte 2 yaşa kadar sürdürülmelidir. Ek gıdalar hiçbir zaman anne sütünün yerini almamalı, anne sütünün tamamlayıcısı olmalıdır. Ek gıdalar enerji besin öğesi açısında zengin, temiz, hijyenik evde bulunan ve kolay hazırlanabilen gıdalar olmalıdır Mutlaka kaşık veya bardak ile verilmeli, biberon kullanılmamalıdır Bütün besinler önce bir çay kaşığı veya tatlı kaşığı miktarında başlanıp giderek artırılmalıdır. Birden fazla yeni gıda aynı gün içinde denenmemelidir. Her yeni besin 3-4 gün ve ya 1 hafta arayla denenmelidir Yeni gıdalar verildikten sonra allerjik reaksiyonlar açısında dikkat edilmelidir Ek gıdaların hazırlanmasında hijyen kurallara mutlaka dikkat edilmelidir. Yeni hazırlanmış ek besin 2 saat içinde tüketilmelidir. Eğer hemen tüketilmeyecekse buzdolabında saklanmalıdır. Hazırlama aşamasında eller temiz olmalı meyve sebzeler iyi yıkanmalı ve kullanılan kap ve kaşıklar mutlaka temiz olmalıdır 6-12 aylık dönemde ek gıda öğün sayısı giderek artırılmalıdır. 6-8 ay arasında 2-3 öğün, 9-11 ay arasında 3-4 öğün, 12 aydan sonra 3-4 öğün ve 1-2 ara öğün şeklinde olmalıdır. Bebeğin hoşlanmadığı gıdalar 2-3 hafta sonra tekrar denenmelidir. Bebek beğenmediği bir gıda için asla zorlanmamalıdır. Çünkü zorlama bebeğiniz ve sizin aranızdaki iletişimi ve sevgi bağını zedeleyecektir İyi bir ek gıda protein, enerji, vitamin ve mineral açısında zengin olmalı, temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmalı, bebeğin yiyebileceği sıcaklık ve kıvamda, tuzlu baharatlı olmayan, kolay hazırlanabilen, bebeğin seveceği gıdalar olmalıdır Ek gıdalar ilk günlerde daha sıvı daha sonra koyu kıvamda ve pütürlü olacak şekilde hazırlanmalıdır. Kritik pencere kabul edilen 10.ayda bebek hala koyu kıvamlı pütürlü yarı katı gıda almıyorsa ileride beslenme güçlükleri yaşanma ihtimali olabilir. 1 yaşına kadar tuz, şeker, bal, yumurta beyazı, çilek, kivi, inek sütü, bakla gibi gıdalar verilmemelidir. Ek Gıdaya Geçişte İlk Ne Verilmeli? Bebeklere başlanacak ilk gıdalar ile ilgili değişik görüşler bulunmaktadır. Gerek doktorlar gerekse aile büyükleri ve ya arkadaşlarınız farklı gıdalar ile başlanmasını tavsiye edebilir. Bazı doktorlar bebeklere ilk sebze veya yoğurt verilmesini önerirler. İlk meyve verildiğinde bebeğin tatlıya alışıp sebze tüketmeyeceği görüşündedirler. Ama bu kanıtlanmış bir durum değildir. Genel olarak bebeklerin çoğu tatlı yiyecekleri tercih ederler. Ama bunun onlara ilk başlanan ek gıdalar ile ilişkisi yoktur. Son yıllarda bebeklere verilecek ilk ek gıdaların özellikle 6. ayda demir depoları boşaldığı için demir içeriği yüksek besinler ve demir emilimini artıran sebze ve meyve ile yapılmış karışımlar olması gerektiği şeklindedir. Sonuçta bebeğinize ilk olarak başlayacağınız ek gıdanın ne olduğu bebeğiniz için pek fark etmez. Ama tahıl, et, sebze, meyve gibi gıdalardan yapılmış püreler ile başlanması uygundur. Bebeğinize Vereceğiniz İlk Ek Gıdalar Neler Olmalı ? Bebeklere başlanacak ilk ek gıdalar ile ilgili değişik görüşler bulunmaktadır. Gerek doktorlar gerekse aile büyükleri ve ya arkadaşlarınız farklı gıdalar ile başlanmasını tavsiye edebilir. Bebeğe Verilecek İlk Ek Gıdalar Bazı doktorlar bebeklere ilk sebze ve ya yoğurt verilmesini önerirler. İlk meyve verildiğinde bebeğin tatlıya alışıp sebze tüketmeyeceği görüşündedirler. Ama bu kanıtlanmış bir durum değildir. Genel olarak bebeklerin çoğu tatlı yiyecekleri tercih ederler. Ama bunun bebeklere ilk olarak başlanan ek gıdalar ile ilişkisi yoktur. Son yıllarda önerilen bebeklere verilecek ilk ek gıdaların özellikle 6. ayda demir depoları boşaldığı için demir içeriği yüksek besinler ve demir emilimini artıran sebze ve meyve ile yapılmış karışımlar olması gerektiği şeklindedir. Sonuçta bebeğinize ilk olarak başlayacağınız ek gıdanın ne olduğu bebeğiniz için pek fark etmez. Ama tahıl, et, sebze, meyve gibi gıdalardan yapılmış püreler ile başlanması uygundur. Bebeklerde Ek Gıdaya Geçişte Dikkat Edilmesi Gerekenler! 1-Bebeğim her verdiğim gıdayı hiç itiraz etmeden yiyecektir. Evet ek gıdalar başlanırken annelerin en çok beklediği şey bebeklerin bütün ek gıdaları hiçbir sıkıntı yaşamadan yiyeceğidir. Ama özellikle ilk ay bebeğinizin ek gıdalara sadece alışması yeterlidir. Altı ay boyunca anne sütü almış bebeğinizin hiç sorun çıkarmadan bütün ek gıdaları kabul etmesi pek beklenmez. Tabi sevdiği ve çok kolay kabul ettiği yiyecekler olacaktır. Ama sevmediği ve yemek istemediği gıdaların da olabileceğini unutmayın. 2-Ek gıdalara erken başlamazsan daha sonra bebeğinde yeme sorunu yaşarsın. Tamamen çevrenin etkisi ile oluşturulmuş bir kanıdır. Ek gıdalara bebeğiniz 6 aylık olduğunda başlayabilirisiniz. Çünkü bebeğinizin barsak enzimleri ve böbrek sistemi henüz yeterli olgunluğa erişmemiştir. Ek gıdanın erken başlanması anne sütünün büyüme ve bağışıklık sistemi üzerine olan olumlu etkilerini azaltır. Ayrıca yine ek gıdalara erken başlanması bebeklerde enfeksiyon riskini artırabilir. 3-Ek gıda beslenmesinde bebeklerin mutlaka çorba içmesi gerekir. Aile büyükleri her zaman bebeklere çorba hazırlamak ister. Ama çorba sulu bir bir gıda olması nedeniyle bebeğin zaten çok küçük olan midesini doldurup, büyümesinin en hızlı olduğu dönemde bebeğin daha az kalori almasına neden olur. Bu nedenle bebeklere hazırlanan gıdalar her zaman püre kıvamında hatta bebeğin tölere edebildiği kadar koyu kıvamda olmalıdır. 4-Bebeğim pütürlü gıdaları tölere edemiyor. Hep püre yedirmek zorundayım. Maalesef annelerin en sık yaptığı hatadır. Özellikle kolay yemesi ve öğürme refleksi olmadan annenin rahat etmesi nedeniyle pek çok anne bebeğini böyle besler. Fakat tamamen çok hatalı bir uygulamadır. Ek gıdalara ilk başladığınız ay belki bir süre bebeğinize püre verebilirsiniz ama 7 aydan itibaren bebeğinizin yediği gıdaları püre yapmayı bırakmalısınız. En geç 10 aya kadar bebeğinizin hem pütürlü gıdaları hem de lokma yemeyi öğrenmesini sağlamanız daha sonra oluşabilecek beslenme sorunlarını önleyecektir. 5-Bebeğim bazı gıdaları kesinlikle sevmiyor. Bebekler ilk zamanlar yeni gıdaları kabul etmekte zorluk yaşayabilir. Anneler genellikle ilk bir kaç denemede bebekleri ek gıdayı kabul etmediğinde sevmediğini düşünerek vermekten vazgeçer. Oysa bebeklerin bir gıdayı sevmediğini kabul etmek için en az 10 kez arlıklı olarak denemek gerekir. 6-Ek besin başlandıktan sonra anne sütü artık azaltılabilir. Bu düşünce tamamen yanlıştır. Bebeğiniz henüz bir süt bebeğidir. Esas öğünü süt olmalıdır. Bebeğinizi 2 yaş olana kadar isteğe bağlı olarak emzirmelisiniz. Eğer mama ile besleniyorsa da doktorunuzun önerdiği miktarda mamayı kullanmanız gerekir. 7-Bebeğime tablet-telefon veremeden yemek yediremiyorum. Bazen anneler sadece bir şeyler yedirebilmek için çok doğru olmayan yollara başvuruyor. Bebek bir kez buna alıştığı zaman da başka türlü yemek yemez hale geliyor. Zaten yemek sırasında sadece önündeki tablet, televizyon, çizgi film ve reklama odaklanan bebek hem yediğini fark etmiyor hem de yemek yemeği öğrenemiyor. Oysa biraz sabırlı olup onu da yemek yeme olayı içine alıp biraz desteklerseniz sorun çözülür.
- İsilik
İsilik ter bezlerinin sıcaktan tıkanması sonucunda ortaya çıkan döküntülerdir. Yaz aylarında ve özellikle ufak bebeklerde çok sık karşılaşılır. Hafif isilik küçük ve patlayan su toplaması şeklinde görülürken ağır formunda ise kırmızı kaşıntılı su toplayan lezyonlar şeklinde karşımıza çıkar. Bazen karıncalanma ve kaşıntı hissi bile oluşabilir. Bebeklerde isilik eğer uygun önlemler alınmaz ve tedavi edilmez ise kaşıntı ile birlikte cilt enfeksiyonu ve kabuklanma gelişebilir. İsilik hemen her yaşta görülebilirken özellikle küçük bebeklerin ter bezlerinin çok kolay tıkanması nedeniyle bebeklerde daha sık rastlanır. Vücudun çok terleyen baş, boyun ve deri kıvrımlarının olduğu bölgelerde daha sık görülür. Altı bezlenen ufak bebeklerde isilik, bel ve göbek çevresinde sık rastlanır. Normalde isilik bebeklere zarar vermez ama kaşıntı yapıp rahatsız edebilir. Ayrıca bebeğinizin isilik olması onun aşırı ısındığının bir göstergesidir. Bu nedenle sıcak çarpması açısından dikkat edilmesi gerekir. İsilik vücudun çok terleyen baş, boyun ve deri kıvrımlarının olduğu bölgelerde görülür. Altı bezlenen ufak bebeklerde ise bel ve göbek çevresinde sık rastlanır. Eğer yeterli önlemler alınmaz ise bütün vücuda yayılabilir. İsilik eğer uygun önlemler alınmaz ve bu bebeklerde isilik tedavi edilmez ise, kaşıntı ile birlikte cilt enfeksiyonu ve kabuklanma gelişir. Genellikle yaz aylarında havaların ısınmasıyla birlikte bebeklerin sıcak tutulması, sıkı giysiler giydirilmesi, yoğun nemlendiriciler uygulanması gibi faktörler isilik oluşma olasılığını artırır. Özellikle küçük bebeklerin ter bezlerinin çok kolay tıkanması nedeniyle isilik oluşumuna daha sık rastlanır. Bebeklerde İsilik Nasıl Geçer? Bebeğiniz mümkün olduğu kadar serin ortamda tutun. Gerekirse uygun şekilde fan ve ya klima kullanın. Fakat bebeğinizi direk klimanın altına koymayın. Ev dışına çıktığınız zaman ise gölgede kalmaya çalışın. Araba ile seyahat ederken ise mutlaka uygun şekilde klimayı çalıştırın. Eğer bebeğiniz saracak şekilde sling veya kanguru kullanıyorsanız bir süre ara verin. Bebeğinize ince ve dar olmayan rahat giysiler giydirin. Özellikle pamuklu teri emen kıyafetler tercih edin, sentetik ürünler kesinlikle kullanmayın. Her gün hatta gün içerisinde 1-2 kez sabun kullanmadan sadece ılık su ile bebeğinizi yıkayın. Hatta minik bir şişme havuz içinde bir süre oyuncakları ile oynamasına müsaade edin. Tatildeyseniz sık sık denize girmesini sağlayıp, duş aldırın. Deri kıvrımlarının olduğu bölgeleri boyun altı, kasıklar vb çok terlemesi nedeniyle sık sık serin su ile yıkayın ve iyice kurulayın. Derideki gözenekleri tıkayarak daha fazla isiliği şiddetlendiren pudra, bebek yağı ve yoğun nemlendiricileri kesinlikle kullanmayın. Gün içinde kıyafetlerini ve hatta bezini çıkarıp serinlemesini sağlayın, bezini sık sık değiştirin. Terlediği zaman pamuklu bir havlu ile tahriş etmeden terini silmeye çalışın. Serin ve bazen gerekirse nemli kıyafetler giydirin. Bebeklerde İsilik Tedavisi Tırnaklarını düzenli olarak kesin, isilik döküntülerini kaşıyarak mikrop almasını önlemeye çalışın. Bebeğinizde isilik olması vücudunun fazla ısındığını gösterir. Fazla ısınan bebeğinizin vücudu su kaybedebilir. Bu nedenle sıvı alımına dikkat edin bebeğinizi bol emzirin ve gerekirse su verin. Yine isilik vücudunun fazla ısındığının bir göstergesi olduğu için sıcak çarpması açısından da dikkatli olmak gerekir. Eğer bebeğinizin vücudu fazla ısınmış ve ateş, huzursuzluk, beslenme sıkıntısı, kusma, hızlı nefes alma, bilinç değişikliği gibi bulguları olursa mutlaka doktorunuza başvurun. Bütün bu önlemlere karşın isilik 3 gün içinde azalmazsa, kaşıntı ve iltihaplanma varsa mutlaka doktorunuza danışın. Doktorunuz tarafından uygun görülen kremleri kullanın. İsilik Neden Olur? Genellikle yaz aylarında havanın ısınması en büyük nedendir, Bebeğiniz çok sıcak ve nemli bir ortamda bulundu ise, Güneşli havalarda güneş altında uzun süre kaldıysa, Çok sıkı ve dar kıyafetler giydiyse, Kıyafetleri özellikle sentetik malzemeden yapılmışsa, Bebeğinizi üşüyecek endişe ile çok fazla örtüp, sardıysanız, Çok fazla hareket ederek aşırı terlemeye maruz kaldı ise, Cildin nefes almasını önleyen kremler kullandıysanız.
- İşitme Tarama Testi
İşitme kaybı günümüzde en sık karşılaşılan doğumsal bozukluklardan biridir. Bölgelere ve ülkelere göre görülme sıklığı farklıdır. Ama her 1000 canlı doğumdan 2-4’ ü işitme kaybı ile doğmaktadır. Yeni doğan işitme testinde, ülkemizin oranı 1/800 dir. Bütün bebekler doğumdan hemen sonra işitmeye ve dinlemeye başlarlar. Bir süre sonra sesleri taklit ederek konuşma ve iletişim becerilerini geliştirirler. Eğer bebeklerde işitme kaybı erken dönemde tanı almazsa konuşma ve dil gelişimi geri kalır, akademik, sosyal ve duyusal durumda gerilikler saptanır. Bu nedenle işitme kaybı olup olmadığı bütün bebeklerde ilk 3 ay içerisinde tanı almalı ve en geç 6 ay içerisinde uygun tedaviye başlanmalıdır. Ülkemizde bütün yeni doğan bebekler ulusal yeni doğan işitme tarama programı kapsamında taranmaktadır. Geçmiş yıllarda sadece riskli durumlarda işitme testi yapılırken ilerleyen yıllarda işitme kaybı olan bebeklerin yaklaşık %50 sinde herhangi bir risk faktörü olmadığı saptanmıştır. Bunun dışında risk faktörü olsun veya olmasın işitme kaybı olan bebeklere erken tanı koyulmazsa bu çocukların tanı alma yaşının 2 yaşa kadar geç olduğu gösterilmiştir. Erken tanı alarak tedaviye başlanan bebeklerde ise ileride dil gelişiminde belirgin düzelmeler olmaktadır. Bu nedenle ülkemizde bütün yenidoğan bebeklere erken tanı için işitme taraması yapılmaktadır. İşitme testinin doğumdan sonra tercihen ilk günlerde yapılması önerilmektedir. Bebeklerde İşitme Tarama Bozuklukları 3 Şekilde Olmaktadır İletim tipi işitme kaybı: Sesin dış kulaktan iç kulağa iletilmesinde sorun vardır. Bu tip işitme kaybı çocuklarda daha çok orta kulakta sıvı birikmesi sonucunda görülür. Sinirsel tip işitme kaybı: İşitme siniri ve iç kulaktan oluşan sorunlar nedeniyle ortaya çıkar Miks tip işitme kaybı: Hem iletim hemde sinirsel işitme kaybı birlikte görülür. Bebeklerde İşitme Kaybı İçin Risk Taşıyan Faktörler Şunlardır Ailede işitme kaybı olan bireylerin olması, Anne karnında CMV, Toxoplazma ve Herpeks enfeksiyonlarının geçirilmiş olması, Doğumsal kulak ve yüz anormallikleri, Yenidoğan döneminde sarılık geçirme, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatma, hipoksik doğum vb, İlaç kullanımı (aminoglikozid,ototoksik ilaçlar), Kafa kemiklerinde kırığa yol açan kafa travmaları, Menenjit geçirme, İşitme kaybı ile seyreden sendromlar, En az 3 ay süreyle tekrarlayan ortakulak enfeksiyonları. İşitme Tarama Testi Nasıl Yapılır? Doğumdan sonra bebeklerin işitme tarama testleri objektif elektrofizyolojik ölçümlerle daha tutarlı bir şekilde yapılmaktadır. Bu amaçla OAE (otoakustik emisyon) ve ABR (beyinsapı uyarılmış potansiyelleri ) odyometre kullanılır. Otoakustik emisyon testi (OAE):Yenidoğanlarda işitme taramasında kullanılan basit bir testtir. Kulaktaki dış tüy hücrelerinin emsiyonunu ölçer. Bebeğin kulağına yerleştirilen ufak bir prob yadımıyla 1-2 dakika gibi çok kısa süre içerisinde yapılır. İşitmenin normal sınırlarda olup olmadığını kolaylıkla tespit eder. Kulak kiri ve dış kulak yolu ile ilgili sorunlar bu testi etkileyebilir. Yenidoğan döneminde doğum sonrası kulakta kalan amniyon sıvısı veya verniks bazen sonucu etkileyebilmektedir. Test sonucunda işitmesi normal olan bebekler geçti, işitmesi normal olmayan bebeklere kaldı raporu verilir. Birinci testten kalan bebeklere 15 gün sonra ikinci bir test daha yapılır. Eğer yine kaldı sonucu saptanırsa ayrıntılı testler ve değerlendirme için odyoloji merkezlerine yönlendirilir. ABR (uyarılmış beyin sapı potansiyelleri): İşitsel sinir ve beyin sapının aktivitesini objektif olarak değerlendirmeyi sağlayan elektrofizyolojik bir testtir. Bebeğin uyku sırasında alınına ve kulaklarına yerleştirilen problar ve bir kulaklık yardımı ile test çok basit olarak yapılır. İşitme kaybı için herhenagi bir riski bulunmayan fakat OAE testinden 2 veya 3 kez geçer alamayan bebeklere uygulanır. Ayrıca işitme kaybı için risk faktörü bulunan bebeklere ilk olarak ABR tetsi yapılması uygun olur.
- Aşı takvimi!
Hepatit-B Doğum, 1.ay 6. ay BCG(Verem) 2.ay Difteri boğmaca tetanoz çocuk felci HIB (5 li karma) 2.ay 4.ay 6.ay 18.ay 4-6 yaş 10-12 yaş KONJUGE PNÖMOKOK 2.ay 4.ay 6.ay 12.ay ROTAVİRUS*(Özel aşı) 2.ay 4. ay 6. ay Suçiçeği 12.ay 4-6yaş Kızamık kızamıkçık kabakulak(MMR) 12.ay 4-6yaş Hepatit-A 18. ay 24. ay Menenjit(Meningokok, Özel aşı) 12. Ay HPV**(Rahim ağzı kanseri aşısı) 9yaş 9yaş1ay 9 yaş 6 ay
- 4-12 aylık bebek beslenmesi
Bebek ve Çocuk Beslenme listeleri 4 AY -5 AY ARASI BESLENME Verilecek ek gıdalar 1)Meyve Suyu veya püresi 2)Sebze çorbası 3)Muhallebi Meyve suları ve pürelerinin hazırlanışı Kullanılacak Meyveler; Elma, armut, şeftali,muz,havuç da meyve suyu olarak verilebilir.Elma,armut,havuç,şeftali gibi meyveleri yıkayın,sıcak suda 1 dk kadar bekletin kabuklarını soyun,meyve sıkacağında veya cam rendede rendeleyin ve bir tülbentten geçirin ve verin. Meyve sularını günde 1 veya 2 kez verebilirsiniz, ilk 15 gün sadece meyvelerin sularını verin, sonraki günlerde meyveler püre halinde de verilebilir,önceden biberon kullanmış bebeklere meyve suları biberonla verilir,hiç biberon kullanmamış bebeklere ise mümkün olduğunca kaşık veya suluk ile vermeye çalışın.Meyve püresi yaparken cam rende kullanmaya özen gösterin ,içine şeker katmayın.Gaz yapan meyve sularını(portakal,mandalina,kivi),kabızlık yapan meyveleri(muz gibi)şikayet durumuna göre seyrek verin,hazır meyve sularını vermeyin.Verilecek miktar giderek artırılarak 6. ay civarında 100 ml. Ye çıkarılabilir. Sebze Çorbasının Hazırlanışı Kullanılacak sebzeler; Patates, havuç, kabak,taze fasulye,ıspanak, kereviz, maydanoz,dereotu,brokoli. bu aylarda verilebilir. Vereceğimiz sebzeleri önce teker teker ve az miktarlarda 2-3 gün aralıklarla verip alerji yapıp yapmayacağını gözlemlemeliyiz. Daha sonra alerji yapmayan sebzelerle 2’li, 3’lü karışımlar halinde sebze püreleri, sebze çorbaları hazırlayabiliriz. Hazırlanışı: Tüm sebzeleri hazırlanmadan önce yıkayın, kabuklarını soyun,ayıklayın. 2 büyük çay fincan suyu tencereye koyun, kabuğu soyulmuş 1/2 havuç ve 1/2 patatesi doğranmadan tencereye koyun ağzını kapatın, normal tencerede 40-45 dk kısık ateşte pişirin,üzerine 1 tatlı kaşığı irmik ilave edin ve 5 dk daha pişirin(düdüklü tencerede 1 fincan su koyun ve 10 dk pişirin ve irmiği en baştan ilave edin) ocaktan alın suyuyla birlikte tamamını robottan geçirin veya çatalla ezin, biraz soğuyup ılık olunca yedirin, bu hazırlanan çorbadan ilk gün 2-3 tatlı kaşığı, 2. gün 4-6 tatlı kaşığı verin, pişirdiğiniz çorbayı 24 saatten kısa bir zaman aralığında tüketin(her gün taze hazırlayın), ilk gün konulan sebzelere ilaveten 2. gün yarım kabak ve 2-3 adet taze fasulye de ekleyin, bundan 8-10 tatlı kaşığı verin ve her gün verilen miktarı artırarak 1 ayda toplam 1 çorba kasesi verecek duruma gelin, sebze püreleri yedirilirken önemli olan eklenen sebzelerin bebeğinizde vereceği tepkilerdir. Allerjik reaksiyonlar, gaz, kabızlık, ishal durumlarını yakından takip edin. Muhallebinin Hazırlanışı Sade İnek sütü 1 yaşına kadar kullanılmamaktadır. Fakat muhallebi yaparken kullanılabilir. Ayrıca muhallebi hazır formül mamalarla da hazırlanabilir. Hazırlanışı:1 çay bardağı(100 ml)suyu küçük bir tencereye veya cezveye koyun,üzerine 2 tatlı kaşığı pirinç unu ekleyin ve ocakta karıştırın yoğunlaşmaya başlayınca altını kısarak 5 dk karıştırarak pişirin. Pişme bitince ocağı kapatın, tencere veya cezveyi kenara alın, soğumasını bekleyin, üzerine 1/2 çay bardağı kaynamış, soğutulmuş inek sütü(cam şişede günlük pastörize veya temiz, taze köy sütü) veya hazır mamadan 6 ölçek katın. İlk muhallebiye başlarken, bebeğinize muhallebiyi 2-3 tatlı kaşığı verin sonradan miktar artırarak 1 ayda 1 çorba kasesi verecek miktara gelin. Bu aylarda muhallebi öğünü yerine sütlü pirinçli kaşık maması da kullanılabilir. 4-5 AY ARASI BESLENME 08 00-09 00 Anne sütü(anne sütü alamayanlar formül mama) 10 30-11 00 Meyve Suyu, püresi 12 30-14 00 Sebze Çorbası, 16 00-17 00 Anne sütü(anne sütü alamayanlar formül mama) 19 00-20 00 Muhallebi 23 00-24 00 Anne sütü(anne sütü almayanlar formül mama) Gece boyunca uyuyan bebeğinizi özel olarak mama vermek için uyandırmayın.Eğer bebeğiniz uyanırsa anne sütü(anne sütü almayanlar formül maması) ile besleyebilirsiniz. Sebze çorbası ve muhallebiye ilk alıştırdığımız birkaç gün, birkaç kaşık verdiğimiz yemekle bebek doymayacağı için, o öğünler ilk önce denenecek gıdalar tattırıldıktan sonra yineanne sütü ve formül mama ile öğün tamamlanmalıdır. Artan gıdaları bekletmeyin. Ek gıdaları verirken bu gıda çeşitlerinin dışına çıkmayın, diğer gıdaların sonraki aylarda verileceğini unutmayın 4-5 AYLIKKEN OYNANABİLECEK OYUNLAR; Bebeğiniz 4 aylık olduğunda ellerini, ayaklarını, parmaklarını artık daha kontrollü kullanmaya başlayacaktır, onun bu becerilerini geliştirici oyunlar oynayabilirsiniz. Tut ve salla oyunu; Ona sallandıkça ses çıkaran oyuncaklar(çıngırak,halka,sıkınca öten oyuncaklar)verebilirsiniz Vurma oyunu; Bebeğinizin ulaşabileceği bir uzaklığa ilginç bir oyuncak veya obje asın, ona vurmasına ve eliyle onu yakalamasına yardımcı olun. Tekme oyunları; Ayak bileklerine kısa ipli ponponlar, sallandıkça ses çıkaran toplar, ya da az şişmiş bir balon bağlayabilirsiniz. Bu nesneleri tekmelemekten zevk alacaktır, ancak sizin gözetiminizde oynamalıdır Parmak oyunları; Gözlem altında eline değişik türden kumaşlar verin, bunlarla oynarken ellerini, kollarını, parmaklarını nasıl kullandığını gözleyin, bunlarla oynarken sakın onu yalnız bırakmayın. Saklanma ve gıdıklama oyunu; Yüzünüzü bir bez, karton veya sadece ellerinizle kapatarak saklanın, sonra abartılı seslerle ortaya çıkın 5 AY-6 AY ARASI BESLENME Verilecek ek gıdalar 1)Meyve Püresi 2)Sebze Çorbası 3)Muhallebi 4)Yoğurt Meyve Pürelerinin Hazırlanışı 4. aydaki beslenmede anlatılan meyveleri aynı işlemlerden geçirin, robotta veya cam rendede püre haline getirin ve kaşıkla yedirin. Günde 1 veya 2 öğün verebilirsiniz(günde 1 çay bardağı kadar) Sebze Çorbasının Hazırlanışı 4. ayda anlatıldığı gibi sebzeleri aynı işlemlerden geçirin, farklı olarak bir tatlı kaşığı irmik ilave edilirken bir tatlı kaşığı kadar da pirinç ve 1 çay kaşığı tereyağ veya zeytinyağı ilave ilave edin ve pişirin, tamamını robotta ezin ve 1 çorba kasesi kadar yedirin. Muhallebinin Hazırlanması 4.aydan sonraki hazırlanışı ile aynıdır. İsterseniz miktarı çoğaltılabilirsiniz, irmik yerine nişasta unu veya mısır unu da kullanılabilirsiniz. Bu aylarda diğer hazır kaşık mamalarını da deneyebilirsiniz. Yoğurt Verilmesi Evde yapılmış yoğurtlar tercih edilir. Evde yapılamıyorsa marketten alınan yoğurdun taze olmasına dikkat edin. Sade olarak yedirmeye alıştırın. Yediremediğiniz zaman içine kendiniz meyve rendeleyin, hazır meyveli yoğurtları yedirmeyin. Yoğurda alıştırırken 3-4 tatlı kaşığıyla başlayın, miktarı artırarak, zamanla 1 kase kadar verebilirsiniz. 5 AY-6 AY ARASI BESLENME ŞEMASI 08 00-09 00 Anne sütü(anne sütü yoksa formül mama) 10 30-11 00 Yoğurt 12 30-14 00 Sebze Çorbası 16 00-17 00 + Meyve Püresi + Anne sütü(anne sütü yoksa formül mama) 19 00-20 00 Muhallebi 23 00-24 00 Anne sütü(anne sütü yoksa formül mama) Bebeğiniz gece uyanırsa anne sütü veya formül mama verebilirsiniz. 6 AY-8 AY ARASI BESLENME Verilecek ek gıdalar 1)Kahvaltı 2)Etli sebze çorbası 3)Yoğurt 4)Meyve püresi 5)Muhallebi Kahvaltının hazırlanışı Kahvaltının içeriği; Yumurta sarısı, peynir, tereyağ, bisküvi, reçel. Hazırlanışı: Yumurtayı katı olarak pişirin, sarısını kışın her gün, yazın günaşırı olarak verin, başlangıç olarak yarım çay kaşığı 2. kez verirken bunu artırın ve 1 çay kaşığı verin ve 8-10 günde tam yumurta sarısı verebilirsiniz. Peyniri tam yağlı fakat tuzu alınmış olarak yarım kibrit kutusu kadar verin( yine başlangıçta 1 çay kaşığı başlayıp, giderek artırın, 1 hafta 10 günde yarım kibrit kutusuna çıkın) 1 çay kaşığı tereyağ, 1 çay kaşığı reçel, 2-3 adet bisküvi de vereceğiniz diğer gıdalardır.Bal ve yumurtanın beyazı 12 ay dolmadan verilmez.Pekmez kahvaltıyla değil sade olarak 1 çay kaşığı verilir.Bu karışımı bebeğin halen kullandığı 5 ölçek formül maması ile birlikte bir kaseye koyun, bebeğin yiyeceği kıvama gelinceye kadar ılık su ekleyin ve çatalla ezin, besin değerini artırmak için istenirse bu karışıma tahıllı ek kaşık maması ve ceviz de ekleyebilirsiniz. Etli sebze çorbasının hazırlanışı 4-6 ay arasında hazırladığınız gibi sebze çorbası hazırlayın, 6 aydan sonra içine ayrıca 25 gr kadar kıyma veya 1 yemek kaşığı kadar tavuk etini ilave edin veya hazırlanmış çorbanın içine yedirmeden önce 1 adet köfte de katılabilirsiniz(köfteyi hazırlarken kıymanın yağsız,sinirsiz,dana veya sığır kıyması olmasına ve içine yalnızca bir miktar ekmek içi ve tuz konarak hazırlanmasına ve ızgarada tam pişmesine özen gösterin). Çorbaların veriliş miktarları 1 küçük kasedir. Yoğurt verimesi Yoğurt mümkünse evde yapılmış olmalıdır. Hazır meyveli yoğurtlar bu aylarda tercih edilmez. Bebeğiniz sade yoğurdu sevmezse içine günlük mevsim meyvesi veya bisküvi doğrayabilirsiniz yarım veya isteğe göre 1 kase de verebilirsiniz. 6-8 AY ARASI BESLENME ŞEMASI 08 00-09 00 Kahvaltı 11 00-12 00 Meyve Püresi(1 çay bardağı veya 1 tam meyve) + Anne sütü(anne sütü yoksa formül mama) 13 00-14 00 Etli Sebze Çorbası 16 00-17 00 Yoğurt +1 tam meyve püresi veya Anne sütü(anne sütü yoksa formül mama) 20 00-21 00 Muhallebi veya hazır kaşık mama 23 00-24 00 Anne sütü veya Formül mama Gece uyanan bebeğe anne sütü veya formül mama verilir. 6-8 AYLIKKEN OYNANABİLECEK OYUNLAR Bu dönenme onunla artık oturtarak oynayabilirsiniz. Ayrıca 6 aylık bebekler objeler arasındaki ilişkileri de yavaş yavaş kavramaya başlarlar, örneğin objelerin birbirine vurunca çıkardığı sesler ilgilerini çeker ve bunu kavramaya çalışırlar, ya da büyük küçük farklılığını anlamaya çalışırlar. Çarpma oyunları: Çelik tencere, abak ve kaşıkları ortaya dökün(keskin ve sivri köşeli olmamalılar). Bebeğinizi bunların arasında tutun, bunları birbirine önce siz vurarak gösterin, sizi taklit etmesini sağlayın, bundan ne kadar zevk aldığını göreceksiniz. Yığma ve doldur-boşalt oyunları: Bebekler küçük nesneleri büyük olanların içine yerleştirmeye bayılırlar, bu tip oyunlar için yine mutfak malzemeleri kullanılabilir, plastik ve kartondan olanlar en uygun olanlardır. Bebeğinize el büyüklüğünde bloklar(plastik bardak gibi) verin ve ardından boş büyük bir kap(leğen veya karton kutu) verin, el becerisi ve zekası ile blokları kutunun içine koyup. ardından da nasıl boşalttığını göreceksiniz. Ya da ütü yaparken bebeğinizi içi ufak ebatta giysi parçalarıyla dolu büyük bir çamaşır sepetinin içine oturtun.Tüm giysileri sepetin dışına atacaktır,onu sepetin dışına koyduğunuzda ise giysileri tekrar sepetin içine geri attığını göreceksiniz. Su oyunları: Yanında bulunmak şartı ile küvetin içinden dışarı eline bardak vererek su boşaltmasını sağlayın. Top ve küp oyunları: Karşılıklı top yuvarlamak ve iri küpleri üst üste koyup yıkmak. Aynaya bakma oyunu: Aynanın karşısında tutun ve kendi hareketlerine bakmasını sağlayın. 8 AY-12 AY ARASI BESLENME Verilecek ek gıdalar 1)Kahvaltı 2)Çorbalar 3)Yoğurt 4)Meyve suyu 5)Muhallebi 6)Aile sofrasından bazı gıdalar Kahvaltının hazırlanması: Kahvaltının içeriği:Yumurta sarısı(10 aydan sonra beyazı ile birlikte tam yumurta), peynir(tuzsuz), tereyağ, reçel, bisküvi, ekmek Hazırlanışı: Kışın her gün, yazın günaşırı olmak üzere 1 tam yumurta sarısı, 10. aydan itibaren tam yumurta katı olarak verilebilir. Yarım kibrit kutusu tuzu alınmış peynir, 1 çay kaşığı tereyağ, reçel , 4-5 adet bisküvi veya 1 dilim ekmek içi katılır. Bu karışım 6 ölçek formül maması ile birlikte ılık su ile ezilir. Ayrıca tahıllı ek kaşık maması da içine eklenebilir. Bunların hepsi ayrı ayrı taneli şekilde de yedirilebilir. Pekmez kahvaltıya katmadan sade verilir. Çorbaların hazırlanışı: 8 aydan sonra bebeğinize gün aşırı sebze çorbası ve tahıllarla yapılan pirinçli yoğurtlu çorba, koyu şehriye çorbası, mercimek çorbası ve ev yapımı tarhana çorbası da verilebilir. Çorbalar hazırlanırken içine çok az tuz, her tabak için 1 çay kaşığı tereyağ veya 1 tatlı kaşığı zeytinyağı koyun. Salça ve baharat koymayın. Ayrıca çorbaların içine haşlanmış tavuk eti, kıyma, ızgara köfte veya rendelenmiş karaciğer de koyabilirsiniz(karaciğer dana veya kuzu karaciğeri olmalıdır, üzerindeki zar çıkarılır, yağsız tavada haşlanarak pişirilir, rendelenerek püre haline getirilir, 1 çorba kasesine 1 çay kaşığı kadar katılarak başlanır, artırılarak 5 çay kaşığına kadar çıkılır, haftada 1-2 kere verilebilir).Verilecek çorba miktarı 1 kase kadardır. Yoğurt verilmesi Sade yoğurt veya içine mevsim meyveleri veya bisküvi eklenmiş yoğurt veya bu aydan itibaren hazır meyveli yoğurtlar da verilebilir. Meyve suyu verilmesi Meyve suları mevsim meyvelerinden seçilerek verilir. Çilek, nar, kini, ananas gibi alerji yapacak meyveler haricindeki mevsimlik tüm meyveler verilebilir. Muhallebi 1 kase muhallebi veya mama firmalarının ürettiği ek kaşık maması hazırlanır ve verilir. Ev sofrasından bazı gıdaların hazırlanması Bu aylardan itibaren makarna, pilav, balık, karaciğer, haşlanmış sebzeler diyete eklenebilir. Haşlanmış makarna veya az yağla pişirilmiş pirinç pilavı akşam öğününde yoğurtla karıştırılarak verilebilir, haşlanmış sebzeler veya az yağlı ve salçasız olarak türlü yemeği verilebilir. Kabak veya biber dolması baharatsız ve az tuzlu ve az yağlı olmak kaydıyla yoğurtla birlikte verilebilir. Buğulama veya ızgara balık verilebilir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, brokoli içerdiği vitaminler ve demir açısından önerilir. Karaciğer ezmesi, tavuk eti ve köfte de günlük sebze öğünlerinin içine katılarak veya tek başına verilebilir. 8 AY-12 AY ARASI BESLENME 08 00-09 00 Kahvaltı 11 00-12 00 Meyve Püresi+ Anne sütü(anne sütü yoksa formül mama) 13 00-14 00 Etli sebze çorbası veya Etli tahıllı çorba 16 00-17 00 Yoğurt +1 tam meyve püresi 20 00-21 00 Akşam yemeği (tuzsuz, baharatsız ve az yağlı olmak kaydı ile ev sofrasından gıdalar verilebilir) 23 00-24 00 Muhallebi veya Hazır kaşık maması veya Anne sütü veya formül mama Gece uyanan çocuğa anne sütü veya formül mama verilir. 8. aydan sonraki beslenmede 3 ana öğün vardır. Diğerleri ara öğündür. Meyve ve yoğurttan ibaret olan ara öğünler istenirse ana öğünlerle birleştirilebilir. Gece 23 00 deki muhallebi öğünü çocuk erken yatıyorsa verilmeyebilir.
- El ayak ağız hastalığı nedir?
Bebek ve çocukluk çağında sık görülen, çok bulaşıcı bir viral hastalıktır. El, ayak ve ağız hastalığı etkenleri Enterovirüs Ailesidir. Coxsackivirus A16, Echovirus ve Enterovirus 71 en sık görülen tipleridir. Hastalık ateş, ağız ve ağız etrafında, ellerde, ayaklarda döküntü ve soyulmalar ile karakterizedir. Genellikle yaz ve bahar aylarında görülür, komplikasyonsuz iyileşir. El ayak ağız hastalığı nasıl bulaşır? Virüs direk temas yada hasta çocuğun salya, dışkı, idrar gibi çıkartıları ile direk temas sonucu bulaşır. Genellikle hastalığın ilk haftasında bulaş oranı en yüksektir. Mümkün ise hasta olan kişinin semptomatik dönemde yayılımı önlemek için evinde kalması, duyarlı kişiler ile temas etmemesi önerilmektedir. Duyarlı kişilerin bulaşı önlemek için su ve sabunla sık sık el yıkamaları, sık temas edilen yüzeyleri uygun şekilde dezenfekte etmeleri, temas ile kirlenmiş olan objeleri, oyuncakları uygun şekilde dezenfekte etmeleri, ortak çatal, kaşık kullanımından ve yakın temastan (sarılma, tokalaşma) kaçınmaları gerekmektedir. Hastalık bulaşmasını arttıran etkenler nelerdir? Hasta çocuklar ile aynı ortamı paylaşmak, 10 yaşın altında olmak, Kalabalık ortamlarda bulunmak hastalık kapma şansını arttırır. El ayak ağız hastalığının belirtileri nelerdir? Hastalık hafif ateş, boğaz ağrısı ve iştahsızlık şeklinde başlar. Ateşten 2-3 gün sonra ağız içinde ve el ve ayak içinde içi sıvı dolu döküntüler ile kendini gösterir. Deri döküntüsü ağız içi afttan bir iki gün sonra görülür, küçük kırmızı noktalar halinde başlar, içi sıvı dolu hale gelir. Döküntüler ağrılıdır, bazen kaşıntı görülebilir, gövdede ve bez bölgesinde de görülür. Döküntüler 1 hafta kadar sürebilir. Ateş değişkendir, 39-40 dereceye kadar çıkabilir. Hastalığın geç döneminde tırnaklar kendiliğinden düşebilir. Özellikle küçük çocuklarda ağız içindeki aftlara bağlı olarak beslenme güçlüğü görülebilir. El ayak ağız hastalığı nasıl teşhis edilir? Hastalık genellikle döküntüler ortaya çıktıktan sonra muayene ile teşhis edilir. El ayak ağız hastalığının tedavisi: Hastalığın özel bir tedavisi yoktur. Bununla birlikte gereken hastalarda, mevcut semptomları hafifletmek için ağrı kesici ve ateş düşürücülerin kullanımı, boğaz ağrısını azaltmak için gargara ve spreylerin kullanımı önerilmektedir. Yeterli sıvı ve beslenme desteği alamayan çocuklarda gerekli sıvı ve beslenme desteği yapılmalıdır. Kaşıntı için losyon, şurup verilebilir. Bağışıklığı güçlendirmek için vitamin ve çinko desteği yapılabilir. El ayak ağız hastalığından korunma: Hastalıktan korunmak için özellikle küçük çocuk oyun alanları ve kalabalık ortamlarda kirlenmiş alanların (sık dokunulan alanlar) basit sabun ve çamaşır suyu ile temizlenmesi, küçük çocukların ağızlarına soktukları oyuncakların paylaşılmaması, yoğun ilgi gören ve salya bulaşabilecek yüzey ve oyuncakların silinerek temizlenmesi; Daha büyük çocuklarda el yıkama alışkanlığının edinilmesi, ellerin göze ve ağıza sürülmesinin engellenmesi, Hasta olan çocuklar ile temasın engellenmesi hastalığın bulaşmasını azaltır. Yüzey temizliğinde bir kova suya katılan yarım bardak çamaşır suyu yeterlidir. Özel bir aşısı yoktur. El ayak ağız hastalığında bulaşıcılık süresi: El ayak ağız hastalığı döküntüler çıkmadan önceki 3 gün ve döküntüler solup ateş düştükten sonraki 5 gün boyunca bulaşıcıdır. El ayak ağız hastalığı tekrarlar mı? Farklı viral mikroplar aynı tabloyu yapabilir, nadir de olsa tekrarlar. Sağlıkla kalın. #alanya #çocukdoktoru #döküntü ve ateş #el ayak ağız hastalığı
- Aşılarımız Tam Mı?
Hacettepe Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Profesörü Mehmet Ceyhan, Sağlık Bakanlığının 13 hastalığa karşı uyguladığı aşının ücretsiz olarak verildiğini söyledi. Bu aşıların dışında da özel olarak uygulanan aşıların bulunduğunu ve bunların da vatandaşların isteği doğrultusunda ücretli olarak uygulandığını belirten Ceyhan, grip, rota virüs, rahim ağzı kanseri, meningokok menenjit aşılarını örnek gösterdi. Grip aşısını bugün ABD’de devletin karşıladığını anlatan Ceyhan, rota virüsü aşısının 96 ülkenin ulusal aşı şemasında yer aldığını kaydetti. Halk arasında rahim ağzı kanseri olarak bilinen HPV aşısının 82 ülkenin ulusal aşı şemasında yer aldığına, menenjit hastalığına karşı meningokok aşısının da 51 ülkede ücretsiz olarak uygulandığına işaret eden Ceyhan, bu aşıların Türkiye’de de önerildiğini, ancak ücretli olarak yapıldığını kaydetti. Ceyhan, bu aşıların ücretsiz uygulanması için Sağlık Bakanlığında bir öneri oluşturulduğunu belirtti. Ailelerin özellikle çocukluk çağı aşılarını imkanları varsa hiç tereddüt duymadan yaptırmalarını isteyen Ceyhan, en ufak şüphe halinde ise çocuk hekimlerine başvurmalarını tavsiye etti. Ceyhan, 65 yaş üstü, kronik akciğer, kalp, şeker ve böbrek hastalarının da özellikle grip aşısı olmaları gerektiğini vurgulayarak, “Bu nedenle çok sayıda ölen hasta var. Bir aşı yapıyorsunuz, hastalıktan kurtuluyorsunuz, aksi taktirde hem sağlığınızı riske atıyorsunuz hem de hastalandıktan sonra ilaçlara daha fazla ücret ödüyorsunuz.” diye konuştu. Aşılamaya 200 milyon dolar bütçe Aşıların yurt dışından geldiği için bir maliyetinin söz konusu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ceyhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, aşı için bugün 200 milyon dolar civarında bir bütçe ayırıyor. 2005’te bu rakam 18 milyon dolardı. Nereden nereye geldik. ‘Türkiye ilaca ne kadar para harcıyor’ derseniz, yurt dışına ilaç için harcanan para 16,5 milyar dolar. Aşılamazsanız, hastalanacaktır. Dünyada bütün aşının pazarı 44 milyar dolar civarında.” “2019’da aşı üretimine başlanacak” Türkiye’nin bir yandan aşı üretme faaliyetlerine başladığına işaret eden Ceyhan, bu çalışmalar sonuç verdiğinde maliyetlerin düşeceğini kaydetti. Türkiye’de aşı üretiminin tarihine ilişkin bilgi veren, üretimin Sultan 2. Abdülhamid döneminde başladığını anlatan Ceyhan, şöyle konuştu: “O dönemde çiçek, kuduz aşılarını üretiyoruz. Türkiye, 1942 yılında daha Amerika’da hiçbir aşı üretimi yokken, 22 farklı aşı üreten bir ülkeydi. Sonradan teknolojiye ayak uyduramadığımız için bırakılmış. Son yıllarda da dışarıdan aldığımız antijenler buraya getiriliyor, burada birleştiriliyor ve şişeleniyor. Bir taraftan da difteri tetanoz aşısı için bir proje yürüyor. 2019 yılında Türkiye’de üretimine başlanacak. Devlet tarafından yavaş yavaş bu tür faaliyetler artırılıyor.” Üniversitelerin ve özel sektörün de bu tür çalışmalara katılması gerektiğini dile getiren Ceyhan, aşının belli bir ticari boyutu olduğunu, bu alanın değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi.
















