top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1063 sonuç bulundu

  • Ürojinekoloji (İdrar Kaçırma)

    İdrar kaçırma günümüz kadınlarını oldukça rahatsız eden ve onların sosyal hayatlarını olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Özellikle zor doğum öyküsü, ağır işlerde çalışmış olmak, ailesel yatkınlık vs. bu hastalığa neden olmaktadır. Çözümü uygun ameliyatlarla mümkündür. Önemli olan kalıcı ve kişiye özel tekniği uygulamaktır.

  • GENİTAL BÖLGE ESTETİĞİ

    Genital bölge estetiği, her geçen gün dünyada yaygınlaşmakta olup, hem kozmetik hem de medikal nedenlerle yapılmaktadır. Kozmetik neden ile yapılan ameliyat kadının kendine olan öz güvenini artırmakta, cinsel hayatındaki sıkıntıları gidermektedir. Medikal nedenler ise kadının hayat kalitesini bozduğu için önerilmektedir. Günümüzde en sık uyguladığımız operasyonlar, dış genital bölgenin görünümünü değiştiren perinoplasti, vajinayı daraltmaya yönelik vajinoplasti, iç dudakları küçültülmeye yönelik labioplasti, kızlık zarı onarımı dediğimiz hymenoplasti ameliyatlarıdır. Birçok kadın hayat kalitesini artırmak ve daha mutlu olmak için bu operasyonları tercih etmektedirler. Jinekologlar tarafından çok sık yapılan operasyonlardan olup, vajina ve perine bölgesinin en sık yapılan estetik ameliyatlarıdır. Hekim bunun eğitimini almış olsalar bile, bireysel farklılıklar göstermekle birlikte bu konuda ki tecrübesi önemlidir. LABIOPLASTİ (İÇ DUDAKLARI KÜÇÜLTME) laboplastiDış genital bölgenin görünümünü değiştirmek için en sık yapılan ameliyatlardandır. İç dudaklar, dış dudakların iç kısmında olup, vajina girişini ve idrar deliğini çevreleyerek dış etkenlerden korur. İç dudaklardaki bu şekil bozukluğu; kabarıklık, uzama, iki dudak arasındaki asimetri şeklindedir. Çoğunlukla doğuştan olup, doğumlardan sonra, kaza sonrası da gelişebilmektedir. Kadınlarda bu durum öz güven problemi yaratmakta olup hoşlanmamaktadırlar. Kadının cinsel partnerinden utanç duymasına bu da cinsel soğukluğa yol açmaktadır. Ayrıca yürürken, spor yaparken, cinsel ilişki sırasında rahatsızlık vermektedirler. Dar pantolon giyildiğinde ise tahriş olmaktadırlar. Labıoplasti ile estetik görünüm düzeltilmektedir. Medikal olarak düşük riskli bir ameliyattır. Hijyen ve iyileşme süresi açısından adet döneminin hemen bitiminde yapılmalıdır. En fazla bir saat sürmektedir, genellikle genel anestezi altında ameliyathane ortamında yapılmaktadır. Bir hafta sonra dikişler iyileşmeye başlamakta olup, en fazla 3 hafta sonunda tamamen iyileşme gerçekleşir. Kendiliğinden eriyen dikişler kullanılmaktadır. İyileşme sürecinde hijyene dikkat edildiği sürece herhangi bir problem yaşanmamaktadır. Ameliyat sonrası ağrı hafif yaşanır, ağrı kesicilerle hafifletilmektedir. Cinsel ilişki yasağı bir ay süre ile uygulanmaktadır. VAJİNOPLASTİ (VAJİNA DARALTMA) PERİNOPLASTİ (DIŞ GENİTAL BÖLGENİN GÖRÜNÜMÜNÜ DÜZELTME) vjinoplastiVajina daraltma ameliyatı yaşa, gebeliğe, doğuma bağlı vajinada olan genişlemeyi düzeltmeye yönelik yapılan ameliyatdır. Perinoplasti ise normal doğumlardan sonra dikişlere bağlı dış genital bölgedeki yırtıkları düzeltmek için yapılan ameliyatttır. Özellikle zor ve iri bebek doğumlarından sonra vajina ve vajina girişindeki perine bölgesinde yırtıklar, yanlış iyileşmeler ve vajinanın dokusunda bozulmalar, genişlemeler yaşanmaktadır. Vajinanın elastik yapısını yaşlanmaya, hormonal nedenlere, doğuştan nedenlere bağlı olarak kaybetmesi sonucuda vajinada genişlemeler yaşanmaktadır. Vajinadaki bu açıklık, cinsel ilişkide isteksizliğe, enfeksiyonlara, yürürken ve otururken rahatsızlık hissine yol açmaktadır. Medikal olarak düşük riskli bir ameliyattır. Hijyen ve iyileşme süresi açısından adet döneminin hemen bitiminde yapılmalıdır. En fazla bir saat sürmektedir, genellikle genel anestezi altında ameliyathane ortamında yapılmaktadır. Operasyon sırasında bu yırtık olan bölge çıkartılır, tekrar dokular karşılıklı dikilir. Bir hafta sonra dikişler iyileşmeye başlamakta olup, en fazla 3 hafta sonunda tamamen iyileşme gerçekleşir. Kendiliğinden eriyen dikişler kullanılmaktadır. İyileşme sürecinde hijyene dikkat edildiği sürece herhangi bir problem yaşanmamaktadır. Ameliyat sonrası ağrı hafif oranda yaşanmaktadır, ağrı kesicilerle hafifletilmektedir. Cinsel ilişki yasağı bir ay süre ile uygulanmaktadır.

  • Anne Adaylarına Tavsiyeler

    Gebelik her kadın için özel olmakla birlikte hayat döngüsü içerisinde önemli bir süreci de içermektedir. Kendi bedeninde yeni bir canlı hayat bulurken bu gelişimle birlikte bedeninde ona göre şekillenmektedir. Bebeğin ve anne bedeninin bu sürece sağlıklı uyumu için gebelik planlamadan önce hazırlıklar yapmak oldukça faydalı olacaktır. Gebelikte yapılan takip kadar gebelik öncesi muayene ve danışma da önemlidir. Hamilelik planlamadan önce ilk yapılacak şey 3 ay öncesinde jinekolojik muayene olmanızdır. Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzı kanser tarama testi dediğimiz smear testinin alınması, ultrasonografi ile rahim ve yumurtalıklarda myom veya kist gibi gebe kalmaya engel olacak bir durumun var olup olmadığı tespit edilir. Jinekolojik öyküde ise daha önce rahim ve yumurtalıklarla ilgili geçirilmiş bir operasyonun varlığı, ayrıca bilinen veya bilinmeyen bir hastalığın gebeliği ne oranda etkileyeceğinin ortaya konulması amaçlanır. Ayrıca varsa önceki gebelik hikayesinin sorgulanması planlanan gebeliğin nasıl seyredeceği hakkında önemli ipuçları verebilir. Düşük tehlikesi, gebelik tansiyonu ve şekeri, erken doğum gibi problemlerin yaşanması bir sonraki gebelikte de tekrarlama riski taşıyacağından sorgulanmalıdır. Ayrıca önceki bebeğin doğum haftası, kilosu, doğum şekli, doğumda zorluk yaşanıp yaşanmadığı, detaylı olarak değerlendirilir. Gebelik öncesi değerlendirmede ailede kalıtsal özellik gösterebilecek bir hastalığın var olup olmadığı da sorgulanır. Ayrıca karaciğer, böbrek fonksiyonları, hepatit markerları, tiroid fonksiyon testleri, D ve B12 vitamini ve kan sayımı gibi testler yapılarak herhangi bir rahatsızlığın varlığı araştırılır. Bu testler ile hastalık saptanırsa gerekli tetkik ve tedavisi yapıldıktan sonra gebelik planlaması önerilir. Herhangi bir sebepten dolayı sürekli kullanılan ilaçlar varsa da gebelik döneminde kullanılmalarının uygun olup olmadığı değerlendirilir. Bebek sahibi olmayı planlama döneminde beslenme alışkanlıklarınızın tümünü gözden geçirmelisiniz. Öncelikle katkı maddeli gıdalardan uzak durmalısınız, mümkün olduğunca doğal beslenmelisiniz. 3 ay öncesinde folik asit vitamini alımına başlamalısınız.. Folik asit desteğinin önerilme nedeni ise bebeğin beyin ve sinir sisteminde oluşabilecek problemlerin önlenmesidir. En iyi doğal folik asit kaynakları yeşil yapraklı sebzeler, taze meyveler, brokoli, bamya ve kuru baklagillerdir. Alkol ve sigara alışkanlığınız varsa bırakmanız gerekmektedir. Çünkü sigara içen kadınlarda gebe kalmada güçlük, düşük tehlikesi olasılığında artış, erken doğum, bebekte gelişme geriliği hatta anne karnında bebek ölümlerinin fazlalaştığı bilinmektedir Anne adayı olan kadınlar ve bebeğin sağlığı için kilonuz oldukça önemlidir. Eğer kilo fazlanız varsa bunlardan kurtulmak için en iyi dönem gebelik öncesidir. Her kadın “Hamile kaldığım zaman acaba çok kilo alır mıyım, daha sonra bu kiloları verebilir miyim?” sorusuna odaklanmaktadır. Anne adayının gebelikte ideal kilo alabilmesi için öncesinde de ideal kilosunda olmalıdır. Fazla kilolu olmak, çocuk sahibi olmayı olumsuz etkilemektedir. Fazla kilo göbek çevresinde yağlanmaya bu durumda insülin direncine yol açmaktadır. İnsülin direnci de yumurtlama problemlerine yol açarak gebe kalmada güçlüğe neden olur. Fazla kilo gebelikte ayrıca; tansiyon yüksekliği, gebelik şekeri, iri bebek dolayısı ile sezaryen oranlarında artışa, bebekte kalp ve sinir sisteminde anomali olma olasılığını artırır. Bu nedenle fazla kilolu anne adaylarına, hamileliğin öncesinde anne adaylarının liftten zengin, yağdan fakir diyet uygulayıp, egzersiz yaparak kilo vermesi öneriyorum. Aşırı zayıf olma durumu da gebe kalma şansını da azaltmakta, gebelikte düşük tehlikesi , gelişme geriliği ve erken doğum riskini artırmaktadır. Tüm bu bilgiler ışığında anne adaylarımıza tavsiyem gebe kalmadan önce kadın doğum hekiminizde muayene olmak, gerekli tetkiklerinizi yaptırmak, 3 ay öncesinde folik asit vitaminine başlayarak, ideal vücut kitle indeksine sahip olduktan sonra hamileliğinizi planlamanızdır.

  • Kızlık Zarı Dikimi

    1-KIZLIK ZARI NEDİR? Kızlık zarı, vajeni ay gibi çevreleyen düzensiz kenarlı görevi kesin olarak bilinmeyen bir dokudur. Kızlık zarı vajina mukozasının devamında kıvrım oluşturmuş bir yapıdır. Bilim adamları adet görünceye kadar vajeni ve rahmi dışarıdan gelebilecek mikroplara karşı koruyan bir oluşum olarak, bazıları da sadece bir doku kalıntısı olarak değerlendirirler. Kızlık zarı vajina girişinde yaklaşık 1-2 cm. içeridedir ve birkaç mm kalınlığındadır. Bazı kadınlar da doğuştan bulunmayabilir. Himen adını eski yunan dönemindeki evlilik veya düğün tanrısından almaktadır. İsmi dolayısı ile zar yapısında gibi düşünülse de tam anlamıyla zar dokusuna sahip değildir. Ağız içi dokusuna benzemektedir. 2-KIZLIK ZARI TİPLERİ NELERDİR? kızlık zarı tipleriKızlık zarı tipleri; annuler(normal), imperfore (deliksiz),septalı (bölmeli),yarı septalı(yarı bölmeli), kribriform (ortasında küçük çok delikli), kresentrik(yarım ay), tırtıklı, bozulmuş yapıda tipleri mevcuttur. Annuler tip en sık görülen zar tipidir. Kadınların yaklaşık %80 inde görülen tiptir. Delik tam ortada yuvarlak şekildedir. Rahatlamış ve gevşemiş şekilde yeteri kadar kayganlık oluştuktan sonra ilişkiye girildiğinde kanama olması beklenmemektedir. Deliksiz tip ise en nadir görülen tip olup, doğuştan ortada delik bulunmamaktadır. İlk adet görme ile birlikte içeride kan birikmesi sonucu ciddi ağrılara yol açıp problem yaratmakta, müdahale edilmesi gerekmektedir. Bölmeli tipte olan zar yapısı da çok nadir olarak görülmektedir. Ortada bant şeklinde bir yapı mevcuttur. Normalde herhangi bir belirti vermez, ilk cinsel ilişki ile birlikte ilişkiye girememe ve kanamada bir miktar artışa neden olmaktadır. Yarım ay tipte zar yapısında zarın alt kısmı üst kısmına göre daha kalın ve geniştir. İlk ilişkide çok ciddi ağrıya ve kanamaya yol açabilmektedir. O yüzden ilişki öncesinde cerrahi müdahale gerekmektedir. Küçük çok delikli tipte, oldukça nadir görülmektedir. Ortasında çok sayıda delik bulunmaktadır. İlk ilişkide çok ciddi kanamaya ve ağrıya yol açacağından evlenmeden önce mutlaka müdahale edilmelidir. Yani kızlık zarı yapısı %80 oranında normal yapıda olsa dahi %20 oranında anomali görülebilmektedir. Bu durumda ilk gecede ciddi sorunlar yaşamanıza neden olmaktadır. O yüzden evlenmeden önce mutlaka jinekolog tarafından muayene edilip, zarınızın yapısı hakkında bilgi sahibi olmanızda önemli fayda bulunmaktadır. 3- KIZLIK ZARI MUAYENESİ NASIL YAPILIR? KONTROL SIRASINDA ACIR MI? VEYA ZARAR GELEBİLİR Mİ? Sadece kadın doğum uzmanı tarafından yapılan bir muayene şekli olup, hiç bir acı hissetmez, hiç bir şekilde zararda görmezsiniz. Her kadında farklı bir yapıya sahip olan kızlık zarında kanama olması veya olmaması durumu zarın bozulduğu anlamına gelmemektedir. Bu durumun anlaşılabilmesi için bir doktor muayenesi şarttır. Uzman tarafından kısa ve ağrısız bir şekilde sürdürülen bu işlem temiz bir ortamda büyük dudakların elle ayrılmasını sağlayarak gerçekleştirilir. Yırtılmış olan bir kızlık zarının ne zaman yırtıldığı da bilinemez ancak yeni yani yırtılmadan sonraki yaklaşık ilk 7-10 gün içerisinde muayene edilirse yeni olduğu söylenebilir, yoksa ister bir ay ister 10 yıl önce olmuş olsun fikir yürütülemez, ne zaman yırtıldığı bilinemez. 4-KIZLIK ZARI İLİŞKİ DIŞINDA NE ZAMAN YIRTILIR? İlişki dışında nadir olarak bazen uzak doğu sporu ,jimnastik, binicilik ve jimnastik gibi normalin dışında bacak açma hareketi yapanlarda kaza ile bazen de düşmelerde yırtılabilir. Yalnız bunların olma ihtimali oldukça düşüktür. Yırtılan kısımları hiçbir zaman kendiliğinden tekrar birleşemez, kapanamaz 5-MASTÜRBASYON YAPARKEN YIRTILABİLİR Mİ? Eğer içinize bir şey sokmadan sadece sürtünme yoluyla mastürbasyon yapıyorsanız yırtılmaz. 6-İLK İLİŞKİDE ÇOK ACI VERİR Mİ? YA YIRTILMAZSA? YA KANAMAZSA? Genelde bu sizin partnerinizle ne kadar uyum içinde olduğunuza ve kızlık zarının tipine de bağlı olmakla beraber yeterli ön sevişme süresi olursa rahatlamış ve gevşemiş bir şekilde yeterli kayganlık sağlandıktan sonra ilişkiye girilirse acı vermez hatta kanamaz. İlk gecede kanama olmaması çiftlerimizi tedirgin etmektedir. Zaten rahatlamış ve gevşemiş bir şekilde ilişkiye girildiğinde kanama olmasını beklemiyoruz, olsa da hafif lekelenme şeklinde olacaktır. 7- İLK İLİŞKİDE Kİ ACIDAN ÇOK KORKUYORUM, NE YAPABİLİRİM? Eşinizle birlikte ilişki öncesi cinsel bilgilendirme seansımıza gelirseniz, hem kızlık zarınızda ilişkiye engel bir durum var mı onu değerlendiriyoruz hem cinsel konularda ve ilk gece ile ilgili bilgilendirme yaparak korkularınıza engel oluyoruz. 8-KIZLIK ZARI DİKİMİ NASIL YAPILIR? Kızlık zarı birçok toplum içerisinde saflığın ve bekaretin simgesi olarak bilinmektedir. Kapalı toplumlarda ise cinsel bir tabu olarak algılanan zar büyük önem taşımaktadır. Kızlık zarı tamir edilebilir ve bu işleme de himenoplasti adı verilir. Bunun için ne zaman ya da kaç defa ilişki olduğu önemli değildir. Doğum yapmış kadınlarda bile kızlık zarı tamir edilebilir. Kızlık zarının tamir edildiği ancak jinekolog ya da adli tabip tarafından anlaşılabilir. Kızlık zarı dikimi lokal anestezi altında yapılabilmektedir. Kalıcı ve geçici olmak üzere iki tip kızlık zarı dikim tekniği mevcuttur. Geçici kızlık zarı diktirme,ilişkiden birkaç gün öncesinde yapılacağı için cinsel ilişki süresinin gecikmesi ile birlikte dikişler açılır ve cinsel kanama gerçekleşmez. Zarın dikimi aşamasında doğru kabul edilen durum kalıcı olmasıdır. Kalıcı kızlık zarı diktirme, zarın bulunduğu bölgeden alınan ince zar gibi mukoza tabakası ile vajinanın girişi daraltılır, bu işlem dikim ile son buldurulur, buna flep yöntemi de denilmektedir. Daha sonrada dikişlerin alınması gerekmez. Operasyonun hemen arkasına normal hayata akışına dönüş sağlanır ve herhangi bir sıkıntı oluşmaz. 9- DİKİLDİKTEN SONRA NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİR? Özel bir şey gerektirmez o bölgenin hijyenine dikkat etmek gerekir. Önden arkaya temizlik önemlidir. Rahatlıkla ertesi gün duş alabilirsiniz. Fakat duş sırasında o bölgeye lif sürmemek gerekli 10-DİKİLEN BİR KIZLIK ZARININ DİKİLDİĞİ İLİŞKİYE GİREN KİŞİ TARAFINDAN ANLAŞILIR MI? Kesinlikle hayır, sadece kadın doğum uzmanları veya adli tıp uzmanları bunu anlayabilir. Dikişler kesinlikle fark edilmez. 11- HER DOKTOR BU AMELİYATI YAPABİLİR Mİ? Hayır. Kızlık zarını sadece kadın doğum uzmanı dikebilir. Pek çok jinekolog da bu ameliyatı prensip olarak yapmaz. 12-KIZLIK ZARI DİKİMİ FİYATI NEDİR? Kızlık zarı dikimi fiyatı tamir edilecek olan alanın genişliğine, anestezi şekline ve kalıcı veya geçici yapılma tekniğine, bulunduğunuz şehre, muayenehane veya klinikte yapılmasına göre değişmektedir. Zar dikim fiyatı hakkında bilgi almak için öncesinde muayene olmanız gerekmektedir. Eğer işlemi muayenehanemizde yaptıracaksanız öncesinde ve sonrasında kontrol muayene ücreti talep edilmemektedir. İlgili yasa ve tıp etiği gereği kızlık zarı dikimi ücretleri ile ilgili İnternet sitelerinde veya benzeri medya araçlarında fiyat bilgisi verilmemektedir. Sorularınız ve merak ettiğiniz konular için doğru ve güvenilir adrestesiniz. Bilgi ve randevu için 0 224 249 95 95 numaralı telefondan bizleri arayabilirsiniz.

  • Genetik İşlemler (PGD-CGH-NGS)

    Tüp bebek tedavisine başvuran çiftler, doğal yolla gebelik elde edemeyen bireyler oldukları için, kadında, erkekte ya da her ikisinde birden gebeliğe engel bir durum bulunmaktadır. Bu sebeple de tüp bebek tedavisine karar verilmeden önce erkek ve kadın detaylı test, tahlil ve muayenelerden geçirilmektedir. Bu incelemeler sonucunda elde edilen veriler ışığında da tüp bebek tedavisine karar verilir. Tüp bebek tedavisinde anne ve baba adayının kendi üreme hücreleri kullanıldığı için eğer kısırlığa sebep olan durum genetik, kromozomsal sorunsa, doğal yolla gebelikte yaşanan düşük, erken doğum, anne karnında bebek ölümleri, Down Sendromu gibi sorunlar tüp bebek tedavisinde de yaşanır. Ancak günümüzde tüp bebek tedavisinde gelinen noktada sperm ve yumurta, ardından da elde edilen embriyo genetik olarak incelenebilmektedir. Üreme hücrelerinin ve embriyonun genetik testlerle incelenmesi sayesinde ise var olan ya da var olması muhtemel sorunlar tespit edilebilmekte, önlemler alınabilmektedir. Tüp bebek tedavisindeki genetik işlemler olan PGD (Preimplantasyon Genetik Tanı) ve CGH (Comperativ Genomik Hibridizasyon) kromozomlarla ilgili anomalilerin araştırılabilmesi için uygulanmaktadır. NGS yöntemi ise, bu yöntemler arasunda en kapsamlı araştırmayı ve değerlendirmeyi sağlamaktadır. PGD (Preimplantasyon Genetik Tanı) Tüp bebek tedavisinde anne adayından alınan yumurta ve baba adayından alınan spermlerle döllenmenin gerçekleştirilmesinden sonra geçen yaklaşık 5 gün boyunca embriyolar gözlenir, incelenir. İşte bu sürenin 2.-5. günleri arasında en sağlıklı, kaliteli, canlı görünen embriyolardan 1-2 tanesi seçilir ve anne adayının rahmine transfer edilir. Tedavinin başarılı olması, sağlıklı bir gebelik elde edilebilmesi için gebeliğe en uygun olarak görülen embriyo seçilmiş olmasına rağmen düşükler, rahme tutunamayan gebelikler yaşanmaktadır. Bu sebeple de üreme hücrelerinin genetik olarak incelenmesi ihtiyacı doğmaktadır. İşte PGT tam da bu bağlamda genetik olarak sorunlu ve sorunsuz olan embriyolar ayrılıp belirlenmesine yardım etmektedir. PGD ile embriyodaki sayısal kromozom bozuklukları ayıklanır. Tüp bebek tedavisi gören hastaların günümüzde yaklaşık olarak % 10’una önerilen PGD sayesinde normal ve sağlıklı embriyolar rahme transfer edilebilmekte ve tedavinin başarısı bu şekilde artırılabilmektedir. Tedavi başarı oranını artıran ve düşük gebeliklerin sayısını önemli ölçüde azaltacak olan PGD’nin ilerleyen dönemlerde çok daha fazla sayıda tüp bebek hastasına uygulanması planlanmaktadır. PGD kimlere uygulanır? Tüp bebek tedavisi gören tüm hastalara PGD uygulanması düşünülmemektedir. Zira embriyolarda belli ölçülerde görülebilen kromozom bozukluklarının ilerleyen dönemde kendiliğinden yok olduğu, embriyoların kendi kendilerini iyileştirdiği de bilinen bir gerçektir. PGD öncelikle ve özellikle tekrarlayan düşük vakalarında, anne ve babada kromozomsal mozisizm olan hastalarda uygulanmaktadır. Bununla birlikte önceden tek gen hastalığı bulunan bebek dünyaya getirmiş olan kişilere, eşlerden her hangi birinde çocuğa geçmesi muhtemel tek gen hastalığının olduğu durumlarda da PGD uygulanması gerekir. CGH (Comperativ Genomik Hibridizasyon) CGH, yumurtaların tek tek incelenmesi yoluyla yumurtalarda oluşan genetik ve kromozomsal sorunların tespit edilmesi ve normal olan yumurtaların seçilerek dondurulması işlemidir. CGH; genetik ve kromozomsal açıdan normal olan yumurtalarla tüp bebek uygulaması yapılmasına olanak verdiğinden tedavide başarı oranı klasik tüp bebek tedavisine göre yaklaşık % 80 civarında artmaktadır. Bununla birlikte bebeğin Down Sendromu gibi kromozomsal rahatsızlıkla doğması engellenmiş olur. Ayrıca CGH sağlıklı yumurtaların seçilip dondurulmasına olanak verdiği için, çift dondurulan yumurtaları istediği zaman çözdürüp sağlıklı bir gebelik elde edilebilmektedir. Avrupa ülkelerinde 1-2 yıldır uygulanan, ülkemizde ise daha yeni yeni tanınmaya başlanan CGH, PGD işlemine göre yumurtaların çok daha ayrıntılı olarak incelenmesine olanak vermektedir. CGH işleminde embriyoların hepsinin tüm kromozomları incelenir ve en sağlıklı olan tek embriyo rahme transfer edilir. Bu sayede tüp bebek tedavisinin risklerinden olan hem çoğul gebelik hem de sağlıksız embriyolar yüzünden düşük gebelikler önlenmiş olur. CGH kimlere uygulanır? Bir çifte 2 kez üst üste tüp bebek tedavisi uygulandığı halde gebelik elde edilemedi ya da sağlıklı bir doğum yapılamadığı durumlarda genetik ve kromozomsal sorunları belirlemek adına mutlaka CGH uygulanmaktadır. Daha önceden PGD uygulanmış bir tane embriyo elde edilmiş, ancak tedavi başarısız olmuşsa, kadının yaşı 38’in üzerinde ise, baba adayının menisinde hiç sperm bulunamıyorsa (azospermi) CGH uygulanması gerekmektedir. NGS (Yeni Nesil Sekanslama) Yeni nesil sekanslama (NGS), yoğun paralel veya derin sıralama, genetik araştırmayı devrim yapan bir DNA dizileme teknolojisini tanımlayan ilgili terimlerdir. NGS’yi kullanarak, bütün bir insan genomu tek bir gün içerisinde dizilenebilir. Buna karşılık, insan genomunun şifresini çözmek için kullanılan önceki Sanger sıralama teknolojisi, son taslağı sunmak için on yıl içinde gerekli. Genom araştırmasında NGS çoğunlukla konvansiyonel Sanger diziliminin yerini almasına rağmen, henüz rutin klinik uygulamaya dönüştürülmemiştir. NGS yöntemi kısaca; 24 kromozomun değerlendirilmesi ve incelenmesinde kullanılan oldukça kapsamlı bir kromozomal taramadır. Bu sayede tüp bebek tedavisinde başarı ve sağlıklı bebek sahibi olma oranları artar. NGS kimlere uygulanır? Next Generation Sequencing (NGS) tekniğinde; mevcut durumu sebebiyle CGH ile aynı amaçlara yönelik geliştirilmiş olan ve aynı CGH gibi tüm kromozomlarda sayısal ve bazı yapısal anormalliklere bakılabilen bir teknik olarak karşımıza çıkar. Şu anda CGH’e karşılaştırıldığında PGT yöntemlerine getirmesi beklenen en önemli avantajlarından biri; maliyetlerinin azaltılması olarak karşımıza çıkar. Bununla beraber gelecek yıllarda aynı anda hem kromozom, hem de gen düzeyindeki hastalıkların aynı anda değerlendirilmesine olanak sağlaması bakımından ön plandadır. Bu yöntemin uygulama alanları CGH ile aynı olmakla beraber avantajları nedeniyle CGH yöntemi giderek yerini NGS’ye bırakıyor.

  • Sperm Detoksunun Faydaları Nelerdir ?

    Sperm detoksunun faydaları günümüzde en merak edilen konuların başında gelmektedir. Erkeklerde infertiliteye yani kısırlık sorunlarına düşük sperm üretimi, şekilsiz sperm veya düşük sperm motilitesi neden olabilir. Çoklu doymamış yağlar gibi temel besin maddelerini tüketmek, erkeklerde döllemeye artırmaya yardımcı olabilir ve gebelik oranını artırabilir. Erkeklerde kısırlığa sebep olabilen faktörler şunlardır: Düşük sperm üretimi Kalitesiz sperm Hareketliliği az sperm hücreleri Bununla birlikte, infertiliteden genellikle birden fazla faktör sorumludur. Örneğin, eğer sperm sayısı çok yüksekse, düşük hareketlilik fark yaratmayabilir. Aynı şekilde, sağlıklı spermde düşük, ancak yoğun sperm sayısı hızlı, ileri hareketle genellikle bir problem değildir. Kısırlık problemi, spermlerin anormal şekilde olduğunda veya vücutta yeterince sperm üretilmediği zaman etkili bir şekilde hareket etmediği zaman ortaya çıkar. Şaşırtıcı bir şekilde, yaşam tarzı seçimleri; sperm kalitesini, miktarını etkiler. Bunlar, her gün yaptığınız seçimlerdir – yediğiniz gıdalar, stres seviyeleriniz ve endüstriye veya rekreasyonel toksinlere maruz kalma gibi. Kısırlık sinir bozucu ve yorucu olabilse de, sağlığınızı korumak için önlem alınmasının sizi daha verimli hale getireceğini bilmek çok güzel olabilir. Sperm üretimi nasıl yapılır? Sperm üretimi beyindeki bezlerden sinyaller, böbrek üstünde oturan adrenal bezlerden gelen sinyaller ve birincil erkek üreme hormonu olan testosteron sinyallerini içerir. Sperm üretimini korumak için büyük miktarlarda testosteron gerekir – eğer testosteron seviyeleri düşerse sperm kalitesi ve miktarı da düşer. Fiziksel, zihinsel ve duygusal stresin her biçimi vücudun beynin, böbreküstü bezlerinin ve testis bezleri arasında geriye ve geriye doğru ilettiği üreme mesajları alır. Zayıf beslenme ve xenoestrojenler (yanlış, dış östrojen) gibi toksinlere maruz kalma, üreme hormonlarını bozabilir ve sperm üretimine müdahale edebilir. Sperm detoksunun faydaları hakkında: Sağlıklı yağ tüketin: Araştırma diyet eksikliklerinin ve oksidatif stresin döllenme ve gebeliği önemli derecede etkileyebileceğini göstermektedir. Avustralya’da Newcastle Üniversitesi’ndeki bilim adamları, 2007’de sağlıklı yağ ihtiyacını vurgulamıştır. Sperm şeklini, sperm hareketini ve doğurganlığı etkileyen sıvı bir plazma membranı oluşturmaları gerekir. Ne yazık ki, PUFAlar özellikle oksidatif strese duyarlıdır. Vücuttaki oksidatif yükü artıran yaşam tarzı seçenekleri, sigara içme, alkol tüketme ve önceden okside edilmiş PUFA’lar içeren işlenmiş gıdaların tüketilmesi gibi faaliyetleri içerir. Vücut ekolojisi önerisi: Çoklu doymamış katı yağların güvenilir bir kaynağını bulun ve diyetinizi tamamlayın. Sağlıklı çoklu doymamış yağlar açısından yüksek beslenin, bu da sperminize gelişmek için ihtiyaç duydukları ham maddeleri verir. İstiridye tüketin: İstiridye çinko denilen mineral açısından zengin. Sadece çinko takviyesi alabilirken aradığınız besin maddelerini içeren yiyecekleri tüketirken, bu besleyicilerin kullanımına ve verilmesine yardımcı olan kofaktörlerle de uzaklaşırsınız. 2009’da Beslenme Araştırması’nda yayınlanan bir araştırma düşük seviyelerde çinkonun erkeklerde infertilite ile ilişkili olduğunu tespit etmiştir. Bunun bir nedeni, çinkonun oksidatif stresin arkasındaki suçlu olan serbest radikalleri süpürmeye yardımcı olması nedeniyle olabilir. C vitamini üzerine odaklanın: Vitamin C, spermleri serbest radikallere ve oksidatif strese karşı koruyan önemli bir antioksidandır. Oksidatif stres bir spermin tuttuğu DNA’ya zarar verebilir. Araştırmalar, kısırlık sorunu yaşayan erkeklerde C vitamini düzeylerinin önemli ölçüde azaldığını bulmuştur. Düşük vitamin C durumu, azalmış motilite ve anormal morfoloji (veya şekil) ile ilişkilidir. Folate ve B12’den zengin gıdalar: Araştırmacılar, Rotterdam’daki Hollanda Tıp Merkezi’nde, folat ve B12 vitamininin kandan erkek üreme organlarına aktarıldığını ve bu besinlerin üreme alanında oynadığı önemli rolü vurguladığını keşfetti. Ayrıca, B12 konsantrasyonu, sperm konsantrasyonuyla güçlü şekilde paralellik gösterir. Diğer araştırmalar, düşük folat seviyelerinin sperm DNA’sına zararlı olduğunu gösteriyor.

  • Yumurta Geliştirme, Çatlatma ve Verim Arttırma Teknikleri

    Kısırlık tedavileri içinde en başarılı sonuçlar alınan tedavi yöntemi tüp bebek tedavisidir. Kadından, erkekten ya da her ikisinden de kaynaklanan kısırlık sebeplerinde tüp bebek tedavisi sayesinde gebelik elde edilebilmektedir. Tüp bebek tedavisi kişiye, çifte özel bir tedavidir. Öyle ki bu tedavinin başından sonuna tüm aşamaları çiftin yaşı, genel sağlık durumları, rahatsızlık yaşadıkları durumlar ve ihtiyaç duydukları alana göre ayarlanmaktadır. Bu bağlamda çiftin ihtiyaçları ve var olan sağlık koşulları doğrultusunda yumurta geliştirme, yumurta çatlatma, daha sağlıklı bir embriyo elde etme ve verimi arttırma için çok özel çalışmalar yapılabilmektedir. Tüp bebekte verimi artırmak için yapılan uygulamalar Yumurta geliştirme tedavisi Tüp bebek tedavisinden başarılı sonuçlar alınabilmesinin temel şartı sağlıklı bir embriyonun oluşturulabilmesidir. Doğal olarak bunun için de öncelikle sağlıklı ve canlı sperm ve yumurtaların var olması gerekmektedir. İşte bu bağlamda tedavinin başında kadının adetinin 21. gününde yumurtalıkları baskılayıcı ilaç kullanılmaya başlanır. Yaklaşık 2 hafta kullanılan bu ilaçlarla elde edilmek istenen sonuç; yumurtalıkların bu sürede yumurta üretmemesi ve yumurta geliştirici ilaçlar kullanıldıktan sonra normalden çok daha fazla yumurta elde edilebilmesidir. Kadının göbeğinin etrafına, koldan deri altına enjektörle uygulanabilen bu ilaçların, burun spreyi şeklinde olanları da mevcuttur. Hasta bu ilaçları doktorun önerileri doğrultusunda evde kendi kendine kullanabilmektedir. Adet kanamasının 3. günü de yumurta geliştirici ilaçlara başlanmaktadır. Kalçadan kas içine ya da koldan deri altına uygulanan yumurta geliştirici ilaçlar, yumurtalıklarda çok sayıda yumurta hücresi oluşumunu sağlamaktadırlar. Yumurta geliştirici ilaçlar kullanılırken, yumurtalıkları baskılayıcı ilaçlar da kullanılmaya devam edilir. Yaklaşık 12-13 gün süren bu ikili ilaç kullanımında ortalama 2 günde bir doktora gidilir, kanda hormon testi ve ultrason muayenesi yapılır. Böylece yumurtaların çoğalma ve büyüme durumları takip edilir. Yumurta çatlatma iğnesi Yumurta geliştirme tedavisi ile istenen sayıda ve büyüklükte yumurta elde edildiğinde, kandaki hormon düzeyleri de elverişli ise HCG adı verilen yumurta çatlatma iğnesi uygulanır. Yumurta çatlatma iğnesi, yumurtaları olgunlaştırma amaçlı yapılan bir iğnedir. Adı yumurta çatlatma iğnesi olmakla birlikte iğne yumurtayı çatlatmamaktadır. Zira yumurtalar zaten OPU yöntemiyle toplanacak, yani ince bir iğne ile yumurtaların kesecikleri delinir ve yumurtalar vakumlanarak alınır. Kaliteli sperm seçimi Tüp bebek tedavisinin başarılı olabilmesi için sağlıklı yumurtalar geliştirilmiş ve toplanmış olması yetmez. Embriyonun kalitesini hem yumurtanın hem de spermin kalitesi belirlemektedir. Bu bağlamda baba adayından alınan menide semen analizi yapılır. Hem meninin içindeki spermlerin hareketliliği, yapısı, olgunluğu, canlılığı hem de spermleri içinde barındıran meninin yapısı incelenir. Yeterince spermi bulunan erkeklerde en canlı, kaliteli ve olgun olanlar seçilir ve döllenme için kullanılır. Ancak sperm sayısı yetersiz olanlar için de mikro enjeksiyon tekniği kullanılır. Bu yöntemle uygulanan tüp bebek tedavisinde döllenme için tek bir sperm bile yeterli olmaktadır. Zira tek sperm direkt olarak uzman doktor tarafından yumurtanın içine enjekte edilmektedir. Tüm bunlara ek olarak da tüp bebek tedavisindeki yeniliklerden birisi olan sperm DNA’sının araştırılması yöntemi, tam anlamıyla kısırlık tedavisinde çığır açmıştır. Spermlerin DNA’ları incelenip, araştırıldığında yapısal, fonksiyonel tüm bozukluklar, hasarlar, genetik rahatsızlıklar teşhis edilebilmekte ve tüm spermler içindeki en sağlıklı olanlar seçilebilmektedir. En kaliteli embriyoların transfer edilmesi Tüp bebek tedavisinin belki de en kilit aşamaları embriyo oluşturma ve transfer etmedir. Zira sağlıklı bir embriyo oluşturulamazsa ve doğru bir şekilde anne adayının rahmine yerleştirilemezse tüm tedavi başarısız olacaktır. Bu sebeple seçilen en elverişli sperm ve yumurtaların birleştirilmesi sonucu oluşan embriyolar özel bir solüsyon içine alınır ve 4. veya 5. güne kadar canlı, sağlıklı kalmayı başaran 1 ya da 2 embriyo anne adayının rahim duvarına yerleştirilir. Bu işlemde sonra da kadının rahim içini desteklemek için hormon ilaçları verilir ve bu sayede embriyonun rahim içi duvarına çok daha sağlam tutunması sağlanır.

  • Meme Kanseri Artık Ölüm Nedeni Olmamalı

    Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. 35-45 yaş arası kadın ölümlerinin en sık nedeni meme kanseridir. Her 10 kadının birinde meme kanseri görülmektedir. Toplumda ortalama her 100 bin kadının 20'sinde meme kanseri vardır. Erkeklerde kadınlara göre meme kanseri daha nadir görülmektedir. Fakat bunlarda da seyir daha hızlı ve kötüdür. Meme kanseri için kesinleşmiş risk faktörleri şunlardır: Yaşın ileri olması (45-55 yaş arası en sık görülen yaş aralığıdır. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar.) Annede 50 yaş altında meme kanseri görülmesi veya annenin her iki memesinde de meme kanseri olması Hiç doğum yapmamış olmak veya ilk doğumunu 35 yaşın üstünde yapmak (20 yaş altında doğum yapanlarda meme kanseri daha az görülür.) Emzirememek • İlk adetin 12 yaş altında görülmesi • Geç menapoza girmek (55 yaş üstü) • Menapoz sonrası dönemde gelişen şişmanlık • Yumurtalık ya da rahim kanseri olanlar Beslenmede doymamış yağların aşırı kullanımı (margarinler) Meme kanserinde erken tanı yaşamı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Erken tanı sayesinde günümüzde meme kanserinden ölümler yarıya inmiştir. Meme kanserinin erken evrede saptanması büyük ölçüde mamografik tarama ile mümkün olmuştur. Meme kanserine erken dönemde tanı koyabilmek için gelişmiş ülkelerde 40 yaş üstü kadınlarda yıllık mamografi takipleri yapılmaktadır. Meme kanserinin belirtileri; • Memede ele gelen kitle, şişlik • Meme derisinde çöküntü (Retraksiyon) • Meme derisinin portakal kabuğu görünümünü alması • Meme derisinde veya meme başında egzemaya benzeyen iyileşmeyen yaralar • Meme başından kanlı akıntı gelmesi • Meme başının içeriye doğru çökmesi • Memenin boyutlarında küçülme ya da büzülme • Meme uçlarının içe dışa veya yukarıya doğru kıvrılması • Koltuk altında ele gelen şişlik

  • BEBEĞİNİZLE EVE GİDERKEN

    Ailenize küçücük bir birey daha katıldı, hayırlı olsun. Sakın “Biz bu bebekle ne yaparız” gibi endişelere kapılmayın. Bu yazıdaki amacım, yeni doğan bir bebeğin temel sağlığı ve huzuru için gerekli birkaç noktaya kısaca değinmektir. Bebeğinizi ilk muayenesine götürdüğünüzde yenidoğan tarama testlerinin alınıp alınmadığından emin olunuz (halk arasında zeka testi olarak da anılır). D vitamini çocuğunuzun kemik gelişimi için oldukça önemlidir. Lütfen doktorunuzun önerisi doğrultusunda, D vitamini başlamayı unutmayınız. Serum fizyolojik içeren bir damla bebeğinizin doğal olarak kuruyan ve tıkanan burnunu nemlendirecek ve tıkanıklığını açacaktır, böylece çocuğunuz daha huzurlu olacak ve daha rahat emecektir. Bu tür bir damlayı bebeğinizle eve gittiğiniz ilk günden itibaren kullanmanız uygun olacaktır. Şimdi size bebeğinizin sağlıklı büyümesi, ve gaz, kabızlık, kusma gibi sindirim şikayetlerinin az olması için 2 altın kuraldan bahsetmek istiyoruz. 1.Kural: Bebeğinizi ilk 6 ay mutlaka anne sütü ile besleyin! Yazın sıcak günleri bile sizi korkutmasın. Bebeğinizin ilk 6 ay kesinlikle suya dahi ihtiyacı yoktur. Sütünüzün zaten yüzde 90-95’i sudan oluşmaktadır. Arada mama veya su, çay gibi diğer sıvıları vermek, bebeğinizin midesinde doygunluk hissi yaratarak, sizi daha seyrek emmesine, bu da dolaylı olarak sütünüzün azalamasına neden olacaktır. Çünkü sütünüz emdikçe artar, sütünüz az diye emzirmekten kaçınırsanız sütünüz daha da azalır. Bebek her emdiğinde bir sonraki öğünü için göğüslerinizi süt yapımına hazırlar. Anne sütü bebek için en kolay sindirilen gıdadır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde gaz, kusma ve kabızlık gibi şikayetler en az düzeyde olacaktır. Anne sütünün içinde bebeğinizi mikroplardan zatürre, ishal gibi hastalıklardan koruyan çok özel kimyasal maddeler vardır. Bunlar bugün en gelişmiş teknoloji ile üretilen mamada bile taklit edilememiştir. Ayrıca anne sütü ile beslenen bebeklerin zeka gelişiminin daha hızlı olduğunu, birçok erişkin yaş hastalığına karşı bile koruyucu özelliklerinin olduğunu biliyor muydunuz? İşte tüm bu nedenlerle bebeğinize “ilk 6 ay lütfen sadece anne sütü” veriniz. 2.Kural: Bebeğinizi her beslenme sonrası 15-20 dakika dik pozisyonda ve hareketsiz tutunuz! Bebeklerin mide kapağı ilk 2-3 ay çok iyi çalışmaz. Bu nedenle bebeklerin beslenme sonrası hemen yatırılması, hele de yatırılıp kaldırılması, altını değiştirmek veya giydirmek-soymak amacıyla evirilip çevrilmesi bebeğin midesinin bulanmasına sütün köpürerek daha çok gaz yapmasına, daha da önemlisi sütün, kapağı açık bir şişeden döküldüğü gibi geri gelmesine neden olur. Bebeğinizin 2-3 dakikada sesli gaz çıkarmasına aldanmayınız. Bu yüzden “beslenme sonrası bebeğinizi lütfen 15-20 dakika dik ve hareketsiz bir pozisyonda tutunuz” . Tüm bu önlemlere rağmen bebeğinizde ayaklarını karnına çekme, devamlı ağlama, ıkınma-kızarma-huzursuzluk gibi şikayetler oluyorsa, bunlar genellikle gaz sancılarıdır. Bu durumda doktorunuzun önereceği bir ağrı kesici fitil ve gaz damlası gibi ilaçları kullanmanız faydalı olabilir.

  • AMNİYOSENTEZ (BEBEĞİN SUYUNUN ALINMASI)

    (Bebeğin suyunun alınması) · 35 yaş üzeri gebeliklerde, · İkili veya üçlü testleri riskli çıkmış gebelere, · Ultrasonografide anomali şüphesi oluşanlarda yapılan bir incelemedir. Amniyosentez ne zaman yapılır? Bu işlem gebeliğin 16-18 haftalar arasında yapılabilir. Amniyosentez nasıl yapılır? Önce ultrasonla her zamanki gibi bir inceleme yapılarak işlem için en uygun nokta seçilir. Annenin karın cildindeki bu noktaya çok ince bir iğne ile lokal anestetik yapılır. Bazen ikinci bir iğne ile bir miktar lokal anestetik biraz daha derine doğru yapılabilir. Daha sonra özel bir iğne uyuşturulmuş olan yolda ultrasonda izlenerek gebelik kesesi içerisine ilerletilir. Amniyosentez sırasında iğne rahim duvarından doğrudan bebeğin içinde yüzdüğü sıvı içine girer. İşlem sadece birkaç dakika sürer. Sonuç ne zaman çıkar? İlk sonuç genellikle PCR/FISH yöntemi ile 2-3gün içinde alınabilir. Kesin sonuç ise 15 –20 gün sonra elimizde olur. İşlemin riski nedir ? Amniyosentezin düşüğe yol açma riski yaklaşık % 0.5 dir.

  • Yumurta Toplama İşlemi

    Tüp bebek işlemi kısaca erkekten elde edilen spermlerin kadından elde edilen yumurta ile laboratuar ortamında karşılaştırılması ve döllenen yumurtaların kadın rahmine transfer aşamalarını kapsamaktadır. Kadında yumurta toplama işlemi yaklaşık 2-3 hafta öncesinde başlayan kontrollü yumurtalık uyarma işlemleri sonucunda gerçekleşir. Önde giden yumurtalar yeterli büyüklüğe ulaştıklarında ve rahim iç tabakası yeterli kalınlığa eriştiğinde çatlatma iğnesi uygulanır ve uygulamayı takiben 35-36. saatte (doktorunuz siz uygun saatte çağıracaktır) yumurta toplama işlemi gerçekleştirilir. En fazla sayıda ve olgun yumurtanın elde edilmesi ve fazla travmatize olmadan toplanması OPU başarısıdır. Bu bekleme süresi yumurtalarda hücre içi değişikliklerin oluşması ve mayoz bölünmenin gerçekleşmesi için gereken süredir. Bu işlem öncesinde enfeksiyonların önlenmesi için vajenin temizlenmesi çok önemlidir. Bu konuda farklı çalışmalar olmakla birlikte, biz kliniğimizde bol steril salin ile yıkayarak vajen temizliği uygulamaktayız. İşlem sırasında hafif anestezi, bilinçli sedasyon yapılır. Bu sayede hasta 5 dakika sonrasında uyandırılır ve 1-2 saat içinde taburcu edilir. Aynı zamanda lokal anestezi eşliğinde de uygulanabilir. Yardımcı olarak hemşire uygulayıcının soluna oturur. Takiben iğne yönlendirici kılavuzdan geçilip ve vajen mukozasından geçilip yumurtalar toplanır. Yumurta elde edilememişse, yumurta içeriği özel yıkama solusyonları ile yıkanarak yumurta elde edilmeye çalışılır. İşlemden sonra vajenden hafif kanamalar olabilir. hastalar odalarında 1-2 saat gözetim altında tutulurlar. OPU esnasında en sık karşılaşılan sorun kanamadır. Vajen kanamaları %1,4 ila %18,4 oranında değişir. İğne giriş sayısı azaltılarak kanamalar azaltılmaya çalışılır. Bu tip kanamalar baskı ile durur, nadiren dikiş gerekir. Karın içi büyük damar hasarına bağlı kanamalar oldukça seyrektir (%0,07-0,08). Enfeksiyon nadir bir komplikasyondur( %0,6).

  • Erken Menopoz

    Günümüzde anne olma yaşının değişen sosyal alışkanlıklar, artan iş hayatı ve kariyer planları nedeniyle ileri yaşlara çekilmesi nedeniyle daha çok kadın yardımla üreme teknolojilerine ihtiyaç duymaktadır. Bir kadının üreme kapasitesi, kronolojik yaşına ve yumurtalık kapasitesine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Sonuç olarak ilerleyen yaş ile birlikte, yumurtalıklardaki follikül havuzu azalır buna kronolojik yaşlanma adı verilir. Burada aynı zamanda sayıda azalmanın yanında, yumurta kalitesinde de bir azalma mevcuttur. Kalitedeki bozulma temel olarak kromozomların mayoz bölünme ile ayrışması esnasındaki hatalardan kaynaklanır. Ayrıca, yumurtalık dış katmanındaki follikül havuzunun yaştan bağımsız olarak sayıca ve kalite olarak azalmasına ise yumurtalık yaşlanmasında (ovaryan yaşlanma) adı verilir. Geçirilmiş cerrahiler, ilaçlar, radyasyon, genetik yatkınlık ve maruz kalınan toksik çevresel etkiler yumurtalık rezervlerini azaltır. Rezervlerin azalması ile adet düzensizlikleri ve menopoz durumu baş gösterir. Yumurtalık kapasitesinin yaştan bağımsız olarak belirlenmesi önemlidir. Bu sebeple geliştirilmiş farklı testler vardır. Bunlar adetin 2 veya 3. günü bakılan FSH hormon düzeyi, adet döneminden bağımsız olarak ayın her günü bakılabilen ve bize kolaylık sağlayan AMH kan düzeyi( <1 ng/mL azalmış rezerv, <0,3 ng/mL yok denecek kadar az), inhibin-B kan düzeyleri, ultrasonografi ile bakılan yumurtalıklarda antral follikül dediğimiz öncü yumurtaların sayılması (her iki yumurtalıkta 3-4’ün altında olması) ve buna benzer diğer testler bize kadının yumurtalık kapasitesi hakkında bilgi sağlar. Primer ovaryan yetmezlik (POY) tanısı 40 yaş altında yumurtalıkları içerisinde öncü yumurta hücrelerinin azalması ve sonunda tükenmesi neticesinde oluşan tanı anından sonra hastada psikolojik ve fizyolojik pek çok olumsuzluklara yol açan, hatta hayatını alt üst eden çoğunlukla geri dönüşü olmayan bir durumdur. POY, 30 yaş altında %0,1, 40 yaş altında %1 görülebilen bir durumdur. Çocukluk çağı kanserlerine uygulanan kemoterapi ve radyoterapiye ikincil olarak ve bu hastalıklardan sağkalımın artmasına bağlı olarak POY durumu günümüzde artmıştır. Etnik köken, aile hikayesi, sigara kullanımı, düşük sosyo-ekonomik durum birer risk faktörüdür. Anne ve ablası erken menopoza girenlerde poy riski 6 kat artmıştır. Geç adet görmek, düzensiz adet görmek ve uzun süre emzirmek ise POY riskini azaltır. POY olgularının %15 kadarını Turner sendromu (45,X) oluşturur. Bu hastalar hiç adet görememe problemi ile karşımıza çıkarlar. Tek X kromozomu bulunması, hızlı follikül kaybı mevcuttur. Bu olguların yaklaşık %3-5 kadarında normal adet görme ve kıllanma ile giden (45,X/46,XX) mozaisizm izlenir. POY olgularının %3 kadarında Frajil X mental retardasyon gen premutasyonu (bozukluğu ) izlenir ve bu olgular yaklaşık 5 yıl daha erken menopoza girerler. Diğer bazı gen bozuklukları da tarif edilmiştir, ancak bunların klinik pratikte tesbit edilmesi kolay değildir. Bu kişilere genetik danışma önerilebilir. Bunun yanında, oto-immün, enfeksiyöz ve iatrojenik nedenler (kemoterapi, radyoterapi, geçirilen ameliyatlar) tariflenmiştir. Günlük pratiğimizde over kistleri, çikolata kistleri, myom ve hidrosalpinks (tüplerin enfekte ve şiş olması) nedeniyle yapılmış laparoskopik ve laparatomi ameliyatlarına bağlı azalmış yumurtalık kapasitesi ile sık karşılaşmaktayız. POY tanı anından itibaren çok dikkatlice ele alınmalıdır. Hastanın tanı anındaki yaşı ve gelecekteki çocuk arzusu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu hastalarda artmış kardiovasküler hastalık riski vardır ayrıca kemik mineral yoğunluğunun azalması sonucunda artmış kırık riski mevcuttur. Bu vakalara dışarıdan ortalama menopoz yaşına kadar hormon desteği sağlanmalıdır. POY olgularının %5-10 kadarında kendiliğinden gebelik izlenebilir. Bunun yanında pek çok protokol ve ek tedaviler bu hastaların gebe kalmasını sağlamak için kullanılmaktadır.

  • Google Places
  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2022 DrSistem

bottom of page