Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Tekrarlayan Düşükler
Erken gebelik kayıpları hem hasta hem de doktor için son derece moral bozucu bir durumdur. Gebe kalmak isteyen kadınların %75’inde erken gebelik kaybı izlenir. Bu kayıpların çoğu kadının adet döneminde olduğu için kadının bunu fark etmesi mümkün olmamaktadır. Kayıp 12. gebelik haftasından önce gerçekleşirse erken gebelik kaybı adı verilir. Ardarda en az üç kez ortaya çıkan ve kendiliğinden olan düşüklere tekrarlayan gebelik kaybı, habituel abortus adı verilir. Henüz klinik ve görüntüleme teknikleriyle gebelik tanısı yokken sadece gebelik testinin pozitif olmasına kimyasal gebelik denir. Bunun sebebi çoğu zaman sperm ve yumurtadaki kusurlara bağlıdır. Tekrarlayan gebelik kaybı nedenleri şunlardır: Genetik nedenler: Rahim içerisindeki anatomik bozukluklar Bağışıklık sistemini ilgilendiren sorunlar Endokrin problemler Hematolojik nedenler İnfeksiyonlar Çevresel nedenler Genetik nedenler genellikle artan yaşla birlikte embriyonun anormal kromozom yapısına sahip olmasından kaynaklanır. Erken gebelik kayıplarının %70’inin nedeni budur. Erken gebelik kayıplarında düşük materyalinin genetik analizi yaptırılabilir. Bir sonraki gebelik için faydalı bilgiler elde edilebilir. Preimplantasyon genetik tanı ve yardımlı üreme teknikleri ile tekrarlayan gebelik kayıplarının azaltılmasına çalışılmakla birlikte dört ve sekiz hücreliyken alınan biyopsiler tüm hücrelerin benzer olmama riski nedeniyle karyotipi tam yansıtmayabilir. Tekrarlayan düşükleri olan çiftlerde anne veya babaya ait kromozomal bozukluklar olabilir, bu durum kişilerde hatalık oluşturmazken, gebelikte belirgin hale geçerek yaşamla bağdaşmayan düklere neden olabilir. Bu çiftlere genetik danışma verilmelidir. Anatomik nedenleri her 700 kadında bir rastlanır. Septum, bikornuat ve arkuat uterus gibi anatomik bozuklukların toplumda görülme oranı %6,7’dir. Bu bozukluklar ya damarlanmayı kötü yönde etkileyerek ya da rahim boşluğunu daraltarak fetusun yerleşeceği bölgeyi olumsuz etkiler. Rahim içi yapışıklıklar, myomlar ve endometrial polipler diğer tekrarlayan düşük yapan nedenlerdir. Bu anormalliklerin cerrahi olarak düzeltilmesi düşük oranını azaltır. Başarılı gebelik için bağışıklık sisteminin anahtar rol oynadığı bilinmektedir. Bağışıklık sistemi hastalıkları ile tekrarlayan gebelik kaybı ilişkisi uzun yıllardır bilinmektedir. Sistemik lupus eritematoziste artmış düşük riski iyi bilinmektedir. Kontrolsuz diabet, yetersiz progesteron düzeyleri, luteal faz bozuklukları düşük sebebi olarak sayılabilecek endokrin problemlerdir. Tiroid ile ilgili hastalıklar ile düşükler arasında ilişki net değildir. Ancak antitiroid antikor varlığı diğer otoimmun hastalıkların habercisi olabilir. Yapılan metaanalizlerde kalıtsal ve edinilmiş trombofililer olan faktör V leiden mutasyonu, aktive protein C rezistansı, protrombin gen G20210A mutasyonu ve protein S eksikliği gibi bozuluklar tekrarlayan gebelik kayıpları ile direk ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Tekrarlayan gebelik kaybına neden olmakla suçlanan birçok mikroorganizma olmasına rağmen üstünde konsensus sağlanmış bir ajan yoktur. Bu konuda enfeksiyonların rolü çok sınırlıdır. Kurşun iyi bilinen bir sinir hasarlayıcıdır. Gene sigara üzerinde tartışmalar kesin olmamakla birlikte düşük miktarını bir miktar arttırabilir.
- MENAPOZ VE SONRASI
Menapoz; en son görülen adettir. Menapoza geçiş dönemi ve sonrası kadınlar açısından hayatın en güzel dönemlerinden bir tanesidir. Kemik erimesi, Kalp Damar hastalıkları ve daha uzun vadede Alzheimer riski açısından gerekli önlemler alınmasının tam zamanıdır. Gebe kalma riski ortadan kalktığı için cinsel ilişki açısından en iyi dönemdir. Vajinal kuruluğa bağlı olarak gelişen ağrılı ilişki için tıbbi ve lazer tedavisi çok iyi çözümlerdir. Varolan veya gelişebilecek vajinal sarkmalar içinde doktorunuz size gerekli bilgileri ve tedavi seçeneklerini sunacaktır.
- GEBELİK
Gebelik takibi ve doğum (gebelik öncesi danışmanlık, beslenme, egzersiz, hypnobirthing çalışması, nefes çalışması, 4 boyutlu ultrason, ikili test, anomali taraması( hem 1. Hem de 2. Trimestır), doğal doğum, ağrısız doğum, suda doğum, sezeryan, doğum sonrası aile planlaması) Gebe kalmak için ideal zaman nasıl saptanır, bebeğimin cinsiyetini belirleyebilir miyim? Düşük riski ve önlenmesi, tekrarlayan düşüklerin saptanması ve tedavisi Tarama testleri (ikili test, NIPT) Detaylı Ultrason ile anomali taraması Erken doğum riski değerlendirilmesi ve önlenmesi Gebelik ve Diabet Gebelik ve Hipertansiyon Gebelik ve Tiroid Hastalıkları Gebelik ve Uyku problemleri Gebelik sonlandırma; kürtaj (öncesinde detaylı bilgilendirme, vakum ile, kişinin mahremiyetine azami önem verme, günübirlik işlem) Dış gebelik tanı ve tedavisi (dış gebeliğin erken tanınması ve öncelikle ilaç tedavisi, gerekirse ameliyat ile tedavi)
- JİNEKOLOJİK HASTALIKLARIN TAKİBİ VE TEDAVİSİ
Miyom takip ve tedavisi; üreme çağındaki kadınların yaklaşık olarak %25’inde görülür. Her miyomu olan kadının ameliyat olması gerekmez. Menapoza girdikten sonra (adetten kesilme) %60-70 küçülür. Düzenli aralıklarla (6 ayda bir) takip etmek gerekir. İlaç tedavilerinden iyi sonuçlar alınabilmektedir. Kişinin uygun kiloya inmesi (fazla kilolu ise), egzersiz yapması, beslenmesine dikkat etmesi (turpgillerden zengin diyet, DIMJ), kabızlık varsa düzeltilmesi ile çok iyi sonuçlar-ameliyat yapılmadan-alınmaktadır. Endometriozis (çukulata kisti hastalığı), Adenomyozis (bunlar genelde vücutda östrojen fazlalığına bağlı olarak geliştiği için bütüncül olarak yaklaşmak gerekir. Ameliyat tedavinin çok önemli bir parçasıdır ve zordur. Deneyimli bir cerrahın yapması gerekir. Kişinin östrojen seviyesi, östrojenin yeterli atılımı yapılıyor mu (kişide kabızlık var mı?), vücudumuzun detoks organları iyi çalışıyor mu? Tüm yönleri ile ele alınmalı ve takip ve korunma buna göre yapılmalıdır. Siğil (Kondulom) tedavisi; elektrokoterizasyon, kriyoterapi, krem veya solüsyonlar ile siğiller kolaylıkla ortadan kaldırılır. Esas önemli nokta tekrarlamaması için ne yapılması gerektiğidir. Aynı zamanda kadınların bilinçaltına yerleşen rahimağzı (serviks) kanseri riskini en aza indirmek için ne yapılması gerektiğidir. En başta bağışıklık sistemini depğerlendirmek için tetkiklerin yapılması ve vitamin, mikrobesin ve takviye şeklinde desteklenmesi önemlidir. Daha detaylı bilgi ve tedavi yaklaşımı hekiminiz tarafından kişiye özel olarak yapılır. Adet düzensizliği, ağrılı adet görme ve premenstrüel sendrom; beraber veya tek başlarına olabilir. Tanıda detaylı hikaye ve tetkik önemlidir. Sadece ilaç tedavisi değil, aynı zamanda psikolojik olarak destek, uygun kilonun sağlanması, maruz kalınan östrojen benzeri maddelerin (ksenoöstrojenler; plastik, makyaj malzemeleri, kırmızı ve beyaz et, süt ve türevleri ve zirai ilaçlarda çok bulunabiliyor) diyetten ve günlük hayattan çıkartılması gerekir. Düzenli jinekolojik muayene ve kanser taraması; kadın kanserleri, rahimağzı kanseri, rahim kanseri, yumurtalık kanseri, meme kanseri başta olmak üzere, kadınlarda daha sık görülebilecek hastalıklar açısından (Haşimoto tiroiditi, Multipl Skleroz, daha ileri yaşlarda Alzheimer gibi) değerlendirme ve gerekli tetkikler için yönlendirme Yumurtalık kistleri; sık görülür, çoğu fizyolojiktir, önemli olan iyi ve kötü huylu olanları ayırt etmek ve buna göre tedavi ve takibi düzenlemektir. Çoğu iyi huylu yumurtalık kisti ameliyata gerek kalmadan kendiliğinden ya da ilaç tedavisi ile kaybolur. Bu dönemde en önemli olan şey, tedaviye ek olarak güven vermek ve kaygı düzeyini azaltmaktır. Rahimağzı kanseri için aşılanma, (aşı hakkında bilgilendirme, aşının yapılması, takiplerin ne sıklıkta ve nasıl yapılacağı konusunda bilgilendirme), servikal erozyonlarda tedavi (elektrokoter, kriyoterapi, lazer tedavisi)
- Çikolata Kisti Hastalığı (Endometriozis)
Günümüzde tüm dünyada hem hekimler arasında hem de hastalarda endometriozis bilinilirliği artmıştır. Bunun önemli bir sebebi ise teşhis edilme oranının artmasıdır. Dünyada her 10 kadının birinde endometriozis hastalığı olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde ise 1.5-2 milyon kadında endometriozis olduğu tahmin edilmektedir. Endometriozis nedir? Endometriozis, çikolata kisti hastalığı, endometrium denilen rahim iç dokusunun normal yeri dışında farklı organlarda yerleşmesi ile karakterize iyi huylu fakat ağrılı bir hastalıktır. Normal yaşantıyı devam ettirmeye engel olacak kadar şiddetli kasık ve adet sancılarına sebep olabildiği gibi kısırlık, barsaklarda tıkanıklık ya da karın içi yapışıklıklara da yol açabilir. Bu nedenle önemli bir jinekolojik hastalıktır. Endometriozis neden olur? Genellikle sebebi net ortaya konulamamış bir hastalık olmasına rağmen östrojen hormonuna bağımlı bir hastalıktır. Bu nedenle üreme çağındaki kadınlarda daha sık görülür. Genetik yatkınlığı olan kadınlarda ya da bağışıklık sistemi problemi olan kadınlarda çevresel faktörler, bazı kimyasallar hastalığın ortaya çıkmasını tetiklemektedir. Bu tetikleyici faktör çevresel kimyasallar ya da östrojenik maddeler olabilir. Ailesinde endometriozis olan kadınlarda bu hastalığın daha sık görülmesi bir genetik yatkınlığı düşündürmektedir. Endometriozis kimlerde görülür? Endometriozis hastalığı beyaz, uzun boylu, zayıf, kızıl saçlı kadınlarda daha sık görülmektedir. Ailesinde endometriozis olan kızlar risk grubundadır. Öte yandan sık adet gören, adet kanaması uzun süren, çocuğu olmayan, liften fakir ve yağlı diyet tüketen, alkol tüketimi fazla olan, egzersiz yapmayan, yoğun kafein tüketen kadınlarda daha sık görülmektedir. Hangi şikayetler endometriozis hastalığını düşündürür? Adet ağrısı, ilişki esnasında ağrı, sürekli bir kasık ve karın ağrısı ya da rahatsızlığı, adet düzensizliği, gebe kalamama (infertilite), kabızlık ve şişkinlik hissi en sık görülen şikayet ve belirtilerdir. Zaman zaman gastroenteroloji kliniklerine kabızlık, karın ağrısı ya da şişkinlik gibi şikayetlerle giden kadınlarda endometriozis tespit edilebilmektedir. Yine adet düzensizliği ve kasık ağrısı nedeniyle diğer jinekolojik hastalıklarla karışabilir, ayırıcı tanı yapılmalıdır. Adetleri ağrılı olan, ağrı kesicilere cevap vermeyen ya da adetleri esnasında ağrı nedeniyle işe gidemeyen, sosyal yaşantısı kısıtlanan kadınlarda ve genç kızlarda akla endometriozis gelmelidir. Yine ilişkide ağrısı olan ve gebe kalamama sorunu olan kadınlarda da akla endometriozis gelmelidir. Özetle şiddetli adet sancısı, ilişkide ağrı, infertilite ve adet düzensizliği problemlerinden biri veya birkaçı olan kadınlar ve genç kızlar mutlaka gecikmeden hekime başvurmalıdır. Özellikle genç kızlarda şiddetli adet sancıları normal olarak kabul edilmemeli, bir hekime başvurularak sebebin endometriozis olup olmadığı araştırılmalı ve böylece tanıda gecikmenin önüne geçilmelidir. Endometriozis tanısı nasıl konulur? Endometriozis tanısı kolay olmayan ve genellikle de geciken bir hastalıktır. Genellikle şikayetlerin başlangıcından teşhise kadar geçen ortalama süre 7.5 yıldır. Endometriozis tanısı koymak için hekimin ve hastanın şikayetlerinin endometriozis ile ilişkili olabileceği noktasında farkındalığı artmalıdır. Tanısı geciken grup genellikle ergenlik döneminde olan bayanlar veya henüz evlenmemiş genç bayanlardır. Endometriozis kesin tanısı laparoskopi ile konulmaktadır. Laparoskopide göbekten bir kamera ile karın içerisi gözlenir, karın zarı dediğimiz peritonda, yumurtalıklarda, tüplerde ve bağırsak gibi komşu organlarda endometriozis odaklarının varlığı araştırılır. Öte yandan ultrasonografide çikolata kistlerinin gözlenmesi de tanı koymada yeterlidir. Tanı için bazı kan testleri de istenebilir, ca 125 bunların başında gelmektedir. Fakat kan testine göre tanı konulmamaktadır, kan testi daha ziyade hastalığın tedavisinin takibinde kıymetlidir. Endometriozis kısırlığa yol açar mı? Her endometriozis hastası infertil midir? Endometriozis infertilite nedenlerinin başında gelmektedir. Özellikle erkekte sorun olmayan infertil çiftlerde %40 oranında endometriozise rastlanmaktadır. Endometriozis karın içi yapışıklıklara sebep olarak tüplerde tıkanıklık ve tüplerle yumurtalıklar arasındaki ilişkide bozulmaya sebep olabilir. Yine endometriozis yumurtalıkta kist yaparak yumurtalık kapasitesinde azalmaya veya yumurta kalitesinde azalmaya sebep olabilir. Endometriozis hastalığında rahimin embryoyu tutmasında da sorun olabileceği ileri sürülmüştür. Bu durum daha ziyade rahimde endometriozis görülmesi ile bilinen adenomyozis hastalarında olabilir. Öte yandan her endometriozis hastasında kısırlık olmayabilir. Zaman zaman yumurtalıkta büyük çikolata kisti olan kadınlar kendiliğinden bile gebe kalabilmektedir. Bu noktada hastalığın tüplerde tıkanıklık yapıp yapmadığı önemlidir. Endometriozis olan kadında eğer çocuğu yoksa tüpler mutlaka değerlendirilmeli ve tıkanıklık olup olmadığı ortaya konulmalıdır. Yine bu kadınlarda yumurtalık kapasitesi ultrasonografi ve AMH gibi kan testleri ile değerlendirilmeli, yumurtalık rezervi kısıtlı ise çocuk sahibi olma konusunda geç kalınmamalıdır. Endometriozis hastalığı nasıl tedavi edilir? Endometriozisin medikal yani ilaçla ve cerrahi yani ameliyatla tedavisi yapılabilir. Eğer endometriozis olan kadın çocuk istiyorsa medikal tedavi yapılmaz, cerrahi tedavi ise ancak büyük çikolata kisti varsa ya da tüplerde problem varsa yapılır, bu kadınlarda daha ziyade yardımla üreme tedavileri ile bir an evvel çocuk sahibi olmak için takiplere geçilir. Endometriozis olan bir kadında asıl şikayet ağrı ise yani ağrı nedeniyle tedavi yapılacak ise önce ilaçlarla tedavi yoluna gidilir. Hormonal bazı ilaçlar ile ağrı şikayeti rahatlayabilir. Yine hormonlu spiral, hormon hapları ve iğneleri tedavide kullanılabilir. Bu ilaçlar kontrollü kullanıldığında uzun vadede ciddi sorunlarla karşılaşılmamaktadır, fakat doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Eğer ilaç tedavisi ile ağrı rahatlamaz ise ya da derin endometriozis dediğimiz ciddi anatomik problemlere yol açan bir endometriozis varsa cerrahi tedavi tercih edilmelidir. Cerrahi tedavide yapışıklıklar açılır, endometriozis odakları temizlenir, yumurtalıkta çikolata kistleri varsa çıkarılır, endometriozise bağlı çevre karın içi organlarda tıkanıklıklar oluşmuşsa (barsaklarda veya idrar yollarında) etkilenen bölge çıkarılarak tıkanıklıklar düzeltilir. Endometriozis hastalığım var, menopozda hastalık geriler mi? Menopoz ile östrojen hormonu vücutta azaldığından endometriozis lezyonları da geriler, küçülür. Ama eğer menopozdaki bir kadında endometrioma (çikolata kisti) tespit edilmiş ise ve kasık, karın ağrıları varsa cerrahi ile tedavi yoluna gidilmelidir, nihai olarak rahim ve yumurtalıkları almak gerekebilir. Daha önce cerrahi geçiren menopozda endometriozis hastalarında ise ağrı olursa bazı ilaçlar da kullanılabilir. Sonuç olarak menopoz sonrası sıklıkla endometriozis lezyonları gerilemekle birlikte ağrı şikayeti olduğunda cerrahi tedavi tercih edilmelidir. Endometriozis hastalığının gelişimi önlenebilir mi? Hastalığı önlemek günümüzde mümkün değildir. Fakat lifli gıda tüketmek, kafein, alkol, şeker, rafine gıda tüketimini azaltmak, yeşil sebze, meyve ve antioksidandan zengin gıdalar tüketmek, egzersiz yapmak, emzirmek, çocuk doğurmak, doğum kontrol hapı kullanımı hastalığın ortaya çıkışını ya da ilerlemesini geciktirebilen önlemlerdendir. Endometriozis hastalığı kadınların yaşam kalitesini nasıl etkiliyor? Şiddetli karın ve kasık ağrıları, adetlerde şiddetli sancı, bu nedenlerle işe gidememe, konsantrasyon bozuklukları, depresyon, yorgunluk, uykusuzluk, yoğun ağrı kesici kullanımı, ilişki esnasında ağrı olduğunda cinsel yaşantıda problemler, infertilite varsa stres ve tedavi süreçlerinde gerginlik endometriozis olan kadınlarda görülebilen durumlardır. Bütün bunlar kadının yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Son olarak, genç kızlarda ya da kadınlarda adet sancısı normal bir durum olarak kabul edildiğinden bu şikayetle hekime gidilmemektedir. Bu da endometriozis tanısında gecikmelere yol açmaktadır. Özellikle genç kızlar ya da evli olmayan kadınlar jinekoloğa gitmekten çekinmektedir. Verilen hormonal ilaçların ya da doğum k. ilaçlarının kısır yapar korkusu ile kullanılmaması da endometriozis hastalığının kontrol altında tutulabilecekken ilerlemesine neden olabilir. Bu nedenle şiddetli adet sancısı varsa mutlaka hekime başvurulmalı ve endometriozis tespit edilirse verilen ilaçlar düzenli bir şekilde kullanılmalıdır. Bu şekilde davranıldığında endometriozis hastalığının kontrol altında tutulması mümkündür.
- Tekrarlayan Düşükler Önlenebilir!
Tekrarlayan düşükler sık görülen bir problem değildir fakat ciddi tıbbi ya da psikolojik sorunlar doğurur. Tekrarlayan düşükler hem tıbbi olarak ciddi sorunlara hem de psikolojik yönü ile önemli sonuçlara yol açabilen bir problemdir. Sıklıkla daha önce 3 ve üzeri düşük yapan kadınlarda tekrarlayan düşüklerden bahsedilir. Bunlar ardışık olabilir yani gebelikler hep düşükle sonlanabilir. Ya da doğum yapan ve çocuğu olan kadınlarda doğum öncesi ya da sonrası 2 ya da 3 kez düşük olabilir. Dolayısıyla düşük yapan kadınların bazılarının çocuğu olabilir fakat 2. ya da 3. çocuk sahibi olmak istediğinde düşük sorunu yaşayabilir. Tekrarlayan düşükler sık görülen bir problem değildir; sıklığı %1 diyebiliriz. Fakat ciddi tıbbi ya da psikolojik sorunlar doğurur. Tekrarlayan düşükleri kendiliğinden gebe kalan kadınlarda olduğu gibi aşılama ya da tüp bebek tedavileri sonrası da görebiliriz. Özellikle kimyasal gebelikleri de göz önüne alırsak tedavi gebeliklerinde de tekrarlayan düşükleri görmekteyiz. Peki tekrarlayan düşüklerin en sık sebebi nedir? Bu sorunun cevabı kadın yaşına göre değişir. İleri kadın yaşı olan 38-40 yaş üzeri kadınlarda gebelik kaybı oranı arttığı için tekrarlayan düşükleri ve tedavilerle de düşükleri daha çok görmekteyiz. İleri yaş kadınlarda gebe kalmak zor olduğu gibi düşük riski de artmaktadır. Bunun en önemli sebebi yumurta kalitesinin yaş ile azalmasıdır. Bu bir hastalık değil kadın yaşamının doğal sürecinin bir sonucudur. Dolayısıyla bu gibi sorunları yaşamamak için 35 yaş sonrası bebek istemi olan kadınların oyalanmadan yardımla üreme tedavileri ile ya da kendiliğinden gebelik için doktor kontrolünde olmalarını, takip/tedavilerini zamana yaymamalarını önermekteyiz. Tekrarlayan düşüklerin düzeltilebilir sebepleri nelerdir? Tekrarlayan düşükleri rahim içi perde gibi patolojilerde de sık görmekteyiz. Ultrasonografide bu gibi rahim problemlerinden şüphelenildiyse rahim filmi ile ya da 3 boyutlu ultrason ile tanıyı koymak ve histeroskopi ile tedavi etmek gerekmektedir. Tedavide gecikilirse tekrarlayan düşükler ve düşük sonrası kalan dokuları temizlemek için yapılan kürtajlar rahim içi yapışıklıklara sebep olabilir. Bu da yapışıklıkları açmak için birden fazla histeroskopi yapılmasına neden olacaktır. Rahim içi yapışıklar kendisi de düşüklere sebep olabilir. Farkedilmeyen şeker hastalığı, süt hormonu (prolaktin) yüksekliği, tiroid bezi hastalıkları da tekrarlayan düşüklere sebep olabilir. Bunları tespit edip tedavisi planlanırsa sağlıkla gebelik oluşacak ve doğum gerçekleşecektir. Diğer önemli bir sorun; genetik problemler. Genetik testlerinde problem tespit edilen çiftlerde de tekrarlayan düşükler olabilir. Bu gibi sorunların tespit edildikten sonra tedavisi yoktur fakat düşük olmaması ve sağlıklı bebek sahibi olmak için genetik inceleme yöntemleri (PGT, NGS, Array, FISH) ile tüp bebek tedavisi yapılması gerekebilir. Tekrarlayan düşüklerin sebebi olarak ileri sürülen pıhtılaşma sorunları ya da bağışıklık sistemi problemleri ise tedavisinde tam bir yöntem ortaya konulamayan sorunlar olup tedavisinin yapılması da tartışmalıdır. Özellikle kan sulandırıcı tabir edilen ilaçların kullanımı konusunda fikir birliği yoktur. Sonuç olarak tekrarlayan düşükler önlenebilir. Tekrarlayan düşükleri olan kadınların %40-60’ı yine gebe kalabilir. Ama öncelikle altta yatan sorunu ortaya koymak gerekir. İleri yaşta olan (>35 yaş sonrası) kadınların gebeliği ertelememesi, şeker, tiroid, süt hormonu testlerinde sorun olan olan kadınların tedavilerinin planlanması, genetik problemi olan çiftlerin tespit edilmesi, sigara içilmemesi, kilolu olmamaya dikkat edilmesi ve rahim filmi ya da ultrason ile rahimin normal olduğunun tespit edilmesi ile tekrarlayan düşüklerin önemli bir bölümü engellenebilir. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere üreme sağlığı danışmanlığı vermek ve doğru bilgiler ışığında çiftleri aydınlatmak tekrarlayan düşükleri önlemekte önemli rol oynar.
- İstenmeyen Gebelik
İstenmeyen gebeliklerin sonlandırma işlemine "kürtaj" ya da "gebelik tahliyesi" adı verilmektedir. Kişi istemediği sürece bu bilgi sadece doktoru ve kendisi arasında kalır. İşlemden önce hasta USG ile değerlendirilerek kaç haftalık gebe olduğu ve gebeliğin rahim içerisinde olup olmadığı değerlendirilir. Hastaya durumu hakkında detaylı bilgi verilir. Kürtaj sedasyon veya lokal anestezi ile uygulanabilir. Lokal anestezide rahim ağzı çevresi uyuşturulurken, sedasyonda damar yolundan uyku ilacı verilir. Sedasyon uygulanacaksa, işlemden 4-6 saat önce hastanın bir şey yiyip içmemesi gerekir. Sedasyonda hasta 10-15 dakika uyuduktan sonra kendine gelir ve yarım saat sonra günlük yaşamına devam edebilir. Daha önce normal doğum yapmamış ve ilk kürtajını olacak kişilerde genelde sedasyon tercih edilir. Anestezi şekline genelde hastayı bilgilendirdikten sonra beraber karar verilir. Kürtajda vakum yöntemiyle rahim içinin zarar görme ihtimali yok denecek kadar azdır ve hasta ilerde gebelik arzu ettiğinde herhangi bir sorun yaşamamaktadır. İşlem yaklaşık 5-10 dakika sürmekte ve sonrasında USG ile kontrolü yapılmaktadır. İşlemden sonra antibiyotik ve ağrı kesici önerilmekte ve 7-10 gün sonra kontrole çağrılmaktadır. Bilgileriniz kesinlikle gizli tutulmaktadır.
- Vajina Estetiği Vajina Daraltma
Doğum sonrası oluşabilen vajina genişliği, estetik operasyonla tamamen düzeltilmektedir. Vajina genişliği olduğunda ilişkiden zevk alamama, eşin tatmin olma zorlukları, estetik olarak vajina ağzında açıklık olduğu görülmektedir. Hem vajina ağzı, hem de dudak iç kısımları 30-45 dk süren bir operasyonla estetik olarak düzeltilmektedir. Başarılı müdahalelerle kadınların psikolojilerinde düzelme, kendine güven ve daha tatminkar bir cinsellik sağlanabilmektedir. Labioplasti (İç dudakların estetiği) Son yıllarda Labioplasti oldukça talep görmektedir. Doğuştan gelen veya sonradan uzayan, sarkan ve düzensizleşen iç dudakların kesilerek estetik olarak düzeltilmesi ameliyatıdır. Bazan de bir dudak kısmının diğerine göre daha uzun veya faklı yapıda olması nedeni ile de labioplasti operasyonları yapılabilmektedir. Labioplasti’de iç genital sistemin bir parçası olan vajinaya veya kızlık zarına dokunmamaktayız. Yani bekarlarda korkmadan bu operasyonu yaptırabilirler. Kızlık zarına herhangi bir zarar gelmesi mümkün değildir. Bazen normalden daha büyük olan labiumlar, penisin vajina girişinde de engel oluşturabilir ve ağrılı cinsel ilişkiye yolaçabilir. Rahat bir şekilde dar pantolon, tayt, mayo ve bikini giyememe kişinin sosyal hayatını olumsuz yönde etkileyebilir. Labioplasti genel anestezi ya da sadece lokal anestezi ile o bölgenin uyuşturulması şeklinde yapılabilmektedir. Operasyonda fazla, düzensiz ve sarkık görünümde olan dudak kısımları çıkarılmakta ve daha sonrasında da estetik dikişler konulmaktadır. Ayrıca bir takım renk değişimleri varsa da işlem sırasında alınmaktadır. Labioplasti operasyonları ile özgüven artışına paralel şekilde ilişkideki konsantrasyon ve cinsel doyum artmasına paralel cinsel hazda da artış olmaktadır G NOKTASI BÜYÜTME G noktası,vajinanın girişinin 2-3 cm kadar içinde ve üst duvarında yer alır. Büyüklüğü ve yeri değişiklikler gösterebilir ve her kadında bulunmayabilir. Kadınlarda klitoris ve G noktası beraberce orgazmı sağlar. G noktası vajinal orgazmı sağlamaktadır. G noktasının küçük olması yeterli hassasiyet oluşumunu azaltarak vajinal orgazmın da az olmasına neden olabilir. G noktasına yapılan enjeksiyon dolgular G noktasını büyüterek orgazmı kolaylaştırmaktadır. VAJİNA DOĞUM KESİSİ (EPİZYO) İZLERİNİN DÜZELTİLMESİ Normal doğum sırasında bebeğin başının rahat çıkması ve düzensiz yırtıkların oluşmaması için “epizyotomi (epizyo)(doğum kesisi) yapılmaktadır. Epizyo kesisi iyi bir şekilde onarılmazsa bu bölgede nedbe (skar) dokusu kalabilmektedir. Skar dokusu bünyeye bağlı oluşabilse de büyük yırtık ya da kesilerde zor iyileşmeye bağlı da olabilir. Nedbe dokusu seksüel ilişki sırasında ağrıya (disparoni) sebep olabilir ve bu durum zamanla çiftlerde cinsel isteksizlik ve tatminsizliği de beraberinde getirebilir. Ayrıca kötü görünen bir vajina kadınlarda güven eksikliğine, eşinden utanmaya ve psikolojik bir takım problemlere de zemin hazırlayabilir. Vajina ağzı geniş kaldığı için enfeksiyonlarda daha sık görülebilir. Epizyo düzeltilmesi operasyonu genel olarak lokal anestezi altında (bölgesel uyuşturma ile) yapılmakta ve yaklaşık 30 dakika kadar sürmektedir. Skar dokusu çıkarılıp, vajina girişi daraltılmakta ve düzeltilmektedir. Genital bölgenin estetik açıdan daha iyi görünmesi sağlanırken, işlevsel yönden de seksüel ilişki sırasında ağrı, acı gibi sorunların giderilmesinde ve cinsel hazzın arttırılmasında yarar sağlamaktadır.
- Vajinismus Nedir?
Cinsel ilişki sırasında, kadında vajeni çevreleyen kasların (AŞK KASLARI) istem dışı olarak kasılması sonucunda ilişkinin çok zor olması veya olamaması durumuna vajinismus denir... Ülkemizde diğer ülkelere göre daha yaygındır ve 10 kadından birinde görüldüğü düşünülmektedir. Vajinismusta sadece genital bölge kaslarında değil, tüm vücut kaslarında bilinç dışı kasılmalar olur ve kadın eşini istemeden reddederek cinsel ilişkiye izin vermez. Vajinismusu olan bir kadın normal zamanda bir problemi yokken, cinsel ilişki başladığında ya da sevişmenin ilerleyen aşamalarında penisin vajinaya girme aşaması geldiğinde elinde olmadan panikler, geri çekilir ve ilişkiyi reddeder. Vajinismusta altta yatan neden ne olursa olsun cinsel terapi ile başarı % 100’e yakındır. Cinsel terapinin sağlıklı yürütülebilmesi ve başarılı bir sonuç vermesi için çiftin birlikte sorumluluk alması ve katkı vermesi çok önemlidir. Ben Vajinismus muyum? Cinsel ilişki akla geldiğinde bile oluşabilen korku ve refleks olarak tüm vücut ve vajinada kasılma ve cinsel ilişkide bulunamama Cinsel ilişkide başına kötü birşey gelecekmiş gibi panik hissi ya da vajinanın çok dar olduğu, çok kanama ve şiddetli ağrı olacağı düşüncesi ve bu durumdan duyulan tedirginlik Cinsel ilişki olamadığı için gebe kalamama Jinekolojik muayene olamama ya da ciddi zorluklar, fitil ya da tampon kullanamama gibi durumlar vajinismus göstergeleridir ve bu durumları yaşayan kadınların vakit kaybetmeden profosyonel yardım almalarında fayda vardır. Vajinismusun Nedenleri Nelerdir? Cinsellik, kızlık zarı, ilk gecede yaşanacak cinsel birleşme, ahlak ve namusla ilgili yanlış, eksik ve abartılı bilgiler Aşırı dini ve ahlaki kurallar, cinselliğin ayıp ve günah olduğu fikri Vajinanın içine herhangi bir şey giremeyecek kadar ufak olduğuna dair yanlış inanışlar Çevreden kızlık zarının çok değerli sakınılması, korunması gereken birşey olduğu baskısı Çocuklukta taciz, cinsel istismar, ensest gibi durumları yaşamak ya da görmek Korumacı aile yapısı Disiplinli, otoriter baba, pasif anne modeli Cinsellikle ilgili kötü bir tecrübe veya inanışı olmasa da bazen kötü bir jinekolojik muayene, doğum veya kürtaj hikayesi de kadınlarda sonradan (sekonder) vajinusmus gelişmesinin en sık nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Vajinismus Tedavisi Nasıldır? Jinekolojik muayeneniz yapılmaktadır. Böylece vajinismus sorununun anatomik ya da fiziksel başka bir nedenden kaynaklanmadığından emin bir şekilde ve gerektiğinde Kadın Doğum bilgi ve tecrübesini de katarak terapi yapıyoruz. Vajinismus muayenesi; kızlık zarının ve vajinanın durumunu görmek için dıştan bakarak yapılır, herhangi bir alet kullanılmaz. Vajinismus ağırlığına göre 4 evreye ayrılabilir. Evre 1 ve 2 vakalar daha hafif ve kolay tedavi olurken, evre 3 ve 4 vakalarda biraz daha uzun terapi ihtiyacı olabilmektedir. Vajinismus Tedavisi kişiye özel bir terapi olup; vajinismus tedavi süresi, hastalığın şiddetine göre birkaç seanstan 8-10 seansa kadar sürebilir. Vajnismus tedavisi ağrısızdır ve çok nadir görülebilen durumlar dışında hiçbir cerrahi müdahale gerekmez. Vajinismus tedavisininde en önemli nokta hastanın tedavi olmayı istemesi, verilen egzersizleri harfiyen yapması, hastalığını ve tedaviyi önemsemesidir. Vajinismus tedavisinde çiftlere psikolojik destek, kas gevşeme egzersizleri ve ev ödevleriyle vajinal giriş alıştırmaları önerilir ve bu ödevler söylenildiği gibi yapılırsa başarı %100’e yakındır. Vajinismus tedavisinde; sorunu kökten çözemeyen cerrahi müdahaleler, lokal anestezik kremler, oturma banyosu gibi girişimler kesinlikle uygulanmamalıdır. Vajnismus tedavisi sonrasında kalıcı iyileşme sağlamakla kalınmaz çiftlerin cinsellikten haz almalarıda sağlanır. Vajinismus, bilimsel tedavi yöntemleriyle ve hastaya özel terapilerle çözülebilen cinsel bir sorundur.
- GEBELİK BELİRTİLERİ
A-şüpheli gebelik belirtileri; 1-AMENORE(ADET GECİKMESİ) Adetleriniz düzenliyse ve adet görmeniz gereken gün özerinden bir hafta geçmesine rağmen adet görmemiş iseniz gebe olabirsiniz. Aslında adet kanamanız bir-iki hafta gecikene kadar hiçbir belirti sizin dikkatinizi çekmeyebilir.. Eğer adet kanama döngüsünü takip etmiyorsanız veya takip etseniz bile aydan aya çok değişiklik gösteriyorsa kanamanızın ne zaman olması gerektiğini bilemeyebilirsiniz.Yani adet kanamanız da gecikme olduysa gebe kalmış olabilirsiniz kesinlik için kan HCG değerine bakmak gerekir. 2- BULANTI VE KUSMA Çoğu gebe kadında sabahları olan bulantı ve kusma, döllenmeden sonraki bir aya kadar olmaz. Ancak bazı kadınlarda bu durum biraz daha erken başlayabilir. Sadece sabahları da değil tüm gün hatta geceleri de devam edebilir. Gebelerin yaklaşık yarısında, üç aydan sonra bulantıda azalma olur. Diğer yarısında ise bir ay daha veya daha da uzun süre devam edebilir.Çok az kadında bütün gebelik boyunca gebelik kusmaları devam edebilir. 3 HASSAS MEMELER Gebeliğin erken belirtilerinden birisi şiş ve hassas memelerdir. Bunun nedeni hormon düzeylerindeki artıştır. Memelerdeki bu rahatsızlık hissi, adet kanaması öncesinde olan durumun biraz daha artmış şeklidir. Gebeliğin ilk üç aylık döneminden sonra, vücut bu hormon değişikliğine alışacak ve rahatsızlık hissi de azalacaktır. 4-HALSIZLIK Gebeliğin erken dönemlerinde görülen halsizlik, bitkinlik, yorgunluk gibi şikayetlerin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak progesteron hormonundaki hızlı artışın buna neden olduğu sanılmaktadır. Üç aydan sonra kendinizi daha enerjik hissedeceksinizdir. Ancak gebeliğin son dönemlerinde, artan yükünüz ve gebeliğin yaptığı diğer rahatsızlıklar nedeniyle gece uykularınız zorlaşacağı için, bu şikayetiniz tekrar ortaya çıkacaktır. 5-TUTUNMA KANAMASI Bazı kadınlarda gebeliğin 11 veya 12. gününde çok az miktarda vajinal kanama olur. Bu süre tam da adet kanamanızın geciktiği döneme denk gelir. Kanamanın nedeni, tam olarak bilinmese de, döllenen yumurtanın, kandan zengin rahim dokusuna tutunmasıdır. Bu süreç, döllenmeden sonraki altı günden sonra başlar. Kanama çok az olur ve yalnızca bir veya iki gün sürer. Kırmızı lekelenme şeklinde veya pembe- kahverengi akıntı olarak gelebilir. Kanamanız özellikle ağrı ile beraber olduysa dış gebelik belirtisi olabilir. Bu durumu doktorunuza bildirmeyi ihmal etmeyin. 6-KOKULARA KARŞI ARTMIŞ HASSASİYET Eğer yeni gebe kaldıysanız salamlı sandviç veya bir fincan kahve kokusu sizi çok rahatsız edebilir. Hatta bazı kokular öğürme refleksinizi tetikleyebilir. Tam olarak bilinmese de, bunun nedeninin vücudunuzda hızla artan östrojen hormonunun yan etkisi olduğu sanılmaktadır. Daha önceden severek yediğiniz bazı gıdaların artık, aniden size kötü gelmeye başladığını hissedebilirsiniz. 7-KARINDA ŞİŞLİK OLMASI Gebeliğin erken dönemindeki hormonal değişiklikler nedeniyle, tıpkı adet kanaması öncesi dönemindeki gibi karın şiş hissedilir. Bel ölçünüzü biraz artmış hissetseniz bile rahminiz halen oldukça küçüktür. 8-SIK SIK TUVALETE GİTMEK Gebe kaldıktan kısa bir süre sonradan itibaren sürekli tuvalete gitme ihtiyacı hissedersiniz. Çünkü gebelik sırasında, vücudunuzdaki kan ve diğer sıvıların miktarı artar. Bu da böbreklerinizden geçen sıvının artması demektir. Böylece mesaneniz daha sık dolmaya başlayacaktır. Bu belirti ilk altı haftalıkken başlar ve gebelik ilerledikçe devam eder, hatta bazen daha da artar. Çünkü büyüyen bebeğiniz de artık mesaneye baskı yapıyordur. 9-VÜCUT ISINIZIN ARTMASI Eğer vücut ısınızı takip ediyorsanız, vücut ısınız 18 gün boyunca hep yüksek kaldıysa muhtemelen gebesinizdir. 10-LİVİDİTE Rahim içine embriyonun yerleşmesi ile rahim(uterus) ve komşu organlarda embriyonun büyümesi için değişiklikler meydana gelir.damarlarda meydane gelen venöz staza bağlı vulva ,vagina ve portioda mavimtrak renk değişikliği olur buna lividite denir.Jinekolojik muayenede anlaşılır. B-Kati gebelik belirtileri; 1-Gebelik Testinin Pozitif 2-çocuk kısımlarının palpasyonu[elle hissedilmesi] 3-çocuk hareketlerinin görülmesi ve hissedilmesi 4-Ultrasonografide embriyonun ve fetüsün görülmesi #gebelik#kadın hastalıkları ve doğum#muhammed ferhat kesmez
- GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) KEGEL EGZERSİZLERİ
Kegel egzersizleri diğer adıyla pelvik taban egzersizleri pelvis tabanını oluşturan kasların yani rahim, vajina, idrar torbası ve rektumu (barsağın son kısmı) saran ve alttan hamak şeklinde destekleyen kasların kuvvetlendirilmesini amaçlayan kaslardır. Bu egzersizlerin gebelik sırasında ve doğumdan sonraki dönemde yapılmasının çeşitli faydaları vardır. Kegel egzersizlerini yapmanın çeşitli yöntemleri tarif edilmiş olsa da hepsinde amaç burada bahsedilen kasları belirli bir süre kasmak ve gevşetmektir. En kolayı yere uzanılarak kalça kaslarını kasarak yapmaktır. Bu sırada vücudunuz hareket etmemeli, beliniz havaya kalkmamalı, sadece kalça kaslarınız tuvaletinizi tutmaya çalışır gibi kasılmalı. Tuvaleti gelince tutmaya çalışmak gibi buradaki kaslar kasılabilir. İdrar yaparken yarıda kesmeye çalışırken veya vajina içerisine koyulan parmağı sıkmaya çalışırken bu kasları hissetmeyi öğrenebilirsiniz. Yatarak, oturarak, ayakta, heryerde her ortamda yapılabilir. Gün içerisinde sabah, öğle, akşam 3 kere yapılmalı ve her seferinde kaslar 10 kere kasılıp gevşetilmelidir. Kaslar yaklaşık3- 10 saniye kasılı kalacak şekilde tutulmalı ve daha sonra 3-10 saniye gevşek bırakılmalı, bu şekilde 10 defa tekrarlanmalıdır. Egzersizi yaparken karın ve kalça kasları kullanmamalı ve normal nefes alıp vermelisiniz. Kegel egzersizlerinin faydaları: - Pelvik taban kaslarını güçlendirdiği için doğum sırasında annenin daha iyi ıkınmasını sağlayabilir ve doğumu kolaylaştırır. - Doğum sırasında daha az yırtık oluşmasını sağlar. - Gebelik sırasında ve doğumdan sonraki dönemde idrar kaçırma problemini önler. - Hemoroid (basur) oluşmasını önler. - Cinsel ilişkide alınan zevki arttırır. DİKKAT!! Bu sitede yer alan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır.Kendi kendine tanı veya tedavi amaçlı kulanımamalıdır.Doktorunuza danışmalısınız.
- DIŞ(EKTOPİK) GEBELİK TEDAVİSİ
DIŞ GEBELİKTE AMELİYAT VE İLAÇ İLE TEDAVİ YÖNTEMLERİ Dış gebelik (ektopik gebelik) tedavisinde uygulanan başlıca iki yöntem vardır. Bunlar ilaç (metotreksat, methotrexate) tedavisi ve ameliyat tedavisidir. Bazı hastalarda dış gebelik bu iki tedavi yöntemine de gerek kalmadan takipler sırasında kendiliğinden kaybolabilir, buna izleme tedavisi denir ancak bu her zaman mümkün değildir, çoğunlukla başlangıçtaki B-HCG değeri çok düşük olan hastalarda mümkündür. DIŞ GEBELİKTE İLAÇ TEDAVİSİ :(Metotreksat, Methotrexate, MTX) Dış gebelik tedavisinde kullanılan metotreksat bir kemoterapi ilacıdır, bazı kanserlerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Dış gebelik kanser veya benzeri bir hastalık değildir ancak buradaki hücrelerin de ölümünü sağladığı için bu ilaç son derece etkilidir tedavide. Metotreksatın tüp içerisine (intra-tubal) veya gebeliğin amniyon kesesi içerisine uygulamaları da yapılmış olsa da günümüzde rutin kullanım olarak intramuskuler (kas içerisine enjeksiyon) şeklinde uygulanmaktadır. Metotrexate folik asit antagonisti bir maddedir ve hücrelerde DNA sentezini bozarak etkisini gösterir. Metotreksat ile ilaç tedavisi durumu stabil olan hastalarda yani karın içerisine fazla kanama olmayan hastalarda veya kanama olmuş ancak sonradan durmuş olan hastalarda tercih edilir. Ayrıca gelecekte çocuk sahibi olmayı isteyen hastalar için de uygun tercihtir. Çünkü metotreksat tedavisinin başarılı olması durumunda ameliyat yapılmadan ve tüplerden birisi alınmadan dış gebelik tamamen kaybolacaktır. İlaç tedavisi hangi hastalar için uygun değildir: - Rüptüre ektopik gebelik: Karın içerisine kanamanın sürdüğü durumlar - Ektopik gebelik kistlesinin çok büyük olması (4 cm'den büyük) - Ektopik gebelikte bebeğin kalp atımlarının izlenmesi - HCG değerinin 10.000 IU'den yüksek olması - Bebek emzirmek zorunda olan hastalar - İmmün yetmezlik olan hastalar (Bağışıklık sisteminde bozukluk) - Karaciğer ve böbrek fonksşyon testlerinde bozukluk olan hastalar - Aktif akciğer veya barsak hastalığı bulunan hastalar - Kan hastalıkları ve kemik iliği hastalığı olanlar - Alkolizm Metotreksat tedavisi tek doz veya multidoz (çoklu doz, tekrarlayan doz) olmak üzere iki şekilde verilebilmektedir. Araştırmaların çoğunda tek doz ve multi doz tedavi protokollerinin başarı şansı yakın çıkmıştır ancak tek doz tedavide yan etkiler daha bulunmuştur. Metotreksat (mtx) tedavileri sırasında belli aralıklarla tam kan, platelet ve karaciğer, böbrek fonksiyon testleri kontrol edilir. Metotreksat tedavisinin ağızdan oral yolla da kullanımı da mümkündür ancak günümüzde bu yol tercih edilmez, intramuskuler (kas içerisine, kalçadan enjeksiyon) şekilde kullanılır yaygın olarak. Tek doz metotreksat tedavisi: hastaya bir kere 50 mg/m2 dozunda metotreksat uygulanır ve arkasından 4. ve 7. günlerde B-HCG tahlili yapılarak düşme var mı araştırılır. Bu iki gün arasında en az %15 düşme beklenir HCG değerlerinde, bu düşüş gerçekleşirse HCG değeri sıfırlanana kadar haftada bir tahlil yapılırak takipe dilir. 4. ve 7. günler arasında HCG değerinde beklenen %15'ten az düşüş olması veya artma olması durumunda metotreksat dozu bir kere daha tekrar edilir. Bundan sonra da HCG değerlerinde düşme olmaması, sabitlenme (plato) veya artma olması durumunda tek doz metotreksat tedavisi başarısız kabul edilir ve başka tedavi yöntemleri uygulanır. Multidoz (çoklu, tekrarlayan doz) metotreksat tedavisi: Bu protokolde hastaya bir gün metotreksat (1.0 mg/kg dozunda) diğer gün folinik asit (0,1 mg/kg dozunda) olacak şekilde sırayla maksimum sekiz gün ilaç verilir. İlaçlar intramuskuler (kas içerisine) enjeksiyonla uygulanır. B-HCG değerinde yeternce düşme saptanınca haftalık takiplerle sıfırlanıncaya kadar takip edilir. Metotreksat ile ilaç tedavisinin yan etkileri: Bulantı, kusma, ishal, ağız içerisinde yara oluşması (stomatit), baş dönmesi, sersemlik, saç dökülmesi, nadiren nötropeni gib yan etkiler meydana gelebilir. Saç dökülmesi kalıcı değildir, tedaviden sonra yeniden saçlar eski haline gelir. DIŞ GEBELİKTE AMELİYAT TEDAVİSİ: DIş gebelik tedavisinde hastane imkanları müsaitse ve hastanın ilaç tedavisine karşı yukarıda belirtilen engellerinden birisi yoksa öncelikle ilaç tedavisi uygulanır genellikle. Ancak hasta yukarıda sıralanan ve ilaç tedavisine engel oluşturan kriterleri taşıyorsa veya uygulanan ilaç tedavisi başarısız olmuşsa veya karın içerisine aşırı kanama gibi bir durum meydana gelmişse veya hastanın kişisel tercihi bu yönde ise ameliyat tedavisi uygulanır. Ameliyat tedavisi açık ameliyat (laparotomi) veya laparoskopik ameliyat şeklinde iki şekilde uygulanabilir. Açık ameliyat mı? Laparoskopi mi? Fazla şişman olan, daha önceden karın ameliyatları geçirmiş olan veya karın içerisine aşırı kanama izlenen hastalarda laparoskopik yöntem yerine açık cerrahi tercih edilir. Laparoskopik ameliyatta da açık ameliyatta da yapılan işlemler benzerdir ancak laparoskopik ameliyatın hastanın karnında daha az yara izi oluşturması, daha az ağrıya neden olması, hastanın hastanede daha az yatması gibi avantajları vardır. Ameliyatta dış gebelik tüpte izleniyorsa tüp dış gebelikle beraber tamamen alınabilir (salpenjektomi) veya tüpün içerisinden dış gebelik temizlendikten sonra tüpe yapılan kesi onarılarak tüp yerinde bırakılabilir (salpingotomi, salpingostomi). Ya da fimbrial ekspresyon (milking) denen yöntemle dış gebelik tüpten dışarıya çıkartılabilir fakat bu yöntem pek tercih edilmez. Dış gebeliğin aşırı büyümesinden dolayı tüp yırtılmışsa, parçalanmışsa bu durumda tüpü tamamen almak gerekir. Çok nadiren dış gebeliğin rahime (uterusa) çok yakın yani interstisyel bölgede olduğu durumlarda mecburen rahimin de alınması (histerektomi) gerekebilir. Açık ameliyatta karın kesisi çoğunlukla aynı sezaryen kesisi gibi yatay olarak yapılır, nadiren özellikle ek patolojiler varsa karın ortasında göbekten aşağıya kadar dikey bir kesi yapılması gerekebilir. Ameliyat tedavisinde sonra B-HCG değerleri hızla düşer. Hasta genellikle bir-iki gün içerisinde taburcu olur. Hasta bir kaç gün en geç bir haftada günlük işlerini yapabilir hale gelir. Ameliyat veya ilaç tedavisi sonrası cinsel ilişkiye başlama zamanı: Dış gebelik teşhisi konular her hastanın cinsel ilişkiye başlamadan önce doktoruna danışması gerekir çünkü bazı riskli durumlarda cinsel ilişki yasaklanabilir. Doktor tarafından bir sakınca belirtilmemişse dış gebelik nedeniyle ilaç tedavisi gören hastalar tedavi süresince cinsel ilişkide bulunabilirler ancak tedavi bitiminden bir ay sonrasına kadar korunmaları gerekir ve ilişki sırasında karın içerisine, kasıklara fazla baskı yapmaktan kaçınmaları gerekir dış gebelik kitlesine baskı olmaması için. B-HCHG değeleri sıfırlandıktan sonra kitle tamamen kaybolmuşsa cinsel ilişkide herhangi bir kısıtlama yoktur. Kitlesi büyük olan hastalara ve rüptür (kitlenin yırtılması, patlaması) riski fazla olan hastalara cinsel ilişki tedavi bitene kadar yasaklanır. Laparoskopik veya açık ameliyat tedavisi gören hastalar genellikle bir iki hafta içerisinde tamamen iyileşip, kendilerini iyi hissederler, ameliyattan bir iki hafta sonra cinsel ilişkiye başlayabilirler. Bu hastalarında tedaviden sonra ortalama üç ay korunmaları gerekir. Tedavi sonrasında bazen olabilecek vajinal kanamalar cinsel ilişkide rahatsızlık yapabilir. Anne kan grubu Rh(-)negatif,baba kan grubu Rh (+) pozitif olan eşlerde kan uyşmazlığına adaylık vardır.bu durumdaki eşlerin tespitinde dış gebelik tedavisi ile beraber Kan uyuşmazlığı iğnesi yapılmalıdır (Rh uygunsuzluğu) Hastanın kan grubu Rh nehatif (-) ise sensitizasyonu engellemek için anneye kan uyuşmazlığı iğnesi (Anti-D immunglobulin) tek doz yapılmalıdır. Kan uyuşmazlığı için proflaktik immunglobulin uygulanması annenin sonraki gebeliklerinde Rh sensitizasyonuna bağlı sorun yaşamasını engeller.
















