Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Besin Alerjileri
Besin alerjisi çocuğun ve ailesinin yaşam kalitesini bozmaktadır. Yapılan çalışmalar besin alerjili çocuğun yaşamının farklı kronik hastalıklara sahip çocuklar... Besin alerjileri son yıllarda büyük artış göstermiştir. Bu artışın çok farklı nedenleri olabilmektedir. Aileler ve özellikle anneler sürekli kendilerini suçlamakta ve ne yapacaklarını bilememektedirler. Besin alerjisi çocuğun ve ailesinin yaşam kalitesini bozmaktadır. Yapılan çalışmalar besin alerjili çocuğun yaşamının farklı kronik hastalıklara sahip çocuklar gibi olumsuz yönde etkilendiğini göstermiştir. Besin alerjisi nedeniyle çocuğun ve ailenin dış ortamda bir şeyler yemesi zorlaşmakta bu da sosyalleşmenin bozulmasına içe kapanmaya neden olabilmektedir. Belli besinlere alerjisi olan çocuk bunlardan kaçınmak amacıyla sürekli etiket okuyarak ve seçerek yemek yemekte bu da zamanla yeme bozukluğuna neden olabilmektedir. Besin alerjisi büyüme gelişmeyi bozabilir. Çocuğun yaptığı diyet nedeniyle belli besin ögelerinin eksiklik bulguları ortaya çıkabilmektedir. Eğer başka yollarla bu eksiklikler yerine konamazsa çocuğun vücudundaki temel yapıtaşlarında eksiklikler ortaya çıkmakta ve büyüme gibi dinamik bir süreç gerçekleşememektedir. Bunun dışında bazı besin alerjileri barsakları etkilediği için anne sütü veya diğer besinlerin emilimi gerçekleşememekte ve büyüyebilmeyi engellemektedir. Ayrıca alerjisi nedeniyle kaşıntısı, hırıltısı veya karın ağrısı olan çocuğun uykusu bozulmakta ve vücudu yük altına girmektedir. Tüm bu nedenler büyümeye engel oluşturmaktadır. Besin alerjisi diğer başka alerjik hastalıkların başlangıç noktası olabilmektedir. İyi tedavi edilmemiş besin alerjileri başka solunum veya cilt alerjilerine ve çocuğun alerjik bünyesinin yükünün artmasına neden olabilir. Besin alerjisi bir çocuk için son derece önemli bir alerjik tablodur. ANCAK bazen başka nedenlerle olan sağlık sorunları besin alerjisi ile karıştırılmaktadır. Bu durum gereksiz yere çocuğun besin alerjisi tanısına mahkum edilmesine neden olmakta ve gereksiz şekilde yaşamını engellemektedir. Tüm bu nedenlerle besin alerjisi tanısı doğru konulmalı, tedavi ve yönetimi iyi yapılmalıdır.
- Okul, Bağışıklık Sistemimizi de Eğitir
Enfeksiyon, sonuçta toplum kaynaklı olduğu için her çocuğun karşılaşacağı ve geçireceği bir hastalıktır. Prof. Dr. Ayşen Bingöl, okulların açılmasıyla çocuklarda bazı sağlık sorunlarının ortaya çıktığını belirtti Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarında Alerji-İmmunoloji ve Çocuk Göğüs Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ayşen Bingöl, okulların açılmasıyla çocuklarda bazı sağlık sorunlarının ortaya çıktığını belirterek, "Enfeksiyon, sonuçta toplum kaynaklı olduğu için her çocuğun karşılaşacağı ve geçireceği bir hastalıktır. O yüzden okul bağışıklık sistemimizi de eğitir" dedi. Bingöl, yaptığı açıklamada, yeni eğitim-öğretim dönemiyle okulların açılacağını ve bu sürecin bir adaptasyon gerektirdiğini belirterek, yaz tatilinde kuralların esnediğini, çocukların beslenme ve uyku düzeninin değiştiğini söyledi. Buna karşılık da okulun düzen ve disiplini beraberinde getirdiğini anlatan Bingöl, okulların açılış dönemiyle salgın hastalıkların artığı dönemin sonbahara denk geldiğini vurguladı. Bingöl, bu nedenle çocukların uyku, beslenme ve hijyen açısından yeni döneme iyi eğitilerek girmesinin çocuğun daha güçlü olmasını sağlayacağını dile getirdi. Okulların açılmasıyla ortaya çıkan enfeksiyon hastalıklarının toplum kaynaklı olduğuna işaret eden Bingöl, "Enfeksiyon, sonuçta toplum kaynaklı olduğu için her çocuğun karşılaşacağı ve geçireceği bir hastalıktır. O yüzden okul bağışıklık sistemimizi eğitir. Aileleri tarafından iyi bir şekilde uyku, beslenme düzeni, hijyenik tedbirleri açısından iyi eğitilmiş bir şekilde okula gönderilen çocukların bu dönemi başarıyla atlatacaklarına hiçbir kuşku yoktur." Prof. Dr. Bingöl, bu nedenle ailenin rahat olması ve çocuğunu iyi hazırlaması gerektiğine işaret ederek, bazı çocukların virüs ve salgın hastalıklar veya solunum yolu hastalıklarına karşı risk grupları içerisinde yer aldığını söyledi. Ailelerin bu durumu çocuk doktorlarına sormaları gerektiğini anlatan Bingöl, risk grubunda olan çocukların grip ve zatürre aşılarını mutlaka yaptırmaları gerektiğini vurguladı. Bingöl, okulların da birtakım özellikler taşıması gerektiğini ifade ederek, "Özellikle okulların temiz sınıflardan oluşması, güneş görmesi, sınıfların havalandırmasının iyi yapılması, okul içerisindeki inşaat veya dekorasyon malzemelerinin sağlığa uygun malzemelerden olmasına dikkat etmek gerekir" değerlendirmesinde bulundu. Okulların açılması ve sonbahar mevsiminin etkisiyle çocukların enfeksiyon geçirmeleri durumunda ailenin yapması gereken en önemli işlemin, çocuğun ateşini düşürmek olduğunu belirten Bingöl, şunları kaydetti: "Hastalığa ait başka belirtiler varsa, mesela öksürük, halsizlik burun akıntısı gibi, bunların kendiliğinden geçmesini beklemeleri eğer durumu kötüye gidiyorsa mutlaka çocuk doktoruna gitmeleri gerekir. Çocuk için hemen antibiyotik kullanılmamasına özen göstermek gerekir. Çocuğun biraz hastalığın üstesinden gelmesini beklemeli eğer gelemiyorsa çocuk doktoruyla iletişime geçilmelidir."
- Çocuğumda Alerji Var mı?
Yaşadığımız şu günlerde halkın en çok sorduğu sorulardan biri; Acaba bende veya çocuğumda alerji var mı? Yaşadığımız şu günlerde halkın en çok sorduğu sorulardan biri; Acaba bende veya çocuğumda alerji var mı? Çünkü bu günler, bölgemiz de sıklıkla alerjiye neden olan fındık ve kızılağaç polenlerinin ( Çiçek dozu) havada yoğunlaşmaya başladığı zamana rastlıyor. Bizim polen haritamıza göre biraz daha geç başlaması gerekirdi Havaların iyi gitmesi nedeni ile bu yıl polen mevsimi erken başlamış. Peki, ne gibi şikayetlerle hastalarımız bize geliyor? Gözlerde; kaşıntı, akıntı, kızarıklık… Burunda; akıntı, tıkanıklık, kaşıntı, hapşırık… Eğer astımı varsa; öksürük, hışıltı, nefes darlığı, tekrarlayan veya ani ortaya çıkan şikayetler. Eğer bunlar mevsimsel özellik gösteriyorsa bunun nedeni genellikle alerjidir. Bu mevsimde görülenlerin nedeni genellikle ağaç polenleridir. Genellikle, 3 ay sonra hastanın şikayetleri düzelir. Yazın devam eder mi? Ederse, bu takdirde çayır polenlerine karşı, karşı alerjiyi düşünmek gerekir. Bununda süresi Mayıs- Ekim arasıdır. Alerjik şikayetler, yıl boyu devam eder mi? Eğer hastanın bölgemizde ve tüm dünyada en sık görülen ev tozu akarlarına karşı ( halı böceği) alerjisi varsa veya bazı mantarlara karşı alerjisi varsa o zaman yıl boyu devam edebilir. Tabiî ki hastalarda hem polen, hem de ev tozu alerjisi olabilir. Küçük çocuklarda astım teşhisi koymak kolay mı? Bazı vakalarda kolay bazılarında zordur. Çocukta 3 veya 3 den fazla hışıltı veya nefes darlığı şikayeti olmuşsa ve özellikle şikayetler ani başlıyor,buharla verilen ilaç tedavisi ile hasta rahatlıyorsa, bu durum aksi ispat edilinceye kadar astımdır. Eğer çocukta egzama, anne veya babada alerji varsa, bu defa tanı koymak daha da kolaylaşır. Hastaya alerji testleri yapılmalı mı? Kesinlikle yapılmalı. Çünkü hastanın tedavi süresini ona göre tayin edeceksiniz. İkincisi alerjik hastalıklarla karışan pek çok hastalık var. Dolayısı ile hastanın alerjisinin olmaması durumunda, hekim başka yönlere yönlenecektir. Yani teşhiste de yardımcı testlerdir. Alerji testlerinin yapılma yaşı var mıdır? Pratik olarak yoktur. Ancak 2 yaş altındaki çocuklarda ve yaşlılarda bazen cevap yeterli alınmayabilir. Bu durumlarda kan testlerini yardımcı test olarak yapıyoruz. Alerjik hastalıkların tedavisi var mıdır? Bu sorunun cevabı evettir. Bugünkü modern tedavi metotları ile hastalar spor dahil, her türlü faaliyetlerini yapabilmekte, hatta olimpiyat şampiyonu bile olabilmektedir. Yeter ki doğru teşhis koyalım ve doğru bir tedavi metodu seçelim. Burada hemen vurgulamam gerekir ki ailelerin ve hastaların eğitimi tedavinin yarısıdır. Hastaya ilaçların nasıl kullanılacağı tatbikatlı bir şekilde öğretilmelidir. Hasta veya aile ani nefes darlığında ne yapacak, hangi ilacı kullanacak, ne zaman acile gidecek, ne zaman doktoruna müracaat edecek bunları kesinlikle öğrenmelidir. Benim tecrübelerim, pek çok hastaya kullanım metodu öğretilmediği için ilaçlar doğru düzenlense bile hastaların bundan yaralanamadığı yönündedir. İnhale ( Fıs, fıs) ilaçlar yaralımıdır, alışkanlık yapar mı? Bu ilaçlar direkt olarak akciğere gittiği için hem çok yaralıdır. Hem de ağızdan alınan ilaçlara göre miktarları çok azdır.Alışkanlık yapmazlar. Alerjik Aşı tedavisi yararlı mıdır? Alerji aşı tedavisinde son yıllarda önemli gelişmeler olmuştur. Bir kere polen alerjisi olanlarda tedavi çok etkilidir ve hastaların hemen, hemen tüm şikayetleri düzelebilmektedir. Ev tozu alerjilerinde ise polen aşılarının teknolojisine henüz ulaşılamamıştır. Ancak bunlarda da vakalar iyi seçildiğinde oldukça etkili bir tedavi şeklidir. Aşı tedavisinin Yan etkileri var mıdır? Hastaya alerjik olduğu madde verildiği için hastada alerji yapabilir, bu nedenle her türlü acil önlem alındığı yerde yapılmalıdır. Evlerde, sağlık ocaklarında kesinlikle yapılmamalıdır. Hangi Yaş guruplarında tavsiye edilmez? 5 yaşından evvel, 40 yaşından sonra aşı tedavisi tavsiye edilmez. Son olarak, allerjik hastalıklar bölgemizde sık görülen, tedavisi mümkün olan ancak uzun süren bir hastalık grubu olduğunu özellikle belirtmek isterim. Sağlıklı ve mutlu günler dileklerimle.
- Çocuğum Astımlı Mı?
Tekrarlayan öksürük nöbetleri, hışıltısı olan çocuk ailelerinin en büyük endişesi Çocuğum astımlı mı? Tekrarlayan öksürük nöbetleri, hışıltısı olan çocuk ailelerinin en büyük endişesi Çocuğum astımlı mı? Buna cevap vermek her zaman kolay değil. Ancak bazı belirtiler ve ipuçları bize tanı bakımından kolaylıklar sağlar. Anne veya babada astım oluşu çocukta astım gelişimi için önemli bir risk Atopik Yürüyüş (Allerjik Yürüyüş) diye bir tabir vardır. Bu yürüyüşün ilk ayağı küçük çocuklardaki egzemadır. Daha sonra bunlarda Allerjik Nezele en sonunda da astım gelişir. Çocukta bu ayaklardan biri varsa bu çocukta Astım gelişme riski yüksektir. Küçük çocukta Atopik Dermatit veya halk arasında egzama denen hastalığın oluşu ve besin allerjisi Astım için bir risktir. Çocuğun allerjik nezleli olması (hapşırık, burun tıkanıklığı, akıntısı) Önemli bir bulgudur. Mevsimle değişen nefes darlığı şikâyetleri astımı düşündürebilir. Koşma veya egzersiz ile öksürük ve nefes darlığı gibi şikâyetlerin artması önemli bir gösterge olabilir. Herhangi bir enfeksiyon olmadan çocuğun nefes darlığına girmesi ve astım ilaçlarına kolay cevap vermesi astımı düşündürmeli. Sık, sık tekrarlaması ve sağlıklı devrede çocuğun şikâyetlerinin olmaması önemli bir bulgu. Nefes darlığı olan çocukta hastalığın hikayesi, klinik muayene, Allerji testlerinde allerji çıkması ve solunum Fonksiyon testleri astımı desteklemesi durumunda astım tanısını kesin olarak koydurur. İlk 3 yaş içinde tekrarlayan hışıltıların büyük bir çoğunluğunun bu yaştan sonra düzelebidiğinin bilinmesine rağmen bir kısmında allerji gelişerek hastaya astım tanısı konabilir. Astım hastalarının hastalıkları hakkında iyi eğitilmeleri, ne zaman hangi ilacı alacaklarını, ilaçları kullanma tekniklerini çok iyi bilmeleri ve devamlı kontrol altında olmaları son derece önemlidir.
- Atopik Dermatit (Egzama)
Özellikle küçük Çocuklarda ilk aylarda yüzde, kulak arkasında, boyunda eklem yerlerinde veya gövdede kaşıntı, kuruluk, zaman zaman sulanma ile kendini gösteren bir hastalıktır. Sıklıkla İnek sütü veya yumurta allerjileri gibi besin Allerjileri bu hastalıktan sorumlu olabilir. Bu hastalarda zamanla Ev tozu Akar allerjisi veya polen allerjisi gelişirse, hastalarda Allerjik Nezle, Astım ortaya çıkabilir. Bir bakıma bu hastalık gelecekteki Allerjik Nezle ve Astımın ilk belirtisi olabileceğini özellikle belirtmek isterim.
- Çocuklar her şeyi kendi kendine öğrenir
HEPİMİZ İNEK SÜTÜYLE BÜYÜDÜK Sezaryen ile doğum sonrasında bebeklerde süt alerjisi veya obsesifkompülsif bozukluğu çoğalıyor diye söylentiler var. Bu doğru mudur? Süt alerjisinin belirtileri nelerdir? Öyle bir veri yok tabii ki. Böyle bir verinin olması için yazılı dokümanlar olması lazım, araştırmalar yapılması lazım. Süt alerjisi değişik nedenlerden dolayı olur. Bunlardan bir tanesi, kakada kan görülmesi, fakat bu o kadar sık görülen bir durum değil. İlk 6 ay anne sütünü muhakkak öneriyorlar. İnek sütüne de 6 aydan sonra başlayabilir. Hepimiz inek sütüyle büyüdük, hepimizde obsesifkompülsif bozukluğu mu var. En ideali anne sütü, ben anne sütünün yerine başka bir şey tanımıyorum. Ama şöyle bir algı var, ‘inek sütü verilmez.’ Peki ne vereceksiniz. Mama vereceksiniz. Mamalar ne, inek sütü önce toz haline getiriliyor ve o toz paketlere konuluyor. O inek sütü tozlarını sulandırıp bebeğe veriyorsunuz. Yani inek sütü veriyorsun, ne fark etti. Ailelerin bütçesine ekonomik güç kesilmesinden başka bir yararı yok. DÜNYADA BÖYLE BİR ÇEŞME YOK Anneler bebeğin doyup doymadığını anlamıyorlar ve orada da telaşa kapılıyor. Bebeğin doyduğunu nasıl anlarız? Annelerde bir alışkanlık var, ‘benim sütüm bebeğe yetmiyor, bebek üç dakikaya bir bırakıyor, bebek emmiyor’ gibi. Hep bebek suçlu yani annelerde hiç suç yok. Bebeğin midesinin hacmi çok küçük ama Tanrı buna bir ayar yapmış. Başlangıçta sütü koyu gönderiyor, bebek büyüdükçe o sütün yoğunluğu azalıyor. İçindeki protein miktarı yüzde 10’dan yüzde 1’e düşüyor. Tanrı buna ayar yapmış, bebeğin ihtiyacına göre sütü az gönderiyor. Bebek büyüdükçe sütün miktarı artıyor. Dünyada böyle başka bir çeşme yok. Bebeğin ihtiyacına göre süt geliyor. Bebekler kırkı çıkana kadar günde 10’ar kere emer, daha sonra 8’e düşer. Çünkü gelen süt miktarı da 5 ml ile başlar 250 ml kadar çıkar. Başlangıçta bu kadar çok süt gelmemesinin sebebi, süt taşar ve bebek boğulma tehlikesi geçirebilir. Tanrı bunun ayarını yapmış. Başlangıçta bebeğin midesinin hacmine göre sütü az ama yoğun gönderiyor, daha çok ama yoğunluğu az gönderiyor. Anne sütünün yetip yetmediğinin kriterleri var. Nasıl ki arabaların yağ, su, benzin göstergesi var bizde de öyle. Bir bebeklerin göstergesi var bir de annelerin göstergesi var. Bebeklerin göstergesi şu, bebek kırkı çıkıncaya kadar günde 10’ar kere emmesi. Tanrı, anneler bebeklerine daha iyi baksın, bebeklerin mideleri gece dinlensin diye acıktırmaz. Gece yatar ve sabah ilk ışıklara kadar uyanmaz, daha sonra başlar ağlamaya. bebek kakasını çok yapıyorsa bu bebeğin iyi beslendiğinin göstergesidir. Günde 10’ar kere emen bebek, günde 5-6 kere de kaka yapar bu normal. HER ŞEYİN NORMALİ SAĞLIKLIDIR Siz bir çocuk doktoru olarak sezaryen doğumu öneriyor musunuz? Normal doğum mu sezaryen doğum mu? Her şeyin normali sağlıklıdır. Amerika’da, Avrupa’da insanlar artık normal doğum yapıyor. Bizde sezaryeni tercih etmelerinin sebebi, doğumdan kaçma, ağrıdan kaçma ve türlü sosyal nedenlerden dolayı tercih ediliyor ama doğru bir şey değil bu. Doğum öyle bir travma ki, normal doğum sırasında bebek kanaldan geçerken oradaki basınçtan dolayı akciğerleri sıkışır ve bu ve sıvı kolaylıkla atılır. Ama sezaryen da bu böyle değil. Akciğerdeki sıvıyı çocuk atamıyor ve solunum yetmezliği problemleri yaşayabiliyor. Hele bebek erken alınırsa bu çok sıkıntı yaratabiliyor. TOPLUMUMUZDAKİ ANNELERİN DEMİRİ DÜŞÜK Bizler kan ilacı içerek büyüdük ama şu anda çocukların kan depoları maalesef boş. Çocukların kan depoları neden bu şekilde? Çocukların kan depoları boş değil. Bundan 20 sene öncesini konuşayım ben. Demir eksikliği anemisi tedavi etmekten illallah etmiştim. ‘Çocuk gelişmiyor, soluk, çocuk öğrenmiyor, çocukta gelişme yok.’ Bakıyorsun, hepsinin demiri düşük. Çünkü bizim toplumumuzdaki annelerin yüzde 30’unun demiri düşük. Annede kansızlık var ve bebeğine de yeteri kadar demir geçiremiyor. İlk bir yıl beslenmemiz süt ağırlıklı, demir neyde var, dana etinde var, balıkta var, ciğerde var, sakatatta var gibi. Çocuk bunlardan hangisini yiyor, hiç birini. Bir tek sütle besleniyor. Zaten anneden yeteri kadar kan geçmemiş, demir geçmemiş. Bu yüzden çocukta demir eksikliği başlıyor. Huzursuzluk, iştahsızlık, öğrenememe, enfeksiyona meyil, bütün bunlar demir eksikliğinden oluyor. EMZİK KULLANILSIN AMA ERKEN YAŞTA BIRAKILSIN Çocukların emzik kullanmasını öneriyor musunuz, sakıncaları var mı? Ben belli bir dönem kullandırtıyorum, kendi çocuklarıma da kullandırttım. Kullanma demek olmuyor ama erken yaşta da bıraktırtmak lazım. Ağız yapısı, diş yapısı bozulmasın diye. ÇOCUKLAR HER ŞEYİ KENDİ KENDİNE ÖĞRENİR Kanguru ve yürüteç ile ilgili neler söylersiniz. Bunların zararı var mı? Ben yürüteci hiç kimseye tavsiye etmiyorum. Yürüteç alacağınıza mama sandalyesi alın. Darwin’in bir teorisi var, anne karnındayken bebek iki büklüm durur. Doğduktan sonra yavaş yavaş dik hale gelir, önce başı dikelir, oturur, ayağa kalkar, yürür. Çocuk bunların hepsini kendisi öğrenir. Ama yürütece konulduğu zaman oradan oraya kayıyor, bir de kaydığı vakit sağa sola çarpıyor, takla atıyor. Bunun için yürüteci kesinlikle tavsiye etmiyorum. Kanguru için aynı şeyi söyleyemem. Kanguru kullanılabilir. SÜNNET TEMİZLİKTİR Sünnet için sizce en uygun yaş kaçtır? Sünnet sakıncalı mıdır? Dini bir zorunluluk yoksa birinci aydan sonra sünnet yapılabilir. Bizler, ‘hele şu doğum telaşı falan kalksın’ diyoruz. Aslında doğduktan hemen sonra yaptırılması en uygunu ama ben birinci aydan sonra yaptırtıyorum. Ben diyorum ki, ya 1 yaşından önce yaptıracaksın ya da 5 yaşından sonra yaptıracaksın. Çünkü çocuk ya bilmeyecek neyin ne olduğunu ya da 5 yaşından sonra anlatacak herkese, farkında olacak ne yapıldığının. Aileler düğün yapmak istiyorlar, tören yapmak istiyorlar. Ben ailelere basit bir çözüm önereyim, ‘kardeşim yap şunu 1 yaşından önce, kimseye de söyleme. 5 yaşında da düğününü yap.’ Sünnet sakıncalı mıdır sorusuna gelecek olursak, sünnet temizliktir. Sünnet mikroplardan korur. Biz idrar yolu enfeksiyonlarını önlemek için özellikle sünneti öneriyoruz ki, temizlik olsun, hastalık olmasın.
- Hipospadias
Hipospadias, idrar deliğinin penisin ucunda değil penis gövdesi boyunca bir yerde açılmasıdır. Doğumsal olan bu hastalık, yaklaşık 200 erkek yenidoğan çocuğunun birinde gözükür. Hipospadias’ta idrar deliği, genellikle penis başının hemen altında açılır. Daha az olarak, penis gövdesinin ortasında veya altında, çok nadiren ise torbaların arasında veya altında olabilir. Hipospadias, halk dilinde ‘peygamber sünneti, doğuştan sünnetli ya da yarım sünnetli’ şeklinde farklı isimlerle adlandırılır. Bunların temel nedeni hipospadiaslı çocuklarda sünnet derisinin ön tarafının gelişmemiş olması ve sünnet derisinin penisin sadece arka kısmında bulunmasıdır. Peygamber sünneti ya da bir diğer adıyla doğuştan sünnetli olma durumu halk arasında oldukça güzel bir şey gibi algılanır ancak aslında çocuğun doğuştan üreme ve boşaltım sisteminde bir sorun olmasından kaynaklanan bu durum pek çok dezavantajı da beraberinde getirir. Hipospadias’ın görülme oranı 1970’den 1990’a kadar olan dönemde iki kat artmıştır. Bu artışın nedeni hafif formlarında tanı koymanın artması olarak düşünülse de, bu dönemde ağır formların da daha sık görülmeye başlandığı bilinmektedir. Hipospadias hastalığının beyaz ırkta daha sık görülmektedir. Hastalığın genetik geçişi tam olarak açıklanmamakla birlikte, ailesel geçiş %10 oranında görülmektedir.
- Bebeklerde İştahsızlık Görülmesinin 5 Nedeni
Bu yazımızda bebeklerde iştahsızlığa yol açabilecek farklı nedenler hakkında bilgi aktaracağız. Bebeğinizin sağlıklı ve mutlu olması için elinizden geleni yaparsınız. Sağlık muayenelerini yaptırır, gelişimlerini yakından takip eder ve özellikle beslenmeleri söz konusu olduğunda pür dikkat kesilirsiniz. Onunla ilgili tüm konular öncelik listenizde üst sıralarda yer alır; o mutlu olunca sizin de dünyanız güzelleşir. Ancak büyüme sırasında bebekler zaman zaman sizi endişelendirebilir; özellikle iştahları azaldığında türlü soru işaretleri zihninizde belirir. Bu yazımızda bebeklerde iştahsızlığa yol açabilecek farklı nedenler hakkında bilgi aktaracağız. Diş Çıkarma Fark edilmesi zor olsa da bebekler çok hızlı büyür. Dişsiz gülüşlerine tam alıştığınız zamanlarda küçük dişlerinin filizlendiğini görürsünüz. Bebeğinizin hayatındaki bu önemli dönem onların ağrıyla tanışmasına ve dolayısıyla huzursuzlanmasına neden olabilir. Diş çıkaran bebeklerin çok büyük bir kısmında dönemsel olarak iştahsızlık görülür. Bu süreçte onlara yoğurt ve meyve püreleri gibi ferahlatıcı etkisi olan gıdalar vermeyi deneyebilirsiniz. Böylece diş etlerinin ağrısını dindirip bir nebze de olsa iştahlarını arttırabilirsiniz. Sıcak Hava Sıcak havalardan hepimiz gibi bebekler de etkilenir. Ciltleri rahatsız olur, huzursuzlukları artar ve yiyeceklere karşı gösterdikleri direnç çoğalır. Yaz aylarında bebeklerinizi mümkün olduğunca güneşten korumalı ve onların aşırı sıcak nedeniyle sıvı kaybına uğramalarını engellemelisiniz. Hafif, terletmeyen ve pamuklu giysiler giydirmeli; oda sıcaklığının ideal olduğundan emin olmalısınız. Tüm çabalarınıza rağmen bebeklerinizdeki iştahsızlık devam ediyorsa uzmanlara danışmalısınız. Gıda Alerjisi Süt, yumurta, fıstık ve soya gibi besinlere karşı gıda alerjisi ya da gıda hassasiyeti olan bebeklerde kusma, kaşınma, ishal ve iştahsızlık gibi semptomlar görülür. Bebeğinizin alerjik reaksiyon gösterdiği besinleri tanımlayabilirseniz onları bu semptomlardan koruyabilirsiniz. Bunun için ek gıdaya geçiş döneminde onları yeni bir gıda ile tanıştırdığınızda 2-3 gün yeni gıdaya geçmemeli ve bebeklerinizin o gıdaya karşı hassasiyeti olup olmadığını gözlemlemelisiniz. Boğaz Ağrısı Viral enfeksiyonlar nedeniyle boğaz ağrısı yaşayan bebeklerin iştahlarında azalma görülür. Bebeğinizin iştahını azaltan enfeksiyonlar ise genellikle iştah kaybına ateş ve yutkunma zorlukları gibi semptomlar da eşlik eder. Bu belirtileri yaşıyorsanız doktorlarla iletişime geçmeli ve bebeğinizin tedavisini zaman kaybetmeden başlatmalısınız. Ek Gıdaya Geçiş Anne sütü ile beslenen bebekler 6 aylık olduklarında ek gıdalarla tanışırlar. Bu süreçte birçok bebekte iştahsızlık görülebilir. Yeni beslenme düzenine alışmalarının zaman alması oldukça normaldir. Hem beslenme şekillerinin hem de besinlerinin değiştiği bu dönemde ebeveynlerin bebeklerinin ek gıdaya geçmeye hazır olduklarından emin olmaları gerekir. Bebeklerde İştahsızlık Nedenlerinin Bulunması Gerekir Bebeklerde iştahsızlığa neden olan faktörler az önce de belirttiğimiz gibi dönemsel olabilir. Fakat iştahsızlığa neden olan unsurlar her zaman dönemsel etki yaratacak şeklinde bir genelleme yapamayız. Bebeklerde alerji, sindirim sistemi rahatsızlıkları, kronik hastalıklar, geniz akıntısı, çinko eksikliği ve enfeksiyon gibi sorunlar uzun süreli iştahsızlıklara yol açabilir. Bu süreçte ebeveynlerin tedbirli olması ve iştahsızlık nedenlerini öğrenmeleri gerekir. Uzun süren iştahsızlık bebeklerin yetersiz beslenmesine neden olabileceği ve aynı zamanda iştahsızlığın farklı bir rahatsızlığın belirtisi şeklinde görülebileceği göz ardı edilmemelidir. Bebeklerde iştahsızlık uzun soluklu görülmeye başladıysa bebekler kilo verebilir ve gelişimleri sekteye uğrayabilir. Bu nedenle genel sağlık kontrollerinin yapılması olası sorunların engellenmesi adına önem kazanacaktır. Bebeklerin yeme alışkanlıkları değişmeye başladıysa; iştah kayıplarına kusma, ateş, ishal ve dışkı renginde değişme eşlik ediyorsa; bebeklerde halsizlik ve kilo kaybı görülüyorsa uzman doktorlarla iletişime geçilmelidir. Bebeklerde iştahsızlığa neden olan faktör ya da faktörler belirlendikten sonra bebek özelinde tedavi süreci başlatılmalıdır.
- Bebekler Neden Kusar?
Bebekler dünyaya geldiklerinden itibaren sık sık kusarlar. Bebekler dünyaya geldiklerinden itibaren sık sık kusarlar. Bebeklerin kusması normal bir durum olsa da bebeklerin nasıl kustuğu, hangi dönemlerde kustuğu, kusmaya hangi semptomların eşlik ettiği gibi farklı değişkenler kusma sorununun detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiği sonucunu doğurabilir. Bebekler yeni doğdukları dönemde beslendikten sonra fizyolojik reflü nedeniyle sıklıkla kusabilirler; bebek büyüdükçe, kilo almaya başladıkça beslenme donrasında kusma rutini ortadan kalkar. Kusma metabolik bir refleks olabileceği gibi farklı hastalıkların habercisi de olabilir. Bu nedenle kusma sorunu yaşayan bebeklerin ebeveynlerinin kusma sıklığını kontrol etmesi ve kusarken bebeklerin zorlanıp zorlanmadığını izlemesi önerilir. Bebeklerin kusmasına neden olabilen birçok faktör vardır. Az önce de belirttiğimiz gibi fizyolojik reflü bebeklerin beslendikten sonra kusmasına yol açabilir. Aynı şekilde anne sütü emerken bebeğin pozisyonunun yanlış olması ve yanlış beslenme tekniklerinin uygulanması da kusmayı tetikleyebilir. Beslendikten sonra gazı çıkarılmayan bebekler hemen yatırıldığında kusma riskinin arttığı da rahatlıkla söylenebilir. Bu saydıklarımız kusmanın tehlike arz etmeyen ve kolaylıkla elimine edilebilen nedenleri arasında yer alır. Ancak kusmaya neden olabilecek ciddi sağlık sorunlarının var olma ihtimali de gözden kaçırılmamalıdır. İdrar yolu enfeksiyonu, reflü, gastrit, karaciğer enfeksiyonları, menenjit, mide çıkışındaki darlıklar, enfeksiyonlar, orta kulak iltihabı, besin zehirlenmesi, ateş, bağırsak düğümlenmesi, bağırsak tıkanıkları vb. sağlık sorunları kusmanın problem teşkil eden nedenleri arasında yer alır. Ne Zaman Doktora Başvurulmalıdır? Bebekler zaman zaman küçük miktarlarda kusuyorsa genellikle bu sorun doktorlara başvurmayı gerektirmez. Ancak kusma miktarı şiddetliyse ve bebek kusarken fışkırma yaşanıyorsa; kusma uzun süre devam ediyor ve sık sık tekrarlanıyorsa; bebeğin ateşi yükseliyorsa, sıvı kaybı belirtileri ortaya çıktıysa, kusmukta kan görülüyorsa, bebeğin cildinde soluklaşma varsa, bebekte genel bir sersemlik hali görülüyorsa ve her beslenmeden sonra kusma gerçekleşiyorsa uzman hekimlere başvurulması gerekir. Kusma söz konusu olduğunda hekimler için endişe yaratan iki ayrı unsur olur. Kusma çok sık tekrarlıyor ise bebekte su kaybı görülebilir ya da kusmaya neden olan sağlık problemi cerrahi bir müdahale gerektirebilir. Üstelik kusmanın kronik hale gelmesi bebeklerin gelişiminin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için engel teşkil edebilir. Bu nedenle anormal kusma problemi yaşayan çocukların ileri tetkiklerin yapılabilmesi ve kusmaya yol açan temel unsurun belirlenmesi adına uzmanlara götürülmesi gerekir. Bu süreçte uzmanlar bebeğin genel sağlık durumunu inceleyerek kusmaya neden olan faktörler doğrultusunda tedavi sürecini şekillendirirler. Sürekli Kusmak Bebekleri Susuz Bırakabilir! Bebeklerin ne sıklıkla ve ne miktarda kustukları onların vücudundaki su miktarını etkileyebilir. Özellikle yenidoğanlarda kusmaya bağlı sıvı kaybı kolay bir şekilde gerçekleşebilir. Bebeğinizde sık sık ve endişe duyacağınız bir miktarda kusma sorunu yaşanıyorsa uzman hekimlere danışmalısınız. Sıvı alımlarını doğru yöntemlerle arttırmak için uzmanlardan destek almalısınız. Bebeğinizin kaç aylık olduğu onun sıvı ihtiyacını nasıl karşılayacağınıza dair farklı alternatifler sunabilir. Bu aşamada uzmanlara danışmadan aksiyon almamanızı öneriyoruz. Bebeklerde Kusma Engellenebilir! Bebeklerde kusma; beslenme yanlışları ve beslenme sonrası yanlış tutumlar nedeniyle görülüyorsa basit önlemlerle kusma sorununun üstesinden gelinebilir. Bebeklerde kusmanın önlenmesi için: Bebek beslendikten sonra hemen yatırılmaması gerekir. Beslenme sonrası bebek dik tutulmalı, gazı çıkarılmalı ve belirli bir süre sonra yatırılmalıdır. Bebeğin aşırı beslenmesi kusmayı tetikleyebilir. Bu nedenle bebekler az ve sık beslenmelidir. Bebeklerin hava yutması engellenmelidir. Genellikle ağlayan bebeklerin emzirmeye devam edilmesi bebeğin hava yutmasına neden olur. Bu sebeple öncelikle bebek yatıştırılmalı ve akabinde emzirilmeye devam edilmelidir.
- Çocuklarda Besin Alerjisi ile İlgili Bilinmesi Gerekenler
Her 20 çocuktan 1’inde görülen gıda alerjileri genellikle yumurta, inek sütü, fıstık, balık, deniz ürünleri gibi besinlerin tüketilmesiyle etkisini hissettirir. Çocuklarda besin alerjileri genellikle çok ciddi sağlık sorunlarına neden olmasa da etkileri kişiden kişiye değişebilir ve ciddiyeti farklılaşabilir. Besin alerjilerine kesin çözüm sunan bir yöntem olmasa da bu konuda farkındalığın artması ve çocuklara alerji yapan besinlerin beslenme programından çıkarılması onların sağlığını ve hayat kalitesini korumayı sağlar. Çocuklarda besin alerjilerinin giderek yaygınlaşması ve ailelerin soru işaretlerinin artması nedeniyle bu yazımızda besin alerjileri ile ilgili önemli bilgiler paylaşacağız. Çocuklarda Besin Alerjisi Neden Olur? Alerjiler, normalde zararsız bir maddeye bağışıklık sisteminin tepki vermesi ve histamin salgılayarak vücudun reaksiyon göstermesi durumu olarak tanımlanabilir. Alerjik reaksiyonlar kişi kendi bağışıklık sistemi tarafından tehdit olarak algılanan bir alerjene maruz kaldıktan sonra kaşıntı, hapşırma, öksürme, burun akıntısı, göz sulanması, nefes darlığı vb. semptomlar geliştirmesidir. Çocuklarda da besin alerjileri aynı şekilde ortaya çıkar. Çocuk o besini yedikten sonra vücudunda alerjik semptomlar oluşmaya başlar. Çocuklarda İnek Sütü Alerjisi Nedir? Çocuklarda en sık görülen besin alerjileri arasında inek sütü alerjisi gelir. Çocuklar inek sütü veya inek sütü içeren gıdalar tükettiklerinde dakikalar içerisinde kurdeşen, hırıltı, kusma, ishal, yumuşak dışkı, öksürük, burun akıntısı, göz yaşarması, gaz sancısı ve ağız çevresinde kaşıntılı deri dökülmesi gibi semptomlar yaşamaya başlarlar. İnek sütü alerjisi bazı çocuklarda anafilaksi oluşumuna neden olabilir. Her ne kadar görülme sıklığı çok olmasa da anafilaksi yani aşırı hassasiyet durumunda nefes tıkanıklığına bağlı olarak hayati risk ortaya çıkabilir. Bu nedenle inek sütü alerjisi olan çocukların zaman kaybetmeden uzman doktorlara götürülmesi gerekir. Semptomlar hafif olsa dahi bu sağlık sorunu ihmal edilmemelidir. İnek sütü alerjisinin anafilaksiye dönüşmesi acil tıbbi destek alınmasını gerektirebilir. İnek sütü alerjisinin temel sebebi diğer tüm alerjiler gibi bağışıklık sisteminin süt proteinlerini tehdit olarak algılamasıdır. Kasein ve/veya Whey proteinlerine hassasiyet gösteren çocukların büyük bir kısmı yaşlarının ilerlemesine bağlı olarak bu alerjiden kurtulabilirler. Çocuklarda Yumurta Alerjisi Nedir? Çocuklar inek sütüne gösterdikleri alerjik reaksiyonları yumurta ve yumurta içeren besinleri tükettiklerinde de gösterebilirler. Yumurta alerjisi büyük çoğunlukla çocuk 5 yaşına geldiğinde sona erer. Yumurta tüketimine bağlı olarak burun akıntısı, nefes darlığı, kalp atışlarında hızlanma, tansiyon düşüklüğü, cilt döküntüleri, şişkinlik, ishal, kusma ve karın ağrısı gibi alerjik semptomlar ortaya çıkabilir. Yumurta alerjisi olan çocuklarda da tıpkı süt alerjisindeki gibi anafilaksi oluşabilir. Bu nedenle tüm alerjik reaksiyonlar yakından takip edilmeli ve alerjik bünyelere sahip olan çocuklar uzman doktorlara muayene ettirilmelidir. Çocuklarda Besin Alerjileri Nasıl Önlenir? Besin alerjilerini önlemenin en etkili yolu çocukların hangi besinlere karşı alerjilerinin olduğunun belirlenmesi ve bu besinleri tüketmelerinin engellenmesidir. Besin alerjilerinin önlenmesi için ebeveynlerin çok dikkatli olması gerekir. Çocuklarının yediği her bir besinin içeriği düşünmeli ve mümkün olduğunca hazır besinleri tüketmelerine izin verilmemelidir. Evde beslenen çocukların sağlığını korumak kontrol ebeveynlerde olduğu için göreceli olarak daha kolay olabilmektedir. Ancak dışarıda tüketilen yiyeceklerin içerikleri çocuklar için sorun teşkil edebilir. Alerjik Reaksiyonlar Değişiklik Gösterebilir Çocukların besin alerjilerinin yol açtığı semptomlar birçok farklı faktörden etkilenebilir. Alerjinin ne kadar ciddi olduğu, besinin ne kadar tüketildiği, yiyeceğin sıvı ya da katı olması, yiyeceğin çiğ mi pişmiş mi tüketildiği ve çocukta astım hastalığının olup olmadığı gibi unsurlar besin alerjisi semptomlarının şiddetini etkileyebilir.
- Çocuklarda Göğüs Ağrısı
Göğüs ağrısı daha çok yetişkinlerde görülen bir yakınmadır. Kalp krizinin çok önemli bir bulgusu olduğu için toplum tarafından iyi bilinen ve önem verilen bir durumdur. Çocuklarda da göğüs ağrısı görülür, hatta baş ağrısı ve karın ağrısından sonra çocuklardaki en sık 3. sıradaki ağrı göğüs ağrılarıdır. Çocuklarda göğüs ağrısının başlıca sebebi göğüs duvarındaki kas iskelet sistemine ait ağrılardır. Bundan başka akciğer hastalıkları, astım, mide-yemek borusu hastalıkları, kalp hastalıkları ve psikolojik nedenlerle de çocuklarda göğüs ağrıları görülebilir. Bunlardan en önemlisi kalp hastalıklarının oluşturduğu ağrılardır. Bu hastalıklar çoğu zaman kalp kasından veya kalp kasını besleyen koroner arterlerden köken alır. Koroner arterler çocukta doğuştan yanlış olarak gelişmişse veya damarlarda tıkanıklık, bası varsa kalp kası beslenemez ve aynı erişkinlerde olduğu gibi göğüs ağrısı ortaya çıkar. Yetişkinlerin aksine çocuklardaki göğüs ağrısı nadiren kalp damar hastalıklarına bağlıdır. Fakat eğer göğüs ağrısının nedeni kalp-damar sistemi ise bu hastalıklar çok ağır sonuçlar doğurabileceği için erkenden tanı ve tedavi edilmelidir. Özellikle egzersiz sırasında ya da egzersiz sonrasında ortaya çıkan göğüs ağrıları, birlikte bayılma, çabuk yorulma, çarpıntı yakınması olan çocuklara mutlaka kalp hastalıkları açısından ileri incelemeler yapılmalıdır.
- Akut Romatizmal Ateş
Akut romatizmal ateş halk arasında kısaca “kalp romatizması” veya sadece “romatizma” olarak bilinir. Romatizmaya çocuklarda farenjit ve tonsillite (bademcik iltihabı) neden olan A grubu beta hemolitik streptokoklar (kısaca beta) yol açar. Boğaz enfeksiyonu geçiren çocuk uygun dozda ve sürede antibiyotik almazsa romatizmaya yakalanma riski ortaya çıkar. Tedavi olan hastalarda risk çok azdır. En sık 5-15 yaş arasındaki çocuklarda görülür. Boğaz enfeksiyonundan yaklaşık olarak 2-3 hafta sonra bulgular ortaya çıkar. Başlıca etkilerini kalp, eklem, cilt ve beyinde gösterir. Genellikle göze çarpan ilk bulgu eklemlerde (diz, ayak ve el bileği) şişlik, ağrı, sıcaklık artışı ve hafif kızarıklıktır. En önemli etkisini ise kalpte gösterir. Kalp kapaklarında hasara ve işlev bozukluğuna yol açar. Bazı çocuklarda ise beyin tutulumuna bağlı yüz, el, kol ve bacaklarda istemsiz, anormal hareketler (Kore), davranış bozuklukları ve huy değişiklikleri görülebilir. Cilt bulguları nadirdir. Hastalar tanı aldıkları anda tedaviye başlanılarak izleme alınmalıdır. Romatizmal kalp hastalığı düzelir mi? Hafif olan kalp kapak hastalıkları erken dönemde zamanla düzelebilir, fakat çoğu zaman hasar kalıcıdır. Her boğaz enfeksiyonu romatizmaya yol açar mı? Yalnızca A grubu beta hemolitik streptokokların yol açtığı boğaz enfeksiyonları romatizmaya yol açar. Diğer viral ve bakteriyal boğaz enfeksiyonlarından sonra romatizma gelişmez. Ayırım için boğaz kültürü alınmalı veya diğer ayırıcı tetkikler yapılmalıdır. Streptokoklara bağlı boğaz hastalıklarında tipik olarak boğaz ağrısı, ateş ve boyunda ağrılı şişlikler göze çarpar. Bazen bulgular daha hafif olabilir, bu durumda hastanın tanı alması güçleşir. Romatizmal Ateş Geçiren Çocuk Nelere Dikkat Etmelidir? Bir kez romatizmal ateş geçiren çocuğun tekrar beta enfeksiyonu geçirmesi halinde hastalığının tekrar etme riski çok yüksektir. Bu nedenle romatizmal ateş geçiren çocukların tekrar aynı enfeksiyona yakalanmalarını önlemek amacıyla korunmaya alınması şarttır. Bu korunma düzenli verilen antibiyotiklerle hastanın uzun süreli korunması esasına dayanır. 3 Haftada bir enjeksiyon şeklinde penisilin veya her gün ağızdan antibiyotik verilerek çocuk hastalığın tekrarından korunur. Koruma süresi, kalp tutulumu varsa hayat boyu, kalp tutulumu yoksa 21 yaşına kadardır. Doğuştan kalp hastalıklarında olduğu gibi romatizmal kalp hastalıklarında da kalpteki hasarlı kapağın enfeksiyon riski vardır. Bu nedenle hastalar ağız hijyenine, diş temizliğine ve sağlığına dikkat etmelidirler (bkz. İnfektif Endokardit). Kalp kapak hastalığının ağırlığına göre egzersiz kısıtlaması ve diyet uygulamak gerekebilir.
















