Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Varikosel
Varikosel, testislere ait toplar damarlarda (venler) varis oluşumudur. Varis oluşumu genellikle sıvı basıncının daha yüksek... Varikosel, testislere ait toplar damarlarda (venler) varis oluşumudur. Varis oluşumu genellikle sıvı basıncının daha yüksek olduğu bacaklarda ve vücudun alt kısımlarında görülür. Varikosel hastalığı, testis toplar damarları içerisindeki sıvı basıncının artması ile ortaya çıkan değişikliklerdir (Şekil 1). Hiçbir yakınması olmayan erkekler rastgele muayene edilse bu kişilerin yaklaşık %10-15’inde yakınmaya neden olmayan varikosel tespit edilir. Normalde testisler vücuttan 2 derece daha soğuk bir ortam olan skrotum (torbaların) içinde muhafaza edilirler. Varikosel durumunda atardamarla gelen 37 derecedeki kan genişlemiş toplardamarlarda birikerek testilerde ısı artışına neden olabilir. Bu da erkeklerin önemli bir kısmında sperm üretimi ve kalitesinde azalmaya veya ağrıya neden olabilir. Varikoselin varlığı çocuk sahibi olunmasında bir risk faktörüdür. Çocuk sahibi olupta varikoseli olan birçok kişi olmasına rağmen çocuk sahibi olamayan erkeklerin büyük çoğunluğunda varikosel vardır. Varikosel erkeğe bağlı infertilitenin (çocuk sahibi olamama) en sık görülen nedeni olmakla birlikte en etkin tedavi edilebilenidir. İnfertil erkeklerin yüzde 30-40’ında varikosel saptanır. Neden her erkekte varikosel yok? Normal testis venlerinde kanın geriye basınç yapmasını engelleyen özel kapakçıklar vardır. Bu kapakçıklar kanın tek bir yöne -kalbe doğru- hareket etmesini sağlarlar. Kapakçıkların bozulması ya da zayıflaması damar içi basıncın geriye doğru artmasına ve kan göllenmesine yol açar. Belli bir noktadan itibaren damarlar genişler ve varis oluşur. İki testisten gelen damarların farklı anatomik seyirlerine bağlı olarak varikosel sıklıkla sol tarafta olur. Nadiren sağ testiste de görülebilir. Birçok teori olmasına karşın, varikoselin nasıl ve neden spermlerin bozulmasına yol açtığı henüz tam olarak açıklanamamaktadır. Ancak varikoselin cerrahi tedavisini takiben sperm üretiminde sıklıkla düzelme olur. Varikoselin testis damarları içinde yarattığı basınç ağrı meydana getirir. Tipik varikosel ağrısı testiste hafif derecede, sürekli bir sancı veya ağırlık hissi biçiminde tarif edilebilir. Ağrı yatar durumda bir miktar azalır. Ağrı genellikle uzun süre ayakta durulduğunda ve nadiren de sabahları olur. Varikosel Tanısı: Varikosel, üroloji muayenesi sırasında genişlemiş damarların testis etrafında ele gelmesi ile ilk olarak saptanabileceği gibi kimi zaman erkekler yumurta çevresinde şişlik veya ağrı yakınmalarıyla başvurabilir. Bazen varikosel çok hafif derecede veya şüpheli olduğunda ultrasonografi yöntemi ile tanı konabilir. Eğer varikosel saptanırsa meni tahlili (spermiogram) ile sperm üretiminde bozulma olup olmadığı araştırılır. Varikosel nedeniyle sperm üretimi zarar görmüş ise bu tahlilde sperm sayısında azalma, hareket ve yapısında bozulma görülebilir. Eğer varikosel varsa ve sperm üretiminde bozulma saptanırsa genellikle ameliyat önerilir. Bu ameliyat anestezi ile yapılır. Sol veya sağ alt karın düzeyinde yapılan bir kesi ile genişlemiş toplar damarlar (venler) bulunarak testisin atar damarı (arter) ve sperm kanalından ayrılır. Bu genişlemiş damarlar bağlanarak kesilir. Ameliyat sonrasında hasta aynı gün evine gidebilir ya da bir gece yatabilir. Normal sosyal aktivitelerine bir hafta içerisinde geri dönebilir. Yeni sperm üretiminin meni tahlili sonuçlarına yansıması en az 3 aylık bir zaman gerektirir. Bu nedenle ameliyat sonrası spermiogram kontrolü genellikle altıncı aydan önce yapılmaz. Varikosele bağlı çocuk sahibi olmayan erkeklerin %80’ininde varikosel ameliyatından sonra sperm kalitesi ve sayısında düzelme meydana gelir, ancak bunların yaklaşık yarısının eşlerinde gebelik oluşur. Varikosel kalıcı hasar oluşturmuşsa ameliyat sonrasında da sperm sayı ve kalitesinde düzelme olmaz. Hangi durumda düzelme olup hangisinde olmayacağını belirleyecek bir test ne yazık ki yoktur. Ameliyat öncesi sperm sayısı nispeten yüksek (10-20 milyon/ml) olan erkeklerin eşlerinde başarılı gebelik oranı daha yüksektir. Yüksek başarı oranı nedeniyle varikosel ameliyatı, erkeklere yönelik infertilite tedavileri arasındaki en etkili yöntemdir. Eğer varikosele bağlı ağrı yakınmaları fazla değilse çoğunlukla testislerin desteklendiği daha sıkı iç çamaşırlar (slip, suspansuar tip) kullanılması önerilir. Ağrıyı geçirmek üzere basit ağrı kesiciler kullanılabilir. Eğer ağrı kalıcı ve şiddetli ise ameliyat gerekli olabilir. Varikosel ameliyatı sonrasında ağrı yakınmaları çoğunlukla kaybolur veya hafifler, ancak bazen tam olarak geçmeyebilir. Varikosel neden tekrar eder? Ameliyat sonrasında ağırlık kaldıran yada kaslarını geliştirmek için zorlu egzersiz yapan kişilerde tekrar etme olasılığı yüksektir. Muayenede Varikosel tespit edildi ancak meni tahlilim normal olarak rapor edildi. Bundan sonra kontrol edilmem gerekir mi? Yılda bir meni tahlili yapılarak kontrole devam edilmesi gerekir. Çünkü varikoselin ne zaman sperm sayısında azalma, hareket ve yapısında bozulmaya neden olacağını bilmiyoruz. Aradan geçen sürede çocuk sahibi olunursa kontrole yine gerek yoktur.
- Prostat nedir? Bph nasıl tedavi edilir?
Prostat, erkekte yardımcı üreme organı olarak görev yapan bir salgı bezidir. Yaklaşık bir kestane büyüklüğündedir... Prostat, erkekte yardımcı üreme organı olarak görev yapan bir salgı bezidir. Yaklaşık bir kestane büyüklüğündedir. Kalın barsağın son kısmının önünde ve mesanenin (İdrar kesesi) hemen altında yer alır. Prostat, üretra denilen ve idrarı mesaneden penis ucuna kadar taşıyan kanalın başlangıcındaki yaklaşık 3 cm.lik bölümü çepeçevre sarar. Prostat bezi, orgazm sırasında sperm ile karışan, spermin taşınmasını kolaylaştıran bir sıvı salgılar. Benign Prostat Hiperplazisi (BPH, İyi huylu prostat büyümesi): Benign Prostat Hiperplazisi prostat bezinde oluşan iyi huylu büyümeyi tariflemektedir. Prostatın büyümesini sağlayan en önemli iki faktör yaş ve erkeklik hormonudur. Her erkekte yaşlanmakla ve hormonların etkisi ile prostat bezinde bu iyi huylu büyüme olmaktadır. Öyle ki, bu büyümenin otopsi çalışmalarında 50’li yaşlarda %50 iken, 90’lı yaşlarda neredeyse %100’e varmakta olduğu gösterilmiştir. Çeşitli epidemiyolojik çalışmalarda da 60 yaş üstü erkeklerde %65 oranında üriner yakınmalar görülmektedir. 80 yaşına kadar her üç erkekten birisinde, BPH için cerrahi tedavinin uygulandığı bildirilmektedir. Gerçekten de prostat ameliyatı tüm dünyada katarakt operasyonundan sonra yapılan en sık ikinci ameliyattır. Prostatın iyi huylu büyümesi (BPH) prostat kanseri riskini arttırır mı? Günümüze kadar olan çalışmalarda BPH'nın prostat kanseri riskini arttırdığı gösterilmemiştir. Bunun yanında prostat kanseri de BPH gibi semptomlara sebep olabilir ve kişide aynı anda hem BPH hemde prostat kanseri tespit edilebilir. Prostat kanseri erken teşhisi için 50-70 yaş aralığında yıllık kontroller önerilmektedir. Aile öyküsü gibi risk faktörü olan hastalarda 40 yaş sonrası kontroller önerilmektedir. Bu kontroller PSA tetkiki ve parmakla rektal muayeneyi içermektedir. Benign Prostat Hiperplazisi – BPH’da hastaların ne gibi şikayetleri olur? Benign Prostat Hiperplazisi durumunda hastalar hekime genellikle gece idrara kalkma, ince ve kesik kesik idrar yapma, ıkınarak idrar yapma, idrarda çatallanma, idrara başlamada zorlanma, idrarda kanama, idrar yaptıktan sonra mesanede idrar kalması hissi, idrar kaçırma (tuvalete yetişememe veya sürekli damlama tarzında) ya da hiç idrar yapamama gibi yakınmalarla gelebilmektedir. Bu tip yakınmaları olan kişilerde BPH teşhisi nasıl konur? Bu durumda hekim öncelikle şikayetlerinizin şiddetini anlamaya çalışacak, bu şikayetlerin başta prostat büyümesinin yol açtığı bir tıkanıklığa bağlı olup olmadığını saptayacaktır. En önemli hususlardan birisi de ileride önemi ve nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak anlatılmış olan, aynı yaş grubunda görülen ve tamamen farklı bir hastalık olan prostat kanserinin tarama testleri yapılacaktır. Fizik muayene sonrası gerekli gördüğü durumlarda ileri tetkikler yapılarak kesin tanı konulur. Benign Prostat Hiperplazisi – BPH tanısında kullanılan tetkikler nelerdir? Bu tetkikler idrar tahlili, idrar kültürü, idrar akım hızının ölçülmesi ve işeme sonrası mesanede kalan idrar miktarının ölçülmesi, böbrek fonksiyonlarının (serum kreatinin ve üre düzeylerinin) tespiti, ultrasonografi (böbrek-mesane ve prostat) olabilir. Bunlar arasında idrar akım hızı ölçümü çok önemli bilgiler verebilmektedir. Gerekli olması durumunda kesin tanıyı koyabilmek için genel olarak ürodinami dediğimiz ve prostata bağlı tıkanıklığı göstermede en doğru yöntem olarak kabul edilen basınç-akım çalışmasını içeren daha ileri bir tetkik yapılabilir. BPH nasıl tedavi edilir? Şikayetlerin prostata bağlı tıkanıklık sonucu oluştuğunun saptanması durumunda hekim size çeşitli tedavi alternatifleri sunacaktır. Bu tedavileri genel olarak medikal (ilaç) ve cerrahi tedaviler olmak üzere gruplandırmak mümkündür. Medikal tedaviler olarak ta iki ana grupta ilaçlar bulunmaktadır: Alfa redüktaz inhibitörleri: Bu ilaçlar prostat bezinde bulunan bir enzim üzerine etki etmektedir ve prostatta ortalama %30 oranında küçülme sağlayabilmektedirler. Ancak klinik çalışmalarda etkinliğinin hem geç olarak ortaya çıktığı, hem de başarısının (hastanın şikayetlerindr azalma ve idrar akım hızında artma) istenilen düzeyde olmadığı gösterilmiştir. 40 gramdan büyük prostatlarda kullanımının daha avantajlı olduğu bilinmektedir. Öte yandan düşük oranda da olsa impotans (iktidarsızlık) gibi yan etkileri söz konusu olmaktadır. Ayrıca ileride açıklanacak olan PSA değerinde de %50 oranında düşme yaptığından bu ilaçları kullanan hastalarda prostat kanseri erken tanısı sırasında dikkatli olunmalıdır. Alfa reseptör blokörleri: Prostatın yol açtığı tıkanıklıkta prostat bezi yapısında yoğun olarak bulunan düz kas hücrelerinin de rol oynadığı bilinmektedir. Bu ilaçların etkisi bu düz kas hücreleri üzerine olmaktadır. Etkilerinin kısa sürede ortaya çıkması, küçük prostatlarda daha başarılı olması önemli noktalardır. Ancak klinik başarıları yüksek değildir ve kullanıldıkları sure içerisinde faydalı olurlar. Günümüzde en çok kullanılan 4 farklı grup ilaç bulunmaktadır. Bu ilaçların etkinlikleri farklı değildir. Bu ilaçların yan etkileri (Baş dönmesi, meni miktarında azalma, halsizlik vb ) farklıdır. Hastaya en uygun tedaviye bu yan etkiler göz önünde bulundurularak karar verilmelidir. herhangi bir yan etki görülmeyen hastalarda bu ilaçlar yıllarca güvenle kullanılabilir. Sadece katarak ameliyatı geçirecek hastaların bu gruptaki ilaçları ameliyat öncesinde kesmeleri gerekir. Bu nedenle böyle bir ilacı kullandığınızı göz doktorunuza mutlaka bildiriniz. Cerrahi: Benign Prostat Hiperplazisi – BPH’da Cerrahi Tedavi Cerrahi tedaviler bilinen en etkin tedavi yöntemleri olarak yerlerini korumaktadırlar. Henüz hiç bir medikal tedavi ile cerrahiye eş değer sonuçlar elde edilebilmiş değildir. TUR-Prostatektomi Özellikle hem yüksek klinik başarısı, hem de yaygın olarak yapılabilmesi, kapalı bir yöntem olması ve tecrübeli ellede çok düşük komplikasyon oranlarına sahip olması nedenleriyle idrar borusu içerisinden özel aletlerle prostatta tıkanıklığa yol açan kesimlerin çok küçük parçalar halinde çıkartılması olarak tarif edebileceğimiz transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P) (Kapalı prostat ameliyatı) “altın standart” tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir . Bugün tecrübeli ellerde TUR-P ile hastaların çoğunluğu ameliyat edilebilmekte ve açık prostat ameliyatı çok büyük prostatlarda olmak kaydıyla nadir olarak gerekli olmaktadır. TUR-Prostatektominin avantajları: Uzun dönemde en etkili tedavi yöntemidir Patolojik inceleme için doku elde edilir Ancak TUR-Prostektomi ameliyatından sonra hastaların 2-3 gün hastanede yatma gerekliliği, kanama riskinin olması, nadirde olsa cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açabilmesi nedenleriyle son zamanlarda başta lazer olmak üzere birçok tedavi alternatifleri ortaya çıkmıştır. TUR-Prostatektomi’de görülebilen bazı yan etkileri azaltmak için son dönemlerde Plasmakinetik-TUR-Prostatektomi yöntemi uygulanmaya başlanmıştır. Bu yöntemin en önemli avantajı ameliyat esnasında kullanılan yıkama sıvısı vücut için toksik olmadığından uzun sureli ameliyatlarda güvenle kullanılabilmesidir. Bu sayede günümüzde açık prostat ameliyatı olma gerekliliği önemli ölçüde azalmıştır. Prostatı 150 gramın altında olan hastalarda güvenle uygulanabilir. Etkinliği TUR-Prostatektomi ile aynıdır, bu yöntemin ereksiyonla ilgili yan etkisi yoktur.
- Mesane tümörü nedir?
Mesane göbek altındaki kasların arkasında, erkeklerde bağırsakların önünde kadınlarda rahmin altında yer alan... Mesane nedir? Mesane göbek altındaki kasların arkasında, erkeklerde bağırsakların önünde kadınlarda rahmin altında yer alan bir organdır. Böbreklerden gelen idrarın biriktiği torbadır. Mesane nasıl çalışır? Böbreklerden gelen idrar mesaneyi doldurmaya başladığında beyine sinirler yoluyla sinyal gider, buna karşılık beyin hem mesanenin kasılmasını engelleyecek hem de idrar tutmayı sağlayan kasların kasılmasını sağlayacak sinyaller gönderir. Ancak, mesanede biriken idrar kapasiteyi zorlamaya başladığında beyine giden sinyaller sıklaşır ve beyin kişiyi tuvalete yönlendirerek uyguladığı baskıyı kaldırır. Böylece mesane adalesi kasılır, idrar tutmayı sağlayan kaslar gevşer ve kişi idrarını yapar. Mesanede (idrar torbası) normal bir erişkinde 350-500 ml kadar idrar birikebilir. Mesane Tümörü Nedir? Mesaneyi oluşturan hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmasına mesane kanseri denir. Mesane kanseri idrar kesesinin içini döşeyen hücre tabakasından kaynak alır. Eğer bu hücre çoğalması yalnızca mesanenin yüzeyel katmanı ile sınırlıysa buna yüzeyel mesane kanseri denir. Eğer hücre çoğalması derinleşip kas ve yağ tabakasına da geçerse buna derin (invaziv) mesane kanseri denir. Kas tabakasına geçmiş mesane kanseri çevre dokulara yayılabilir. Kan dolaşımı sayesinde dokulara ulaşıp uzak metastaz yapabilir, akciğer, karaciğer gibi organlara atlayabilir. Mesane Kanseri Belirtileri ve Risk Grupları Tam olarak sebebi belirlenmemiş olan bu hastalığın her yaşta görülmesi mümkün olduğu gibi, çoğunlukla 60 yaş üstünde görüldüğünden ileri yaş hastalığı olarak düşünülebilir. Kadınlara göre erkeklerde 3 kat daha fazla görülen bu hastalığın en önemli sorumlusu, sigara kullanımıdır. Sigara içmeyenlere göre içenlerde 10 kat daha fazla rastlanan bu kanser, genetik yatkınlığı olanlar ile kimyasal maddelere uzun süre maruz kalanlarda da (boya, lastik, deri vb sanayilerinde çalışanlar gibi) sıklıkla gözlenmektedir. Tekrarlayan idrar yolu hastalıklarında, böbrek taşı rahatsızlığı olanlarda, uzun süre sonda kullanmak zorunda olanlarda mesane kanseri riski artmaktadır. Mesane Kanseri Belirtileri İdrardan gözle görülür kan gelmesi, İdrarda yanma İşeme esnasında ağrı ve sık idrara çıkma isteği Bu şikayetler basit idrar yolları iltihabı ile benzer şikayetler olduğundan pek önemsenmez, fakat özellikle risk grubundaki kişilerde bu şikayetler olduğunda mutlaka doktora başvurmalıdırlar. Teşhis için yapılması gerekenler; İdrar Tahlili, İdrar Kültürü, Ultrason incelemesi, Böbrek röntgeni (Tomografi), Sistoskopi (Mesaneye ışıklı kamera sistemi ile bakma işlemi) Sistoskopik muayene ne demektir? Sistoskop denilen özel bir alet ile idrar yolundan girilerek mesanenin içerisinin direkt olarak gözle görülebilmesi ve değerlendirilmesi işlemidir. Sistoskoplarda ışıklandırma ve mercekler bulunmakta ve bunlarla mesanenin içerisi mükemmel bir şekilde görüntülenmektedir. Tümör görüldüğünde ise genel yada spinal (belden uyuşturma) anestezi ile tamamen temizlenir ve bu dokular patolojik incelemeye yollanır. Mesane içindeki bütün görünür tümörlerin tespiti ve tamamen çıkarılması çok önemlidir. Gözden kaçabilecek tümörlerin tespiti için de mesane mukozası ayrıntılı ve titiz bir şekilde incelenmelidir. Mesane kubbesi, anterior mesane boynu ve divertiküllerin iç kısmı gibi kör noktalara dikkat edilmelidir. Aynı zamanda mesane mukozasındaki kabarık doku veya düzensizlikler gözden kaçırılmamalıdır. Örneğin kılcal damarların oluşturduğu görünümler bazen erken kanserin tek göstergesidir. Böyle anormal dokuların tespiti ve tedavisi kanserin uzun süre yeniden oluşmaması ile neticelenir. Sigara ve Mesane Kanseri Sigara dumanında sağlık açısından zararlı 4000 dolayında çeşitli kimyasal madde olduğu bilinmektedir. Bu kimyasallardan bazıları kanseri başlatan, bazıları da kanserin ilerlemesine yol açan özelliktedir ve 43 tanesi son derece önemlidir. Bu toksik maddelerin en çok bilinenlerinden birkaç tanesi: amonyak, terebentin, kadmiyum, insektisitler, naftalin, aseton, arsenik, benzen, vinil klorür, formal, hidrojen siyanür, radon, polenyum ve deterjanlardır. Ayrıca tütün ve sigaranın sarıldığı kağıdın yanmasından dolayı açığa çıkan maddeler ve katran da yine kanserojen maddeler arasındadır. Sigara kullanımı ile doğrudan ilişkisi olduğu kanıtlanmış hastalıkların en iyi bilinenleri şunlardır: Ağız kanserleri, yemek borusu (özofagus) kanseri, sindirim sistemi kanserleri (mide, pankreas kanseri gibi), solunum sistemi kanserleri, bronşit-amfizem-astım gibi solunum sistemi ve akciğer ve hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, ülser, böbrek ve mesane kanseri, kemik erimesi, rahim kanseri (kadınlarda), erken menapoz (kadınlarda), koku ve tad duyularında azalmadır. Mesane kanseri özellikle 65 yaş üzeri erkeklerde daha sıklıkla görülen bir kanser tipidir. Bu kansere endüstrileşmiş Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da, Doğu Avrupa ve Asya ülkelerine göre on kat daha fazla rastlanmaktadır. Mesane kanseri için en önemli risk faktörü olan sigara, hastalığın sigara içmeyenlere göre 2-3 kat daha fazla ortaya çıkmasına sebep olur. İçilen sigara miktarıyla risk artar ve aşırı sigara tüketimi halinde hastalık sigara içmeyenlere göre 3-5 kat daha fazla görülür. Sigara tüketiminin, erkeklerde görülen mesane kanserlerinin % 48’inden, kadınlarda ise % 32’sinden sorumlu olduğu saptanmıştır. Sigara tüketimi bırakıldığında riskin %30-60 azaldığı bildirilmektedir. Mesane kanser hücreleri incelendiğinde sigaranın sebep olduğu bu hasarı normal hücrelerin tüm faaliyetlerini belirleyen DNA içeriğini bozarak yaptığı tespit edilmiştir. Sigara dumanına maruz kalınan süreyle orantılı olarak artan DNA hasarları özellikle bazı bozulmalara neden olarak, hücrelerin sekil ve karakter değişiklikleriyle tümörleşme eğilimlerine girmesine sebep olur ve ardından kanserli hücre yığınları oluşur. En sık şikayet idrarda kan gelmesidir. İdrarda yanma veya sık idrara çıkma da görülebilir. Bu şikayetler basit idrar yolları iltihabı ile benzer şikayetler olduğundan pek önemsenmez, fakat özellikle risk grubundaki kişiler, bu şikayetler olduğunda mutlaka doktora başvurmalıdır.
- Üriner taş hastalıkları ve tedavisi
Böbrek taşı, idrar ile atılıp taş oluşturma potansiyeli bulunan maddelerin idrar ortamında süpersatüre (aşırı doygun) olması sonucu... Böbrek Taşı Nedir? Böbrek taşı, idrar ile atılıp taş oluşturma potansiyeli bulunan maddelerin idrar ortamında süpersatüre (aşırı doygun) olması sonucu meydana gelen kristallerin bir araya gelmesi ile oluşur. Bununla birlikte normalde idrarda kristal ve taş oluşumunu engelleyecek bazı kimyasal maddeler vardır, ancak bazı insanlarda bu engelleyici mekanizmalar tam olarak çalışmayabilir. Milimetrik (pirinç tanesi gibi) boyutlardan böbreğin içinin tamamını dolduracak büyüklüklere kadar değişkenlik gösterir. Böbrek taşı İdrar yolu taş hastalığının sıklığı yaklaşık olarak %3 tür. Tedavisiz bırakıldığında calcium oxalate tipi böbrek taşı için tekrar oluşma olasılığı ilk 1 yılda %10, 5 yılda %35, 10 yılda %50 oranındadır. Taş hastalığının oluşumunda kişiye bağlı faktörler ( Genetik : Taş hastalığı bulunanların %25 inin ailesinde de taş hastalığının mevcut olması, ayrıca bazı kalıtsal hastalıklar -sistinüri gibi-. Yaş ve cinsiyet: 20-40 yaş arasında sık görülmesi ve erkeklerde kadınlardan 3 kat daha fazla ortaya çıkması ) ile dış faktörler ( coğrafi bölge, iklim, su alımı, beslenme alışkanlıkları, meslek gibi ) etkili olabilir. Böbrek Taşını Oluşturan Sebepler Nelerdir? İdrar yolu taş hastalığının oluşmasında risk faktörleri şunlardır: Yetersiz sıvı alımı Beslenme alışkanlıkları Kalıtımsal hastalıklar (Primer hiperoxaluri, sistinüri gibi) Böbrekte yapısal bozukluklar İdrar yolu enfeksiyonu Metabolik hastalıklar (Gut hastalığı gibi) Kan kalsiyumunu yükselten hastalıklar (hiperparatiroidizm, hipertiroidizm, sarkoidoz gibi) Geçirilmiş bağırsak ameliyatları (jejunoileal bypass, ince bağırsak rezeksiyonu gibi) Bazı bağırsak hastalıkları Bazı ilaçlar ( Triamteren, İndinavir gibi) Böbrek Taşı Belirtileri İdrar yolu taşları hiçbir bulgu vermeden gelişebileceği gibi bazen ciddi şikayetler meydana getirebilir. Böbrek içinde duran taşlar genellikle sessizdir. En sık görülen yakınma ağrıdır. Bir başka bulgu idrarda kan görülmesidir. Bu bazen gözle görülebilir, bazen ise idrar tahlilinde mikroskop düzeyinde tespit edilir. Ağrının şekli çok şiddetli olabileceği gibi bazen hafif fazla rahatsız etmeyen tiptedir. Taşın üretere ( böbrek ile idrar torbasının irtibatını sağlayan ince idrar yolu ) düşmesi ve idrar torbasına doğru hareket etmesi ile o tarafta belden başlayan kasığa yayılan, artıp azalan tarzda, şiddetli ağrı ( kolik tarzı ağrı ), bulantı, kusma, idrarda kanama ve sık idrar yapma isteği ortaya çıkabilir. Tanı Nasıl Konur? Yakınmanın dinlenmesi, muayene ve idrar tahlili sonrası taş hastalığından şüphe duyuluyorsa, radyolojik ( görüntüleme ) yöntem ile taş teşhisi konulmaktadır. Direkt üriner sistem grafisi ( DÜSG ), İVP ( ilaçlı böbrek filmi ), ultrasonografi ( USG ) ve bilgisayarlı tomografi ( BT ) tetkikleri tek başına veya kombine edilerek kullanılmaktadır. Ani başlayan böğür ağrısı yakınması olan hastanın araştırılmasında bu tetkiklerden bilgisayarlı tomografi %100 duyarlılığı ile etkili bir yöntemdir. Böbrek Taşı Tedavisi 4 mm büyüklüğe kadar olan taşların hemen hemen tamamına yakını idrar yolundan düşebilir. 4-6 mm arası büyüklükte olan taşların yaklaşık yarısı düşmektedir. 6 mm den büyük taşların büyük kısmının idrar yolundan atılması mümkün olmamaktadır. Taşın boyutu, yeri ve idrar yolunda tıkanıklık oluşturup oluşturmadığı tedavi şeklini seçerken önemlidir. Bol sıvı alarak taşın kendiliğinden düşmesini beklemek ESWL (Vücut dışından şok dalgalarıyla taş kırma) Endoskopik taş tedavisi (kapalı böbrek taşı ameliyatı, kapalı üreter taşı ameliyatı) Açık cerrahi girişim yöntemlerinden uygun olan yapılmaktadır. Teşhis ve tedavide üreteroskopi: Taş hastalığının tedavisi yanısıra üreter tümörlerinin tanı ve tedavisinde de üreteroskopi yöntemi kullanılmaktadır. Tıbbi teknolojinin ilerlemesine paralel olarak üreteroskopik aletlerin kullanım alanlarında da önemli gelişmeler olmuştur. İnce çaplı ve bükülebilir (flexible) üreteroskoplar sayesinde pek çok vakada kullanılabilme olanağı bulunmuştur. Üreteroskop, idrar yolunun en uç kısmı olan üretranın dış ağzından (işeme deliği) içeri ilerletilerek böbreklerden gelen idrarı mesane bağlayan “üreter” adı verilen ince kanallara ulaşılır. Böylelikle üreter içerisindeki taşlar, damar anormallikleri, taşlar, tümörler, darlıklar ışıklı optik sistem sayesinde direkt olarak gözlemlenebilir. Tanı olanaklarının yanında gerek taş tedavisi gerekse üreter tümörlerinin kesilerek alınması, biyopsisi, koterizasyonu yapılabilmektedir. Üreteroskopi, üreter kanserlerinin tanı ve tedavisinde de kullanılan en önemli yöntemler arasında yer alıyor. Böylece eskiden açık bir ameliyatı gerektiren bir operasyon modern teknoloji yardımı ile daha kısa sürede, açık ameliyatlardaki gibi bir kesi izi olmadan, ve hastanede daha kısa yatış süresi ile tedavi sonuçlandırılabilmektedir. Perkütan Nefrolitotomi (Kapalı Böbrek Taşı Ameliyatı) Bu yöntemde anestezi altında vücut dışından (böğürden) böbreğe küçük bir delik açılarak girilir ve büyük taşlar bu delikten yerleştirilen özel cihazlar kullanılarak önce kırılır daha sonrada vücut dışına alınır. Bu ameliyat yönteminin en büyük avantajı büyük taşların tedavisinin kolaylıkla sağlanmasının dışında vücutta büyük bir kesi olmadığı için ameliyat sonrasında ağrı, hastaların günlerce yatağa bağlı kalması gerekmez. Açık ameliyatlara göre nekahat dönemi çok kısadır. Tecrübeli ellerde komplikasyon oranı düşüktür. Tedavi Sonrası Tekrarlayan böbrek taşı olanlarda bazı tavsiyelere dikkat edilerek ve bu hastaların bir kısmında ilaç tedavisi ile taş oluşumu önlenebilir ya da tekrar oluşması geciktirilebilir. En önemli kurallar: Sofrada ekstra tuz kullanılmamalı Aşırı proteinden zengin beslenilmemeli Günde 2 litre idrar çıkaracak şekilde sıvı alınmalı Bunların dışında yapılacak perhizlerin taş oluşumunu engellemediği artık bilinmektedir. Taş Hastalığında Metabolik Değerlendirme ve Koruyucu Tedavi İdrar yolundaki taş ya da taşların tedavisinden 3-4 hafta sonra metabolik değerlendirme önerilir. İdrar yolunda enfeksiyon varsa tedavi edilerek idrar yollarında enfeksiyon mutlaka tedavi edilmelidir. İdrar yolları enfeksiyonu ya da idrar yollarında kanama varlığında metabolik değerlendirme yapılmamalıdır. Bu değerlendirmede öncelikle; Kırılan, kendiliğinden düşen ya da ameliyatla elde edilen taşın analizi 24 saatlik idrar toplanır (Laboratuardan verilecek özel toplama kabında bu idrar toplanmalıdır) 24 saatlik idrarda değerlendirilecek parametreler: Kalsiyum Kreatinin Magnezyum, Fosfat Sodyum, Potasyum, Klorür Ürik asit Sitrat Oksalat Sistin Ayrıca kanda kalsiyum, fosfat, ürik asit ve gerekli durumlarda paratiroid hormon düzeyleri değerlendirilir. Elde edilen tüm parametreler incelendikten sonra metabolik sapmalar konusunda yorum yapılarak hemen diyet veya koruyucu ilaç tedavisine başlanabilir. Bu tip yaklaşım ile yeniden idrar yolu sisteminde taş oluşum riski en aza indirilir.
- GÖZ KURUMASI NEDİR?
Gözyaşı ; Gözyaşı bezleri tarafından salgılanan ve vucudun doğal tepki mekanizmalarından biridir. İki şekilde gözyaşı salgılanır. İlki temel gözyaşı salgısıdır, gözü ıslak tutmak ve korumakla görevlidir. İkicisi reflex gözyaşı salgısıdır, tahriş ve duygusal tepkilerle ortaya çıkar. Gözyaşı gözü koruyan bir tabakadır ve her göz kapak hareketimizle gözyaşı tabakası tazelenmiş olur. Kuru göz ise, normal gözyaşı salgılamasının azalması veya yapısının bozulmasıyla çıkan bir hastalık tablosudur. Özellikle çevresel faktörler bu hastalığa neden olmaktadır veya olan problemleri artırmaktadır. Gözünüzde yanma, batma, kaşıntı, yabancı cisim hissi, kuruluk, ışık hassasiyet, çapak oluşumları varsa sizde kuru göz hastalığı olabilir. NEDEN OLUR ? Kuru hava, rüzgar, klimalı ortamlar, kalorifer, hava kirliliği, bilgisayar veya televizyon karşısında uzun süre kalma, uykusuzluk kuru göze neden olan çevresel faktörlerden sayılabilir. Romatizmal hastalıklar, ilaç kullanımları, hamilelik, yaşlanma gibi sorunlarda kuru göz olgularının artmasına neden olmaktadır. Kuru göz, çevresel faktörleri dikkate aldığımızda hayatımız boyunca bizimle olacak bir hastalık tablosu olarak karşımızdadır. Teşhis konulduktan sonra doğal gözyaşının yerine kullanılacak suni gözyaşı damlaları tedavinin en basit ve kolay yoludur. Fakat bunlarla da geçmezse farklı tedavi yöntemine geçilmek durumunda kalınabilir.
- Göz Sağlığınız İçin 8 Öneri
Göz hastalıkları çoğu zaman çok ciddi belirtiler vermemesi nedeni ile önemsenmemekte ve bu hastalıklar sinsi bir şekilde ilerlemekte. Görme problemleri yaşamamak, ciddi göz problemleri ve hastalıklarına yakalanmamak için göz sağlığınızla ilgili yapmanız gerekenler DİJİTAL GÖZ YORGUNLUĞUNA KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER ARASINDA ÇEVRESEL FAKTÖRLERİ KONTROL ALTINA ALMAK ÖNEMLİ YER TUTAR 01 - Doktor kontrolü yaptırın: Birçok göz rahatsızlığı sinsi ilerler ve doktorun derinlemesine muayenesi ile açığa çıkar. Üstelik düzenli doktor kontrolü, kalıcı görme kayıplarına yol açabilecek göz hastalıklarının erken tanısına olanak verir. Unutmayın, en tehlikeli hastalıkların ilk belirtileri gözde belirir. İşte bu yüzden her yıl göz muayenenizi yaptırmanız gerekir. 02 - Göz ile ilgili hiçbir belirtiyi görmezden gelmeyin: Günlük hayatta yaşadığımız küçük problemler bile göz sağlığımızda geri dönülemez hasarlar bırakabilir. Gözünüzde yaşadığınız bir kızarıklık veya kaşıntı bile bu süreci başlatabilir. Bu yüzden, kızarıklık/kaşıntı gibi durumlarla karşılaştığımızda öncelikle soğuk su pansumanı yapmalı ve suni gözyaşı takviyesiyle gözün ihtiyaç duyduğu nemi sağlamalıyız. Buna rağmen belirtiler geçmiyor ve artıyorsa (yanma, batma, aşırı çapaklanma, ışık huzmeleri vb.) ihmal etmeden göz operatörünüze başvurun. 03 - Sağlıklı beslenin: Özellikle göz sağlığımız için olmazsa olmaz besinler vardır. Havuç, havuç suyu, mango, portakal suyu, kavun, lahana, ıspanak ve balığın başı çektiği bu besinleri soframızdan eksik etmemeli ve günlük beslenme rutinin bir parçası haline getirmeliyiz. Ayrıca sağlıklı beslenerek kilonuzu vücut endeksinize göre dengeli tutmalısınız. Çünkü fazla kilo birçok göz rahatsızlığına davetiye çıkarıyor. Yaşa bağlı makula dejenerasyon gibi. 04 - Mutlaka güneş gözlüğü kullanın: Güneş gözlükleri sandığımızdan daha fazla öneme sahiptir. Sertifikalı güneş gözlükleri sizi güneşin zararlı ultraviyole ve kızılötesi ışınlarından korurken gözleriniz için bariyer görevi görür. Bu sebeple gözlük seçerken dikkatli olmalı ve gözünüze uygun seçim yapmalısınız. Bu konuda en sağlıklı bilgiyi operatör uzman hekiminiz ve güvenliğigüvendiğiniz gözlükçüler verebilir 05 - Yoğun bilgisayar kullanımına sınırlama getirin: Bilgisayar ekranına bakmak herhangi bir kırma kusuruna sebep olmaz, daha açık bir ifade ile “gözü bozmaz” ancak alt “computer vision syndrome” dediğimiz, daha çok göz bulguları ile uyumlu birtakım sorunlar sebep olur. Bilgisayar aşırı kullanımı günün ilerleyen saatlerinde gözlerde kızarıklık, sulanma, görmede bulanıklık ve yorgunluk hissine neden olabilmektedir. Kısacası; bilgisayar kullanımı doğrudan bir göz problemine yol açmasa da dolaylı yollarla gözlere ciddi zararlar verebiliyor.Uzun saatler bilgisayar başında çalışmak zorundaysanız mutlaka belirli aralıklarla molalar verin. Bu aralıkları her saat başı olarak belirleyebilirsiniz. 06 - Sigara içmeyin: Eğer sigara içiyorsanız bir an önce bırakın. Zira sigaranın gözünün üzerindeki etkilerini saymakla bitmiyor. Sigara içmek katarakt oluşumunu hızlandırıyor ve gözlerinizi kurutuyor. Damar sertliği yaptığı için göz damarlarında tıkanıklığa yol açıyor ve sarı nokta hastalığı gibi ciddi problemlere yol açıyor. 07 - Numaralı gözlükler kullanın: Çok yaygın bir yanlıştan söz etmemiz gerek. O da numaralı gözlüklerin, gözde tembelliğe ve göz bozulmalarına sebep olduğu yanılgısı. Birçok göz ve görme rahatsızlığı, yaş ilerledikçe artar. Yani numaralı gözlük kullanmak gözlerimizi bozmaz aksine gözlerin daha etkin işlev görmesini sağlar. 08 - Ailenizdeki göz rahatsızlıklarının geçmişini araştırın: Yakınlarınızın sahip olduğu hastalıklar size birçok ipucu verir. Ailedeki göz hastalıklarını gözden geçirerek bazı hastalıklara karşı daha fazla risk altında olup olmadığınıza karar verebilir ve önlem alabilirsiniz.
- Çocuklarda İnmemiş Testis
Testisler, fetüs anne karnındayken bebeğin karın bölgesinde oluşurlar ve gebeliğin 28. haftasından sonra torbalara (skrotum) iniş başlar. Doğum öncesi torbaya inememiş testis... Testisler, fetüs anne karnındayken bebeğin karın bölgesinde oluşurlar ve gebeliğin 28. haftasından sonra torbalara (skrotum) iniş başlar. Doğum öncesi torbaya inememiş testis varlığı en sık görülen doğumsal anomalidir. Doğum sonrası 2-4 ay arasında bebekte bir androjen dalgalanması yaşanır (mini ergenlik) ve doğumda torbada hissedilmeyen testislerin 3’te 2’si torbalara iner. Altıncı aya gelindiğinde hala torbada değilse, bu aydan sonra kendiliğinden iniş beklenmez ve ameliyatla indirilmeye çalışılır. İnmemiş testislerin büyük kısmı, doktorun elleriyle yapacağı muayene ile kasıktaki bu iniş yolu boyunca hissedilecektir. Daha seyrek olarak bu yolda ya da bilinen başka alanlarda testis ele gelmez. Bu durumda çok yüksekte, karın içerisinde olma şansı vardır. Ele gelmeyen testis (non palpabl) denilen bu senaryoda çoğu zaman laparoskopik bir cerrahi girişim planı gerekecektir. Testisleri indirme ameliyatları klasik olarak biri kasıkta diğeri torbada yapılan iki keşiden gerçekleştirilir. Uygun vakalarda ise sadece torbadaki deri katlantıları arasından yapılan gizli ve tek bir kesiyle de yapılabilir. Kliniğimizde skrotal orşiopeksi (Bianchi yöntemi) ameliyatlarını başarıyla uyguluyoruz. Böylelikle uygun hastanın daha az yarası, dolayısıyla ağrısı oluyor ve kozmetik olarak çok iyi sonuçlar elde ediliyor. İnmemiş testisler 1 yaşından sonra hala indirilmeden kasıkta ya da karında kalırlarsa, testis dokusunda ve hücre yapısında ciddi bozulmalar başlayacaktır. Bu nedenle ameliyatlarının 6-12 ay arasında yapılması ve 18 aydan önce tedavinin tamamlanması önerilir. Ameliyat etmekteki amaçlarımız. Kısırlığı önlemek Testis kanseri sıklığını azaltmak (500’de 1 şans) Beraberinde varsa fıtığı tedavi etmek Çocuğun gelecekteki psikolojisine destek olmaktır. Bu çocukta sol tarafta torbanın boş izlendiğine dikkat ediniz. Sol taraf torbada yapılan tek bir kesiyle ameliyat edilmiş ve testis torbaya indirilmiştir. Kasık bölgesinde yara izi yoktur. Beraberinde sünnet işlemi de eklenmiştir. RETRAKTİL (UTANGAÇ) TESTİS Testisleri torbasına inmiş bebeklerde 6 aydan sonra retraktil (utangaç) testis gelişebilir. Testisin damarlarını çevreleyen kaslar mevcuttur. Bu kaslar 6 aydan sonra kasılarak testisi yukarı ve aşağıya hareket ettirmeye başlarlar. Aslında refleks olarak gelişen bu kasılmaların amacı testisleri ergenliğe kadar tehlikelerden korumaktır. Ergenlikte testislerin bu hareketliliği son bulur. Testislerin bu normal hareketlilikleri biraz kafa karışıklığına yol açar. Aileler çocuklarının testislerini bazen torbada göremediklerini veya elle hissedemediklerini ifade ederek hekime başvururlar. Testisi oynatan bu refleksin 2 ile 7 yaş arası en kuvvetli olduğunu biliyoruz ve bebeklikte testisleri torbada olduğu kaydedilmiş çocuklardaki sonradan gelişen inmemiş testis şüphesinin temel nedeni budur. Testisi yukarıya çektiren bu refleks üşüme, ağlama, korku veya uyluk iç yüzüne dokunmakla ortaya çıkar. Dokununca kaçtığı için dilimizde utangaç testis adı verilmiştir. Ne yazık ki bazen deneyimli cerrahlar dahi bu durumu gerçek inmemiş testis olarak kabul ederek, ameliyatla tedavi önerebilirler. Sıklıkla utangaç testislerde sorunun iki taraflı olduğu düşünülür. Oysa gerçek inmemiş testis çoğu zaman tek taraflıdır ve yenidoğan ve sonrasındaki bebeklik dönemlerindeki pediatri muayenelerinde kolaylıkla tanı konabilir. Aileye mutlaka bu muayeneleri sorarım ve mümkünse pediatristiyle de durumu konuşurum. Retraktil testis tanısı kesin olanlarda ise yılda bir defa yapılacak kontrol muayenesinin ergenlik dönemine kadar devam edilmesini öneririm. ÇIKAN TESTİS ve KAYICI TESTİS Nadiren daha önce inmemiş testis tanısı olmayan bir çocukta testis sonraki yaşlarda inmemiş hale gelebilir. Deneyimli bir hekimin eliyle yaptığı muayenede, testis torbaya iniyor fakat bırakılınca hızla yeniden kasığa kaçıyorsa buna kayıcı tip testis denir. Bebeklikte ve erken çocuklukta torbada olup, genellikle 9-10 yaşlarında sonradan kasığa çıkan testise çıkan (asendan) testis denir. Bu tanı kesinleştiğinde cerrahi tedavi gereklidir. Torba derisinden yapılacak ve ileride çok dikkat çekmeyecek tek bir keşiden ameliyat edilmesi çoğu zaman mümkündür. Testislerin inmemiş, utangaç ya da kayıcı tipte olduğunu ayırdetmede en güvenilir yöntem hekimin muayenesidir. Aileler kafa karışıklığı yaşadıklarında mutlaka ikinci bir fikir almalı ve konunun uzmanı bir çocuk ürolojisi uzmanını ziyaret etmeyi planlamalıdır.
- RELEX SMILE
Small-incision lenticule extraction (SMILE) yöntemi; bir çok yönüyle diğer laser yöntemlerinin çok ötesindedir. Özellikle ince korneada, göz yaşı kuruluğu ve nistagmus gibi gözde titreme hareketi olan hastalarda, Refraksiyon kusurları tam anlamı ile düzeltilmektedir. ZEISS TARAFINDAN GELİŞTİRİLEN 3. NESİL LAZER GÖZ CERRAHİSİ RELEX SMILE Small-incision lenticule extraction (SMILE) yöntemi; bir çok yönüyle diğer laser yöntemlerinin çok ötesindedir.Özellikle ince korneada, göz yaşı kuruluğu ve nistagmus gibi gözde titreme hareketi olan hastalarda, Refraksiyon kusurları tam anlamı ile düzeltilmektedir. Bu durum hem biz doktorlara hem de hastalara büyük avantaj yaratmaktadır.SMILE yöntemin de iyileşme süresinin saatler kadar süren kısa bir sürede olmasının nedeni, bu laser uygulamasının, hastada var olan göz iskeletini bozmamasındandır. Bu nedenden dolayı, SMILE yöntemi, dövüş sporları yapan, yapacak olan her yaş gurubundaki hastalarda rahatlıkla uygulanabilir. SMILE yöntemini uygulamamıza zemin hazırlayan, CIRCLE yazılımı (Carl Zeiss Meditec, Jena, Almanya) sayesinde bizler aynı zamanda göz hastalıklarında görmeyi azaltan, lentikül dokusunun tutulumu ( kornea zedelenmesi) ile sonuçlanan bir çok hastalıkların tedavisi yapılabilmektedir. Tüm dünya genelinde yapılan bir çok bilimsel yayın ve çalışmada SMILE yöntemi, yüksek derecelerde miyoplar ve astigmat dereceleri olan, ince kornea ya sahip hastalarda rahatlıkla uygulandı. Tabi bu durum tüm refraktif bilim insanını etkiledi. Artık daha rahat ve daha güvenli hissediyoruz kendimizi. Dünyadaki bu alanda uzman tüm hekimlerin ortak öngörüsü, SMILE yöntemi ile yapılan laser operasyonlarının uzun vadede güvenli, etkin oduğu yönündedir. SMILE uygulaması sırası diğer laser yöntemlerinden ayıran ve bu yöntemi ön plana çıkaran diğer bir özellik, göz içi basıncının fazla yükselmemesi ve buna bağlı yan etkilerin görülmemesidir. Bilimsel yayınlarda saptanan önemli bir durum da, Kuru göz sendromu sıklığı ReLEx SMILE tekniğinde lehine anlamlı derecede az hatta yok denecek kadar az olarak tespit edildi.
- Dijital Göz Yorgunluğu
Dijital göz yorgunluğunun tedavisinde öncelikli olarak altta yatan mekanizmalar tespit edilip ortadan kaldırılmalıdır. Bu yüzden özellikle işi gereği sürekli dijital ekran kullanmak zorunda olanların kişilerin belli aralıklarla ve düzenli olarak göz muayenelerini yaptırmaları gerekir. Altta yatan göz problemlerinin ve göz yüzey hastalıklarının tedavisi göz yorgunluğunda belirgin rahatlama sağlayabilir. DİJİTAL GÖZ YORGUNLUĞUNA KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER ARASINDA ÇEVRESEL FAKTÖRLERİ KONTROL ALTINA ALMAK ÖNEMLİ YER TUTAR Çalışılan ortamın aydınlatılması parlama ve yansımaları azaltacak şekilde ayarlanmalı ve göze doğrudan ışık yansıması önlenmelidir. Ekran parlaklığı ortam aydınlatması ile benzer olmalı ve kontrastı arttırılmalıdır. Ekran filtreleri veya mavi-mor ışığa karşı kaplamalı gözlükler kullanılabilir. Bilgisayar ekranı gözlerden yaklaşık olarak 50-70 cm uzaklıkta olmalı, ekranın orta noktası göz seviyesinin 10-15 cm kadar altında bulunmalıdır. Gözlere çok yakın bilgisayar, tablet veya cep telefonu kullanımı gözün uyum yapma ihtiyacını arttırarak gözlerde yorulma ve baş ağrısı gibi şikayetlere neden olabilir. Her 20 dakikada bir 20 saniye uzağa bakılmalıdır. Ortamın nem ve ısısı uygun bir şekilde ayarlanmalı, klimalara doğrudan maruz kalınmamalıdır. Özellikle 38 yaş ve sonrası bireylerde görülen yakın görme güçlüğü (presbiyopi) mutlaka gözlük , kontakt lens kullanımı veya presbiyond laser ile giderilmelidir.
- Sünnet Nasıl Yapılıyor?
Kliniğimizde dünyada kabul görmüş klasik tekniklerin yanında yenilikçi ve modern sünnet yöntemlerini de başarıyla uyguluyoruz. Kliniğimizde dünyada kabul görmüş klasik tekniklerin yanında yenilikçi ve modern sünnet yöntemlerini de başarıyla uyguluyoruz. Hangi tekniğin seçileceği konusunda; hastanın yaşı, penis anatomisi, varsa yandaş sağlık sorunları, ailenin tercihi gibi faktörlere göre karar veriyoruz. Bütün sünnet tekniklerinde ortak amaç, işlem sırasında çocuğun sıfır ağrı, acı hissetmesi ve aile ve çocuğun stresini en azda tutmaktır. Lokal anestezi öncesinde penis köküne uyuşturucu krem uygulanacaktır. Enjeksiyon tekniği ve ilacın hazırlanışı en az acıyı hedefler. Tam uyuşma olduğu kontrol edildikten sonra sünnet yapılır. Kliniğimizde uyguladığımız başlıca sünnet yöntemleri şunlardır: IŞIN SÜNNETİ (CO2 lazer kullanımı) Bu teknikte maksimum 20 watt güç üreten gerçek bir tıbbi lazer kullanılır. Sünnetteki kesme işlemi cerrahi bıçak (neşter) ya da makas yerine lazer ışınıyla yapılır. Bu cihaza üreticisi “Light scalpel” yani “Işın neşteri” adını vermiştir. Dünyada Japonya, ABD, Singapur ve Hong Kong’ta seçkin kliniklerde kullanılmaktadır. Cihazın ürettiği 0.4 mm çapındaki ışın demeti sünnet derisine 2-3 mm mesafeden tutulduğunda (temassız)kesme işlemi gerçekleşir. Penisi korumak için metal klemp ya da sünnet çanı üzerinden kesi yapılır. Böylelikle yarada kanama minimal olacaktır. Küçük bebeklerde ise neredeyse hiç kanama olmaz. Kanayan damar ağızları ise nokta şeklinde yine lazerle bu defa 10 mm uzaklıktan dağınık bir ışınla kolayca kontrol edilir. İleri teknoloji ürünü bu cihazın sünnet işlemleri için ülkemizde yaygınlaşmasını istiyoruz. Cihazın ilk yatırım ve işletme maliyetlerinin yüksek olması dışında tıbbi bir dezavantajı yoktur. Uygun sünnetlerde kesme işleminden sonra klasik dikiş yerine, doku yapıştırıcısı kullanılarak dikişsiz, estetik sünnet yapılır. Kozmetik sonuçları dikişli sünnete göre çok üstündür. Dikiş izleri, gazoz kapağı benzeri görünüm olmaz ve yara hattı çizgi şeklinde iyileşir. Halk arasında “Lazerli sünnet” denilince ifade edilen yöntem bu değildir. Otuz yıldır yaygın kullanılan termokoter (ısı koteri) yöntemine lazer denilmiştir. Isı koterinde pilli bir düzenekle ısıtılan metal kesme işlemini yapar ve damarlar dağlandığı için kanama az olur. Isı koterinin de masum ve etkili bir yöntem olduğu kanıtlanmıştır. Bizim kullandığımız lazerde yakma, dağlama yerine kan ve lenf damarlarının içerisindeki su buharlaşır ve mühürlenme işlemi gerçekleşir. Dokuda yaptığı termal hasar ısı koterinden çok azdır ve 0.1 mm altındadır. Halkımızın, uyguladığımız bu yeni teknolojiyi ısı koteriyle karıştırmaması için CO2 lazer destekli sünnete “IŞIN SÜNNETİ”adını verdim. Plastik cerrahide göz kapağı ameliyatları gibi hassas işlemlerde ve diş hekimliğinde bebek dil ve dudak bağlarının tedavisinde başarı ve güvenle kullanımdadır. Geleceğin sünnet yöntemi olduğunu düşünüyorum. Avantajları: -Kısa işlem süresi (5-15 dakika arası) -İyi kozmetik sonuçlar -Dikiş izi, sinüsü ve granülasyon dokusu oluşumu yok -Minimum veya sıfır kanama -Enfeksiyon oranı çok düşük veya yok (Ref: Mungnirandr A. ve ark., J Lasers Med Sci 2015, Görgülü T. Ve ark., Int Braz J Urol, 2016) SÜNNETOMAT (Otomatik Sünnet) Son yıllarda geliştirilen yeni bir teknolojidir. Sünnet yapan otomatik bir cihaz kullanılmaktadır. Lokal anestezi ve hazırlık sonrasında, uygun ölçümlerle cihaz takılır ve sünneti otomatik olarak yapar. Dikiş yerine metal zımbalar (stapler) kullanılır. Aletin boyutuna göre 8 ile 22 adet metal telle sünnet tamamlanır ve bu teller haftalar içerisinde kendiliğinden düşecektir. Tek kullanımlık ve steril bir cihazdır. Avantajları: İşlem süresi özellikle yetişkinlerde çok kısalır. Ağrı ve lokal şişlik daha azdır. Tek kullanımlık olması gelişmemiş ülkelerde enfeksiyon kontrolü için değerlidir. Dezavantajları: Kanama olasılığı az da olsa vardır ve baskılı pansuman, dikiş gibi tekniklerle kontrol edilir. Cihaz tek hastada kullanılır ve satış fiyatı 40-60 dolar aralığındadır. Sünnete ek maliyet eklenmektedir. Bu tekniği ergen ve yetişkin hastalarımızda bir seçenek olarak sunuyoruz. Yenidoğan ve bebeklerde kullanımının gerekli olmadığını düşünüyorum. Sünnetomat tekniğinin hasta veya aile için ek ekonomik maliyeti vardır. KLASİK CERRAHİ TEKNİKLER Sünnet binlerce yıldır uygulanmaktadır. Avustralya Aborjin topluluğunda ilk uygulamasının 10.000 yıl önce olduğu düşünülmektedir. Yahudi toplumu ve Müslüman ülkelerde yine yüzlerce yıllık geleneği vardır. Cerrahi aletleri kullanarak sünnet yapmanın küçük teknik nüanslarla ayrılan çok sayıda yolu vardır. Forseps kılavuzluğunda, serbest el tekniği, dorsal slit, çift kesili (Amerikan sünneti) ve sünnet çanı yardımlı teknikler sayılabilir. Hastanın yaşına ve anatomisine göre bu tekniklerden bazıları uygun olacaktır. Kesi klasik yöntemde neşter ya da cerrahi makasla yapılır. Kanama kontrolü dikiş veya bipolar koter kullanımı ile sağlanır. IŞIN SÜNNETİ, klasik cerrahi sünnet tekniklerine eklenerek yapılmıştır. Işın sünnetinin bahsettiğimiz avantajları nedeniyle ailenin özel bir isteği olmadığı sürece, işlem sırasında ve sonrasında kanama riski daha yüksek olan bu eski teknikleri tercih etmiyorum. Sadece yenidoğan döneminde (0-2 ay bebeklerde) sünnet çanı ile yapılan sünnetler son derece güvenlidir. İki aydan büyük bebeklerde ve çocuklarda kesinin termo koter ya da CO2 lazerle yapılmasıyla kanama kontrolü çok daha güvenli olacaktır. PLASTİK SÜNNET CİHAZLARI (NEOALİS, KİRVE, CİRCUMPLAST) Tek kullanımlık plastik malzemeden üretilmiş sünnet cihazlarıdır. Bu yöntemler de ülkemizde ve dünyada yaygın kullanımdadır. Deneyimli ellerde yapıldığında kozmetik sonuçları oldukça iyidir. Sünnet sonrasında çocuğun yaşına göre 2 ile 5 gün arası süreyle peniste bırakılan plastik bir kısım vardır. İkinci bir ziyaretle bu kısmı çıkarmak gereklidir. Büyük çocuklar, klips çıkarma işleminde az da olsa ağrı duyarlar. Bu cihazlar kliniğimizde bulunmaktadır. Büyük çocuk, ergen ve yetişkinler için rutin kullanımını önermiyorum. Yenidoğan ve 2 yaş altındaki grupta aileye bir seçenek olarak sunuyoruz. Elimizde lazer ve doku yapıştırıcısı kullanılan ve estetik sonuçları son derece iyi başka tekniklerin olması nedeniyle halen rutin olarak önerdiğim bir teknik değildir. Aile tercihi olması halinde her yaş çocukta uygulayabilirim. Avantaj: Maliyeti düşüktür. Çapraz enfeksiyon riski yoktur. Kozmetik sonuçlar dikiş olmadığı için çok iyidir. İşlem süresi klasik cerrahi sünnete göre belirgin kısadır. Dezavantaj: Sünnet sonrası peniste aleti taşımak gereği vardır. Yara açılması şansı daha yüksektir. Yara iyileşmesi daha uzun sürede gerçekleşir.
- HİPOSPADİAS (Peygamber Sünneti)
Hipospadias, idrar deliğinin penisin ucu yerine daha aşağıda yerleştiği bir doğumsal durumdur. Sıklığı artmaktadır ve 250 erkek çocuğun 1’inde görülür... Hipospadias, idrar deliğinin penisin ucu yerine daha aşağıda yerleştiği bir doğumsal durumdur. Sıklığı artmaktadır ve 250 erkek çocuğun 1’inde görülür. Sünnet derisi çiş deliği yönünde gelişmemiştir ve peniste eşlik eden eğrilik de izlenebilir. En sık olarak penis başı (haşefe, glans) veya yakınında olan çiş deliği, bazen penis kökü, torba derisi gibi anüse yakın bir yere de açılabilir. Bu durumda bozuk kozmetik görüntünün yanı sıra, çocuğun ayakta işemesi imkansız olur ve çiş ileri doğru atılamaz. Peniste ciddi eğrilik olanlarda gelecekteki cinsel yaşam etkilenecektir ve nadiren kısırlığa yol açacak kadar ciddidir. Kozmetik olarak normale yakın, fonksiyonel olarak rahat ve ileri doğru işemeyi sağlayacak yeni bir penis oluşturmak amacıyla ameliyat edilmesi gereklidir. Bebeklerde 6 ile 18 ay aralığında bu ameliyatların tamamlanması önerilir. Opr. Dr. Fatih Çanaklı’nın özel ilgi alanlarından bir tanesi de “Hipospadias Cerrahisi”dir. Bu konunun dünyadaki en önemli uzmanı Prof. Dr. Warren T. Snodgrass (Dallas, ABD)’tan 3 ay süreyle eğitim almıştır. Çocuk ürolojisi eğitimi sırasında da hocası Prof. Dr. Serdar Tekgül’le birlikte onlarca ameliyat yapma şansı olmuştur. Distal ve proksimal hipospadiasların yanısıra, defalarca başarısız cerrahiler geçirmiş ve 2 ve daha çok seans halinde tedavi planlanan zor vakaları da ameliyat etmektedir. Bu durumda çoğu zaman ilk seansta pensi eğriliği düzeltilir ve idrar deliğini oluşturmak için penis cildi veya ağız içi mukozadan taze ve esnek dokular hedef alana transfer edilir. Altı ay sonra planlanan ikinci seansta ise idrar yolu ve deliği tamamlanır. Bu tür cerrahiler teknik olarak oldukça zordur ve yüksek komplikasyon oranları içermektedir. Hasta ve ailenin hekimle tam uyumunu gerektirir. PENİS EĞRİLİĞİ (KURVATÜR) Penisin doğuştan olan eğriliğidir. Penis genellikle öne doğru, bazense yana veya göbeğe doğru eğrilmiştir. Penisteki bu eğrilik sertleşme sırasında belirginleşir ve farkedilir. Gelecekteki cinsel yaşamda ciddi sorunlar oluşturacağı kaygısıyla, 3 aylık dönemden sonra ameliyatla düzeltilebilir. Beraberinde sünnet işlemi de yapılabilir. Bazen eğrilik çok ciddi derecede olur ve penisin kısa yüzeyine yama (greft) yapılan daha karmaşık bir ameliyat gerekebilir. Nadiren ameliyat sırasında hipospadiasın da eşlik ettiği bulgusu ortaya çıkabilir ve düzeltilmesi sağlanır. PENİS TORSİYONU Penis tamamen normal görünümdeyken idrar deliği bir tarafa dönük (torsiyone) olabilir. Resimdeki gibi bu yön genellikle çocuğun sol tarafına doğrudur. Düzeltilmediğinde çocuk sol tarafa doğru işeyecektir ve düz işeyebilmek için pipisini ya da vücudunu çevirmeye çalışacaktır. Bu dönmeyi düzeltmek için falloplasti dediğimiz küçük bir cerrahi gereklidir. Bu dönüklük sünnet öncesi farkedilir ve aile onaylarsa sünnet sırasında düzeltilmesine çalışılır. Cerrahideki amaç saat 3 yönüne bakan çiş deliğini olması gerektiği gibi saat 6 yönü veya yakınına taşımaktır.
- Çocuklarda Sık Görülen Hastalık Belirtileri
Çocuklarda cerrahi değerlendirme ya da tedavi gerektirebilecek belli başlı hastalık belirtileri... Çocuklarda cerrahi değerlendirme ya da tedavi gerektirebilecek belli başlı hastalık belirtileri aşağıda sıralanmıştır. Bunların varlığında, çocuğunuzun bir çocuk cerrahisi uzmanı tarafından muayene edilmesinde yarar vardır. Boyunda şişlik Sindirim sistemine yabancı cisim kaçması (yabancı cisim yutulması) Solunum sistemine yabancı cisim kaçması (yabancı cisim aspirasyonu) Solunum güçlükleri Karın ağrısı Kusma Karında şişlik Kasık bölgesinde/torbada şişlik Yumurtaların (testisin) yerinde olmayışı Dışkılama bozuklukları (kabızlık, dışkı kaçırma, kanama) İşeme bozuklukları (idrar kaçırma) Organ/Doku yaralanmaları
















