Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Genetik Danışma
Genetik Danışmanlık Nedir? Birçok sağlık problemi ailelerde görülebilir. Doktorlar ailede görülen bu duruma “genetik” veya “kalıtsal” diyorlar. Eğer ciddi bir sağlık sorunu olan bir ebeveyniniz veya büyükanneniz varsa, hastalık için yüksek risk altında olup olmadığınızı bilmek isteyebilirsiniz. Aynı şekilde, siz veya eşinizin bebeğiniz için kalıtsal (Irsi) bir durumdan etkilenip etkilenmediğini bilmek isteyebilirsiniz. Bu sorulara cevap almak için genetik danışmanlık almayı düşünebilirsiniz. Genetik danışmanlar, kalıtsal(ırsi) bir durumun bir nesilden diğerine geçme şansını anlamanıza yardımcı olmaktan fazlasını yaparlar. Ayrıca, genetik hastalığın veya durumun bir aileyi nasıl etkileyebileceğinin duygusal yanını ele almanıza yardımcı olabilirler. Genetik Danışmanlık kim alır? Endişelendiğiniz bir durum ailevi hastalık varsa, bebeğinizin diğer aile üyelerini etkileyen bir genetik problemi ile doğacağından endişelenebilirsiniz. Eğer ebeveynleriniz veya diğer akrabalarınız kanser veya Parkinson hastalığı gibi belirli bir sağlık sorununa sahipse, bunun içinde danışmanlık alabilirsiniz. Genetik testler, genleri taşımaya devam edip etmediğinizi ortaya çıkarır, bu da sizin için bu problemler hakkında net bilgi sahibi olmanızı sağlar. Genetik danışmanlık almanın başka birçok nedeni var. Genetik danışman, psikolojik danışmanlığın yanı sıra, genetik konusunda da eğitilir, böylece size bir bakış açısı kazandırmaya yardımcı olabilir. Önemli soruları yanıtlamanıza yardımcı olabilir. · Genetik bir durum hakkında neleri bilmek istersiniz veya hangi bilgileri istemiyor musunuz? · Eğer öyleyse, bu bilgi ile ne yapacaksınız? · Bu ailenizi nasıl etkiler? Aldığınız bilgiler rahatsız edici ise, genetik bir danışman duygusal etki ile başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Genetik Testler nedeni bilinmeyen veya tanısı konulamayan, genetik olduğu düşünülen durumlarda da yapılmaktadır. Klinisyen/hekim tarafından birden fazla hastalığın olabileceği tanısı klinik olarak konmuş ancak kesin kanıt olmayan durumlarda da oldukça yol göstericidir. Bu durumların yanı sıra; à Entellektüel yetersizlik / gelişim geriliği à Kardiomiopati à Epilepsi à Muskuler distrofi à Ataksi à Nöropati à Retinitis pigmentoza à Kemik ve bağ doku bozuklukları à Tanısız metabolik bozukluklar à Kısa boy à Kompleks dismorfik bozukluklar à İmmün yetersizlikler à Nedeni bilinmeyen kronik hastalıklar à Bazı Kanser Tanılarında à Ailevi Kanserler Akraba Evliliklerinde Danışmanlık Normal bireyler bazı çekinik (otozomal resesif) geçiş gösteren genlerde hastalık taşıyıcılısı olup hasta olmadıklarından herhangi bir problemle karşılaşmamaktadırlar. Akraba evliliği veya aynı hastalık için taşıyıcı genleri taşıyan kişilerin evliliklerinde hasta bireyler dünyaya gelebilmektedir. Hasta bireylerin hem tedavilerin zorluğu, hem maliyeti, hem de psikolojik olarak ailede çok ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Nadir hastalıklar olarak ortaya çıkan bu durumları önceden belirleme ve yasal olarak önleme veya danışmanlık alma imkanı günümüzde sunulabilmektedir. v Bebek sahibi olmayı planlıyor ve genetik problemlerin taranması hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız v Hamile kalmakta zorlanan veya birkaç düşüğü olan bir kadınsanız, v Bir genetik doğum kusurlu bebeği olan ve bunun tekrar meydana gelmesinden endişe duyan bir anneyseniz, v Ailenizin genetik bozuklukları hakkında merakınız varsa (kanser, kalp hastalıkları, kan hastalıkları, nörolojik hastalıklar), v Orak hücreli anemi, Ailevi akdeniz ateşi gibi belirli etnik gruplarda ortak genetik durumlar hakkında tarama bilgilerinin araştırılmasını istiyorsanız, v Genetik testlerin nasıl yapıldığı hakkında bilgi almak istiyorsanız, BİZE ULAŞABİLİRSİNİZ...
- Ameliyatsız Tiroid Nodülü (Guatr) Tedavisi
Tiroid Nodülleri (Guatr) Ameliyatsız Tedavi Edilebilir Mi? Evet, ameliyatsız guatr tedavisi yapılabilir. Tıptaki gelişmelerle; hastanın sağlıklı dokularına en az zarar veren, en az kesi ile yapılan tedaviler populerlik kazanmaya başlamıştır. Bu tedavilere minimal invazif yöntemler adı verilir. Tiroid nodüllerinde de; radyofrekans ablasyon, etanol ablasyon, mikrodalga ablasyon gibi bu kapsama giren tedaviler mevcuttur. Özellikle radyofrekans ablasyon tedavisi (RFA) cerrahi girişimlere alternatif olarak ön plana çıkmaktadır. RFA nedir? Hangi Durumlarda ve Nasıl Yapılır? RFA ; alternatif akım vasıtasıyla dokuda ısı oluşturarak, hücreleri öldürme yöntemidir. Aynen mikrodalga ablasyon yöntemi gibi, termal nekroz dediğimiz ısıya bağlı doku harabiyeti oluşturan bir teknikdir. Bu yöntem zaten yıllardır birçok organ tümöründe rutin olarak kullanılmaktaydı. Kemik tümörlerinde, böbrek tümörlerinde, karaciğer tümörlerinde çok başarılı sonuçları olan , özellikle ameliyat olması mümkün olmayan hastaların yüzünü güldüren bir alternatifti. Tiroid nodülünde kullanılması ilk defa 2006 yılında Güney Kore de olmuştur. Ülkemizde ilk kullanımını 2009 yılında ben ve ekibim gerçekleştirdik. Sonuçları tatminkar olunca, vaka sayımız da arttı. Ağrı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı, nefes darlığı, boğazda takılma hissi yapan nodüllere; ayrıca boyunda şişlik yaparak şekil bozukluğuna neden olan nodüllere yapıyoruz. Otonom tiroid nodülü dediğimiz aşırı hormon salgılayan nodüller ve paratiroid adenomları da en sık işlem uyguladığımız lezyonlar... İşlem cerrahiye göre oldukça basit ve konforlu. Hastaya lokal anestezi yapılıp özel bir iğne ile tiroid bezi içine giriliyor. Ultrasonda takip ederek nodülü ısıtma işlemini başlatıyoruz. Kontrollü bir şekilde tüm nodüle işlem yapıldıktan sonra işlemi sonlandırıp hastayı evine uğurluyoruz. Nodül boyutuna göre değişmekle beraber ortalama işlem süresi 30-45 dk. Ameliyatsız Tiroid (Guatr) Tedavisinin, Guatr Ameliyatına Göre Avantajları Nedir? Öncelikle ameliyat değil bu. Dolayısıyla ameliyatın hiç bir riskini barındırmıyor: genel anestezi yok, boyunda kesi yapılmıyor, boyunda iz kalmıyor. Hastanede yatış gerektirmeyen, sağlam tiroid dokunuzun aynıyla korunduğu, ağrısız ve komplikasyonsuz bir işlem. Aynı gün hastamız rutin yaşantısına dönebiliyor. #tiroid nodülleri#rfa#radyoloji#Güner Sönmez#DrSistem
- ÇOCUKLARDA BÖBREK GENİŞLEMESİ VE ULTRASONUN DEĞERİ
Çocuklarda anne karnından itibaren tespit edilebilen böbreklerdeki genişleme pelvikaliksiyel dilatasyon olarak adlandırılır. 1 cm ‘ ye kadar olan genişlemeler genelde ultrason ile takip edilir. Ultrason bu açıdan büyük önem arz eder. Takipte genişlemenin devam edip etmediği ya da genişlemede herhangi bir artma ya da azalma olup olmadığına bakılır. Ultrason bakan hekimler arasında bazen 1-2 mm’lik ölçüm farklılıkları olabilmektedir. Bu yüzden takibin aynı hekim tarafından yapılması daha uygun olacaktır. Kafa karışıklığını ortadan kaldırır. Üreteropelvik bileşkede darlık yani böbrek ile idrar kanalı arasında darlık olduğunda böbreklerde genişleme oluşur. Biz radyologlar ( radyoloji doktorları) üriner ultrason ile böbrekler ve mesaneyi inceleyip darlık sonucu olan genişleme hakkında hastalara detaylı bilgi veriyoruz. Detaylı yapılan incelemede böbrek boyutları, parankim kalınlıkları, genişlemenin derecesi ve genişleyen renal pelvisin çapı verilir. #çocuklardaböbrekgenişlemesi #radyoloji #cihadhamidi
- Kanser Hastalarında Görüntüleme
Radyolojik görüntüleme yöntemleri birçok hastalığın teşhisinde ve tedavi sonrası takibinde kullanılmaktadır. Onkoloji hastaları ( kanserli hastalar) hastalıkları boyunca birçok radyolojik tetkike maruz kalırlar. Ultrason bütün hastalıkların teşhisi öncesi kullanılan temel görüntüleme yöntemidir. Ultrason radyasyon içermediğinden ve kolay ulaşılabilir olduğundan ilk görüntüleme olarak kullanılır. Ancak bütün hastalıklar ultrason ile görülemeyebilir. Ultrasondan sonra yerine göre bilgisayarlı tomografi (BT), yerine göre emar (MR) tetkikleri yapılır. BT ile kanserli hastalarda tümörün diğer bölgelere sıçrayıp sıçramadığını görmek için tüm vücut taranır. BT kemik yapıları da çok iyi gösterdiğinden dolayı kemiğe metastaz olup olmadığını gösteren en iyi radyolojik görüntüleme yöntemidir. MR ise kanserli hastalarda lokal (komşu yapılar) yayılımı en iyi gösterir. Evrelemede MR ve BT kullanılır. Tedavi sonrası takiplerde BT çok önemlidir. Tümörün tekrar ortay çıkıp çıkmadığı, tedavi sürecinin nasıl gittiği hakkında önemli bilgiler verir. Yine bazı durumlarda MR kullanılır. Özetle, radyolojik görüntüleme yöntemleri kanser hastalarının tanı ve tedavisinde sıklıkla kullanılır. Radyoloji uzmanlarının tetkikleri değerlendirmesi sonucu tedavi ve takip süreçleri şekillenir. Hastaları değerlendirirken hasta bir bütün olarak ele alınmalı, görüntülemeyle beraber hasta ya da hasta yakınından, hastayı takip eden doktordan gerekli bilgiler alınmalı, gerekirse laboratuvar tetkikleriyle beraber filmler değerlendirilmelidir. Bu yüzden deneyimli uzman radyologların bu vakaları değerlendirmesi hastalığın seyri açısından önemlidir. #kanser#kansergörüntüleme#radyoloji#cihadhamidi
- MRG – (MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME)
Çalıştığım hastane dışında ister şehir dışında ister şehir içinde herhangi bir yerde çekilmiş MRG tetkikleriniz ikinci bir bakış açısıyla tarafımdan yorumlanmaktadır. Özellikle karın bölgesindeki onkoloji (kanserli) hastalarının tedavi öncesi ve tedavi sonrası karşılaştırmalı incelemeleri detaylı bir şekilde yapılmaktadır. Abdomen MRG: ( Karaciğer, pankreas, böbrek, böbreküstü bezi,dalak, karın ön duvarı hastalıkları için) Pelvik MRG: ( Rahim , rahim ağzı, yumurtalık hastalıkları için) Perianal MRG: ( Perianal fistül, perianal abse, plonidal sinus (kıl dönmesi) hastalıkları için) Multiparametrik Prostat MRG: (Prostat kanseri teşhisi ve tedavi sonrası takip için) Beyin MRG: (Beyin tümörleri, beynin diğer hastalıkları için) Lomber, Torakal ve Servikal (Boyun) MRG: (Fıtık, kitle ya da enfeksiyona bağlı hastalıklar için) Diz MRG: (Bağ kopmaları, menisküs yırtıkları için) Ekstremite MRG: ( Dirsek, el- el bileği ,ayak-ayak bileği kitle ve diğer hastalıkları için) #mrg#manyetikrezonansgörüntüleme#değerlendirme#radyoloji#cihadhamidi
- OBSTETRİK ULTRASONOGRAFİ
Fetal anomali taraması için detaylı bir şekilde bebeğinizin sağlığı açısından bakılmaktadır. 1.Trimestr incelemesi: 11-14.haftada bakılır, down sendromu için ense kalınlığı ölçümü başta olmak üzere diğer hastalıklar için inceleme yapılmaktadır. 2.Trimestr incelemesi: 18-22.haftada bakılır, ayrıntılı ultrason, detaylı ultrason ya da 2.düzey ultrason olarak da bilinir.Bebeğin beyni, yüzü, kalbi, organları, uzuv kemikleri, damarları detaylı bir şekilde incelenir. 3. Obstetrik Doppler Ultrason: 2. ve 3. trimestr (20. Haftadan sonra doğuma kadar herhangi bir zamanda) anne karnında gelişme geriliği şüphesi olan riskli gebelere bakılmaktadır. 4. Bunun dışında herhangi bir dönemde riskli gebelere 22.haftadan sonra da kontrol amaçlı ultrason bakılmaktadır
- Tiroid Nodülü
Tiroid Nodülü Nedir? Tiroid bezi boynun ön kısmında bulunan kelebek şeklindeki hormon salgı bezidir. Tiroid hormonu kişinin metabolik faaliyetlerini düzenlemekte ve total sağlık durumunu büyük ölçüde etkilemektedir. Ancak özellikle iyot eksikliğinin yaşandığı coğrafyalarda tiroid hormon bozukluğu yaşanma oranı yüksektir. Tiroid hormonu ve hormon salgı bezine bağlı birçok sağlık problemi yaşanabilmektedir. Bu problemler kısaca şöyledir; Guatr: guatr tiroid bezinin büyümesidir. Hormon dengesizliği yaşanmasa da tiroid bezi özellikle ergenlik, gebelik ve menopoz dönemlerinde büyüyebilmektedir. Bu durum normal karşılanmaktadır ancak mutlaka kontrol altında tutulmalıdır. Hipotiroid: Hipotiroid tiroid hormonunun az çalışması olarak tanımlanmaktadır. Metabolizmanın yavaşlamasına ve kişinin kilo almasına ve kısırlığa neden olan hipotiroid problemi aynı zamanda saç dökülmesi, tırnak kırılması ve kabızlık gibi günlük problemlere de neden olabilmektedir. Bu problem medikal ilaçlar yardımı ile kontrol altına alınabilmektedir. Hipertiroid: Hipertiroid tiroid hormonunun fazla salgılanmasıdır. Bu durumda kişi hızla kilo vermektedir. Aynı zamanda kısırlık, ishal, saç dökülmesi akne gibi problemlere de yol açan hipertiroid medikal ilaçlar ile tedavi edilebilmektedir. Tiroid Nodülü: Tiroid bezinde farklı dokularda oluşan kitlelerdir. Çok sayıda oluşması multinodüler olarak tanımlanan tiroid nodülü genellikle ses kısıklığı, yutma güçlüğü ve nefes darlığı gibi problemlere yol açmaktadır. Aynı zamanda çok az bir ihtimal de olsa kansere dönüşme riski bulunan nodüllerin tedavi edilmesi gerekmektedir. Tiroid nodüllerinin ameliyatlı ya da ameliyatsız birçok farklı tedavi yöntemi bulunmaktadır. Uygun tedavi seçeneği kişinin sağlık öyküsüne ve yaşına bağlı olarak değerlendirilmektedir. Tiroid Nodül Tedavisinde Ameliyatsız Çözüm Tiroid nodüllerinin tedavisinde RF ablasyonu, 2007 yılında Güney Koreli Dr. Baek tarafından tanımlanmıştır. Ülkemizde ise yöntem 2012 yılında Dr. Baek’in yanında aldığım eğitimden sonra, tarafımca 50’den fazla hastada sorunsuz olarak uygulanmıştır. Toplumda bireylerin % 30-40’ında tiroid nodülü görülür. Bunların ancak % 5’i kötü huyludur. Kötü huylu nodüllerin tedavisi cerrahidir İyi Huylu Nodüllerde Tedavi Gerektiren Durumlar: Nodülün bağımsız olarak tiroid hormunu salgılaması (Otonom nodül) Komşu dokulara bası sonucunda ortaya çıkan sorunlar(Yutma güçlüğü, solunum sıkıntısı gibi) Takipteki nodülde boyut artışı eğilimi Kozmetik nedenler Radyofrekans yöntemi özel bir iğne(elektrod) ile nodülün içerisine girilerek yakılması esasına dayanır. İşlem ayaktan yapılır. İşlem sırasında lokal anestezi ve gerekirse sakinleştirici kullanılır. Genel anestezi yapılmaz. Cilttte kesi yapılmaz. Nodül boyut ve sayısına bağlı olarak 10-30 dk. sürer. Yanan nodül zaman içinde vücudun bağışıklık sistemi tarafından ortadan kaldırılır. Bir yıl içinde nodül % 90 oranında küçülür. Kanama ve ses kısıklığı gibi sorunlar cerrahiye göre daha nadir gelişir. İşlem sonrasında hasta hemen normal hayatına dönebilir. Gerekli durumlarda işlem tekrar edilebilir. Radyofrekans tedavisi, herhangi bir nedenle daha sonraki zamanlarda yapılacak bir cerrahiye engel değildir. Tiroid Nodüllerine RF Ablasyonu İşlemi Nasıl Yapılır? Radyofrekans ablasyonunda genel anestezi uygulanmaz. Damardan yatıştırıcı ve ağrı kesici ilaçlar ile hasta rahatlatılmaktadır. Operasyon, hastanın bilinci açıkken gerçekleştirilir. İşlem sırasında RF dalgalarını üreten jeneratör cihazı kullanılır ve hastaya özel RF iğneler enerjiyi ultrasonografi rehberliğinde nodül içine güvenli bir şekilde aktarır. İşlem yapılırken, bazı aşamalarda hastanın konuşmaması, yutkunmaması ve derin nefes almaması gerekmektedir. Radyofrekans ablasyonu gerçekleştirilirken, hasta hekim ve ekibin diğer üyeleri ile konuşabilir; hatta yapılan işlemle ilgili bilgi alarak, hangi aşamada olduğunu da öğrenebilir. Bunlara ek olarak, hasta işlem devam ederken RF jeneratörünün ayarları hakkında ekibin kendi arasındaki bilgilendirmeleri de duymaktadır. İşlem öncesinde radyolog hastayla mutlaka birkaç defa görüşmüş olmalıdır. Ablasyon uygulanmadan önce kişideki nodül veya nodüllerin iyi huylu olduğunun ispatlanmış olması gerekmektedir. Ayrıca işlem öncesinde rutin bazı kan tetkiklerinin yapılması, kanama parametrelerinde bir anormallik olmadığının da gösterilmesi gerekmektedir. Elbette işlemden önce hastaların dikkat etmesi gereken bazı noktalar da vardır. Örneğin; kan inceltici ilaçlar kullanıyorsa, kesilmeli ya veya yerine başka ilaçlar kullanılmalıdır. Günübirlik gerçekleştirilen ablasyon işleminde hastanede istirahat etmesi ya da geceyi hastanede geçirmesi gerekmez. İşlemden sonra olası ağrılar, çeşitli ağrı kesiciler ile kontrol altında tutulabilir. İşlemden sonra hastalar kolaylıkla normal günlük yaşamlarına geri dönebilirler. Tiroid nodülünde, rahatsızlıklar kozmetik olabildiği gibi, yutma güçlüğü, nefes darlığı, ses değişmesi ve boyun ağrısı gibi fonksiyonel konularda da olabilir. Bazı durumlarda çarpıntı, sinirlilik el titremesi, uykusuzluk, terleme gibi şikayetler de görülebilir. Tiroid nodülü hastada hiçbir şikayet yaratmıyorsa ve ultrason kontrollerinde büyüdüğü gözlemlenmiyorsa sadece takip yeterlidir. Fakat belli bir çaptan büyükse, iyi huylu da olsa genellikle tedavi uygulanır.
- UNUTTUĞUNU UNUTMAK: ALZHEIMER
“Annem 2 yıldır Alzheimer hastası. Nedir, ne değildir hiçbir fikrim yokken bir anda kendimizi bu boşluğun içinde bulduk. Boşluk diyorum, çünkü yaşamı bir boşluktan ibaret. Zihni boş, konuşmaları boş, iştahı boş ve bakışları… Bırakın beni tanımasını, bazen paralarını çaldığım için komşulara şikayet ettiği bile oluyor. ‘Anne!’ diyorum, ‘Benim! Kızın!’. Sonra sakinleşiyor ama yine boş. Yemek yerken ne yediğini bilmiyor. Bir oturuşta bir ekmeği bitirebilir. Evde yangın çıktı sanıp kapıyı açıp kaçabilir. Eşimi, babamın gençliği sanabilir. Onun için en keyiflisi de, unuttuğunu unutabilir.” Bir hastamın bakım vereni tam da bu şekilde ifade etmişti Alzheimer’ı. Alzheimer yalnızca unutkanlık demek değil. İlk evre karakter değişimi ile başlıyor. Birey, ufak değişimlere bile uyumsuzluk göstermeye başlıyor, eskiden yapmaktan zevk aldığı şeylerden artık zevk almıyor, depresyon belirtileri gösteriyor. Ufak tefek unutkanlıkları ciddiye almıyor, hatta unutmadığını söylüyor. Çocuk sesinden, misafir ziyaretlerinden rahatsız olmaya başlıyor. Sanıyorsunuz ki yakınınız yaşlılıkla birlikte huysuzlaşmaya başladı. Tam da geç kalınan nokta burası. Çünkü biz Alzheimer’ı yalnızca unutkanlıktan ibaret sanıyoruz. Unutkanlık şikayetiyle doktora gittiğinizde aslında hasta ikinci evrede oluyor. Ancak hastalığın, bilişsel gerilemenin henüz başlamadan önlenmesi son derece önemli! Çünkü Alzheimer’ın kesin bir tedavisi bulunmamakla birlikte, etkili ilaç tedavileri üzerindeki belirsizlik devam etmektedir. Peki ne yapacağız? İmkana Uygun Entelektüel Aktiviteler Edinmek: Türkiye Alzheimer Derneği’ne göre, Türkiye’de yaklaşık 400 bin civarı Alzheimer hastası vardır. Bir kişinin örgün öğretimden geçmiş veya hayatı boyunca zihin yorucu aktiviteler içinde bulunmuş olması ile beynin işlevinin daha az zarar görme olasılığı doğru orantılıdır. Kısacası, beyninize ne kadar fazla entelektüel açıdan daha fazla uyarıcı verirseniz, beyniniz fonksiyonlarını o oranla daha fazla korur. Düzenli Fiziksel Egzersiz: Araştırmalar, haftada en az üç gün yürümenin bilişsel geriliği geciktirdiğini gösteriyor. Spor yapmak, beyin sağlığınızı ve sinir sisteminizi korumak için çok önemlidir. Omega-3 Yağ Asitleri: Yağlı soğuk su balıkları (somon, uskumru vb.) ve balık yağı desteklerinin, kanlarındaki DHA düzeyi yüksek olanların, Alzheimer hastalığına yakalanma riskinde %47’lik bir düşüş sağladığı bilinmektedir (Rabins, 2008). B12 Seviyesi: B12 vitamini beynin sinir ağını oluşturan hücrelerin büyümesinde ve onarımında önemli rol oynar. Şuanda dikkatsizlik ve unutkanlıktan şikayet ediyorsanız, en yakındaki sağlık ocağından B12 ve folik asit testi talep edebilirsiniz. “Günlük yaşantınızda rutinden kaçınmak ve ezbere yapılan davranışları kırıp farkındalığı arttırmak için hergüne farklı ama basit beyin cimnastiği yapabilirsiniz.” 1. Sabah kısa bir yürüyüşten sonra küçük bir bulmaca çözün. 2. Alkol ve kafeini aşırı tüketmekten kaçının. 3. Alışveriş listenizi ezberleyin. 4. Sözlükten bilmediğiniz birkaç kelime öğrenin ve gün içinde bunları kullanmaya çalışın. 5. Pilates, yoga ve meditasyon derslerine katılmaya çalışın. Yeni insanlarla tanışın. 6. Sağ elinizi kullanıyorsanız, biraz da sol elinizi çalıştırmaya çalışın. Saçlarınızı sol elinizle tarayın ve çayınızı kaşıkla alışık olduğunuz yönün tersine karıştırın. 7. Burnunuzun ucunda bir fırça olduğunu hayal edin. Bununla havaya en sevdiğiniz renkte yatay bir sekiz çizin. Bu hareketi gevşek ve dengeli yapın. Bu çizim hareketleri, yorgun zihninizi hemen canlandırır. 8. Düşünün ki hayat hikayenizi tekrar yazmanız gerekiyor. Bunun için ilkokulda en yakın arkadaşınızın kim, tipinin nasıl olduğunu hatırlamanız gerekiyor. Tabi sınıfın düzenini ve görüntüsünü de… Ayrıca sınıfınızın penceresinden neler göründüğünüzü de hayalinizde canlandırmaya çalışın. Her anınızın ve size hissettirdiği duyguların, siz istemeden aklınızdan ve ruhunuzdan çıkmaması dileğiyle…
- ÖFKELİ ÇOCUKLAR VE KONTROL EDİLMEYİ BEKLEYEN ÖFKELERİ!
Öfke deyince akla gelen ilk şey olumsuz düşünceler olacaktır hiç şüphesiz. Bu duygunun nedenini anlamak için doğru soruları sorduğunuz sürece kontrol edilemeyen, başa çıkılması imkansız, anlaşılması güç bir davranış olmaktan çıkacak ve sizin otoritenize teslim olacaktır. Esas önemli olan, zihninizdeki öfke duygusu gerçekten teslim olmalı mı, yoksa aslında zaman zaman bu duygu sayesinde kendinizi koruduğunuz ve savunduğunuz durumlarla karşılaştınız mı? Eğer gerçekten hayat kalitenizi düşürmüyor ve sosyal ilişkilerinize zarar vermiyor ise siz öfkenizi yönetebilen gruptasınız. Tebrikler! Bu ay, öfkeyi gösterme biçimini aileden ve sosyal çevresinden öğrenen çocukların öfkeli davranışlarına nasıl yaklaşmamız gerektiğinden ve birkaç sonuç odaklı tekniklerden bahsedeceğim. Bir düşünün: Toplum olarak gösterebildiğimiz en kolay negatif duygu hangisi? Trafikte, yenilgiye tahammülümüzün olmadığı tartışmalarda, maçlarda… Öfke! Çocuk da haliyle öfkeyi kolayca alır ve günlük hayatında çekinmeden sergiler. Üzerine düşünmez, bana zararı nedir, sonuçları nelerdir diye… Hatta birçoğu ergenlik dönemine kadar duygularını ayırt ve tarif edemeyebilir. Bunun en önemli sebeplerinden biri, öfke duygusunun altında barınan farklı duygulardır. Örneğin, hayal kırıklığı, kırgınlık, yetersizlik vb. duygular çocuğu direkt öfkeli olmaya itebilir. Ebeveyn olarak yapacağınız ilk şey çocuğunuzun sergilediği öfkenin altında yatan esas duyguyu anlamaya çalışmak ve çocuğa geri bildirim vermek! Örneğin: “Şuan öfkelisin anlıyorum ama öfkeden daha çok üzüldüğünü görüyorum.”, “Senin yerinde ben olsam, ben de sinirlenirdim çünkü hayal kırıklığına uğradın. Beklediğin sonuç bu değildi!” Bu yansıtmaların faydasını uzun vadede, çocuğunuzun olaylara verdiği tepkilerde göreceksiniz. ÇOCUĞUNUZA ÖFKESİNİ YÖNETMEYİ 5 ADIMDA ÖĞRETİN! Birine zarar vermenin hiçbir zaman kabul edilebilir bir yanı olmadığını kendine hatırlat! Üç kez derin nefes al ve yavaşça 10’dan geriye doğru say! Duygularını gözden geçir ve “Ne yaparsam ne olur?” sesli düşün! Bir yetişkinden destek al! Destek çok kıymetlidir. Neden sinirlendim? Daha önce öfkelenmem bir işe yaradı mı? Düşün ve yaz! #öfke#psikoloji#gönül ersoy salcıoğlu
- Dil Gelişimi
Eğitimde ve Dilde Gelişme Gecikmeleri Dil gelişimi kavramı, tarih boyunca incelenmiş ve araştırmalarla desteklenmiştir. Bu araştırmalarda, genetik faktör, fizyoloji, fiziksel ve ruhsal durum, anne-bebek etkileşimi ve sosyal çevre, cinsiyet, aile yapısı ve iki dillilik, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik etkenler gibi dil gelişimini etkileyen faktörler ele alınmıştır. Bu yazıda, dil gelişiminin bu faktörleri üzerinde durmak yerine; bozukluk sayılmayan olası stresler karşısında zekaya bağlı olmayan konuşma bozuklukları ile ilgili olarak rastladığımız durumlar hakkında ilerleyeceğiz. Çocukların başkalarıyla ilişki kurmak konusundaki istekleri genellikle konuşmayı öğrenebilmeleri için dürtü oluşturur ve dilleri gelişir. Bazı çocuklar normal bir zeka düzeyinde olmakla birlikte, bir ya da daha çok özel işlevini etkileyen gelişme geriliğinden yakınırlar. Bu gelişme bozukluğu, özellikle konuşma alanında görülür. Hareketleri ve sosyal davranışları epeyce olgunlaştığı sıralarda bile sessiz harfleri yanlış söylerler ve bebeksi konuşma biçimini sürdürürler. Çocuk, bazı sözcükleri geç öğrenebilir, üç yaşından önce bilinçli olarak konuşmaya başlarken, yedi sekiz yaşına kadar “t”, “s” ve “v” harflerini söyleyemezler. Bu, hafif konuşma bozukluğu olarak literatüre geçmiştir. Esas tehlike, hiçbir çaba harcamadan normalde öğrenebilecekken, sabırsız ve tahammülsüz ebeveynlerin “düzgün konuşması” için çocuklarını, bilinçli olarak zorlamalarıyla ortaya çıkar. Çocuklar akıllıca konuşabilme yeteneğini kazanamazlarsa öfkelenirler. Normal durumlarda biriyle iletişime geçerken, paylaşımda bulunurken karşı tarafın sizi kolayca anlayabildiğini bilirsiniz. Bunun vermiş olduğu rahatlıkla iletişiminiz devam eder ve sağlıklı bir şekilde dilediğinizde sonlandırabilirsiniz. Çünkü iletişimde kişinin kendini anlatması, en az karşı tarafın sizi anlaması kadar önemlidir. Şimdi, kelime haznesi gelişmemiş, sesleri doğru çıkaramayan ve henüz soyut döneme geçememiş bir çocuk düşünün. Kendini anlatmak isteyen, duyguları en üst seviyede yaşayan ancak bir türlü bunu başaramayan bir çocuk… Tam da “kendi”ni ispat edeceği, fikirleriyle var olduğunu göstereceği bir dönemde bu çocuğun içinde barındırdığı yeni ve öfke dolu duyguları tahmin edebilirsiniz. Bu arada ebeveynleri, bu durumu onaylamadıklarını belirtirlerse çocuğun konuşmayı öğrenmesi daha da zorlaşır. Anksiyetenin üstesinden gelebilmesi için savunma mekanizmaları geliştirmesine yol açılabilir. Bu gibi durumlarda çocuklar daha öfkeli davranırlar ve davranış bozukluklarına tepki gösterirler. Böylece, klinik tablo daha da karmaşıklaşır. Konuşmada, eğer gelişmeye bağlı ağır bozukluklara rastlanırsa, ki bu enderdir, bu durumda kesin tanı koyulması gereklidir. Gecikme, tembellik değildir. Çocuklarda okuma ve yazmaya yol açan bozukluklar olmadığı sürece öğretmenler, ebeveynler ve çocukların kendisi dahi bu gecikmeyi tembelliğe bağlarlar. Bu şekilde etiketlenen çocuklar cesaretlerini yitirirler ve öğrenme dürtüleri zayıflar. Okuma ve yazma, eğitimin temelini oluşturduğundan, bu bilgileri zamanında almayan çocuklara “geri kalmış” rolü giydirilir. Ancak bilinmelidir ki, bu çocukların daha özenli bir yardıma gereksinimleri vardır. Her şeyden önce, özgüvenlerini ve öğrenme isteklerini koruyabilmeleri için eksiklerinin çıkarılması ve buna yönelik bir çalışma programı, aktivite listesi çıkarılması gerekir. Eski zamanlara baktığımızda, kendi çocukluk dönemlerinizi düşündüğünüzde sistemin böyle olmadığını, size zamanında kimsenin yardım etmediğini, kendinizin çalıştığını söyleyebilirsiniz. Bu düşünceyle birlikte çocuğa verilen tembel etiketi ebeveynlere göre, “Biz pes ettik, artık başarı ya da başarısızlık çocuğun elinde.” şeklinde çevrilebilir. Ancak, günümüzde teknolojinin ve bilimin de ilerlemesiyle, ne ders konuları aynıdır, ne de çocuğun bilişsel beceri ve kapasitesi… Daha sosyal ve interaktif bir toplumun içinde eğitilen çocuklar, yine daha fazla ilgi ve çabaya ihtiyaç duyacaklardır. Önerilen Kitaplar: Duy, İşit, Dinle, Anla: İşitsel Kavramayı Geliştirme El Kitabı – Dil Becerileri Serisi Problem Çocuklar – Dr. Sula Wolff Başarıya Götüren Aile – Doğan Cüceloğlu Çocukluğa Geçiş Sorunlarına Mucize Çözümler – Tracy Hogg & Melinda Blau Kesintisiz Öğrenme – Mümin Sekman Çocukta Oyunla Tedavi – Hans Zulliger
- Neden Kaygılı Düşünceler İçine Giriyoruz?
Her insan mutlu olmak ve değerleri için yaşar fakat her insanın dünyaya bakış açısı aynı değildir. Dünyaya olan bakışınızı bir güneş gözlüğü gibi düşünelim. Gözlüklerinizin camları mavi ise mavi, sarı ise sarı, siyah ise siyah görürsünüz çevrenizdeki her şeyi. Yani takmış olduğunuz gözlük aslında sizin bakış açınızdır, kişiliğinizi oluşturan şemalarınızdır. Şemalar aslında sizin ihtiyaç duyduğunuz şeylere ulaşabilmek için zihninizin geliştirdiği düşünsel/duygusal yapılardır. Sevilmek gibi, kabul görmek gibi. Ve her insanın bakış açısı, şemaları farklıdır. Yani sizin dünyaya sarı gözlükle bakmanız ve sarı görmeniz herkesin sarı göreceği anlamına gelmez. Bundan dolayı başkalarının sorunları hakkında bunda ne var bu kadar üzülecek gibi tepkiler vermeniz de doğru değildir.Basit bir örnek verecek olursak, iki kişi panik atak yaşarken, biri o seviyeye gelmiyorken, diğerinin zihninin derinlerinde, ‘her an tıbbi bir felaket yaşayabilirim’ inancını taşımasıdır.Bu inancını kişiliğine işlemiş bir düzeyde taşıyan kişi, bedeninden gelen sinyallere karşı çok duyarlı olur ve sık sık endişe sorunu yaşar. Başka bir örnek verecek olursak, iki kişinin aynı sınava girdiğini ve her ikisinin de aynı düşük notu aldığını düşünelim .Bunlardan birisi çok kötü bir not aldım, çok başarısızım, tüm olumsuzluklar beni buluyor.Hayatım hep böyle başarısız olarak geçecek düşüncelerine sahipken diğeri, kötü bir not aldım fakat bu demek değildir ki, hep başarısız olacağım. Bir sonraki sınava daha iyi hazırlanacağım ve çok daha iyi bir not alacağım. İşte her iki kişinin de başarısızlığı farklı açılardan yorumladıklarını görebiliriz. Olumsuz düşünceler kişide kaygı yaratırken aslında bu kaygılar bize olaylar hakkında sinyaller verirler ve bizler bu kaygı yaratan düşüncelerden, durumlardan kaçmak, söndürmek isteriz. Her düşünceyi fazlasıyla ciddiye alıyoruz ve eğer bu düşüncemiz olumsuz ve bizi yargılayan bir düşünce ise düşüncenin bize söylemiş olduğu gibi davranıyor ve kaygımızı arttırıyoruz.Bazen düşüncelere dokunmamak ,müdahale etmemek gerekir.Uzaktan düşünceleri sakince izlemek gerekir.Aslında olumsuz olan bu düşüncelere müdahale etmemiz, düşüncenin kapanına sıkışmaktan başka bir şey değildir.
- Değerlerinizin farkına varın, özgürleşin!
Bakmak ile görmek arasındaki ince çizgiden bahsetmek istiyorum.. Odanızın camının tam karşısındaki ağacı sorsam size? Bazılarından hangi ağaç sorusunu duyar gibiyim. Tam oradaki ağaç evet sizin odanızın manzarası olan o “ağaç”.İşte tüm mesele buydu.. Bakıyorduk ama göremiyorduk. Çünkü bakmış olmak için bakıyorduk, otomatik pilottaydık ve onun yapraklarından renginden bir haberdik, çünkü fark etmedik etmiyorduk..Belki de yakından bakıyorduk ondan zor oluyordu. Aslında baktığınız her neyse nereden baktığınız ile nasıl gördüğünüzü de anlatıyordu. Şimdi elinize bir kağıt alın, ve o kağıdı yavaş yavaş yüzünüze yaklaştırın sonrasında öyle bir yaklaştırın ki gözlerinizi yüzünüzü kapatacak şekilde olsun.Şimdi ne mi oldu? Şimdi tam da burada herşeye kendinizi kapattınız. Şu an sizin için hayatı anlamlı kılan “değerlerinizi” bir düşünün. Duygularınızı , düşüncelerinize, davranışlarınıza olduğunuz yerden bakın. Ve şimdi yüzünüzü kapattığınız o kağıdı yavaş yavaş yüzünüzden çekin, ve bir daha bakın. Hayatınızdaki cevapsız sorulara anlamlandıramadığınız durumlara bakın onları fark edin. Onları görün ve izleyin. Anlayarak bakmaya ve görmeye devam edin.Değerlerinizin farkında olmayı fark edin , özgürleşin.
















