Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- PNÖMOTORAKS
Akciğerler ile göğüs kafesi arasında potansiyel bir boşluk vardır. Göğüs kafesi aktif hareket ederken serbest akciğerler bu harekete uyar. Akciğerde herhangi bir hasar sonrası veya göğüs kafesinde bir açılma sonrası bu boşluğa hava birikmesine ve akciğerin sönmesine Pnömotoraks denir. Normalde göğüs içi basınç dış atmosferden daha düşük, karın içi basıncı ise daha fazladır. Şöyle ki, göğüs kafesine delici kesici bir aletle yaralanma olursa atmosferden içeriye hava girer oysaki karın bölgesine yaralanma olursa karın içi organları dışarı doğru çıkmaya çalışır. Pnömotoraks sebeplerine göre üçe ayrılır: 1. Primer spontan (kendiliğinde gelişen) pnömotoraks Herhangi bir çarpma, düşme, kaza hikâyesi ya da bir akciğer hastalığı olmayan kişilerde, akciğerdeki küçük hava keseciklerinin (bül) patlaması ile olur. Büller, genelde uzun boylu, dar göğüs kafesli, genç erkeklerde görülür. Hava basıncı değişimleri bül patlamasını tetikler. Ailesel yatkınlık olabilir, sigara içenlerde biraz daha fazla görülebilir ve bulgular daha şiddetlidir. 2. Sekonder Spontan Pnömotoraks Altta yatan akciğer hastalığı vardır. KOAH ve amfizem %40-60 arasında en sık görülen nedendir. Bunun dışında enfeksiyon hastalıkları, romatizmal hastalıklar, kanser veya tüberküloz gibi nedenlerle de gelişebilir. 3. Spontan olmayan pnömotoraks Pnömotoraks gelişmesi için bir sebep vardır ve genelde normal akciğer yapısındadır. Trafik kazası, silah veya bıçak yaralanması, patlama, ezilme gibi travmaya bağlı olarak akciğerde hasar oluşur ve söner. Bazıları kırılan kaburganın batması ile gelişebileceği gibi bazen kırılma olmadan, ani darbe veya dalgıçların tüple dalışları sonrası gibi basınç değişiklikleri ile de meydana gelebilir. Akciğerden veya akciğer zarından iğne biyopsisi, akciğerden sıvı boşaltma, büyük damarlara kateter takılması sırasında, Laparoskopik cerrahi, solunum cihazı gibi tıbbi girişimler sırasında da pnömotoraks gelişebilir. Belirtiler ve bulgular: Tipik belirtiler ani başlangıçlı göğüs ağrısı ve nefes darlığıdır. Primer spontan pnömotoraks genelde hasta istirahatta iken gelişir. Normal akciğer filmi büyük oranda tanı koydurucudur. Gerekli durumlarda çekilen tomografi ile hem pnömotoraksın tam boyutu hem de altta yatan sebebi hakkında değerli fikirler verir. Tedavi opsiyonlar: Bazı pnömotorakslar takip ile gerileyebilecek kadar azdır ancak bazen de giderek artan basınçlı tansiyon pnömotoraks şeklindedir ve kısa sürede tanınıp tedavi edilmezse ölümcüldür. Tedavi şekli pnömotoraksın miktarına ve hastanın durumuna bakarak karar verilmelidir. Gözlem: Özellikle küçük sınırlı pnömotoraksta ve nefes darlığı olmayan hastalarda uygulanır. Hava göğüs boşluğundan yavaş yavaş emilir. Burundan oksijen desteği emilimi 3-4 kat artırır. Bu hastaların, 24-48 saat yatırılıp, pnömotoraks alanı tam emilene kadar muayene ve filmle kontrol edilmeleri önerilmektedir. Küçük çaplı kateterler: uyuşturularak yerleştirilen ince plastik kateter sistemi ve tek taraflı çalışan valf ile boşaltılır. Evde takibe uygun bir sistemdir. Tüp takılması: standart tedavi şeklidir. Uyuşturularak göğüs boşluğuna bir kateter yerleştirilir, dışarıdaki ucu suyun altında bırakılır. Böylelikle her öksürünce dışarı hava çıkar ancak nefes alınca geri gelemez. Cerrahi tedavi: tüp takılmasına rağmen 7 günden uzun süren eden hava kaçağı ve açılmayan akciğer, eşlik eden ve kanama, tekrarlayan pnömotoraks, sağlık merkezine uzakta oturan, tekrarlarsa yetişemeyecek hastalarda veya pilot, dalgıç veya gemici gibi sık sık basınç değişikliği yaşayan hastalarda ameliyat seçeneği gündeme gelir. İki türlü ameliyat vardır, kapalı ve açık cerrahi. Kapalı ameliyat (VATS): Cerrahi travmanın en az olması, ameliyat sonrası ağrının ve fonksiyon kaybının az olması, hastanede yatış süresinin kısalması, kozmetik üstünlük, aktif işe dönüş süresinin kısa olması, daha az kan kaybı kapalı ameliyatın avantajlarıdır. Açık ameliyatta ise özellikle altta yatan akciğer hastalığı olan hastalarda daha geniş bir alan değerlendirileceği için açık cerrahi seçilmelidir. VATS' tan daha az tekrarlama oranı vardır. Plörodezis (zarları yapıştırma): Akciğer zarlarının arasına çeşitli maddeler vererek akciğeri göğüs kafesine yapıştırmak ve havanın toplanacağı yeri kapatarak pnömotoraksın tekrarını önlemek için kullanılabilecek ek bir yöntemdir.
- balgamda kan (hemoptzi)
Hemoptizi, akciğerin kendisinden veya bronşlardan (hava yolları) kaynaklanan kanın balgamla çıkarılmasıdır. Geçen yüzyılın ortalarına kadar tedavisi mümkün olmayan ince hastalığı (tüberküloz) çağrıştırdığı için insanlar arasında telaşa yol açar. Kan tükürme, balgamla karışık kan çıkarmadan, hayatı tehdit edebilecek ve yoğun bakım takibi gerektirebilecek kadar aşırı (masif) şekilde olabilir. 24 saatte çıkan kanın miktarına göre masif olmayan ve masif hemoptizi olarak ayrılır. Tüm hemoptizilerin yüzde bir ila beşini oluşturan masif hemoptizi 24 saatte 600 ml üzerinde olan kanamalar veya akciğerden hava girmesini ileri derecede bozan ciddi kanamalar olarak tanımlanır. Ancak kişiler genellikle kanın bir kısmını öksürükle çıkartır iken, çoğunu yutar. MEKANİZMA Akciğerlere kan iki sistemden gelir; bronşları besleyen yüksek basınçlı (bronşiyal) kan ve sağ kalpten düşük basınçlı (pulmoner) kan. Hemoptizi %90-95 oranında bronşiyal arter kökenlidir. Pulmoner dolaşım kaynaklı kanama nadirdir (%5-10) ve genellikle kronik iltihap sonucu olur. AYRIM: Kan varlığı gözle görüldükten sonra hemoptizi, yalancı hemoptizi ve kan kusma arasında ayrım yapmak gereklidir. Hastaların kanı kusma sonrası mı öksürme sonrası mı çıkardığı, balgamda mı tükürükte mi görüldüğü dikkatlice irdelenmelidir. Hastanın yaşı, beslenme durumu, ek hastalıkları ve kullandığı ilaçlar tanıda yardımcıdır. Akciğerden gelen kan, tipik olarak öksürüğe neden olur. Öte yandan bir burun kanaması öyküsü veya öksürük olmadan kanın çıkarılması üst solunum yolu hastalıklarını düşündürür. NEDENLERİ: Akut veya kronik bronşit, zatürree, tüberküloz ve akciğer kanseri masif hemoptizi en sık nedenleridir. Ancak nedenler toplumdan topluma göre farklılık gösterir. Örneğin Amerika'da akciğer kanseri ve kronik akciğer hastalıklarına bağlı masif Hemoptzi daha sık görülmekte iken, gelişmekte olan ülkelerde en sık sebep tüberkülozdur. Gene de tüm dünyada hemoptizin en yaygın nedenleri akut ve kronik bronşit, akciğer enfeksiyonudur ve hastaların % 60 ila 70'ini oluşturur. Enfeksiyon, bronşlarda yüzeysel kan damarlarını tahriş ederek kanamaya neden olur. Tüberküloz ve akciğer kanseri çok daha az oranda görülür. Travma, kalp kapağı hastalıkları, akciğer embolisi ve kanamaya yatkınlık daha nadir olmakla birlikte başka olası nedenlerdir. Çocuklarda hemoptizin başlıca nedeni alt solunum yolu enfeksiyonudur. Dört yaşından küçük çocuklarda ikinci sıradaki sebep havayoluna kaçırılan cisimlerdir ve mutlaka akla gelmelidir.. TEŞHİS: Detaylı hikâye alma ve muayene çok önemlidir ve dikkatle yapılmalıdır. Fizik muayenede hızla kalp ve akciğerlerin durumu ve yoğun bakım gereksinimi olup olmadığını karar vererek başlamalıdır. Tansiyon durumu, kanama miktarı, hastanın ek hastalıkları olması, oksijenin yeterli olmaması yüksek riskli olarak değerlendirilip yoğun bakım ünitesine kabul edilir. Hemoptizi olan tüm hastalar için akciğer filmi ile başlamak tavsiye edilir. Filmde şüpheli bulgular ile tekrarlayan hemoptizi veya kanser için risk faktörleri varsa bilgisayarlı tomografi ön plana çıkar. Bronkoskopi; teşhiste çok değerli bir yöntemdir. Kanama yeri %40-90 oranında belirlenebilmektedir. Ayrıca eş zamanlı olarak, hava yolunun kanama ve artıklarından temizlenmesi gerekirse çeşitli yöntemlerle durdurulması sağlanır. Anjiografi eğer hasta, kanamaya devam etmekte ve kanama yeri halen bulunamadı ise sonraki seçenek arteriografi olmalıdır. Böylelikle hem tanı koyulabilecek hem de tedavi imkanı doğacaktır. Kanamanın odağının %90~95 oranında bronşial dolaşımdan olduğu için önce bronşial arteriografi uygulanır. TEDAVİ Tedavide amaç öncelikle kişinin kendi kanında boğulmasından koruma, daha sonra da kanama yerini bularak uygun tedaviyi seçerek kanamayı durdurmaktır. Masif Hemoptizili hastalar, öncelikle yoğun bakım ünitesine alınmalı; durumları monitorize edilmeli ve ne kadar kan kaybettikleri değerlendirilmelidir. Hastalar üç basamaklı değerlendirmeye alınmalıdır; (1) hava yolunun devamlılığı ve korunması, hastanın stabilizasyonu, (2) kanamanın kaynağının belirlenmesi, (3) özgül tedavinin uygulanması. Başlıca tedavi seçenekleri ise; a-) İlaç tedavisi, destek tedavi yatak istirahatı ve sakinleştirme ile tahriş edici öksürüğün durdurulması ile başlanır. Hasta birden fazla alandan kanıyor, genel durumu bozuk ve cerrahi tedaviyi reddediyor ise, iki taraflı, yaygın, ameliyat edilemeyecek akciğer hastalığı varsa ilaç tedavisi ile devam edilir. Altta yatan hastalıklar, ilaç aşırı alımı, kanama bozukluğu, enfeksiyon vb. ilaç tedavisi başarılı olur. Hastayı istikrarlı hale getirmek için zaman kazandırır. b-) bronkoskopi ile kontrol; hem kanamanın lokalizasyonunu belirlemede yardımcı olur iken, hem de buzlu serum veya kanama durdurucu ilaçların uygulanmasına fırsat verir. Bronkoskopi ile görülen kanamalar lazer, elektrokoter veya argon plazma yardımıyla da kontrol altına alınabilir. c-) Bronşiyal atardamarın tıkanması: anjiografik olarak kanama kaynağının saptanmasının ardından yapılan tıkayıcı tedavinin etkin ve güvenli bir tedavi seçeneğidir. Masif hemoptizinin,%73 ila %98 oranında akut kontrolü sağlanabilir. İşlemin en önemli komplikasyonu omurilik arterinin tıkanmasıdır. Seçici anjiyografi yapıldığı zaman bu olasılık azalmaktadır. d-) Cerrahi tedavi; herhangi bir nedenle bronşiyal atardamar tıkanması uygulanamıyorsa veya bu tedaviye rağmen kanama devam ediyor ise, kanama miktarı >600ml ve medikal tedaviye yanıt vermiyor ise, cerrahi tedavi gereklidir. Lezyon lokalize edilebilmişse ve hasta cerrahi için yeterli kalp-akciğer kapasitesine sahip ise cerrahi uygulanabilir. Nefes borusu, kalp ve büyük damarlara yapışan ve ayrılamayacak akciğer kanseri varlığında, aktif tüberküloz, kistik fibrozis, çok odaklı bronşiektazi ve yaygın akciğer hastalığı olan hastalarda ve kötü kalp-akciğer rezerve sahip olgularda ise cerrahiden kaçınılmalıdır. Cerrahiye uygun hastalarda; akciğer rezeksiyonları veya kanayan kısma çeşitli uygulamalar yapılabilir. Hastanın kliniğini kanama miktarından çok aspire edilen kan miktarı belirlemektedir. Genellikle ölüm nedeni hipovolemi değil, asfiksidir. Asfiksi (anatomik ölü boşluğun kanla dolması) için ise yaklaşık olarak 150 ml kanama yeterli olabilmektedir. Ayrıca mortaliteyi belirleyen diğer ana nedenler kanama miktarı ve etiyolojidir. Örneğin 24 saatte 1000 ml'den fazla kanama durumunda mortalitenin %80'e çıktığı belirtilmektedir.
- El Terlemesi kaderiniz Değildir !
Ellerinde avuç içlerinde aşırı terleme olanlar sosyal ortamlara girmekten kaçınırlar. Zamanla sosyal fobi gelişir. Çizim, ince işçilik gerektiren mesleklerden kaçınırlar. El terlemesinde tedavi mümkündür.
- “Koltuk altı ve el terlemeleri tamamen kesiliyor”
"Ameliyatın süresi 20 dakika sürmektedir,hastalarımız ertesi gün normal hayatlarına geri dönüyorlar" Terleme sıkıntılarını ETS Kılips yöntemi ile Sempotekteme ameliyatı ile hallediyoruz. Uyuması ve uyutulması ile toplamda 40 dakika süren bir ameliyat. Asıl bu ameliyatın süresi 20 dakika sürmektedir. Hastalarımız koltuk altı, yüz ve el terleme şikayeti ile bize baş vuruyorlar. Hastanın herhangi bir hastalığı yoksa sempotekteme ameliyatını öneriyoruz. Ameliyat öncesinde terlemeyi önleyecek bir takım kontroller yapılıyor. Hasta da bir sıkıntı yoksa eğer hastamıza ETS Klips Sempotektemi ameliyatı öneriyoruz. “Koltuk altı ve el terlemeleri tamamen kesiliyor” Klips koyarak hastalarda refleks terleme şikayetini yok etmektir. Bizim hastalarımızda düşük bir şekilde terleme şikayeti oluyor. Koltuk altı ve el terlemesi olan hastalarımızda oraya giden siniri kapatmış oluyoruz. Kapatmaya bağlı olarak koltuk altı tamamen terlemesi kesiliyor. Elde terleme varsa oda tamamen kesiliyor. Bu hastalar tamamen terleme şikayetinden kurtulmuş oluyorlar. Ameliyattan sonra bir gece hastamız hastanemizde yatıyor. Hastalarımız ertesi gün normal hayatlarına geri dönüyorlar. Terleme şikayetini ortadan kaldırdığı için etkili bir ameliyat.
- Kansere Bıçak Değmez Algısı Yanlış
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Tayfun Kermenli, Akciğer kanserine yol açan en önemli etkenin sigara olduğunu belirterek, hastaların kafalarında 'Kansere bıçak değmez, ameliyat olmaz' gibi yanlış bir algı oluştuğunu, bunun kırılması gerektiğini söyledi. Akciğer kanserine yol açan etkenlerin %90’ının sigara kullanımından kaynaklandığını söyleyen Medical Park Elazığ Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Tayfun Kermenli, erken teşhis ve kapalı yöntem ameliyatlarla tedavilerin mümkün olabileceğini söyledi. Kermenli, “Tomografi sonrasında kitlenin bulunduğu yere göre bronkoskopi veya farklı yöntemlerle biyopsi yapıyoruz ve sonuca ulaşıyoruz. Patoloji sonucunda ameliyata uygun bir hastalık gelirse hastanın ameliyatını planlıyoruz. Ameliyat olabilen hasta şansı yüzde 20 civarındadır. Akciğer kanseri tanısı konulup ameliyat şansı verdiğimiz hastalardan ancak 5'te biri ameliyat olabiliyor. Aslında bu da bizim için değerlidir” dedi. “AKCİĞER KANSERİ VAKALARDA KAPALI AMELİYATI DAHA FAZLA KULLANMAYA ÇALIŞIYORUZ” Op. Dr. Kermenli, “Akciğer kanseri denildiğinde genellikle hastaların kafalarında 'Bıçak değmez, ameliyat olmaz' diye yanlış bir algı oluşmuş. Bunu kırmamız gerekiyor. Özellikle hastanemizde akciğer kanseri vakalarda kapalı ameliyatı daha fazla kullanmaya çalışıyoruz. Kapalı ameliyatın avantajı, hem hızlı iyileşme sağlıyor hem de hastalarımızın ağrısı daha az olduğu için daha uzun dönemde kansere karşı gelişecek olan tedavi seçeneklerinde daha rahat kullanabiliyoruz” şeklinde konuştu. “KAPALI AMELİYATLARDA HASTA DAHA ÇABUK İYİLEŞİYOR” Dr. Kermenli, sözlerini şöyle tamamladı: “Açık ameliyatlarda maalesef hastaların iyileşme süreci çok uzayabiliyor. Ancak kapalı ameliyatlarda bunu görmüyoruz, hasta daha çabuk iyileşiyor. Ameliyat sırasında görüş mesafemiz ve açımız daha fazla olduğu için daha rahat cerrahi işlem yapabiliyoruz. Bunların dışında özellikle kesi, insizyon (kesi) hattı az olduğu için hastanın cildinde daha az hasar bırakıyor ve iyileşme süreci daha çabuk oluyor. Özellikle artık teknolojinin gelişmesi ile birlikte akciğer kesmek veya dikmek konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamadan özel aletlerle bunları yapabiliyoruz. Hastanemizde mevcut olan tüm imkanlarla birlikte özellikle akciğer kanser ameliyatlarında kapalı yöntemi kullanıyoruz. Bu hastaların daha çabuk iyileşmesi, hayata alışması ve gerekiyorsa eğer kemoterapiye bir an önce başlayabilmeleri için bu ameliyatları tercih etmelerini tavsiye ediyoruz”
- Böbrek taşı nedir?
Böbrek taşı, tıpta "nefrolitiazis" ya da, "ürolitiazis" olarak bilinen, böbreklerde biriken küçük ve sert mineral tortularıdır. Taşlar mineral ve asit tuzlarından meydana gelir. İdrarda bulunan mineraller yoğunlaşarak kristaller halinde çöker ve zaman içerisinde büyüyerek böbrek taşını meydana getirir. İdrar normalde kristallerin bir araya gelip büyümesini baskılayan kimyasallar içerir. Eğer kristaller yeterince küçük ise idrar kanalından tıkanıklık yapmadan geçecek ve fark edilmeden vücuttan atılacaktır. Ancak bu kristaller bir araya gelerek büyür ve taş oluşur ise doğal yolar ile vücuttan atılamazlar ve böbreklerden mesaneye kadar idrar yolunun herhangi bir bölgesi etkileyebilirler. Neden böbrek taşı oluşur? Böbrek taşlarının bilinen tek bir sebebi yoktur. Pek çok faktör böbrek taşı oluşum riskini arttırabilir. Böbrek taşı oluşumuna eğilim yaratan bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Yaş: Orta yaş gurubunda daha sık rastlanır. Aile öyküsü: Ailenizde böbrek taşı öyküsü olan birisi var ise taş oluşum riskiniz artar. Daha önceden taş hastalığı geçirmiş iseniz tekrarlama riski yüksektir. Dehidratasyon (vücudun susuz kalması hali): Günlük sıvı tüketiminiz yetersiz ise böbrek taşı riskiniz artar. Sıcak iklim kuşağında yaşıyorsanız ve terleme ile kaybedilen sıvı miktarı fazla ve takviye edilmiyor ise, özellikle yaz aylarında, taş oluşum riskiniz yüksektir. Azalan idrar miktarıyla birlikte taş oluşum riski de artacaktır. Diyet: Proteinden zengin, fazla tuzlu ve şekerli gıdaların tüketimi riski arttırır. Özellikle fazla tuzlu beslenme idrarda atılan kalsiyum miktarını ve taş riskini arttırır. Obezite: Yüksek vücut kitle indeksi, artmış bel çevresi ve kilo alımı artmış böbrek taşı riski ile ilişkilidir. Sindirim sistemi hastalıkları ve cerrahileri: Mide ve barsak cerrahileri, enflamtuvar barsak hastalıkları (Chron hastalığı, Ülseratif kolit) ya da uzun süren ishal kalsiyum ve su emilimini olumsuz etkiler ve taş oluşum riskini arttırır. Fiziksel aktivite düzeyi: Hareketsiz hayat tarzı ve yoğun egzersiz sonrası terleme ile kaybedilen sıvını yeterince takviye edilmemesi riski arttırır. Diğer tıbbi durumlar: Renal tübüler asidoz, sistinüri, hiperparatiroidizm, böbreğin bazı kistik hastalıkları, böbreklerde doğumsal şekil bozukluları, bazı ilaçlar ve idrar yolu enfeksiyonları taş riskini arttırır. Böbrek taşı olan kişilerin %90’ından fazlasında kan ya da idrar analizlerinde böbrek taşı oluşum eğilimini arttıran biyokimyasal anormallikler saptanır. Ne tür biyokimyasal anormallikler böbrek taşına neden olur? Kanda ve idrarda tespit edilen biyokimyasal anormallikler böbrekte oluşan taşın türü ile ilişkilidir. Böbrek taşının türünü bilmek düzenlenecek tedavi ve taşın tekrar oluşumunun önlenmesi açısından önemlidir. En sık görülen dört taş türü ve yol açan biyokimyasal anormallikler aşağıdaki gibidir; Kalsiyum Taşları: Çoğu böbrek taşı kalsiyum taşıdır (özellikle kalsiyum okzalat). Bu hastalarda idrarda yüksek kalsiyum, oksalat, ürat ya da düşük sitrat seviyeleri saptanır. Fazla tuz tüketimi idrarda kalsiyum miktarının artmasına neden olur. Kalsiyum metabolizmasını kontrol eden parathormon düzeyindeki artış böbrek taşı ile sonuçlanır. Okzalat besinlerde doğal olarak bulunur, yemişler ve çikolata gibi besinlerde, sebze ve meyvelerde yüksek miktarda mevcuttur. Karaciğer de okzalat üretir. Besinlerle alım, yüksek doz D vitamini tüketimi, mide ve barsak cerrahileri, pek çok metabolik bozukluk idrardaki kalsiyom ve okzalat yoğunluğunu arttırabilir. Kalsiyum taşları kalsiyum fosfat şeklinde de karşımıza çıkabilir. Süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi taş oluşum riskini arttırmaz. Struvit Taşları: Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarından kaynaklanır. Enfeksiyona yol açan bakterinin yarattığı idrar biyokimyasındaki değişim taş oluşumu ile sonuçlanır. Çok kısa sürede büyür ve çok büyük boyutlara ulaşabilir. Bazen bulgu vermezler. Ürik Asit Taşları: Sıvı tüketimi yetersiz ya da sıvı kaybı fazla; proteinden zengin beslenen kişilerde sık görülür. Bazı genetik faktörler de ürik asit taşı olumum riskini arttırır. Sistin Taşları: Sistin adı verilen kimyasalın kandan temizlenemediği ve böbreklerden fazla miktarda atıldığı kalıtımsal bir hastalık varlığında ortaya çıkar. Genellikle diğer aile bireylerinde de benzer durum söz konusudur. Böbrek taşı ne tür şikayetlere yol açar? Böbrek taşları böbrek içinde hareket etmediği ve üreter adı verilen, böbrek ve mesaneyi birbirine bağlayan, idrar kanalına düşmedikleri müddetçe şikayete yol açmazlar. Böbrek taşından kaynaklanan ağrı taşın idrar kanalındaki hareketine bağlı olarak yer değiştirebilir ve şiddeti artıp azalabilir. Düşen böbrek taşları oldukça ağrılı olabilir ancak çoğunlukla kalıcı hasara neden olmazlar. Yanlarda ve sırtta, kaburgaların altında şiddetli ağrı Karın alt bölgelerine ve kasığa yayılan ağrı Ataklar halinde gelen ve şiddeti değişkenlik gösteren ağrı İdrar yaparken ağrı ve yanma hissi İdrarda pembe, kırmızı, kahverengi renk değişikliği Bulanık ve kötü kokulu idrar Bulantı, kusma Devamlı idrara çıkma isteği Normalden daha sık idrara çıkma Ateş, titreme (Eğer enfeksiyon gelişmiş ise) İdrar miktarında azalma Ne zaman doktora başvurmak gerekir? Aşağıdaki şikayetleri yaşıyor iseniz vakit kaybetmeden tıbbi yardım alın; Yerinizde duramadığınız ve sizi rahatlatacak bir pozisyon bulamadınız çok şiddetli ağrı varlığında Bulantı ve kusmanın eşlik ettiği ağrı varlığında Ateş ve titremenin eşlik ettiği ağrı durumunda İdrarda kan gördüğünüzde İdrar yapmakta güçlük çekiyor iseniz Böbrek taşı tanısı nasıl koyulur? Eğer doktorunuz böbrek taşından şüpheleniyor ise bazı tanısal testler yapılmasını isteyecektir; Kan Tahlili: Kalsiyum ve ürik asit düzeyleri değerlendirilir. Böbreklerinizin çalışma durumu, varsa başka hastalıkların teşhisi yapılabilir. İdrar Tahlili: İdrarda kanama ve enfeksiyon araştırılmasının yanı sıra 24 saatlik idrar testi yapılarak taş oluşumuna neden olan mineraller ve taş oluşumunu engelleyen maddeler incelenebilir. Radyolojik Görüntüleme Yöntemleri: görüntüleme yöntemleri ile idrar yollarındaki taşlar tespit edilebilir. Bu amaçla; Düz Karın Grafisi: Küçük taşlarda başarı şansı düşüktür Ultrasonografi Bilgisayarlı Tomografi: Altın standart yöntemdir, 3 mm’den küçük taşları bile tespit edebilir İntravenöz Ürografi: Koldaki toplardamar içine zerk edilen özel boya böbreklerden mesaneye doğru geçer ve bu sayede idrar yolları anatomisi ve tıkanıklık yaratan taşlar değerlendirilir. Düz karın grafisi (IVP) ya da bilgisayarlı tomografi (CT Ürografi) kullanılabilir Taş Analizi: Düşen taşların incelenmesi ile taşın türü tespit edilebilir ve önleyici tedavi başlanabilir Böbrek taşları nasıl tedavi edilir? Böbrek taşı tedavisi taşın türü, nedeni, boyutu ve yerleşim yerine göre değişir. Pek çok böbrek taşı girişimsel tedaviler gerektirmez. Tedavi ile 5 mm’nin altındaki taşların yaklaşık %98’i sıvı tüketiminin arttırılması, ağrı kesici ilaçlar ve taşın düşmesini kolaylaştıran bazı tedaviler ile düşürülebilir. Tekrarlayan ağrıya neden olmayan, böbrekte genişleme ve böbrek fonksiyonlarında bozulma yapmayan, 5-10 mm arasındaki taşlar ilaç tedavisi ile takip edilebilir. Eğer bu taşlar 4-6 hafta içinde düşürülemez ise cerrahi müdahale gerekir. Su içmek: Günlük 2-3 litre su tüketimi idrar miktarını ve akımını arttırarak üreter adı verilen idrar kanalını temizleyebilir. Ağrı Kesici İlaçlar: Küçük taşlar düşerken ağrı, idrarda yanma gibi şikayetlere neden olabilir. Anti-enflamatuvar etkinliği olan ağrı kesicilerin kullanımı hem ağrının giderilmesine hem de taşın yarattığı doku ödeminin ve reaksiyonun gerilemesine yardımcı olur. Medikal Tedavi: Alfa bloker ilaçlar olarak bilinen ve iyi huylu prosatat büyümesinde kullanılan ilaçlar üreterde bulunun düz kasların gevşemesini sağlayarak taşın düşmesini kolaylaştırırlar. Kendi kendine düşemeyecek kadar büyük; kanama, böbrek hasarı ve enfeksiyona neden olan böbrek taşlarının daha agresif şekilde tedavi edilmeleri gerekebilir. ESWL (Taş Kırma): Vücut dışından taşa yönlendirilen ses dalgaları şok dalgası adı verilen güçlü titreşimler oluşturarak taşı idrar kanalından dökülebilecek küçük boyutlara parçalar. İşlem 45-60 dakika sürer, orta düzeyde bir ağrıya neden olur. Hastanın tercihine göre sakinleştirici ilaçlar ya da basit bir anestezi altında yapılabilir. İşlemin başarısı taşın boyutu ve yerleşim yerine bağlı olarak değişiklik gösterir. İdrar yolu enfeksiyonu olan, hamile, kanama eğilimi yaratan hastalık ya da ilaç kullanım öyküsü olan, omurgada şekil bozukluğu bulunan, ileri derecede kilolu, aort genişlemesi olan hastalara uygulanamaz. URS / RIRS (Flexible URS): Genel ya da bölgesel anestezi altında yapılır. Üreter adı verilen idrar kanalı ve böbrek içindeki küçük taşların tedavisinde kullanılır. Yaklaşık 2-3 mm çapında ışıklı optik bir sistem ve çalışma kanallarından oluşan bir cihaz yardımıyla uygulanır. Üretra adı verilen dış idrar kanalı ve mesaneden geçilerek üretere ve böbrek içindeki havuzcuklara ulaşılır ve lazer, ultrasonik ya da basınçlı taş kırıcı cihazlar yardımıyla taş kendiliğinden düşebilecek boyuta gelene kadar parçalanır. İşlem bitiminde dokudaki şişmeyi rahatlatması ve iyileşmeyi hızlandırması amacıyla stent yerleştirilebilir. PCNL: Genel anestezi altında yapılır. Böbrek içindeki büyük boyutlu taşların tedavisinde tercih edilen bir yöntemdir. Özel optik sistem ve cihazlar ile sırt bölgesinden yapılan 1 cm’lik bir kesi ile böbreğe ulaşılır ve taş lazer, ultrasonik ve basıçlı taş kırıcı cihazlar ile parçalara ayrılarak vücut dışına alınır. Hastanede kalış süresi1-2 gündür. Paratiroid Cerrahisi: Paratiroid bezleri, boyunda tiroid bezinin dört köşesinde bulunurlar. Bazı kalsiyum fosfat taşları paratiroid bezinin fazla çalışmasından kaynaklanırlar. Bu durumda cerrahi müdahale gerekebilir. Taş oluşumu engellenebilir mi? Taş oluşumunun ve nüksünün önlenmesinde ilk öneri su tüketimidir. Böbrek taşı öyküsü olan hastalar genellikle günlük 2-3 litre su tüketimi önerilir. Yeterli sıvı alımının takibinde idrar miktarı önemlidir. Günlük 2 litre idrar miktarı yeterli sıvı alımını gösterir. Böbrek taşları genetik zeminde gelişen iç ve dış etkenler ile tetiklenen oluşumlar olduğundan dolayı bazı beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri ve öncesinde böbrek taşı olan hastalarda ilaç tedavileri ile taş oluşum ve nüks riski azaltılabilir. Bu amaçla; Günlük yeterli su tüketimi Okzalat içeren besinlerin tüketiminin azaltılması Düşük tuz ve hayvansal protein içeren yiyeceklerin tercih edilmesi Kalsiyumdan zengin besinlerin tüketilmesi ancak kalsiyum içeren beslenme destek ürünlerinin kullanılmaması Bazı taş türlerinde idrar içeriğindeki mineral ve asit miktarının kontrol altına alınması taş oluşumunu önlemede yardımcı olabilir. Bu amaçla bazı ilaçlar kullanılabilir; Kalsiyum Taşları: Bazı idrar söktürücü ilaçlar ve fosfat içeren ilaçlar doktor önerisi ile kullanılabilir. Ürik Asit Taşları: Allopurinol etken maddeli bazı ilaçlar kan ve idrardaki ürik asit miktarını düşürerek idrar pH’sını alkali düzeyde tutmada yardımcı olurlar. Azı durumlarda bu tedavi ürik asit taşlarının erimesini sağlayabilir. Struvit Taşları: Bu tür taşlar tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları ile tetiklendiğinden dolayı düşük dozda uzun süreli antibiyotik tedavileri struvit taşlarının önlenmesinde kullanılabilir. Sistin Taşları: Tedavisi zor olan taş türüdür. Normalde önerilenden daha fazla su tüketimi gerekir. Tek başına su tüketiminin yeterli olmadığı durumlarda idrardaki sistin miktarını kontrol altına alan ilaç tedavileri uygulanabilir. Böbrek taşı hastaları nasıl beslenmelidirler? En sık görülen böbrek taşları beslenme ile ilişkili olan kalsiyum ve ürik asit taşlarıdır. Yeterli su tüketimi böbrek taşlarının oluşumunu engellemek için en etkili yöntemdir. Ayrıca bazı yiyeceklerden kaçınarak böbreklerde taş oluşumu engellenebilir. Bunun için tuz (sodyum) azaltılmalı, et ve alkolü az tüketmeli, oksalat içeren gıdaların tüketimi sınırlanmalıdır. Sodyum: Tavsiye edilen günlük sodyum oranı 2,4 mg’dır (Yaklaşık 1 çay kaşığı). Fazla sodyum tüketimi idrar kalsiyum düzeyini yükselterek böbrek taşı riskini arttırır. Böbrek taşı hastaları patates cipsi, hamburger, dondurulmuş hazır gıdalar, işlenmiş gıdalar, tuzlu atıştırmalıklar, tuzlu peynirler, hazır çorbalar, şarküteri ürünleri, tuzlu yemişler gibi yüksek sodyum içerikli konserve ve hazır gıdaları tüketmemelidirler. Oksalat: Çilek, ıspanak, çikolata ve çikolatalı içecekler yemişler, çay, kahve, koyu renkli biralar, soya sosu ve içecekleri gibi oksalat bakımından zengin besinler böbrek taşı riskini arttırırlar. Alkol ve Et Ürünleri: Yüksek hayvansal protein içeren besinler idrardaki ürik asit, kalsiyum ve oksalat miktarını arttırır. Az miktarda alkol tüketimi böbrek taşı oluşumuna yol açmaz ancak yüksek miktarlarda tüketildiğinde ürik aside dönüşen “pürin” içeriğinden dolayı taş oluşum riskini arttırır. Diğer Gıdalar: Aşırı şekerli içecekler, rafine şeker, kızılcık suyu, greyfurt suyu böbrek taşı olanlara önerilmez.
- Sıcak Havada Az Su İçmek Böbrekleri Yoruyor
Ağız kuruluğu, baş dönmesi ve idrar renginde koyulaşma, vücudun susuz kalmasının ilk belirtileri olarak karşımıza çıkıyor. Tüm iç organların sağlığını olumsuz etkileyen susuzluk, böbrek hastalıklarına da davetiye çıkarıyor. Terleme ile kaybettiğiniz suyu yerine koymanız önemli Vücudun su ihtiyacı özellikle sıcak havalarda terleme ile gerçekleşen sıvı kayıpları nedeniyle belirgin ölçüde artıyor. Bu günlerde vücudun ihtiyacı olan suyu, alınan sıvı miktarı ile değil, üretilen idrar miktarı ile değerlendirmek gerekiyor. Azalmış idrar miktarı böbrek taşı ve idrar yolu enfeksiyonu gibi hastalıkların görülme riskini arttırıyor. Vücudun termostatı olarak görülen suyun yetersiz tüketimi, böbrek dahil pek çok organın fonksiyonunu olumsuz etkilemeye başlıyor. Ancak sıvı kayıpları konusunda bilinçli olmak ve sıcak havada pratik önlemler almak yazın sağlıklı kalmaya yardımcı oluyor. Su eksikliği ciddi rahatsızlıklara neden olabilir Vücudumuzun yaklaşık % 60-70 ini su oluşturmaktadır. Toplam sıvı miktarındaki %1’lik bile değişiklik kendini susama ile gösterirken, daha fazla kayıp ise ciddi rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Vücuttaki bütün sistemler, organlar ve hücreler yeterli su olmadan fonksiyonlarını sürdüremez. Su derideki gözeneklerden buharlaşarak vücut ısısının düzenlenmesine katkıda bulunur. Su; hücrelerin ihtiyacı olan mineral, vitamin, protein, karbonhidrat, yağ gibi besin maddelerini ve hormonları ihtiyacı olan hücrelere, dokulara ve organlara ulaştırır. Metabolik faaliyetler sonucu ortaya çıkan atık maddeleri boşaltım organlarına taşır. Tüm bunlara ek olarak kanın hacmini dengeler ve besinlerin sindirimine yardımcı olur. Yaz aylarında yeterli sıvı tüketilmediği takdirde; kas spazmları, bulantı, yorgunluk hissi, göz pınarlarının kuruması, cilt esnekliğinin kaybolması, kabızlık gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Sıvı kaybının düzeyine göre hissedilen şikayetler değişiklik gösterir. Yeterli su tüketmek kanserden bile koruyor Düzenli ve yeterli miktarda tüketilen su, sırt ve eklem ağrılarını %80, bağırsak kanseri riskini %45 ve meme kanseri riskini %79, mesane kanseri riskini de %50 oranında azaltır. Normal vücut fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için sıvı alımı ve sıvı kaybının belirli bir dengede olması gerekmektedir. Çünkü bu denge bozulduğunda sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlar. Yemek yemeden 4 hafta yaşanabilirken susuz sadece 3-4 gün dayanılabilir. Sıcak havalarda sıvı kaybını azaltmak için öneriler Çok gerekli değilse 11.00-16.00 saatleri arasında sokağa çıkmayın Özellikle sıcak günlerde açık renk, bol, pamuklu kıyafetler giyin Güneş altında spor yapmayın Bol su, ayran, soda veya sporcu içecekleri için Meyve, sebze ve salata yiyin Alkol tüketimini dengede tutun Kahve ve çay tüketimini sınırlayın Günlük 2,5-3 litre su için Sağlığınızı korumak için aşırı sıvı tüketiminden de kaçının Yeterli su tüketimi ne kadar önemliyse çok fazla su tüketmek de tehlikelidir. Fazla su tüketildiği zaman, böbreğin işlev kapasitesi aşılabilir ve olumsuz etkilenmesi de söz konusu olabilir. Fazla su tüketimi sonucu kandaki sodyum ve elektrolit seviyelerinin aniden düşmesi; beyin ödemi, bulantı, kusma, halsizlik ve bilinç değişikliklerine yol açabilir. Önlem alınmadığı takdirde hayati risk taşıyan hastalıklara hatta ölüme bile neden olabilir. Her bireyin günlük su ihtiyacı farklıdır. Bir uzmana danışıp; kronik hastalıklar, hamilelik, yaş ve cinsiyet faktörleri göz önünde bulundurularak günlük su ihtiyacı belirlenebilir.
- Varis Hastası Mısınız?
Varis Teşhisi Varisli damarları teşhis etmek için, doktorunuz şişliği kontrol etmek için ayakta dururken bacaklarınıza bakmak da dahil olmak üzere fiziksel bir muayene yapar. Doktorunuz ayrıca bacaklarınızdaki ağrı ve ağrıları tarif etmenizi isteyebilir. Ayrıca, damarlarınızdaki kapakçıkların normal olup olmadığını veya kan pıhtısı olduğuna dair bir kanıt olup olmadığını anlamak için bir ultrason incelemesine de ihtiyacınız olabilir. Bu testte, bir radyoloji uzmanı doktor, vücudunuzun incelediği alan üzerinde cildinize karşı bir sabun kalıbının büyüklüğünde küçük bir el cihazı çalıştırır. Ultrason cihazı, bacaklarınızdaki damarların görüntülerini bir monitöre iletir, böylece doktorunuz bunları görebilir. Varis Tedavisi Neyse ki, varis tedavisi genellikle hastanede kalış veya uzun, rahatsızlık verici bir iyileşme anlamına gelmez. Daha az cerrahi prosedürler sayesinde, varisli damarlar genel olarak ayaktan tedavi edilir. Sigortanız tedavinizin maliyetini karşılayacaksa doktorunuza danışın. Tamamen kozmetik nedenlerden dolayı yapılmışsa, muhtemelen varisli damarların tedavisi için ödeme yapmanız gerekecektir. Kişisel Bakım Egzersiz yapmak, kilo vermek, sıkı kıyafet giymemek, bacaklarınızı yükseltmek, uzun süre ayakta durmak veya oturmak gibi öz bakımlar ağrıyı hafifletebilir ve varis damarlarının daha da kötüleşmesini önleyebilir. Varis çorapları Tüm gün boyunca kompresyon çorapları giymek genellikle diğer tedavilere geçmeden önce denemek için ilk yaklaşımdır. Bacaklarınızı düzenli olarak sıkıştırırlar, damar ve bacak kaslarının kanı daha verimli bir şekilde hareket ettirmelerine yardımcı olurlar. Sıkıştırma miktarı, türe ve markaya göre değişir. En çok satılan eczane ve tıbbi malzeme deposunda kompresyon çorapları satın alabilirsiniz. Fiyatlar değişebilir. Reçeteli çoraplar da mevcuttur. Daha şiddetli varisli damarlar için ek tedaviler Kendi kendine bakım veya kompresyon çoraplarını kullanmak istemezseniz veya durumunuz daha şiddetli ise, doktorunuz aşağıdaki varisli damar tedavilerinden birini önerebilir: Skleroterapi. Bu prosedürde, doktorunuz küçük ve orta büyüklükteki varisli damarları bu damarları kasıp kapatan bir çözelti ile enjekte eder. Birkaç hafta içinde, tedavi edilen varisli damarlar kaybolur. Aynı damara birden fazla kez enjekte edilmesi gerekse de, doğru yapıldığında skleroterapi etkilidir. Skleroterapi anestezi gerektirmez ve doktorunuzun muayenehanesinde yapılabilir. Büyük damarlara köpük skleroterapi. Bir köpük çözeltisi ile büyük bir damarın enjeksiyonu da bir damarın kapatılması ve kapatılması için olası bir tedavidir. Bu daha yeni bir tekniktir. Köpük tedavisi hızlı ve ağrısızdır. Radyofrekans veya lazer enerjisi kullanarak kateter destekli prosedürler. Bu tedavilerden birinde, doktorunuz genişlemiş bir damara ince bir tüp (kateter) yerleştirir ve radyofrekans veya lazer enerjisi kullanarak kateterin ucunu ısıtır. Kateter dışarı çekilirken, ısı yapışarak damarın kapanmasına neden olarak damarları yok eder. Bu prosedür daha büyük varisli damarlar için tercih edilen tedavi yöntemidir. Ambulatuvar flebektomi Cerrahlar bir dizi küçük cilt kesiler ile daha küçük varisli damarları çıkarır. Bu ayakta tedavi prosedüründe sadece bacağınızın kesilmiş kısımları uyuşturulur. Yara izi genellikle olur. Kliniğimizde uygulanmamaktadır. Tercih edilmez. Hamilelik sırasında gelişen varisli damarlar, doğumdan üç ila 12 ay sonra genellikle medikal tedavi olmaksızın iyileşir. Yaşam tarzı ve ev ilaçları Varisli damarların neden olabileceği rahatsızlığı azaltmak için alabileceğiniz bazı öz bakım önlemleri vardır. Aynı önlemler, varislerin gelişimini de önleyebilir veya yavaşlatabilir. Egzersiz. Harekete geç. Yürüyüş, bacaklarınızdaki kan dolaşımını teşvik etmenin harika bir yoludur. Doktorunuz sizin için uygun bir aktivite seviyesi önerebilir. Kilonuzu ve diyetinizi izleyin. Fazla kilo vermek damarlarınızdan gereksiz baskıları alır. Ne yediğiniz de yardım edebilir. Su tutmanın neden olduğu şişmeyi önlemek için düşük tuzlu bir diyet uygulayın. Ne giydiğini izleyin. Yüksek topuklardan kaçının. Düşük topuklu ayakkabılar baldır kaslarını daha fazla çalıştırır, bu da damarlarınız için daha iyidir. Belinizin, bacaklarınızın veya kasıklarınızın etrafında sıkı kıyafetler giymeyin, çünkü bu giysiler kan akışını azaltabilir. Bacaklarını yükseltin. Bacaklarınızdaki dolaşımı iyileştirmek için, bacaklarınızı kalbin seviyesinin üzerine çıkarın. Her gün birkaç kısa mola verin. Örneğin, bacaklarınız üç veya dört yastık üzerinde dinlenerek uzanın. Uzun süre oturma veya ayakta durmaktan kaçının. Kan akışını teşvik etmek için sık sık pozisyonunuzu değiştirmeye dikkat edin. Bacak bacak üstüne atarak oturmayın. Bazı doktorlar bu pozisyonun dolaşım problemlerini artırabileceğine inanıyor. Varis Tedavisi öncesi hazırlık Tedavi randevunuzdan önce yapmanız gereken özel bir hazırlık yoktur. Varisli damarları teşhis etmek ve durumunuz için hangi tedavinin en iyi olabileceğini bulmak için doktorunuzun çıplak ayaklarınıza ve ayaklarınıza bakması gerekecektir. Ne yapabilirsin Varisli damarlar ile ilgisiz gibi görünen herhangi bir belirtiyi dahi doktorunuza söyleyin. Varisli damarlar veya örümcek damarları aile öyküsü dahil olmak üzere kişisel bilgilerinizi aktarın. Aldığınız tüm ilaçlar, vitaminler veya takviyelerin bir listesini yapın. Doktorunuza sormak için sorularınızı yazın. Doktorunuzla geçirdiğiniz süre sınırlıdır, bu yüzden soruların bir listesini hazırlamak zamanınızı en iyi şekilde değerlendirmenize yardımcı olabilir. Doktorunuza sormanız gereken bazı temel sorular: Semptomların en olası nedeni nedir? Varisli damarlarımın başka olası nedenleri var mı? Ne tür testlere ihtiyacım olacak? Varisli damarlar nasıl tedavi edilir? Benim için hangi tedaviyi öneriyorsunuz? Varisli damarları diğer sağlık koşullarıyla birlikte nasıl en iyi şekilde yönetebilirim? Takip etmem gereken herhangi bir aktivite kısıtlaması var mı? Bu arada ne yapabilirsin? Randevunuzdan önce bile, kendi kendine bakım yapmaya başlayabilirsiniz. Uzun süre tek pozisyonda durmaya veya oturmaya çalışmayın, oturduğunuzda bacaklarınızı yükseltin ve rahatsız edici ayakkabılardan ve sıkı çoraplardan veya çoraplardan kaçının.
- Prostat Sağlığı İçin Tüketilmesi Gereken 6 Besin
Her erkekte doğuştan bulunan ve yaş ile birlikte hormon dengesinin değişmesi nedeniyle büyümeye başlayan prostat, hayat kalitesini oldukça düşürüyor. Yapılan çalışmalar; 60 yaşındaki erkeklerin %50'sinde, 80 yaşındaki erkeklerin ise %90'ında iyi huylu prostat büyümesinin görüldüğünü gösterirken, her 12 erkekten biri de prostat kanserine yakalanıyor. Yaş, aile öyküsü, yağlı beslenme alışkanlığı, hormonlar, A ve D vitamini değerleri prostat hastalıkları üzerinde etkili. Bu nedenle tüketilen gıdalara dikkat edildiği takdirde, prostat hastalıkları için önlem almak da mümkün olabiliyor. Domates likopen içeriği ile kansere “dur” diyor Domates likopen açısından zengin ve prostat sağlığını destekleyici özelliklere sahip bir besin kaynağıdır. Güçlü bir antioksidandır ve vücut tarafından üretilmeyip çeşitli besinlerle vücuda alınır. Yapılan bir araştırmada, 10 hafta boyunca günlük 50 gr domates tüketen iyi huylu prostat büyümesi olan erkeklerin PSA değerlerinde %10’dan fazla düşüş olduğu tespit edilmiştir. 48 bin erkek üzerinde yapılan başka bir araştırmada ise domates ve domates içeren ürünlerin yoğun olarak tüketilmesi ile prostat kanseri gelişme riskinin %35 oranında azaldığı, agresif prostat kanseri gelişme riskinin %53 oranında düştüğü gözlenmiştir. Zerdeçal tümörü küçültüyor, yayılımı önlüyor Geleneksel olarak iltihap, soğuk algınlığı ve astım ile mücadelede kullanılan zerdeçalın, prostat kanseri de dahil olmak üzere kanser önleyici özellikleri bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştur. Prostat kanserinin önlenmesinde ve tedavisinde etkili olmasının yanı sıra tümör büyümesini de önemli ölçüde azaltabildiği görülmüştür. Zerdeçal, prostat kanserinin kemik yayılımını da önleyici özelliğe sahip bir besindir. Nar prostat kanserinin büyümesini yavaşlatıyor “Antioksidanlar” ve “ellagitannin” adı verilen bitkisel besinler bakımından zengin olan nar, prostat sağlığı üzerine yararlı etkilere sahiptir. Yapılan çalışmalar, nar özlerinin prostat kanser hücrelerinin çoğalmasını yavaşlattığını ve apopitozis adı verilen programlı hücre ölümünü hızlandırdığını göstermektedir. Nar suyu içinde bulunan ellagitanninlerin prostat kanser hücrelerini besleyen yeni damar oluşumunu durdurduğu tespit edilmiştir. Somon kanserle savaşta güçlü bir antioksidan Omega-3 yağ asitleri, prostat sağlığını destekleyen önemli bir besin maddesidir. Omega-3'ü almanın en lezzetli ve besleyici yolu ise somon balığı tüketmekten geçer. Somonda bulunan omega-3 yağ asitlerinin prostat kanser gelişimini önlemede, mevcut prostat kanserinin büyümesini ve ilerlemesini yavaşlatmada önemli bir rolü vardır. Klinik kanser araştırması raporunda haftada 1 somon gibi balıkları tüketmenin, genetik olarak yatkınlığı bulunan erkeklerde bile ileri evre kanser gelişim riskini azalttığı belirtilmektedir. Yeşil çay PSA’yı düşürmeye yardımcı oluyor Yeşil çay bazı bakteri ve virüsleri yok eder, bağışıklık sistemini güçlendirir ve prostat kanseri de dahil olmak üzere çeşitli kanser türleriyle mücadele eden güçlü bir antioksidandır. Yeşil çay içinde bulunan polifenoller, PSA düzeylerini önemli derecede azaltmaktadır. Günde 3 fincan yeşil çay tüketen erkeklerde prostat kanseri riski azalır. Araştırmalar; yeşil çayın prostat kanserini tetikleyen enzimleri baskıladığını ve apopitozis adı verilen programlı hücre ölümünü tetiklediğini vurgulamaktadır. Kabak çekirdeği büyümüş prostatı küçültür Kabak çekirdeğinin, iyi huylu prostat büyümesi başta olmak üzere, prostat sağlına faydaları bilinmektedir. Kabak çekirdeği içindeki yağ, hormonların prostat hücrelerinin çoğalmasını tetiklemesine engel olmaktadır. Kabak çekirdeği ayrıca karotenoidler ve omega-3 yağ asitleri içerir. Araştırmalar, diyetlerinde daha yüksek karotenoid bulunan erkeklerin iyi huylu prostat büyümesi riskinde azalma olduğuna işaret eder. Kabak çekirdeğinde bulunan başka bir besin çinkodur. Çinkonun da prostat sağlığını destekleyici etkisi vardır ve prostat kanseri gelişimine karşı koruyucu etkisi de bilinmektedir.
- Böbrek Kanseri Sigara İçenlerde 2 Kat Fazla Görülüyor!
Böbrek kanseri sıklıkla 60-70 yaşları arasında ve erkeklerde, kadınlara oranla iki kat daha fazla görülüyor. Bununla birlikte yüksek tansiyon hastalarında üç kat ve tütün ürünü kullananlarda da iki kat daha fazla ortaya çıktığı biliniyor. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi böbrek kanserinde de yeni nesil tedaviler, hasta ve yakınlarına umut vadediyor. Diyalize giren hastalar daha dikkatli olmalı Diğer pek çok kanser türünde olduğu gibi böbrek kanserinin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Böbrek yetmezliği nedeniyle düzenli diyaliz uygulanan hastalarda böbrek kistleri ve böbrek kanserleri daha sık görülür. Daha önce tedavi amacıyla radyasyon tedavisi uygulanmış ya da başka bir sebeple radyasyona maruz kalmış kişilerde böbrek kanseri gelişme riski yüksektir. Bunların yanı sıra çelik endüstrisi, petrol, kadmiyum, kurşun endüstrisi çalışanları ve asbeste maruz kalanlarda böbrek kanseri riski artar. İdrarda kanama varsa dikkat! Genellikle belirtileri böbrek bölgesinde ağrı, idrarda kanama veya ele gelen şişlik şeklindedir. Erken evredeki küçük boyutlu tümörler genelde başka bir hastalık nedeniyle yapılan, özellikle karın ultrasonografisi veya tomografisinde şans eseri saptanabilir. Özellikle bel bölgesinde çok şiddetli olmayan ağrılar, idrarda kanama ve böbrek bölgesinde şişlik en sık fark edilen belirtilerdir. Eğer tümör kemik, akciğer, beyin gibi organlara sıçrama göstermiş ise bu yayılıma bağlı olarak öksürük, kanlı balgam, kemik ağrıları ve beyin tutulumuna bağlı rahatsızlıklar görülebilir. Bunun yanı sıra tüm kanserlerde oluşan halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtiler böbrek kanserinde de ortaya çıkabilir. Bazı risk grupları böbrek kanserine karşı dikkatli olmalı! İleri yaş Tütün ve tütün ürünleri kullananlar Obeziteye yatkın veya obez olanlar Yüksek tansiyon hastaları Böbrek yetmezliği ve tedavisi görenler Kalıtımsal bazı hastalıkları olanlar Radyasyona maruz kalmış kişiler Mesleki risk faktörleri yüksek olanlar Erken evrede iyileşme şansı %100’e yakın Hiçbir kanser türü erken evrelerde ağrıya neden olmaz. Dolayısıyla bu tür şikayetler ortaya çıktığında mutlaka uzmana başvurulmalıdır. Erken tanı ve uygun tedavi ile böbrek kanserinin tamamen iyileşebilmektedir. Erken evrede yakalanan böbrek kanserinde, yaşam oranları %70-100 arasında değişir. Böbrek kanserinde en başarılı tedavi seçeneği cerrahi tedavidir. Kemoterapi ve radyasyon tedavisi gibi cerrahi dışı tedavilerin böbrek kanseri tedavisinde etkinliği düşüktür. Hastanın genel sağlık durumu, kitlenin boyutu, böbrek kanserinin tipi, kanserin yayılıp yayılmadığı ve hastanın tedaviden beklentisi ve tercihleri uygulanacak tedavi yönteminin belirlenmesi açısından önemlidir.
- SAFRA KESESİ AMELİYATLARI
SAFRA KESESİ Karaciğerin altında şekil olarak armuda benzetebileceğimiz bir organdır. Öd kesesi olarakta bilinir. Ancak korkunca patladığı yönündeki rivayetler doğru değildir. Safra kesesinin görevi karaciğerde yapılan safrayı depolamak, içeriğini ve konsantrasyonunu düzenlemek ve gerektiğinde oniki parmak barsağına ulaşan gıdaların sindirimi için buraya göndermektir. Açlıkta biriktirilir özellikle yağlı gıdaların sindiriminde tüketilir. Safra kesesi ameliyatları en sık safra taşları için yapılır. Ayrıca safra kesesi polipleri (kese içerisinde kese duvarından kaynaklanan et beni diyebileceğimiz yapılar) ve kanserlerinde de safra kesesinin alınması gerekebilir. KOLELİTİYAZİS(SAFRA KESESİ TAŞI) Safra kesesinde taş bulunmasına kolelitiyazis denir. Safra kesesi ve safra yollarının en çok görülen hastalığıdır. Sayısı ve boyutu değişebilir. Tek büyük taşlar olabileceği gibi çok sayıda küçük taşlarda görülebilir. Safra taşlarının yaklaşık %90’ı kolesterol taşlarıdır. Kalanı ise pigment (bilirubin) taşlarıdır. Ayrıca taşlarda değişik oranlarda kalsiyum da bulunur. Nedeni tam olarak bilinmese de kadınlarda, sarışınlarda, şişmanlarda, kırklı yaşlar ve üzerinde, sık görülür. 30 yaş üzeri kadınlarda safra taşı görülme sıklığı, erkeklere göre 3 misli fazladır. Çok doğum yapmış kadınlarda daha sıktır. 60 yaş üstünde toplumda %20 ye varan oranda safra taşı bulunur. SAFRA KESESİ TAŞLARININ BELİRTİ VE BULGULARI: Hastaların yaklaşık dörtte üçünde şikayet yoktur veya sadece hazımsızlık şişkinlik tarzındadır. Safra taşları çoğunlukla başka nedenlerle yapılan ultrasonografilerde saptanırlar. Ultrasonografide kolay görülmeleri nedeniyle hastanın başka hastalıklardan kaynaklanabilen sorunları da bazen safra taşlarına bağlanır ve cerrahiye yönlendirilir. Sebep oldukları en önemli şikayet ise karın sağ üst kısmında, kaburgaların altında veya orta hatta, sırta da vurabilen ağrıdır. Yağlı yemekler, yumurta, çikolata gibi gıdalardan sonra daha belirginleşir. Safra kesesi taşları bazen kesede iltihaplanma veya küçük taşların safra kanalına düşüp burayı tıkaması gibi sorunlarla karşımıza gelirler. Bu durumlarda ateş, karın ağrısı, bulantı, kusma, sarılık, iştahsızlık, halsizlik gibi bulgular ortaya çıkar. Genellikle acil olarak hastaneye gitmek gerekir. NASIL TANI KONULUR. Tamamen sessiz taşlar başka amaçla yapılan ultrasonografik incelemelerde görülürler ki bu gurup hastaların yarısına yakınını oluşturur. Bir başka gurup hasta mide şikayetleri, hazımsızlık, şişkinlik gibi yakınmalarla doktora başvurur. Alınan hastalık öyküsü, muayene ve ultrasonografik inceleme ile kolaylıkla tanı konulur. Komplikasyonlu gurup ise belirgin karın ağrısı, ateş, bulantı, kusma, sarılık, iştahsızlık, halsizlik bulgularıyla acil servislere başvururlar. Ultrasonografide kese içindeki veya safra yollarına düşen taşlar görülebilir. Enfeksiyon varsa safra kesesi normalden büyük, ödemli ve duvarı kalınlaşmış olarak görülür. Safra yollarına düşen taş varsa safra yollarında genişleme, sarılık ve enfeksiyon bulguları öne çıkar. Kan tetkiklerinde sarılık ve enfeksiyonu gösteren değerler yüksek bulunur. Safra taşları safra kesesinde enfeksiyona neden olduklarında hastalarda şiddetli sağ üst kadran ağrısı ve ateş olabilir. Genellikle hastaneye gitmek gerekir. Bu durumda safra kesesi ameliyatı normale göre daha zor ve riskli bir hal alır. Açık ameliyata geçmek gerekebilir. Cerrahınız sizi hemen ameliyata alabileceği gibi hastanede yatırıp antibiyotik ve diğer destek tedavileri ile enfeksiyonu düzelttikten 6 – 8 hafta sonra da ameliyat planlayabilir. Bazen değişik komplikasyonlara (istenmeyen yan etkiler) neden olabilirler. Küçük taşlar safra kanalına düşüp burada tıkanıklığa yol açarak sarılık meydana getirebilirler. Bazıları pankreas ile ilgili şikayetlere neden olabilir. Bazen şişkinlik, hazımsızlık , özellikle yağlı gıdalara tahammülsüzlük gibi şikayetlere neden olabilirler. SAFRA KESESİ TAŞLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? Safra kesesi taşı oluşumunda esas neden, kesenin konsantrasyon yeteneğindeki bozukluk olduğundan, hasta olan safra kesesinin kendisidir. Bu nedenle esas tedavi safra kesesinin içindeki taşlarla beraber ameliyatla çıkarılmasıdır. Sadece taşların ameliyatla çıkarılması gibi bir yöntem uygulanmaz. Böylece tekrar taş oluşturma potansiyeli de ortadan kalkmış olur. SAFRA TAŞLARININ TEDAVİSİNDE KULLANILABİLECEK ALTERNATİF YÖNTEMLER VAR MIDIR? Ameliyatın çok riskli olduğu hastalarda, ameliyat dışı yöntemlerle çare aranabilir. Taşları eritmek için uzun süre ursodeoksikolik asit içeren ilaçlar kullanılabilir. Yüksek riskli (çok yaşlı, ciddi yandaş hastalığı olanlar…) SAFRA KESESİ AMELİYATLARI: Semptomatik safra kesesi taşlarının tedavisinde kabul edilen kalıcı tedavi yöntemi laparoskopik kolesistektomi yani kapalı safra kesesi ameliyatlarıdır. Ameliyat Öncesi (preoperatif) Hazırlıklar Ameliyattan önce; genel sağlık durumunuzu değerlendirmek, anesteziye bağlı veya ameliyat sürecinde ve sonrasında karşılaşabileceğimiz sorunları tespit etmek ve önlem almak için bir hazırlık süreci var. Bu süreçte muayene ve tanıyı takiben kan ve idrar tetkikleri, akciğer filmi ve kalp grafisi gibi değerlendirmeler yapılacak anestezi uzmanının kontrolünde ameliyat için hazırlanacaksınız. Kronik hastalıklarınız varsa bunlara dönük tedbirler planlanacak. Aspirin ve benzeri kan sulandırıcıları ameliyattan en az bir hafta önce kesmelisiniz. Bu ilaçlar kesilmediği takdirde ameliyatta pıhtılaşma sistemi görevini yapamaz ve kanamalar durmayabilir. Gerektiğinde doktorunuz bunların yerine ameliyat sürecindede kullanacağınız düşük molekül ağırlıklı heparinleri başlayacaktır. Ameliyat öncesi kullandığınız diğer ilaçlar konusunda mutlaka doktorunuzu bilgilendirin. S olunum egzersizleri yapın: Akciğerlerinizin iyi çalışması ameliyat sonrası iyileşmeniz için önemlidir. Ameliyat sonrası dönemde sizden derin nefesler alarak akciğerlerinizi açmanızı isteyeceğiz. Bu egzersizlere ameliyat öncesi dönemde başlamanız yararlı olacaktır. Çoğu medikal marketlerde bulabileceğiniz triflo (üç top) ile sık sık çalışmalısınız. Alete üflemek şeklinde değil, içinize derin nefes çekerek üç topu da hareket ettirmelisiniz. Sigara İçmeyin: Sigarayı mümkünse ameliyattan iki ay önce bırakmanız çok yararlıdır. Bu mümkün olmazsa ameliyat öncesi mümkün olan en erken dönemde bırakılmalıdır. Kalabalık Kapalı Mekanlardan Uzak Durun: Ameliyata yakın dönemde gelişecek bir gribal enfeksiyon bile ameliyatınızın ertelenmesine sebep olabilir. Ameliyat Öncesi Karın Bölgenizi Traş Etmeyin: Jiletle yapılacak traş enfeksiyon riskini arttırır. Gerekli traşınız hastanede traş makinası ile yapılacaktır. Ameliyattan Bir Gün Önce Bol Su İçin, Sıvı Alın. Ameliyat Öncesi Son Gece Saat 23.00 Den Sonra Hiçbirşey Yemeyin Ve İçmeyin: Ameliyat sırasında midenizin boş olması anestezi riskleri açısından çok önemlidir. Bu uyarıya kesinlikle uymalısınız. Ameliyat Sabahı Erkenden Hastanede Olun Ameliyattan 10 Dk Önce Mutlaka Tuvalete Gidin Ve İdrarınızı Yapın: Ameliyat Sonrası Fazla Sayıda Ziyaretçi Kabul Etmeyin: Ziyaretçiler hem sizi yoracak hem de enfeksiyon riskini arttıracaktır. Ameliyat Süreci: Günümüzde safra kesesi ameliyatları genel anestezi ile ve laparoskopik dediğimiz kapalı yöntemle yapılmaktadır. Kapalı ameliyatlar 1990 yılında yapılmaya başlanmıştır. Karın duvarında açılan dört deliğe yerleştirilen portlardan girilen kamera ve aletler yardımıyla kese çıkarılır. Ancak bazı hallerde doğrudan açık ameliyata karar verilebileceği gibi, bazen de ameliyat sırasında açık ameliyata geçilebilir. Açık ameliyat, genel anestezi altında, karın duvarına yapılan cerrahi bir kesi ile karın boşluğuna girilmesi ve safra kesesinin çıkarılması işlemidir. Başlıca açık ameliyata geçme nedenleri safra kesesinin enfeksiyona bağlı ödemli olması ve eski ameliyatlar nedeniyle karın içinde yapışıklıklar olmasıdır. Gerektiğinde açık ameliyata geçmek risklerin azaltılması için gereklidir. Hastanede yatış süresi normal laparoskopik ameliyatlar için bir gündür. Ancak açık ameliyata geçilmişse hastanın iyileşip taburcu olması için 5 ile 7 günlük bir süreye ihtiyaç vardır. Ameliyat sabahı aç karna hastaneye geleceksiniz. Ameliyat saatiniz doktorunuz tarafından önceden bildirilecek. Odanıza yerleştikten sonra bir süre ameliyat saatini beklemeniz gerekebilir. Sizden önce aynı ameliyat salonunda başka ameliyat veya ameliyatlar olabilir. Bunların süreleri uzayabilir. Teknik nedenlerle planlanan saatten daha geç ameliyata girebilirsiniz. Ameliyat öncesi sakinleştirici diyebileceğimiz bir ilaç, kan sulandırıcı iğne ve antibiyotik yapılması doktorunuz tarafından planlanacaktır. Ameliyathaneye alınıp anestezi ekibi tarafından uyutulacaksınız ve ameliyat sürecini hatırlamayacaksınız, herhangi bir ağrı veya acı hissetmeyeceksiniz. Ameliyatınız yaklaşık 45 dakika sürecek. Ameliyat Sonrası Bakım Uyandıktan sonra odanıza alınacaksınız. Ameliyat sonrası ilk 6 saat ağızdan hiçbir şey verilmez. Laparoskopik ameliyat yapılmışsa genellikle 6 saat sonra sulu gıdaya geçilir. Ameliyat günü koldan serum verilerek sıvı desteği yapılır. Ağrınız olursa ağrı kesiciler verilir. Doktor istemine göre daha sonraki saatlerde çorba,yoğurt,muhallebi,meyve suyu gibi yarı katı gıdalara ve veya normal gıdaya geçilir. Açık kolesistektomi ameliyatı olmuşsanız gaz çıkarana kadar ağızdan hiçbir şey verilmez. İlk 6 saat ayağa kalkmayınız. baş dönmesi, tansiyon düşüklüğü, bayılma görülebilir. Odanıza geldikten yaklaşık 6 saat kadar sonra önce oturup sonra yavaş yavaş ayağa kalkacak ve yürüyeceksiniz. Takiben olabildiğince sık yataktan çıkmanız, oda içinde veya koridorda yürümeniz akciğerlerinizin rahat çalışması ve barsaklarınızın hareketlenmesi için yararlı olacaktır. Soluk alıp verme ve öksürük egzersizlerini yapınız. Daha önce bahsettiğimiz trifloyu üfleyerek topları yukarıya kaldırmaya çalışınız. Bu egzersizleri saat başı yapınız Bazen ameliyat bölgenize karın içindeki sıvı ve kanı dışarı almak için dren konabilir. Sıvının gelme durumuna göre drenin çıkarılma süresi değişir. Ameliyat sonrası özel bir durum olmadıkça antibiyotik ihtiyacınız olmayacak. Ağrınız olursa parasetamol gibi veya daha önceden kullandığınız ağrı kesicilerden bol suyla alabilirsiniz. Vücudunuz safra kesenizin yokluğuna alışana kadar bir kaç ay veya belki daha uzun süre özellikle yağlı gıdalar, yumurta, çikolata gibi gıdalardan uzak durmanız gerekiyor. Zamanla hem vücudunuz uyum sağlayacak hem de siz nelerin sizi rahatsız ettiğini öğreneceksiniz. Aşağıda safra kesesi koruyucu diyet örneğini bulacaksınız. Ameliyat sonrası erken dönemde bu diyete dikkat etmelisiniz. Pansuman, Banyo, Dikiş alma ve kontrol Önerileri: Ameliyat sırasında yapılan pansuman ameliyattan itibaren üç gün kapalı kalacak. Üç gün sonra pansumanları kendiniz söküp atabilir ve banyo yapabilirsiniz. Duş tarzı banyo yapmalısınız. Dikiş yerlerinin tekrar kapatılmasına ihtiyaç yoktur. Dikişleriniz ameliyattan bir hafta sonra alınacak. Safra Kesesi Ameliyatı Sonrası Olası Şikayetler Yara yeri enfeksiyonu: Dikiş yerlerinde kızarıklık şişlik ve akıntı ile kendini gösterir. Safra Sızıntısı: Safra kesesi cerrahi ile alındıktan sonra safra sıvısı çevre organlara sızabilir. Bu sızıntı cerrahide gerçekleşen bir yaralanma sonucu oluşabilir. Tedavi olarak drenaj tüpü kullanılır. Pankreatit: Safra taşı ve sürekli alkol kullanımı nedeniyle oluşabilen bir komplikasyondur. Safra kesesi ameliyatı sonrası da görülebilir. Pankreasta yaşanan problemler nedeniyle kan şekerinde yükselme ve hazımsızlık yaşanabilir. Kronik İshal: Safra kesesi ameliyatından sonra en sık karşılaşılan sıkıntılardan bir kronik ishaldir. İshal birkaç yıl gibi uzun süre devam edebilir. HANGİ HALLERDE DOKTORUNUZA BAŞVURMALISINIZ***** Ateş yüksekliği, Belirgin ve giderek şiddetlenen, geçmeyen karın ağrısı, Sarılık Dikiş yerlerinde belirgin kızarıklık, şişlik akıntı olması durumunda beklemeden doktorunuza başvurmalısınız. #safra kesesi#genel cerrahi#ali harlak
- تضخم البروستاتا لم يعد مشكلة
تم تطوير طريقة جديدة لإنهاء مخاوف المرضى الذين يعانون من مشاكل تضخم البروستاتا. أحدث علاج هو طريقة... كيف يتم تشخيص سرطان البروستاتا؟ يتم فحص المريض المصاب بأعراض مثل التبول الصعب أو التبول الليلي أو السلس أو الضعف أولاً. فحص دم سرطان البروستاتا (PSA) ، الموجات فوق الصوتية لقياس حجم البروستاتا ، اختبار قياس تدفق الدم لرؤية تدفق البول. Hangi Durumda İlaç Hangi Durumda Ameliyat Önerilir? In which case Drug Which Surgery is recommended? في هذه الحالة المخدرات التي الجراحة يوصى؟ Tetkiklerin sonucuna göre, hafif derecedeki prostat büyümesinde ilaç tedavisi önerilir. Hasta düzenli kontrole alınarak prostat takip edilir. İdrarın çok zayıf yapılması, mesaneden idrar kalırsa veya hastanın şikayetlerinin çok olması halinde ameliyat önerilir. According to the results of the tests, drug treatment is recommended for mild prostate enlargement. The patient is checked regularly and the prostate is followed. Surgery is recommended if the urine is made too weak, if the urine remains in the bladder or if the patient has many complaints. وفقا لنتائج الاختبارات ، ينصح العلاج من تعاطي المخدرات لتضخم البروستاتا خفيفة. يتم فحص المريض بانتظام ويتم متابعة البروستاتا. ينصح بإجراء عملية جراحية إذا كان البول ضعيفًا جدًا أو إذا بقي البول في المثانة أو إذا كان لدى المريض العديد من الشكاوى. Ameliyat Yöntemleri Nedir? What are the surgical methods? ما هي الأساليب الجراحية؟ Prostat tedavisinde TUR, plazmakinetik veya greenlight gibi kapalı yöntemler kullanılır. Bu ameliyatlarda prostat dokusunun tam olarak çıkarılamaması gibi bir risk var. Bu nedenle hasta her zaman rahat idrar yapamayabilir. Kalan prostat dokusu zamanla büyüyebilir, kanama ya da şikayetlere neden olabilir. Son yıllarda kullanılan HOLEP yönteminde ise bu tür sorunlar görülmez. In prostate treatment, closed methods such as TUR, plasmamakinetic or greenlight are used. There is a risk that prostate tissue cannot be completely removed during these surgeries. Therefore, the patient may not always urinate comfortably. The remaining prostate tissue may grow over time, causing bleeding or complaints. In the HOLEP method used in recent years, such problems are not seen. في علاج البروستاتا ، يتم استخدام طرق مغلقة مثل TUR أو بلازما الحركية أو الضوء الأخضر. هناك خطر من أن نسيج البروستاتا لا يمكن إزالته بالكامل خلال هذه العمليات الجراحية. لذلك ، قد لا يتبول المريض دائمًا بشكل مريح. قد تنمو أنسجة البروستاتا المتبقية بمرور الوقت ، مما تسبب في نزيف أو شكاوى. في طريقة HOLEP المستخدمة في السنوات الأخيرة ، لا تُرى مثل هذه المشكلات. HOLEP Yöntemi Nedir? What is the HOLEP Method? ما هي طريقة HOLEP؟ İdrar kanalından girilir, büyüyen prostat holmium lazerle kapsülünden ayrılarak çıkarılır.Geride hiç prostat dokusu kalmaz. Çıkarılan prostat parçaları bir kapta toplanır. Daha sonra bu doku tahlile gönderilerek prostat kanseri olup olmadığı da anlaşılır. It is entered through the urinary canal, and the growing prostate is removed from the capsule by the holmium laser. No prostate tissue remains. The removed prostate fragments are collected in a container. This tissue is then sent for analysis to see if it has prostate cancer. يتم إدخاله عبر القناة البولية ، وتتم إزالة البروستاتا المتنامية من الكبسولة بواسطة ليزر هولميوم. لا توجد أنسجة البروستاتا. يتم جمع شظايا البروستاتا التي تم إزالتها في وعاء. ثم يتم إرسال هذا النسيج للتحليل لمعرفة ما إذا كان لديه سرطان البروستاتا. Cinsel Hayatı Olumsuz Etkiler mi? Are Negative Effects on Sexual Life? هي الآثار السلبية على الحياة الجنسية؟ Hayır. Prostatın kabuğu 6-7 mm kalınlığındadır. İçeride kullandığımız lazerin etki ettiği derinlik ise yarım milimetredir. Dolayısıyla lazerin 6-7 milim kalınlığındaki kapsülü geçip sertleşmeyle ilgili sinirlere zarar vermesi mümkün değil. Her tür prostat ameliyatında olduğu gibi meni, idrar kesesine gider sonra idrarla dışarı atılır. Bunun hiçbir zararı yoktur. No.The shell of the prostate is 6-7 mm thick. The depth at which the laser is used is half a millimeter. Therefore, it is not possible for the laser to pass through the 6-7 millimeter thick capsule and damage the nerves associated with hardening. As with any prostate surgery, semen goes into the bladder and then excreted in the urine. There is no harm to that. لا. قشرة البروستاتا 6-7 مم. عمق استخدام الليزر هو نصف ملليمتر. لذلك ، لا يمكن أن يمر الليزر عبر الكبسولة السميكة من 6 إلى 7 ملليمترات ويتلف الأعصاب المرتبطة بالتصلب. كما هو الحال مع أي عملية جراحية في البروستاتا ، يدخل السائل المنوي إلى المثانة ثم يفرز في البول. لا يوجد أي ضرر لذلك. Büyük Prostatlara Da Uygulanabilir Mi? Can it be applied to large prostates? يمكن تطبيقها على البروستاتا كبيرة؟ TUR veya plazmakinetik yöntemlerle 80 ml'ye kadar olan prostatlar ameliyat edilebilir. HOLEP'te sınır yok, 100 mg hatta 300 ml'ye kadar uygulanabilir. Prostates up to 80 ml can be operated by TUR or plasmamachinetic methods. No limit in HOLEP, can be administered up to 100 mg or even 300 ml. يمكن تشغيل البروستاتا التي تصل إلى 80 مل عن طريق TUR أو طرق البلازما. لا يوجد حد في HOLEP ، يمكن أن تدار ما يصل إلى 100 ملغ أو حتى 300 مل. Prostatın Tamamı Mı Alınır? Is the entire prostate taken? هل تؤخذ البروستاتا بأكملها؟ Hayır. Prostatın kabuğu yerinde durur ama içindeki kısmı lazerle soyularak çıkarılır. Portakal örneği üzerinden durumu net anlatabiliriz: Küçük bir noktadan portakalın içindeki yenebilir kısım çıkarılır, portakalın kabuğu yerinde durur. HOLEP yönteminde yapılan tam olarak budur. Son 15 yılda bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika’da yaygın olarak kullanılıyor. No. The shell of the prostate remains in place, but the inside part is removed by laser peeling. The orange sample can be explained clearly: From a small point, the edible part of the orange is removed and the peel of the orange remains in place. This is exactly what is done in the HOLEP method. It has been used extensively in the past 15 years in all European countries and America. لا. لا تزال قشرة البروستاتا في مكانها ، لكن الجزء الداخلي يتم إزالته عن طريق تقشير الليزر. يمكن شرح العينة البرتقالية بوضوح: من نقطة صغيرة ، تتم إزالة الجزء الصالح للأكل من البرتقال ويبقى قشر البرتقال في مكانه. هذا هو بالضبط ما يتم في طريقة HOLEP. وقد استخدم على نطاق واسع في السنوات ال 15 الماضية في جميع البلدان الأوروبية وأمريكا. كيف نقوم بإزالة ورم البروستاتا وعلاج تضخمها باستخدام طريقة HOLEP الجديدة والمتطورة ؟! نحن نقوم بإجراء هذه العملية باستخدام جهاز روبوت متقدم جداً وعالي الجودة ، نقوم أولاً بإدخال بعد الآلات إلى المجرى البولي باستخدام هذا الروبوت ، ثم نبدأ بفصل الورم عن كبسولة البروستاتا باستخدام الليزر ، مهما كان حجم الورم يتم ازالته بكل سهولة دون المساس بالأوردة حيث نقوم بحرق هذا الورم دون أي جرح او تمزق الأوردة داخل البروستاتا ، وفي هذه الحالة تكون احتمالية النزيف عند المريض ضئيلة جداً. ان عمق ليزر الهيليوم المستخدم عبارة عن نصف ملم وكبسولة البروستاتا من 5-6 ملم وبناءا على ذلك لا يمكن لليزر اتلاف الخلايا العصبية التي تمر من خارج الكبسولة. نقوم بسحب القسطرة من المريض في غضون يوم او يومين دون ان يحدث أي نزيف والسبب في ذلك يعود لاستخدام جهاز الروبوت الذي تحدثنا عنه سابقاً ، وممكن ان تبقى القسطرة مدة اطول في حالات نادرة إذا تأثرت المثانة من العملية او إذا كان حجم البروستاتا كبير جداً.
















