Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Ameliyattan Uyanırken
Ameliyat sonunda anestezi uzmanı gözetiminde tüm yaşamsal fonksiyonlarınız yakından izlenir vaziyette uyandırılacaksınız. Ameliyattan güvenli bir şekilde uyandığınız görülmüşse yarım saatten kısa bir süre gözlem altında tutulduktan sonra servisteki odanıza alınacaksınız. Kendinize geldiğiniz andan itibaren mümkün olduğunca derin nefes alıp verin. Bu akciğer fonksiyonlarınızın korunmasını sağlayacaktır. Yatarken belden yukarı tarafınız yükseltilmiş şekilde, yarı oturur pozisyonda yatmanız daha uygundur. Bir an önce yatakta oturur hale gelmeniz önerilir. Birkaç saat içinde ayağa kalkıp odanızda birkaç adım atmanız, yürümeniz mümkündür ve hızlı iyileşmeniz açısından çok faydalıdır. Uyandığınız anda, karnınızdan çıkan yarım santim çapında ince bir boru olacaktır. Ameliyat sırasında karın içine konulmuş ve ucu dışarı uzatılmış bu boru (dren) ameliyat sahasının kanama ve kaçak kontrolü amacıyla konulur birkaç gün tutulur. Gerek takılı vaziyette dururken gerekse de birkaç gün sonra çekilirken herhangi bir eziyeti yoktur. Ameliyat sırasında ağızdan veya burundan mideye uzanan hortum (nazogastrik sonda) kullanılsa da ameliyat biterken hasta uyanmadan çıkartılmış olur. İdrar sondası genellikle hasta uyuduktan sonra ameliyat başlarken takılır ve biterken uyanma esnasında çekilir. Ameliyatı nisbeten uzun süren vakalarda sonda ameliyattan sonra da kalabilir. Sonda takılıyken hep idrar yapma ihtiyacı varmış gibi hissedilebilir. Bu his yanıltıcıdır ve geçicidir. Hasta ameliyat günü akşamı kendi başına yürümeye başladığında sonda çekilebilir. -Kalp ritim düzensizliği, uykuda geçici solunum durması, ileri yaş gibi daha yakın takip gerektiren sorunları bulunan hastaların bazılarının ameliyattan uyandırılırken yoğun bakım nakledilmesi gerekebilir. Buna anestezi uzmanı karar verir. Yoğun bakıma alınmış hastalar genellikle bir gece takipten sonra ertesi sabah normal odasına nakledilir. Bacak venlerinde pıhtı oluşmasını önlemek için ameliyata girerken bazı hastalara anti-emboli çorabı giydirilir ve taburculuğa kadar tutulur. Bazı hastalara ise ameliyat başlarken havalı bacak kompresyon cihazı uygulanmaya başlanır. Bu pantolon şeklinde her iki bacağı saran, dönüşümlü olarak bölge bölge bacakları sıkıştırıp bırakarak dolaşımı artıran bir cihazdır. Hasta ilk kez ayağa kalkıp yürüyünceye kadar cihaz tutulur. Sonra çıkartılıp anti-emboli çorabı giydirilir. Bu da taburculuğa kadar tutulur. Ağrı kesici ve bulantı giderici ilaçlar hemşireler tarafından rutin olarak uygulanır. Ameliyat günü akşamı, ameliyat sırasında karnın gazla şişirilmiş olmasından kaynaklanan ve birkaç saat süren omuz ağrısı ve minik kesilere bağlı hafif ağrılar olabilir. Bazı hastalara bulantı, öğürme olabilir. Bunlar ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Saatler içinde rahatlama beklenir. Ameliyattan çıktıktan sonra su içmeye başlama zamanı konusunda cerrahlar arasında bir fikir birliği yoktur. Biz kendi uygulamamızda su içirmeye ameliyattan sonraki gün başlatıyoruz.
- Obezite yaşam süresini kısaltıyor!
Obezite artık gelişmiş ülkelerin değil, geri kalmış ülkeler için de ciddi bir sağlık sorunu. Çünkü obezite bütün vücudu etkileyen başlı başına bir hastalık. Yapılan araştırmalara göre obez insanların yaşam süreleri normal insanlara göre 13 yıl daha kısa. Bunun sebebi ise obez insanlarda kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, diyabetin yol açtığı tüm organ bozuklukları, özellikle kadınlarda üreme bozuklukları, uyku bozuklukları, uyku apnesi, karaciğer yağlanması gibi pek çok hastalık obeziteye bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bütün bunları sadece tek bir ameliyatla düzeltme şansımız var. Obezite ameliyatıyla biz hastayı tüm bu yandaş hastalıklardan kurtarıyoruz. Şeker hastalıkları da buna dahil. Hiçbir zaman ‘ben şişmanım, beni ameliyat et’ diyen hastayı hemen ameliyata almıyoruz. Ameliyat kararı alabilmek için hastanın vücut kitle indeksinin baz alınmaktadır. Vücut kitle indeksi anlaşılabilir haliyle; ‘kilo bölü boy çarpı boy’ eğer indeks 40’ın üzerindeyse , bu hastaları mutlaka ameliyat ediyoruz. Yani klasik yollarla kilo verememişlerse, beraberinde şişmanlığa bağlı sağlık problemleri ortaya çıkmışsa bunları ameliyat ediyoruz. Bu tür ameliyatların hepsi kapalı yapılıyor. Bunların bir kısmı mide küçültücü işlemler; işte tüp mide, bir de baypas dediğimiz bağırsağı emilim dışı bıraktığımız bir ameliyat var. Bunları da daha çok şeker hastalıklarında tercih ediyoruz. Bunlar hepsi beraber iç içe girmiş ameliyatlardır. Riskli olmayan iş yok her ameliyatın bir riski vardır. Obezite cerrahisindeki risk bir safra kesesi ameliyatı riskinden farklı değil. Hastaların dikkat etmesi gereken hususlar: Ameliyatı olacağınız merkezin bu konuda tecrübeli bir ekibi olması en önemli hususlardan biri. Obezite ve metabolik cerrahi çok özel bir işlem. Birincisi hastalar önce hekimlerini iyi araştıracaklar. Mesela benim ameliyat sayım 50, bu konuda çok başarılı ameliyatlar gerçekleştirdim. İkincisi de hastanede yeterli alt yapı var mı? Göğüs hastalıkları uzmanı, psikiyatri desteği, diyetisyen desteği bunların bütün bir ekip olarak hastanede bulunması lazım. Hastanede yeterli yoğun bakım olanaklarının olması lazım, ancak bunlar varsa bu ameliyatı olabilir. Hastaları ameliyat sonrası takip edebilecek bir ekibin olması lazım. Güvenilir ellerde bu ameliyatın bir riski yok. Obez insanların yaşam süresi normallere göre 13 yıl daha az ise bu ameliyatla insanların ömrünü sağlıklı bir hayat geçirmelerini sağlayarak 13 yıl daha uzatmış oluyoruz.
- Apse ve Anal Fistül Hangi Belirtileri Gösterir
Apse ve anal fistül birbirleriyle bağlantılı iki hastalıktır. Bu iki hastalığı belirtilerine değinmeden önce hastalıkları incelemenin faydası var. İlk olarak bu oluşumların ilk zinciri olan apseyi ele almakta fayda var. Anal apse birçok kişide görülen bir hastalıktır. Anal apse oluşumu ise anüs içerisinde yer alan ve dışkının vücudu rahatça terk etmesi için mukoza salgılayan bez kanallarının tıkanmasıyla oluşur. Tıkanan bu kanallarda apse oluşumu meydana gelir. Bu apseler kendi kendine boşaldıktan sonra o boşalan alanda fistül oluşu gerçekleşir. Fistül hastalığına gelecek olursak, adını latince fistula (kanal) kelimesinden gelir. Hastalığı detaylandırmak gerekirse, fistül iki organ veya iki doku yüzeyi arasında normalde olmayan bir bağlantının (kanalın) olmasına fistül denir. Sindirim kanalının son kısmı olan makat kanalı ile makatı çevreleyen deri arasında anormal bir bağlantının olmasına ise anal fistül - makat fistülü veya perianal fistül denir. Gaita (dışkı) çıkışının ve tutulmasının kontrolünü sağlayan sfinkter adlı kaslar makat çevresinde yer almaktadır. Anal fistüllerin sınıflandırılması bu kaslarla ve bu tünellerin kaslarla ilişkisine göre sınıflandırılır. Bu süreç sonrasında fistüller 4'e ayrılır. Anal fistüller; intersfinkterik, transsfinkterik, suprasfinkterik, ekstrasfinkterik fistül olarak ayrılırlar. Bazı fistüller sfinkter kası ve etrafında basit yapılar kurarken bazı fistül türleri ise daha karmaşık yapıya sahip olabilirler. Bu fistülleri biraz daha detaylandırmak gerekirse; - Ekstra-sfinkterik fistül; makat fistüllerinin %1’lik gibi küçük bir kısmını oluşturur. Perine adı verilen makat derisinden levator ani kasına (leğen kemiği tabanını saran kas) ve oradan da rektum adı verilen bağırsağa kadar uzanır. - İnter-sfinkterikfistül; makat fistülleri arasında en çok rastlanan hastalık türüdür. Makat fistülü rahatsızlığını %70’ini tek başına bu tür oluşturur. İç makat kası (internal anal sfinkter) ile intersfinkterik boşluğa (iç ve dış makat kası arası) ve oradan da perine adı verilen makat derisine uzanır. - Trans-sfinkterik fistül; makat fistüllerinin % 25'ini oluşturur ve inter-sfinkterikfistülden sonra en çok rastlanılan fistül türüdür. İç makat kası (internal anal sfinkter) ile dış makat kası (eksternal anal sfinkter) arasında alçakta seyredip iskio-rektal çukura açılır ve oradan da perine adı verilen makat derisine uzanır. - Supra-sfinkterik fistül; makat fistüllerinin % 5'ini oluşturur. İntersfinkterik boşluktan yukarında pubo-rektal kas (leğen kemiği tabanındaki kas) aracılığı ile iskio-rektal boşluğa ve oradan da perine adı verilen makat derisine uzanır. Apse ve anal fistül belirtileri aşağıdaki gibidir; - Anüs çevresinde tahriş - Dışkılama sırasında irin gelmesi - Oturma esnasında zonklama - Sancılı ağrı - Anüs çevresinde şişlik, hassasiyet, kızarıklık - Kokulu akıntı - Dışkılama sırasında ağrı - Dışkılama sırasında kanama - Apseye bağlı olarak halsizlik
- Kıl Dönmesi Erkeklerde Daha Çok Görülüyor
Kıl dönmesi hastalığı insan vücudunda sırt, ense, saç derisi gibi bölgelerden dökülen kıl ve tüylerin deri altında birikmesiyle meydana gelir. Kıl ve tüyler gözenek ya da boşluklardan derinin altına doğru birikerek kistik yapı oluşturur. Türkiye’de en fazla 15-35 yaş arasındaki erkeklerde ortaya çıkan kıl dönmesi hastalığı mutlaka uzman doktor tarafından tedavi edilmelidir. Kıl dönmesinin yer aldığı bölgede iltihaplanma da meydana gelebilir. Kıl dönmesi hastalığı kuyruk sokumu dışında göbek deliği gibi vücudun farklı yerlerinde de meydana gelebilir. Kıl dönmesi fazla kilolu, kıl yoğunluğu fazla kişilerde daha çok olur. Kıl dönmesi hastalığı erkeklerde kadınlara oranla 3 kat daha fazla görülür. Kuyruk sokumunda oluşan kıl dönmesinin adı tıp dilinde Pilonidal Sinüs olarak bilinir. İltihabi bir rahatsızlık olan kıl dönmesi hastaların gündelik yaşamlarını kısıtlayabilir. Vücuttaki kıllar sürtünerek kuyruk sokumu bölgesine doğru birikirler. Biriken bu kıllara kıyafetlerden kopan iplik parçaları ve yabancı cisimler de eşlik edebilir. Kıl, tüy ve iplik parçaları zamanla birikerek iltihap oluştururlar. İltihap oluşumunu gözlemlemek biraz zaman alabilir. Bu nedenle hastalar durumlarının ciddiyetini ne yazık ki hastalık ilerlediğinde fark ederler. Bu evrede durum daha da zorlaşmıştır. Kıl dönmesi belirtileri görüldüğünde vakit kaybetmeden mutlaka uzman hekimden yardım almak gerekir. Kişilerin kendilerinde gördüğü en net belirtilerin başında hissettiği ağrılar vardır. Kıl dönmelerinde kuyruk sokumu bölgesinde kırmızılık ve şişlik görülmesi olasıdır. Hastalar çamaşırlarında iltihaplı kanlı akıntılar da görebilirler. Bu belirtilerden sonra kesinlikle durum aksatılmadan tedaviyi kabullenmek gerekir. Kıl dönmesi bazı hastalarda apseye bağlı olarak ateş de yapabilir. Kıl Dönmesi Oluşumu Nasıl Olur? Kıl dönmesi, kıl ve tüylerin kuyruk sokumunda iki kaba et arasında hareket sırasında sürtünme nedeniyle ter bezi deliklerinden deri altına doğru toplanmasıyla meydana gelir. Kanlı, kötü koku iltihap nedeniyle kişinin iç çamaşırından dışarı çıkabilir. Alınacak hijyenik önlemlerle kıl dönmesinden uzak durmuş olursunuz. Hastalık tedavi edilmedikçe daha kötü sonuçlara neden olabilir. Kıl dönmesi flap yöntemiyle tedavi edilebilir. Flap bir kısmı vücuda bağlı parça anlamına gelmektedir. Tedavi değişik şekillerde yapılmaktadır. Genel tanısıyla bu yöntem kıl dönmesini çıkarıp yerine daha dayanıklı kılsız cilt parçasını dikme işlemidir. Bu işlem flap olarak adlandırılır. Klasik ameliyat hastayı zorlar. Kanama enfeksiyon riski vardır. Teknik olarak zor bir ameliyattır. Uzun sürer. Yaklaşık 40-45 dakika. Kıl Dönmesi Ameliyatı Kıl dönmesi tedavisinden sonra meydana gelen boşluğa yan taraftan cilt ve cilt altı kas zarını içeren parça kökü vücuda bağlı olacak şekilde getirilip dikilir. Kıl dönmesinde flap ameliyatı norkoz verilerek ve belden aşağısı uyuşturularak yapılır. Ameliyat olduktan sonra hastada doku içinde meydana gelebilecek kanamalar için dren denilen boru konulur.
- Hemoroid (Basur) Nedir?
Sindirim sisteminin son halkası olan kalın bağırsak çıkışında yer alan ve makat (anal) bölgesinde meydana gelen bir hastalıktır. Halk arasında mayasıl veya basur olarak da bilinir. Anüs bölgesinde bulunan toplardamarların çeşitli etkenlerden dolayı kabarması ile meme şeklinde meydana gelmesidir. Çoğunlukla makat basısının artması sonucu oluştuğu söylenmektedir. Makatta görülen bu hastalık; her yaşta ve her cinsiyette insanın başına gelebilmektedir. Son zamanlarda 50 yaş ve üzeri hastaların yarısına yakın sayıda rastlanılması mümkündür. Hemoroid (Basur) Neden Olur? Birden fazla nedeni olan hemoroid günümüzde birçok insanın muzdarip olduğu, gündelik yaşam konforunu olumsuz yönde etkileyen makat hastalıklarının başında yer alır. Hemoroid oluşumu, genellikle dışkılama sırasında meydana gelip, sıklıkla ıkınmaya bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Basur rahatsızlığının kişiye vermiş olduğu bazı belirtileri vardır. Bu belirtilerin en başında sindirim sisteminin düzgün çalışmaması ile ortaya çıkan kabızlık sorununun yaşanmasıdır. Hemoroid hastalığını tam olarak oluşturan neden saptanamasa da bilinen temel sebepler şu şekilde sıralana bilinir; Bağırsak alışkanlığında değişiklikler (kronik kabızlık ve ishal durumu) Yetersiz miktarda su tüketimi Sedanter yaşam Gebelik ve doğum Bazı spor etkinlikleri (ata binmek, bisiklet sürmek, halter, ağırlık kaldırımı vb.) Uzun süreli oturarak çalışan meslek grupları (şoförlük, pilotluk, bankacılık… ) Fazla alkol ve sigara tüketimi Pelvik bölgede yerleşen tümörler, karında ascites oluşumu Besin alışkanlıklarının ailesel yatkınlık göstermesi Hemoroid Çeşitleri Bulundukları bölgeye göre iç hemoroid ve dış hemoroid olarak ikiye ayrılmaktadır. İç Hemoroid Makat içerisinde yer alan türüne göre isimlendirilmektedir. Tıp literatüründe İnternal Hemoroid olarak yer alır. En yaygın görülen ve kişiye en çok sıkıntı yaratan hemoroid çeşididir. İç hemoroid rektumun iç kısmında meydana gelip dört evreli süreci ortaya çıkartmaktadır. Hastalığın evre tespiti, tedavi yönteminin belirlenmesinde en önemli faktörlerden biridir. 1.Derece Hemoroid: Makat bölgesindeki hemoroid yastıkçıkları şişkinliklerine göre oluşmaktadır. Bu evrede hemoroid, hasta tarafından çok fazla şikâyet ve belirti göstermemektedir. Buna bağlı olarak da hekim tarafından tespiti zor gerçekleştirilmektedir. Bariz bir bulgusu yoktur ve ancak rektoskopi ile görülebilir. 2.Derece Hemoroid: Hemoroid yastıkçıkların oluşturduğu şişkinliklerin biraz daha büyük olması ile kişiye rahatsızlık hissi vermektedir. Bu evrede hemoroid memesi, hasta tuvalete çıktığında ıkınmaya bağlı olarak, makatın dışında yer alır ve dışkılama sonrasında kendiliğinden içeri girer. Hemoroid memeleri(pake) kanama, kaşıntı ve bazen de ağrı gibi belirtiler gösterebilir. 3.Derece Hemoroid: Yastıkçıkların oluşturdukları şişkinlikler dışkı ile birlikte sürtünerek dışarı sarkar ve ancak elle müdahale edilerek içeriye itilir. Bu evrede iç hemoroidler dışarı çıktıklarında kendiliğinden içeri girmeleri uzun süre vakit alır. Kanama, kaşıntı ve ıslaklık gibi şikâyetler görülebilmektedir. 4.Derece Hemoroid: Bu evrede hemoroid memeleri anüs kanalına sığmamakta ve sürekli makat ağzından dışarı taşmaktadır. Hemoroid memelerinin artık tamamen dışarıda olduğu bu evrede, hiçbir müdahale ile içeri itilememektedir. En fazla sorun teşkil eden evre olup kanama, kaşıntı, dolgunluk hissi, şiddetli ağrı ile kendini belli etmektedir. Yine bu evrede kişi yürümekte ve oturmakta oldukça zorluk çekerek, günlük hareketlerinde kısıtlılık oluşur. Dış Hemoroid Makat dışında meydana gelen pakelere denilen hemoroid çeşidir ve tıp dilinde Eksternal Hemoroid olarak da adlandırılmaktadır. Makatın en hassas noktası olan anüs çıkışında meydana gelmektedir. Bu hemoroid çeşidinde hemoroid memeleri(pakeleri) gözle görülebilecek ve elle hissedilebilecek kadar somut bir boyut olarak makatta yer almaktadır. Tromboze haline gelmiş olan hemoroid memesi dış hemoroid çeşidi içerisinde yer almaktadır. Tromboze hemoroid; hemoroidal yumakların içerisinde bulunan kanın pıhtılaşmasına verilen isimdir. Halk arasında boğulmuş basur olarak da adlandırılmaktadır. Bu oluşumlar sert, ağrılı şişlik şeklinde kendini göstererek, yanma, kaşıntı, sızlama, fazla baskı sonucunda kanama gibi belirtiler vererek mavimsi veya morumsu bir renk almaktadır. Hemoroid Belirtileri İç ve dış hemoroid türleri farklı belirtiler ile kendisini göstermektedir. Genel anlamda bu belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz: Tuvalet esnasında makattan taze parlak kırmızı kan gelmesi Anal çevrede kaşıntı hissi Anal çevrede yanma Makatta oluşan ve ele gelen şişlik Makatta dolgunluk hissi yaşamak Dışkılama hissi Islaklık hissi, akıntı ve buna eşlik eden ağrı
- Lazerle Hemoroid Tedavisi
Hemoroid bağırsak sistemini sona erdiği kısımda var olan yastıkçıklardır. Bu yastıkcıklar etraf kas dokusunu zarar görmesini ve bu sayede makat fizyolojisinin korunmasını sağlamaktadır. Halk arasında basur ya da mayasıl gibi çeşitli ifadelerle adlandırılan hemoroidal hastalık ise bu yararlı yastıkçıkları zarar görmesi, tramvaya uğramasına bağlı şişmesi büyümesi ve buna bağlı kanamaya elverişli hale gelmesidir. Hastalar genellikle kanama ile meme şeklinde gelen çıkıntı ve dönem dönem olan ağrı şikayetleri ile doktorlara başvurmaktadır. Türkiye ve dünyada oldukça sık gözüken Bu hastalık özellikle iş ve sosyal hayatı uzun süre hareketsiz kalmayı gerektiren hasta grubunda daha sık gözlenmektedir. Tuvalet alışkanlıklarındaki yanlışlıklar, hamilelik, inaktif yaşam, şişmanlık, yaşlılık ve en önemlisi posasız yani lifsiz diyet hastalığın en önemli etkenler arasındadır. Toplumda aile bireylerinin yaygın olarak 5 kişiden 3'ünde görülebilmektedir. Birçok hastalığın tedavisinde uygulanan lazer, hemoroid (Basur) hastalarının tedavisinde de kullanılıyor. Bu kullanılan yöntem ile hasta aynı gün hem muayene olmakta hem de müdahale işlemi yapılmaktadır. Hasta konforu ön planda olmaktadır. Ağrı derecesi minimumdur. Hasta müdahaleden sonra yürüyerek evine dönebilmektedir. Ameliyatsız Hemoroid Tedavisinin Hastaya Sunduğu Avantajlar Hastanın yaklaşık 5 dakika gibi kısa bir sürede müdahale işlemi tamamlanır. Narkoz uygulanmaz ve dolayısı ile narkoza bağlı yan etkiler görülmez. Sadece lokal anestezi uygulanır. Ağrı derecesi yok denecek kadar azdır. Ameliyatsız hemoroid (basur) tedavisinde makat içine tampon yerleştirilmez. Bu nedenle hasta işlemden hemen sonra günlük hayatına geri döner. Herhangi bir dikiş-kesi atılmadığı için dokular zarar görmez. Bu nedenle estetik açıdan hiçbir rahatsızlık vermez. Hastalar aynı gün hem tanılarını öğrenir hem de müdahale olabilir. Böbrek, karaciğer, kalp hastalıkları, şeker, kanama bozukluğu gibi sistemik rahatsızlığı olan hastalara uygulanabilir. Kesi ve dikiş olmadığı için normal ameliyatlar da görülebilen iltihaplanma ve apseler görülmez. Ameliyatlar da doku kaybına bağlı meydana gelen ve hastanın yaşamını ömür boyu olumsuz etkileyen gaz tutamama ve dışkı tutamama gibi sıkıntılar olurken, Ameliyatsız yöntemlerde bu sıkıntılar görülmez. Hasta normal hayat konforuna aynen devam eder. Ameliyat uygulanan hastalarda doku kaybına ve konulan dikişe bağlı olarak makatta daralma meydana gelir. Ameliyatsız yöntemlerde doku kaybı olmadığı ve dikiş kullanılmadığı için böyle bir sorun oluşmaz.
- Safra Kesesi Poliplerinden Korkmalı mıyız?
Safra kesesi polipleri safra kesesi mukozasından yani iç duvarından kaynaklanan et benleridir. Erişkinlerde %0,3 ile %12,3 arasında görülmektedir. Bununla birlikte kanser ve kanser potansiyeli olan polipler %5 civarındadır. Tanısı ultrasonografi ile konmaktadır. Ani büyüme eğilimdeki ve 10mm’den büyük poliplerin operasyon endikasyonu doğmaktadır. Kapalı yöntem ile safra kesesi alınması operasyonu yapılıp patolojik inceleme sonrası polibin karakteri ortaya konmaktadır. Küçük poliplerin takipleri altı ayda bir ultrasonografi ile yapılmalıdır. Sonuç olarak, safra kesesi polipleri şu anki bilgilerimize göre boyutuna göre takip ve tedavi edilmesi gereken hastalıklardandır.
- Tüp mide hastalarının hikayeleri
Egzersiz ve diyet ile kilo verme başarısı gösteremeyen vki yüksek olan ve kilo vermeyi kafasına yerleştirmiş hastalarımız poliklinik başvurusunda sonra uygun vakaların ameliyat hazırlığı başlatılır. Ameliyat hazırlığında çeşitli kan tetkikleri, endoskopi, ultrasonografi ile konsültasyonlar bulunmaktadır. Birgün içinde hazırlıklar tamamlanır ve sonuçlara göre ameliyat kararı verilir. Yeni bir hayata hazırlık süresi tamamlanmış olur. Ameliyat günü aç bir şekilde hastaneye yatış yapılır. Ameliyat başarılı bir şekilde yaklaşık 1,5 saatte bittikten sonra hastamız servise alınır. Hastamızın bacaklarında elektrikli pıhtı önleyici cihaz ve karnında iki adet boru bulunmaktadır. Bu karın boruları kanama ve kaçağı önceden haber vermek için yerleştirilmiştir. Çeşitli serum tedavileri ve ağrı kesiciler uygulanır. 2.gün elektrikli pıhtı önleyici cihaz çıkarılır ve emboli çorabı devreye girer. Film çekilerek kaçak testi yapılır ve kaçak olmadığı gözlendikten sonra su başlanır. 3.gün ise diyetisyenin önerdiği özel diyet başlanır ve hastanın dreni çekilir. Hastanedeki zorlu süreç biter ve taburculuğu gerçekleşir. Yeni bir hayata adım atılır.
- Hemoroidal Hastalıklarda Tedavi
Hemoroidal hastalıklarda tedavi, hastanın şikayetlerinin şiddetine ve hemoroid hastalıklarının sınıflandırılmasına, bağlı olarak karar verilmektedir. Birçok tedavi seçeneğinin varlığı, kafa karıştırıcıdır. Aslında, optimal tedavi seçeneğinin cevabı yoktur. Konvansiyonel yöntem ile yapılan hemoroid cerrahisinin komplikasyonları arasında ağrı, kanama ve yara yeri enfeksiyonu sayılabilir. Bu sebeblerden hastanede kalış süresi uzamaktadır. Yapılan çalışmalarda lazer ile yapılan hemoroid cerrahisinin birçok avantajı vardır. İyileşmenin hızlı olması, çevre organları hasar vermemesi, makat bölgesinde darlığa neden olmaması ve kanamanın çok az olması, lazer cerrahisinin avantajlarıdır. En önemli avantajı ise ağrı seviyesinin çok düşük olmasıdır. Uygun vakalarda, lazer ile hemoroid cerrahisi güvenli ve ağrısız bir yöntemdir.
- HEMOROİD ARTIK SİZİ KORKUTMASIN !
Lazer İle Hemoroid Tedavisi: Birçok cerrahi yöntemle tedavi edilebilen hemoroidlerde, hasta açısından en konforlu ve hızlı iyileşme sağlayan yöntem lazer ile hemoroidektomidir. Evre 1 ve 2 iç hemoroidlerde uygulanır. Lazer cihazı 90 dereceye kadar ısı vererek hemoroid pakelerinin denatüre olmasını yani küçülmesini sağlar. Lokal anestezi ya da hafif sedasyon (uyutularak) ile yapılabilir. Saç telinden biraz kalın lazer teliyle hemoroid memelerine girilerek uygulanır. İşlemden hemen sonra hemoroid pakelerinde küçülme olur ancak tamamen kaybolması 4-6 haftayı bulmaktadır. Lazer hemoroidektomi sonrası hastalarda hafif yanma olabilir. Kanama ya hiç olmaz ya da çok az miktarda olabilir. Hastalar günlük hayatına hemen dönebilir. Genellikle 1 günlük istirahat yeterli olur. Lazer hemoroidektomi sırasında kaslara herhangi bir işlem yapılmadığı için dışkı ya da gaz kaçırmada problem yaşanmaz.
- KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ
Memeler hem anneliği hem de cinselliği simgelediği için kadınlar için çok önemlidir. Bu nedenle toplumda meme hastalıkları ile ilgili bilinç düzeyini arttırıcı çalışmalar yapılması çok önemlidir. Meme hastalıkları multidisipliner bir ekip anlayışı içinde değerlendirilmeli ve doğru tanı ve tedavi uygulanmalıdır. 20 yaşından sonra her ay düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapılması meme kanseri için etkili bir tanı yöntemidir. Her kadın kendi kendini ayda bir kez muayene etmelidir. Bu muayenenin özellikle adetin 5-7. günlerinden sonra yapılması daha doğru sonuç verir. Hasta hem yatarak hem de ayna karşısında kendi kendini muayene etmeli, herhangi bir farklılık saptarsa mutlaka bir genel cerrahi uzmanına başvurmalıdır.
- Anal Fissür (Makat Çatlağı)
Uzun süren kabızlık veya ishal nedeni ile çok ıkınma olan hastalarda oluşan ve anal kanaldan hassas cilt tabakasına kadar ulaşan yırtıklardır. Hastalarda şiddetli ağrı ile beraber bazen kanama da olmaktadır. Aşırı ıkınma sonucu oluşan çatlak ağrıya neden olur. Hasta ağrı duymamak için sürekli makat kaslarını sıkılı tutar. Bu da kabızlığı, kabızlık da çatlağı arttırır ve bu şeki,lde bir kısır döngü oluşur. Çeşitli ilaçlar, beslenme alışkanlığının değiştirilmesi ve sıcak su oturma banyosu ile bu kısır döngü kırılmaya ve fissür tedavi edilmeye çalışılır. Hastaların %70’i bu tedaviden fayda görür. Ancak uzun süren tedavi edilmemiş anal fissür durumunda olay kronikleşir. İlaç tedavisine cevap vermeyen akut fissürlerde ve kronikleşmiş fissürlerde cerrahi tedavi gerekir. Cerrahi tedaviye alternatif olarak Botox Tedavisi de yapılabilir. Cerrahi Tedavi Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar: 1. Ameliyat sonrasında az miktarda kanama olması normaldir. 1 hafta kadar sürebilir. Aşırı kanama olursa mutlaka doktorunuza başvurmanız gerekir. 2. Ameliyat sonrası ağrı olur. Ağrıyı azaltmak için aspirin dışı ağrı kesiciler kullanılmalı ve istirahat edilmelidir. Makata uygulanan lokal anestezik etkili kremler de ağrıyı azaltabilir. 3. Ameliyat bölgesi devamlı büyük abdeste maruz kaldığından dolayı kirli bir bölgedir. Bu nedenle bu bölgenin hijyeni çok önemlidir. Tuvaletten sonra ılık su ile ameliyat bölgesi yıkanmalı ve ameliyattan sonraki 24 saatten sonra ılık su ile oturma banyosuna başlanmalıdır.
















