Arama Sonuçları
Boş arama ile 1063 sonuç bulundu
- Skafoid Kemik Kırıkları
Skafoid kemik el bileğindeki 8 küçük kemikten bir tanesi olup el bilek hareketlerinde anahtar rol oynamaktadır. Genellikle açık el üzerine düşme sonucu oluşur. Başparmak ve 2. parmak arasında el sırtındaki "anatomik enfiyelik" denilen çukur bilgede ağrı en önemli bulgusudur. Kırık ilk çekilen filmlerde görülemeyebilir. Bu bölgede ağrısı devam eden hastalarda tekrar filmlerin çekilmesi gerekir. MR kırıkların optaya konması ve kaynama sorunu olan hastalarda kemiğin canlılığını göstermesi bakımından çok değerlidir. Kan dolaşımındaki yetersizlik nedeniyle vücüdümüzdaki kaynaması sorunlu olan kemiklerdendir. Geç tanısı konmuş yada konservatif yöntemlerinin başarısız olduğu olgularda cerrahi tedavi gerekir. El cerrahisi prensipleri içerisinde cerrahi tedavi, kemiğe en az zarar verecek bir girişimle, bu kemik için yapılmış özel vidalar ile kırığın tespiti ve kırık bölgesinin kemik yama ile desteklenmesi şeklinde özetlenebilir. Kulanılacak kemik yamasının niteliği çok önemlidir. Kırık parçada avasküler nekroz dediğimiz, parçanın canlılığının yitirildiği durumlarda kemik yamasının mikrocerrahi yöntem kullanılarak damar saplı kemik yaması şeklinde uygulanması çok önem taşır. Ameliyat sonrasında el bileğinin uzun süreli tesbiti gerekir.
- Sindaktili (Yapışık Parmak)
İki yada daha çok parmağın birbirlerine yapışık olması durumudur. Anne karnındaki gelişimin belli bir aşamasında parmaklar birbirlerinden ayrılırlar. İşte bu ayrılmanın tamamen ya da kısmen duraksaması sonucunda oluşan bir durumdur. Sindaktili tek başına ve tek bir elde olabileceği gibi her iki elde ve ayaklarda da olabilir. Bazı durumlarda genetik nedenle oluşan bir hastalığın bir parçasını oluşturur. Bu gibi durumlarda hastada damak dudak yarıkları, kafatası anomalileri gibi doğmalık sorunlarla birlikte olabilir. (Apert Sendromu gibi). Sindaktililer genel anlamda basit ve komplike olarak ikiye ayrılırlar. Basit sindaktililerde yapışıklık sadece deri seviyesindedir. Kemiklerde ve tendonlarda herhangi bir sorun yoktur. Parmak hareketleri tamdır. Komplike sindaktililerde cilt dışında özellikle kemiklerde değişik derecelerde birleşmeler vardır. Ciddi olgularda damar ve sinirlerle ilgili sorunlar da olabilir. Sindaktililerin tedavisi cerrahidir. Ameliyat için en uygun zaman hastanın durumuna göre belirlenir. Eğer yapışık olan parmaklar birbirlerinin hareketlerine ve özellikle büyümelerine engel olmuyorlarsa 1,5 yaşına kadar beklenir. Bu beklemenin temel nedeni hastanın genel anestesi alacak olmasındandır. Eğer parmakların yapışıklıkları birbirlerinin büyümesine engel oluyorsa, eksenlerinde eğilmelere neden oluyorsa ve işaret parmağının bağımsız hareketleri engelleniyor ise beklemeden ameliyat edilmelidir. Başparmak yapışıklıklarında çok daha erken hareket edilmelidir. Ameliyatların 2,5 yaşına kadar tamamlanması tercih edilir. Birden fazla yapışıklık olduğunda tüm parmakların bir seferde ayrılması ciddi sorunlara yol açabilir. Parmaklar kademeli olarak ayrılmalıdır.
- Ağız kokusu (Halitosis) nedir?
Ağızdaki çirkin ve rahatsız edici kokuya kısaca ağız kokusu veya 'halitosis' denir. Ağız kokusu tek başına hastalık olarak tanımlanamaz, fakat önemli hastalıkların ön habercisi olabilir. Patolojik dediğimiz hastalıksal kaynaklı ağız kokusu bu sınıftandır, bir de fizyolojik olarak tabir ettiğimiz sağlıklı bireylerde dahi olabilen ağız kokusu vardır. Yediğimiz yemekler kaynaklı yada sabah uyandığımızda oluşan ağız kokusu, fizyolojik ağız kokusudur ve bir hastalık belirtisi değildir. Kötü ağız kokusu (halitosis) kişinin çevresindeki insanlarla iletişimini olumsuz etkilediği gibi, kişide sosyal baskı ve özgüven sorunu oluşmasına da neden olmaktadır. Hastalar genellikle çevresindekilerin ikazı ile ağız kokusu için diş hekimlerine başvururlar. Hastaların, diş hekimlerine en sık başvuru nedeni diş çürükleri ve periodontal hastalıklardan sonra , ağız kokusudur. Halitosis nedeyse toplumun yarısında görülmesine rağmen çok az hasta tedavi için diş hekimine gelmektedir. Ağız kokusunu açıklayan ağız kaynaklı bir neden yok ise, burun yollarının tıkanmasın yada geniz eti diye tabir edilen farinks tıkanıklıkları ağız solunumuna yol açar. Ağız solunumu ağız içi kuruluğa neden olduğu için sadece halitozise neden olmaz dişlerin yeterince temizlenmemesi nedeniyle diş çürüklerine neden olacağı mutlaka akla getirilmelidir. Ağız kokusu kimlerde görülür? Ağız kokusu orta yaş grubunda ve erkeklerde daha sıklıkla görülmektedir. Ayrıca ileri yaşlarda kullanılan diş protezleri, tükrük akışındaki azalma ve sistemik hastalıklar halitosise neden olur. Ağız kokusu nedenleri nelerdir? ⦁ Yediğimiz yemekler sonrasında yada uyanınca oluşan ağız kokusu; fizyolojik ağız kokusu olarak tanımlanır ve bir hastalık belirtisi değildir. Bunun dışında meydana gelen ağız kokusu genellikle bir hastalık belirtisi olarak kabul edilir ve patolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. ⦁ Diş aralarında biriken plak ve yemek artıkları; sadece diş fırçalama yeterli olmaz mutlaka diş ipi kullanılmalıdır. Diş fırçalamanın yanından diş ipi kullanmak bu sorunun çözmede büyük katkı sağlar. ⦁ Sigara kullanımı; sigara kendi kötü kokusunun dışında, neden olduğu diş ve dişeti hastalıkları halitosize nedendir. Sigaranın kendi kokusu 24 saat devam eder. Ayrıca aşırı sigara kullanımı dil üzerinde tüylenme ve kıllanmalara yol açar, buda gıda ve plak birikimine ('dil pası' diye adlandırılır) yol açar. ⦁ Dil pası; dilin üzeri kahverengi bir pas benzeri bir tabaka ile kaplandığında burada bulunan ve özellikle sülfür bileşikleri oluşturan bakteriler de ağız kokusu yapmaktadır. Dilin fırçalanması dil pasının ortadan kaldırılması için çok önemlidir. ⦁ Diş plağı, diş taşı, diş eti hastalıkları; Bu sorunlar diş hekimleri tarafından kolaylıkla giderilebilirler. Yılda en az bir kez diş taşı temizliği dişeti sağlığı açasından çok önemlidir. ⦁ Reflü, gastrit, ülser gibi mide problemleri; sindirim sistemi (gastrointestinal sistem) rahatsızlıkları kötü ağız kokusu nedenlerinin en yaygın görülen sebeplerinden birisidir. Özellikle mevsim geçişleri diye tabir edilen bahar aylarında görülme sıklığı çok yükselmektedir. Hastalar genellikle ağız kokusu şikayeti ile diş hekimlerine başvururlar ancak ağız kokusundan ziyade nefes kokusu ile karıştırılmaktadır. Bu problemler için genel cerrahiye başvurup endoskopi önerilmektedir. ⦁ Üst Solunum Yolu Enfeksiyonları(ÜSYE), faranjit, sinüzit; bu tür rahatsızlıklar geniz akıntısına neden oldukları için yine çok sık görülen ağız kokusu nedenlerindendir. Bunun ayrımı iyi bir şekilde tespit edilip KBB (Kulak, Burun, Boğaz) uzmanına yönlendirilmesi en uygun olanıdır.
- İmplant
İmplantın çene kemiğine yerleştirilen ve protezlere destek için yapılan yapay diş köküdür. İşlem lokal anestezi altında gerçekleştirilir bundan dolayı ağrı hissedilmez. İmplantın çene kemiğini yaklaşık iki- üç ay içinde tamamen tutar, "Bu aşamalardan sonra implant gerçek bir diş kökünün yerini almakta ve üzerine konacak protezi taşıyacak duruma gelmektedir. İlk etapta 4 hastaya 15 diş implantı yaptık, hastaların protez dişlerini ise 3 ay içerisinde takacağız. Kısa sürede çok iyi hasta potansiyeline ulaştık. Çok fazla talep var
- Kanal Tedavisi
İlerlemiş diş çürükleri veya travma nedeniyle dişler içerisinde yer alan ve dişin tüm hassasiyetini taşıyan sinir dokusu etkilenir. Dişin ağız içerisinde görünmeyip çene kemiği içerisinde yer alan diş kökleri içerisindeki sinir dokusunun temizlenerek yerine kanal tedavisiyapılması özel bir tedavidir. Her dişin kök yapısında birçok farklılıklar bulunabilmektedir. Standardın dışında fazladan kök ya da kanallar olabilir. Görünmeyen bir alan olduğu için de önceleri bu yapısal farklılıklar nedeniyle kanal tedavisinde başarısızlıklar yaşanabilmekteydi. Ancak günümüzde yeni cihazlar sayesinde artık çok başarılı kanal tedavileri yapmak mümkündür. Özellikle döner başlıklı otomatik kanal aletleri ve kök boyunu, yapısal farklılıkları gösteren özel cihazlar ve özel kanal dolgu materyalleri ile kanal tedavisindeki başarı oranı yüksektir. Kanal boyunu ölçen bu yeni cihazlar sayesinde artık kanal tedavisi sırasında fazladan röntgen alınmasına da gerek kalmamaktadır. Burada önemli olan diş dokularındaki olası farklılıkları bilerek bu cihazları uygun durumlarda kullanıp tedaviyi tamamlamaktır. Eğer kanal tedavisi istenildiği gibi başarılı bir şekilde yapılmışsa ağızda ömür boyu kalabilir. Ama hatalar var ise kısa sürede dişi kaybetme riski yüksektir. Bu nedenle özenli bir çalışma ister.
- İmplantoloji
İMPLANT İmplant uygulaması, diş eksikliklerinin tedavisinde bilinen en iyi ve en modern tedavi yöntemidir. Geçmişten günümüze eksik dişlerin tedavisi hakkında birçok yöntem geliştirilmiştir. Ağzında hiç dişi olmayan hastalara tam protez, birkaç dişi eksik olan hastalara ise parsiyel kroşeli protezler ya da köprü protezler hala sıklıkla uygulanmaktadır. Bu protezler genel de akşam çıkarılıp suya konulur ve sabah tekrar ağıza takılan müteharrik protez türüdür. Köprü protezleri ise sağlıklı dişleri keserek eksik diş veya dişleri yapmak için kullanılan porselen protezlerdir. Fakat son yıllarda diş hekimliğindeki en büyük gelişmeler diş implant tedavisindegerçekleştirilmiştir. Eksik dişlerin giderilmesinde implant tedavisinin birçok avantajı sebebiyle ilk tercih edilme sebebi haline gelmiştir. Tek diş eksikliğinden birden fazla diş eksikliği olan durumların hepsi implant tedavisi ile giderilmesi mümkündür. İmplant tedavisi ne başlamadan önce hekimin radyolojik ve klinik muayenesini çok dikkatli bir şekilde yapması gereklidir. İmplant tedavisi hakkında en önemli durum implant yapılacak bölgedeki kemik miktarıdır. İlgili alanda yeterli yükseklikte ve kalınlıkta kemik dokusu olmalıdır. Kalan kemik dokusunun miktarı, ilgili bölgedeki dişin nasıl kaybedildiğinden çevre anatomik oluşumların varlığına kadar birçok faktörün etkisine bağlıdır. Örneğin, üst çene azı dişler bölgesindeki kemik dokuda sinüs denilen hava boşlukları bu bölgeye yapılacak bir implantın uzunluğunu etkileyen en önemli anatomik oluşumlardır. Alt çenede ise ana sinir dalının geçtiği kanala kadarki kemik miktarı seçilecek implantınuzunluğunu belirleyen bir anatomik oluşumdur. Yapılacak implant tedavisi öncesi diş hekimi mutlaka üç boyutlu dental tomografi yardımı ile radyolojik olarak ilgili bölgedeki kemiğin analizini yapıp mümkün olan en uzun ve geniş implantı ameliyat sırasında hazır bulundurmalıdır. Zaman zaman 3D görüntüsü alınmış dişlerde navigasyon yöntemiyle en kalın ve en uzun kemiğin yeri saptanır ve implant o bölgeye yapılır. Bu da implantın ömrünü artıran bir tekniktir. Çünkü biz diş hekimlerinin en büyük amacı yapılan diş implantını hastanın ömrü boyunca kullanmasını sağlamaktır. Diş implantları kurallarına göre uygulanırsa ömür boyunca ağızda kalır. İmplant tedavisi hakkında merak edilen bir diğer güncel konu ise yetersiz kemik bulunan bölgelere yapılan kemik transferi ameliyatlarıdır. Eğer hastanın implant tedavisi planlanan bölgesinde yeterli kemik dokusu yoksa alt çenede kemiğinin çene ucu ya da yanak dokusu altında kalan kısmından ya da kalça bölgesinden kemik parçaları alınarak yetersiz kemik olan bölgeye özel vidalarla sabitlenerek ilgili bölgede implant tedavisi mümkün hale getirile bilinir. Bu işlem genelde sadece çene-yüz cerrahları tarafından yapılabilmektedir. Kemik transferi ameliyatlarını takiben 3-4 ay beklendikten sonra implant tedavisi mümkün olabilmektedir. Daha sonra elde edilen yeni çene kemiğine uygun çapta ve uzunlukta implantlar yerleştirilerek implant tedavisi tamamlanır. 6 -8 hafta implantların çene kemiğine kaynaması beklendikten sonra kuronları yapılabilir. Bazen de bu kemik transferi esnasında implant yerleştirmek mümkün olabilmektedir. Bu şekilde olduğunda ise kısa bir sürede hastamız dişlerine kavuşmuş olur. İmplant tedavisi hakkında dikkat edilmesi gereken bir diğer konuda yapılacak implantın markasıdır. Dünya implant piyasasında bulunan yüzlerce markadan hangisinin tercih edileceğini hekim hastasına mutlaka sebepleriyle anlatmalıdır. Köklü implant firmalarının yıllardır süregelen ar-ge çalışmalarıyla doğru orantılı olarak implant fiyatlarının arttığı gözlemlenmektedir. Bu da hastanın ödeyeceği tedavi ücretinin arttıran en önemli faktördür. Bu nedenle implant tedavisi yaptırmaya karar verdiğinizde mutlaka marka bilgisi ve uygulayıcı diş hekimini iyi analiz etmelisiniz. Başarıyı etkilen çok önemli faktörler genelde bu konulardır. Kliniğimizde yerli implantlar kesinlikle tercih edilmemektedir. Genellikle isviçre ve alman malı implantlar kullanmaktayız. Uzun dönem sonuçlarını gördüğümüz ve başarısı konusunda literatür bilgisi ve çeşitli sayıda implant makaleleri olan iki marka kullanılmaktadır. Bu tamamen kliniklerin tercihlerine bırakılmış bir konudur. Diş implant yapılmış hastalarda implant ve diğer dişlerin rutin kontrollerinin her altı aylık periyotlarda yapılması çok önem arz eder. Bir sorun yaşanmaması için bu periyotlarda profesyonel diş temizliği ve sorun görülen bölgelerden röntgenler alınarak bir takım önlemlerin alınması gerekir. Bazen implantın etrafında oluşan basit bir dişeti enfeksiyonu sebebiyle implantit gelişir. Erken müdahale edilirse bu hiç sorun teşkil etmez. Ama bu konuda erken müdahale olmaz ise implantın kaybına kadar giden bir süreç sizi bekliyor olabilir. İmplantların Çıkarılması Bazen yukarıda anlattığımız sebeplerden bazen de yanlış uygulama sonucu hastaya zarar vereceğini düşündüğümüz implant uygulamalarından sonra o diş implantını çıkarmak gerekebilir. Bu işlem aslında implant yapmaktan daha zor bir işlemdir. Çünkü implantıçıkarmak için özel aletler ile implantın yapıştığı kemiği kesmek gerekmektedir. Kemiğe dokunmak demek şişlik ve ağrı demektir. Bu nedenle mümkün olduğunca implantları en iyi şekilde yerleştirmeli ve bu çıkarma işlemine maruz bırakılmamalıdır. Ama implantı da çıkarmak her zaman mümkündür. Hatta implant çıkarıldıktan sonra aynı boşluğa hemen o seansta dental implant uygulanabilir. Böylece hastanın ikinci bir cerrahi işleme kalmadan bütün bir işlemi tamamlanmış olur.
- Diş Beyazlatma (Bleaching) Yöntemleri
Ofiste /Klinikte diş beyazlatma Evde diş beyazlatma Kombine diş beyazlatma (Hem ev, hem ofis beyazlatma) İç (internal) Beyazlatma (Dişin içini beyazlatma) En etkili diş beyazlatma yöntemi hangisidir? En etkili diş beyazlatma yöntemi ofis ve ev tipi beyazlatmanın beraber uygulandığı kombine beyazlatmadır. OFİS TİPİ DİŞ BEYAZLATMA Ofis tipi diş beyazlatma yöntemi klinik ortamında hekim tarafından uygulanabilen ev tipi diş beyazlatmaya göre daha kısa sürede sonuç veren diş beyazlatma yöntemidir. Ev tipi beyazlatmada olduğu gibi beyazlatma işlemine etki edecek diş taşlar vs. gibi olumsuzluklar ortadan kaldırılmalıdır. Diş hekimi ofis bleaching uygulamasına ilk önce dişetlerini ve ağız içinde zarar görebilecek diğer yumuşak dokuları korumak için önlemler alarak başlar. Dişetleri koruyucu bir tabaka ile kaplanarak diş beyazlatma ajanının diş etlerine ulaşması engellenir.Bu uygulamanın ev tipi beyazlatmadan farkı, kullanılan kimyasalın etken maddesinin daha fazla olması ve bunun içinde diş hekimi gözetiminde kullanılmasının zorunlu olmasıdır. Ev tipi beyazlatmaya göre daha hızlı sonuç veren ofis tipi beyazlatma led veya lazer gibi ışık kaynaklarıyla birlikte uygulandığında dişlerde çok daha derin bir beyazlatma
- Protez
Protetik tedavi (Protezler), her türlü dişsizliğin giderilmesi, hasarlı dişlerin restore edilmesi, ağız içi işlevselliğin ve estetiğin kazandırılmasını amaçlar. Eksik diş sayısı ve hastaların ihtiyacına göre protezler temel olarak sabit protezler (Kaplama, köprü) ve hareketli protezler (damak, takma diş) olmak üzere ikiye ayrılır. Ayrıca son yıllarda öne çıkan estetik diş hekimliği uygulamaları da (Porselen Laminalar, Gülüş Tasarımı, Empress kaplama, Zirkonyum Porselen vb) protetik tedavi kapsamına girmektedir ve diş hekimliğindeki önemli uzmanlık alanlarından birisidir. Sabit Protezler Doktor tarafından ağızdaki mevcut dişlere veya implantlara sabitlenen, hasta tarafından takılıp çıkarılmayan protezlerdir. Sabit protezler Kron (kaplama) ve köprü uygulamalarını içerir. Plastik (geçici amaçlı), metal destekli porselen, zirkonyum destekli porselen, empress porselen gibi farklı materyallerden üretilebilirler. Hangi materyalin kullanılacağına karar verilirken hastanın estetik beklentisi, yapılacak restorasyonun ağzın hangi bölgesinde olduğu, ne kadar uzun bir dişsizliğin giderileceği ve işlemi yaptıracak kişinin ekonomik durumu gibi parametreler göz önüne alınarak seçim yapılır.
- Şarjlı Diş Fırçası mı yoksa manuel mi?
Erken yaşta diş bakım rutinini öğrenmek iyi bir ağız hijyeni için önemli. Ama ne tür diş fırçası kullanmalısınız? Ailede hangi tür diş fırçası kullanılıyorsa kullanılsın, diş hekimlerinin hemfikir olduğu bir nokta var: Düzenli diş fırçalama. Süt dişleri çıkar çıkmaz diş fırçalamaya başlamak gerekiyor. Bebek dişleri çıkmadan önce çocuğunuzun ağzını ıslak bir bezle silmeniz ve dişler görünür görünmez de diş macunuyla ovmanız önemli. Tam çıktıklarındaysa fırçalamaya başlayabilirsiniz. Erken yaşta manuel diş fırçası kullanmasını sağlamak daha kolay olacaktır.
- Dişlerimizi nasıl Fırçalamalıyız?
İnsan vücudunda en fazla mikrobun bulunduğu organlardan biri de ağız. Ağız bakımının doğru yapılmaması durumunda vücuttaki mikrop dengesi bozulduğundan, diğer organların zarar görme olasılığı artıyor. Kana karışan mikroplar kalp, böbrek ve beyni olumsuz yönde etkileyebiliyor. Diş fırçalamaktaki amaç, dişlerin üzerine yapışmış ve gözle görülemeyen birikintileri temizleyerek, sağlıklı bir ağza sahip olmak. Bunun içinse düzenli temizlikten kaçınmamak gerekiyor. Diş Hekimleri, dişlerin günde iki defa fırçalanması gerektiğini, diş ipinin ise iki günde bir uygulanması gerektiğini söyledi. Doğru diş fırçalamanın yöntemini şöyle sıraladı: Orta sertlikte bir fırça üzerine fırçayı ıslatmadan, bezelye büyüklüğünde macun sıkıldıktan sonra üst çenede arkadan başlayarak fırçanın yarısı diş etinde yarısı dişte olmak kaydıyla çok nazik bir basınç uygulayarak fırçalamaya başlanır. Fırçayı oynatmadan küçük dairesel titreşim hareketleri yapılır. 20 kez titreşim yapıldıktan sonra üst çenede aşağı doğru, alt çenede yukarı doğru süpürme hareketi yapılır. Daha sonra fırçayı bir boy ilerleterek işlem tekrarlanır. Dişlerin bütün yüzeyleri üzerinde aynı işlem tekrarlanarak fırçalama bitirilir. Bakteri plağının fırçalama ile ara yüzeylerden temizlenmesi mümkün olmamaktadır. Bunu için diş ipi kullanılır. İki elde tutulan diş ipi işaret ve baş parmağıyla yönlendirilerek iki diş arasına yerleştirilir. İp, bir yandaki dişe yaslanarak aşağı doğru hareket ettirilir. Sonra aynı aralıkta öndeki dişe yaslanıp ipi aşağı doğru hareket ettirerek bütün dişlerin ara yüzleri temizlenir. Fırçalama işlemi sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce iki kez; diş ipi ise iki günde bir uygulanır.
- Çocuğumun Ağız Bakımını Nasıl Yapabilirim?
Bebekler doğduklarında tüm dişleri mevcuttur. Diş etlerinin içinde gizlendikleri için bunları göremezsiniz. Bebeklik dişleri 6 ay civarında diş etlerini delerek çıkmaya başlar. Ancak iyi bir ağız bakımına ilk diş sürmeden önce başlamak gerekir. Sağlıklı dişler sağlıklı diş etlerinden çıkarlar. Çocukların tüm bebeklik dişleri 3 yaşında sürmüş olur. Bunlara süt dişi denir. Süt dişleri 6 yaşından itibaren düşmeye başlar. Sürekli (kalıcı) dişler de aynı zamanda çıkmaya başlar. Süt dişlerinin aralarında boşluklar olması normaldir. Bunlar sürekli dişler için yer hazırlarla. Sürekli dişlerin birçoğu 13 yaş civarından tamamlanır. BİBERON ÇÜRÜĞÜ ÖNEMLİ BİR SORUNDUR Bebekler uzun süreler boyunca süt, mama ve meyve suyunu biberondan içerlerse biberon çürüğü oluşabilir. ENGEL OLMAK İÇİN Bebeğiniz doyduktan sonra biberonu elinden alın. Bebeğinizi biberonla yatırmayın ve uyutmayın.
- Hamilelikte Diş Tedavisi
Hamileliğin kaçıncı dönemi olursa olsun, ağrı kaynağının bir an önce tedavi yapılmalı ve anne üstündeki stres kaldırılmalıdır. Hamilelik gibi yorucu bir süreci daha stresli hale sokarak hem anneye hem de bebeğe zarar verebilir. Bu noktada bilinmesi gereken en önemli detay, hamileliğin kaçıncı dönemi olursa olsun, ağrı kaynağının bir an önce tedavi edilmesi ve bundan dolayı anne üstündeki stresin ortadan kaldırılmasıdır. Diş hekimi koltuğundan çekinen anne adayı bilmelidir ki, bir seanslık diş tedavisinin kendisinde yaratacağı stresin bebek üzerindeki etkisi, mevcut ağrısıyla geçireceği günlerin etkisinin yanında önemsizdir. Günümüz modern diş hekimliğinde kullandığımız lokal anestezik malzemeler sayesinde “Ağrısız diş tedavisi” kolaylıkla yapılabilir. Diş hekimi, anne adayının doktoruyla iletişim kurar. İşlem öncesinde diş hekimi, anne adayının doktoruyla iletişim kurarak yapılacak müdahale ve verilecek antibiyotik, ağrı kesici ilaçlar hakkında bilgi alışverişinde bulunmalıdır. Özellikle “tetrasiklin” grubu antibiyotiklerin kullanımı anne karnındaki bebeğin dişlerinde kalıcı renkleşmeye neden olacağından tercih edilmemelidir. Hamilelerde diş tedavisi için en ideal zaman ikinci trimester (4-6 aylık dönem) dir. Bu dönem içerisinde hormonal durum daha stabil, hasta daha rahattır. Diş için yapılacak lokal anestezi işleminin her hangi bir yan etkisi rapor edilmemiştir. Bu süreçte ağız sağlığına yönelik koruyucu yöntemlerden diş çekimine kadar her işlem yapılabilir. Anne adayları, ağız ve diş sağlığına yönelik koruyucu yöntemlere ne kadar çok önem verirse, dişler ve çevre dokularına yönelik sıkıntılardan o kadar uzak durmuş olurlar. En ideali tabi ki de gebelik öncesinde tüm diş ve dişeti tedavilerin bitirilmesidir. Gebelik sırasında ise 3 ayda bir diş hekimine gidilerek kısa bir seansta diş taşı temizliği yapılması yeterli olacaktır. Böylece hormonal değişiklilerden etkilenmiş olan diş eti dokusuna, diş yüzeyinde biriken bakteri plaklarının yaratacağı olumsuz etki ortadan kaldırılmış olur. Fakat her şeyden önemlisi, anne adayının günlük ağız hijyen bakımı için yaptıklarıdır. Günde en az iki, mümkünse her öğünden sonra dişler ve diş etleri yumuşak kıllı bir diş fırçası ile fırçalanmalı, diş ipi kullanılmalı, diş yüzeylerinde plak birikimine fırsat verilmemelidir. Diş macunu tercihinde ise özellikle asit ataklarına karşı dişi daha dirençli yapan flouridli diş macunları tercih edilebilir. Diş macunlarının tadına karşı hassaslık ve bulantı meydana geliyorsa, macun kullanılmadan diş fırçası ile mekanik temizlik yapılmalıdır.
















