top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1063 sonuç bulundu

  • Çocuğun çene ve yüz bölgesinin büyümesinde: doğru fonksiyon – doğru gelişim

    Çene yüz bölgesini şekillendiren temel işlevler solunum, çiğneme ve yutkunmadır. Çocuğun sağlıklı büyüme-gelişimi için bu işlevlerin doğru ve yeterli olması gerekir. ÇİĞNEME: Doğru olan ağızın her iki tarafında değiştirerek çiğnemek ve kesme sırasında alt çeneyi ileri itmektir. Tek taraflı çiğneme, ilgili tarafın daha fazla büyümesine ve buna bağlı olarak bir tarafta çapraz kapanış gelişmesine neden olabilir. Çenelerin kapatılması sırasında dişlerdeki düzensizliklerden kaynaklı erken temaslar çocuğun çenesini kaydırarak normal dışı bir konumda kapatmasına neden olabilir. Çene eklemi bu duruma adapte olacağından, büyüme-gelişimin erken döneminde düzeltilmeyen anormaliler kalıcı hale gelir ve çocukla beraber büyür. “Tedaviye erken başlarsanız yüz sizin standartlarınıza adapte olur; tedaviye geç başlarsanız siz standartlarınızı yüze adapte etmek zorunda kalırsınız.” C.Gugino YUTKUNMA Beslenmeye yönelik olmayan emme işlevinin 3-4 yaş sonrasına kadar devam etmesi bebeklik yutkunmasını kalıcı hale getirebilir. Bu hatalı alışkanlık damak kubbesinin derinleşmesine, üst çenenin dar oluşmasına ve ön dişler arasında açıklık gelişmesine neden olabilir. Hatalı veya uzamış bu alışkankanlık aynı zamanda üst damağa yerleşmesi gereken dil ucunun ön dişler arasına itilmesiyle alt ve üst keser dişlerin aşırı fırlaklaşmasına veya alt-üst kesici dişler arasında açıklık kalmasına sebep olabilir. Dilin geriye doğru itildiği yutkunma biçimlerinde alt ve üst azı dişler arası açık kalabilir. SOLUNUM: Yüzün orta bölümünün ve üst çenenin yeterli büyümesi ve doğru gelişimi için burun solunumu mutlaka gereklidir. Nefes yolu tıkanıklıkları nedeniyle ağız solunumu yapan çocuklarda ağız genellikle açık olduğundan dil ağız tabanına yayılmış veya bastırılmıştır. Sol arka tarafta çapraz kapaış Üst çenenin ve burun tabanının enine gelişimi yetersiz kalır, dolayısıyla damak kubbesi dardır, bir tarafta veya iki tarafta çapraz kapanış gelişebilir. Üst dudak genellikle kısadır, hasta dudaklarını kapatabilmek için çene kaslarını da kullanmak durumunda kalır. Çocuk daha rahat nefes almak için başını geri atmalıdır. Ancak bu şekilde ufku göremeyeceğinden boynunu öne uzatır. Omuzlar öne doğru yuvarlanmış, sırt hafif kamburdur. Sürekli ağız solunumu yapanlarda havayolu boyutları azalabilir, bu durumda apne, horlama gibi uyku bozuklukları gelişebilir. Büyüme hormonunun sadece gece salgılandığı da göz önünde tutulduğunda tüm dokulara yeterince oksijenin gittiği kaliteli bir uyku için burun solunumu temin edilmelidir. Bu maksatla fizyoterapist, konuşma terapisti ve kulak burun boğaz uzmanı ile ortak çalışmak gerekebilir.

  • Okulla artan risk: diş ve çene yaralanmaları

    Okulların açılması hem yeni başlayan hem de bir üst sınıfa geçen çocuklarımız için heyecan verici yoğun bir dönemdir. Bu mutluluğu gölgelemek istemem ancak ağız ve diş sağlığı bakımından yaralanmaları ele almak için uygun bir zaman olduğunu düşünüyorum. Çok sayıda çocuğun bir arada olduğu, toplu giriş-çıkışlarda ve teneffüslerde koşturduğu bir ortamda çarpma, düşme gibi küçük kazalarla beraber diş veya dişlerin kırılması, sallanması veya yerinden çıkması gibi yaralanmalar da maalesef daha sık görülüyor. Bu yaralanmalar genellikle diş hekimliğinin gerçek ACİL durumlarıdır. Dikkatinizi çekmek için altını çizerek söylüyorum: İlk bir saat içinde yaptıklarınız/yapmadıklarınız dişin akıbetini, uygulanacak tedavinin başarısını belirgin şekilde etkiler. Dolayısıyla ebeveyn ve eğitmenlerin bilgi sahibi olması veya bilgiye hızlı ulaşabilmesi önemli fark yaratır. Çene yüz bölgesini ilgilendiren bir yaralanmada ilk yapılacak şey soluk yolunun emniyetini sağlamak olmalıdır. Ağız içerisinde yutulabilecek bir şey bırakılmamalıdır. Kanama varsa artıkları uzaklaştırılmalı gerekirse tamponlanmalıdır. Kafa travması, bilinç kaybı, kanama gibi geniş kapsamlı sonuçları olan belirtiler varsa öncelik tabii ki hastayı bir acil tıp merkezine ulaştırmak olmalıdır, diş peşinden gönderilebilir. Dişlerdeki hasarı tespit etmek için bölge temizlenerek görünür hale getirilmelidir. Eksik bir dişin veya dişler üzerinde eksik parçaların olup olmadığına bakılmalıdır. Hasta tükürecekse bu parçaların ağız içine düşmüş olma olasılığı nedeniyle bir kap kullanmak faydalı olabilir. Bir dişin kırılan parçaları üzerine yapıştırılarak tamir edilebilir ancak daha önemli olan, bir daimi dişin yerinden çıkmasıdır. Dişin eksik kısımları diş rengi dolgularla da tatmin edici form ve fonksiyona ulaştırılabilir, dolayısıyla zaman kaybetmektense kırık parçadan vazgeçip hızla bir diş hekimine ulaşmak tercih edilmelidir. Oysa erken yaşta kaybedilen bir daimi dişin benzer düzeydeki telafisi çok daha zor, hatta imkânsızdır ve doğru yaklaşımla tekrar yerlerine takılabilirler!! Dişlerde oluşmuş eksiklikleri değerlendirdikten sonra hastanın dişlerini kapatması, ısırması istenir. Bu kontrol genellikle yer değiştirmiş dişlerin varlığını tespit etmek için faydalıdır. Yerinden oynadığını tespit ettiğiniz süt ve ya sürekli dişi hemen parmak baskısı yoluyla düzeltip peçete ısırtarak hemen bir diş hekimine gidin. Darbenin hemen ardından, yara henüz sıcakken yapacağınız bu müdahale büyük ağrı oluşturmaz, henüz yara bölgesinde pıhtı oluşmadığından dişin geri yerine hareketi kolaydır. Düzeltmeyi kendiniz yapamadıysanız diş hekimine hızla ulaşmanız çok daha önemlidir. Çünkü yara bölgesinde pıhtı organize olduktan sonra dişi eski yerine getirmek zorlaşır, hatta bazen imkanszdır. İşlem daha ağrılı olacağından anestezi gerektirir. Yerine takılacak diş hemen ve zarar görmeden bulunmalıdır. Bir yandan zamana karşı yarışırken aramaya başlamadan cevaplanması gereken önemli soru şudur: Yerinden çıkan bir süt dişi midir, yoksa daimi diş midir? Süt dişleri, altlarında bulunan daimi diş tomurcuğuna zarar verme olasılığı nedeniyle yerine takılmaz, aranmamalıdır. Düşmüş dişin kök yüzeyinde bulunan lif ve hücrelerin sağlığı, onun için hayati öneme sahiptir, zedelenmemeli, kurumamalıdır. Ararken üzerine basmamanız gerektiğinin, dişi bulduğunuzda bir ilk yardım müdahalesinde bulunacağınızı hatırlatmak isterim. Tüm ilk yardım müdahalelerinde olduğu gibi yaralıyı nasıl kaldırdığınız ve uygun tedaviye ne kadar zamanda ulaştırdığınız akıbetinde belirleyici olur. Bizim durumumuzda müdahaleyi ilk 60 dakika içinde kök yüzeyi kurumadan yapmak önemli. Dişi bulduğunuzda, parlak mineyle kaplı, ağızdayken de gördüğümüz taç kısmından tek seferde sıkıca tutun, kirlenmişse akan su altında 10 saniye kadar köküne dokunmadan yıkayın. Hastanın ağzını mümkün olduğunca temizledikten sonra dişi yerine yerleştirin, hafif bir parmak baskısıyla düzelttikten sonra peçete ısırttırın. Yüz bölgesini ilgilendiren daha önemli bir yaralanma söz konusu ise bir acil tıp servisine, değilse bir diş hekimine olabildiğince hızlı ulaştırın. Dişi yerine siz takamıyorsanız hekime hangi ortamda taşıdığınız önem arz ediyor. Dolayıyla; yardım alınabiliyorsa diş aranırken bir yandan taşıma ortamının hazırlanmasını sağlamak faydalı olur. Taç kısmından tutup yıkadığınız dişi uygun taşıma ortamına bırakın. Okul gibi çocukların toplu halde bulunduğu merkezlerde profesyonel taşıma ortamları ve ACİL durumda aranacak bir diş hekiminin telefon numarasını hazır bulundurmak akıllıca olur. Taşıma ortamı olarak kapaklı bir kapta süt veya serum da iş görür. Diş hastanın kendi tükürüğü ile de nemli tutulabilir ama su içinde taşınmamalıdır. Kuruyan, kökleri üzerindeki lifleri zedelenen ve dişin tedaviye başarılı cevap verme olasılığı belirgin oranda azalır. Yerine takılacak dişin tutmamasında, hatta tüm darbe görmüş dişlerin tedaviye olumlu cevap oluşturmasında belirleyici olan önemli bir başka unsur, darbe ile diş hekimi müdahalesi arasında geçen süredir: ilk saatin içinde olmaya çalışmalıyız. Üst kesici dişlerin aşırı fırlaklığı veya sportif faaliyetler gibi darbe riskini arttıran bazı durumlarda önceden tedbir almak en iyi yoldur ancak bu başka bir yazının konusudur. Ciddi darbelerde alt çene kemiğinin eklem başını, kemiğin dişleri tutan bir kısmını veya elmacık kemiğini ilgilendiren daha ciddi kırıklar söz konusu olduğunda hastanın ağzını kapatıp mevcut durumunu koruyarak, gerekiyorsa alt çeneyi baş ve çene altından geçecek bir sargıyla tespit ederek bir acil tıp merkezine ulaşmanız gerekir. Darbe sonucu oluşan yaralanmaların çoğunda tedavinin akıbetini belirleyen “zaman” unsurunu tekrar vurgulayarak yumuşak doku yaralanmaları dışında bir hasar görmeseniz bile yaralıyı en kısa zamanda tüm çevre dokularını kapsayan detaylı bir muayeneden geçirmenizi öneririm. Çünkü çatlak görünümlü dikine kırıkları, kemik içinde kalan kök kırıklarını, dişin öz odasını da etkileyen parça kırıklarını siz göremezsiniz. Kırık oluşmadığı halde diş yanlara doğru hareket etmiş, gömülmüş veya uzamış olabilir, hiç hareket etmediği halde kök ucundan giren damar-sinir paketi kopmuş olabilir. Tespit edebilirsek tedavi edebiliriz, erken tedavi edebilirsek başarılı olabiliriz. Tedbir olarak darbe almış çocuğunuzu iyi gözlemeniz ve sonuçlarını henüz göremeyeceğiniz hasarların varlığı ihtimaline karşın uyanık olmanızı önemlidir. Dolayısıyla yine olabildiğince HEMEN bir diş hekimine –varsa çocuğunuzun düzenli takibini yapan kendi diş hekimine muayene olmanızıöneririm. Tedavi gerçekleştirildikten sonra darbe görmüş dişinizi 2 yıl süreyle belli periyotlarla kontrol altında tutmak isteriz. Çünkü bu süre içindeki herhangi bir zamanda dişte olumsuz cevaplar gelişebilir ve böyle bir durumda yine erken müdahale önemli olacaktır.

  • Periodontoloji Nedir? Ne Zaman Uygulanır?

    Dişeti hastalıklarının tedavileri arasındaki en yaygın ve koruyucu yöntemdir. Diş taşı temizliğinde tartar ve plak olarak da adlandırılan diş taşları uzaklaştırılır. Plak yapışkan bir maddedir ve büyük çoğunluğu bakterilerden oluşur. Plağın zaman içinde sertleşmesi ile diş taşları oluşur. Plak ve diş taşları, diş yüzeyine özellikle de dişeti sınırının altında bulunan kök yüzeyine tutunurlar. Plak pürüzlü yüzeye tutunma eğiliminde olduğundan kök yüzeylerinin düzleştirilmesi gerekir. Bu işlemde tüm diş taşları temizlenir ve kök yüzeyi üzerindeki düzensizlikler giderilir. Dişeti hastalığına neden olan plak ve diş taşlarının uzaklaştırılması için diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirme işlemleri yapılır. Hastalığın erken dönemlerinde özellikler gingivitiste, durumun kontrol altına alınabilmesi için bu tedavi yeterlidir. Ancak ileri düzeydeki vakalarda bu işlem tedavinin ilk basamağı olabilir. Bazı hastalarda bu işlem rahatsızlık verebileceği için, bu hastalarda çalışılacak alana lokal anestezi uygulanabilir. Diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmede ultrasonik aletler ve el aletleri kullanılır. Ultrasonik aletler hava basıncı ya da elektrik ile çalışırlar. İki bileşenleri vardır. Birincisi nispeten keskin olmayan metal bir uçtur. Bu uç yüksek frekansta titreşir ve diş üzerindeki plak ve diş taşlarını yüzeyden uzaklaştırır. İkinci bileşen, su ile yıkama sistemidir ki metal ucun çalışırken soğuması ve dişten çıkan artıkların uzaklaştırılmasına yardım eder. El aletleri keskin kenarlara sahiptir ve bu kenarlar dişe yaslanarak diş yüzeyindeki diş taşları uzaklaştırılır. Dişeti hatalığının erken dönemlerinde (gingivitis) ya da daha ileri dişeti hastalığının ağzın bir bölümünde lokalize olduğu durumlarda (lokalize periodontitis) diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirme genellikle tek bir randevuda bitirilir. Hastada periodontitis mevcutsa, tek çenenin bir yarısı tek randevuda tedavi edilir. Bu nedenle tedavi dört seansta tamamlanır. #dişeti#dişhekimi#ağızvedişsağlığı

  • Süt Dişlerinin Bakımı Nasıl Yapılmalıdır?

    Süt dişleri her ne kadar geçici olsalar da daimi dişler kadar önem taşırlar. Bunlar çocuğun yiyecekleri ısırması ve çiğnemesine yarımcı olur, çocuğun sempatik görünmesini sağlar, doğru konuşmaya yardımcı olur, daimi dişler için gerekli yeri muhafaza ederken bunların doğru yerlere yerleşmesine bir nevi rehberlik ederler. Bu nedenlerden ötürü süt dişlerine iyi bakılmalıdır. Bebeklerin üst ya da alt çenede 4 adet dişi yan yana dizildiğinde, günde 2 kez yumuşak bir fırçayla fırçalanmalıdır. Çocuklar tükürmek yerine diş macununu yutacaklarından onlar için geliştirilmiş diş macunları bir nohut tanesinden büyük olmamak kaydı ile sadece su ile dişler fırçalanmalıdır. Diş çıkmamış alanlar ise ıslatılmış gazlı bez ya da tülbentle silinmelidir. Dişler birbirine değdiğinde günde 1 kez diş ipi ile aralıkları temizlenmelidir.

  • İĞNESİZ ANESTEZİ

    Dişe yapılacak bir iğnenin rahatsızlığı ilk olarak anestezi basıncı ile başlar. Bilgisayarlı bir enjeksiyon sistemi olarak bilinen The Wand, anestezinin verildiği basıncı kontrol ederek bu rahatsızlığı büyük oranda giderir. Sonuçlar ümit vericidir: Bilgisayarlı enjeksiyon uygulanan hastaların yüzde 82’si hiçbir acı duymadıklarını belirtmişlerdir. Nasıl çalıştığına bir bakalım. Kalem büyüklüğünde bir cihazın ucuna yerleştirilmiş çok ince bir iğne, diş etinin yanına yaklaştırılır ancak diş etine değmeden önce, bir damla anestezik madde yüzeydeki dokuyu hissizleştirir. Diş hekimi iğneyi yavaşça diş etine doğru yerleştirirken iğnenin ucundaki doku anestezi ile uyuşmaya başlamıştır. İğne girdikten sonra bilgisayar anestezik maddeyi yavaşça içeri gönderir. Diken batması ya da yanma gibi bir his olmaz. Ve anestezi sadece bir dişe hedeflendiğinden tüm çene uyuşmaz.

  • İMPLANT DİŞ

    İmplant yapan diş hekimleri, en çok dental implant fiyatları, en ucuz implant diş fiyatları , vidalı diş fiyatları , implant fiyat , implant ne kadar Antalya implant gibi sorularla karsılaşırlar. implantlar implant seçimine göre değişen fiyatlara sahiptir. Yerli implantlar ithal implanlara göre daha pahalıdır. İthal implant gruplarında ise İsveç menşeili implantlar daha pahalıdır. Her implant firması üretiminde titanyumun kemikle uyumluluğunu keşfeden Branemarktır ve patentini almıştır. Her implant firması üretiminde patent sahibine belirli miktarda para öder. Sürekli yenilenen ve araştırmaların hala tüm hızıyla devam ettiği bir pazardır. Ar-ge çalışmalarına her yaklaşık her implant firması yüksek finansman ayırmaktadır ve doğal olarak tüm bunlar implant fiyatlarına yansımaktadır. implant yaptırmak isteyenlerin sormaları gereken esas sorular; implant markaları ,implant yapımı , implant tedavisi , implant diş nedir , estetik implant nasıldır , implant üstü protez yapımı nasıl , implant porselen diş aşamaları olmalıdır. implant markaları arasında Türkiye'de en çok kullanılan markalar: Straumann Biotech (CMI) implant 3i dental implantlar Xive İmplant Biohorizons MIS-Alfagate implant İmplant Direct Zimmer İmplant Camlog dental implan Astra implant hakkında en çok merak edilen ve sorulan sorular genelde aynıdır. Ancak önemli olan kişiye özel olarak değişecek doğru implantı seçmektir. Bu seçim kişinin ekonomisi; kemik yapısı greft (kemik tozu) gerekliliği, diş eti özelliklerine, ekleminin ve çiğneme kaslarının durumuna göre değişmektedir. Diş implant ile daha ayrıntılı ilgili bilgiler için;

  • İMPLANT ŞECİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

    İmplantlar; dişin yerine geçen titanyum vidalardır. Artık implant isteyen hastalarında bu konuda çok fazla biligiye sahip oldukarı bir gerçektir. Ancak hastalar en büyük kafa karışıklığını implant seçiminde yaşarlar. Yerli yabancı 600 kadar implant markası ülkemizde kullanılmaktadır. Bunların başlıcaları; Zimmer İmplant, Straumann, Biotech (CMI) implant, Xive İmplant, Biohorizons, MIS-Alfagate, İmplant Direct, Camlog dental implant, Astra-tech, nucleus, implant-k vsdir. Hastalar implantalar hakkında fikir sahibi olabilmek için genellikle menşeinden yola çıkarlar. Genel olarak avrupa menşeili implant tercih etselerde günümüzde Güney Kore,İsrail ve yerli üretim implantlarda ekonomik olmaları bakımında çok sık kullanılır. Ancak her implant markasında sizin kemiginize uygun boy ve çapta implant bulunmayabilir. Bu yüzden en güzel seçimi hekiminizle birlikte yapabirsiniz. Her yerde ulaşabileceğiniz sonrasında üst yapılarını rahatlıkla bulacağınız yaygın kullanılan implantları seçmenizde fayda vardır. Hastaların hekimlerinden hangi implantı yaptıklarını öğrenmeleri, şehir, ülke ve belki de hekim değiştirdiklerinde sorun yaşamaları açısından önemlidir. çünkü implantların yapısı bir birlerinden farklıdır, alt yapı ve üst yapıları birbirlerine uyum sağlamazlar. Bir çok implant markası hastalar için bilgilerin saklanabileceği kartlar hazırlar.Bu kartlarda implantın yapım tarihi, boyu, çapı, greft (kemik tozu), membran kullanılıp kullanılmadığı gibi bilgiler yer alır.Hastaların bu bilgileri hekimlerinden alıp sakalamalarında fayda vardır.

  • Laminate Veneer (Yaprak Porselen)

    Laminalar özellikle ön grup dişlerde uygulanabilen çok ince porselenlerdir. Porselenin fiziksel özelliklerinin güçlendirilmesi çok daha ince yapılabilmelerini sağlamıştır. Günümüz diş hekimliği daha konservatif bir yaklaşımla, daha az doku kaybı gerektiren restoratif işlemleri ön plana çıkartmaktadır. Porselen laminalar, diş dokusundan çok az veya çoğu zaman hiç preparasyon gerektirmeden uygulanabilen restorasyonlardır. Özel yapıştırıcılar kullanılarak yapıştırılan laminaların renk geçirgenliğinin çok iyi olması estetik olarak mükemmel sonuçlar alınmasını sağlamaktadır. Laminaların sağlıklı, dayanıklı hem de renk stabilitelerinin çok iyi olması günümüzde çok yaygın bir restoratif seçenek olmasını sağlamıştır. Çok ince olarak üretilen laminalar hassas tekniklerle elde edilmektedir. Bu da diş ve çevre dokularla olan uyumunun mükemmel olmasını sağlamaktadır. Laminaların avantajları nelerdir? *Çok az preparasyon veya hiç bir preparasyon gerektirmeden diş yüzeyine uygulanır * Dayanıklıdırlar * Renk stabiliteleri çok iyidir * Renk seçenekleri mevcuttur * Dişlerdeki kırık, çatlak, büyük dolgular ve renklenmeler rahatlıkla tedavi edilebilir * Dişler arasındaki aralıklar hem estetik hem de doğal bir görünüme sahip olacak şekilde restore edilebilir * Lekenmeye ve aşınmalara karşı dirençlidirler. Laminaların ömürleri ne kadardır? * Laminalarda uygun porselen ve yapıştırma materyallerinin kullanımı ve diş hekimlerce yapılmaları çok önemlidir. * Hastanın uygulayacağı iyi bir ağız bakımıyla çok uzun yıllar ilk günkü gibi kullanılabilir. Laminalar hangi hastalara uygulanabilir? *Renklenme problemi olan ön grup dişlerde * Çapraşık, düzensiz, seviye problemi olan eğri dişlerde * Ayrık dişlerde * Büyük, eski ve renk problemi olan dolgularda * Kırık ve aşınmış dişlerin restorasyonlarında * Beyazlatma ile tedavi edilemeyen antibiyotik ve aşırı flor kullanımına bağlı olarak oluşan renklenmelerde * Kozmetik olarak hastanın dişlerinden memnun olmadığı durumlarda uygulanabilirler * Tırnak yeme, diş gıcırdatma gibi parafonksiyonel alışkanlıkları olan, aşırı çene bozuklukları ve diş harabiyeti olan hastalar dışında her hastaya rahatlıkla uygulanabilir. Laminalar nasıl yapılır? * Öncelikle hastanın gülüş dizaynı belirlenir * Çekilen fotoğraf ve filmlerle beraber hastadan elde edilen modeller üzerinde çalışmalar yapılır * Hastanın yaşı cinsiyeti dudak formu yüz şekli gibi etkenler değerlendirilerek gülümseme dizaynı yapılır * Hasta ile beraber bu çalışmalar değerlendirilir ve kompozit materyalinden hazırlanan laminalar hasta ağzında denenir ve bu aşamada hasta, restorasyonun formu hakkında bilgi sahibi olur * Doktor ve hasta kompozit restorasyon üzerinde gerekli düzeltmeleri yaparak dişin son formuna karar verirler. * Diş yüzeyinde gerekli hazırlıklar yapılır ve hasta geçici restorasyonlarını hemen kullanmaya başlar * Porselen provaların yapılması ve sıralanmasının ardından diş yapısına çok güçlü bağlanan özel yapıştırıcılarla dişe yapıştırılır * Ağızda son düzeltme ve parlatmalar yapılır Laminaların bakımları nasıl yapılır? Bakımları doğal dişlerden çok farklı değildir, iyi bir ağız bakımı ile yıllarca sorunsuz olarak kullanılabilirler. * Herkes güzel bir gülümsemeyi hak eder. Laminalar bu gülümseme için diş dokusunda neredeyse hiçbir operasyon uygulamadan yapılabilen estetik ve uzun ömürlü restorasyonlardır.

  • Ağız Kanserleri

    Ağız kanserlerinin sıklığı ve ciddiyeti ağız kanserlerinin çoğunluğu 45 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara oranla 2 kat fazladır. Ağız kanserlerinin oluştuğu bölgeler sıklıkla; dil, ağız tabanı, dil köküne yakın yumuşak damak alanları, dudaklar ve dişetleridir. Ağız kanserleri erken dönemde teşhis edilerek tedavi sağlanmazsa yayılarak sürekli ağrı, fonksiyon kaybı, tedavi sonrası düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve ağız deformiteleri, hatta ölümlere neden olabilir. Dişhekimine düzenli aralıklarla gidilmesi ağız kanserlerinin erken dönemde yakalanması açısından da önemlidir. Ağız kanserlerinin nedenleri nelerdir? Ağız kanserlerinin kesin nedeni tam olarak bilinmez. Bununla beraber, tütün ürünleri, alkol ve bazı besinlerdeki karsinojen maddeler ve özellikle ağız dışı bölgelerde (dudak gibi) fazla güneş ışığına maruz kalınması gibi faktörlerin kanser riskini arttırdığı bilinmektedir. Genetik yatkınlık da ağız kanserleri için risk faktörleri arasındadır. Ağız kanserlerinin muhtemel belirtileri; Ağız içinde veya etrafında beyaz veya kırmızı renkli alanlar Ağız içinde hassas, tahriş olmuş, kabarık veya kalınlaşmış alanların olması Ağızda veya boğazda tekrarlayan kanamalar Seste boğukluk veya boğazda yutulamayan cisim hissi Çiğneme ve yutma güçlüğü Dil ve çene hareketlerinde zorlanma Dil veya ağızın diğer bölgelerinde his kaybı, uyuşukluk Alt veya üst çenede meydana gelen şişlikler ve bunun sonucu mevcut protez uyumunun bozulması Ağız kanseri lezyonları başlangıç döneminde ağrısızdır ve bu nedenle de ihmal edilebilirler. Kanser ilerleyerek sağlıklı ağız dokularında harabiyet oluşturdukça ağrı şikâyeti de başlar. Kişinin ağız kanserini fark etmesi güç olabilir. Erken tanı için en ufak bir değişiklikte dişhekimine gidilmesi son derece önemlidir. Ayrıca düzenli dişhekimine gitme alışkanlığı erken tanıda önemli rol oynar. Ağız kanseri riskinin azaltılması; Sigara, sigar, pipo gibi tütün ürünlerinin kullanmayınız, tütün çiğnemeyiniz Alkol kullanıyorsanız, aşırıya kaçmayınız Hem alkol hem de tütün ürünlerini kullanan kişilerde ağız kanseri riski alkol ve tütün ürünlerini kullanmayan kişilere göre 15 kat artmıştır Meyva ve sebzeden zengin diyetle besleniniz (araştırmalar bu tür diyetin ağız kanseri riskini azaltabileceğini ileri sürmektedir) Düzenli olarak dişhekimine gitmeyi ihmal etmeyiniz. *Makaleler TDB (Türk Diş Hekimleri Birliği) 'den alınmıştır.

  • Estetik Gülüş Tasarımı

    Gülüş tasarımı diş hekimliği ve sanatı birlikte uygulayarak size ideal gülümsemeyi sağlamayı hedefleyen bilimdir. Sağlıkla estetiği birleştirerek gülümsemeyi planlar. Diş hekimliğinde estetik ve restoratif maddelerin gelişmesiyle pek çok şekil, renk ve pozisyon bozuklukları rahatlıkla çözümlenebilmektedir. GÜLÜŞ DİZAYNINDA DİKKAT EDİLEN ÖLÇEKLER 1.Horizontal Simetri: Her iki göz bebeği arasından geçen hayali horizontal bir çizgi çizersek, bu çizgi idealde, köpek dişlerinin sivri uçları arasında çizdiğimiz horizontal çizgiye parelel olmalıdır. 2.Vertikal Simetri: Yüzümüzün tam ortasından geçen hayali bir çizgi düşünelim. Bu çizginin iki gözümüzün, burnumuzun, çenemizin tam ortasından geçmesi gerekir. İdealde bu çizginin aynı zamanda orta hat dediğimiz santral kesici dişlerinin arasından geçmeli ve santral kesici dişlerin birbirinin ayna görüntüsü olması gerekir. 3.Gülme Çizgisi: Üst dişlerin kesici uçlarından geçen hayali bir eğri düşünelim. Bu eğriyi alt dudakla kıyaslayalım. Dişlerde alt dudakla uyumlu bir gülümseme eğrisi oluşması idealdir. Gençlerdeki gibi gülümseme için bu özellik çok gereklidi 4.Gülme Genişliği: İdealde, geniş bir gülümsemede , birinci büyük azı dişinden diğer büyük azı arasındaki dişler gözükür. Yinede eğer dar bir gülümseme söz konusuysa, sadece köpek dişleri arasındaki altı diş gözükmelidir. 5.Diş Eti Çizgisi: Üst dişlerin tepesinden geçen hayali bir eğri çizilirse idealde sadece dişlerin arasındaki üçgensi pembelikler gözükmelidir. 6.Altın Oran: Bu çok özel oran, her ön dişin bir yanındakiyle genişliğinin bir katsayı dahilinde kıyaslanmasına dayanır. 7.Dişin kendi içindeki oranı:İdealde bir dişin eni boyunun %80'idir. Bazı kişilerde dişlerin aşınmasıyla bu oran 1:1' e yaklaşır ve keser dişler kareye benzer. Bu oran bize zaman içinde dişlerin ne kadar aşındığını ölçmemizi, ve ön diş restorasyonlarında kusursuz gülümsemeyi yakalamamızı sağlar. 8.Embraşürler: Bunlar kesici dişlerin uç kısımlarında bulunan üçgene benzeyen boşluklardır. Embraşürler olmasaydı dişler piyano tuşları gibi gözükür, bize karakter kazandıramazlardı. İdealde embraşürler santral kesiciler arasında en dar, yan kesici dişlerde daha geniştir. Ve bir idealde kadınlardaki embraşürlerin erkeklere göre daha yuvarlak olmasıdır.

  • Kanser Tedavisi Gören Hastalarda Ağız ve Diş Sağlığı

    Günümüzde kanser vakalarının görülme sıklığı oldukça artmıştır. Kanserin sebebi henüz kesin olarak bilinmemekle birlikte yaşam şekli, yaş, cinsiyet, aile öyküsü ve çevresel olumsuzluklar risk faktörleridir AĞIZ İÇİ PROBLEMLERİN ORTAYA ÇIKMASINA NEDEN OLAN KANSER TEDAVİLERİ NELERDİR? Kemoterapi (İlaç tedavisi), Radyoterapi (ışın tedavisi) Sakinleştirici ve ağrı kesici olarak kullanılan yardımcı ilaçlar, Baş boyun bölgesindeki dokuların cerrahi müdahale İle çıkarılması, Kemik iliği nakli, Bağışıklık sistemini güçlendirmek için kullanılan ilaçla BAŞ BOYUN BÖLGESİNE UYGULANAN RADYASYONUN AĞIZ İÇİNDEKİ ETKİLERİ; Radyasyona bağlı ağız mukozasında ki hücre ölümleri, genellikle tedaviden 5-10 gün sonra başlayıp, 3-4 hafta sonra tamamen iyileşen “mukozit" denilen küçük ağız yaralarınnın oluşmasına neden olur 1. Işın tükrük kalite ve miktarında azalmaya yol açar. Tükrük akışının bozulmasına bağlı olarak Ağız kuruluğu başlar. Takiben kanamalar meydana gelebilir Tükrüğün çürüğü önleme etkisi azalır. Ağzı ve dişleri temizleme fonksiyonu azalır, Tat alma duyusunda bozulma olur , Dişlerde soğuk-sıcak hassasiyeti olur, Yutma,çiğneme ve konuşma fonksiyonlarında zorlanma olur. 2. Osteoradyonekroz; radyasyona maruz kalmış kemikte hücre azalması,oksijen yetersizliği nedeniyle yeterli iyileşmenin olmaması sonucu kemik dokusunun canlılığını kaybetmesidir. Özellikle alt çenede daha yaygındır. 3. Radyoterapiden sonra tedavi sahasındaki damarlarda kan akımını azaltan bir daralma ve tıkanma söz konusu olur. Çiğneme kasları ve çene eklemindeki doku değişiklikleri ile sonuçlanan bu durum yutma,çiğneme ve konuşma fonksiyonlarında çok ciddi bir zorlanmaya neden olur. 4. Radyasyon sahasında dişeti bağlarındaki zayıflamadan dolayı olan sallanma nedeniyle diş kayıplarına sıklıkla rastlanabilir. KEMOTERAPİNİN AĞIZ İÇİNDEKİ ETKİLERİ; Bazı kemoterapi ilaçları ağız yaralarına ve iltihaplara neden olabilir. Bakteri, virüs ve mantar enfeksiyonları, bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla oldukça sık karşımıza çıkar. Tat alma duyusu değişebilir.Yiyeceklerin tadı daha tuzlu,ekşi ve metalik gelebilir. Kemoterapi bitince tat alma duyusuda normale dönecektir. Tedavide yardımcı olarak kullanılan sakinleştirici ve ağrı kesicilerin uzun süren kullanılmaları tükrük akışını azaltan, çürük oluşumunu arttıran etkiler göstermektedir. KANSER TEDAVİSİ ÖNCESI ALINAN AĞIZ İÇİ ÖNLEMLER ŞUNLARDIR; Ağız içinde rahatsızlıklara neden olan diştaşlarının temizlenmesi,hatalı dolgu ve protezlerin düzeltilmesi, Dişeti problemleri ve diş çürükleri tedavi edilmeli, Hastalardan ölçü alınarak özel kaşıklar hazırlanmalı. Bu kaşıklar tedavi öncesinde ve sonrasında dişlerin korunması için fluor jeli uygulamasında kullanılmalı. Yukarıdaki amaçlara yönelik her türlü tedavi mümkünse kanser tedavisine başlamadan önce gerçekleştirilmelidir. Çünkü kanser tedavi sırasında sadece acil tedaviler yapılabilir. KANSERLI HASTALARDA AĞIZ BAKIMI Hastalar ağız içi olumsuzlukların şiddetini azaltmak için ağız hijyenlerini korumaya teşvik edilmeli, düzenli olarak, günde 3-4 kez, özellikle yemeklerden sonra 30 dakika içinde ve yatmadan önce ağız temizliğini yapılmalıdır. Diş fırçalama çok yumuşak bir fırça yardımıyla baskı uygulamaksızın antitartar, peroksit ihtiva etmeyen florür ve karbonat içeren bir diş macunu ile yapılmalıdır. İki ayrı diş fırçası değiştirilerek kullanılmalı ve klorheksidinli veya hipokloritli solüsyonlarda yıkanarak, kurutulmalıdır. Ağız duşu ve elektrikli diş fırçası kullanımı tavsiye edilmez. Hasta eğer diş ipi kullanıyorsa mumlu ve şerit diş ipi kullanması önerilir eğer kullanmıyorsa kullanıma alıştırmak için uygun bir zaman değildir. Dişler fırçaladıktan sonra günde en az dört kez,sabah, öğle, akşam yemeğinden sonra ve gece yatmadan önce Bir su bardağı kaynatılıp soğutulmuş suya yarım çay kaşığı karbonat (yemek odası) ilave edilerek hazırlanan ağız gargarası yapılması tavsiye edilir. Özellikle kemoterapiden 7-10 gün sonraki dönemde dişler fırçalanmamalıdır,çünkü bu dönemde dişeti kanaması ve enfeksiyon riski vardır. Fırçalamak yerine ağız gargaraları ve karbonatlı gargara ile ağız temizlenmelidir. Kemoterapi sırasında görülebilen kusmalardan sonra karbonatlı su ile hasta sık sık gargara yapmalıdır. Eğer diş macunu ağzınızı veya dişlerinizi sızlatıyor, fırçalarken mideniz bulanıyorsa, fırçalamak yerine karbonatlı gargara ile ağzınızı temizleyin. Kanser tedavisi sırasında mümkünse hareketli protezler takılmamalıdır. Tedavi sonrası dişler düzenli fırçalanmalı,protezler her yemekten sonra ve gece yatarken kesinlikle ağzınızdan çıkarılarak temizlenmelidir. Damağa iyi oturmayan takma dişler kullanılmamalı.Protezler temizleyici sıvılar içinde saklanmalıdır. Mantar enfeksiyonu varsa tedavi sadece ağız içi dokulara değil protezlerede uygulanmalıdır. Kurumaya karşı dudaklar vazelin veya dudak yağları ile nemlendirilmelidir. Ağız kurumasında alınacak genel önlemler Sodalı garagaralar Sakız, şeker, buz parçaları Sıvı içeceklerin sık sık alınması Asitli veya baharatlı gıdalardan kaçınma Havayı nemlendirme tükrük akışını hızlandıran diş hekiminin tavsiye edeceği preparatları kullanılabilir. Kolay yutmayı sağlamak için sulu yiyecekler tercih edilmeli ve günde en az iki litre sıvı içilmelidir. Tahrişe neden olabilecek asitli, çok sıcak ve çok soğuk içeceklerden, alkol ve tütün kullanımından kaçınılmalıdır. Baş- boyun bölgesine uygulanan radyoterapide , yaşam boyu süren fluor uygulaması, mevcut dişlerin muhafaza edilmesi ve kemik yıkımının önlenmesi açısından hayati önem taşır. Fluor uygulaması için özel ölçü kaşıkları hazırlanır. Fluorid kaşıklara konur, hasta ağzına yerleştirilir ve ısırtılır. Kaşıklar ağızda en az 5 dakika bırakılır sonra kaşıklar çıkarılır ve ağız durulanır. En az 30 dk süreyle yenmez içilmez ve diş fırçalanmaz. Fluorid uygulaması günde 1-2 kez yapılmalıdır. Tüm bu önlemlere rağmen ağzınızda, görünüm, his veya tat yönünden bir değişiklik olduğunda doktorunuza veya hemşirenize haber vermelisiniz. Tedavi sırasında acil bir diş problemi olduğunda onkologlar hastayı ,en uygun olduğu zamanda dişhekimine hazırlamalı ve kan tablosu ile uygulanan tedavi hakkında bilgi vermelidir. Dişler için mutlaka tedavi ve özellikle çekim gerekiyorsa, bunu kemoterapi başlamadan önce kan değerleri normal sınırlarda iken yapılır. Diş çürüğü ya da ağrı gibi problemleriniz varsa kemoterapi uygulamasına başlamadan önce dişhekimine gitmeniz gerekir. Tedavilerin sağlıklı bir biçimde sürdürülmesi ve hasta ile işbirliğinin korunması için tedaviye başlanmadan önce bir dişhekimine giderek koruyucu programları uygulamakta fayda vardır.

  • Diyabet Hastalarında Ağız ve Diş Sağlığı

    Diyabetlilerde ortaya çıkabilecek ağız ve diş problemleri nelerdir? Kontrolsüz diyabet, kalp, böbrek ve göz gibi organların yanı sıra ağız-diş sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Diyabetlilerde görülebilen ağız ve diş sorunları şunlardır: Dişeti hastalıkları Diş çürükleri Ağız kuruluğu Ağız içinde mantar infeksiyonları, pamukçuk 1-Yüksek kan şekeri seviyesi kan damarlarında kalınlaşmaya ve tıkanmaya neden olduğundan kanın oksijen taşıma kapasitesi azaldığı için dokuların beslenmesi olumsuz yönde etkilenir. Bu durum dişetlerinin iltihaplanmaya karşı direncini düşürür.Dişeti iltihabı, dişetlerinin dişlerden ayrılmasına neden olur. Zaman içinde diş ile dişeti arasında oluşan küçük cepler yeni bakteri odaklarının gelişmesini sağlar ve olay diş kayıplarına kadar ilerler. Bu süreç yaşanırken hasta ağrı ve dişlerde sallanmanın yanı sıra, dişetlerinde kanama ve ağızda aseton kokusu hisseder. Aynı zamanda ağız içindeki infeksiyonlar şeker kontrolünü de güçleştirir ve olay bir kısır döngü halini alır. İlerlemiş bir dişeti iltihabı ancak cerrahi müdahale ile iyileşebilir. 2-Özellikle kan şekeri kontrolsüz seyreden şeker hastalarında diyabetlilerde tükrükteki yüksek şeker seviyesi bakterileri davet eder ve kolaylıkla çürükler ortaya çıkar.Diş çürükleri daha çok koyu renklenmelerle birlikte görülen oyuklar olarak algılanmaktadır. Önlenebilir bir hastalık olmasına karşın dünyada diş çürüğü deneyimi yaşamayan çok az insan vardır. 3-Ağız kuruluğu, diyabetli hastalarda tükrük salgısının koyulaşması ve miktarının azalması nedeni ile tükürüğün dişleri yıkayıcı, çiğnemeyi kolaylaştırıcı etkisinin kaybolmasıdır. Tükürük azlığı gıdaların diş yüzeyine yapışıp plak gelişmesine ve daha sonra da diş taşlarının oluşmasına yol açabilir. Ağız kuruluğu hastanın ağrı hissetmesine, yaraların iyileşmesinin gecikmesine ve iltihaplanmanın artmasına ve bunların sonucunda diş kayıplarına kadar gidebilir. Ağız kuruluğunun önüne geçilemiyor ise sık sık ağız çalkalanmalı veya diş hekiminin tavsiye edeceği yapay tükürük preparatları kullanılabilir. 4-Diyabetli hastalar tükürüklerindeki şeker nedeniyle ağızda mantar enfeksiyonlarına açıktır. Bu sorunun, dudakların birleşim yerinde çatlak ve kızarıklıklar halinde kendini belli eder. Sigara kullanımı ve protezlerin gece ağızdan çıkarılmaması mantar gelişimini hızlandırabilir. Ağızda mantar enfeksiyonunun tedavisinde ilaçlardan faydalanılır,. Protezlerin temizliğine dikkat edilmeli ve geceleri de mutlaka çıkarılmalıdır. sigara kullanılmamalıdır Diyabetlilerde diş ve dişeti problemleri nasıl önlenebilir? Dişeti hastalıkları önlenmesi için herşeyden önce iyi bir şeker kontrolünün sağlanması ve düzenli ağız bakımı gereklidir 1-Dişler günde en az 2defa, 2 dakika fırçalanmalı. Şeker hastalarında ara öğünlerin de bulunması nedeniyle fırçalama sayısının artışı gerekebilir. yumuşak fırça kullanılmalı. Dilin üzeri de fırçalanmalı. 2-Diş aralarındaki bakterileri uzaklaştırmak için günde en az bir defa diş ipi kullanılmalı. İşlem sonrası ağız su ile çalkalanmalı Diş ipi, dişler arasına yerleştirilirken dişetine fazla bastırılmamalı. 3-Yaygın çürüğü ve dişeti sorunları olan hastalarda fluoridli ve klorheksidinli gargaralarkullanılmalı. 4-Ağız sağlığını korumak için diş fırçalamak ve diş ipi kullanmanın yanı sıra her altı ayda bir mutlaka dişhekimi kontrolünden geçilmek gereklidir. Diabet diş ve dişeti tedavilerine bir engel oluşturur mu? diyabetin kendisi ve insülin kullanımı, ağız içi müdahaleler için kesinlikle bir engel ya da tehlike oluşturmaz. Benzer şekilde, diyabetliler eğer gerekiyorsa antibiotik tedavisini de rahatlıkla uygulayabilirler. Ancak diabetli hastalar dişhekimine gitmeden bir gün önce mutlaka açlık kan şeker seviyelerini ölçtürmeli ve bu bilgiyi dişhekimine bildirmeli. Kan şeker seviyeleriyle ilgili sorulara da doğru yanıtlar vermeli. Unutmayınki, kontrolsüz diabette ve yüksek kan şeker seviyesinde yara iyileşmesi gecikir, iltihaplanmalar şiddetlenir. Herhangi bir cerrahi müdahaleden önce hastanın kan şeker seviyesinin 180 mg / dl'nin altında olması istenir. Kan şeker seviyesinin 180 mg / dl'nin üzerinde olduğu hastalarda ancak acil enfeksiyon müdahaleleri yapılabilir, çünkü enfeksiyon kan şekerini daha da yükseltir. Ağızda cerrahi bir girişim sonrası 24-48 saat ilaç tedavisi sürdürülmelidir. Ağızda bir sorun ya da çok sayıda çürük dişler mevcutsa bu durumun enfeksiyon odağı yaratarak kan şekerini yükseltebileceğine dikkat edilmeli ve sorunlarla vakit geçirmeksizin mücadele edilmelidir. Diş ve dişeti tedavisi hastalarda stres yaratan bir olgudur. Bu nedenle operasyon öncesi ve sonrasında ağrı kesici ve sakinleştiriciler yararlı olabilir. Bu tip hastaların sabah erken saatlerde işlemlerini lokal anestezi altında yaptırmaları önemlidir. Yapılan tedavi, hastanın beslenme düzenini ve ilaç kullanım saatlerini aksatmamalı. Bazı geniş cerrahi müdahalelerde hastanın hekimi ile görüşülerek hem beslenmede hem de ilaçların dozunda değişiklik yapılabilir.Eğer gerekli ise genel anestezi altında da diş tedavisi yapılabilir. Eğer aşağıdaki durumlardan herhangi biriyle karşılaştıysanız hemen diş hekimine başvurunuz. -Fırçalama veya yemek esnasında ortaya çıkan dişeti kanamaları -Dişetinde kızarıklık, ağrı, hassasiyet, şişlik -Dişetlerinde çekilmeler -Diş taşları -Dişlerde hassasiyet -Dişlerde pozisyon değişiklikleri ve sallanmalar -Ağızda kötü koku ve tad -Diş çürükler *Makaleler TDB (Türk Diş Hekimleri Birliği) 'den alınmıştır.

  • Google Places
  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2022 DrSistem

bottom of page