top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1063 sonuç bulundu

  • BESİN İNTOLERANS TESTLERİMİZ

    Cambridge testleri parmak ucundan alınan birkaç damlalık kan örnekleriyle çalışırlar. Ufak uygulama farklılıkları olan benzer aparatlar kullanılır. Kan örneğini toplama, normal düzeyde ve akıcı kanı olan kişilerde çok kısa süren – kolay bir işlemdir. Testin Açıklaması Birçok insan belli besin antijenlerine karşı kronik besin hassasiyeti gösterir. IgE merkezli alerjilerden farklı olarak, IgG merkezli besin hassasiyetinin ortaya çıkması günler alabilir. Hastaların diyetinden problemli besinlerin kontrollü olarak çıkarılması birçok vakanın durumunda hızla gelişme sağlayacaktır. Genel rehavet, kilo artışı, dermatit, artrit ve yorgunluk besin intoleransıyla ilişkilidir. Irritabl bağırsak sendromu da besin hassasiyetiyle bağlantılı olabilir. Testin Genel İlkeleri 221 besin bir mikroskop lamı üzerindeki 16 adet nitroselüloz pedinin her biri üzerine mikroarraylenir. Belirli olmayan bağlanma konumları, hastanın seyreltilmiş tam kanı, serumu ve plazmasıyla enkübasyonundan önce engelleyici tamponla bloke edilir. Bağlanmamış serum bileşiklerinin yıkanmasından sonra, horseradish peroxidaz enzimine konjuge anti IgG pedlere eklenir ve bu da ikinci enkübasyonda antikorlarla bağlı besin ekstraktlarına bağlanır. Bağlanmayan bileşikler yıkanarak uzaklaştırılır ve 3,3™,5,5™-tetrametilbenzidin (TMB) içeren bir solüsyon ve enzim substratı belirli antikor bağlanmalarını bulmak üzere eklenir. Distile suyla yıkadıktan sonra, lamlar tarama işlemi öncesinde santrifüşleme ile kurutulur. Standartların optikal yoğunluğu, pozitif ve negatif kontroller ve örnekler, bir yazılımla ilişkili yüksek çözünürlüklü bir tarayıcı kullanılarak hesaplanır. Optikal yoğunluk, örnekteki antikor aktivitesiyle doğru orantılıdır.

  • KURUMSAL BESLENME - MENÜ PLANLAMA

    Bir kurum da çalışanların verimi ve kurumun başarısı için en önemli unsurlardan biri de beslenme düzenidir. Sağlıklı beslenerek kurum içi performansı artırmak mümkündür. Bu hizmet kapsamında sağlıklı ve dengeli beslenme, kilo kontrolü, hastalık risklerini azaltma, en önemlisi de sağlıklı yaşam bilincini çalışanlara kazandırmak amaçlanmaktadır. Bunun için, uygun görülen bir sürede kurumunuza diyetisyenlik hizmeti ve sunumu verilir. Diyetisyenlik hizmetinde, ihtiyaçlarınız belirlenir ve kurumunuza uygun olan gün ve sıklıkta, diyet & sağlıklı beslenme programı hizmeti verilir ve sunum yapılır. Unutmayın, sağlıklı beslenme iş gücünü iki katına çıkarabilir. Menü planlaması da; bir işletme için oldukça önemlidir. Sağlıklı ve dengeli planlanmış menülerde müşteri tatmininin ve çalışanların motivasyonlarının artması, satın almanın kolaylaşması, servisin düzenli işlemesi gibi faydalar elde edilmektedir. Etkin menü planlaması; yemek hizmeti verilen grubun yeterli ve dengeli beslenmesini gözeterek beslenme maliyetlerini denetim altına alınmasını ve tüketiciyi memnun etmeyi hedeflemektedir. Yemek hizmetlerinden faydalanan çalışanın besin ihtiyacı; yaşına, cinsiyetine, kilosuna, iş koluna, çalışma performansına ve bazı özel durumlara göre, yemek alışkanlıkları ise yaş, eğitim, sosyal ve kültürel yapıya göre değişmektedir. Kişilerin günlük enerji harcamaları ve bir öğünde almaları gereken kalori miktarlarına uygun, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral değerlerine göre yemek ve kahvaltı menüleri planlanmalıdır.

  • Çocuklarda göbek çevresi yağlanması dikkate alınmalı

    İnsülin direnci daha çok erişkinlerin sorunu olarak bilini yor ve son yıllarda ergenlik döneminde önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuklarda da metabolik sendrom sıklığındaki artış, obezite sıklığındaki artışa paraleldir. Bu vakaların önemli bir bölümünde tip 2 diyabet gelişebilmektedir Diyabetin en büyük nedenlerinden biri de obezitedir. Bu yüzden çocuklarda göbek çevresinde başlayan yağlanmayı dikkate almak gerekir. Çocuklarda diyet yaptırmak, yasak koymak çok kolay olmuyor. Bu yaşlarda diyetten anlaşılması gereken doğru beslenme alışkanlığı kazandırabilmektir. Bu konuda ebeveynlere çok iş düşüyor. Göbek çevresi yağlanmayı dikkate alıp, onları eleştirmeden doğru beslenme alışkanlığı kazandırabilmek gerekiyor. Bu alışkanlık ileride obezite ve paralel gelişen hastalıklardan da koruyor." 6 KİLO VERDİ İnsülin direnci olan 9 yaşındaki Petek Aksu, uyguladığı diyetle 6 kilo verdi. Hedefinin 8 kilo olduğunu söyleyen Petek Aksu, "Diyet yapmaya başladığımda biraz zorlandım. Ama sonunda 6 kilo vermeyi başardım. Canımın istediği yiyecekler vardı, ancak diyetisyenimin verdiği ödül günüyle bu zorlukları yendim. Çünkü sonunda mutlu olacağımı biliyordum, kilo verdiğim için çok mutluyum" şeklinde konuştu. PİLAVI HAYATINDAN ÇIKARDI Petek Aksu'nun annesi Hale Aksu, "Çevrem kızımın yaşının daha küçük olduğunu, büyüdükçe kilo vereceğini söyledi. Ama ben öyle düşünmüyordum. Bu yaştaki kiloların ileride sağlığı açısından sorun yaratacağını düşüyordum. Kızımla ortak bir karar aldık ve yola çıktık. Bu dönemde diyet listesine düzenli bir şekilde uydu. Dengeli ve sağlıklı beslendi. Porsiyonları azalttı, pilavı hayatından çıkarttı" ifadelerini kullandı. "YAŞITLARINA ÖRNEK OLDU" Petek, bu konuda yaşıtlarına iyi bir örnek oldu. Hedeflediğimiz programdaki kiloya ulaştığı gibi verdiği kiloyu da yağdan verdi. Korkulanın aksine, yaptığı diyete rağmen Petek'te kas ağırlığı ve boy uzaması arttı.

  • Migren Hastalarına, Çay, Kahve Ve Çikolata Uyarısı!!!

    "GAZLI İÇECEKLER DE MİGRENİ TETİKLİYOR" Migren rahatsızlığı olanların şeker, kakao ya da çikolata gibi birleşiminde kafein bulunan yiyeceklerin tüketiminden kaçmaları gerekir. Ayrıca çay ve kahve kadar gazlı içecekler de migreni tetikliyor. Önemli bir detaya daha vurgu yapmak istersek; migren hastalarının doğum kontrol hapının kullanımını kısıtlamalarını ve bazı durumlarda aspartan içeren yiyeceklerden uzak durmaları gerekmektedir. "PORTAKAL VE MUZ TÜKETİMİNE DİKKAT" İyileşemeyen migren hastaları için kısıtlamaları gereken besinler çikolata, maya türleri, karaciğer, salam, sosis, bakla, salamura ringa balığı, peynir, tuzlama ve lahana turşusu, domates ve patlıcan gibi içinde histamin bulunan yiyecekler, portakal ve muz gibi içinde migreni arttırabilecek kimyasallar bulunan yiyecekler, buğday, süt gibi besinlerden uzak durmaları gerekmektedir. "SEBZE AĞIRLIKLI BESLENİN" Migren hastalarına sofralarında özellikle sebze çorbası, haşlanmış yumurta ve elmaya yer açmalarını tavsiye ediyoruz. Bunun yanı sıra sebze püresi, kereviz, armut, kivi ve papatya çayını bu tip rahatsızlığı olan hastaların tüketmeleri konusunda öneriyoruz.

  • ÇİNKO

    Çinko, sağlıklı olmak için gerekli olan bir mineraldir. 300'den fazla enzimin işlevleri için gereklidir ve vücudunuzdaki birçok önemli sürece dahil olur .Besin maddelerini metabolize eder, bağışıklık sisteminizi korur ve vücut dokularını büyütür ve onarır. Vücudunuz çinko depolamaz, bu nedenle günlük gereksinimlerinizi karşıladığınızdan emin olmak için her gün yeterince yemelisiniz. Erkeklerin günde 11 mg çinko , kadınların 8 mg'a ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, hamileyseniz, günde 11 mg'a ihtiyacınız olacak ve emziriyorsanız, 12 mg'a ihtiyacınız olacaktır. COVİD 19 tedavisinde çinkonun değeri tartışılmaz olduğu için bakalım çinko hangi yiyeceklerde yüksek miktarda bulunuyor. 1. Et .Et mükemmel bir çinko kaynağıdır . Kırmızı et özellikle harika bir kaynaktır, ancak sığır eti, kuzu eti ve balık eti de dahil olmak üzere tüm farklı et türlerinde bol miktarda bulunabilir. 100 gram çiğ kıyma porsiyonu, Günlük Değerin % 44 'ü olan 4.8 mg çinko içerir. 2. Kabuklu Deniz Ürünleri Karides ve midye gibi daha küçük kabuklu deniz ürünleri iyi kaynaklardır, her ikisi de 100 gram başına günlük ihtiyacın % 14 ünü karşılar. Gebelikte kullanılması sakıncalı olabilir. 3. Baklagiller : 100 gram pişmiş mercimek günlük ihtiyacın yaklaşık % 12'sini sağlar. Bununla birlikte, aynı zamanda fitat isminde bir madde içerirler. Bu antinutrientler (fitat) çinko ve diğer minerallerin emilimini engeller, yani baklagillerden gelen çinko hayvansal ürünlerden çinko kadar iyi emilmez. Buna rağmen, vegan veya vejetaryen diyeti yapan insanlar için önemli bir çinko kaynağı olabilirler. 4. Bazı Yağlı Tohumlar: kenevir tohumu ülkemizde çok kullanılmasa da iyi bir çinko kaynağıdır. 30 gram kenevir tohumu erkeklerin günlük ihtiyacının %31 ini, kadınlar için 43 ünü karşılar. Önemli miktarda çinko içeren diğer tohumlar arasında kabak, kabak ve susam tohumları bulunur. 5. Kuruyemiş: Çam fıstığı, yer fıstığı, kaju fıstığı ve badem gibi fındık yemek, çinko alımınızı artırabilir. 28 gram kadar kaju günlük çinko ihtiyacının % 15 ini içerir. 6. Süt Ürünleri: Süt ve peynir, yüksek miktarda biyoyararlığı olan çinko içerdiğinden önemli iki kaynaktır, yani bu gıdalardaki çinkonun çoğu vücudunuz tarafından emilebilir. Mesela 100 gram chedar peyniri günlük ihtiyacın % 28 sini içerirken , bir bardak tam yağlı süt % 9 unu içerir. 7. Yumurta: Bir büyük yumurta günlük çinko ihtiyacının %5 ini karşılamanın yanı sıra protein, sağlıklı yağlar, B vitaminleri, selenyum ve kolin gibi diğer besin maddelerini içerir. 8. Kepekli Tahıllar: Buğday, kinoa, pirinç ve yulaf gibi kepekli tahıllar biraz çinko içerir. Kepekli tahıllar diyetinizde bir çinko kaynağı sağlayabilir. Bununla birlikte, sağladıkları çinko, fitatların varlığı nedeniyle diğer kaynakların yanı sıra emilemez. 9. Bazı Sebzeler: Genel olarak, meyve ve sebzeler zayıf çinko kaynaklarıdır. Bununla birlikte, bazı sebzeler makul miktarlar içerir ve özellikle et yemiyorsanız, günlük ihtiyaçlarınıza katkıda bulunabilir. Patates ,yeşil fasulye ve lahanada mevcuttur. 10. Bitter Çikolata: % 70-85 bitter çikolata içeren 100 gramlık bir bar 3.3 mg çinko içerir ancak yaklaşık 600 kalori olduğu için kilo problemi yaratabilir. Çinko ister COVİD 19 ister genel sağlık için olsun önemli bir mineraldir ve sağlıklı beslenmek için yeterince yemek önemlidir. Yeterince aldığınızdan emin olmanın en iyi yolu, et, deniz ürünleri, fındık, tohumlar, baklagiller ve süt ürünleri gibi iyi çinko kaynakları ile çeşitli bir diyet yemektir.

  • POLİKİSTİK OVER SENDROMUNDA BESLENME

    Polikistik over sendromu (PKOS), kadınların hormon düzeylerini etkileyen bir durumdur. PKOS'lu kadınlar normalden daha fazla erkek hormonu üretir. Bu hormon dengesizliği, adet dönemlerini atlamasına neden olur ve hamile kalmalarını zorlaştırır. PKOS bir kadının yumurtalıklarını, östrojen üreten üreme organlarını ve adet döngüsünü düzenleyen progesteron hormonlarını etkiler. Yumurtalıklar ayrıca androjen denilen az miktarda erkek hormonu üretir. PKOS, overleri ve yumurtlamayı etkileyen bir “sendrom” veya semptom grubudur. Üç ana özelliği: • yumurtalıklarda kistler • yüksek düzeyde erkek hormonları • düzensiz veya atlanmış adet dönemi Yumurtlama eksikliği östrojen, progesteron, FSH ve LH seviyelerini değiştirir. Östrojen ve progesteron seviyeleri normalden düşükken, androjen seviyeleri normalden yüksektir. Ekstra erkek hormonları adet döngüsünü bozar, böylece PKOS'lu kadınlar normalden daha az adet dönemi yaşar. PKOS'lu kadınların yüzde 70'ine kadar insülin direnci vardır, bu da hücrelerinin insülini düzgün kullanamadığı anlamına gelir. Hücreler düzgün bir şekilde insülini kullanamadığında, vücudun insülin talebi artar. Pankreas, telafi etmek için daha fazla insülin yapar. Ekstra insülin, daha fazla erkek hormonu üretmesi için yumurtalıkları tetikler. Obezite , insülin direncinin ana nedenidir. Hem obezite hem de insülin direnci, tip 2 diyabet riskinizi artırabilir. PKOS'nun ortak belirtileri; adet düzensizliği Aşırı kanama Sırt karın ve göğüste kıllanma Akne Kilo alma Erkek tipi kellik Deri renginin koyulaşması ve baş ağrısı PKOS ‘un yan etkileri ise ; kısırlık, metabolik sendrom, uyku apnesi, rahim kanseri, depresyon gibi durumlar oluşabilir. Diyet ve yaşam tarzı nasıl olmalı: PKOS tedavisi genellikle kilo kaybı, diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleriyle başlar. Vücut ağırlığınızın sadece yüzde 5 ila 10'unu kaybetmek adet döngüsünü düzenlemenize ve PKOS semptomlarını iyileştirmenize yardımcı olabilir. PKOS için diyetleri karşılaştıran çalışmalar, düşük karbonhidratlı diyetlerin hem kilo kaybı hem de insülin seviyelerini düşürmede etkili olduğunu buldu . Çoğu karbonhidratı meyvelerden, sebzelerden ve tam tahıllardan alan düşük glisemik indeks (düşük GI) diyeti, adet döngüsünü normal bir kilo verme diyetinden daha iyi düzenlemeye yardımcı olur. PKOS tedavisi diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleriyle başlar. Fazla kilonuz varsa, vücut ağırlığınızın sadece yüzde 5-10'unu kaybetmek semptomlarınızı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Tıbbi tedaviler ise: doğum kontrol hapı, diyabet ilacı metformin, klomifen veya cerrahi tedavidir. DİYET TEDAVİSİ: PKOS ‘LU kadınların tip 2 diyabet gelişme ihtimali ve insülin direnci oluşumu nedeniyle diyabetik diyete benzeyen ZAYIFLATICI yeterli ve dengeli bir diyet yapmaları gerekir. Diyetin süresi hastaya göre değişkenlik gösterir. Yapılan son araştırmalar KIRMIZI ETİN fazla tüketiminin PKOS oluşumda büyük katkıda bulunduğunu göstermektedir Siz bayanlarda da bu belirtiler varsa hemen bir jinekolog ve diyetisyen tedavisi altına girmeniz gerekir. Sağlıklı günler dilerim.

  • DİYETE SADIK KALMANIN YOLLARI

    1. Gerçekçi beklentilerle başlayın : Diyete girdiğimizde gerçekçi beklentiler belirlemek önemlidir. Örneğin, kendinizi çok hızlı bir şekilde kilo vermeye zorlarsanız, bir süre sonra verdiğinizden çok daha fazlasını geri alırsınız. Gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef belirlemek cesaretinizi kırmanızı engeller ve hatta daha fazla kilo vermenize bile neden olur. Gerçekçi beklentilere sahip olmak, sağlıklı yaşam tarzı davranışlarını sürdürme şansınızı artırır. 2. Sizi gerçekten neyin motive ettiğini düşünün: Neden sağlıklı seçimler yaptığınızı hatırlamak, yolunuza devam etmenize yardımcı olabilir. Bunun bir listesini yapmak işinizi daha da kolaylaştırır. Bu listeyi el altında bulundurun ve hatırlatıcıya ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüzde bu listeye bakın. 3. Sağlıksız yiyecekleri evden uzak tutun: Gözünüzün önünde bulunan sağlıksız yiyecekler (cips, kola, şeker, çikolata, hamur işleri) sizi taciz edebilir. Gördükten sonra aklınız kalır ve her yanından geçtiğinizde size el sallar. ‘göz görmeyince gönül katlanırmış ‘ ilkesini kullanmalısınız. 4. 'Ya hep ya hiç' yaklaşımı yapmayın: Gününüzü "iyi" veya "kötü" olarak yargılama dürtüsünü reddetmek, aşırı yemek yemenizi ve kötü seçimler yapmanızı engelleyebilir. 5. Sağlıklı atıştırmalıklar taşıyın : Uzun süre evden uzakta olduğunuzda sağlıklı bir diyete sadık kalmak zor olabilir. Ana öğün tüketecek ortam yoksa sağlıklı ara öğünler yanınızda olmalı bu şekilde iki ara öğün üst üste yapabilirsiniz. 6. Aynı anda egzersiz ve diyete başlamak : Araştırmalar, hem diyet hem de fiziksel aktivite değişikliklerini aynı anda yaptığınızda, sonuçların birbirini desteklediğini tespit etmiştir. Eşzamanlı olarak egzersiz yapmaya başlamak ve yemek şeklinizi değiştirmek sağlıklı yaşam tarzı başarı şansınızı artırır. 7. Dışarıya çıkarak yemek yiyecekseniz mutlaka önceden belirleyin: bunun için diyetisyeninizden yardım alabilirsiniz. Diyetisyene gitmiyorsanız seçimi son dakikada yapmayın yanlış seçimler yapabilirsiniz. Daha önce gittiğiniz yerlere ne yiyeceğinizi bilerek gidin. 8. İnsanların diyetinizi bozmasına izin vermeyin: etrafınızdaki insanların şu kadarcıktan bir şey olmaz diyerek sizin yemenizi sağladığı şeyler öğün saati dışında ve yanlış yiyecekler olduğundan size dönüşü yağ şeklinde olacaktır. Buna izin vermeyin. 9. Yemek yerken dikkatinizi yemeğe verin: televizyon seyrederken ya da internette gezinirken yenilen yemeklerin miktarı ve ne olduğunun farkına varmadan tüketim maalesef tehlikeli sularda olduğunuzun göstergesi. Dikkatinizi yemeğinize vermelisiniz. Dikkatli bir beslenme yaklaşımını benimsemek yemeğiniz ile daha iyi bir ilişki elde etmenize yardımcı olabilir ve aşırı yemek yemenizi azaltabilir. 10. Yediklerinizi ve egzersizlerini kayıt altına alın: bunları not almanız farkındalığınızı arttırır. Fazla yemek ya da az egzersiz yapıp yapmadığınızın farkında olun. Gıda alımınızı ve egzersiz ilerlemenizi takip etmek motivasyon ve hesap verebilirlik sağlayabilir. Çalışmalar, sağlıklı bir diyete sadık kalmanıza yardımcı olduğunu ve daha fazla kilo kaybına yol açtığını göstermektedir. 11. Diyet ortağı edinin ve yarışa girin: Sağlıklı bir beslenme ve egzersiz planına bağlı kalmak kendi başınıza yapmak zor olabilir. Bir yakınınızın desteği ve beraber diyet yapmak ya da yarışa girmek kilo vermenizde artışa neden olabilir. 12. Güne yüksek proteinli bir kahvaltıyla başlayın : Yüksek proteinli bir kahvaltı yemek, dolu kalmanıza yardımcı olur ve günün ilerleyen saatlerinde aşırı yemeyi önleyebilir. 13. Eski beslenme alışkanlıklarınızdan vazgeçip yeni davranışlar geliştirin, bunun için bir diyetisyenden destek alın : Araştırmacılar, yeni bir davranışı alışkanlık haline getirmenin ortalama 66 gün sürdüğünü keşfettiler. Sonunda, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz otomatik hale gelecektir. 14. Sizin için en uygun olanı bulun: Herkes için mükemmel bir yol yoktur. Zevk aldığınız, sürdürülebilir bulduğunuz ve hayatınızın geri kalanına sadık kalabileceğiniz bir beslenme ve egzersiz yolu bulmak önemlidir. Sizin için en iyi diyet, uzun vadede yapıştırabileceğiniz diyettir.

  • İnsülin Direnci

    Bugün çokça duyduğumuz insülin direncine değineceğiz Bu konuyu şöyle özetleyebiliriz 🔹️Nedir insülin?Ne yapar? İnsülin direnci nedir? İnsülin pankreasımızdan salgılanan bir hormondur. Bu hormon kandaki şekerin normal miktarda kalmasını, kandaki glikozu hücreye geçirerek sağlar. Böylece glikoz enerji için kullanılabilir. 🔹️Peki bu insülin direnci nasıl mı oluşuyor? Çok sık ya da büyük porsiyonlarda ya da tüketilen karbonhidratlar, basit şekerler sonucunda ,vücut çok sık ve yüksek miktarlarda insülin salgılar. Bu zamanla hücre reseptörlerinin insülini tanımlamasına ve glikozu hucre içine almamasına sebep olur. 🔹️Peki bunun sonucu nedir? Vücut kanda yüksek olmasını istemez, glikozu yağa çevirerek depo eder. Evet göbek çevresi yağlanmaları ! Ani kan şekeri yükselişleri, düşüşleri görülür. Kilo vermede zorluklar yaşanır. 🔹️Peki ne yapmalı? Eğer bu belirtilere sahipseniz mutlaka sağlık profesyonellerine başvurmalısınız. Mutlaka doktorunuz ve diyetisyeniniz ile iletişime geçmelisiniz...

  • Beyin Dostu Besinler

    Sevgili danışanlarım, ⭐Beslenmenin yalnızca yediklerimiz ve dış görüntümüzle ilgili olduğunu düşünmek yanlıştır. ⭐Stres, kötü beslenme gibi dış etmenler beynimizi olumsuz yönde etkileyebiliyor, yaptığımız bir işe odaklanmamız zorlaşabiliyor. Ya da aynı şekilde bazı besinler de beynimizi olumlu etkileyebiliyor. Beslenmemizde bunlara yer vermekte fayda var. ⭐Antioksidan, vitamin, mineral bakımından zengin besinler vücuda enerji veriyor ve beyinden kaynaklı hastalıklara karşı korunmamıza yardımcı oluyor. ⭐ Yukarıda beyin dostu besinlere yer verdim, beslenmemizde bu besinlere ölçülü bir şekilde yer vermemizde fayda var. ✔Örneğin bitter çikolata kan basıncını düşürmede, kalbe ve beyne giden kan akışını düzenlemede etkili.. ✔Yapılan çalışmalarda zerdeçalın beynin sinir hücreleri üzerinde olumlu etkili olduğunu gösteriyor..

  • ŞEKERİ HAYATIMIZDAN NASIL ÇIKARTABİLİRİZ?

    Bu yazıda bahsedilen şeker bazı besinleri tatlandırmak için kullanılan ve her hangi bir temel besin grubuna ait olmayan basit sofra şekeridir. Yapısal anlamda şekerden bahsedersek, içinde moleküler düzeyde gilkoz, fruktoz veya galaktoz bulunduran her besin şekerlidir diyebiliriz. Örneğin sütte, balda, nohutta ve tüm meyvelerde şeker vardır. Yani şekeri beslenmemizden teknik olarak tam anlamıyla çıkaramayız. Özellikle kanımızda yakıt olarak glikoza sahip olduğumuz için tamamen çıkarmaya uğraşmamız da sağlıksız olur. Her gün mutlaka belirli bir düzeyde karbonhidrat tüketmemiz gereklidir. İşte bu nedenle karbonhidratın tamamen çıkarıldığı beslenme şekillleri son derece sağlıksızdır. Söz konusu işlenmiş, şeker içeriği yüksek besinlere gelince (bal, reçel, pekmez, bitkisel şuruplar, sütlü veya hamurlu tatlılar, şekerli gazlı içecekler, meyve suları, kek, kurabiye, pasta, çikolata vb.) tabi ki bunlardan kaçınmamızda fayda vardır. Şeker yerine pekmez, bal veya bir takım bitkilerin şuruplarını kullanmak o besinin kalorisini ve şeker içeriğini düşürmez, sadece besin değerini ve tadını değiştirir. Hatta bazı yanlış uygulamalar o besini daha da zararlı hale getirebilir. Örneğin keklerde veya kurabiyelerde şeker yerine pekmez kullanmak sakıncalıdır. Şeker ağız içi reseptörleri şımartan ve bağımlı hale getiren bir maddedir. Çünkü şekerli besinleri sık ve yoğun tükettikçe tad algınız değişir. Yani şekerli besinleri sıkça yerseniz şeker yeme dürtünüzü daha da tetiklersiniz. Üstelik bir süre sonra şeker eklenmemiş besinleri veya taze meyveleri daha az tatlı bulmaya başlarsınız. Tatlı ve şeker tüketimizini azaltmak veya ortadan kaldırmak isterseniz yerine mutlaka doğal şeker içeren meyve (kuru meyveler, taze meyveler, meyveli yoğurtlar vb.) ve süt gibi bazı yiyecekleri koymanız faydalı olacaktır. Bunları ara öğün olarak yiyebilirsiniz. Ayrıca ana öğünlerde de karbonhidrat (ekmek, tahıl ürünleri, baklagiller vb.) tüketiminizi yeterli ve dengeli tutmanız gerekmektedir. Ana öğününde karbonhidrat tüketmeyen bireylerin ilerleyen saatlerde kan şekeri daha fazla düşer ve canları mutlaka şekerli besinler ister. Bu durum hipoglisemi atakları şeklinde sonuçlanabilir. Ayrıca yoğun çay/kahve tüketimi hipoglisemiye neden olabileceğı için tatlı yeme eğilimi yaratabilir. Çay ve kahve tüketim yoğunluğunuzu azaltarak kan şekerinizi dengelemek için daha iyi bir düzen sağlayabilirsiniz. Bir süre basit şeker tüketmeyerek ağız içi reseptörlerinizin algısını değiştirebilir ve şeker konusundaki iştahınızı dengeleyebilirsiniz. Ancak bu sürede şeker yerine geçen besinleri kullanarak yeni ve faydalı bir yaşam tarzı değişikliği yapmanız gerekmektedir. Eğer böyle bir önlem almazsanız şekersizliğin sonu daha kötü bir tatlı yeme krizi ile son bulacaktır. Hayatımızdan basit şekeri tamamen çıkarmak sağlıklı bir beslenme şekli olabilir. Ancak şeker tüketmemek adına tahılları, meyveleri, sütü ve bazı kök sebzeleri çıkartmak doğru bir beslenme şekli olmaz. Besinlerdeki doğal şeker formuna dengeli bir beslenme için ihtiyacımız vardır. Düşük karbonhidratlı beslenme şekillerinin uzun vadede vitamin, mineral eksikliklerine, metabolik sorunlara ve bir takım organ hasarlarına yol açtığı bilinmektedir. Amaç bağımlılık duyulan tatlı tadı ortadan kaldırmaksa o zaman doğal bile olsa tüm tatlandırıcılara da bir sınır koymalıyız. Günde birkaç tableti geçmeyen tatlandırıcı tüketiminin bilinen kanıtlanmış büyük bir hasarı mevcut değildir. Ancak yine de büyüme gelişme çağındaki çocuklarda, bebeklerde ve hamilelerde suni tatlandırıcı kullanımı sağlıklı değildir. Bunun için çocuklarda özellikle tatlandırıcılı sakız tüketimi kontrol altına alınmalıdır ve suni tatlandırıcı içeren meşrubatlar tüketilmemelidir. Standart bir zayıflama diyetinde basit şekerin yeri yoktur. Ancak tek şekerli bir kahve veya 1 kare bitter çikolata gibi ufak tefek esneklikler sağlanabilir. Sağlıklı bireylerde ara öğünlerde meyve tüketerek kan şekerinin düşmemesi sağlanabilir. Diyetin sürekliliği veya motivasyon açısından zaman zaman ufak tefek tatlı kaçamaklarına müsade edilebilir. Diyabetik bireyler için diyet programı çok önemlidir ve basit şeker içermemesi gerekir. Vücut şekeri tolere edemediği için şekeri arttırabilecek her besin kontrollü tüketilmelidir. Şeker ihtiyacı meyvelerle giderilebilir. Suni tatlandırıcılarla yapılmış besin ve içecekler de kullanılabilir. Tamamen şekersiz, tahılsız, kök meyvesiz beslenme şekilleri son yıllarda çok moda olmakla beraber bilimsel açıdan uzun süreli uygulanması doğru bulunmayan beslenme modelleridir. Kişi yaşadığı coğrafyada yetişen ve kültüründe yer alan besinlerle daha sağlıklı ve dengeli bir hayat sürebilir.

  • KANSERE KARŞI BESLENMEDE 12 TEMEL ADIM

    1.adım: Yağı azaltın. Günlük yağ tüketimi diyetinizin toplam kalorisinin %20-30’u arasında olmalıdır. Doymuş yağdan(tereyağı, margarinler, işlenmiş yağlar) kaçınarak büyük oranda doymamış yağ(zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözü yağı, fındık yağı, soya yağı, kanola yağı) tüketmeye çalışınız. 2.adım: Her gün 5 ya da daha fazla porsiyon sebze ve meyve yiyin. Her gün değişik meyve ve sebzelerden 5 veya daha fazla porsiyonda tüketmeye çalışınız. Çeşitlilikten emin olmak için gruplandırmadan yararlanınız. Narenciye ürünleri(portakal, mandalina, limon, greyfurt vb.) Minik taneli, kırmızı renkli meyveler(siyah üzüm, karadut, yaban mersini, acai üzümü, böğürtlen, çilek, kırmızı erik, kiraz, vişne, karpuz vb.) Sarı ve turuncu renkli meyveler(kayısı, şeftali, armut, kavun, muz, mango, elma vb.) Yeşil ve koyu yeşil yapraklı sebzeler(ıspanak, pazı, yeşil biber, maydonoz, roka, tere, marul, kıvırcık, salatalık, fesleğen vb.) Sarı, turuncu, kırmızı sebzeler(havuç, kabak, balkabağı, turuncu biber, kırmızı biber, domates vb.) 3.adım: Haftada en az 2 kez domates ve domates ürünleri tüketin. Domatesin bileşiminde bulunan ve domatese rengini veren licopen adlı madde karotenoid grubu güçlü bir anti-kanser maddedir. Domates, salça, domates suyu, güneşte kurutulmuş domates 4.adım: Tahıllar,baklagiller ve kök sebzeleri günde 7 kez veya daha fazla tüketin. Bu besinlerİ her öğünde 1-2 porsiyon tüketmeye çalışın. Tam buğday ve ürünleri(ekmek, makarna, bulgur), kepekli pirinç, yulaf, çavdar, arpa, kara buğday Kuru fasulye, nohut, mercimek türleri, barbunya ,soya fasulyesi, iç bakla, Meksika fasulyesi Patates, havuç, pancar, kereviz, enginar kalbi, turp, yer elması 5.adım: Lif tüketiminizi günde 25-35 g arasında tutun. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar, kurubaklagiller, yağlı tohumlar sindirim sistemimizi kansere neden olan maddelerden uzak tutan harika besin kaynaklarıdır. Önerilen miktarlarda tüketiniz. 6.adım: Günde en az 1 kez soya tüketin. Soya bileşiminde bulunan isoflavon ve lignan adlı maddeler fitoöstrojen grubu anti-kanser maddelerdir. Yapılan pek çok araştırmada kanserle savaşan ve riski azaltan maddeler olarak bulunmuştur. 7.adım: Günde 2-3 fincan siyah ve/veya yeşil çay için. Çayın bileşiminde bulunan catechin adlı madde flavonoid grubu bir anti-kanser maddedir. 8.adım: Sarımsak ve soğan tüketiminizi arttırın. Sarımsak ve soğanın bileşiminde bulunan quercetin adlı madde flavonoid grubu bir anti-kanser maddedir. Ayrıca allylic sulfide ve saponin de anti-kanser maddelerdir. 9.adım: Haftada 2-3 kez balık tüketin. Bazı balık türlerinde daha yoğun olan omega-3 yağ asitleri ve deniz ürünlerinde bulunan selenyum minerali yapılan pek çok araştırmada kanserle savaşan ve riski azaltan maddeler olarak bulunmuştur. 10.adım: Günde en az 2 kez düşük yağlı süt ve süt ürünleri tüketin. Süt ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, D vitamini, probiyotikler ve linoleik asit(CLA)yapılan pek çok araştırmada kanserle savaşan ve riski azaltan maddeler olarak bulunmuştur. Bir uyarı: yağsız sütte CLA yoktur, bu nedenle %50 yağlı süt içiniz. 11.adım: Vücudunuza su verin. İçilen sıvı miktarı arttıkça vücuttan toksinlerin ve kanserojen maddelerin daha hızlı atıldığına inanılmaktadır. Ayrıca düşük su tüketiminin bazı kanser türlerinde risk faktörü olduğu araştırma raporlarında yer almaktadır. 12.adım: Kansere neden olan maddelerden kaçının veya sınırlayın. Nitrit ve nitrat içeren, tuzlanmış, tütsülenmiş etler(sucuk, salam, sosis, pastırma vb.) Yanmış yiyecekler Paketlenmiş, kimyasal ve koruyucu madde içeren işlenmiş hazır yiyecekler Fazla alkol tüketimi (kırmızı şarap ve bazı bira türlerinde kanser riskini düşüren flavonoidler vardır ancak öncelikle sebze/ meyvelerden sağlanmalıdır)

  • KIŞ BESLENMESİ PÜF NOKTALARI

    Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde soğuk havalarda düşen bağışıklık sistemimizi güçlendirmek ve değişen metabolizma hızımızı düzenlemek için beslenmemizi gözden geçirmemiz çok faydalı olacaktır. Dikkat etmemiz gereken en önemli noktalar şunlardır: Yağı, kaloriyi ve porsiyonları azaltın. Soğuk havaya karşı direnmek ve üşümemek için vücut deri altı yağ dokusunu kalınlaştırmak ister. Yağlanmanın olması için fazla kalori gelmelidir bu nedenle vücut iştahı açar. Bu olumsuz etkiden korunmak adına daha az yağlı beslenmeye dikkat etmeliyiz, bununla beraber porsiyon kontrolümüzü de sağlamalıyız. Yüksek enerji veren şekerli ve unlu/hamurlu besinlerden az sıklıkta ve az porsiyonda yemeliyiz. Doymuş yağdan(tereyağı, margarinler, işlenmiş yağlar) kaçınarak büyük oranda doymamış yağ(zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözü yağı, fındık yağı, soya yağı, kanola yağı) tüketmeye çalışınız. Her gün 5 ya da daha fazla porsiyon sebze ve meyve yiyin. Kış mevsimine ait meyve ve sebzelerini tüketin. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için sebze ve meyvelerin desteğine çok ihtiyacımız vardır. Çünkü vücudumuzu hastalıklardan korumak için gerekli tüm vitamin ve mineraller bu besin grubunda fazlasıyla yer alır. Özellikle çeşitli beslenme yoluna giderek tüm bu faydalı ögeleri daha etkin hale getirebiliriz. Çeşitlilikten emin olmak için gruplandırmadan yararlanınız. Narenciye ürünleri(portakal, mandalina, limon, greyfurt vb.) Minik taneli, kırmızı renkli meyveler(siyah üzüm, nar, kuru erik, kuru yaban mersini vb.) Sarı ve turuncu renkli meyveler( kuru kayısı, armut, muz, mango, elma vb.) Yeşil ve koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, yeşil biber, maydonoz, roka, tere, marul, kıvırcık, salatalık, fesleğen vb.) Sarı, turuncu, kırmızı sebzeler (havuç, kabak, balkabağı, turuncu biber, kırmızı biber, domates vb.) Özellikle karnıbahar, pırasa, lahana, ıspanak, kereviz, brokoli gibi kış sebzelerini sıkça tüketin. Sarımsak ve soğan tüketiminizi arttırın. Bu sebzelerin yapısında bulunan kükürtlü bileşikler kötü kokmasına rağmen kansere karşı koruyucu ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilere sahiptir. Hastalıklara karşı harika savaşçılardır. Haftada 2-3 kez balık tüketin. Kış mevsimi balık mevsimidir. İçeriğindeki omega-3 yağ asitleri ve deniz ürünlerinde bulunan selenyum minerali yapılan pek çok araştırmada kalp damar sağlına dost ve bağışıklık sistemini güçlendiren maddeler olarak bulunmuştur. Günde en az 2 kez düşük/normal yağlı süt ve süt ürünleri tüketin. Kış mevsiminde azalan güneş ışığı ve kapalı giysiler nedeniyle D vitamini eksikliği gündeme gelebilir. Bu nedenle süt ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, fosfor ve D vitamini kemik sağlığımız için son derece önemlidir. Vücudunuza su verin. Kış mevsimiyle beraber su ihtiyacı azalmaktadır çünkü terleme aktivitesinde azalma yaşanır. Pek çok kişi kışın su içmeyi ihmal eder. Metabolik faaliyetlerimizin düzenli ve sağlıklı olabilmesi için su tüketimine dikkat etmeliyiz. Ortalama 2 litre su içilmesi yeterli olacaktır. Hareketi ve posalı beslenmeyi arttırın. Kışın daha hareketsiz olduğumuz için metabolizmamız yavaşlamaktadır bu nedenle kabızlık sorunu daha sık ortaya çıkmaktadır. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar, kurubaklagiller, yağlı tohumlar sindirim sistemimizi çalıştıracak olumlu etkiye sahiptir. Vücudumuzu ısıtacak ve canlandıracak içeceklerden ve baharatlardan faydalanın. Siyah çay, yeşil çay, kahve, ıhlamur, adaçayı içerek, karanfil, tarçın, zencefil, karabiber ile yemeklerimizi tatlandırarak soğuktan biraz uzaklaşabiliriz.

  • Google Places
  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2022 DrSistem

bottom of page