top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1063 sonuç bulundu

  • KASIK KANALI PATOLOJİLERİ

    Fıtık kesesi, testisin inişi (kızlarda ise round ligament) ile ilişkilidir ve periton zarının kasık kanalı içine doğru cepleşmesi ile oluşmaktadır. Bu yapıya prosesus vajinalis (kızlarda nuck divertikülü) denmektedir ve doğumdan sonra spontan olarak kapanmaktadır. Kapanmaz ise kasık kanalı patolojilerine yol açmaktadır. Erişkin çağda bile kanal %20 oranında açık saptanmaktadır. Karın içi organların (erkeklerde ince bağırsak, kızlarda over ve tüpler) kasık kanalına geçerek şişkinlik yaratması ile bulgu vermektedir. Erkeklerde fıtık kesesi skrotuma kadar uzanabilmektedir. Karın içi basıncını arttıran kabızlığa bağlı ıkınma Ø Kronik öksürük (özellikle kistik fibrozis hastalığı) Ø Karın içinde kitle veya tümöral oluşumlar Ø Karın içi sıvı miktarının arttığı durumlar (ventriküloperitoneal şant, siroz gibi) Ø Karın ön duvarı zayıflığı (esktrofi, omfalosel ve gastroşizis olguları) Ø Bağ dokusu hastalıkları (Ehler Danlos sendromu, Marfan sendromu) * Tanı konduktan sonra elektif şartlarda ve en kısa sürede ameliyat edilmelidir. Ø Aksi takdirde inkarserasyon gelişebilir. İnkarserasyon; fıtıklaşan organların kanlanmasının bozularak iskemiye gitmesidir. Ø Bulguları, kasık bölgesinde şişliği olan çocukta kusma ve karın ağrısı şikayetlerinin başlamasıdır. Ø Tedavi; fıtık kesesi içindeki organların çocuk sakinleştirildikten sonra dışardan manuel olarak karın içine itilmesidir. Ø Ödem iyileştikten sonra, 2 gün içinde cerrahi fıtık tamiri yapılmalıdır. * Tedavisi genel anestezi altında fıtık kesesinin iç halka hizasında yüksek ligasyonudur. İşlem günübirlik cerrahidir. * Karşı tarafta da fıtık görülebilmektedir. Özellikle yenidoğanlarda, 2 yaşından küçük kız çocuklarında ve prematürelerde risk fazladır. Aileler bu konuda mutlaka bilgilendirilmelidir Ameliyat sonrası komplikasyonlar Ø Skrotumda ödem Ø Kanama, enfeksiyon Ø Distal kesede hidrosel Ø İatrojenik inmemiş testis ve sinir hasarı Ø Kordon ve damarlarının zedelenmesi Ø Fıtığın tekrarlaması Hidrosel ve Kordon Kisti: Hidrosel, açık kalan prosesus vajinalisden sadece periton sıvısının geçmesidir. Periton ile bağlantıyı sağlayan internal halka açık ise buna kominike hidrosel, kapalı ise non-kominike hidrosel denmektedir. Prosesus vajinalis kapanmış iken kanal içinde iç halka ile skrotum arasındaki kistik oluşuma kordon kisti denmektedir. Belirti ve Bulgular Kasık bölgesinde ve sıklıkla skrotumda içi sıvı dolu şişlik bulunmaktadır. Kominike hidroselde şişlik gün boyu aktiviteler ile artarken, sabah uyku sonrası azalmaktadır. Skrotuma ışık kalemi yaklaştırıldığında skrotum transillüminasyon vermekte ve sıvı içinde sadece testis izlenmektedir. Tedavi Hidroselin cerrahi tedavisi için, prosesus vajinalisin kendiliğinden kapanma ihtimali nedeni ile 1 yaşına kadar beklenebilir. Hidrosel kesesi, iç halka hizasında bağlanır, kese içindeki sıvı açık bırakılan bir pencereden boşaltılır. Hidroselin enjeksiyon yöntemi ile boşaltılması, kesenin periton sıvısı ile tekrar dolması ile sonuçlanacağı için anlamsız ve tehlikeli bir yaklaşımdır. Enfeksiyona yol açabilmesi de bir diğer önemli problemdir. İnmemiş Testis Testisin skrotumda palpe edilmemesidir. Çeşitli durumlarda görülebilir: Ø İnmemiş testis Ø Ektopik testis Ø Testis torsiyonuna bağlı atrofi Ø Retraktil testis Ø Asendan test Tedavi Ø İnfertilite Ø Malignite Ø Testis torsiyonu Ø Travmaya karşı korumasız olması Ø Psikolojik nedenlere yönelik yapılmaktadır. v Operasyon için son zamanlarda kabul edilen yaş aralığı 6-12 ay arasıdır. Testis skrotum derisi ile dartos fasyası arasında oluşturulan bir yuvaya yerleştirilir. Komplikasyon Operasyona ait en önemli komplikasyon testis atrofisidir. Testis torsiyonu, skrotumda ödem, hematom, enfeksiyon ve nüks inmemiş testis de görülebilmektedirAkut Skrotum Skrotumda şişkinlik, hiperemi ve ağrı şikayetleri olmaktadır. Testis torsiyonu en önemli sebeptir. Diğerleri; testiküler apendiks torsiyonu, epididimit, orşit, inguinal herni, varikosel ve tümör içine kanamadır. Belirti ve Bulgular Ø Testis torsiyonunda ağrı, ani başlangıçlı ve şiddetlidir. Ağrı, kasığa ve karın alt bölgesine yayılmaktadır. Uyluk içine dokunarak yapılan kremasterik refleks yok olmuştur. Skrotum derisi ödem nedeni ile kalınlaşır, hiperemik hale gelmiştir. Ø Apendiks testis torsiyonunda, yavaş artan bir ağrı olmaktadır ve ağrı testisin üst bölgesi ile sınırlıdır. Epididimit ve orşitte kordon, palpasyon ile hassastır, ateş ve piyüri şikayetleri vardır. Testis, muayene esnasında kaldırıldığında ağrıda azalma görülmektedir. Tedavi Ø Testis torsiyonunda, damar dolaşım bozukluğuna bağlı nekroz gelişebileceği için ilk 4–8 saat içinde detorsiyon edilmelidir. Skrotum dışından manuel olarak testisler dışa rotasyon ile detorsiyone edilebilmektedir. Ağrı azalmış ise başarılı olunmuştur ve USG ile kontrol yapılmalıdır. Ø Genel olarak uygulanan yöntem ise cerrahi detorsiyon, testisin kan dolaşımının değerlendirilmesi ve buna göre orşiektomi kararı verilmesi, karşı testis için orşiopeksi uygulanmasıdır. Ø Apendiks testis torsiyonunda analjezik kullanımı, skrotumun askıya alınması ve mutlak yatak istirahati önerilmektedir. Ø Epididimit ve orşit tedavisi ise analjezik, antibiyotik kullanımı ve testisin askıya alınmasıdır.

  • EV KAZALARI VE KORUNMA YÖNTEMLERİ

    Çevrelerindeki nesneleri tanımak amacı ile altı yaşından küçük çocuklar genellikle ellerini ve ağızlarını kullanırlar. Ağza alınan bu cisimler ya solunum ya da sindirim yollarında tıkanıklığa yol açarak çeşitli bulgular ile karşımıza çıkar. Mental problem veya kansızlık gibi rahatsızlığı olan çocuklarda bu kazalar daha sık izlenir. Çevrelerindeki nesneleri tanımak amacı ile altı yaşından küçük çocuklar genellikle ellerini ve ağızlarını kullanırlar. Ağza alınan bu cisimler ya solunum ya da sindirim yollarında tıkanıklığa yol açarak çeşitli bulgular ile karşımıza çıkar. Mental problem veya kansızlık gibi rahatsızlığı olan çocuklarda bu kazalar daha sık izlenir. Ev kazaları açısından dikkat edilmesi gerekenler; v Kabuklu ve taneli çerez türü yiyeceklerin aspire edilmesi v Küçük madeni para, düğme ve minik oyuncak parçalarının yutulması v Nekroz ve darlığa neden olan alkali içerikli temizlik maddelerinin içilmesi v Disk şeklinde piller v Kemik parçası, toka, iğne, nazar boncuğu gibi keskin kenarlı cisimler v Açık bırakılmış pencere ve balkon kapıları Solunum sistemindeki yabancı cisimler Belirti ve Bulgular v Başvuru şikayetleri; morarma, öksürük ve solunum sıkıntısıdır. Tedavi v Trakea tıkanıklığına bağlı acil durumlarda, çocuğu öne doğru eğin ve sırtına eliniz ile hızlıca vurun. Eğer tıkanıklık devam ederse heimlich manevrası (karın boşluğunu kollar ile sıkıştırarak ani basınç uygulanması) yapılabilir. v Bir yaş altında bu manevra karaciğer yaralanmasına neden olabileceği için, bebeği önkolunuza yüzüstü yatırıp elinizle çenesinden kavrayın. Kolunuzu üst bacağa dayayın, bebeğin başı aşağı doğru olacak şekilde (yerçekimini sağlamak üzere) tutarak, skapula kemiklerinin ortasına diğer elinizin topuk kısmıyla 5 kere sert ve hızlı darbeler vurun. v Tedavide, cisim parsiyel tıkanıklığa neden olmuş ise genel anestezi altında bronkoskopi yardımı ile çıkarılabilir. Sindirim sistemindeki yabancı cisimler v Çocuklar tarafından en sık yutulan yabancı cisim, madeni paralardır. Bunun dışında; düğme, minik oyuncak parçaları, kemik parçası ve toka, iğne, nazar boncuğu gibi keskin kenarlı cisimleri yutan olgular da hastaneye başvurmaktadır. Belirti ve Bulgular v Özofagusta yutma zorluğu ve takılma hissi vardır. Uzun süre takılı kalan cisimler göğüs ağrısı, tükürük birikimi ve kusmaya neden olabilmektedir. İlerleyen dönemlerde yabancı cisimler, özofagusta perforasyon, fistül ve darlığa, ayrıca solunum sıkıntısına yol açabilmektedir. Tedavi Genel anestezi altında özofagoskopi en sık kullanılan cerrahi işlemdir. Mideye inen yabancı cisimler piloru geçerse rektumdan çıkmaktadır. Bu olgularda bekle ve izle taktiği ile çocuğun bezinde cisim takip edilmelidir. Cerrahi veya endoskopik tedavi uygulanacak durumlar: Ø Tam özofagus tıkanıklığı Ø Özofagus patolojisi olan çocuklarda gıdaya bağlı tıkanık (opere atrezi, koroziv yanığa bağlı darlık) Ø Özofagusu delebilecek keskin cisimler (iğne ve ucu açık çengelli iğne) Ø Özofagusda takılmış disk şeklinde piller (mukozal hasar ve delinme riski) Ø Uzunluğu 4 cm veya çapı 2 cm’den büyük cisimler Ø Birden fazla mıknatıs yutulması ve bağırsakta ilerleme olmaması Ø Mide ve duodenumda 7 günden uzun kalan cisimler Ø Bağırsak delinmesi, karın ağrısı, kanama ve darlığa bağlı kusma gelişmesi İleri tanı ve tedavi amacı ile genel anestezi altında endoskopi veya laparotomi planlanabilir. Özofagusdaki yabancı cisimlerin çıkarılması veya mideye ilerletilmesi için foley balon, buji ve magill forsepsi de kullanılmaktadır. Koroziv Özofagus Yanıkları Asit içerikli temizlik maddeleri yüzeyel yanığa sebep olurken, alkali içerikli temizlik maddeleri likefaksiyon nekrozu ile özofagusun tüm katmanlarında yanığa neden olmaktadır. Bu hasarda etkili olan, koroziv maddenin konsantrasyon oranı ve içilen miktardır. Belirti ve Bulgular İlk muayenede ağız bölgesinde yanık mevcudiyeti araştırılmalıdır. Yutmada güçlük ve ağızda tükrük birikimi izlenir. Tedavi Kusma ve nazogastrik sonda uygulaması, midede nötralize olabilecek koroziv maddenin özofagusta tekrar hasara yol açabileceği için kesinlikle önerilmez. Medikal tedavide; darlık gelişimini önlemek için kortikosteroid ve proton pompa inhibitörlerinin faydalı olabileceğine yönelik yayınlar mevcuttur, fakat yaygın olarak kullanılmaz. Darlık tedavisinde aylık dilatasyon denenebilir. Tekrarlayan dilatasyon tedavisi sonrasında başarı elde edilemezse, darlık bölgesine kalıp yerleştirilebilir. Tedavide başarı sağlanamaz ise darlık bölgesi eksize edilerek, kolon veya mide transpozisyonu uygulanabilir Disk Şeklinde Piller Son zamanlarda disk şeklindeki pillerin yutulması vakalarında artış görülmektedir. Bu piller büyük çoğunlukla sindirim sistemini sorunsuz terk ederken, çapı 2 cm’den büyük olanlar özofagusta takılabilmektedir. Sekiz saatten uzun takılmalarda perforasyon riski artmaktadır. Belirti ve Bulgular Yutma güçlüğü, ve solunum sıkıntısı görülebilir. Perforasyon gelişir ise göğüs ağrısı, halsizlik, cilt altı amfizem ve hematemez bulguları gelişebilir. Bu hasar, pilin direkt bası nekrozu etkisine, fizyolojik ortamda elektrik akımı üretmesi ile kimyasal yanık oluşturmasına ve bütünlüğü bozulan pilin alkali içeriğinin neden olduğu mukozadaki likefaksiyon nekrozuna bağlı gelişmektedir Tedavi Özofagusta takılı kalan piller özofagoskopi ile çıkarılabilir. Mideye düşen piller ise bağırsak motilitesi hızlandırılarak takip edilmelidir. İki gün içinde mideyi terk etmeyen veya bütünlüğü bozulan piller cerrahi yöntem ile çıkarılmalıdır. Yüksekten Düşme Çocuklar açık pencere veya balkondan, yüksek koltuk ve yataktan zemine düşebilmektedir. Göğüs kafesi esnektir ve karın içi organları koruyamadığı için genelde künt göğüs ve karın travmalarına neden olmaktadır. Düşmeye bağlı akciğer, karaciğer, dalak ve böbrek hasarı gelişebilmektedir. Belirti ve Bulgular Karın ağrısı, fışkırır tarzda kusma, kanamaya bağlı halsizlik olabilmektedir. Mediasten hareketli olduğu için künt travma sonucunda kalp ve trakeanın yer değiştirmesi, pnömotoraks ve hemotoraks görülebilmektedir. Bu da solunum sıkıntısı ve göğüs ağrısı şikayetlerine neden olmaktadır. Tedavi v Hemodinamik bulgular stabil ise kanamalı çocuklar hasarın derecesine göre, yoğun bakımda hareketsiz bir şekilde takip edilmelidir. Konservatif tedavide oral alım kesilmeli, nazogastrik sonda takılmalı ve damar yolundan sıvı ve antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Taburcu edildikten sonra da 2- 3 ay süresince fiziksel aktivite kısıtlaması önerilmelidir. v Cerrahi tedavi ne zaman uygulanır? Ø Serbest hava varlığında Ø Kan transfüzyonuna rağmen hemodinamik stabilite sağlanamadığında Ø Karın içinde serbest sıvı varlığında (perforasyona bağlı bağırsak içeriği) Ø Karın bölgesi fizik muayene bulgularında kötüleşme geliştiğind Ev kazalarını önlemek için; Ø Pencereler için güvenlik kilidi kullanılması Ø Balkon kapılarının kilitli tutulması Ø Yatak etrafında güvenliğin sağlanması

  • ÇOCUKLARDA KABIZLIK

    Kabızlık, dışkılamanın yapılamayışı veya yetersiz oluşu sonucu sert ve seyrek dışkılama durumudur. Çocuk ve ailenin yaşamını etkileyen ve çocukluk döneminde sık rastlanan bir sorundur. Kabızlık sorununun en sık 2-4 yaşları arasında görüldüğü bildirilmektedir. Kabızlık, dışkılamanın yapılamayışı veya yetersiz oluşu sonucu sert ve seyrek dışkılama durumudur. Çocuk ve ailenin yaşamını etkileyen ve çocukluk döneminde sık rastlanan bir sorundur. Kabızlık sorununun en sık 2-4 yaşları arasında görüldüğü bildirilmektedir. - Çocuklarda kabızlık, en sık tuvalet eğitimi sırasında ortaya çıkar. Bunun yanında beslenmede katı gıdaya geçişte ve özellikle okula başlama döneminde okulda tuvalete gidilmemesi nedeni ile de görülebilir. Belirti ve Bulgular - Kabızlığın değerlendirilmesinde anamnez çok önemli yer tutar. Doğumu takip eden ilk 48 saatte mekonyum çıkarılmaması, Hirschsprung hastalığı (HH) açısından anlamlıdır. Hirschsprung hastalığı olmasalar bile kabız olan çocukların yaklaşık %40’ında ilk mekonyum çıkışı 24 saatten sonra olmaktadır. Aile öyküsünde ebeveynlerin yarısından çoğunda kabızlık vardır. Kabızlığın ne zaman başladığı, akut başlangıcın olup olmadığı, kullanılan ilaçlar (özellikle enürezis için), iç çamaşırının kirlenmesi, rektal kanama, bulantı, kusma, karın ağrısı, karın şişkinliği, anal bölgede ağrı (özellikle dışkılama sırasında), iştahsızlık, yetersiz kilo alımı ve davranış değişiklikleri sorulmalıdır. - Kabızlık sorunu yaşayan çocuklarda dışkılama sırasında zorlanma, karın ağrısı, karında şişkinlik, iştahsızlık, kusma, idrar kaçırma, idrar yolu enfeksiyonu ve psikolojik sorunlara sık rastlanır. - Dışkıyı tutma ve ağrı nedeniyle dışkılamayı reddetme davranışı ile kronikleşen kabızlıkta dışkı miktarında artış olur ve rektumda biriken dışkıdan sıvının emilmesi sonucunda dışkı daha da sertleşir ve tıkaç oluşur. Ayrıca dışkı kaçırma olabilir ve rektal muayene sırasında dışkı palpe edilebilir. - Fizik muayenede palpasyonla kolonda dışkı birikimi saptanabilir. Perine mutlaka fissür, deri hastalığı, anal ektopi ve sakral agenezis açısından incelenmelidir. İdrar inkontinansı da varsa omurga ve sakral bölge muayenesi mutlaka yapılmalıdır. İlk 48 saatte mekonyum çıkarmayan yenidoğan, anal atrezi, anal stenoz, HH ve kistik fibrozis açısından değerlendirilmeli ve araştırılmalıdır. HH’de rektal muayeneden sonra parmak çekildiğinde fışkırma tarzında dışkılama görülebilir. Safralı kusma, karın distansiyonu, bazen enterokolite bağlı kanlı ishal saptanabilir. Daha büyük çocuklarda abdominal distansiyon ve büyüme geriliği olabilir. Mekonyum tıkaçlarının pasajı kistik fibrozisi düşündürür. Tedavi - Tedavideki en önemli hedef ağrısız dışkı boşaltımını sağlamaktır. 4 aşaması vardır. - Eğitim: En önemli adımı oluşturur. Aile ve çocuğun panik yapmadan bu hastalığın üstesinden gelebilecekleri anlatılmalıdır. Fekal sızıntının istemsiz bir durum olduğu, uygun bir şekilde tedavi edilmesi gerektiği ve hayat boyu devam edecek bir problem olmadığı söylenmelidir. Aileye ve çocuğa, tedavi süresinin birkaç haftadan birkaç aya, hatta birkaç yıla kadar değişebileceğinin söylenmesi önemlidir. - Rektumdaki taşlaşmış dışkının boşaltılması: Dışkı boşaltımının sağlanmasında oral yol, rektal yol veya her ikisinin kombinasyonunun etkili olduğu gösterilmiştir. Oral yoldan mineral yağları, magnezyum sitrat, laktuloz, senna ve PEG (polietilen glikol) solüsyonları gibi ilaçlar kullanılabilir. Rektal yoldan ise saline enemayı takiben fosfat veya mineral yağı enemaların etkin olduğu gösterilmiştir. Süt çocuklarında gliserin supozituvarlar, daha büyük çocuklarda ise bisakodil supozituvarlar etkin rektal boşaltım sağlarlar. - Dışkı birikiminin önlenmesi ve düzenli bağırsak alışkanlığının sağlanması: Diyetin düzenlenmesi, davranış değişikliği ve farmakolojik ilaç kombinasyonuyla dışkı birikimi önlenebilmektedir. Yumuşak dışkının devamı için sıvı alımı ile absorbe edilebilen ve edilemeyen karbonhidratların alımının arttırılması önerilmektedir. Karbonhidratlar, özellikle sorbitol, kuru erik, armut ve elma suyu gibi bazı meyve sularında bulunur. Bunlar dışkının sıvı içeriğini ve sıklığını arttırırlar. Meyve suları osmotik etkileri ile laksatif şeklinde yararlı olurlar. Diyet lifi, kolondaki su retansiyonunu ve mikrobiyal kitleyi arttırır. Böylece dışkı yumuşar ve geçiş zamanı azalır. Patlamış mısır çok iyi bir lifli gıdadır. Farmakolojik ilaca ihtiyaç duyulduğunda mineral yağı gibi lubrikan veya magnezyum hidroksit, laktuloz, sorbitol gibi osmotik laksatifler ya da bunların kombinasyonları önerilmektedir. Senna, bisakodil gibi stimülan laksatiflerin uzun süreli kullanımı önerilmemektedir. - Davranış değişikliği: Yemeklerden sonra tuvalette geçirilen zamanın arttırılması ve ödüllendirmeyle pozitif takviye yapılması önerilmektedir. Tuvalette her başarılı dışkı boşaltımı takvime kayıt edilmeli ve çocuk her hafta belli bir sayıya ulaşınca ödüllendirilmelidir

  • Tavuk Karası ve Tedavisi

    Yaygın olarak Rod Cone Distrofi olarak bilinen hastalıklardan retinitis pigmentosa, retinanın kalıtsal bir rahatsızlığıdır. Genellikle erken ergenlik ila yetişkinlikte gece körlüğü ile başlayan hastalık, orta yaşta tam körlükle sonuçlanır. Hastalık ilerlediğinde koniler art arda etkilenir ve gündüz görüşü de bozulur. Retina, gözün arkasını kaplayan ince bir doku parçasıdır. Retinadaki çubuk ve koni fotoreseptörleri, ışığı beynin görme olarak yorumladığı elektrik sinyallerine dönüştürür. RP'lı insanlar görüşlerinde kademeli bir düşüş yaşar, çünkü fotoreseptörler dejenere olur. kaynak: Fighting Blindness Belirtiler, başlangıçta çubukların veya konilerin bulunup bulunmadığına bağlıdır. Çoğu RP formunda, çubuklar önce etkilenir. Çubuklar retinanın dış kısımlarında yoğunlaştığı ve loş ışıkla aktive olduğu için, dejenerasyonu çevresel ve gece görüşünü etkiler. Vizyon zamanla daha da kısıtlanır. Hastalık ilerledikçe ve koniler etkilenirse, görme keskinliği, renk algısı ve merkezi görme azalır. Gece körlüğü, RP'nin en eski ve en sık görülen semptomlarından biridir. Bununla birlikte, çoğunlukla koni dejenerasyonu olan insanlar, ilk evre, merkezi görüşü ve renkleri ayırt etme ve ayrıntıları algılama yeteneği azalır. Gece körlüğü olan insanlar gece ya da loş ışıklı ortamlarda zayıf görüş deneyimi yaşarlar. Hareket etmede ve araç kullanmada zorluk çekerler. Erkeklerde görülme sıklığı kadınlardan daha fazladır. RP tipik olarak çocuklar, ergenler ve genç erişkinlerde teşhis edilir. İlerleme hızı ve görme kaybı derecesi kişiden kişiye değişir. Tedavi; genetik testler öncelikle önerilmektedir. Çünkü altta yatan asıl nedenin yani genetik bozukluğun adı konabilirse ileride genetik tedavi çalışmaları söz konusu olduğunda hastanın faydalanması mümkün olabilir. Çocuklukta tespit edilen bu durum düzenli bir biçimde göz doktorunuz takibinde olmalıdır. Düzenli retina taramaları ve takipleri çok önemlidir. TEDAVİSİ Genetik bir rahatsızlık olduğu için kesin bir tedavisi olmamakla beraber günümüzde belli formlarda bazal görmeyi korumaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu çabalar: -Okuvizyon, yani retinanın üzerine elektriksel uyarı göndererek haftada bir ve en az 6 ay uygulanan tedaviler ile görme alanındaki kaybın ve görme keskinliğinin kuruduğuna dair çalışmalardır. Henüz ön çalışmaları yapılmakta olan bir yöntemdir. -Kök Hücre Tedavisi, henüz deneysel aşamada olmakla birlikte kendi dokularını onarabilen kök hücreler genetik retina hastalıklarının tedavisinde de kullanılabilir hale gelecek. -Gen tedavileri ise son yıllarda yaşanan gelişmeler neticesinde çalışma aşamasında olan gen tedavilerine bizi biraz daha yaklaştırıyor. -Retina İmplantı, yani retinaya çip takılması işlemidir.Görme seviyesi çok azalmış son evrede olan, ancak ışık hissini görebilen ya da hafif el hareketini görebilen hastalara uygulanan tedavidir.

  • Katarakt Nedir?

    Katarakt gözün içinde bulunan doğal merceğin saydamlığını kaybetmesi ve buna bağlı olarak görmenin azalması ile sonuçlanan bir göz rahatsızlığıdır. %90 ilerleyen yaşa bağlı olarak ortaya çıkar. Ama bebekler dahil her yaş grubunda görülebilir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntülerin görme merkezine net olarak ulaşabilmesi için, önce gözün en dış saydam tabakası olan korneada, sonra gözün içindeki lens tabakasında kırılması gerekir. Normal şartlarda bu iki tabaka da saydam yapıdadır.Saydamlığını kaybeder lens opaklaşır, rengi değişir buzlu cam gibi olur ve hastanın görmesi giderek düşer. Katarakt göz içindeki lensin saydamlığını kaybederek opak bir görünüm alması durumudur. Dünyada tedavi edilebilen körlük nedenlerinin başında gelmektedir. Kataraktın Nedenleri Nelerdir? Bilinen bir sebebi olmamakla birlikte beslenme, ultraviyole ışınları gibi birçok risk faktörü bulunmaktadır. Lensin opaklaşmasının durumuna göre hastalar önceleri uzak ya da yakın görme bozukluğundan şikayet ederler. Kataraktın en önemli nedeni yaşlılıktır. Yaşlılık dışında, travma, diğer bazı göz cerrahileri sonrası, bazı ilaçlar ve diabet katarakta yol açtığı gibi uveit, göz tansiyonu gibi göz hastalıklarında da ikincil olarak gelişebilir. C vitamini eksikliği ve ultraviole ışınlarına maruz kalmak gibi etkenlerde katarakt gelişimini hızlandırır. Bebeklik ve çocukluk çağında da katarakt görülebilir. Doğumsal kataraktlarda en önemli etken annenin hamilelikte geçirdiği kızamıkçık gibi enfeksiyonlardır. Kataraktın Belirtileri Nelerdir? •Görmede yavaş yavaş azalma •Işığa hassasiyet, kamaşma •Çift görme •Okuma zorluğu •Gece görüşün bozulması •Renklerde soluklaşma veya sararma •Kişinin görme şikayeti ortaya çıktığı zaman ameliyat yapılır. Beklemeye gerek yoktur. •Beklemek cerrahiyi zorlaştırır. Kataraktın Tedavisi: Kataraktın ilaçla tedavisi yoktur. Tek tedavisi cerrahidir. Ameliyatla saydamlığını kaybeden opaklaşmış lens alınarak hastanın tekrar iyi görmesi sağlanır.1950 li yıllardan önce ameliyat sonrası hastanın gözüne mercek konmadığı için, hastalar ameliyattan sonra kalın ( yaklaşık + 10 numara ) gözlük kullanmak zorundalar. Bugün ameliyatta hastanın gözüne mercek takılarak ameliyat sonrası çok düşük numaralı camlarla uzak ve yakını net görmesi sağlanmaktadır. Halk arasında lazerle katarakt ameliyatı diye bilinen yöntemin adı fakoemulsifikasyondur. Bu yöntem de göz içerisindeki katarakt ultrasonik titreşimle çalışan bir iğne yardımıyla öğütülerek göz dışına çıkartılır. Bu ameliyata kısaca FAKO ameliyatı adı verilmektedir. Günümüzde gelişen katarakt cerrahisinde; özel durumlar dışında artık genel veya lokal anestezi uygulanmamaktadır. Hasta ameliyata sadece gözü uyuşturan ve 4-5 kez damlatılan damlalar ile hazırlanır. Hastanın 10-15 dakika sırtüstü sakin bir şekilde yatması gerekir. Fako ameliyatı gözün saydam tabakasına elmas bıçak ile 2 mm'lik bir kesi yapılarak başlar ve gözün içerisine özel bir jel verilir. Bu jel göz içi dokularını korur. Kataraktın ön kapsülünden dairesel bir parça çıkartılır. Alttaki sert çekirdek fako adındaki ultrasonik titreşim ile çalışan bir iğne ucu ile öğütülerek parçalanır ve gözün dışına çekilir. Bu işlemden sonra kapsül ile çekirdek arasındaki yumuşak bölümler ve ön kapsül hücrelerinin temizlenmesi işlemine geçilir. Bu arada 50 mikron inceliğindeki lens kapsülünün zarar görmemesine azami özen gösterilir. Tamamen boşalıp şeffaf bir çanta haline gelmiş olan kapsülün içine yeniden jel doldurulur. Özel bir enjektör yardımı ile katlanabilir mercek gözün içine yerleştirilir. Daha sonra jel serum ile yıkanarak gözün içerisinden temizlenir. Kesi bölgesine serum verilir, böylece kesi yeri dikiş koymadan kapanmış olur. Ameliyat tamamlanmıştır.

  • Sünnet ne zaman yapılmalıdır? Sünnetin faydaları? Sünnet komplikasyonları

    Sünnet; glans penisi örten ve prepisyum adı verilen sünnet derisinin belirli şekil ve uzunlukta cerrahi yolla kesilerek alınması ve penis uç kısmının açığa çıkarılması işlemidir. - Dini nedenlerle sünnet yapıldığına dair M.Ö. 4000 yılına dayanan kanıtlar mevcut olmasına rağmen, 19. yüzyılda batı toplumunda tıbbi gerekçelerle sünnet yapılmaya başlanmıştır. Hangi nedenle olursa olsun dünyada yaklaşık her 6 erkekten biri sünnetlidir. - 1975 yılında Amerikan Pediatri Akademisi’nin “sünnetin hiçbir endikasyonu yoktur’’ açıklamasına rağmen sünnet derisiyle idrar yolu enfeksiyonları arasındaki ilişkiyi gösteren çalışmalar nedeniyle sünnet sayısı beklendiği kadar azalmamıştır. - Sünnet derisi gestasyonun 3-5. aylarında gelişir. Glans ve prepisyumun iç yüzünü örten çok katlı yassı epitel ilk zamanlar birbirine yapışıktır. Yaşamın ilk 3-4. ayında yassı hücreler keratinize olur ve smegma adı verilen beyaz renkli salgıyı oluşturur. Bu salgı, iki epitelyum yüzeyinin birbirinden ayrışmasını sağlar. Bazen de bu salgıdan cerrahi işlem gerektirecek kadar büyüyebilen smegma kistleri gelişebilir. - Yenidoğanların ancak %4’ünde prepisyum geriye çekilebilmektedir. Bu oran altı aylık bebeklerde %20, 3 yaşında ise %90’dır. Puberte döneminde tam ayrışma olur. - Sünnet derisinin geri çekilememesi küçük yaş gruplarında fizyolojik fimozis olarak adlandırılır. Çoğunlukla hekimlerin yanlış yönlendirmeleri ve aile bireylerinin yanlış tutumlarıyla prepisyum retrakte edilmeye çalışılır. Bu durum ağrıyla birlikte prepisyumda laserasyon, yırtılma ve kanamalarla prepisyum ucunda aşırı skarlaşmaya yol açar. Sonuçta prepisyum geri çekilemez ve fizyolojik fimozis, gerçek fimozis haline gelir Neden sünnet yapılmalıdır? - Dini sebepler: Özellikle musevi ve müslüman toplumlarda sünnet dini bir yükümlülük olarak törenle yapılmaktadır. - Fimozis: Üretral meanın görülmesine engel olması, işeme esnasında balonlaşmaya neden olacak kadar darlık olması ve 3 yaşından sonra fimozisin devam etmesi, sünnet için endikasyon oluşturur. - Parafimozis: Prepisyumun zorlanarak retrakte edildiğinde ödem, ağrı ve idrar retansiyonuyla sonuçlanabilen glans penisin boğulma durumudur. Genellikle elle redükte olabilir ve elektif şartlarda sünnet yapılır. Elle redüksiyon olmazsa acil sünnet yapılmalıdır. - Tekrarlayan balanopostit: Balanopostit, glans penis ve prepisyumun birlikte enfekte olması durumudur. Kızarıklık ödem ve seropürülan akıntı olabilir. Medikal tedaviden sonra sünnet planlanır. - Travma: Prepisyum yaralanmalarının onarılması esnasında sünnet yapılabilir. - Ürolojik anomaliler: Sık idrar kültürü alınması gereken durumlarda sünnet yapılması önerilir. Sünnet ne zaman yapılmalıdır? - Uygun sünnet yaşıyla ilgili tartışmalar halen devam etmekle birlikte 3-6 yaşlar arasında kastrasyon fobisinin oluşturacağı psikolojik travmalardan kaçınmak için sünnet yapılmaması önerilmektedir. Sünnetin faydaları - Penis ucu temizliğinin devamlılığını sağlar. - Cinsel yolla bulaşan sifiliz, gonore, herpes ve AIDS gibi hastalıklardan korunmada ve bunların yayılmasının önlenmesinde önemli yeri vardır. - AIDS hastalığının endemik olduğu ülkelerdeki sünnetsiz erkeklerde, hastalık yaklaşık 1.5 – 8.4 kat daha fazla olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. - Ayrıca sünnetin yaygın olduğu toplumlarda, erkeklerde penis başı kanseri, kadınlarda ise rahim ağzı kanserinin daha az olduğu bildirilmektedir. - Bu tip kanserlerin HPV ile bağlantılı olduğu düşünülmekle birlikte sünnet olunmadan da temizlik kurallarına uyularak bunlardan korunmak mümkündür. Sünnet yapılmaması gereken durumlar nelerdir? - Kanama diyatezi olan hastalar, sünnet edilmemelidir ya da hematolojik destek alınmalıdır. - Hipospadias, mikropenis gibi anomalilerde onarım esnasında sünnet derisi kullanılabileceği unutulmamalıdır. - Balanopostit gibi enfektif durumlarda, önce medikal tedavi ile enfeksiyon kontrol altına alınmalıdır. Dikkat edilmesi gereken durumlar! - Sünnet önemli bir ameliyattır ve her ameliyat gibi gereken özen gösterilerek, ameliyathane ortamında genel anestezi ile yapılması en doğru seçim olacaktır. - Özellikle ilk bir ay içinde yenidoğanın ağrı duymayacağı düşüncesiyle anestezisiz sünnet yapan cerrahlar mevcutken güncel bilgiler ışığında bu düşüncenin yanlış olduğu ortaya konmuştur. - Toplu sünnetlerde her çocuğa gereken duygusal ve cerrahi özen gösterilmesi ve her sünnet için steril alet temini mümkün olmadığından ve komplikasyon oranları yüksek olacağından bu tür uygulamalardan kaçınmak gerekir. - Sünnetin, çocuk cerrahları ve çocuk ürologları tarafından yapılması idealdir. Ancak toplumsal gerçekler göz önüne alındığında, sünnetin bu konuda eğitimli ve tecrübeli hekimler tarafından yapılması en uygun olacaktır. Sünnet komplikasyonları - Sünnet, yetkisiz kişiler tarafından sık yapılan bir işlem olduğundan %0,2-5 oranlarında komplikasyonlarla karşılaşılmaktadır. Ülkemizde yapılan sünnet sayısı göz önüne alındığında bu oranın hiç de azımsanmayacak kadar yüksek olduğu görülecektir. Bu nedenle çocuğun sünnet öncesi bir hekim tarafından muayene edilmesi ve bazı laboratuvar tetkiklerin yapılması ideal olacaktır. - Kanama: En sık karşılaşılan komplikasyon kanamadır (%1). Çoğunlukla pansumanın değiştirilmesi ve sıkı bandajla kontrol altına alınabilir. Özellikle yenidoğan döneminde ilk hafta içinde yapılan sünnetlerde pıhtılaşma bozukluğunu önlemek için K vitamini enjeksiyonu yapılmalıdır. - Enfeksiyon: Oldukça nadir bir komplikasyondur (%0,2). Genelde pansuman ve lokal antibiyotiklere cevap verir. Ancak fournier gangreni, nekrotizan fasiitis ve sepsis gelişme olasılığı da akılda tutulmalıdır. Toplu sünnetlerde hepatit B, hepatit C ve HIV enfeksiyonları görülebilir. - Fimozis: Özellikle gömük penislerde veya sünnet derisinin fazla bırakıldığı durumlarda, sünnet derisi tekrar glansa yapışabilir. Bu durum glans epitelize olana kadar sünnet derisinin günde birkaç kez geriye doğru çekilmesiyle önlenebilir. - Glans penis yaralanması: Komplet ya da parsiyel yaralanmalar meydana gelebilir. Özellikle komplet yaralanmalar glans amputasyonuna neden olabilir. - Nekroz: Koter kullanımı veya uygun olmayan bandaj yöntemleri sonucunda yara iyileşmesinde gecikme ya da deride nekroz gelişebilir. Üretral fistül: Sonradan major cerrahi gerektirebilecek iatrojenik hipospadias ya da üretrokutanöz fistüller gelişebilir. - Meatal stenoz: Frenuler arterin kesilmesiyle ya da bezli çocuklarda gelişebilen meatal ülserler sonrasında üretral meatusda darlık gelişebilir. - Şekil bozukluğu: Deneyimsiz personel ve uygun olmayan cerrahi teknikler nedeniyle prepisyumun normalden daha fazla ya da daha az kesilmesiyle ciddi şekil bozuklukları gelişebilir. Bazen düzeltme ameliyatları gerekebilir. - Skar dokusu: Özellikle sekonder iyileşmeye bırakılan durumlarda aşırı ve düzensiz skar dokusu oluşabilir. - Anesteziye bağlı alerjik reaksiyonlar ve methemoglobinemi

  • Göz Hastalıkları

    -Göz hastalığı nedir? Göz hastalığı gözdeki yapısal ve işlevsel bozuklukların tümüne göz hastalığı denir. Bu hastalıklar sadece gözü etkileyen hastalıklar değildir. Görmedeki yetersizlik aynı zamanda öğrenme üzerine çok etkilidir. Duyu organları içinde öğrenmedeki payı ezici bir çoğunluktadır. Görme fonksiyonlarındaki bozukluk bizim hangi mesleği yapıp yapamayacağımızı bile belirler. Göz tek başına bağımsız bir organ değildir, tüm beden ile uyum içinde çalışır. Birçok sistemik hastalık şeker, tansiyon, guatr, romatizmal hastalık ayrıca vücudun diğer yerlerini etkileyen enfeksiyon ve tümörleri de aynı anda göz dokularını da etkileyebilirler. Bu nedenle yapılacak göz kontrollerinde bu hastalıkların olup olmadığını ve şiddetini anlamamızı da sağlar. Tam bu nedenle hastalık sadece gözde bulgu vermiş gibi bile gözükse tük vücudu uygun şekilde korumak ve tedavi etmek gerekir. -Göz hastalıklarında doğru bildiğimiz yanlışlıklar nelerdir. Okuyucularımızı aydınlatır mısınız? Güneşten her zaman sakınmalıyız yanlış, çocuklarımızın açık alanda güneşli günlerde dışarıda oynaması göz numaralarının ilerlemesi engeller ve D vitamini tüm vücut gelişiminde olduğu gibi şeker hastalığı bulgularını da azaltır. -Çocuklarımızda ki göz bozukluklarını anlamamızın en belirgin yolu nedir? Çocuklar gelecek demektir. Onların gözlerinde yapacağımız düzeltme, geleceğimizi görmemiz demektir. Ayrıca çocukluk yaşlarında görülen hastalıklar ancak erken yaşta tedavi edilirlerse iyi sonuç verirler. Tamda bu nedenle çocuklarımızın gözleri kayıyor, her iki göz aynı yöne bakamıyor, titriyor, cisimlere yakından bakıyor ya da hiç takip etmiyorsa, gözlerini kısarak bakıyor, güneşli ortamlarda gözlerini açmakta zorlanıyor, göz bebeklerinin birbirinden renkleri ve büyüklük farklı ise, sürekli çapaklanma, kızarıklık, kapaklarda şişlik, düşüklük varsa gözlerde bozukluk olabileceğini düşünmemiz gerekir. Tüm bunların dışında çocuklarımızın gözlerinde adlandıramadığınız bir farklılık var ise mutlaka göz kontrolünü yaptırmalısınız. -Türkiye de göz hastalıkları konusunda halkımız yeterli derecede bilinçli mi? Önceki yıllara göre medya sayesinde giderek artan bir bilinçlenme var ancak yeterli değil. Göz vücuttan ayrı bir organmış gibi algılanıp sanki tek başına değerlendirilir yada şikayeti olmadan kontrole gelmeye gerek yok düşüncesi sürmektedir. Burada genel olarak göz sanki vücuttan bağımsız bir organmış gibi görülüp değerlendiriliyor. Oysaki vücudun tüm organları birbiri ilişkilidir. -Göz hastalıklarında erken teşhisin önemi nedir. Erken teşhis edilen göz bozuklukları tamamen düzelebilir mi? Tüm hastalıklarda olduğu gibi göz hastalıklarında da erken teşhis çok önemlidir. Gözde kalıcı bozukluk oluşmadan tanı konulur ise uzun vadede fonksiyon kaybı olmaz. Kesinlikle erken teşhis ve tedavi ile birçok göz hastalığı kontrol altına alınabilir. Hatta ve hatta sadece gözü muayene ederek erken koyduğumuz tanı ile hastaların hayatları bile kurtulabilir. Göz vücuttaki tek organdır ki romatizmal, enfektif, kalp, böbrek, barsak hastalıklarının tanısını göz muayenesi yaparak konulabilir. -Göz tansiyonu nedir. Yüksek göz tansiyonu tedavi edilmez ise sonuçları ne olur? Gözümüzün tıpkı sistemik tansiyon gibi bir ortalama tansiyonu vardır. Göz tansiyon gözümüzün sağlığının koruması için ne yüksek nede düşük olmalıdır. Göz tansiyonu normalin üzerinde olmasına göz tansiyon hastalığı (Glokom, Karasu Hastalığı)olarak adlandırılır. Yüksek göz tansiyonunda gözümüzün görmesinde çok önemli bir fonksiyona sahip olan göz siniri zarar görür. Ayrıca göz tansiyonu düşük olmakla birlikte tıpkı yüksek göz tansiyonu olan hastalardaki gibi göz siniri hasarı yapan başka bir göz tansiyonu türü de vardır ki buna da Normal tansiyonlu glokom denilir.Genellikle sessiz ilerleyen bir hastalıktır. Erken tanı konulmaz ise görme sinirin de ve görmede geri dönülmez kayıplarına neden olur. Sinsi olması nedeniyle özellikle 40 yaşından sonra en az 2 yılda ve 50 yaşından sonra yılda bir bunun için tam bir göz muayenesi olmak gerekmektedir. - Son zamanlarda birçok irili ufaklı market ve mağazada güneş gözlüğü satıldığını görüyoruz bu konuda neler söylersiniz. Güneş gözlüğünün gözlerimiz için önemi nedir? Güneş gözlüklerin özellikle güneşten gelen zararlı ışınları engelleyici özelliklerinin olması gerekiyor. Renklerinin koyu olması yeterli olmadığı gibi, renkleri koyu ve koruyucu olmayan güneş gözlükleri ışınlarının gözlerimize daha çok zarar vermesine neden olur. -Yine benzer bir konu var gündemde. Güneş gözlükleri gibi sokaklarda satılan yakın gözlüklerini doktora gitmeden kullananları ne gibi tehlikeler bekliyor? Gözlük camları, göz sağlığını korumak için günümüzde çok ileri teknolojiler ile camların içine farklı maddeler yerleştirilerek yapılabilmektedir. Bu maddeler gözümüzü zararlı ışıklardan korudukları gibi net bir görüntüde sağlarlar. Gözlükler sadece bir numara içeren sıradan camlardan ibaret değildir. Bu nedenle yakın uzak fark etmez kullanabileceğimiz en sağlıklı gözlükleri kullanmalıyız. Kalitesiz camlardan yapılan gözlükler gözlerimizi yorar, iyi görüntü sağlamaz ve zararlı ışınların göze geçişini arttırabilir. Oküloplasti ve şaşılık ameliyatları nelerdir? Bu ameliyatları konusunda biraz bilgi verebilirsiniz? Oküloplasti ameliyatları denilince göz estetik ameliyatları anlaşılır. Bunun yanında göz kapak düşüklüklerive bozuklukları, kapak tümörleri alınması, göz yaşı kanalı ve kesesi , guatra bağlı göz bozuklukları gibi bir çok ameliyatları ve botoks uygulamaları bu kapsam da yapılır. Şaşılık gözlerde kayma demektir. Şaşılık gözlük ya da ameliyatla tedavi edilebilir bir durumdur. Toplumumuzun çoğunluğu şaşılık ameliyatının olabileceğini bilmiyor. Şaşılık her yaşta ameliyatla tedavi edilebilir bir durumdur. -Ne sıklıkla göz doktoruna gitmeliyiz? Yaşlara göre değişmekle birlikte çocuklarda hayatın ilk yılında, 3 yaşı ve 5 yaşında göz kontrolü çok önemlidir. Bundan sonraki takipleri doktorunuz durumunuza göre belirler. İleriki yaşlarda 40 yaşından sonra en az 2 yılda bir göz kontrolü ve 50 yaşından sonra da yılda bir göz kontrolü önerilir. Bunun dışında herhangi göz şikayeti ya da bir sistemik hastalık durumunda göz kontrolü sıklıkla yapılmalıdır. -Biliyoruz ki birçok insan numaralı gözlüklerini en az 3-5 sene kullanıyor. Numaralı gözlük kullananlar hangi sıklıkta kontrole gitmelidir. Numaraların yükseldiğiniz ya da azaldığınız bizler anlayabilir miyiz? Çocukluk çağında gözlük kontrolü en fazla 6 ay ara ile yapılmalı iken göz numaralarının ilerlemesinin durduğu dönemde bile kontroller iki seneyi geçmemelidir. Gözlüklerimiz ile eskisi kadar net görmüyorsak, gözlerimizi kısarak bakıyorsak, gözlerimizde ağrı, yanma, kızarıklık oluyorsa gözlüklerimizin artık bize uygun olmayabileceğini düşünerek mutlaka kontrole gitmeliyiz.

  • Boyun Fıtığı

    İnsan omurgası birçok omurdan oluşur. Bunlardan 7 tanesi boyun bölgesindedir. Bu omurların arasında Fibroz yapıda diskler mevcuttur. SERVİKAL DİSK HERNİSİ (BOYUN FITIĞI) BOYUN FITIĞI NEDİR? İnsan omurgası birçok omurdan oluşur. Bunlardan 7 tanesi boyun bölgesindedir. Bu omurların arasında Fibroz yapıda diskler mevcuttur. Bu disklerin içerisinde jelatinöz yapıda bir sıvı bulunmaktadır. İşte boyun fıtığı zamanla bu fibroz yapının yıpranarak yırtılması ve bu jelatinöz yapının dışarı taşarak sinire baskı yapması sonrası oluşan hastalıktır. PEKİ BU HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR ? 1- Boyun ağrısı 2- Kol ağrısı 3- Kollarda uyuşukluk 4- Güç kaybı NASIL TANI KONULUR? 1-Öncelikle bir hastada boyun fıtığı olup olmadığını anlamak için ilk yapılması gereken iyi bir öykü , fizik ve nörolojik muayenedir. 2-Röntgen 3- Myelogram 4-Bilgisayarlı Tomografi 5- MR günümüzde bel fıtığı tanısında kullanılan altın standart tetkikdir. NASIL TEDAVİ EDİLİR? Boyun fıtığının ilk tedavisi ilaç tedavisidir. İlaç tedavisinin yanında Fizik tedavi ve rehabilitasyon önemlidir. Bunun yanında enjeksiyon yöntemleri ile ağrı kontrolünü sağlamak mümkündür. Bütün bu tedavilere yanıt vermeyen ve nörolojik hasar meydana gelmiş hastalarda cerrahi tedavi gerekmektedir. CERRAHİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ Günümüzde cerrahi tedavide kullanılan Altın standart yöntem mikrocerrahi ile diskektomi ve diskektomi sahasına kafes konulması yöntemidir.

  • Excimer Laser ve Gözlükten Kurtulmak

    GÖZLÜKLERDEN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ? Kırma kusurları olan bir çok hasta gözlükleri ve kontakt lensleri sayesinde net görmeye sahiptirler. Ancak bazı erişkinlerin işleri ve kariyerleri nedeni ile gözlüksüz mümkün olabilecek en net görmeye ihtiyaçları vardır. İnsanlar kontakt lenslerinden veya gözlüklerinden kurtulup, gözlüksüz yaşamak isteyebilmektedirler. Yapılan çalışmalar kırma kusuru olan hastaların %75’inin refraktif cerrahiyi gözlük veya kontakt lens olmaksızın görmeyi diledikleri, diğerlerinin de kozmetik görünüşleri açısından istediklerini göstermektedir. Miyopi, hipermetropi, astigmatizma gibi kırma kusurlarının tedavisi genel olarak refraktif cerrahi olarak isimlendirilir. Refraktif cerrahide ana unsur; Korneanın çeşitli yöntemlerle yeniden şekillendirilerek korneal kırma gücünün değerlerini değiştirme, yani kornea yüzeyini yeniden şekillendirme esasına dayanır. EXCİMER LASER KİMLERE UYGULANIR? Hangi teknikle yapılırsa yapılsın excimer laser tedavisi öncesinde tüm göz ve retina muayenesi detaylı olarak yapılmalıdır. Kornea topografilerinin (haritalarının) ve kornea kalınlığının mutlaka dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Excimer laser tedavisi uygulanabilmesi için kişinin genel olarak 20 yaş üzerinde olması ve işlemi engelleyecek başka bir göz hastalığının olmaması gerekmektedir. Katarakt veya kataraktın başlangıç safhası olan nükleer skleroz olmadığı müddetçe tedavi için üst yaş sınırı bulunmamaktadır.

  • GLOKOM

    Göz tansiyonu ya da halk arasında “karasu” adıyla da bilinen glokom, milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir göz hastalığıdır. Glokom erken dönemde fark edilmemesi halinde geri dönüşü olmayan görme kayıplarına ve hatta körlüğe bile yol açabilen bir hastalıktır. Gözde görme kaybı oluştuktan sonra geriye dönüş olmadığı için , glokom’da erken teşhis büyük önem taşımaktadır. Glokom, yükselen göz içi basıncının, görme sinirini tahrip etmesiyle ortaya çıkan bir hastalık tablosudur. Hastalığın başlangıç döneminde genelde hastanın şikayeti olmadığı için uzun bir süre içinde görme siniri yıpranmaya uğrar ve bu yıpranma, hasta durumunu fark ettiğinde onarılamaz düzeye gelmiş olabilir. Erken teşhis için, muayene ve gereken kişilerden görme alanı, RNFL, pakimetri incelemesi esastır. 35 yaşın üzerindekilerde, ailesinde glokom öyküsü bulunanlarda, sigara kullananlarda, diyabet hastalarında, şiddetli kansızlıktan yakınanlar veya şok geçirmiş olanlarda, hipertansiyon hastalarında, yüksek derecede miyopisi veya hipermetropisi olanlarda, uzun süre kortizon tedavisi görenlerde, migrenden yakınanlarda, göz yaralanmasına maruz kalanlarda glokom riski daha fazladır. GLOKOMDA TEDAVİ VE TAKİP NASIL OLMALIDIR? Glokom teşhis edildiğinde ömür boyu sürecek bir hastalık olarak ele alınmalıdır. Acil bir durum söz konusu değil ise glokomun başlangıç tedavisi göz damlaları ile yapılır. Göz ilaçları, ya sıvı yapımını azaltarak ya da dışa akımını arttırarak göz içi basıncını düşürür. Göz doktoru sık aralarla göz içi basıncını ölçerek ve bilgisayarlı görme alanı, RNFL tetkiklerini yaparak tedavinin başarısını değerlendirir. Başarı sağlanmışsa tedavi ömür boyu sürecektir. 3 ve 6 aylık periyotlarla kontrollerin 6-12 ay arasında da görme alanı ve RNFL incelemelerinin yapılması gereklidir. İlaç tedavisine rağmen görme siniri harabiyeti artmaya devam ediyorsa, ek ilaç tedavisine başlanır. Bu da yeterli sonucu vermezse drenajı arttırmak için cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi sonrasında gerekirse ilaç tedavisine tekrar başlanır.

  • Böbrek Taşı Nedir?

    Böbrek taşı, idrar ile atılıp taş oluşturma potansiyeli bulunan maddelerin idrar ortamında supersatüre (aşırı doygun) olması sonucu... Böbrek taşı, idrar ile atılıp taş oluşturma potansiyeli bulunan maddelerin idrar ortamında supersatüre (aşırı doygun) olması sonucu meydana gelen kristallerin biraraya gelmesi ile oluşur.Bununla birlikte normalde idrarda kristal ve taş oluşumunu engelleyecek bazı kimyasal maddeler vardır, ancak bazı insanlarda bu engelleyici mekanizmalar tam olarak çalışmayabilir. Milimetrik (pirinç tanesi gibi) boyutlardan böbreğin içinin tamamını dolduracak büyüklüklere kadar değişkenlik gösterir. İdrar yolu taş hastalığının sıklığı yaklaşık olarak %3 tür. Tedavisiz bırakıldığında calcium oxalate tipi böbrek taşı için tekrar oluşma olasılığı ilk 1 yılda %10, 5 yılda %35, 10 yılda %50 oranındadır. Taş hastalığının oluşumunda kişiye bağlı faktörler ( Genetik :Taş hastalığı bulunanların %25 inin ailesinde de taş hastalığının mevcut olması, ayrıca bazı kalıtsal hastalıklar -sistinüri gibi-. Yaş ve cinsiyet: 20-40 yaş arasında sık görülmesi ve erkeklerde kadınlardan 3 kat daha fazla ortaya çıkması ) ile dış faktörler ( coğrafi bölge, iklim, su alımı, beslenme alışkanlıkları, meslek gibi ) etkili olabilir. Böbrek Taşını Oluşturan Sebepler Nelerdir? İdrar yolu taş hastalığının oluşmasında risk faktörleri şunlardır: Yetersiz sıvı alımı Beslenme alışkanlıkları Kalıtımsal hastalıklar (Primer hiperoxaluri, sistinüri gibi) Böbrekte yapısal bozukluklar İdrar yolu enfeksiyonu Metabolik hastalıklar (Gut hastalığı gibi) Kan kalsiyumunu yükselten hastalıklar (hiperparatiroidizm, hipertiroidizm, sarkoidoz gibi) Geçirilmiş bağırsak ameliyatları (jejunoileal bypass, ince bağırsak rezeksiyonu gibi) Bazı bağırsak hastalıkları Bazı ilaçlar Böbrek Taşı Belirtileri İdrar yolu taşları hiçbir bulgu vermeden gelişebileceği gibi bazen ciddi şikayetler meydana getirebilir. Böbrek içinde duran taşlar genellikle sessizdir. En sık görülen yakınma ağrıdır. Bir başka bulgu idrarda kan görülmesidir. Bu bazen gözle görülebilir, bazen ise idrar tahlilinde mikroskop düzeyinde tespit edilir. Ağrının şekli çok şiddetli olabileceği gibi bazen hafif fazla rahatsız etmeyen tiptedir. Taşın üretere ( böbrek ile idrar torbasının irtibatını sağlayan ince idrar yolu ) düşmesi ve idrar torbasına doğru hareket etmesi ile o tarafta belden başlayan kasığa yayılan, artıp azalan tarzda, şiddetli ağrı ( kolik tarzı ağrı ), bulantı, kusma, idrarda kanama ve sık idrar yapma isteği ortaya çıkabilir. Tanı Nasıl Konur? Yakınmanın dinlenmesi, muayene ve idrar tahlili sonrası taş hastalığından şüphe duyuluyorsa, radyolojik ( görüntüleme ) yöntem ile taş teşhisi konulmaktadır. Direkt üriner sistem grafisi ( DÜSG ), İVP ( ilaçlı böbrek filmi ), ultrasonografi ( USG ) ve bilgisayarlı tomografi ( BT ) tetkikleri tek başına veya kombine edilerek kullanılmaktadır. Böbrek Taşı Tedavisi 4 mm büyüklüğe kadar olan taşların hemen hemen tamamına yakını idrar yolundan düşebilir. 4-6 mm arası büyüklükte olan taşların yaklaşık yarısı düşmektedir. 6 mm den büyük taşların idrar yolundan atılması mümkün olmamaktadır. Taşın boyutu, yeri ve idrar yolunda tıkanıklık oluşturup oluşturmadığı tedavi şeklini seçerken önemlidir. Bol sıvı alarak taşın kendiliğinden düşmesini beklemek ESWL (Vücut dışından şok dalgalarıyla taş kırma) Endoskopik taş tedavisi (kapalı böbrek taşı ameliyatı, kapalı üreter taşı ameliyatı) Açık cerrahi girişim yöntemlerinden uygun olan yapılmaktadır. Üreteroskopi Teşhis ve tedavide üreteroskopi: Taş hastalığının tedavisi yanısıra üreter tümörlerinin tanı ve tedavisinde de üreteroskopi yöntemi kullanılmaktadır. Tıbbi teknolojinin ilerlemesine paralel olarak üreteroskopik aletlerin kullanım alanlarında da önemli gelişmeler olmuştur. İnce çaplı ve bükülebilir (flexible) üreteroskoplar sayesinde pekçok vakada kullanılabilme olanağı bulunmuştur. Üreteroskop, idrar yolunun en uç kısmı olan üretranın dış ağzından (işeme deliği) içeri ilerletilerek böbreklerden gelen idrarı mesane bağlayan “üreter” adı verilen ince kanallara ulaşılır. Böylelikle üreter içerisindeki taşlar, damar anormallikleri, taşlar, tümörler, darlıklar ışıklı optik sistem sayesinde direkt olarak gözlemlenebilir. Tanı olanaklarının yanında gerek taş tedavisi gerekse üreter tümörlerinin kesilerek alınması, biyopsisi, koterizasyonu yapılabilmektedir. Perkütan Nefrolitotomi (Kapalı Böbrek Taşı Ameliyatı) Bu yöntemde anestezi altında vücut dışından (böğürden) böbreğe küçük bir delik açılarak girilir ve büyük taşlar bu delikten yerleştirilen özel cihazlar kullanılarak once kırılır daha sonrada vücut dışına alınır. Bu ameliyat yönteminin en büyük avantajı büyük taşların tedavisinin kolaylıkla sağlanmasının dışında vücutta büyük bir kesi olmadığı için ameliyat sonrasında ağrı, hastaların günlerce yatağa bağlı kalması gerekmez. Açık ameliyatlara gore nekahat dönemi çok kısadır. Tecrübeli ellerde komplikasyon oranı düşüktür. Tedavi Sonrası Tekrarlayan böbrek taşı olanlarda bazı tavsiyelere dikkat edilerek ve bu hastaların bir kısmında ilaç tedavisi ile taş oluşumu önlenebilir ya da tekrar oluşması geciktirilebilir. En önemli kurallar: Sofrada ekstra tuz kullanılmamalı Aşırı proteinden zengin beslenilmemeli Günde 2 litre idrar çıkaracak şekilde sıvı alınmalı Bunların dışında yapılacak perhizlerin taş oluşumunu engellemediği artık bilinmektedir. Taş Hastalığında Metabolik Değerlendirme ve Koruyucu Tedavi İdrar yolundaki taş ya da taşların tedavisinden 3-4 hafta sonra metabolik değerlendirme önerilir. İdrar yolunda infeksiyon varsa tedavi edilerek idrar yollariinda infeksiyon mutlaka tedavi edilmelidir. İdrar yolları enfeksiyonu ya da idrar yollarında kanama varlığında metabolik değerlendirme yapılmamalıdır. Bu değerlendirmede: Öncelikle; Kırılan, kendiğinden düşen yada ameliyatla elde edilen taşın analizi 24 saatlik idrar toplanır (Laboratuardan verilecek özel toplama kabında bu idrar toplanmalıdır) 24 saatlik idrarda değerlendirilecek parametreler: Kalsiyum Kreatinin Magnezyum, Fosfat Sodyum, Potasyum, Klorür Ürik asit Sitrat Oksalat Sistin Ayrıca kanda kalsiyum, fosfat, ürik asit ve gerekli durumlarda paratiroid hormon düzeyleri değerlendirilir. Elde edilen tüm parametreler incelendikten sonra metabolik sapmalar konusunda yorum yapılarak hemen diyet veya koruyucu ilaç tedavisine başlanabilir. Amaç taş oluştuktan sonra taşın taş kırma ya da cerahi ile tedavisi değil, taşın oluşmasının önlenmesidir. Bu nedenle taş oluşum mekanizmasının altında yatan metabolik nedenin ortaya çıkartılması gereklidir. Retrograde İntrarenal Cerrahi Böbrek ve üreter taşlarının lazer yöntemi ile tedavi edilmesidir.Her büyüklükteki taşa uygulanabilir.Genel anestezi altında yapılır.Operasyon süresi taşın boyutuna göre değişmek ile birlikte 30 dakika ile 3 saat arasında sürer.Hastanede kalış süresi 8-12 saattir. Tek seanslık bir işlemdir.Operasyon sırasında lazer ile kırılan taşlar taş forcepsi denilen alet ile vucüt dışına alınır.Taşlar analize gönderilerek taş tipi belirlenir.Taş tipine göre bir daha taş oluşmaması için gerekli önlemler alınır. ESWL(DIŞARIDAN SES DALGALARI İLE TAŞI KIRMA ) İlk kez 1980'li yıllarda uygulanmaya başlayan ESWL yöntemi , 1992 yılından sonra maliyetlerin düşmesiyle günümüzde taş tedavisinde sık kullanılan, bir yöntem ve bir çok hastada tedavi olarak uygulanmaktadır.Ses dalgalarının taşa odaklanması sonucunda taşın kırılmasını hedeflenir. ESWL nedir? nasıl bulunmuştur? ESWL dışardan ses dalgaları yöntemi ile taş kırma yöntemidir.Temel prensip, süratle yükselen kısa süreli ve yüksek basınçtaki şok dalgalarının taşa odaklanarak taşın kırılmasıdır.1980'li yıllarda Alman Dornier firması süpersonik uçaklardan çıkan ses dalgalarının havadaki cisimleri parçaladığını görmüşler. Bu sistemi böbrek taşlarında uygulamışlardır. ESWL bir ameliyat mıdır? Hayır. ESWL günübirlik uygulanan bir tedavi yöntemidir.Hastalar randevu saatinde gelir işlem uygulandıktan sonra hastanede yatması gerekmez.Anestezi yapılmaz.İşlem seanslar şeklinde uygulanır.Bir hastaya ortalama 1-3 seans yapılır.Seanslar arası genellikle 1 haftadır.Gerekli durumlarda doktor tarafından seanslar daha erken yada daha geç yapılabilir. İdrar yollarındaki her taşa ESWL yapılabilir mi? Teknik olarak yapılabilir.Günümüzde idrar yolları içinde 2 cm'den küçük ve idrar yollarında aşırı genişleme yapmamış taşlarda sık kullanılmamaktadır. ESWL hangi hastalara uygulanamaz? Aşırı şişman hastalar Kanama, pıhtılaşma bozukluğu olan hastalar Hamile bayanlar Kontrol altında olmayan hipertansiyonu olan hastala ESWL tedavisine hazırlık nasıl yapılır? Özel bir hazırlığı yoktur.İdrar yolu enfeksiyonu olan hastalar antibiyotik kullanmalıdır.Kan sulandırıcı ilaç kullananlar 3-5 gün önce kesilmelidir.İşlem sırasında aç olmaya gerek yoktıur.Hastanın verilen randevu saatinden 15 dakika önce gelmesi yeterlidir. ESWL çocuk hastalara uygulanabilir mi? ESWL her yaştan gruba uygulanabilir.Erişkinlerde çok sık uygulanan bu yöntem çocuk hastalarda da rahatlıkla uygulanabilir.Bugün için idrar yollarında taşı olan çocuk hastaların yaklaşık %80'i ESWL yöntemi ile ameliyata gerek duyulmadan tedavi edilebilmektedir Taşın verdiği cevaba göre 1-5 seans uygulanır. Bir seans çocuk hastalar için ortalama 20-30 dakika sürmektedir.Erişkinlerden en önemli farkı çocuk hastalara anestezi uygulanmasıdır. Odaklama sırasında ve tüm işlem boyunca hareketsiz kalınması gerekir buda çocuk hastalarda zor hatta imkansız olduğu için anestezi gereklidir. Bir ESWL seansı ne kadar sürer? Süre taşın yerine ve büyüklüğüne göre değişir. Örneğin idrar yolunda (kanalda) 1 cm taşı olan hastanın bir seansı 30 dakika sürmekte iken böbrek içinde 2 cm taşı olan hastanın bir seansı 45 dakika sürmektedir. Seans aralıkları ne kadardır? Bunun kesin süresi olmamakla birlikte genellikle 1 haftadır.Ortalama 5 ile 15 gün arasında taş kırma yapılması önerilmektedir.

  • Çocuk Ürolojisi

    İlk bir yaş içerisindeki çocuklarda idrar yolu enfeksiyonları böbrek üzerinde hasar bırakma riskleri yüksek olduğu için... Başlıca çocuk ürolojisi hastalıkları, teşhis, tanı ve tedavi yöntemleri : 1.Çocuklarda İdrar Yolu Enfeksiyonları İlk bir yaş içerisindeki çocuklarda idrar yolu enfeksiyonları böbrek üzerinde hasar bırakma riskleri yüksek olduğu için çok önemsenmelidir. Altta yatan gelişimsel bir bozukluk idrar yolu enfeksiyonunun nedeni olabilir. Ülkemizde ne yazık ki böbrek yetmezliğinin en sık nedeni hala vezikoüreteral reflüye bağlı idrar yolu enfeksiyonlarıdır… 2.Prenatal Hidronefroz Gebelik takibi sırasında annenin ve babanın en son duymak isteyeceği şey bebeklerinde gelişimsel bir bozukluk olabilme ihtimalidir. Ne yazık ki çocuk ürolojisi ile uğraşanların en sık gördüğü problem anne karnında bebeğin böbreklerindeki büyüme ya da diğer adıyla prenatal hidronefroz‘dur. Her 100 gebelikten birinde rastlanan bu anormallik neyse ki çoğu zaman kendinden düzelen bir gelişimsel varyasyon olsa da bazı özel durumlarda bebeği riske sokacak bir hastalık habercisi olabilir… 3.Üreteropelvik Bileşke Darlığı (UPJ Darlığı) Çocuklarda en sık izlenen gelişimsel böbrek hastalığı böbrek havuzcuğu ile idrar yolunun bileşkesindeki darlıktır (Üreteropelvik bileşke darlığı – UPJ darlığı). Anne karnında rastlanan böbrek büyümesinin (Prenatal hidronefroz) en sık nedenidir. Bu darlık ilk saptandığında böbrek üzerindeki hasarın anlaşılabilmesi için bir kaç tetkikin bir arada yapılması gerekir. Öncelikle ultrasonda böbrek boyu, havuzcuk çapı, böbreğin etli kısmının kalınlığı, daha sonra ise nükleer tıp tetkiki (diüretikli renogram) ile böbreğin kanlanma ve idrarı süzüp havuzcuktan idrar yoluna iletebilme yeteneği araştırılır… 4.Vezikoüreteral Reflü (VUR) Ülkemizde ne yazık ki böbrek yetmezliğinin en sık nedeni hala vezikoüreteral reflü‘ye bağlı idrar yolu enfeksiyonlarıdır. Vezikoüreteral reflüde mesanedeki idrar hata ile böbreğe geri kaçar ve mikroplu idrar böbrekte hasar oluşturur. Vezikoüreteral reflü sıklıkla kendini ateşli idrar yolu enfeksiyonu veya prenatal hidronefroz ile gösterir. Teşhisi işeme sistoüretrografisi ya da voiding sistoüretrografisi olarak adlandırılan mesaneye idrar yolunda ince bir sonda yardımı ile boyalı bir sıvının verilmesi esnasında çekilen röntgen filmi ile konulur… 5.Posterior Üretral Valv (PUV) Çocukluk yaşı böbrek yetmezliğinin en önemli nedenlerinden biri idrar yolundaki perdeciklerdir. Posterior üretral valv olarak adlandırılan işemeyi engelleyen bu perdecikler çocukluk yaşlarının prostat hastalığı olarak da düşünülebilir. Prenatal hidronefroz ile yakalanabildiği gibi, ileri yaşlarda sadece işeme bozukluğu yakınmaları ile de saptanabilir… 6.Megaüreter ve Üreterosel (Renal Duplikasyon) Renal duplikasyon kendi başına bir hastalık olmasa da beraberinde vezikoüreteral reflü, üreterosel veya megaüreter hastalıklarını taşıyabilir. Üreterosel idrar yolunun mesane içerisinde baloncuk yapmasıdır ki bazen bu baloncuk böbreğin idrarın idrar yolundan mesaneye geçişini engelleyebilir. Bu durumda böbrek havuzcuğu şişer ve bazı durumlarda idrar yolu da şişerek megaüreter halini alır. Megaüreter, Üreterosel, Renal Duplikasyon 7. İnmemiş Testis Gıdalarımızın genetiği değiştirilmiş ürünler ve koruyucu kimyasalların etkisinde olmasının diğer bir sonucu yine bebeklerimizin genital organlarından testisleri üzerindeki etkisidir. Bozulan hassas hormonal denge nedeniyle erkek bebeklerin testisleri torbaya kadar inmeyebilir. Bebeğin testisinin torba içinde olmaması durumuna inmemiş testis adı verilir… 8. Hidrosel Erkek çocukların bezleri değiştirilirken annelerin en sık dikkat ettiği şey çocuğun torbasıdır. Yaşamın ilk bir yılı içerisinde olan torba şişlikleri genellikle yumurta çevresinde su birikmesidir ki buna hidrosel adı verilir. Hidrosel çocuklarda kasık bağının kapanmaması sonucu olur. Çocuklar genellikle 2 yaşına kadar bu rahatsızlıktan kasık bağının kendiliğinden kapanması sonucu kurtulurlar. İki yaş sonrası bu durumun kendinden düzelme şansı yoktur ve operasyon ile bu bağın kapatılması gereklidir… 9. Hipospadias (Peygamber Sünnetli) İdrar deliğinin olması gerekenden daha aşağıda olması genel olarak hipospadias olarak adlandırılır. Eşlik eden diğer bulgu ise sünnet derisinin alt bölgede gelişmemesidir. Eksik sünnet derisi halk gözünde kısmi sünnetli ya da peygamber sünnetli olarak nitelendirilmektedir. Eşlik eden diğer bir anormallik ise eğri pipinin olmasıdır ve tipik olarak pipi öne kanca şeklinde eğiktir… 10. Sünnet ve Sünnet Hataları Ülkemizde uygulanan en sık cerrahi girişim sünnettir ama ne yazık ki hak ettiği önemi ancak istenmeyen sonuçlar ortaya çıktığında görmektedir. Aileler sıklıkla hekimlere sünnet derisinin el ile sıyrılamaması veya pipi ucundaki beyaz renkli iltihabi görünüm nedeniyle acil sünnet istemi ile başvurmaktadır. Sünnet derisinin sıyrılabilirliği ve iltihab görünümlü beyaz sıvı uzman olmayan kişilerce acil sünnet gerektiği söylenerek suistimal edilebilmektedir… 11. Labial Adhezyon Kız çocukları ilk 7 – 9 yaş içinde vücutta yeterli kadınlık hormonu olmadığı için vajen yanındaki küçük dudaklar birbirine yapışık durabilir. Bu durum bir çeşit erkek çocuklarında görülen fimoza benzer. Yapılan en büyük hata idrar yolu enfeksiyonuna neden olmayan bu normal durumun hemen elle ayırma yapılarak düzeltilmeye çalışılmasıdır… 12. Kısa Penis, Gömük Penis ve Eğri Penis Erkek genital organlarında aileleri en sık endişeye sürükleyen şey penis boyunun kısalığıdır (kısa penis). Bilinmesi gereken şey penisin hastalıklı ufaklığı yani mikropenisin son derece nadir bir hastalık olduğudur. Genellikle nedeni kromozomal veya hormonal hastalıklardır. Yapılan hormon tedavileri ile oldukça iyi sonuçlar alınabilmektedir. Ülkemizde en sık gördüğümüz pipi bozukluğu ise sünnet sonrası sünnet hatası olarak gözlenen gömük penis durumudur. Özellikle kilolu çocuklarda sünnet yapılırken pipiyi vücut dışında tutan bağlara dikkat edilmez ve sünnet sonrası pipi göbeğin içine yağ katmanlarına kaçar… 13. Yatak Islatma (Enüresis Noktürna) 5 yaş üzerindeki çocukların bir ayda iki kezden fazla yatak ıslatması tıbbi olarak yatak ıslatma olarak adlandırılır. Tüm çocukların yaklaşık %15 ‘i 16 yaşına kadar yatak ıslatabilir. Özellikle anne babasında yatak ıslatma olan çocuklarda daha sık olarak bu rahatsızlık görülür… 14. İşeme Bozuklukları ve Gündüz İdrar Kaçırma Çocukların ortalama çiş eğitimi yaşı 2-3 tür. Çocukların zorlanarak çiş eğitimi verilmeye çalışılması daha sonradan şiddetli işeme bozuklukları ve bununla beraber gelişen sık idrar yolu enfeksiyonları ve vezikoüreteral reflüye neden olabilir. En sık görülen işeme bozukluğu sık sık ve az miktarda işemektir. Bu durum sıklıkla ani işeme isteğinin gelmesi ve tuvalete gidene kadar gündüz idrar kaçırma ile beraber olur… 15. Spina Bifida ve Nörojen Mesane Son 30 yıl içinde çocuk ürolojisinin en büyük başarılarından biri de belinde kese ile doğan (miyelomeningosel) çocukların böbrek yetmezliğine bağlı ölümlerini engellemesidir. Bu şanssız çocuk ve aileler çocuktaki bacak tutmaması ve yürüyememe ya da kafa içinde su birikmesi (hidrosefali) gibi hastalıklarla uğraşırken idrar kaçırma, idrar yolu enfeksiyonu, vezikoüreteral reflü gibi daha az önemsenen problemleri göz ardı etme eğilimindedirler. Ancak ne yazık ki spina bifidalı çocuklar en sık bunlara bağlı böbrek hasarından kaybedilmektedir… 16.Sorunsuz Sünnet Sünnet, penis başını kaplayan derinin çıkartılmasına denilir.Sünnet tüm insanlık tarihi boyunca hep var olmuştur.Eski Mısır'lılara ait sünnet figürleri bulunmuştur.Dini açıdan Müslümanlar ve Yahudiler için sünnet farz kılınmıştır.Son 10 yılda Amerika Birleşik Devletlerinde sünnet oldukça yaygınlaşmıştır.Hatta bazı sigorta şirketleri sünnet olmayan çocukların penis ile ilgili hastalıklarını ( örneğin iltihab gibi) kapsam dışı bırakmışlardır.

  • Google Places
  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2022 DrSistem

bottom of page